20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 TEMMUZ 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Devletin görevi Ekonomide piyasa serbest olsun; olsun... Devlet piyasaya kanşmasın; kanşmasın... Devlet işletmeleri elden çıkanlsın; çıkanlsın... Kamu yatnmlan özelleştirilsin; özelleştirilsin... Özel havayolu şirketierinin kunriuşuna izin verilsin; verilsin... Türk Hava Yollan satlsın; satılsın... Başka? Özel havayolu şirketieri zor durumdal Ne yapalım? Devlet yardım etsin; özel havayolu şirketierine çok özel koşullaria teşvik kredisi versin, uçak yakıtı fiyatJannı yanya indirsin, alanlarda uçaklann konaklama ûcretini düşürsün... Neden? Çünkü serbest piyasa koşullanna ayak uyduramayan şirketlere yardım etmek devletin asli görevidir! Peki, devlet şirketlere sağlayacağı ayncalığın parasını nereden bulacak? Tabii ki vatandaşın devlete ödediği ve ödeyeceği vergilerden... Yani? Yoksulluk sınınndaki halk, zordaki işadamlanna yardımcı olmakla yükümlüdürl Elektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Erbakan'a Batı'dan destek yokmuş... "Doöu'dan da ses vokl" ransız Transeuropeens derneğinin üç haf- talık yaz üniversitesi programı ile Arnavut- luk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatis- tan, Yunanistan, Kosova, Makedonya, Ro- manya, Slovenya, Sırbistan, Karadağ veTürkiye'den siyasal bilim eğitimi alan 35 üniversite öğrencisi Bil- gi Üniversitesi'nin konuğu olarak Istanbul'da bulu- nuyor. Gençlerin özelliği, akademik başanları nedeniyle ülkelerinde geleceğin üst düzey kamu yöneticiliğin- de şanslarının açık olması... Catherine Lalumiere'in başkanlığındaki deme- ğin hazıriadığı ve Fransız Dışişleri Bakanlığı, Avru- pa Konseyi, Avrupa Kültür Vakfı tarafından destek- lenen programın konusu: Demokratik katılım ve Güneydoğu Avrupa'da de- ğişimden kaynaklanan zorluklar. Demeğin genel sekreteri Ghislaine GHasson Desc- haumes ve Bilgi Üniversitesi lletişim Fakültesi De- Gençlerlekanı Prof. Dr. Aydın Uğur'un direktörlüğünde Is- tanbul'da sürdürülen derslerde Balkanlar tartışılı- yor, Balkanlar'dan dünyaya bakılıyor. Prof. Dr. Aydın Uğur'a gençlerin Istanbul ve Tür- kiye izlenimlerini soruyoruz: "Istanbul'u bölgesel Paris olarak görüyortan ev- rensel bir kent ve toplumsal hafızalannda temel ta- şı. Osmanlı, kanşık duygulann tarif ettiği bir olgu; ço- ğu başlanna gefenin sorumlusu olarak Osmanlı'yı gö- rüyor. Türkiye ise böyle bir toplantıyı Balkanlar'da düzenleyebilen tek iilke." Ülkelerinde geleceğin yöneticisi olabilecek genç- ler bugüne nasıl bakıyor: "Gençlerin ortak özellikleri, kendi toplumlannın genel geçer değerlerini tartışmasız kabullenmiş ol- mamalan. Yeni arayışlar içindeler. Avrupa Birliği en büyük rüyaları. Gençler için komünizme geri dönüş söz konusu olmadığı gibi kapitalizm de elde var bir değil." Ya, dünyanın yeni düzeni, küreselleşme: "Globalleşmeye, nimetlerinden yararlanma ga- rantisi olmadığı için kuşkuyla bakıyorlar." Gençler anyor... Galibayeni ve tabii ki genç birdü- zen... Aydın Uğur: "Gençlerin ortak bölenleri ötekine karşı duyarlı olmak. Ânne ve babalanna benzemek istemiyorlar. Ortak paydalan ise demokrasi, insan hakları, bire- yin bagımsızlığı, etnik ve dini kimliğin ötesine geçe- bilmek, tek tip kimlikleri aşabilmek." Balkanlar düne kadar kan