Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ
HABERLER
Kmca'nm dunmu
[ytyegüfyor
• İstanbul Haber Servisi -
Kuruçeşme'deki evinin
asansör boşluğundan
düşerek yaralanan atv
Haber Dairesi Başkanı AIi
Kırca'nın sağlık durumu
iyiye gidiyor.
Metropolitan Florance
Nightingale Hastanesi
Ortopedi Uzmanı Dr.
Eyüp Batmaz, Kırca'nın
sol elinde yarun alçı,
bulunduğunu, tarak
kemiklerindeki çıkıklar
içinde iki tane tel
olduğunu söyledi.
Batmaz, Kırca'nın işe
dönmesinin 1.5-2 ay
alacağını belirttı.
t
Bafeğaüns8l
motif
• ANKARA
(Cumhuriyet Bûrosu) -
FP'li Ankara Büyükşehir
Belediyesi, "Takdir-i
Ilahi" başhğıyla yaptığı
açıklamada, Singapur'dan
getirilen bir balığın
pullannda "Allah"
yazısının bulunduğunu
ileri sürdü. Ankara
Büyükşehir
Belediyesi'nin
açıklamasında,
Keçiören'deki Evcil
Hayvanlar Parkı'na "özel
bir ilgi duyan" FP'li
Belediye Başkanı Melih
Gökçek'in akvaryum
bölümûndeki bir balığın
üzerindeki yazıyı görûnce
"hayrete düştüğü"
savunuldu. Açıklamaya
göre, Gökçek balığın
pullan üzerinde oluştuğu
iddia edilen Arapça
"Allah" yazısını "Takdir-i
Ilahi" olarak niteledi.
"Oskar" adıyla bilinen
çiklit cinsi, yırtıcı ve tek
başına yaşayan baiıkla
ılgıli açıklamada, balığın
yaşamını sürdürmek için
yaptığı solunum
hareketinin, "Balık da
izlendiginin
farkındaymışçasına çeşitli
yüzgeç ve solunum
hareketleri yaptı"
yorumuyla verümesi garip
karşılandı.
(
Soruniapın
merkezi Ankara'
• TRABZON(AA)-
Hak-Iş Konfederasyonu
Genel Başkanı Salim
Uslu, Öz-Gıda Iş
Sendikası Trabzon
Şubesi tarafından,
Akçaabat ilçesinin
Hıdırnebi Yaylası'ndaki
Yaylakent-1 Tatil
Köyü'nde dün
dûzenlenen dayanışma ve
piknik şöleninde basın
toplanüsı düzenledi.
Türkiye'de sorunlann
merkezinin Ankara
olduğunu, ancak
Ankara'nın sorunlan
çözme konusunda siyasal
iradeyi etkin biçimde
kullanmadığını ifade
eden Uslu, "Siyasal
iradenin mecalsizliği ve
tembellıği, sorunlan
çözümsüz ve daha
karmaşık hale
getirmektedir" dedi.
umutı
• ADANA (Cumhuriyet
Güney İDeri Bûrosu) -
Sabancılar'a ait Exsa
ExportTekstil Sanayi
işyertnde anlaşma umudu
doğdufunu belirten DlSK
TekstilŞube Başkanı
Nazmıİncesoy, "Yaklaşık
bir ay öDce başlattığımız
grevde şçimizin inançlı
direnis ile sendikalar ve
demotatık kıtle
kurulıslannın verdiği
destekinzi güçlü kıldı.
Saban.- Fabrikalan Genel
Müdür; Nihat Yüksel ile
Genel 3aşkanımız
Sûley-an Çelebi yann
(bugü: Sabancı Center'da
bir arra gelerek sorunu
çözmrç çalışacaklar"
dedı. '
Devrimci îşçi Sendikalan Konfederasyonu 11. Olağan Genel Kurulu 28 Temmuz'da toplanıyor
DISK, başkannu seçecekİstanbul Haber Servisi - Türkiye Dev-
rimci îşçi Sendikalan Konfederasyo-
nu'nun (DlSK) 11. Olağan Genel Kuru-
lu, 28 Temmuz'da Istanbul-Dedeman
Oteli'nde toplanacak. Genel başkanlık
için şimdiki Genel Başkan Vahdetün Ka-
rabay'uı yanı sıra Tekstil Işçileri Sendi-
kası Genel Başkanı Süleyman Çelebi ile
-Birteşik Metai-îş Sendikası Genel Baş^
kanı Kamil Kinkır ve Sosyal-lş Sendika-
sı Genel Başkanı Özcan Kesgeç'in aday
olması bekleniyor. Genel başkan adayla-
n, genel kurulda kimingenel başkan ola-
cağuıın değil, DÎSK' i yeniden ayağa kal-
dıracak bir programın, yeniden yapılan-
manın nasıl sağlanacağının öncelıkle tar-
tışılması gerektiğini vurguladılar.
