Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 TEMMUZ 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Genç: Hiç bir
gazeteciye baskı
yapmadım
• SAMSUN
(Cumhuriyet) - Emniyet
Genel Müdürü Turan
Genç, göreve geldiği
gûnden bu yana hiçbir
basın mensubuna karşı
baskıda bulunmadığını,
gazetecilen haber
kaynaklannı açıklamaya
zorlamadıklarını söyledi.
Samsun'un Kavak
ilçesinde emniyet amirliği
ve polis lojmanlannın
açüış törenine katılan
Turan Genç, Samsun
Emniyet Müdûrlüğü'nde
Samsun, Amasya, Tokat,
Çorum, Sinop ve Sıvas
emniyet müdürlerinin yer
aldığı toplantıya katıldı.
Meclis'e modern
guvenlık gozu
• ANKARA (AA)-
Meclis'e giriş-çıkışlar
yeni dönemde modern
gûvenlik sistemleri ile
kontrol edilecek.
Mectis'in üç giriş
kapısına, araç-altı kamera
sistemı kuruluyor. Halen
araçlann altının polisler
tarafından ayna yardımı
ile arandığı Meclis'in
Dikmen kapısında bu
aramalar bir süredir girişe
banyer şeklinde
yerleştirilen kameralar ile
yapılmaya başlandı.
Dikmen kapısındaki araç-
altı dedektöründen venm
ahnırsa, tüm kapılara bu
sistem yerleştirilecek.
Ozerinde 4 kamera
bulunan dedektör, aracuı
altında patlayıcı gibi
farklı bir madde varsa
bunu ekrana yansıtıyor.
Aynı zamanda aracın
normal dizaynı dışındaki
büyüklüklerde de alarm
veren araç dedektörü,
geceleri de görûntü
alabiliyor.
Tankuş davayı
kazandı
• ANKARA (AA)-
Ankara 10. ldare
Mahkemesi, eski Istanbul
Narkotik Şube Müdürü
Ferruh Tankuş'un göreve
iade isteminin reddine
ilişkin tçişleri Bakanlığı
işlemini iptal etti. lçişleri
Bakanlığı Yüksek
Disiplin Kurulu, Tankuş'a
Emniyet Örgütü Disiplin
Tüzüğü'nün ilgili
maddesi gereğince iki
defa meslekten çıkarma
cezası vermişti.
Tankuş'un
görevine bu kararlarla son
verilmişti.
lçişleri Bakanlığı
bukararı
temyiz ederse bu
istemi Danıştay
karara bağlayacak.
İşsiz kadınlar
daha çok okuyor
• ANKARA (ANKA)-
Türkiye'de her 100 işsiz
kadından 53'ünün her
gün düzenli olarak gazete
okuduğu bildirildi.
Kadının Statüsü ve
Sorunlan Genel
Müdürlüğü'nün 10 bin
işsiz kadın üzerinde
yaptırdığı bir araştırmaya
göre; gazeteyi oldukça sık
okuyanların sayısı yüzde
5.3. ara sıra okuyanlar
19.4, nadiren okuyanlar
ise 7.6 olarak belırlendi.
Araştırma, her 100
kadından 14'ünün ise hiç
gazete okumadığını
ortaya çıkardı.
Araştırmaya
göre, işsiz kadınlann
yüzde 33.4'ü gazetenin
bütün sayfalarını gözden
geçirirken yüzde 25.9'u
da yalnızca siyasi
haberleri
okuyor.
Ankara Barosu. F Tipi cezaevleri Cözlem Raporu'nu açıkladı
'¥ tipi çağdaş iııfaza aykırı'ANKARA (Cumhuriyet Bû-
rosu) - Ankara Barosu, Sin-
can'da yaptınlan F tipi cezaevi-
ne ilişkin gözlem raporunu
açıkladı. Adalet Bakanlığı'nın
daveti üzerine inceleme yapan
avukatlar, bu cezaevlerinin çağ-
daş infaza aykın olduğunu, tu-
tuklu ile hükümlü arasında fark
gözetilmediğini vurguladılar.