gölüydü... Birbirlerini öl- düren insanlann çocuklan bugün Istanbul'da aynı masanın etrafında oturuyor. Yanna umutla bakabilecek miyiz acaba? Gençler bilir. SESSlZ SEDASIZ (!) AJL/M& O477L44AZ- NURİKURTCEBE Yüksek YerHim Hattı Erdirtç UTKU Ajda'yla evlenin; plastik çocuklannız olsun! Translen parasının örtülü transfeni Fenerbahçe'yekiralıkJet-Pa- lı futbolcu Alpay Özalan, jet hı- zıyla Ingiliz takımı Aston Villa'ya transfer olunca, Siirt Jet-Pa Spor'un başkanı ve aynı zamanda DYP'nin "Jet-Pa kontenjanfndan Siirt Millet- vekili seçilen Takiddin Yarayan tele- vizyona çıkıp konuşuyor... Konuşuyor ve böylesine jet gibi bir transferin, paranın bir kısmının yurt- dışına kaçan Jet-Pa Holding'in baş- kanı Fadıl Akgündüz'e transfer edil- mesi karşılığı olmadığını anlatıyor... Anlatırken de, holdingle kulübün ayn kuruluşlarolduğunu, kulüple hol- ding arasında bir ilişki bulunmadığı- nı söylüyor... Milyonlarca dolarlık transferde, jet holdingci Fadıl Akgündüz'e paratrans- feri gibi bir "üç kağıt" olmadığını ka- nıtlamak için de yüce Meclis'te mil- leti temsil eden bir vekil olarak ken- disini ortaya koyuyor! Biz de kulüpçü milletvekili Takid- din Yarayan'a inanıyoruz. Fakat gözlerimize inanamıyoruz... Futbolcu Alpay Özalan, Aston VII- la ile sözleşme imzalarken yanında Jet-Pa Spor'la hiç ilgisi olmayan Fa- dıl Akgündüz'ü görüyoruz! Alpay özalan'ın "zörunluluk" ne- deniyle Aston Villa'ya transfer oldu- ğunu açıklaması karşısında ise Tan- su Çiller'in siyasete kazandırdığı Ta- kiddin Yarayan'ın anlattıklarının tersi- ne, transfer parasının bir kısmının ne- reye "örtülü transfer" olacağının ipuç- lannı buluyoruz! ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCl ~ Karadeniz 'bitti', sıraEge'demi?.. Bir süredir "Assos"ta gerilim var... Sadece Assos'ta da değil, Ay- vacık'ta, Küçükkuyu'da, Ezi- ne'de, Gülpınar da, Behram- kale'de. Yani, efsanevi Kaz Dağı'nın batısındaki zeytinlik ve ormanhk yamaçlann Ege Deniziyle kucaklaştığı bölge- deki tûm yerleşmelerde geri- lim var... Çûnkü Karayollan, yıllar- dır tüm eleştirilere ve tepkile- re rağmen "inatla" savunduğu "Ayvacık-Küçükkuyu hız yo- lu" projesini sonunda "ihale" etti... Yani, "yapımını" birfir- maya vererek tarihsel ve doğal dokunun bir kez daha ve hem de "40 m." genişliğindeki bir "tahribat şeridi" ile parçalan- ması sûrecini resmen başlatmış oldu... Şimdi yörenin duyarlı sakin- leri ve başta GÜMÇED (Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği) ol- mak üzere "ûlke değerlerini sa- vunma misyonunu üstlenmiş" lere ait kahntüar da var... Oy- sa, mevcut yol pekâlâ ıslah edilebilir ve bu katliam olma- dan ulaşunda rahatlama sağ- lanabilir..." Peki, Karayollan acaba bu akıllı, makul, sağduyulu, ras- yonel, duyarlı ve hatta "eko- nomik" çözûme neden yanaş- mıyorda hem "devletin para- sını" hem de "ülkenin değer- lerini" gözden çıkarabiliyor?.. Bu sorunun bizce yanıtı şöy- le: "Çünkü bölgede deniz kı- yısında planlanan yeni turis- tik tesislere mevcut yol uzak kalıyor... Ayrıca taşımacılık- ta tek seçenek kılınan otobüs ve kamyonlar da yeni ve düz bir yol istiyor..." Aynı sorunun, Karayollan'nca verilen yanıünda ise bakm ne de- niyor: "Mevcut yoldaki bir iyileştirme yeşil dokuyu çok daha fazla tahrip edecek. (...) Bu nedenle yeni bir güzergâh tespiti zorunlu hale