DlSK'in 3 gün sürmesi beklenen 11.
genel kurulu, yeni genel başkan ve yö-
netim organlannın seçilmesinin yam sı-
• Genel kurul, yeni genel başkan ve yönetim organlannın
seçilmesinin yanı sıra DlSK'in önümüzdeki dönemde izleyeceği
politikalann belirlenmesi açısından da önem taşıyor.
ra önümüzdeki dönemde sendikanın iz-
leyeceği politikalann belirlenmesi açı-
sından da önem taşıyor. Eski Genel Baş-
kan Rıdvan Budak'ın DSP'den milletve-
^dîrseçilmesînın ardından DÎSK yöneu*^
mi olağanüstü genel kurula gitmemiş ve
yönetim kurulu karanyla Lastik-lş Sen-
dikası Genel Başkanı vahdettin Karabay
genel başkan seçilmişti.
DlSK Genel Sekreteri MuratTokmak,
11. genel kurulu, klasik genel kurul ha-
vasından çıkararak, genel başkan aday-
lannın yanşacağı bir platform yerine.
DlSK'in 20001i yıllarda nasıl yapılandı-
nlacağının, hangi politikalarla geliştiri-
leceğinin tartışılacağı bir platform olma-
sına çalıştıklannı söyledi.
DlSK Genel Başkanı Vahdettin Ka-
rabay, amacının yeni dünya düzenini sor-
gulayacak, Türkiye'de ve dünyada işçi
~sîîunnın tavfını belırleyecek bır genel ku-
rul yapmak olduğunu ifade etti. Karabay,
"Bizim içinyönetim ikinciptandakahyor.
Önemli olan, sorunlar ve çözümleri üze-
rinde anlaşmak" diye konuştu. Tekstil
Işçileri Sendikası Genel Başkanı Süley-
man Çelebi, genel kurulda 'DİSK gele-
cekte ne yiapmalT sorusunun tartışılma-
sı gerektiğini söyledi. Çelebi, "Artiksöy-
lediğini uygulayan, Türkiye'nin günde-
mini belirieyen, söz ve eyiemiyle toplu-
mun yeniden güvenini kazanmış, dışan-
ya karşı verikn mücadelenin hedeflerini
gösteren,tabanagûven veren,tabanla bu-
luşan bir DİSK yaratmalryız" dedi. Bir-
leşik Metal-lş Sendikası Genel Başkanı
Kamil Kinkır ise DÎSK'i yeniden ayağa
kaldıracak yeni bir çalışma programnıa
ve yapılanmaya ihtiyaç olduğunu vurgu-
ladı. Kinkır, bu programın DlSK'in ku-
ruluşllkelen üzenne oturtulması gerek^
tiğini de ifade etti.
Detege riağıhnıı
Toplam 400 delegenin kanlunıyla ger-
çekleştirilecek genel kurulda, Birleşik
Metal-lş, Genel-îş, Tekstil Işçileri ve
Lastik-lş sendikalan 62'şer delegeyle
temsil edilecek. OLEYÎS'in 31, Sosyal-
Iş'in 30 delegesi bulunuyor. Tüzük
gereği her sendika asgari 2 delegeyle
temsil edilecek.
FP lideri, konunun Türkiye'nin meselesi olduğunu söyledi
Kutaıı: 312, kaııayaıı yaraANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu) - FP Genel Başkanı
Recai Kutan, Türk Ceza Yasa-
sı'nm (TCY) 312. maddesi-
nın "Erbakan'ın değil, Türki-
ye'nin meselesi'' ve "ülkenin
kanayan yarasT olduğunu sa-
vunarak "312. maddenin de-
ğiştirilmesine karşı çıkanlar,
çağcbsı kutsal devlet anlayışına
sahip Idmselerdir" dedi. FP
Milletvekili Abdullah Gül,
daha önceki dönemJerde 312.
madde ile ilgili olarak yete-
rince cesur olamadıklannı
söyledi.