Baronun raporunda, oda ile
hücre arasındaki farkın "soyut-
lama" ve "tecrifte aranması
gerektiği, dışanyla ılişkisi ke-
silmiş 3 kişilik odanın da hücre
olabileceği belirtildi. Ankara
Barosu yetkilileri, Adalet Ba-
kanlığı Ceza ve Tutukevleri Ge-
nel Müdürü Suat Ertosun eşlı-
ğınde F tipi cezaevini gezdikten
sonra gözlem raporu hazırladı.
F tipinin Terörle Mücadele Ya-
sası'na (TMY) uygun, çağdaş
• Oda ile hücre arasındaki farkın basit olmadığı belirtilen raporda, "Hükümlü
ya da tutukluyu tek başına ya da 3 kişiyi bir odaya kapatır, diğer hükümlülerle
irtibatına ve haberleşmesine engel olursanız, kapısını kilitlediğiniz bu
yer, oda değil hücre olur" denildi.
infaz ve insan haklanna aykın
olduğu savunulan raporda,
"l'nurulmaması gerekir ki T-
MY birinfaz yasasıdeğildir. Hu-
kuka aykın bir biçimde, infaza
ilişkin ayruncı ve eşitlik bozucu
hükümler getirmiştir*' denildi.
Hukuka aykın
Mevcut düzenleme ve uygu-
lamanın da çağdaş infaz anlayı-
şına aykın olduğuna dikkat çe-
kilen raporda. "lnancımıza gö-
re, F tipinin dayanağı hukuka
aykındir. Konuyu temelden çö-
zebilmek için öncelikle
TMY'nin 16,17 ve 18. madde-
lerinin yürürlükten kaldınlma-
sı gerekn-" değerlendirmesi ya-
pıldı. Oda ile hücre arasındaki
farkın basit olmadığı belirtilen
raporda, "Hükümlü ya da ru-
tukluyu tek başma ya da 3 kişi-
yi bir odaya kapanr, diğer hü-
kümlülerle irtibatına ve haber-
leşmesine engel olursanız, kapı-
sını kfiniediğiniz bu yer, oda de-
ğil hücre ohır" denildi.
Tutukluluk ve hükümlülüğün
ayn statüler olmasına karşın bu
cezaevlerinin aynı zamanda tu-
tukevi olarak düşünüldüğü an-
latılan raporda, "masbrplanın"
da inşaattan sonra yapıldığı sa-
vunuldu. Raporda, "Dogal ve
doğru olan, ükönceügiBkurum
ve kuruluşlann görüş ve öneri-
leri alınıp çağdaş sistemler dein-
celenerek ulusal infaz standart-
lannın belirlenmesi. bu stan-
dartlara uygun bir masür plan
hazırianması, buna uygun bir
mimariçahşmaıunyapıhnası ve
daha sonra inşaata başlanması-
dır" görüşü kaydedıldı.
Uluslararası ölçütlerin ulusal
değer ve koşullan yok sayama-
yacağı belirtilen raporda, ceza-
evlerine ilişkin tüzüğün de yan-
lış yorumlandığı savunuldu. Tu-
tuklu ve hükümlü haklannın so-
mut ve yasal ölçütlere bağlan-
ması gerektiği kaydedilen ra-
porda, "Bu haklannveyasakla-
ANAP MYK, Başbakan Yartnmcısı Mesut Ydmaz başkanhğmda İstanbuTda toplamn. (Fotoğraf: UĞUR DEMtR)
ANAP lideri, Verheugen le göriişmede Kıbrıs 'ın konuşulmadığını söyledi
Yılmaz: 312 değişecek
Istanbul Haber Servisi - Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı, ANAP Genel
Başkanı Mesut Ydmaz, düşünce ve ifade
özgürlüğüoün önündeki engel olarak tiite-
lediği TCY'nin 312. maddesinin değiştiril-
mesi gerektiğini söyledi. ANAP olarak
TCY'nin 312. maddesinde değişiklik ya-
pdması içınyeni yasama yılında TBMM'de
gereken çabayı göstereceklerini kaydetti.
Ydmaz, AB komiseri Günther Verheugen
ile yaptığı görüşmede, Kıbrıs'ın sözcük
olarak bile geçmedığini söyledi.
Mesut Yılmaz, başkanhğmda toplanan
MK.YK toplantısının ardından basına yap-
tığı açıklamada, TürkCeza Yasası'nrn 312.
maddesinin düşûnce ve ifade özgürlüğü-
nün önündeki engel olduğunu ifade etti.