gelmiş- tir." (Hürriyet - Yalçın Bayer- 7.6.2000) Yol güzergâhındaki zeytinler "son kez" toplanıyor... kuruluşlar. Karayollan'nın ar- tık "geleneksel" diyebileceği- mİ2 bu aymazlığını durdurabil- mek için "teyakkuz" halinde- ler... Yüklenici finna da ağaç, çiçek, böcek. dere, tepe, tarih, doğa, SÎT demeden bu cennet bölgeden dümdûz geçecek hız yolunun "arazideki gûzergâ- hını" işaretlemekle meşgul... ••• Ayvacık-Küçükkuyu "hız yo- lu" bu bölgede yıllardır hizmet veren mevcut yol "terk edile- rek" ve üstelik Assos yönün- de hem tarihsel bölgeye hem de "kıyı kuşağına" darbe in- direcek şekilde planlanmış. GÜMÇED'in Edremit Kör- fez Şubesi Başkanı mimar Meh- met Akif Öznal diyor ki: "Yeni yol güzergâhında, böl- genin 1991'de 1. derece doğal SÎT ilan edilmesine neden olan Kuzey Ege'nin en verimli ve en yoğun zeytinlikleri bulun- duğu gibi, aynı güzergâhta Lamponeia, Gargara gibi As- sos'un komşulan antik kent- Yine GÜMÇED, yeni yol tah- ribatı dışmdaki "olumsuz etki- ler" konusunda da diyor ki: "Assos'tan ve kıyıdan geçe- cek bu hız yolu ile bölgedeki yapılaşma daha da artacak, StT alanlan imara açılacak..." Mevcut yolu "yeşili koru- mak için" (!) terk eden Kara- yollan bu eleştiri karşısında da "itiraf" ederek diyor ki: " Va- pılaşmaya yol açacağı söyle- nen yeni yola karşın mevcut yol zaten bölgede yapılaşma- yı hızlandırmıştır..." (Aynı açıklamadan.) Demek ki yeni yol, bu yağ- macı sürece "yeni SİT alanla- nnı" da eklemeye Karayollan gözünde de "aday" görünü- yor... ••• Karayollan'nın bu vurdum- duymazlığı, siyasetteki duyar- sızlıkla bütünleşti ve geçen 2 yıl içinde "Karadeniz kıyılan" tüketildi. Şimdi de su-ada "Ege var?.. mı HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgec(cıyahoo.com ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI . -*> BULUT BEBEK NVRAYçtfrçl izyıl Sonra A/ >-^ ^ KEDl LEVO APTÜUKA TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Temmuz UÇAKIAADA KADAR /OJUjWfLfyöR.. 9 SUGÜN,lLK KBH^OAKU SAVAŞ UÇA&IYLA İN6İ- ÜZ HAVA KUV^erLBHı 8İG ALMAAI UÇA&INI OÜŞuKPU.' DAHA ÖNCELE&İ, KAPALI HAVALARDA ifeyA &£CB- i 4e söyt e i ı e i TlfiM£SÎ M£M£H HEMEN OLANAK^IZDt- 1SO4- YtLtNO* ALMAN BULUŞÇU CH/ZtS- LAN tLKEL &tPA/S,ZT- PüuyA SAVA- ŞINDAN ÖfJÇE İUGİLİZ MÜHENDİSLEeİN_ CE 6E*JÇTİRİLMfŞ, YÜKSEK GÜÇJ-Ü RAO- YO OALSAlA/et SÖMOBRİLİP >AN£lk*ASI- A/s<f söiee, uçAK YA PA eeMi eiBi HEPEF- - Rastm, bir ingitız. scrvaç uçağmın burmjnda ok " biçirrundejcj f~çrdaf anfenini ötric T.C. ÜSKÜDAR 5. ASLtYE H U K Û K MAHKEMESt'NDEN 2000/130 Davacı Cemal Göksal vekili Av. Vasfi Kırgız tarafindan davah Dorothy Göksal aleyhine açılan boşanma davası sebebiyle, Davalının adresine gönderilen tebligat, tebliğ edilememiş, yaptınlan zabıta tahkikatında adresı tespit edilememiş, ılanen tebliğine ka- rar verilmiş olmakla, davah Dorothy Göksal'ın 22.6.2000 günü saat 11.30'da bizzat duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir ve- kille temsil ettinnesi, HUMK.nun değışik 213. ve 377. maddeleri gereğince tebliğ edilen gün ve saatte mahkemede hazrr bulunmadıgı takdirde tahkikat ve yargılamanın yokluğunda devam edip, hüküm verileceği ve tüm delillerini 10 gün içinde bulundurup, duruşma gü- nünden evvel toplatması hususu dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 24.5.2000 Basın: 29468 . . PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Bir Tnoletepin Günlüğünden... O portakal suyunu orada, o geniş tezgâhın üzerin- de, dışı buğulanmış o büyük cam kavanozun içinde gördüğümüz anda, anlamıştık bunun bizim için ha-;. zırianmış bir "fuza^'o'duğunu... Birbirimize bakmış,' bakışlanmızla anlaşmıştık. Düşmemeliydik bu tuza- ğa. Düşmeyecektik.- Sabahtan akşama evde, işte, okulda, sokakta "Şu - müesses nizamı acaba nasılyıkanz" diye kafa patlat-.t- tığımız o dehşetli güzel yıllardan, 1972 yılının sıcak bir,: yaz günüydü... O gün de sabah erkenden kalkmış, Mü->,; nih'te evinde gecelediğimiz arkadaşımıza "Eyvallah"^ deyip, "bir sosyal sınıfmdiğersosyal sınıflar üzerinde , tahakkümünü tesiseyönelikfaaliyetlenmiz gereği ka-^ tılmak zorunda olduğumuz önemli bir toplantıya git- - mek üzere evden çıkmıştık. Bir sosyal sınıfı, öbür sos- yal sınıfların tepesine oturtmak için önce müesses nn zamı ortadan kaldırmak gerekiyordu ki bu hiç de ko-^ lay bir iş değildi. Üstelik cezası da vardı bu tür "faa//-v yetler"\n o zamanlar. Ama inanç gücü mü, ceza kor- • kusu mu ikilemini «;nanç"tan yana çözdüğümüzden,' başımıza geleceklere pek aldırmasak da, yine de pek' " kör parmağım gözüne" yürütmüyorduk faaliyetleri- •' mizi. Toplantı yerlerimizi sık sık değiştiriyor, mini fut- < bol sahalan, otoyol benzincileri, tilt salonlan gibi gö-,j ze çarpmayacak yerler arasında mekik dokuyorduk. < O günkü buluşma yerimiz ise at sosisi satan üç ma-, salı bir büfeydi... Stachus Alanı'nda tramvaydan in-j miştik. Tuza/f'da orada, alanın attında, yürüyen mer- divenle inilen geçitte çıkmıştı karşımıza... Söz konusu faaliyetlerimizi yürütmesine yürütüyor- duk da, adına hareket ettiğimiz "sosyal sınıfm ken- disi, yani işçiler bir türlü harekete geçmiyordu neden- se. Biz dilimiz dışarda, tabana kuvvet kapı kapı, so-, kak sokak, alan alan dolaşırken onlar evlerinde çoluk çocukvideoizliyoriar, "Salako", "Davaro", "KibarFey-' zo'derken kakara kikiri eğleniyorfardı. "Teori"ye ters düşen bir tuhaflıktı bu! Ama düşüne tartışa bulur gi- bi olmuştuk bu tuhaflığın 'neden"ini en sonunda!.. Üze- rimize kondurmak istemesek de "küçük burjuva libe- ralleri"ydik bizler aslında. Kendimizi değiştirmezsek, işçileri de değiştiremeyecek, onlar değişmezse, yani "kendiliğinden bir sınıf olmaktan kurtulup kendileri için bir sınıf olduklannın bilinci'ne varamazlarsa, ne müesses nizam ortadan kalkabilecek, ne de onlar öbür sosyal sınıflar üzerinde tahakküm kurabilecek- lerdi. Devrimin önderiiğine soyunmuş "aydınlar" için bundan daha büyük bir yıkım olamazdı. Once bu "//- beralizm"den kurtarmalıydık kendimizi!.. Mao Ze- dong'un kırmızı cep kitabında zaten yazıyordu yapıl- ması gerekenler. Büyük Başkan, "liberalizm"\r\ gö- rüntülerini on maddede toplamış, kurtuluş yollannı göstermişti... O günlerde moda olan uzun saçlanmızdan, bol pa- çalı pantolonlanmızdan, dargömleklerimizden kuıiul- makla başlamıştık "kurtuluş"a... Kimi arkadaşlanmız okullarını terk edip fabrikalarda işçiliğe soyunmuşlar, kimileri yatak odalannı, oda takımlannı eskicilerden aldıklan üçüncü el eşyalaria değiştirmişlerdi. Babası vali olan bir ari<adaşımız, "Kurtulalım bu burjuva ica- dından" diyerek mutfaktaki buzdolabını parçalamış, bir hafta sonra da bozuk yemekten ailecek