27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ HABERLER Kmca'nm dunmu [ytyegüfyor • İstanbul Haber Servisi - Kuruçeşme'deki evinin asansör boşluğundan düşerek yaralanan atv Haber Dairesi Başkanı AIi Kırca'nın sağlık durumu iyiye gidiyor. Metropolitan Florance Nightingale Hastanesi Ortopedi Uzmanı Dr. Eyüp Batmaz, Kırca'nın sol elinde yarun alçı, bulunduğunu, tarak kemiklerindeki çıkıklar içinde iki tane tel olduğunu söyledi. Batmaz, Kırca'nın işe dönmesinin 1.5-2 ay alacağını belirttı. t Bafeğaüns8l motif • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - FP'li Ankara Büyükşehir Belediyesi, "Takdir-i Ilahi" başhğıyla yaptığı açıklamada, Singapur'dan getirilen bir balığın pullannda "Allah" yazısının bulunduğunu ileri sürdü. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin açıklamasında, Keçiören'deki Evcil Hayvanlar Parkı'na "özel bir ilgi duyan" FP'li Belediye Başkanı Melih Gökçek'in akvaryum bölümûndeki bir balığın üzerindeki yazıyı görûnce "hayrete düştüğü" savunuldu. Açıklamaya göre, Gökçek balığın pullan üzerinde oluştuğu iddia edilen Arapça "Allah" yazısını "Takdir-i Ilahi" olarak niteledi. "Oskar" adıyla bilinen çiklit cinsi, yırtıcı ve tek başına yaşayan baiıkla ılgıli açıklamada, balığın yaşamını sürdürmek için yaptığı solunum hareketinin, "Balık da izlendiginin farkındaymışçasına çeşitli yüzgeç ve solunum hareketleri yaptı" yorumuyla verümesi garip karşılandı. ( Soruniapın merkezi Ankara' • TRABZON(AA)- Hak-Iş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu, Öz-Gıda Iş Sendikası Trabzon Şubesi tarafından, Akçaabat ilçesinin Hıdırnebi Yaylası'ndaki Yaylakent-1 Tatil Köyü'nde dün dûzenlenen dayanışma ve piknik şöleninde basın toplanüsı düzenledi. Türkiye'de sorunlann merkezinin Ankara olduğunu, ancak Ankara'nın sorunlan çözme konusunda siyasal iradeyi etkin biçimde kullanmadığını ifade eden Uslu, "Siyasal iradenin mecalsizliği ve tembellıği, sorunlan çözümsüz ve daha karmaşık hale getirmektedir" dedi. umutı • ADANA (Cumhuriyet Güney İDeri Bûrosu) - Sabancılar'a ait Exsa ExportTekstil Sanayi işyertnde anlaşma umudu doğdufunu belirten DlSK TekstilŞube Başkanı Nazmıİncesoy, "Yaklaşık bir ay öDce başlattığımız grevde şçimizin inançlı direnis ile sendikalar ve demotatık kıtle kurulıslannın verdiği destekinzi güçlü kıldı. Saban.- Fabrikalan Genel Müdür; Nihat Yüksel ile Genel 3aşkanımız Sûley-an Çelebi yann (bugü: Sabancı Center'da bir arra gelerek sorunu çözmrç çalışacaklar" dedı. ' Devrimci îşçi Sendikalan Konfederasyonu 11. Olağan Genel Kurulu 28 Temmuz'da toplanıyor DISK, başkannu seçecekİstanbul Haber Servisi - Türkiye Dev- rimci îşçi Sendikalan Konfederasyo- nu'nun (DlSK) 11. Olağan Genel Kuru- lu, 28 Temmuz'da Istanbul-Dedeman Oteli'nde toplanacak. Genel başkanlık için şimdiki Genel Başkan Vahdetün Ka- rabay'uı yanı sıra Tekstil Işçileri Sendi- kası Genel Başkanı Süleyman Çelebi ile -Birteşik Metai-îş Sendikası Genel Baş^ kanı Kamil Kinkır ve Sosyal-lş Sendika- sı Genel Başkanı Özcan Kesgeç'in aday olması bekleniyor. Genel