FP Ankara îl Başkanlığı bi-
nasmda Genişletilmiş ll Baş-
kanlık Divanı toplantısı yapıl-
dı. Toplantırun açılışında ko-
nuşarak ANAP Genel Başka-
m Mesut Yıhnaz'ın hükürne-
te girmesini değerlendiren
Kutan, Yılmaz'ın demokra-
tikleşme konulannda umut
verici açıklamalarda bulundu-
ğunu savundu.
Kutan, Yıhnaz'ın hüküroe-
te girmesiyle demokrasi, öz-
gürlükler ve insan haklan ko-
nulannda ciddi gelişmelerin
olacağuu umduğunu söyleye-
rek "Yılmaz, milJetin önûode
tam bir teste tabi tutulmakta-
dn-"dedi.
ldam cezasının kaldınlma-
sı tartışmalanna da değinen
Kutan, bu konunun, Avrupa
Birüği'ne tam üyelik süreci-
nin yaşandığı bir dönemde, te-
rör örgütü elebaşısı AbduDah
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
I
•
L Â
•1
Ocalan ile bağlantılandınldı-
gını söyledi.
Cumhurbaşkanı, Anayasa
Mahkemesi Başkanı ve Yar-
gıtay Başkam'nın antidemok-
ratik yasalann değiştirilmesi
için görüşlerini değişik ze-
minlerde açıkladıklanm söy-
leyen Kutan, "312, Erba-
kan'ın değil, Türkiye'nin me-
selesidir. Kanayan bir yaradır.
Bu vara durdurulmahdır" de-
Almanya'da din dersi tartışmasına iliskin tepki sürüyor
Mustafa Gazfllcu Çoculdarbölünür
ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Eğit-Der
Genel Başkanı ve CHP MYK üyesi Mustafa Ga-
zakı, Almanya'daki din dersi tartışmalanna tep-
ki gösterdi. Din derslerinin cemaatler tarafuıdan
verilmesinin çocuklann bölünmesine neden ola-
cağını belirten Gazalcı, "Berlin Eyaleti Eğitim
Yasasu din derslerinin ayrı cemaatvejgruplar ta-
rafindan verilmesineolanaktanıvor. Onemliolan
bu yasanın kaldınlmasL Biz CHP olarak orada
görüştüğümüz miDetvekiBerine bunu fletmiştik"
dedi.
Gazalcı, 2000 yıh şubat ayında Almanya'nın
Berlin eyaletinde idari mahkemenin Müslüman
çocuklara din dersi verme hakkını Milli Gö-
rüş'ün etkisindeki Şeriatçı Islam Federasyonu'na
verdiğini anımsatarak "Şimdi de Berlin Eğitim
Gençük ve Spor Senatöriûğû, Ak\i Birükleri Fe-
derasyonu'nun başvurusu üzerine, Berlin Anado-
lu Alevi Kûlrür Merkezi, aynı e>aletteki Alevi ço-
cuklara Alevilik kültürünü verecek" dedi.
Bu ikı kararın bırbıriyle çeliştiğini belirten Ga-
zalcı, "Bir yanda tüm Müslüman çocuklaruı din
dersi eğjtimini şeriatçı birtiğe verİTOr. öte yanda
Alevfleri adeta Müslüman kabul etmeyerek Ale-
vi bilgüeriııin öğretimini Anadolu Atevı KüMr
Merkezi'ne bırakıyor. Velikri, çocuklan bölen bu
karariardan yol yakuıken dönmek gerekir" diye
konuştu.
di. FP milletvekili Abdullah
Gül, Bolu'daki temaslan smı-
smda gazetecilerin sorulannı
yanıtladı. Gül, özellikle 312.
madde konusuna değindi.
312. maddenin Hasan Celal
Güzd'in, Necmettin Er-
bakan'm sorunu olma-
dığmı, Türkiye'nin so-
runu olduğunu söyleyen
Gül, "Buyasaenindeso-
nunda değişecek. Hûkû-
met bu yasanın değtşti-
rilmcsine öncûhlketme-
B. Nasıl Id Turgut Özal
141 ve 142. maddeleri
tüm MechYin oylanyla
değjştirdivse312 deböy-
le değiştirilrnelidir" de-
di. Gül, daha önceden
neden 312 'ye karşı çık-
madıklannın soruhnası
üzerine, "Daha önceleri
çok cesur hareket ede-
mediğimiz bir gerçektir.
Ancak herkes geçmişten
dersini alnuşür" diye
konuştu.
Deprem konutları
7bin 650
konut
için ihale. < > • -
• Dış kredinin
sağlanamadığı deprem
konutlan iç kaynaklarla
yapılacak. Konutlar yıl
sonuna dek
tamamlanacak.
ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu)- Bayındırhk ve tskân
Bakanlığı, son deprem konut-
lan için dış kredinin sağlana-
maması üzerine 7 bin 650 ko-
nutun iç kaynaklardan karşıla-
narak yapıunası amacıyla ıha-
leye çıktı.
Alınan bilgiye göre, bir sü-
redir dış kredı sağlanması için
ihalesi bekletüen yaklaşık 9
bin konutun yapımı, Bakanlar
Kurulu'nun aldığı karar doğ-
rultusunda iç kaynaklardan
karşılanacak. Bayındırhk ve
Iskân Bakanlığı 7 bin 650 ko-
nut için ibaleye çıktı. Konutla-
nn 650'si tünel kahp metoduy-
la İstanbul tkıteüi'de, 7 bini de
Düzce'de yapılacak.
Bayındırlık ve tskân Baka-
nı Koray Aydm, dış kredi ile
yapılacak konutlann yapımı-
nm gecikebileceği endişesiyle
bir süre önce Hazine Müste-
şarlığı'na başvurarak, ıhalenın
kredi sağlanmasından önce in-
sa edilerek "wnunıfan kaza-
nıhnası" önerisini götürmüş,
ancak Hazine bu öneriye sıcak
bakmamıştı.
Bayındırlık ve Iskân Bakan-
lığı Müsteşan Afi Helvaa, dış
krediyle yapüması planlanan
yaklaşık 11 bin konutun inşa-
sının iç kaynaklardan karşıla-
nacağının kararlaştınlması
üzerine ilk aşamada 7 bin 650
konut için ihaleye çılaldığını
kaydetti. Geriye yaklaşık 1200
konut kaldığını, bunun ihale-
sinin de kısa bir süre sonra açı-
lacağını bildiren Helvacı, dış
krediyle yapüması planlanan
konutlann sayısımn daha önce
11 bin olarak açıklandığını,
ancak şu andaki rakamlara gö-
re bu sayırun 9 bin kadar oldu-
ğunu söyledi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oratcalislar#yahoo.com
Sağlık Bakanı Osman Dur-
muş'un Trabzon'da Numune
Hastanesi başhekimini ma-
kam odasında azariamasının
haklı olup olamayacağı üzeri-
netartışmayapanlan gördük-
çe, bu ülkeye ilişkin umudum
kınltyor. Aslında Osman Dur-
muş'un yaptığı sıradan bir o-
lay değil, ilk kez onun tarafın-
dan da gerçekleştirilmiyor. Bu
saçma tartışmanın temelinde
'kutsal devlet" kavramı yatı-
yor. Devlet sözcüğü üzerine
yüklenen "kutsallık" kavramı,
Osman Durmuş'un haklı ola-
bileceği anlayışına da zemin
hazırtıyor.
Siyasetçiler, neden her git-
tikleri yerde müdürün, kayma-
kamın, valinin koltuğuna otur-
mayı kendilerinde hak görü-
yorlar? Süleyman Demirel'in
cumhurbaşkanlığı dönemin-
de görmeye alıştığımız bu
manzara, giderek bir gelene-
ğe dönüştü. Politikacılar, san-
ki vali, kaymakam ve genel
müdüj koltuğu babalanndan
miras kalmış gibi her gittikleri
yerde, bu koltuklara kuruluve-
riyorlar. Uygar bir ülkede böy-
Bakan'ın Yaptığının Nesi Tartışılır?
le bir şey düşünülebilir mi?
Yaşadığım ve birçok kere
anlattığım birolayı Durmuş'un
yaptıklanndan sonra burada
bir kez daha tekrariamak isti-
yorum. Isveç Dışişleri Bakan-
lığı'nın davetiyle 5 yıl önce Is-
veç'e gitmiştim. Görüşecek-
lerimden birisi de eşitlikten
sorumlu kadın bakan Marita
Ulvskog'du. Kararlaştırılan
saatte fotomuhabiri arkada-
şımla bakanlığa gittik. Baka-
nın görevi, kadın erkek eşitli-
ğine aykırı uygulamaları de-
netlemek ve bu alandaki eşit-
sizlikleri ortadan kaldıracak
yöntemler geliştirmekti.