zehirien- mişlerdi... Proleterleşiyorduk!.. Önce bir lokantada yemek yemek, bir kafede oturmak gibi burjuva lüks- leri, sonra sigara, en sonunda da her türlü "meşru- bat" yasaklanmıştı! Tıkır tıkır işleyen bir "öz denetim mekanizmasr" kurulmuştu aramızda. Birt>irimiz(denet- liyor, gizli gizli sigara, gizli gizli ıçki içen, danstan caz- dan bir türlü vazgeçemeyen "liberal unsuriar"\ birer birer ortaya çıkartıyor, annıyorduk... Stachus Alanı'nın attındaki geçitte karşımıza çıkan o buz gibi portakal suyu bir "tuzaktı" gerçekten. Tez- gâhın arkasındaki o alçak büfeci, elindeki kepçeyi kavanoza daldınp önceden soğutulmuş cam bardak- lara taze sıkılmış portakal suyundan koyarken çıkan o "şınl şınl" sesle nasıl da kışkırtıyordu bizi? Tuzak- tan kurtulmak, bir an önce oradan uzaklaşmak isti- yorduk, ama yapamıyorduk. Sanki birileri ayaklanmı- za yaptşmıştı, bırakmıyordu. Bir ara yan gözle arka- daşıma, Güner Yüreklik'e baktım. Gözleri portakal suyuna çakılmış, takılmıştı. Onun da benim gibi bu- run delikleri hızlı hızlı açılıp kapanıyor, dudaklan titri- yordu. "Koş" dedim Güner'e, "/co?a/;m/.."lşlediğimiz en güzel günahlardan biriydi lıkır lıkır içtiğimiz o por- takal suyu... Iki suç ortağı, bu "günah"\ bir sır olarak saklayacaktık... Geçen gece, denize karşı mehtaplı bir Istanbul bal- konunda, uzun yıllar önce düştüğümüz o tuzağı, iş- lediğimiz o gunahı, "proletertikhen döndüğümüz o anı anımsadık Güner'le... O, "Bir daha dünyaya gelsem, aynıhayatıyaşanm..."dedi. "Bende.."dedim, "ben de yaşanm..." Sevinçleri, acılan, coşkulan, düş kınk-' lıklan, umutlanyta ne güzel hayatlaryaşamıştık biz. Tüm, o çocuksuluklann içinde doğru olan bir "öz" vardı; o gün farkına vardığımız, bugün de inandığımız, vazgeç-r mediğimiz, vazgeçmeyi hiçdüşünmediğimiz... Bir tek o "öz" için, o "doğrular" için yaşadığımız hayatlar bit- daha yaşanmaya değerdi... Faks: 0212 323 84 97 " E-Posta: [email protected] ., BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Meyvesi iri ve yuvarlak, ka- buğu koyu kır- mızı olan birkı- raz cinsi. II 3 Tutsak...Erkek keçi. 3/ Daya- nıkhbiryünku- maş... Şama- nizmin din adamlanna ve- rilen ad. 4/ Aritmetik he- 8 sap yapmakta g kullanılan, bir- çok devingen parça dı- zisiyle donanlmış düze- nek... Adlan sıfatyapan bir yapım eki. 5/ Köf- teyle servis yapılan bir 3 türpılav. 6/ Eskidilde 4 su... Muştu, müjde. II Yazyağmuru...Kapalı bir yerin ısısını ayarla- van aygıt. 8/ Osmanlı- lar dönemmde harman 8 ürünlerinden onda bir g oranında alınan ver- gi... Bayındır. 9/ Elazığ'da yetişen ve şarap yapımın- da kullanılan kırmızı üzüm çeşidı YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yağı alınmış sütten ya da yoğurttan yapılan pey- nir... Arka, art. 2/ Yürürken dayanmak için kullanı- lan kalın sopa... Denızcılikte "alt, aşağı" anlammda- kullanılan sözcük. 3/ Suudi Arabistan'mparabirimi... "Söz ola ağulu aşıyBal ile ede bir söz" (Yiınus Emre). 4/ Gümüş sepet de denilen, pembe ya da be- yaz çiçekli bir süs bitkisi... Eski Mısır'da güneş tann- sı... 5/ Bir kabın üstünü örtmeye yarayan nesne. 6/ Ar- goda esrar... Kabugu dökülmüş ağaç. II Düzen, hi- le... Bir şeyden kalan kötü iz. 8/ Bilgiçlik taslayan kim- se... Eski dilde yılan. 9/ tskambillerle oynanan bir tür oyun... Tanntanımaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle