Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 TEMMUZ 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
i l LJjl. kultur@cumhuriyet.com.tr 15
ÖmerKavuryenipolisiye çalışmasından heyecan duyuyor
Tilmin koruyucubir
meleği vardı'ASUSELÇUK
Türk sinemasının özgûn, yaratıcı ve başanlı yö-
netmeni ustam Ömer Kavur, on ıkinci son filmi
"Metekler EvPnin çekimini tamamladı. Ilk filmi
"YaükEmine*yi 1974'tegerçekleştiren Kavur, bu-
güne dek 11 özgün, değişik yapıtı Türk sineması-
na kazandırdı. Ozgün bır sınema dıline ve özel bir
görüntü ustalığına sahip olan Kavur, filmlerinde yol-
culuk, arayış, iletişimsizlik, yalnızlık, geçmişle
yûzleşme, iç hesaplaşma, uyumsuzluk temalannı
işledi.
"MelelderEvi", Tûrkiye-Macanstan-Romanya
ortak yapımı, Eurimages yardımlı bir çalışma. Çe-
kimler de Urfa, Bitlıs, Tatvan, Ahlat ve Van'da ger-
çekleştirildi. Yoğun bir çalışma temposuyla beş
haftada tamamlanan "Melekler Evi"ni önümüz-
dekı yeni suıema sezo-
nunda, kasım ayında si-
nemalarda ızleyebile-
ceğız. Fılmın dağıtımı-
nı Warner Bros üstlen-
di.
- Bir savaş noktasm-
dan başka gerilimli bir
çevreye yapüan bir yol-
culuğu işliyorsunuz son
filminiz "Melekler
Evi'nde... Yolculuk,
arayış temalan sizi çok
çekiyor. Gece Yokulu-
gu,GiztiYûz,Akrebin
Yolculuğu filmk'rinizde
de sizin için çeldm nok-
tası oluşturuyorlar. Bu-
na gündelik yaşamın
tekdûzeBğinden uzak-
laşma isteği. yaşamın
içinedoğru yol almadi-
yebiür miyiz?
ÖMER KAVUR -
Melekler Evi'nde daha
farklı bir şey deneme-
ye çalıştığımı söyleye-
bilirim. Bir defa bu fil-
mi demın adını andığın
Gece Yolculuğu, Gızli
Yüz, Akrebın Yolculu-
ğu filmlerinden ayıran
temel özellik kanımca L—~.«~«~~~. ,..,...ı«..ı. »,,,,™
polisiye bir tür olması-
du-. Bildiğimiz anlamda bir hareket, Amerikalıla-
nn "action" diye niteledikleri ve de kendi çerçe-
vesi içinde bir gerilim taşıyan fılmdir. Tabii ki bu
polisiye hıkâyede kahramanımız bir gerçeği orta-
ya çıkarmak ıçin büyük cabalar göstermektedir, bü-
yük engellerle de karşüaşmaktadır. Bu engellen aşa-
bilmek içın çaba göstermektedir. Ancak bu dunım
entrikayı çözmek amacıyla yaratılan bir durumdur.
Yanı içeriden bir takip değil daha çok dışandan bir
takip söz konusu. Ve harekete dayanan bir akış söz
konusudur. Bu bakımdan bence diğer filmlerim-
den temel aynlığı oluşturan da budur. Tabii ki bu
arayışın içinde bir yolculuk söz konusu. Bu yolcu-
luk hem fiziksel, yani belli bir coğrafyanın bir nok-
tasından başka bir noktaya gidışı taşıyor hem de
belli ki yıllar önce yitirmiş olduğu bir inancı, hat-
ta cesareti yeniden kazanmak adına kahramanımı-
zın ıçsel bir yolculuğudur.
Gerçegjn peşindeki savaş muhabiri
- Kahraman yitirdiği şeyleriıı de pesinde ve bir
idnıük sorunu da yaşıyor sanınm_
KAVUR - Geçmişte yaşamış olduğu bir acının
sonucu yaşadıklanndan uzaklaşmayı, hatta kaç-
mayı denemiş bir süre. Giriştiği iş biraz bunun so-
nucu olarak ortaya çıkıyor. Bir savaş muhabiri ama,
kaçışının sonucunda ulaşılan bir nokta bu savaş mu-
habirliği. Filmde aslında Bosna'da bulunduğu vur-
gulanmıyor. Savaş sırasında çok büyük tehlikeler
atlattığı, hem fiziksel hem de manen yaralar al-
dığı görühıyor. Asluıda o kaçan bir adam.
