Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 2000 PERŞEMBE
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
Türkhalkmüziğinin ustalarından NeşetErtaşpazargünüAçıkhava Uyatrosu
9
nda
'Aşkıbiten sazçalmasın'ÖMERAKTAŞ
KÖLN - Yaklaşık çeyrek yüzyıldır
yaşamını Türkiye dışında sürdüren
Türk halk müzığinin büyük isünlerin-
den NeşetErtaş,konserler vermek üze-
re Türkıye'ye yola çıkmadan önce
Köln'deki evinde Cumhuriyet'in soru-
lannı yanıtladı. Ertaş'la müzik ve in-
san üzerine konuştuk.
- Uzun zamando-Türldye'yegftme-
diniz—
NEŞET ERTAŞ-25 yıldırben Tür-
kiye'de saz çalmıyordum. Eskiden her
sene babamın bir ozanlar şöleni olur-
du Kırşehir'de, açılışına gittim iki üç
defa, ondan sonra da bir daha gitme-
dim. Kalan Müzik kandırdı beni bu se-
ne. 30 Temmuz'da Istanbul'da Açık-
hava Tiyatrosu'nda bir konser verile-
cek; 11 Ağustos'da Kırşehir'de, 3 Ey-
lül'de de Ankara'da bir konsere katı-
lacağım. Tatil mi dersin, iş mi dersin,
izin mi dersin, onu da sen de!
- Avnıpa sizin mûziğinize nasıl yak-
laşıyor?
EKIAŞ-Berlın'e ilkgeldiğimde, dü-
ğünlere gidiyordum. Bir okulun salo-
nunda düğüne katıldım. Beni orada
okulun müdürü ızlemiş, okulda öğret-
menlik teklif etti bana. "Ben nota bfl-
raera" dedim müdüre, "ofeun" dedi, ıs-
rar da etti; sırf kıramadıgım için -pra-
tik olarak- ders verdim. Orası sanat
okuluymuş. Iki sene orada çalıştım. O
müdürün sayesinde şimdi benim pa-
saportumda meslek hanesinde "Saz
öğretmenidir" yazıyor.
'Tek başına bir sanatçıyım'
- Fuat Saka'nın şöyle bir teâ var;
"Göçen insanlar kültürlerini de kır-
saldan şehre götürüyorlar, buna göre
türküleri artık şehir kökenliler yapa-
cak" diyor. Sizce türkûlerin gekceği
nasıl oiacak?
ERTAŞ - Kırsaldan şehre gelip, şe-
hirciliğe özenen kimseler türkünün as-
lını kaybederler. Kırsaldan şehre ben
de geldim. Bizim geldiğimiz yıllar
otuz-kırk sene öncesı, o yıllar daha
bir başkaydı. Mecbur uyum gereki-
yordu. Özünü kaybetmeyen türküyü
kaybetmez; öz dediğimız gerçek olan,
doğru olan, yalansız olan. özüyle sö-
zü bir olan insan türküyü kaybetmez,
ama "El akfaynan gezen başa bin bir
tûrlü hal gelir.'' Herhangı bırinin aklı-
na uyup da şuydu, buydu yapmacık söz-
lere yönelirse, o kendini kaybeder. On-
da öz de kalmaz, saz da kalmaz, haz
dakalmaz.
- Türldye'deki herhangi bir kurum-
dan (TRT, konservatuvarlar, Kültür
Bakantağı veya özel okul ya da kuru-
luşlardan), birikimlerinizden yarar-
lanmak ûzere birtikte çabşmaönerile-
ri abyor musunuz?
ERTAŞ-Benim duyduguma göre bi-
zim birikimlerimiz üzerine konserva-
tuvarlarda çalışüıyormuş. Haberler ge-
liyor, haberleşiyoruz, fikirleşiyoruz.
Ama bana biriikte çalışalım teklifi de
henüz gelmedi. Gelse bile bu mümkün
değil.