312. maddenin ikinci fıkrasının değiştiril-
meye gereksinimi olduğunu savunan Yıl-
maz, 312. maddeden hapis cezasına çarp-
tırılan kapatılan Refah Partisi'nin yasaklı
genel başkam Necmettin Erbakan'ı ima
ederek "Konuyu kişilerle ilgili görmüyo-
ruz"dedi.
Yılmaz, bir soru üzerine AB'nin geniş-
lemeden sorumlu komiseri Günther Verhe-
ugen ile yaptığı görüşmede Güney Kıb-
ns'm 2002'de AB'ye üye olacağma ilişkin
bir uyaruun gündeme getirilmesi bir yana,
Kıbns sözcüğünün bile geçmediğini söy-
ledi. AB'ye uyum sürecinde MGK'nin
yapısının nasıl değiştirileceğine ilişkin bir
soruyu da Yılmaz, "Çok öncelikli bir konu
değiİama Türkiye'de YÖK de dahil birçok
kurum için düzenlemelere ihtiyaç var" diye
yanıtladı.
nn nelerdenibaretoMuğu, hak-
lann hangi durumlarda, ldmin
taranndan.nasükısıtlanacağıve
itiraz yoUarı açıkça yazdmah-
dff" değerlendirmesi yapıldı.
Raporda, F tipi cezaevlerinin
bazı fiziksel özellikleri de sıra-
landı. Bu cezaevlerinde 125 ki-
şı kapasıteli, çok amaçlı salon,
2 futbol sahası, 3 kütüphane,
toplam 160 kişilik, 868 metre-
kare alana sahip 8 atölye ve top-
lam 2 bin 308 metrekare alana
sahip, 357 kişi kapasitelı sosyal
etkinlik alanı bulunduğu bildi-
rildi. Cezaevleri sorununun in-
faz sisteminde sağlanacak an-
layış birliği ile çözümlenebüe-
ceği belirtilen raporda şu öneri-
lere yer verildi:
• Tutuklu ve hükümlü önce
insandır. Kötü muamele ve teş-
hir yasakbr. Suç, cezanın infazı-
nı hiçbir biçimde etkile-
mez. Suç dışanda, suçlu
içeride kalmışar. tşledikle-
ri suç ne olursa olsun, tüm
hükümlüler infaz hukuku
karşısmda eşittir.
• Hükümlüler, geceleri
bıreysel odalarda banndı-
nlmalı, gündüz kolektif
yaşam esas alınmalıdır. In-
fazın yasallığı ve hukuka
uygunluğunu denetleye-
cek, bu alandaki kısıtlama-
lan. itirazlan inceleyecek
ve karara bağlayacak infaz
hâkimliği kurulmalıdır.
• Her cezaevinde baro
tarafından görevlendirU-
miş ve finanse edümiş, ala-
nmda eğitimli, turuklu ve
hükümlülerin kişisel hak-
lannı korumakla görevli
cezaevi dantşman avukab
görev yapmalıdır. Sosyal
ilişkiler. ailc ve akraba gö-
rüşmesi ve her türlü yazıs-
ma-haberleşme özgürlüğü
engeUenemez. Tutuklu ve
hükümlülerin sağhk ve
beslenmeleri, uluslararası
standartlar ve geleneksel
yapıya uygun olarak sağ-
lanmahdır.
• Hükümlünün dış dün-
yaya hazırianması bir zo-
runluluktur. tnfazın biti-
şinden önce hazırlama
izinleri verilmelidir. Infa-
zın bitiminden itıbaren,
çalışma ve bannma ola-
naklan olmayan, korun-
maya muhtaç hükümlüler,
belli korumalardan yarar-
landınhnalı, bu süreç de
infaz ışleminin bir parçası
kabul edilmelidir. -
CHP PM üyesi Fatma Çakır, F tipi cezaevinin koğuşa alternatif olamayacağını söyledi
4
Amaç, siyasi tutukluyu yok etmek'
• Koğuş sisteminin de, F tipi cezaevi modelinin de
çağdaş infaz sistemine uygun olmadığını belirten
Çakır, "Çağdaş infaz sistemine uygun olan cezaevi
modeli, tutuklu ve hükümlünün insan olduğunu
unutmayan bir bilinç ile seçilmelidir" dedi.