Üstelik belki kendi gerçeğinden,
kendi acılanndan, geçmişinden
kaçan bir adam. Filmde geçmiş-
le bir yûzleşme söz konusu. Fa-
katbu çok alt metinde kalan bir şey.
Bu durumu biraz daha bilinçli bir
seyirci çözebilir. Bu noktada bir
benzerlik var diğer fılmlerimle. 0nun
dışında bir benzerlik olduğunu söyle-
mek kanımca doğru değil. Benim savaş
muhabirim giderek savaştan ve kaçmak-
tan yoruluyor aslında. Çok daha sakin bir ortam-
V^iüney Anadolu'ya
gidince, oradaki
gerçeklerin masa başında i
-
düşündüğümüz gerçeklerle <
örtüşmediğini gördük. j
Senaryo, bizden bağımstjE%t»|
olarak kendi geleceğini ''
tayin ediyordu.
da sadece fotoğraf çekmeyı deniyor. O an, işte ha-
yatının o anında ıstenmeyen bir olaya tanık oluyor,
yeniden profesyonel dürtüleri, gerçeği araştırma is-
teği, tutkusu canlanıyor ve gerçeğin peşine düşü-
yor. Fılmın sonuna kadar bu gerçeği öğrenebilmek
için yolculuk yapıyor.
- Bir anlamda da fümin sonunda kendini bulu-
yor_
KAVUR - Evet, kendi kişilığine tekrar kavuşu-
yor. Kaybetmiş olduğu özelliklerini yeniden kaza-
nabiliyor.
- Füminize psikolojik polisiye de diyebüir miyiz?
KAVUR - Psıkolojısıne çok ağırlık vermedık.
Bence bu anlattığım, ancak filmın içinde anlaşı-
labilecek bir şey. Kahramanımızı görenler bunu
anlayabileceklerdir ama psikolojik bir film yap-
mak gıbi bir düşüncem olmadı.
-Polisiye türü,filmnoirı
ilk defa deniyorum dedi-
niz. Akluna hemen "Köre-
be" fibniniz gekli O da bir
poüsivegeriBmdi değil mi?
KÂ\TJR-Doğru. Köre-
be kendi filmim olduğu
ıçin söz etmek ısteme-
dim, ama haklısın, sa-
yılabilir. Bence bizde
çekilmiş başanlı bir
filmnoırörneğı Zül-
füLivaneli'nın"Sis"i
dir. "Melekler Evi",
polisiye film türüne
biraz daha yaklaşan
birdenemem. "Kö-
rebe"de başka ağır-
lıklımotıflervardı.
Tabii gerilimli bir
polisiye türüydü,
ama Melekler Evi
"Körebe"ye kıyasla
polisiye türüne daha
safkan bır yaklaşım su-
nuyor gibi geliyor ba-
bu. Açıkça bana heyecan da
verdi. Fihni çekerken oldukça
eğlendik. Bilınen, özellikle
Amenkan sinemasında çokça
denenmiş öğeleri de, kimi za-
man mizahi, kimi zaman cid-
di biçünde kullandık. Çünkü onlar her zaman si-
nemada ışleyen öğelerdir, trüklerdir. Bana göre iyi
bir film ortaya çıkacak. Film hareketlı, olay örgü-
sü oldukça yoğun bir şekilde örülmüş. Istedik ki
fihn, bır an bile durmasın. devamlı aksm, tırman-
sın, şıddetlensin. Bunu da büyük ölçüde sağladı-
ğımızı düşünüyorum açıkçası...
- Diğer filmlerinize göre hızlı akan, tempolu bir
film mi yapnnız?
KAVUR - Evet, öyle denebilir. En azmdan me-
rak unsurunun sürekli ayakta tutulduğu, heyecanı
tırmandırmaya çalışan bir yapı oluşturmaya çahş-
tım.