Bakanlığın alt katında bek-
lerken bir kadın geldi, bize
"Bakanla randevusu olan
Türk gazeteciler siz misiniz"
diye sordu. Bizi asansöre da-
vet etti. Birlikte bakanın oda-
sının olduğu kata çıktık. Bizi
içeri aldı. Sonra ne içeceğimi-
zi sordu. "Kahve" dedik, biti-
şikteki odada kahveleri de ha-
zırlayıp önümüze koydu. Kar-
şımıza oturdu, elini uzattı,
"Buyurun ben eşitlikten so-
rumlu kadın bakan Marita
Utvskog" dedi. Şaşıp kaldık.
Ben durumu kurtarmak için
bir espri yaptım: "Siz nasıl
eşitlikten sorumlusunuz,
umanm evde de kahveyi siz
yapmıyorsunuzdur?" Güldü,
"Hayır, ev işlerini eşim yapı-
yor, çünkü ben bakan olunca
o işi bırakıp çocuklann so-
nımluluğunu üstlendi."
Uygarlığın adı bu. O baka-
nın, gidip herhangi bir genel
müdürün, valinin, hastane
başhekiminin odasına çevre-
sinde bir sürü bürokratla hı-
şım gibi dalıp onu dışan atma-
sı düşünülebilir mi? Böyle bir
şey yapmaya kalkışsa, Isveç
kamuoyu, "Bakan acaba hak-
lı mıydı" diye tartışır mı? Sağ-
lık Bakanı Osman Durmuş'un
yaptığının tartışılır bir yanı ola-
bilir mi? Başhekimin asıl göre-
vi bakanı karşılamak mı, yok-
sa hastaya hizmet etmek mi?
Hazır yeri gelmişken bu konu
tartışılsa daha iyi değil mi?
•••
Her gün TV'lerde gördüğü-
müz, siyasetçiler karşısında
hazırolda duran valiler, kay-
makamlar, genel müdürler,
belediye başkanlan doğal bir
durumu mu yansıtıyor? Böy-
le hükümet edilir mi? Böyle
hükümet edilen bir ülkede de-
mokrasiden söz edilebilir mi?
Bu manzara rahatsız edici bir
manzara değil mi?
Uygar bir toplum için Os-
man Durmuş'un görüntüleri
tüyler ürpertecek kadar itici-
dir. "Çağdaş uygarlık" üzerine
çok nutuklar atıldığı bir dö-
nemde, bir başhekimin odası-
nın basılması ve onun bir ba-
kan tarafından dışan atılması
kabul edilebilir mi? Kimin hak-
lı olduğu tartışılabilir mi? Dur-
muş olayı bir ömek. Bu örnek-
ten yola çıkarak ciddi bir şe-
kilde siyasetçi-bürokrat ilişki-
sini tartışmak doğru olmaz
mı? Kaldı ki bir hastane baş-
hekiminin bürokrat kategori-
sinde sayılması bile doğru de-
ğil.
Durum vahim. Duımuş yal-
nızca bir örnek. Bütün siya-
setçiler, bakanlar, devlet yö-
neticileri, kendi altlanndakini,
kendi paryaları olarak görü-
yorlar. Onlan azarlamayı, oda-
sından kovmayı, gerekirse to-
katlamayı, devlet adamlığının
bir parçası sayıyorlar. Türki-
ye'nin birçok sorunu da işte
bu anlayış etrafında düğümle-
niyor. Yurttaş yok, devlet var.
Görevli yok, emireri var. Ba-
kan değil, emreden ve korku-
tan var.
•••
Şimdi yeniden klasik tartış-
maya dönelim. Devlet millet
için mi var, yoksa millet dev-
let için mi var? Bu soruya hep
birlikte "Devlet millet içindir"
cevabını tereddütsüz veririz.
O zaman Osman Durmuş'un
yaptığını da, devlet yöneticile-
rinin bir amir kılığında devlet
görevlilerini aşağılamasını da
nasıl normal kabul edebiliriz?
Böyle bir tartışma, aslında
hâlâ çok geri bir noktada ol-
duğumuzu kanıtlamıyor mu?
2000'Lİ YILLARDA
ERDAL ATABEK
İyi Hapishane Yoktur...
F tipi hapisharelerin yapımı geniş tartışmalara y-
ol açtı. Adalet BaKanlığı, bu hapishane tipindeki tek
ya da iki kişilik odalann, yatanlan grup baskısından
uzak tutacağını, böyfece değişebileceklerini savu-
narak değişikliğin yaran üzerinde ısrar etmektedir.
Tutuklu ve hükümlülerie yakınlan ve onlan savu-
nanlar ise bu deâtşikliğin, "içerdeyatanı tecn't ede-
rek zayıf düşünmek, aynı zamanda her türlü baskı-
ya açık kılmak" olduğunu ileri sürerek karşı çıktılar.
Bu karşrt tutum kamuoyunda da tartışılmaktadır.
Gözden kaçmaması gereken nokta, hapishane
olgusunun dayandığı "insanı hapsederek toplum
içinden ayırmanm ne gibi sonuçlar verdiği"nin tar-
tışılmadığıdır. "Hapsetme" olayının özü, insanı top-
lum içindeki hayatından kopararak yalnız bırakma-
yı hedeflemektedir. Bilinen amacı da bir yandan "o-
nun yeniden suç işlemesini engelleyerek toplumu
korumak", bir yandan da "haklanndan yoksun bı-
rakıp yalnızlaştırarak suçunun farkına vanp düzel-
mesini sağlamak"tır.
Hapishanedekı bir pazar gününde koğuşa gelen
berberierden birine sakal tıraşı olurken berberin su-
çunun ne olduğunu merak ettim. Çünkü koğuşa
gelen berberier de suçlan nedeniyle yatarken ida-
renin izniyle mesleklerini yapmalanna izin verilen
kimselerdi. Bu yolla çalışıyor, aldıklan paralar da
harçlıklan oluyordu. Biz de -biraz da onlara yardım
etme geleneğine uyarak- pazar günleri onlara tıraş
oluyorduk. Berber, "Hangi koğuştansın" soruma
yanıtverdi. "Suçunneydi" soruma da kestırmeden
"Cinayet" dedi. Elindekiusturaboynumdagezinir-
ken içimden gülümsediğimi sanıyorum. Belki de
korkumuörtmeyeyarayan birgülümsemeydi. Son-
radan hapishane savcısı Mustafa Bey'le konuşur-
ken "insanlann hapsedilmemelen gerektiğini, hap-
setmenin ceza olmaktan çıkarılması gerektiğini"
söylemiştim. "Neden" diye sorduğunda bu olayı
anlattım. "İşte, cinayetten yatan birisinin eline us-
tura veriyor, berbeıiik yaptmyorsunuz. Yanlışanla-
mayın, şikâyetim yok, üstelik onu gene çağırdım,
ama açıktır ki bu adam eline her ustura geçirişin-
de birini kesmiyor. Belli ki o suçu kendine özgü ko-
şullar altında işlemiş. Ben onun yargıcı değilim a-
ma bu hapsetme cezasının yanlış olduğunu söylü-
yorum" dedim. Mustafa Bey, anlamaya çalışan ba-
bacan tavrıyla "İyi de doktor, ne ceza vermeli" de-
di. "Düşünmek gerekiyor" dedim, "önce bu hap-
setme olayını ceza olmaktan çıkanvak gerekiyor,
çünkü bu ceza biçimi insan olmanın bütün ilkele^
rine aykın. Şimdi bu adamı ele alalım. Bu adam bi-
risjni öldürmüş. Kendi ailesi sefalet içinde, öldûr-
düğü adamın ailesi de sefalet içindedir. Bana kal-
sa ben bu adamı serbest bırakır, çalışmasını şart
koşanm, öldürdüğû adamın ailesinin geçimini de
ona yükümlülük olarak veririm. Aynca her hafta öl-
dürdüğü adamın eviniziyaret edip özûr dileme şar-
tını koyanm. Oysa şimdi bu adam burada yatıyor,
cezasını çektiğine inanıyor, toplumla ödeşiyor, iki
aile de sefalet içinde kıvranıyor". Savcı Mustafa
Bey düşündü, "Bilemiyorum" dedi.
İyi hapishane yoktur. Çünkü hapis cezasının iyi-
si yoktur. Ister koğuş sistemi olsun, ister oda siste-
mi olsun, hapsetme olayı insantn insana yaptığı en
büyük kötülüklerden birisidir. %t. ,
Bakınız, insanı hapisnaneye koymanın gerçek
anlamlan nedir?
• İnsanı başka insanlardan, yakınlanndan, toplu-
luğundan, işinden, çalışmaktan, sosyal haklannı
kullanmaktan yoksun bırakarak "özsaygısını" ve
"sosyal saygınlığını" yok etmek.
İnsan ancak iki koşulda bu saygınlığının yok edil-
mesini önleyebilir: 1. Suçsuz olduğunu bilerek, bu-
na güvenerek, bunu bütün koşullar altında sürdü-
rerek. 2. Işlediği söylenen suçun bir mücadete bi-
çimi olduğuna inanarak kendi haklılığına güvene-
rek. Her iki koşul da bilinçli ve güçlü iradeli bir kişi-
lik yapısı ister. Bu iki koşulun dışında insanlar ha-
piste kişiliklennin ezildiği, en azından örselendiği
duygusuyla yatariar.
• Hapsetme olayı, insanın en güçlü yaşam daya-
nağı olan "işe yarahılık duygusu"nu ortadan kaldı-
nr. İnsanı hiçbir işe yaramayan bir nesne durumu-
na indirger ki böyle bir şeyi yapma hakkının kimse-
de olmaması gerekir.
• İnsan hayatta kendine ve çevresine verdiği de-
ğer için yaşar. Bu değerin birbirinden ayn pek çok
tanımı olabilir. Ancak hapishane olayında bu deöe-
rin ortadan kaldınlması çok önemli bir kayıptır. İn-
sanlann hapishaneden bu kayba uğramadan çıka-
bilmesi sonraki hayatı için çok önemlidir.
Hangi suçla ilgili olursa olsun, insana verilen ce-
zalar "özsaygıyı", "işe yarahılık duygusunu", "öz-
değeri" korumalıdır. Bu değer duygulan insanın ya-
şamasını anlamlı kılan çok önemli dayanaklardır.
Bunlan yok ettikten sonra o insandan hiçbir düzel-
me bekleyemezsiniz.
Koğuş tipi hapishaneler daha da kötüdür.
Oda tipi hapishaneler daha da kötüdür.
İyi hapishane yoktur.
Hapis cezasını tartışm ve kaldtnn. Affı hiç gecik-
tirmeden çıkann.
İnsanın insana kötülük etmesini engellemeden
bir toplum huzura kavuşamaz.
E-mail: erdal.atabeka mynetcom.tr
Fax; 0212 513 90 98
15 kisi DCM'ye çıkarıldı
Hayali ihracatla
ilgili 2 tutuklama
ANKARA (Cumhu-
riyet Bûrosu) - Bursa 'da
başlatılan 'hayali ihra-
cat operasyonu' kapsa-
mında gözaltına alınan
15 kişiden Türgut Ka-
raknç ile kardeşi Sidar
Karakoç tutuklandı.
Ankara Emniyet Mü-
dürlüğü Mali Şube
ekiplerince dün sabah
Keçiören'deki Adli Tıp
Kurumu'nda sağlık
kontrolünden geçirilen
15 kişi, daha sonra An-
kara DGM'ye götürül-
dü.
Soruşturmayı yürü-
ten Ankara DGM Cum-
huriyet Savcısı Talat
Şalk, Karakoç Tekstil
Sanayi ve Ticaret AŞ
Yönetim Kurulu Baş-
kan Yardımcısı Turgut
Karakoç ile kardeşi Si-
dar Karakoç'u, 'sahte
belge düzenlemekve cü-
rüm işlemek için teşek-
kül oluşturmak' suçla-
nndan tutuklanmalan
istemiyle yedek hâkim-
liğe sevketti. Savcı
Şalk, diğer sanıklan ise
ise serbest bıraktı.
Nöbetçi Ankara 2
No'lu DGM'nin yedek
hâkırru Rüstem Çİloğiu,
savcının istemi doğrul-
tusunda Turgut Karakoç
ile kardeşi Sidar Kara-
koç'u tutukladı. Turgut
Karakoç ile Sidar Kara-
koç cezaevine gönderil-
di.