ANKARA(CumhuriyetBü-
rosu)-CHP Parti Meclisi (PM)
üyesı avukat Fatma Çalar, F ti-
pi cezaevlerinin 18. yüzyılda
kullanılan cezaevi modeli ol-
duğunu ve bütün dünya tara-
fmdan terk edildiğini belirte-
rek "Türkiye bunu 21. yüzyıl-
da keşfetmiş gibigörünmek du-
rumunda değU" dedi. Iktıda-
nn, F tipi cezaevi modeliyle
yalnızca siyasi tutuklulann yok
edilmesini ya da hasta ruhlu in-
sanlar halıne getirilmesinı
amaçladığını kaydeden Çakır,
asıl yapılması gerekemn, ceza-
evi yönetimlerinin tutuklu ve
hükümlüleri düşman görme
eğiliminden anndınlması ol-
duğunu belirtti.
Avukat Fatma Çakır, hükü-
metin siyasi tutuklular için ön-
gördüğü F tipi cezaevine karşı
çıktı. Koğuş sisteminin de, F
tipi cezaevi modelinin de çağ-
daş infaz sistemine uygun ol-
madığını belirten Çakır, ''Çağ-
daş infaz sistemine uygun olan
cezaevi modeli, tutuklu ve hü-
kümlünün insan olduğunu
unutmayan, insarun doğal hak-
kı olan kendiniyetiştirme vege-
nştirme hakkını kullanabilece-
ği,insan gibi yaşayabileceği, bu-
nun da ancakinsanlann birfik-
te bir arada dayanışma içinde
başarabileceği bilinci ile seçfl-
meBdü"" dedi. Çakır, artık çağ-
daş dünyada terk edilen hücre
tipi cezaevlerinin hükümlü ve
tutuklunun çevresi ve dış dün-
yadan tamamen soyutlanması-
na yol açtığına dikkat çekerek.
topluma kazandınlmasına ve
uyum sağlamasına da engel ol-
duğunu kaydetti.
Bunun ise infaz hukukunun
genel ilkelerine aykın olduğu-
nu belirten Çakır, şu görüşleri
aktardı: "Diğer yandan, F tipi
cezaevleri Terörle Mücadele
Kanunu'nun 16. maddesine gö-
re sadece siyasi tutuklular için
yapümaktadır. Bu demektir ki
siyasi iktidann. siyasi tutukhı-
lann topluma kazandırüması
gibi bir amacı buhmmamakta-
dır. Siyasi iktidarca düşünüleo,
sadece siyasi tutuklulann yok
edümesiveyanıhsalolarak has-
ta insanlar haline getirihnesi-
dD-."
Koğuş sistemini de değer-
lendiren Çakır, var olan uygu-
lamanın, koğuş sisteminin tu-
tuklu ve hükümlülerin rehabi-
lite edilmesi için uygun bir or-
tam olmadığını söyledi.
Çakır, "Ohnasıgereken, çağ-
daş infaz sistemine uygun, tu-
tukluvehükümlülerin kendile-
rini geliştirip yetiştirebilecekle-
ri, topluma yararta ve uyumhı
insanlar olabileceği bir cezaevi
modelinin hayata geçirihne-
sidir" dedi.
IRMIKIAYDIN ENGtN aengin@doruk.nettr
Türkiye'nin "resmi" polrtikası,
Avrupa Birliği'ne tam üye olma
hedefini benimsiyor. Bu hedef
toplumun etkiii, güçlü kesimleri-
nin birçoğunca destekleniyor.
Kimileri AB tam üyeliğinin,
Türkiye ekonomisinin önünde
ırfuklar açacağından, turizm pa-
zannda öncelikler elde edilece-
ğinden, taze meyve, sebze ve
tekstil ürünleri ihracatının önü-
nün açılacağından yola çıkarak
AB'ye tam üyelik hedefinin ya-
nında yer alıyorlar.
Kimileri AB üyeliğinin Türki-
ye'deki demokrasi standartlan-
nı yükselteceğini umuyor; ülke-
deki antidemokratik basıncın
ancak bir dış etkenle dağılaca-
ğını hesaplıyor ve AB üyeliğini
hem de hemen şimdi" diyerek
savunuyortar.