- "GiziiYüz" füminizde de merak unsuru yoğun-
dun._
KAVUR- "Gidi Yüz" daha içeriden takip edi-
len bir serüven, oldukça gerçeküstü, fantastik
öğelerlebezeli. "MekklerEvi"
daha yalrn, daha sade. Olay-
lann peşine düşen, anla-
maya çalışan bir ada-
mın serüveni işleniyor.
Bu serüveni içinde
rastladığı bir kız, so-
nuçta aralannda do-
ğan bir aşk. Sonra
kız kaybolur, adam
kızın peşine düşer. O
da, kız da gerçeğin bir
parçası, öyle bir şey
denedim.
ekânlar etkiliycli
- Senarist-yazar Saym FerideÇiçekoğhı üe uzun
bir çahşmadöneminizotdu. Bu uzunçahşmadase-
naryo değişti mi?
KAVUR - Gerçekten çok uzun bir çalışma dö-
nemimiz oldu. Ama onun öncesi de var. Onat
Kımar'la yapmış olduğum bir çahşma. Ki bu ça-
lışma istediğimiz şekilde gitmedi. Aynı hikâye
üzerine Feride Çiçekoğhı ıle çahşmaya başladım.
Bu da iki-üç yılımıza aldı. Benzer bir öyküydü, o
da istediğimiz gibi sonuçlanmayınca pes ettik,
geriye çekildik. Arada ben "Akrebin Yolcu-
rağu"nu çektim. Geçmiş çahşmalanmız-
la Melekler Evi senaryosunun arasmda
bir akrabalık var. En azından birtakım
öğeleri kullandık. Yazar Erol Haara'nın
katılımıyla senaryoyu bir yıl içinde to-
parladık. Yaptığımız işten memnun kal-
dık. Ilk çahşmaya, Onat Kutlar'la
1988'de başlamıştık. 199O'a kadar ça-
lışük. Sonra 1990'da Feride Çiçekoğlu
ile başladık. Bu çalışma da 1994'e dek
sürdü. Sonunda ortaya senaryo çıktı, kö-
tü bir senaryo değildi ama tam istedi-
ğimiz gibi de ohnadı. Koşullar değiş-
ti, o konudan vazgeçmek zorunda kal-
dık. 1999'da ben bir çıkış noktası bul-
dum, o çıkış noktası üzerine konuştuk.
Çahşmada bayağı yol aldığımızı gör-
düm. Biz, Erol Hızarcı'mn da katı-
hmıyla senaryoyu toparladık. Hı-
zarcı çekimlere de katıldı, di-
yaloglarda muazzam kısalt-
malar oldu. Diyaloglann
konuşma dili değişti.
Film adeta yaşayan
canlı bir organizma gibi kendi kendini, kendi var-
lığını üretti. Her gün senaryo üzerinde değişiklik-
ler yapıyorduk. Sahnelenn içeriği ve temel düşün-
ce elbette değişmiyordu. Bir-iki sahneyi de baş-
ka sahnelerle birleştirerek iptal ettik. Film çok
daha canh, çok daha yaşayan bir şeye dönüştü. Çok
memnunum. Senaryo kısalmakla biriikte yeni ya-
zılan bölümlerle bambaşka bir boyut kazandı.
- Bu dunım nereden kaynaklamyordu?
KAVUR- Çekımler ıçin Güney Anadolu'ya gi-
dince gördük ki ordaki gerçekler masa başında dü-
şündüğümüz gerçeklerle örtüşmüyordu. Koşullar,
mekânlaretkihydi. Dil kullanımmdakendimizi faz-
la garantiye almak için çok açıklayıcı diyaloglar
kullanmak zorunda kalrmştık. Oysaki oraya git-
tığimizde ilk bakışta mekânınbirtakım görsel im-
kânlar sağladığmı ve aynca bir sözel açıklama-
nın gereksiz olduğu kamsuıa vardım. Diyaloglar-
da düzeltmeler, kısaltmalar yaprık. Çok da iyi ol-
du. Yeni bir deneme oldu benım için. Sen de bi-
hrsin, metneçok sadık kalarak çahşanbiriyim. Eğer
metne bağlı olarak çekseydim, bana göre sıbcı
ve uzun bir film olacaktı. Fihn büyük oranda an-
lamını yitirecekti. Senaryo yazıldığı şekilde biz-
den bağımsız olarak kendi geleceğini kendi tayin
ediyordu, kendini yeniden üretiyordu. Bana göre
yaşayan bir organizma benzeri kendi bağımsızh-
ğmı ilan etmişti. Bugûn çekeceğiniz sahnenin
böyle olması gerek diyordu sankı...