başkan adayla- n, genel kurulda kimingenel başkan ola- cağuıın değil, DÎSK' i yeniden ayağa kal- dıracak bir programın, yeniden yapılan- manın nasıl sağlanacağının öncelıkle tar- tışılması gerektiğini vurguladılar. DlSK'in 3 gün sürmesi beklenen 11. genel kurulu, yeni genel başkan ve yö- netim organlannın seçilmesinin yam sı- • Genel kurul, yeni genel başkan ve yönetim organlannın seçilmesinin yanı sıra DlSK'in önümüzdeki dönemde izleyeceği politikalann belirlenmesi açısından da önem taşıyor. ra önümüzdeki dönemde sendikanın iz- leyeceği politikalann belirlenmesi açı- sından da önem taşıyor. Eski Genel Baş- kan Rıdvan Budak'ın DSP'den milletve- ^dîrseçilmesînın ardından DÎSK yöneu*^ mi olağanüstü genel kurula gitmemiş ve yönetim kurulu karanyla Lastik-lş Sen- dikası Genel Başkanı vahdettin Karabay genel başkan seçilmişti. DlSK Genel Sekreteri MuratTokmak, 11. genel kurulu, klasik genel kurul ha- vasından çıkararak, genel başkan aday- lannın yanşacağı bir platform yerine. DlSK'in 20001i yıllarda nasıl yapılandı- nlacağının, hangi politikalarla geliştiri- leceğinin tartışılacağı bir platform olma- sına çalıştıklannı söyledi. DlSK Genel Başkanı Vahdettin Ka- rabay, amacının yeni dünya düzenini sor- gulayacak, Türkiye'de ve dünyada işçi ~sîîunnın tavfını belırleyecek bır genel ku- rul yapmak olduğunu ifade etti. Karabay, "Bizim içinyönetim ikinciptandakahyor. Önemli olan, sorunlar ve çözümleri üze- rinde anlaşmak" diye konuştu. Tekstil Işçileri Sendikası Genel Başkanı Süley- man Çelebi, genel kurulda 'DİSK gele- cekte ne yiapmalT sorusunun tartışılma- sı gerektiğini söyledi. Çelebi, "Artiksöy- lediğini uygulayan, Türkiye'nin günde- mini belirieyen, söz ve eyiemiyle toplu- mun yeniden güvenini kazanmış, dışan- ya karşı verikn mücadelenin hedeflerini gösteren,tabanagûven veren,tabanla bu- luşan bir DİSK yaratmalryız" dedi. Bir- leşik Metal-lş Sendikası Genel Başkanı Kamil Kinkır ise DÎSK'i yeniden ayağa kaldıracak yeni bir çalışma programnıa ve yapılanmaya ihtiyaç olduğunu vurgu- ladı. Kinkır, bu programın DlSK'in ku- ruluşllkelen üzenne oturtulması gerek^ tiğini de ifade etti. Detege riağıhnıı Toplam 400 delegenin kanlunıyla ger- çekleştirilecek genel kurulda, Birleşik Metal-lş, Genel-îş, Tekstil Işçileri ve Lastik-lş sendikalan 62'şer delegeyle temsil edilecek. OLEYÎS'in 31, Sosyal- Iş'in 30 delegesi bulunuyor. Tüzük gereği her sendika asgari 2 delegeyle temsil edilecek. FP lideri, konunun Türkiye'nin meselesi olduğunu söyledi Kutaıı: 312, kaııayaıı yaraANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - FP Genel Başkanı Recai Kutan, Türk Ceza Yasa- sı'nm (TCY) 312. maddesi- nın "Erbakan'ın değil, Türki- ye'nin meselesi'' ve "ülkenin kanayan yarasT olduğunu sa- vunarak "312. maddenin de- ğiştirilmesine karşı çıkanlar, çağcbsı kutsal devlet anlayışına sahip Idmselerdir" dedi. FP Milletvekili Abdullah Gül, daha önceki dönemJerde 312. madde ile ilgili olarak yete- rince cesur olamadıklannı söyledi. FP Ankara îl Başkanlığı bi- nasmda Genişletilmiş ll