"Imralı fez/eri"nin yazarı,
AB'yi, Avrupa İnsan Haklart
Mahkemesi ile kimi AB ülkeleri-
nin (Fransa, Almanya) Ortadoğu
ve Kafkaslar'da etkinlik kurmak
için sürdürdükleri dış politika
manevralan arasında bir yerier-
de anyor ve o da ateşli bir AB
yandaşı.
Bizim kapıcı Mustafa, Mü-
nih'in bir hastanesinde böbrek
taşı sancılannı bedavadan teda-
AB mi Almaz, Biz mi Girmeyiz
vi ettireceği umudunda. O da AB
üyeliğinden yana.
lcadiye'de karpuz sergisinin
başında müşteri bekleyen Siirtli
Kazım, bir kamyon karpuzla
Köln Katedrali'nin önünde sergi
açtığının, "Einfa'tokarpuz eine
Mark" diye kükreyerek çil çil
marklan önlük cebine doldurdu-
ğunun düşünü görüyor. O da
ateşli bir AB yandaşı.
Kimileri için AB'ye katılım,
Mustafa Kemal'in "Batılılaşma"
hedefinin günumuzdekı anlamı.
Onlar da AB üyeliğini onaylıyor,
desteklıyor.
Bunlar AB'ye tam üyelikten
yana olan kesimlerden rasgele
seçilmiş bir kesit.
Bir de AB karşıtlan var. Onla-
rın AB'yi kavrayışlan ve AB'ye
itirazlan büyük ölçüde bir iç tu-
tarlılık taşıyor. AB üyesi Türki-
ye'de devletın egemenlik hakla-
rının büyük ölçüde devredilme-
si gerektiğini doğru olarak sezi-
yor, görüyor ve itiraz ediyoriar.
Bunlardan kimileri AB karşrtlı-
ğını geleneksel antiemperyalist
tez ve görüşler çerçevesine
oturtuyor ve AB'ye karşı ulusal
devieti savunuyorlar.
Türkçü-milliyetçiler ise AB
üyeliğinin Türk kimliğini silikleş-
tireceğini, Türklük yerine Avru-
palılık denen bir üst kimliğin ağır-
lık kazanacağını görüyorlar ve
bazen şiddetle, bazen dolam-
baçlı, AB üyeliğine ayak diriyor-
lar.
Ama ev sohbetlerinden gaze-
te sayfalanna kadar yansıyan
tartışmalarda, yandaşiann ya da
karşıtlann yandaşlık ya da karşrt-
lıkgerekçelerini. tanıtlannı (argü-
manlannı) ortaya koyup ciddi bir
hesaplaşmaya gittikleri pek göz-
lenmiyor. Onun yerine "AB bizi
üyeliğe alır mı, almaz mı? Alırsa
niye alır, almazsa neden almaz"
kısıriığında bir... bir... birtartışma
değil, bir... bir... bir itiş kakış sü-
rüp gidiyor.
İtiş kakış nıtelemesi gerçek-
ten yerine oturdu.
Bir örnek: Aynı medya gru-
bunca çıkanlan gazetelerden iri
kıyımlan, Avrupa Biriiği'nin ge-
nişlemeden sorumlu siyasi ko-
miseri Verheugen'in gezisi sıra-
sında iytmseriık yaymak için kol-
lan sıvadılar; Verheugen'in getir-
diği paketin hiç de yerine getiri-
lemez koşullar içermediğini,
böylesi söyientileryayanlann as-
lında Türkiye Dışişleri Bakanlı-
ğı'ndaki bazı "Şahinler^e, Türki-
ye'nin AB üyeliğini istemeyen
bazı ülkelerin diplomatları oldu-
ğunu filan yazdılar. Ama aynı
grubun bir başka gazetesi, Ver-
heugen'i kastedip, nal gibi harf-
lerie "Def edin bu herifi" diye
başlık attı.
Buna itiş kakıştan başka ne
denir?
Verheugen bir paket getırdi ya
da getirmedi. Getirdiği AB'ye
üyelik koşullannı içeren Katılım
Ortaklığı Belgesi'ydi ya da Katı-
lım Ortaklığı Belgesi'nin tasla-
ğıydı ya dataslağın taslağıydı ya
da taslak krokisiydi ya da hiçbi-
ri değildi basit bir "paper" idi,
hatta "paper" bile değil, diplo-
masi dilinde "non paper" denen,
hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan
bir kâğıt parçasıydı...
Kuzum biraz cıddi olsak daha
iyi olmayacak mı?
Verheugen ne getirdiyse ge-
tirdi, ne dedıyse dedi; tutun ki
Verheugen Türkiye'ye gelmedi
bile, gene de AB üyeliğinin ko-
şullan belli. Avrupa Şartı, Ams-
terdam Sözleşmesi, Kopenhag
Ölçütleri, Helsinki Doruğu Karar-
lan, hepsini birbirine eklerseniz
Verheugen'e ve Verheugen'lere
ihtiyaç kalmaksızın Türkiye'nin
yapması gerekenler apaçık orta-
ya çıkar.
O zaman da tartışma "Avrupa
bizi üyeliğe alacak mı, almaya-
cak mı" saçmalığından çıkıp
"BizAB'ye girecek miyiz, girme-
yecek miyiz" sorusunda düğüm-
leniverir.
1960'tan bu yana Avrupa ül-
keleri adım adım bırleşerek bu-
güne geldiler. Başlangıçta Kö-
mür-Çelik Birliği gibi çok özel bir
ekonomik anlaşmadan, Avrupa
Ortak Pazan (AET), Avrupa Top-
luluğu (AT) duraklanndan geçip
bugünkü Avrupa Biriiği'ne (AB)
ulaşıldı. Bundan sonra nereye
gidileceğinin yol harrtası da bes-
belli. Bu koşullaria bu "biriik'e
girmek istiyor muyuz, ıstemiyor
muyuz?
Buna Vemeugen(giller) değil,
Türkiye yanrt verecek.
Galiba açık seçik bir yanrt ver-
mekten korkulduğu için çev-
resinde dolanıp lafebeliğiyle
günlergeçiriliyor...
POLİTtKA GÜNLÜĞÜ
HtKMET ÇETİNKAYA
Geceydi, Üşüyorduk...
Bahçede bir palmiye, bir nar, bir de çınar ağa-
cı vardı...
Geceydi ve üşüyorduk...
Denize yakın mağaralarda hani bir susuzluk
duyar ya insan, bir aşk hisseder ya yüreğin-
de, bir coşkuyla alevienir ya evren, deniz kabuk-
lan gibi, alır avucuna tutabilirsin yaşamı...
Urla'da, o yıldızlı gecede Çandaıiı üzerin-
den esen yel, Yorgo Seferis'in anılanyla bulu-
şuyordu... ;
Sonu gelmeyen bir yolculuktu bizimkisi, ge-
cenin korkulanyla yoğunlaşan kıyılarında...
Deniz bir başka denize kanşırken, kuş civıltı-^
ları, o ruhları birolmuş küreklerde, ıskarmozlar-'
la yüzlerinin görüntüsünü kıran sulardaydık...
Sanki nice burunları, adaları geçer gibiydik!..
Beyaza durmuş eski evlerin, kızıla çalan ça-'
tılannda hep birden soluyarak geceyle güne- '•
şi yakalamaya çalışıyor, lyonya'nın uzun ba-s
caklı, dar kalçalı, bakır yanığı, siyah saçlı ka-
dınlannı yıpranmış gemilerin bordalarında an- i
yorduk...
Mavi ışıklarta yivlenen gökyüzü, yeşil ve ma-
vi posta pullannın baskınına uğramış kara or-,
man düşleriyle öpüşürken, içinde dalgın yal-
vaçlann boğulduğu gizli bir havuz karşımızday-,
dı...
O anda Benjamin Peret, Seferis'le buluştu.
Iskelede sarhoş balıkçıların kahkahalan yük-
seldi...
Nar ağacı küskündü, palmiye ise kibirii...
Çınar ağacı on yıllık suskunluğunu bozdu...
Yaseminlerin kokusu sardı bedenlerimizi...
Oysa biz nice acılar görmüştük, nice sevinç-
ler!..
Nice aşklaryaşamıştık, tannlan kıskandıran...
Yüzleri soluk kadınlar bırakmıştık geride, ağ-
layan çocuklar!..
Yıldızlarla avunmuştuk, kimseye haber ver-
meden!
Bir başka ruhun derinlerine dalmıştık!..
•••
Derin bir gecenin içindeydik!..
Uzaklarda görünmeyen bir ayın aydınlığın-
da, gecikmiş sevgilileri bekier gibiydik...
Düş yorgunuyduk, üstelik uykusuzduk...
Ufka değen bir gemide yolcuyduk!..
Sunaklar yıkılmış, dostlar unutulmuş, gül yap-
raklan çamur içindeydi...
Taştan uykudan gelen sesler yıkık bitik bir
yas yağmuru oluyor, sonra demir çelik kan pıh-
tısına dönüşüyordu...
Jacques Prevert o saatlerde üstelik yorgun
ve sınlsıklamdı...
Gecenin orkestrasında bir flütü aldatan par-
maklardan, hilebazlann ve iğnedenliklerin par-
maklanndan maviye çalan lyonya bize göz kır-
pıyordu...
Delice bir gülmeye yıldızlar da katıldı...
Uzun bir bekleyiş başladı...
O görkemli maskaralık Vortava'nın suyu üze-
rinde pariıyor gibiydi...
Vitezslav Nezval'ın karamsariığı gelip çök-
tü gecenin içine...
Çıngıraklar gibi sesler veren sevinç yok ol-
du!.. Bir çitin arkasına gizlendi tüm dünya!..
Orada iki kişi bakıştı...
Biri dedi ki:
"Bir yumak yuvarianır toprağın üstünde, bu
gece senin için uykusuzluk gecesidir. Gökte
bir tek bulutyok çünkü. Yalnız sabah yıldızı açık
edecek bana gün ağanrken ağladığını..."
Diğeri susuyordu...
O devam etti:
"Genç kızlık döneminigörürsûn düşünde. Ve
kargalar havalanır mermer birşatodan. Düşün-
de görürsûn ilk öpücüğünü. Bir kuyuya dalar
akbaba. Evlendiğin geceyi görürsûn düşünde.
Ve can çekişir bir kuğu. Yaşlılığını görürsün."
•••
Geceydi ve üşüyorduk!..
Birsesduyduk...
Yıldızlar küsmüş ve kaçıp gitmişti...
lyonya uykuya dalmıştı...
Oyle çok şey geçmişti ki gözümüzün önün-
den; sonunda gözlerimiz hiçbir şey görmez
oldu...
Burada bitiyordu denizin ve aşkın yapıtları!..
Işıkta üç kırmızı güvercin uçuyordu. Alın ya-
zımızı çiziyoriardı ışıkta...
Geceyle güneşi biriikte yaşıyorduk!..
Urla'da o gece Yorgo Seferis'le buluştuk...
Ve ellerimizi havaya açıp bağırdık:
"Güçlü adımlar, sınırsız istek, uyanık sevgi,
l
öğle güneşinde olgunlaşan düşler
ve omza vuran genç bir el alın yazısı;
bu dağınık, dayanıksız yeıierde,
bu bir zaman bizim olan yerlerde,
pas ve kül sulara gömülüyor adalar." ;
hikmetcetinkayata cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
Cumhuriyet
^ kitap kulübü
£.<\POSTIMM
ÇAĞININ TANIĞI ÜÇ YAZAR
2. BASI
KUBİLAYOUmVETARİKAT
KAMPLARJ
4 BASl
SANCILI YILLAR KUŞATIUMIŞ
SOKAKLAR
4 BASl
POSTUNDA KURT
bzierin
pöyraz
2 BASl
ZAMBAK SAHA DA BULAŞTI KAM
2 BASl
DİN BARONUNUN KAZ1ARI
2 BASl
A$IK KADMUUt SOKAĞI
2 BASl
JERİAT PAZARI
SEVDANIN ADRESİ BELLİ DEĞİL
TÜRKİYE'NİN JEYTAN ÜÇGENİ
İZLERİN POYRAZ
Cumhunyet Kıtap Kulubu Çağ Pazarlama A.Ş. Turkocağı Cad.
No:39/41(34334)Cağaıoğlu-lstanbuı Tel.514 01 96