-Birrürgİ7İLmistikbirgüçvardısetinizde_rıl-
min adından da kaynaklamyor olabüir bu du-
rum-
KAVUR-Evet, vardı.. doğru söylüyorsun. Me-
lekler Evi'nin tüm çekim boyunca koruyucu bir
meleği vardı.
Çok ıımutlu vegüzelbir son- Micheiangek) Antonioni'nin 'Blow Up' (Ci-
nayeti Gördüm) filminde de bir fotoğrafçuun ta-
nık olduğu bir olay vartbr. Bu filmle sizin filmi-
niz 'Melekler Evi' arasında bir koşutiuk düşün-
dünüzmü?
KAVUR - "Blow Up" çok sevdiğim bir fılm-
dir. Gerçekten büyük bir hayranlıkla izlediğim
ve sinemanın başyapıtlanndan biri olarak nite-
lendirdiğim bir fikndir. Çıkış noktasmda, evet bi-
raz benzerlik var. Bizim fotoğrafçımız da bir
olaya tanık oluyor, olaym aydınlanması üzerine
olanlann peşine düşüyor. Ancak "BlowUp" ken-
dini çok içeriden izleten bir film. Kişinin ken-
dini sorguladığı, gerçek ile düşün hem ne kadar
yakın hem de ne kadar uzak olduğunun, bu iki-
lemin insan hayatı içindeki yadsınmaz önemine
değinen bir film, tabii Latm Amerika gerçeküs-
tücülüğünü içeren bir yanı da var. Filmde de bu-
nu görmek mümkün. Ama fihn aym zamanda
1960'h yıllann Londrası'na da tamklık ediyor.
Bu bakımdan da aynca önemli. Melekler Evi'nde
yapmaya çalıştığım, benzer bir çıkış noktasm-
dan yol alarak gerçek bir olayı çözmeye çalışan
bir kahramanı anlatmak. Fibnde aşın gerçeküs-
tücülüğe, felsefı diyebileceğimiz bir metne yer
vermedik. Ama yine de Türkiye'de yaşanmış
olan ya da yaşanmakta olan, kamu vicdanmı ra-
hatsız eden bir gerçeğe de tamklık ettiğimizi
söyleyebilirim. Onun dışında bir paralellik kur-
mak kanımca pek mümkün değil. Filrnimin so-
nu da biraz belirsizlikle bitiyor.
- Izieykiye mi bırakryorsunuz yorumu?
KAVUR- Seyirciye yorumu açık tutuyorum.
Melekler Evi'nin içinde de zaman zaman mis-
tik, zaman zaman gerçeküstü diyebileceğim kü-
çük öğelere yer verdim. Kuru bir polisiyenin
ötesinde ufak dokunuşlarla değinmeler var. Bu-
nun dışında "Bkıw Up"la bir bağ kurulması müm-
kün değil.
- Filmin finalim seyirciye bıraktuuz ama ben
sizin sonunuzu merak edjyorum»
KAVUR - Çok umutlu ve güzel bir son.
-Çok sevindim bunu duyduğuma. Son zaman-
larda izkdiğim fflmlerin büyük çoğunhığununfi-
nah" kötümser, karanhk, umutsuz»
KAVUR - Güzel bir sonu olduğunu söyleye-
bilirim. Seyirci muhtemelen iyi bir izlenimle ay-
nlacak sinema salonundan.
Filmin başrollerini Aytaç Arman (üstte),
Hande Ataizi ve Talat Buhıt paylaşıyor.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Çocuklar Hariç...
Ünlü fizikçi Richard Feynman, Havvaii Adası'nda
bir Budist tapınağında şu sözleri duyar: Cennetin ka-
pılannın anahtan herkese verilmiştir. Aynı anahtarla
cehennemin kapılannı da açabilirsiniz.