Tek başına bir sanatçıyım ben, ek-
meğimin peşindeyim. Ben halihazır-
da sayamayacağınız kadar öksüz, ye-
tim, garip fakir-fukara için ekmek İca-
zanıyorum. Bunu kabul edebilmem
için onlara bu ekmeği verebileceğim
bir ekmeği bana verebilmeleri lazım.
'İçimden geldiği gibi okurum'
- Türk kfiltörüne katialannız, Ana-
dohı kültür mozaiği içindeki yerinizin
tanımı kültür bilimciler tarafindan,
foUdor biHmcilertarafindan,sorumhı-
luk taşıyanlartarafindan hakkrvia ya-
pddınu?
ERTAŞ-Efendim, yeni nesle ben ön-
ce teşekkür edıyorum. Eski nesiller
bizi dışladılar. Bizi dışanya attılar. Bı-
rak takdiri şunu bunu, dışanya attılar.
Ben resmi imtihanla Batı müziği ho-
calannın, Türk müziği hocalarının,
halk müziği hocalannın karşısında
alk müziğinin dışında birşey söyleyemem. Halkın karşısına çıkıp
türküyü söylediğin zaman, halkın yüreğinde birşey uyandıramayan,
aldığıparayiy yediği ekmeği helal ettirememiştir. Türkûlerin lafını
söylüyorlar, sözünü söylüyorlar, özünü söyleyemiyorlar. Müzik aşkın
icadıdır. Yi{reğinde aşkı biten, türkü söylemesin. Aşkı biten saz çalmasın.
binlerce sanatçıJarla beraber imtihan-
lara gırdim. Ayda iki defa on beşer
dakikauk program verdiler bana, ken-
di yöremin havalannı çalıp söylemem
için. Ben oranın kurallanna uyarak
yıllarca hizmet verdim. Tabii mevki-
ler değişmiyor da insanlar değışiyor.
Bir gün TRT'den türkü çıkarühyor de-
diler. Gittim baktım ilk sırada Aşık
Veysel'in bütün türkülerini çıkartmış-
lar, sonra benım bütün türkülenmi çı-
katmışlar. Üç beş tane türkü bırakmış-
lar yöremden. Yani ben her ay iki de-
fa çıkıp aynı türkülen okuyacakmı-
şım. İmtihanla girmiştim solo sanatçı
olarak, kapı dışan edildik. Ben orada
stüdyoya girdiğimde yan gözle bakan-
lar oluyordu. Yani gırtlağımız sıkıldı.
Türkülerimi istediğim gibi çalıp söy-
lemiyordum. Bir perde fazla basamı-
yordum, bir ölçü fazla çalaımyordum.
Onlar bir notayı aynı asker talimi gi-
bi kırk elli kişi çalıp söylerler. Ben
duygusal bir sanatçıyım, nota da bil-
mem, ama onlann belirlediği ölçüle-
re göre çalıp söylemek zorunda bıra-
kıldım. Buna rağmen türkülerimizi
halka iletmeye çalışıyordum, ondan
da ettiler bizi. Türkiye'den buraya ge-
lene kadar plaklara okuyordum, şü-
kür şu kasetler çıktı da istediğim ka-
dar sazımı çalıyorum, istediğim ka-
dar perdelerimi geziyorum. Canımnı
istediği gibi de, içimden geldiği gibi
de okuyorum kasetlerimi. Şimdi o
plaklanmı dinleyemiyorum. Çünkü
radyoda çaldığım gibi çalmam gere-
kiyordu. Üç dakika içinde çalıp, söy-
leyip bitireceksm. Ne çalıp, ne söyle-
yebılirdik. Keşke o zaman da bizi bi-
ze bıraksalardı, bastınlmadan türkü-
lerimizi okuyabilseydik. Haflamız tür-
küyü daha çok severdi, kulağmı da
daha çok verirdi.
'Bir kelime anlamı kaybettirir'
- Bugünyöretürküleri bir yerleregel-
diysebu sizin çabalannıziaoİdu,bunun
emeğini çeken insan siz oldunuz. Kö-
tüyorumlayan,tkari amaçlayörenizin
türkülerini seslendirenlere ne diyorsu-
nuz?