Baş- kanlık Divanı toplantısı yapıl- dı. Toplantırun açılışında ko- nuşarak ANAP Genel Başka- m Mesut Yıhnaz'ın hükürne- te girmesini değerlendiren Kutan, Yılmaz'ın demokra- tikleşme konulannda umut verici açıklamalarda bulundu- ğunu savundu. Kutan, Yıhnaz'ın hüküroe- te girmesiyle demokrasi, öz- gürlükler ve insan haklan ko- nulannda ciddi gelişmelerin olacağuu umduğunu söyleye- rek "Yılmaz, milJetin önûode tam bir teste tabi tutulmakta- dn-"dedi. ldam cezasının kaldınlma- sı tartışmalanna da değinen Kutan, bu konunun, Avrupa Birüği'ne tam üyelik süreci- nin yaşandığı bir dönemde, te- rör örgütü elebaşısı AbduDah İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN I • L Â •1 Ocalan ile bağlantılandınldı- gını söyledi. Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Yar- gıtay Başkam'nın antidemok- ratik yasalann değiştirilmesi için görüşlerini değişik ze- minlerde açıkladıklanm söy- leyen Kutan, "312, Erba- kan'ın değil, Türkiye'nin me- selesidir. Kanayan bir yaradır. Bu vara durdurulmahdır" de- Almanya'da din dersi tartışmasına iliskin tepki sürüyor Mustafa Gazfllcu Çoculdarbölünür ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Eğit-Der Genel Başkanı ve CHP MYK üyesi Mustafa Ga- zakı, Almanya'daki din dersi tartışmalanna tep- ki gösterdi. Din derslerinin cemaatler tarafuıdan verilmesinin çocuklann bölünmesine neden ola- cağını belirten Gazalcı, "Berlin Eyaleti Eğitim Yasasu din derslerinin ayrı cemaatvejgruplar ta- rafindan verilmesineolanaktanıvor. Onemliolan bu yasanın kaldınlmasL Biz CHP olarak orada görüştüğümüz miDetvekiBerine bunu fletmiştik" dedi. Gazalcı, 2000 yıh şubat ayında Almanya'nın Berlin eyaletinde idari mahkemenin Müslüman çocuklara din dersi verme hakkını Milli Gö- rüş'ün etkisindeki Şeriatçı Islam Federasyonu'na verdiğini anımsatarak "Şimdi de Berlin Eğitim Gençük ve Spor Senatöriûğû, Ak\i Birükleri Fe- derasyonu'nun başvurusu üzerine, Berlin Anado- lu Alevi Kûlrür Merkezi, aynı e>aletteki Alevi ço- cuklara Alevilik kültürünü verecek" dedi. Bu ikı kararın bırbıriyle çeliştiğini belirten Ga- zalcı, "Bir yanda tüm Müslüman çocuklaruı din dersi eğjtimini şeriatçı birtiğe verİTOr. öte yanda Alevfleri adeta Müslüman kabul etmeyerek Ale- vi bilgüeriııin öğretimini Anadolu Atevı KüMr Merkezi'ne bırakıyor. Velikri, çocuklan bölen bu karariardan yol yakuıken dönmek gerekir" diye konuştu. di. FP milletvekili Abdullah Gül, Bolu'daki temaslan smı- smda gazetecilerin sorulannı yanıtladı. Gül, özellikle 312. madde konusuna değindi. 312. maddenin Hasan Celal Güzd'in, Necmettin Er- bakan'm sorunu olma- dığmı, Türkiye'nin so- runu olduğunu söyleyen Gül, "Buyasaenindeso- nunda değişecek. Hûkû- met bu yasanın değtşti- rilmcsine öncûhlketme- B. Nasıl Id Turgut Özal 141 ve 142. maddeleri tüm MechYin oylanyla değjştirdivse312 deböy- le değiştirilrnelidir" de- di. Gül, daha önceden neden 312 'ye karşı çık- madıklannın soruhnası üzerine, "Daha önceleri çok cesur hareket ede- mediğimiz bir gerçektir. Ancak herkes geçmişten dersini alnuşür" diye konuştu. Deprem konutları 7bin 650 konut için ihale. < > • - • Dış kredinin sağlanamadığı deprem konutlan iç kaynaklarla yapılacak. Konutlar yıl sonuna dek tamamlanacak. ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu)- Bayındırhk ve tskân Bakanlığı, son deprem konut- lan için dış kredinin sağlana- maması üzerine 7 bin 650 ko- nutun iç kaynaklardan karşıla- narak yapıunası amacıyla ıha- leye çıktı. Alınan bilgiye göre, bir sü- redir dış kredı sağlanması için ihalesi bekletüen yaklaşık 9 bin konutun yapımı, Bakanlar Kurulu'nun aldığı karar doğ- rultusunda iç kaynaklardan karşılanacak. Bayındırhk ve Iskân Bakanlığı 7 bin 650 ko- nut için ibaleye çıktı. Konutla- nn 650'si tünel kahp metoduy- la İstanbul tkıteüi'de, 7 bini de Düzce'de yapılacak. Bayındırlık ve tskân Baka- nı Koray Aydm, dış kredi ile yapılacak konutlann yapımı- nm gecikebileceği endişesiyle bir süre önce Hazine Müste- şarlığı'na başvurarak, ıhalenın kredi sağlanmasından önce in- sa edilerek "wnunıfan kaza- nıhnası" önerisini götürmüş, ancak Hazine bu öneriye sıcak bakmamıştı. Bayındırlık ve Iskân Bakan- lığı Müsteşan Afi Helvaa, dış krediyle yapüması planlanan yaklaşık 11 bin konutun inşa- sının iç kaynaklardan karşıla- nacağının kararlaştınlması üzerine ilk aşamada 7 bin 650 konut için ihaleye çılaldığını kaydetti. Geriye yaklaşık 1200 konut kaldığını, bunun ihale- sinin de kısa bir süre sonra açı- lacağını bildiren Helvacı, dış krediyle yapüması planlanan konutlann sayısımn daha önce 11 bin olarak açıklandığını, ancak şu andaki rakamlara gö- re bu sayırun 9 bin kadar oldu- ğunu söyledi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oratcalislar#yahoo.com Sağlık Bakanı Osman Dur- muş'un Trabzon'da Numune Hastanesi başhekimini ma- kam odasında azariamasının haklı olup olamayacağı üzeri- netartışmayapanlan gördük- çe, bu ülkeye ilişkin umudum kınltyor. Aslında Osman Dur- muş'un yaptığı sıradan bir o- lay değil, ilk kez onun tarafın- dan da gerçekleştirilmiyor. Bu saçma tartışmanın temelinde 'kutsal devlet" kavramı yatı- yor. Devlet sözcüğü üzerine yüklenen "kutsallık" kavramı, Osman Durmuş'un haklı ola- bileceği anlayışına da zemin hazırtıyor. Siyasetçiler, neden her git- tikleri yerde müdürün, kayma- kamın, valinin koltuğuna otur- mayı kendilerinde hak görü- yorlar? Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı dönemin- de görmeye alıştığımız bu manzara, giderek bir gelene- ğe dönüştü. Politikacılar, san- ki vali, kaymakam ve genel müdüj koltuğu babalanndan miras kalmış gibi her gittikleri yerde, bu koltuklara kuruluve- riyorlar. Uygar bir ülkede böy- Bakan'ın Yaptığının Nesi Tartışılır? le bir şey düşünülebilir mi? Yaşadığım ve birçok kere anlattığım birolayı Durmuş'un yaptıklanndan sonra burada bir kez daha tekrariamak isti- yorum. Isveç Dışişleri Bakan- lığı'nın davetiyle 5 yıl önce Is- veç'e gitmiştim. Görüşecek- lerimden birisi de eşitlikten sorumlu kadın bakan Marita Ulvskog'du. Kararlaştırılan saatte fotomuhabiri arkada- şımla bakanlığa gittik. Baka- nın