Insanoğlu için bilimin önemi nedir? Bu soru ter- ;
sinden de sorulabilir elbette. Bilim için insan varlığı- '
nın önemi nedir? Bilim adamı uygarlığın geleceğin-
den sorumlu mudur? Bu sorumluluğu tepesinde sü- ,
rekli "hissetmek"zorunda mıdır? Sorumluluk nere—;,
de, nasıl başlar ve en önemlisi, nasıl algılanmalıdır ,
bilimsel sorumluluk? Feynman'ın Budist tapınağın-
da duyduğu söz, bu büyük bilim adamını bu ve ben-..,
zeri sorular üstüne ince ince düşünüp ince mi ince .
yanrtlar üretmeye yönlendirmiş.
Bilimi pek önemsemeyen insanlar vardır. Insanoğ-
lunun Ay'a gittiğine, oradan dünyamıza geri döndü-,,
ğüne inanmayan insanlar da vardır. Ararsanız bulur-"!
sunuz 2000 yılında. Sürekli bilimin nimetlerinden ya-"'
rarlandığı halde, bilimin ne olduğunun aynmında ol-
mayan insanlar da çoğunluktadır. Baş tacımız tele-''
vizyonun, kimlik göstergemiz cep telefonunun, telg-j
--
raf gibi kullandığımız bilgisayanmızın, sürekli oraya'^
buraya çarparak kendimizi ve başkalarını öldürdü-^•''
ğümüz otomobilin, yan çıplak içine girıp uçarak''"
hacca gittiğimiz uçağın, çabucak pışırdiğımiz düdük- -»
lüde kıymalı bamyayı koruduğumuz buzdolabının. •
hangi aşamalardan, hangi bilim maceralarından ge-
çerek hayatımıza girdiğini bilmeyiz çoğumuz. Bu du-. •
rumun bilim adamı açısından kızılıp bozulacak bir ta-. •
rafı yoktur. Bilim ve çoğu zaman sanat (gerçek bi-
limle sahici sanat) genelgeçer beğenı alkışlanyla il-
gilenmez. Biz teflon tavayı bılınz; onun kuantum fi-
ziği ile dolaylı ve uzak ilişkisi bizi ilgilendirmez. Om-
let tavaya yapışmasın, yeter bu bize. Son günlerde
genetiğin g'sinden bile anlamayan hemen herkesi.i
bu konuda uzun uzun laf üretmesi de benzeri neden-
lerden ötürüdür. İnsanlar omlet tavaya yapışmasın
istiyorlar, gerisi umurlannda değil!
Ote yandan, bilim adamlannın çoğu Feynman gi-
bidir. Onun kadar pınltılı ve külyutmaz ve meraklı ol-
masalar bile bilim adamlan dünyanın heryerinde bir
şekilde Profesör Feynman'a benzerler. Ellerindeki
anahtara dikkatle bakar bilim adamlan. Yahu bu ne '
iiginç biranahtarmış, bak Budist kardeşlerimize gö-
re hem cennetin kapılannı hem de cehennemin ka-
pılannı açryormuş. Bense geçen gün fakültenin he-
lasının kapısını açamadım şu Yale anahtarla!
Bu nasıl iştir? Şu anahtar meselesini enine boyu-
na düşünüp inceleyelim şimdi der bilim adamı ve asıl
iş başlar. Deney, gözlem yoluyla tersi saçmalama-
dan iddia edilemeyecek sonuçlar üretmeye çalışır.
Anahtann gizini çözmeye çalışır ve belki çözer, bel-
ki kısmen çözer. Oraya giderken o uzun bilim yolun-
da başka meseleler çıkar karşısına, duraklar. Önce
onlan çözer, yoluna devam eder. Bilim doksan da-
kika süren bir maç değildır. lleriemekle yükümlüdür
yalnızca. Bilim adamı bu güzelim ağırlığı da çevre-
sındeki cahillere rağmen efendıce taşır her zaman.
Topun hızıyla ılgılenır, futbolcu Boksic'in transferiy-
le değil.