ERTAŞ-Kırk yıldan fazladır türkü-
lerimi okuyanlara niye okudun deme-
dim. Okusunlar. Benim istediğim sa-
dece şudur: Türkünün özünü değiştir-
meden, sözünü değiştirmeden, kura-
lını değiştirmeden aslı gibi çalıp söy-
lesinler. Bu nereden gelmiş, necidir, bu-
nu belli etsin lütfen. Sözlerimizi, mü-
ziklerimizi değiştirmesin.
Ben mezara götürecek değilim bun-
lan, bir kelime bir türkünün anlamını
kaybettırir. Haksızhk olarak gördü-
ğüm bu noktalar var benim. Onlara, yö-
netenler de suç ortağı oluyor. Bir ço-
cuk anaya nasılsa, bir türkü de bizde
öyle. Biz o türküleri gelecek nesille-
re miras bırakıyoruz, insanlığa bırakı-
yoruz, miras hakkı kutsaldır. "Kendi-
ni büroeyen" denir, onu programa çı-
kartana da
u
bir kat daha fazla kendi-
ni bümeyen" denır.
Bunlar insanlık suçu işliyorlar. Hal-
ka özünü yanlış tanıüyorlar, buna kim-
senin hakkı yok. Başİca söylenecek laf
var mı? Söz, alana söylenir. Bu Kalan
Müzik'in sahibi Hasan Bey'e genel
imza verdim, bütün eserlerimi topladı,
onlan Amerika'ya göndenp temizlet-
ti, akımınauygun birşekilde, içinde ki-
tapçıklanyla beraber halka ulaşürdı.
Ünlü ozan. Kültür Bakanlığı sahip çıkmazsa geleneğin süremeyeceğini belirtiyor
4
Bozlak9
yüreğiııi hayknmaktır'
- Bozlakokuyorsunuz, bozlağm bir ta-
nımmı yapabilir misiniz?
ERTAŞ - Bozlak bir feryattır. Derdi-
ni haykırmaktır. Yüreğini haykırmak-
ör. Avazı çıktığınca bağınr ya bozlak
okuyan, ölçüsü yok, notası yok. Bir uzun
hava vardır, bir maya var-
dır, bir hoyrat vardır, bun-
lar çeşit çeşit. Bozlak bun-
lann babalandır. tçinden
nasıl geliyorsa öyle çığınr
bozlak okuyan.
- Geleneğinizin geJeceği
hakkındaki düşünceleri-
niz nderdir? Bunca çırak
yetiştirdiniz, sizce geknek
sizden sonra da layıkıyla
sürecekmi?
ERTAŞ - Geleneğin sü-
receğine bundan sonra ben
pek inanmıyonım. Nede-
ni, geçim yüzünden. Öte-
den beri biz çalgı çalanz,
çalgıcıyız. Bizimkiler aza kanaat eden
insanlardır. Günde her eve bir ekmek
girse bunu yer, dışan çıkmazlar. Bu ka-
dar olanağı Kültür Bakanlığı 'nın sağla-
ması lazım. Buna el uzatması lazım.
Yaşlılardan bilirkişi seçilir, her sanattan
bir kişi belirlenir bu kültür yaşatılır.
Uzun lafın kısası Kültür Bakanlığı'nın,
üstüne düşeni yapması lazım; bu özün,
bu avazın yitmemesi için. Yoksa bundan
y
JL aşlılardan
bilirkişi seçilir,
her sanattan bir
kişi belirlenir
bu kültür
yaşatıhr.
Buözün,
bu avazın
yitmemesi için.
sonrası bitiyor.
- Anadolu'dan beslenen bir halk oza-
nı olarak size Almanya'da yaşamayı ter-
cih ettiren nedenler nelerdir?
ERTAŞ-Almanya'da yaşamayı ben ter-
cih etmedim. Buraya gelenlerin
^ ^ ^ ^ ^ yüreklerinde memleket
"~| hasretinin ağır taşı var.
Kim keyfınden gelmiş bu-
raya. Burada kazanmış,
götürüp memleketine ya-
tırmış, içine girip otura-
mıyor. Mutluyum diyenı
görmedim ben burada.