görevi, kadın erkek eşitli- ğine aykırı uygulamaları de- netlemek ve bu alandaki eşit- sizlikleri ortadan kaldıracak yöntemler geliştirmekti. Bakanlığın alt katında bek- lerken bir kadın geldi, bize "Bakanla randevusu olan Türk gazeteciler siz misiniz" diye sordu. Bizi asansöre da- vet etti. Birlikte bakanın oda- sının olduğu kata çıktık. Bizi içeri aldı. Sonra ne içeceğimi- zi sordu. "Kahve" dedik, biti- şikteki odada kahveleri de ha- zırlayıp önümüze koydu. Kar- şımıza oturdu, elini uzattı, "Buyurun ben eşitlikten so- rumlu kadın bakan Marita Utvskog" dedi. Şaşıp kaldık. Ben durumu kurtarmak için bir espri yaptım: "Siz nasıl eşitlikten sorumlusunuz, umanm evde de kahveyi siz yapmıyorsunuzdur?" Güldü, "Hayır, ev işlerini eşim yapı- yor, çünkü ben bakan olunca o işi bırakıp çocuklann so- nımluluğunu üstlendi." Uygarlığın adı bu. O baka- nın, gidip herhangi bir genel müdürün, valinin, hastane başhekiminin odasına çevre- sinde bir sürü bürokratla hı- şım gibi dalıp onu dışan atma- sı düşünülebilir mi? Böyle bir şey yapmaya kalkışsa, Isveç kamuoyu, "Bakan acaba hak- lı mıydı" diye tartışır mı? Sağ- lık Bakanı Osman Durmuş'un yaptığının tartışılır bir yanı ola- bilir mi? Başhekimin asıl göre- vi bakanı karşılamak mı, yok- sa hastaya hizmet etmek mi? Hazır yeri gelmişken bu konu tartışılsa daha iyi değil mi? ••• Her gün TV'lerde gördüğü- müz, siyasetçiler karşısında hazırolda duran valiler, kay- makamlar, genel müdürler, belediye başkanlan doğal bir durumu mu yansıtıyor? Böy- le hükümet edilir mi? Böyle hükümet edilen bir ülkede de- mokrasiden söz edilebilir mi? Bu manzara rahatsız edici bir manzara değil mi? Uygar bir toplum için Os- man Durmuş'un görüntüleri tüyler ürpertecek kadar itici- dir. "Çağdaş uygarlık" üzerine çok nutuklar atıldığı bir dö- nemde, bir başhekimin odası- nın basılması ve onun bir ba- kan tarafından dışan atılması kabul edilebilir mi? Kimin hak- lı olduğu tartışılabilir mi? Dur- muş olayı bir ömek. Bu örnek- ten yola çıkarak ciddi bir şe- kilde siyasetçi-bürokrat ilişki- sini tartışmak doğru olmaz mı? Kaldı ki bir hastane baş- hekiminin bürokrat kategori- sinde sayılması bile doğru de- ğil. Durum vahim. Duımuş yal- nızca bir örnek. Bütün siya- setçiler, bakanlar, devlet yö- neticileri, kendi altlanndakini, kendi paryaları olarak görü- yorlar. Onlan azarlamayı, oda- sından kovmayı, gerekirse to- katlamayı, devlet adamlığının bir parçası sayıyorlar. Türki- ye'nin birçok sorunu da işte bu anlayış etrafında düğümle- niyor. Yurttaş yok, devlet var. Görevli yok, emireri var. Ba- kan değil, emreden ve korku- tan var. ••• Şimdi yeniden klasik tartış- maya dönelim. Devlet millet için mi var, yoksa millet dev- let için mi var? Bu soruya hep birlikte "Devlet millet içindir" cevabını tereddütsüz veririz. O zaman Osman Durmuş'un yaptığını da, devlet yöneticile- rinin bir amir kılığında devlet görevlilerini aşağılamasını da nasıl normal kabul edebiliriz? Böyle bir tartışma, aslında hâlâ çok geri bir noktada ol- duğumuzu kanıtlamıyor mu? 