Richard Feynman enfes bir saptamayla başlıyor
Bilimin Değeri adlı yazısına. Bilim adamlarından her
zaman toplumsal sorunlara çare üretmeleri de isten-
miştir. Doğabilimcileri sosyal bilimlere eğilseler, o
gizli/sihirli/muhteşem formülün bir kısmı ufukta gö-
runecektirsanki. Feynman herzamanki olağanüstü
zekâsıyla "olmaz efendim" diyor. Nedeni de çok ba-
sit. Sosyal problemlenn çözümü, bilimsel problem-
terin çözümünden çok, çok daha zordur! Bir bilim ada-
mının, bilim dışı bir soruna çözüm üretmeye çalış-
ması sosyolog olmayan birinin sosyoloji üstüne fikir
yumurtlaması kadar saf olacaktır ister istemez. Bili-
min değeri, bilimsel bir konu değildir.
Feynman'ın bu konuya yaklaşımı, bilim ve sanat
üstüne düşünen ve üreten herkesi ilgilendirmeli di-
ye düşünüyorum. Örneklerle düşünmeye, o örnek-
leri açıklamaya, onlardan sonuçlar süzmeye ve o
sonuçlan da tartışmaya açmaya yükümlüyüz gibi-
me geliyor. öte yandan, şu küçük, mini minnacık
aynntı da var ortalıkta binlerce yıldır gezinen: Doğa-
nın düş gücü, insanoğlunun düş gücünü fazlasıyla
aşar. Şair, yazar, ressam, kim olursanız olun, düş
gücünüz ne denli güçlü olursa olsun, doğa ile aşık
atamazsınız diyoriar.
Bilim bu yan şiirsel mınldanmanın da doğru olma-
dığını düşünür. İnsanlarve o insanlann okuduklan ga-
zete yazılannı yazanlar "bilim adamlannın bu buluş-
la kanser tedavisine bir çözüm getirdiğini" bildiren
haberle ilgilenirier. Düşüncenin kullanımıdır önemli
olan, kendisi değil! Hiç kimse düşüncenin özüyle il-
gilenmez, kullanımıyla ilgilenir. Çocuklar hariç.
Çocuklar hariç!
Genç seramikçiler İstanbulda
• Kültür Servisi - Anadolu Ünıversıtesı Güzel '
Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü
öğrencilerinin çalışmalanndan oluşan sergi 25
Temmuz'da Istanbul Menkul Kıymetler Borsası
Sanat Galerisı'nde açılacak. Güzel Sanatlar
Fakültesi Seramik Bölümü Başkanı Prof. Dr.
Zehra Çobanlı'nın denetimınde 'serbest seramik c
'
tasanm' dersi alan öğrencılenn 12 yapıtının
yer aldığı sergi ağustosa dek devam edecek. :
IMKB'nin Istinye'dekı galensınde açılacak olan '
sergi, öğrencilerin raku. sıraltı, stoneware gibi
farklı teknik anlatım bıçımleri yanında torna.
endüstriyel üretim yöntemlen ve el ıle serbest
şekillendirilen, farklı temalann ışlendiği, değişik
özellikler içeren seramik projelerinden o'luşuyor.
btanburdan Atina'ya türküler
• Künur Servisi -TRT Istanbul Radyosu
sanatçılanndan Melahat Gülses, Türk ve Rum
sazlan eşliğinde Istanbul şarkı ve türkülenni, Ege
yöresinden bazı eserlen Türkçe ve Rumca
versiyonlan ile biralbümde topladı. Satışlardan
elde edilecek gelir Türkiye Eğitım Gönüllüleri
Vakfı ve Türk Musikisi Vakfi'na bağışlanacak.
BUGÜN
• TURtNG BÜ\tTCADA KlfLTLTlEVİ nde
'2000 Yaz Konserkri' kapsamında. saat 20.30'da
'Latin Gecesi' (Canbbean Dance) adlı dans
gösterisı ızlenebılir. /382 86 20)
M DARPHANE-İ AMtRE'de yaz etkinlikleri
çerçevesınde saat 12.00 ve 14.00'te Gül
Büyükbeşe Muyan'm 'Anadolu Düşleri-Muş,
Urfa, Şavşat' adlı belgesel ve ESEK
Tiyatrosu'nun sergıledığı 'Godot'yu İzlerken' adlı
oyun görülebilir. (513 50 82)