- Halk müziğinin altm
çağı ne zaman yaşandı?
ERTAŞ-Hıç olmadı bu.
Halk müziği altm çağını
daha yaşamadı. Yani halk
müziğinin yüzü gükneye
başladı daha henüz, yeni,
bir iki senedir. O da birkaç
tane türkü sayesinde. Bu-
nun haricinde halk müziğinin yüzü
hiç gülmedi. Halkmüziğinin yüzü ne
zaman güler biliyor musunuz; halk
müziğinin yüzü bozlağın özünü, sö-
zünü, avazını, kimliğini insanlar tüm
hissettiği zaman halk müziğinin yüzü
güler. Türkiye'mizde bozlaklanmızı
doğru dürüst çalıp söyleyen yok. Boz-
laklanmızın sözünü söylüyorlar, özünü
söyleyemiyorlar. Sonra havalanmızın
içine uydurma laflar katarak ken
disinin sözü, bestesıymiş gibi ça-
lıp söyleyen sahtekârlar, kendi-
ni bılmez yüzsüzcambazlar ma-
alesef havalanmızın tadını ka-
çınyorlar. Gözümuzün içine ba-
ka baka. oraya gelip, kendini
bilse utanır, ama kendini bilmi-
yor, utanmadan kendısınin eseriy-
miş gibi çalıp söylüyor-
lar. Onlarda kabahat
yok, kabahat onlara
bu şansı sağlayan-
larda.
VenedikFilm Festivali Yönetmeni Alberto Barbera açıkladı
'Salkım Hanım'ı baştan eledik'
Yönetmeni Tomris Giritn'oğhıfilmininVenedik'te yanşması için girişimde buhınmaştu.
CUMHUR CANBAZOĞLU
Yapuncı şirket Avşar Füm'ın çe-
lişkili açıklamalan sonucu Vene-
dik Fflrn FestivaJi'ne katılması bir
türlükesinlik kazanamayan "Salkmı
Hanımın Taneleri"'nin 30 Ağus-
tos-9 Eylül günlen arasında düzen-
lenecek festivalde yanşamayacağı
belli oldu.
Daha önce 28 Temmuz'a kadar
Usteyi açıklamayacaklannı söyleyen
Festival Genel Yönetmeni Alberto
Barbera'dan aldığımız bılgiye gö-
re, 57. Venedik Film Festivali'nin
programmda ne "Salkmı Hanımın
Taneleri", ne de bir başka Türk fil-
mi yer alıyor. Dolayısıyla 28 Tem-
muz'da bir basın toplantısıyla açık-
lanacak hstede "SaBarn Hanımm Ta-
neleri''nin ismi olmayacak.
Barbera Cumhuriyet'e verdiği
özel demeçte, Salkım Hanımm Ta-
neleri'nın dığer yapıtlar gibi ken-
dilerine önerildiğini, fılmi izledik-
lerini ancak yanşmaya yeterli bul-
madıkianndan eledilderinı ve bu
karan uzun bir süre önce mektup-
la yapımcı şırkete ilettiklerini söy-
ledi.
Barbera'nın açıklaması fümle il-
gili polemiklere de son verdi. Fil-
min yapımcısı olan Şükrii Avşar
daha önce Cumhuriyet'e yaptığı
açıklamada ağır masraflar nedeniy-
le Salkım Hanımın Taneleri'ni Ve-
nedik'e göndermeyeceğini, yapıta
teknik katkısı olan TRT'nin Ödül-
ler alınırken sürekli ön plana çıktı-
ğını. ancak festival harcamalan söz
konusu olunca ortada gözükmedi-
ğini iddia etmişti.
Aynı yapımcı daha sonra konu
üzerinde 'serinkanh' düşünmüş ola-
cak ki, bu kez Radikal'de yayımla-
nan haberde konuyu abartmaya ge-
rek olmadığını, istenirse fihnin gön-
derilebileceğini ama Venedik'ten
yanıt gelmediğini söylüyordu.
Filmin ödüllü yönetmeni Tomris
Girhüoğlu ise ekonomik nedenler
ileri sürülerek yapıtının Venedik'te
yanşmamasını mantıksız bir du-
rum olarak nitelemişti ve belirtti-
ğine göre Venedik Film Festiva-
li'ne faksla başvurarak yapıtmın
yanşması için girişimlerde bulun-
muştu.
Sonuçta "SaOom Hannn'mTane-
leri''nin Venedik'ten hiç bir zaman
bir davet almadığı, burada yaratdan
polemiğin de temelsiz olduğu or-
taya çıktı.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Şiir Üzerine
Şiirsiz bir yaşam, hiç kuşkusuz ki "çok tatsa" oiur-
du. Şiir, kimileri için bir coşkunun tanımsız müziği-
dir. Bazen insanın içini yaşama sevinciyle doldu-
rur; bazen de duygu dünyasının sonsuz yolculuğu-
naçıkartır... , t
özcesi, kimileri şiirsiz yapamaz...
Oktay Rifat bunu şöyle dile getiriyor
"Şiirolmasaydı, yaşama dediğimız oluşun çark-
lanndan biri eksilirdi. Belki kıyamet kopmazdı ama
insanlarsevişemez, öpûşemez, beğenemez, yann-
lann dûzenine şiiriidünyanın hızıyla kavuşamazdı. °
• • •
Dünya şiirinden Türkçe yazılan şiiri çıkartsanız,
dünya şiiri çok büyük bir yitime uğrar. Çünkü Türk-
çe yazılan şiir, özellikle de "modem" Türk şiiri, dün-
ya şiirinin en önemli sacayaklanndan biridir.
Modern Türk şiirinden söz ederken, Ahmet Ha-
şim ile Yahya Kemal'in adını anmak gerekir; ne var
ki en büyük dönüşüm, degişim, daha doğrusu dev-
rim Nâzım Hikmet ile başlar. Tüm kalıplan altüst
etmiş; özgür bir yazış anlayışını getirmekle kalma-
mış, o güne kadar kimsenin aklına dahi getireme-
diği tema ve konulan şiire sokmuştur. Tüm bunla-
n geçmişin şıirini özümseyerek yapmıştır.
Nâzım Hikmet modern Türk şiirinin temeliyse de
ondan sonra gelenler, bir anlamda bayrağı daha ile-
ri götürerek, yeryüzünde -her ne kadar dil sorunu
olsa da- önemli bir şiir damannı oluşturmuştur.
Nâzım ile başlayan modem şiirin kuruculan, Me-
lih Cevdet Anday'lar, Oktay Rifat'lar, Orhan Ve-
li'ler, Behçet Necatigil'ler. vb'dir hiç kuşkusuz ki.
•••
Türk şiirinde, yeni bir dilin, yeni bir söyleyişin, ye-
ni bir imge yapısının, 1920'li yıllarda temeli atılır. Böy-
lece modem şiirin kuruluşu, cumhuriyet ile koşut
gelişmiştir.
Şiirimizdeki "Garip"hareketinintemsilcileri, mo-
dem şiirin kuruluşunda bir anlamda harcı oluştur-
muştur. Yaiınlığrn ve sokaktaki insanın buruk şar-
kısını yazan Orhan Veli'den sonra, Oktay Rifat ile
Melih Cevdet Anday, şiire "anlamsal derinlik" ge-
tirmiş; Anadolu kültürünün tarihsel mirasına sahip
çıkmış ve çağdaş bir "mitos söylemi" oluşturmuş-
tur.
Giderek konular ve temalar zenginleşir. Bu top-
raklann, şairierin üzerlerinde yaşadığı topraklann kül-
türel zengınliği kadar zenginleşir.
Çağnşımlanyla insanı sarsan bir Behçet Necati-
gil çıkar böylece, şiirimizde. Aslında, adını saymak-
la bitiremeyeceğimiz kadar çok, önemli ve usta şa-
ir vardır.
Ahmet Muhip Dıranas, Cahrt Srtkı Tarancı,
Fazıl Hüsnü Dağlarca, llhan Berk, Sabahattin
Kudret Aksal, Cahrt Külebi, Sabri Aranel, Attilâ
llhan, AhmedArtf, OzdemirAsaf, Can Yücel, Tur-
gut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Mettn
Altok ve daha niceleri...
•••
Gençlik yıllanmdan beri, yatağımtn başucunda şi-
ir kitaplan durur; gecenin sessizliğinde, şiirin o bü-
yüleyici yolculuğuna çıkanm yıllardır ve kendimi
hep şanslı sayanm; anadilimde bunca güzel şiir
okuma olanağım olduğu için...
Kendi kendime soranm; acaba "şairier", bunca
güzelliği nasıl yaratmış; bunca güzel şiir kimlere
yazılmıştır? Sorunun yanıtını, aslında Behçet Ne-
catigil -sık sık alıntıladığım- bir şiirinde dile getir-
mişt'r:
Ve şairier boyuna kimlere yazariar?
Yıkılmış köprülerin başında . *' '
Ürkmüş boşluktan biri inliyorsa
Ve şairier onlara geldimlere yazariar.
Berlin Operası Barenboim'i ,
bıpakımyop
• Kültür Servia-
Berlin Operası'nm 'The
Staatsoper Unter den Linden
Orkestrası', operamn sanat
yönetmeni ve baş şefı olan Daniel
Barenboim'in gitmemesi için, yetkililere ek
bütçe vermeleri çağnsında bulundu. Elli yedi
yaşuıdaki Barenboim'in opera binasmnı tamiri ve
iyileştirilmesi için yetkililerden talep ettiği on
mih/on marklık ödeneğin sağlanmaması halinde,
Berlin'in çok önemli bir sanat adamını
kaybedeceğini kaydeden orkestra üyeleri,
2002 yılında kontratı dolacak olan şefin
aynbnasuıı ıstemiyorlar. ^
Ferhan Şensoy Çapşamba'da
költüp sltesi açıyop •
• Kültür Senisi - Tıyatro sanatçısı Ferhan
Şensoy'un babası olan ve Çarşamba'da uzun *
dönem belediye başkanlıgı yapan Cemil
Şensoy'un, başkanlıgı döneminde projelendirdiği
kültür sitesi, ölümünden dört yıl sonra açılıyor.
Yann akşam, oğlu Ferhan Şensoy'un 1416.'sını
oynayacağı 'Ferhangi Şeyler' adlı oyunuyla
açılacak olan kültür sitesi, aynı zamanda
Ortaoyuncular tarafından 1994 yüında başlatılan
'Çarşamba Yeşihrmak Festivali'nin 7.'sinin de
başlangıcını oluşturacak. 650 kişilik tiyatro
salonunun yani sıra sergi salonlan ve çok amaçlı
alanlan içeren sitede, festival boyunca çeşitli
etlanlikler düzenlenecek.
Sivfl toplum kuruluşları depnem
için Darpftafie'de
• Kültür Servisi - Sivil toplum kuruluşlan, 10-20
Ağustos tarihleri arasında tarihi Darphane-i
Amire binalannda 17 Ağustos depremiyle ügili
olarak bir araya geliyor. Depremin birinci
yıldönümü nedeniyle yapılacak olan etkinlikler
çerçevesinde sivil toplum kuruluşlaraun
yaşadıklan deneyimler, sorunlar ve çözüm
önerileri, forumlar, paneller aracıhğıyla
tartışmaya açılacak. 9 Ağustos'ta bir basın
toplantısı ile başlayacak etkinlikler arasında Sami
Akdoğan ve AIi Öz'ün dia gösterileri, 'Depremin
Yıldönümünde Fotoğraf ve Fotoğrafçınm
Görevi', 'Hazırlıksız Yakalanmamak için Neler
Yapmalı' konulu forumlar, 'Hukuk ve Deprem'
panellerinin yani su"a çocuklar için resim, baskı,
çamur, fotoğraf atölyeîeri de yer alacak.
Etkinlikler, 20 Ağustos'ta yapılacak olan
gönüllüler buluşması ile sona erecek.