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK İyi Hapishane Yoktur... F tipi hapisharelerin yapımı geniş tartışmalara y- ol açtı. Adalet BaKanlığı, bu hapishane tipindeki tek ya da iki kişilik odalann, yatanlan grup baskısından uzak tutacağını, böyfece değişebileceklerini savu- narak değişikliğin yaran üzerinde ısrar etmektedir. Tutuklu ve hükümlülerie yakınlan ve onlan savu- nanlar ise bu deâtşikliğin, "içerdeyatanı tecn't ede- rek zayıf düşünmek, aynı zamanda her türlü baskı- ya açık kılmak" olduğunu ileri sürerek karşı çıktılar. Bu karşrt tutum kamuoyunda da tartışılmaktadır. Gözden kaçmaması gereken nokta, hapishane olgusunun dayandığı "insanı hapsederek toplum içinden ayırmanm ne gibi sonuçlar verdiği"nin tar- tışılmadığıdır. "Hapsetme" olayının özü, insanı top- lum içindeki hayatından kopararak yalnız bırakma- yı hedeflemektedir. Bilinen amacı da bir yandan "o- nun yeniden suç işlemesini engelleyerek toplumu korumak", bir yandan da "haklanndan yoksun bı- rakıp yalnızlaştırarak suçunun farkına vanp düzel- mesini sağlamak"tır. Hapishanedekı bir pazar gününde koğuşa gelen berberierden birine sakal tıraşı olurken berberin su- çunun ne olduğunu merak ettim. Çünkü koğuşa gelen berberier de suçlan nedeniyle yatarken ida- renin izniyle mesleklerini yapmalanna izin verilen kimselerdi. Bu yolla çalışıyor, aldıklan paralar da harçlıklan oluyordu. Biz de -biraz da onlara yardım etme geleneğine uyarak- pazar günleri onlara tıraş oluyorduk. Berber, "Hangi koğuştansın" soruma yanıtverdi. "Suçunneydi" soruma da kestırmeden "Cinayet" dedi. Elindekiusturaboynumdagezinir- ken içimden gülümsediğimi sanıyorum. Belki de korkumuörtmeyeyarayan birgülümsemeydi. Son- radan hapishane savcısı Mustafa Bey'le konuşur- ken "insanlann hapsedilmemelen gerektiğini, hap- setmenin ceza olmaktan çıkarılması gerektiğini" söylemiştim. "Neden" diye sorduğunda bu olayı anlattım. "İşte, cinayetten yatan birisinin eline us- tura veriyor, berbeıiik yaptmyorsunuz. Yanlışanla- mayın, şikâyetim yok, üstelik onu gene çağırdım, ama açıktır ki bu adam eline her ustura geçirişin- de birini kesmiyor. Belli ki o suçu kendine özgü ko- şullar altında işlemiş. Ben onun yargıcı değilim a- ma bu hapsetme cezasının yanlış olduğunu söylü- yorum" dedim. Mustafa Bey, anlamaya çalışan ba- bacan tavrıyla "İyi de doktor, ne ceza vermeli" de- di. "Düşünmek gerekiyor" dedim, "önce bu hap- setme olayını ceza olmaktan çıkanvak gerekiyor, çünkü bu ceza biçimi insan olmanın bütün ilkele^ rine aykın. Şimdi bu adamı ele alalım. Bu adam bi- risjni öldürmüş. Kendi ailesi sefalet içinde, öldûr- düğü adamın ailesi de sefalet içindedir. Bana kal- sa ben bu adamı serbest bırakır, çalışmasını şart koşanm, öldürdüğû adamın ailesinin geçimini de ona yükümlülük olarak veririm. Aynca her hafta öl- dürdüğü adamın eviniziyaret edip özûr dileme şar- tını koyanm. Oysa şimdi bu adam burada yatıyor, cezasını çektiğine inanıyor, toplumla ödeşiyor, iki aile de sefalet içinde kıvranıyor". Savcı Mustafa Bey düşündü, "Bilemiyorum" dedi. İyi hapishane yoktur. Çünkü hapis cezasının iyi- si yoktur. Ister koğuş sistemi olsun, ister oda siste- mi olsun, hapsetme olayı insantn insana yaptığı en büyük kötülüklerden birisidir. %t. , Bakınız, insanı hapisnaneye koymanın gerçek anlamlan nedir? • İnsanı başka insanlardan, yakınlanndan, toplu- luğundan, işinden, çalışmaktan, sosyal haklannı kullanmaktan yoksun bırakarak "özsaygısını" ve "sosyal saygınlığını" yok etmek. İnsan ancak iki koşulda bu saygınlığının yok edil- mesini önleyebilir: 1. Suçsuz olduğunu bilerek, bu- na güvenerek, bunu bütün koşullar altında sürdü- rerek. 2. Işlediği söylenen suçun bir mücadete bi- çimi olduğuna inanarak kendi haklılığına güvene- rek. Her iki koşul da bilinçli ve güçlü iradeli bir kişi- lik yapısı ister. Bu iki koşulun dışında insanlar ha- piste kişiliklennin ezildiği, en azından örselendiği duygusuyla yatariar. • Hapsetme olayı, insanın en güçlü yaşam daya- nağı olan "işe yarahılık duygusu"nu ortadan kaldı- nr. İnsanı hiçbir işe yaramayan bir nesne durumu- na indirger ki böyle bir şeyi yapma hakkının kimse- de olmaması gerekir. • İnsan hayatta kendine ve çevresine verdiği de- ğer için yaşar. Bu değerin birbirinden ayn pek çok tanımı olabilir. Ancak hapishane olayında bu deöe- rin ortadan kaldınlması çok önemli bir kayıptır. İn- sanlann hapishaneden bu kayba uğramadan çıka- bilmesi sonraki hayatı için çok önemlidir. Hangi suçla ilgili olursa olsun, insana verilen ce- zalar "özsaygıyı", "işe yarahılık duygusunu", "öz- değeri" korumalıdır. Bu değer duygulan insanın ya- şamasını anlamlı kılan çok önemli dayanaklardır. Bunlan yok ettikten sonra o insandan hiçbir düzel- me bekleyemezsiniz. Koğuş tipi hapishaneler daha da kötüdür. Oda tipi hapishaneler daha da kötüdür. İyi hapishane yoktur. Hapis cezasını tartışm ve kaldtnn. Affı hiç gecik- tirmeden çıkann. İnsanın insana kötülük etmesini engellemeden bir toplum huzura kavuşamaz. E-mail: erdal.atabeka mynetcom.tr Fax; 0212 513 90 98 15 kisi DCM'ye çıkarıldı Hayali ihracatla ilgili 2 tutuklama ANKARA (Cumhu- riyet Bûrosu) - Bursa 'da başlatılan 'hayali ihra- cat operasyonu' kapsa- mında gözaltına alınan 15 kişiden Türgut Ka- raknç ile kardeşi Sidar Karakoç tutuklandı. Ankara Emniyet Mü- dürlüğü Mali Şube ekiplerince dün sabah Keçiören'deki Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirilen 15 kişi, daha sonra An- kara DGM'ye götürül- dü. Soruşturmayı yürü- ten Ankara DGM Cum- huriyet Savcısı Talat Şalk, Karakoç Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Baş- kan Yardımcısı Turgut Karakoç ile kardeşi Si- dar Karakoç'u, 'sahte belge düzenlemekve cü- rüm işlemek için teşek- kül oluşturmak' suçla- nndan tutuklanmalan istemiyle yedek hâkim- liğe sevketti. Savcı Şalk, diğer sanıklan ise ise serbest bıraktı. Nöbetçi Ankara 2 No'lu DGM'nin yedek hâkırru Rüstem Çİloğiu, savcının istemi doğrul- tusunda Turgut Karakoç ile kardeşi Sidar Kara- koç'u tutukladı. Turgut Karakoç ile Sidar Kara- koç cezaevine gönderil- di.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle