20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JvLJ-Lil \ J M \ [email protected] 15 CompaySegundo İstanbul CazFestivali'nisonlandıran en muhteşem konseri verdi 'Hayatinçiçeği birkezsurMiır'• Bestecinin Almanya'da gerçekleştirdiği son çalışmasının adı 'Les Flores Della Vida' (Hayatin Çiçekleri). Sanatçı, hayatin çiçeklerinin herkese bir kere sunulduğunu, ancak çok az insanın bunu fark edebildiğini, kendisine ise 93 yaşında dünya çapında bir ünle geldiğini belirtti. Kültür Servisi - 7. Uluslararası is- tanbul Caz Festivali kapsamında Tür- kiye'ye gelen Küba müziğinin 93 ya- şındaİci efsane ismi Compay Segundo, Cemil Topuzlu Açıkhava Tıyatro- su'nda, festrvalin kapanış gecesinde muhteşem bir konser verdi. Kübalı se- vimli ve muzır ihtiyar, mûziğiyle, eğ- lenceli ekibiyle ve kendi dilinde seyir- ciyle kurduğu iletişimlegönülleri fet- hetti. Sekiz kişilik grubuyla sahne alan Segundo, bir parçada, konser boyun- ca elinden bırakmadığı küçûk gitan- na aşkını gösterdı; kjvnmlannda eli- nıokşarcasuıa gezindirirken onu öper gibi çıkardığı seslerle hayran bıraktı. llerlenıiş yaşına rağmen bir delikanlı gibi enerjikti. Gitannı çalarken elle- rini, seyircıyle iletişim kurarken çene- sini, dansederken de bedenini özel- likle ayaklannı ustalıkla kullandı. özel- likle sahneye sonradan giriş yapan müthiş ikili, Rosendo Nardo Gallar- do ve Rafael Lazaro Rodrigez, klar- netlerinden çıkan büyülü melodiler ve yaptıklan ritmik hareketlerle seyirci- yi coşturdu. Alkış ve dansla Küba so- kaklanndan kopup Açıkhava'da süzü- len eşsiz müziğe insannı kendini bı- rakmaması ve Segundo bir ustaya iç- ten saygı duymaması olanaksızdı. Buena VTsta Social Club'ın kurucu- lanndan Segundo, konser günü yap- tığı basın toplantısı boyunca, beş ya- şında anneannesınınkileri içmeye baş- ladığı, Monte Christo marka purosu- nu elinden düşûrmedi. Üstelik toplan- tı sonunda basın mensuplanna da bi- rer tane hediye etti. u IWflaöncehakkmdaçokfazlaşey oknduğum bu büyük şehre merhaba" diyerek sözlerine başlayan Segundo, 93 yaşmdaki Segundo, enerjisini ber gûn yediği kuzu etine ve purova borçlu olduğunu belirtti. (Fotograf: SENEM ÖZTÜRK) konserde 1800'lerin geleneksel Küba ezgilerini çalacağını ve bunun özellik- le gençler için hoş bir deneyim olaca- ğını vurguladı. Müziğin iyi anlaşılmasını istediği ıçin hafıf ve yumuşak ezgıleri tercih ettiğini söylerek Aralannda oğlu Sal- vador Repflado'nun da yer aldığı, üç si bemol klarnetçi, bir gitarist tfe vo- kallerden oluşan grubunu da bu ama- ca hizmet edecek şekilde seçtiğini be- lirtti. Aldığı klasik müzik eğitimin- den sonra, uzun yıllar 'Santiago De Cu- ba Belediye Orkestrası'nda klamet ça- lan Segundo, konsere, daha önce çal- dığı gitar ve tres'in kanşımı olan ken- di icat ettiği enstrümanı 'trttina'yla çıkacağını önceden haber verdi ve mü- ziğin insanlan deli etmek için değil, sadece dinleyip hoşça vakit geçirmek için kullanılması gereken bir araç ol- duğunu söyledi. Hayahnın bahannı yaşadığmı söy- leyen sanatçı, Istanbul'a gelmeden ön- ce 'Küba Şarkı Söylüyor ve Dans Edi- yor' filminde rol almış. Bu yaşta bu enerjiye neye borçlu olduğu sorusuna, "Her gûn özeilikle kuzunun gücûnû al- dığı boyunkısnunıyemekvepuro T 'ya- nıtını verdi. 1934'te Santiago De Cu- ba'dan aynlarak gittiği Meksika'da\ 'Güzel Meksika' ve 'Tierra Brava' ad- lı ıla fîlmde rol alan Segundo bu dö- nemlerde müzikal çalışmalannı 'Mac- hini Dörflüsü'yle sürdürdü. Bestecinin Almanya'da gerçekleştir- diği son çalışmasının adı 'Les Flores Della Vıda' (Hayatm Çiçekleri). Bu yeni albüm ıçm Ispanya Malaga'da 22 günlük bir çalışma yaptığını belirten Segundo, 'Hayaün Çiçelderi'nin al- bümün ismi olabileceğini söylerken sa- londaki genç basın mensuplanna al- çakgönüllü bir öğüt verdi. Sanatçı, ha- yatin çiçeklerinin herkese bir kere su- nulduğunu, ancak çok az insanın bu- nu fark edebildiğini, kendisine ise 93 yaşında dünya çapında bir ünle geldi- ğini belırtti. Kendı çiçeklerini sunmak için Arjantin, Avrupa, Ispanya ve Ka- rayipler'de konserler veren sanatçı, önümüzdeki günlerde ise Japonya tur- nesine çıkacağını belirtti. Sanatçı, son günlerde oldukça ünlü olan 'Chan Chan' adh şarkısı ıçin "\fe- tikan'da Papa'ya bfle Chan Chan çal- dun, oda beni sdamlayarak Vatikan'da bir Kfibahyı ağuiamaktan muduluk duyduğunu söykdi. Bu şarkıda baslar- daki sol, la, si notalan çok basit ancak dokunaklı o yüzden de insanlann kal- bine hitap ediyor" diye konuştu. Konserinde dünya müziğinden ör- neklere de yer veren sanatçı, puronun, zararı hakkında "Asıl zarariı olan pu- ro değil, toplar ve tüfeklerdir" biçi- minde yanıt verdi. Devrimden sonra Küba'ya turistle- rin gelmesıyle birlıkte, ilgi görmeyen müziklerinin dinlenmeye başladığını söyleyen Segundo, Kübalı müzisyen- lerin dünya çapında tanındığını ve es- kisine göre çok daha iyi yaşadıklan- nı belirtti. Aynca, Castro'nun rejimi için, "Doktorlara para ödememek kö- tü bir şey değü ki, doktorlar insanlan iyi eder, toptardan ve tüfeklerden da- ha ryidir. Bu rejim bize bunu sağhyor" diye konuştu. 'Cariyenin TeslimV beğeniKültür Servisi - Yıkhz tbrahimova, Okay Temiz, İvo Papasov ve AhmetÖzden Açıkhava'da verdikleri konserde Türk müziği ezgilenni cazla harmanladı. • Özeilikle tbrahimova'nın, Papasov'un klarneti ıle çıkardığı seslere karşılık vererek gerçekleştirdiği düet alkış topladı. Okay Temiz, vurmalı çalgılar ve 'yay' biçimindeki enstrümanıyla çıkardığı melodılerle hayranlannı yine memnun etti. • Burhan Öçal, 'Meditroni' projesinın galasını gerçekleştirdiği konserinde, yenilik yaparak DJ'lerle birlikte sahne aldı. "Günün modasına ayak uydurduk" diyen öçal, "Tekno, hip-hop, sample'lar kullanmak moda okiu. Ben de deneyeyim dedim. Ama bu, hep bu şekilde devam edeceğim demek değil" dedı. • Sahneye karanlıkta madencı şapkası ve bembeyaz kıyafetlen ile çıkan Öçal, "Beni utandırduuz" diyerek güneş gözlüğü taktı. Darbuka, elektronik saz, davul solo yapan Öçal'a, Ahmet Elbasan zurnasıyla, Alaattin Coşkuner ise kanunuyla eşlik etti. • Sahnenin solundabiri Türk diğeri Marsiryalı iki DJ vardı. Öçal'ın müziğine sample ve techno ritimleri ekleyen DPlere, Marsilya-Sicilya kökenli DJJai Italyanca şarkısıyla eşlik etti. Izmirli Habîb'in klasik alaturka usulü gazel okuması çok alkış topladı. • Bu gruba 'Kurtuluş 3 Quartet' adlı altılı keman kaüldı. Öçal'ın 'Cariye'ninTeslimi'nı seslendiren ekibin çaldığı enstrümantal parça izleyicinın beğenisinı kazandı. Öçal, "Bu, şarkmın ilk bölümü. Bundan sonraki konserlerde diğer bölümünü çalacağun" dedi. • DJ"lenn elektronik aletlennın sesınin diğer enstrü- manlan bastırması izleyicileri rahatsız etti. Konseri izlemekte ısrar edenler kadar terk edenler de oldu. • Festivalin değişmez konusu cep telefonu konusunda öçal espriler yaptı: "Benim cep telefonum da yanımda duruyor. tsterseniz açık bırakın. Ama sizi temin ederim burada o kadar büyük gürûltû kopacak ki değil karşınızdakinin sesini, telefonun çaldığuu bile duyamayacaksınız.7 ' • Konser DJ Jali'nin söylediği parça ile son bulurken izleyiciden, tekrar sahneye çıkmalan için pek istek olmadı. BurhanÖçal 'Medhroni'projesinin galasmıgerçeklestirdL (Fotograf: KADER TUGLA) BUAŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL İzmip Kent Kültürü Dergisi Anatole France "Tavuk olmadığım içinyumurt- layamam ama çürükyumurtadan anlanm" demiş- ti. Bizlerin de, özeilikle 1950'den sonra, beğenileri- mizin içine eden çarpık kentleşmenin ayırdına var- mamız için urbanist olmamız gerekmiyor. Yalnız beğenilerimizin mi? Musluğumuzdan akan sudan sokaklanmıza, açık alanlanmıza kadar uzanan insana aykınlıktan nasi- bini aldı çoğunluğumuz. Duruma iç göçün yarattı- ğı çaresizlik bahane. Olumsuzluklann temelinde spekülasyonlann sağ- ladığı haksız kazançiara, yasalann yeşil ışık yakma- sı. Bu gerçeğin sorumluluğu, özeilikle, büyük kent- lerimizde popülist cambazlıklaria ara tabakanın bir kesimine hoş görünen belediye başkanlannın gü- nah hanesindedir. Izmir'in Asfatt Osman'ı gibi... Sen, kentin yaşam daman imbatın önünü kese- ceğini bile bile en olmayacak semtlerde "bitişlk ni- zam" izni ver. Sen, ağaç kes; binlerce yılın kirletemediği körfe- zinin yirmi yıl içinde lağım gölüne çevrilmesine se- yirci kal. Elindeki gerekçe nüfus patlaması. Izmır Belediyesi'nin yayınlamaya başladığı "Kent Kültürü" dergisinde karşılaştığımız kimi yazılar, son elli yılın, arkadan bıçaklanma olaylannı anımsattı ba- na. Bakın Şadan Gökovalı ne diyor: "Dolu dolu 40 yıldıryaşadığım Izmir'de iki şeyin azlığı, yıldan yıla azaldığı dikkatimi çekerhep. Sun- lardan biri ağaç, öteki anıt. Ağacı alalım: KüttürPark'ı saymazsak, Izmir'in ak- ciğeri yok sayılabilir. İlk anımsadığım, Fevzipaşa Bulvan'ndakiçınarağaçlannın, FarukTunca'n/n be- lediye başkanlığı sırasında kesilmesiydi. Yeni ga- zeteciyim. Tunca, çınar ağaçlannın şehre bir kasa- ba görüntüsü verdiğini söylemişti de şaşınp kalmış-, tık." İftah olmaz" Izmir sevgisinin çoğalttığı iyimser- likten mi geliyor bilmem ama, okuduğum yazılara bakarak bu derginin, ne yazmalı sorusuna da ara- nacak yanıtlara açık olduğunu düşünüyorum. Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, sunuş yazı- sında toplumsal siyasal nedenlere ters düşmeye- rek gelinen noktaya dikkatimizi çekmiş: "Artık yeni bir yazı ile karşı karşıyayız. Anadolu tahhinde ilk kez kentli nüfusu köylü nüfusunu geç- mektedir./. Kentleşme kavramı kendisiyle birlikte ta- nmsal üretimden sanayi üretimine geçen bir top- hjmun ve insanın, doğadan ve topraktan kopup, kent dediğimiz beton yığını içinde kaybolduğu bir yeni yeheşme düzeninin sonınlannı içenvektedir." Gelinen noktanın başat özelliğini bizden önceki- ler "çarpık kentleşme" otarak nitelemişlerdi. Bu sosyo-ekonomikyıkımın ananedenini, göriinürgö- rûnmez birsınıfsal savaştma bağlamak yanlış olmaz. örneğin 25 yıl önce Izmir'in Bayraklı tepelerine yerleşen göçmen, kendisinden sonra gelenlerin ya- rattığı piyasa koşulu ile, toprak rantından yararla- narak bugünün yeni sınıfını oluşturmuş durumda Yeri, pek çok siyasal gelişmenin ön safında. Bunun adı, "müdahale" edemedığimız bir sonuçla" karşı karşıya bulunmaktır. Ahmet Piriştina, sözünü ettiğim sunuş yazısında bu gerçeği şu satırlarla anımsatmış: "Yöneticilerin de, aydınlann da hazırtığı yoktu. Buna olanaklan kı- sıtlı, günlük yaşamın baskısı altında ezilen bir yan kentli- yan köylü toptumun, demokrasiyi sadece sa- yısal bir olguya indirgemesi gerçeği de eklenirse kenti, demokrasiyi ve düzendeki değişmeleri anla- yacak bir söylemin yokluğunda, davranışlann sa- dece kentlilik değil, uygartık bağlamında da nite- liksel boşluklan olacağı bellidir." "Çağdaş bir kent kültürünün yerieşmesi ama- cıylayayımlandığı"' belirtilen Izmir Kent Kültürü der- gisinin ilk sayısında: Doğan Kuban, Attilâ llhan, Yaşar Aksoy, Şadan Gökovalı, Sima Akyol, Vey- seJ Çolak, B. Serazer Pekerman, Bilge Umar, Güngör Kaftancı, Nuran Erol, Funda Barbaros, Sedef Akgüngör, Şebnem Gökçen, Ebru Yıl- maz, Sezai Göksu, Funda Altnçekiç, Emel Gök- su, Emel Kayın, Dinçer Sezgin, Muhteşem Kay- nak, Nedim Atilla, llhan Pınar, Erkan Serçe, Ne- şe Yurdkoru Özgünel, Haluk Işık, I. Mert Başat, Gûrhan Tümer'in yazılan yeralıyor. Kitapçılannda bulamayan istekliler Izmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi'ne başvurabilirter. Elektronik tarzda müzik yapan Radio Days, multi-medya formunda albüm çıkaracak 6 Farldı soundumuzla uluslararası bir grubuz 9 BANUTÜNÇAĞ 7. Uluslararası tstanbul Caz Festivali bu yıl Tan Tünçağ'ın kurduğu Tomoko Murooko(klavye), MatthiasJakisic (keman), Ubş Özbiçer' den (da- vul) oluşan Radio Days'i konuk etti. Roxy'de sahne alan grup, farklı ülkelerden bir araya ge- len müzisyenlerden oluşuyor. Türkiye'de ve In- giltere'de kulüplerde çalan grup elemanlanyla Radio Days hakkında konuştuk. - Radio Days nasıl kuruldu? TAN TUNÇAĞ - Daha önce ben Deniz Knt- hıkan'la birlikte tzmir'de müzik yapıyordum. îstanbul'a yerleşince 1993 yılında Radio Days' i kurduk. Grup ben, Deniz ve Ulaş Özbiçer'den oluşuyordu. ilk önce Hayal Kahvesi'nde çalma- ya başladık, sonra Flat Line, Captain Cook ve Roxy'de sahne aldık. Dört sene sonra ben Lond- ra'ya gidince birbirimizden koptuk. Orada git- tiğım bir Ingilizce kursunda Tomoko Murooka iletanıştım, on senedirpiyano çaldığını öğrenin- ce, klavye çahnasını önerdim ve gruba girdi. Deniz'in de Londra'ya gehnesiyle tekrar çahş- malara başladık. Davulcu boşluğumuzu ise Re- uben Anderson'la doldurduk. Radio Days'ın tekrar yeni isimlerle bir araya gehnesiyle Lond- ra'daki çeşitli kulüplerde çalmaya başladık. Ya- vaş yavaş sadece kendi parçalanmızı dinleyen bir kıtle oluştu. - Müziğinizde herhangi bir tarz değişikliği ot- dumu? TAN TUNÇAĞ - Başlarda punk müzik yapı- yorduk. Sonra tarzımız indie ve brit- pop'a dön- dü. Böylece soundumuz oturmayabaşladı. Lond- ra'ya gitmemle daha çok elektronik müziğe kay- dık diyebilirim. Deniz'in bürokratik nedenlerle Türkiye'ye dönmek zorunda kalmasıyla parça- lanmızda artık gitar kullanmamaya başladık. Klavye, bilgisayar ve davul ağırlıkkazandı. Bil- gisayan sahneye taşımaktan hiç çekinmedik. Şimdi daha çok elektronik bir tarzımız var. - Müziğınizi nasıl adlandırabilirsiniz? TAN TUNÇAĞ - Müzığımizde vokal de var. Biz özeilikle bu drum'n base akımına fazla yak- laşnıak ıstemıyoruz. Artık herparçanın bir drum'n "Farkhbir soundumuzun olmasuun sebebi bence uluslararası bir grup ohnamızdan ka>naklannor. AJTU tarz müzikte bnieşmemize rağmen farkü ülkelerden ve alr>apüardan geunemizin yapüğınuz parçalann özgünlüğüne katkısı bûyük." base versiyonu yapıhnaya başlandı. Bu da bize biraz itici geliyor. Dans müziği de yapmıyoruz. Farklı bir soundumuzun ohnasuıın sebebi ben- ce uluslararası bir grup olmamızdan kaynakla- nıyor. Aynı tarz müzikte birleşmemıze rağmen farkh ülkelerden ve altyapılardan gelmemizin yap- tığımız parçalann özgünlüğüne katkısı büyük. - Tekrar gruba dönmenizin nedeni nedir? ULAŞ ÖZBİÇER- Tan'ın Ingiltere'ye gitme- siyle grup dağıldı. Ben de Can Kozlu'dan ders aldım, daha sonra Los Angeles Müzik Akade- misi'ne girdim. Halen bu okulda okuyorum. Re- uben'in festival için Türkiye'ye gelememesin- den dolayı Tan beni konserden üç ay önce ara- dı. Tekrar Radio Days'de çalmaya başladım. - Radio Days'den önceki çahşmalannız neydi ve gnıba nasıl kaüldınız? MATTHİAS JAKISIC - Bir ara Nigel Ken- nedy ile bir konserde birlikte çaldım. Şu an iki senedir üzerinde çalıştığım 'Jig' albümüyle il- gileniyorum. Bu albümde bana Depeche Mo- de'dan Christian Aigner, Alphaville'den Alex Slavik. Tunuslu müzisyen Dbafer Yousef gibi isimler eşlik ediyor. O dönemde de Tan bir ke- mancı anyormuş gruba ve dergilere ilan ver- miş. Ben de ilana cevap verdim, parçalarını din- ledim ve gruba katıldün. - Müzik çahşmalarmızın dışmda ilgi gören bir tnternet sajlanız var. Bu savfanın içeriği nedir? TAN TUNÇAĞ - Bu sa>fada parçalanmızın haricinde, grup fotoğraflan, kliplerimiz ve çek- tiğim kısa metrajlı fıhnleri görmek mümkün. Ingiltere'de wwwjadiodays.caukepey ilgi gör- dü. Biz de insanlan e-mail yoluyla yaptığımız yeni çalışmalar haklonda bilgilendiriyoruz. Si- tede yer alan klıbimız zıyaretçilerin oyuyla Bri- tısh Telecom tarafından binnct seçildı. - Konserlerin yanı sıra herhangi bir albüm ça- lışmanız var mı? TAN TUNÇAĞ - Matthias'ın albümünde ça- hşan Dieter Iibuda bize prodüktörlük yapacak ve albüm multi- medya formatıyla ileriki bir ta- rihte piyasaya çıkacak. Dinleyiciler hem parça- lanmızı dinleme olanağı bulacak hem de klibi- mizi ve çektiğimiz fihnleri izleyebilecekler. In My Lîfe enı lyl beste1 seçildi • Kültür Servisi - Ünlü müzik dergisi Mojo'nun düzenlediği 'farklı' bir ankete göre John Lennon'ın 'In My Life' şarkısı bugüne kadar yazıhmş en iyi beste olarak seçildi. Paul McCartney, Beastie Boys grubundan Brian Wilson, Jerry Leiber ve Hal David'den oluşan özel bir jüriye yöneltilen 'müziğin gelmiş geçmiş en iyileri hangisi' sonısu sonucunda en iyi 10 şarkı seçildi. Beatles'ın 1965'te çıkardığı'Rubber SouP tüm zamanlann en iyi albümü seçilirken Rolling Stones'un 'Satisfaction' ve Judy Garland'ın 'Over the Rainbow' onu takip etti. Aynca Johnny Holıday onuruna albümü 'The Impression'a da özel bir onur ödülü verildi. Russell Crovve'un ilk yönetmenHk denemesi • LOS ANGELES (AFP) - Köstebek' ve 'Gladyatör' filmlerinden tanıdığımız Avusturalyalı aktör Russell Crowe, 'A Course In Miracles' filmiyle ilk yönetmenlik deneyimini gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Meg Ryan ile başrolünü paylaştığı 'Proof of Life' fihnini tamamlayan Crovve, yöneteceği fdmde başrolü de oynayacak. Bir bölgede meydana gelen mucizeleri araştırması için Vatikan tarafından görevlendirilen genç bir papazm içine düştüğü inanç sorgulamasmı anlatan fihnde, Crovve'un, şu anda romantik bir ilişki yaşadığı iddia edilen Meg Ryan'a da rol vereceği söyleniyor. 'Köstebek' ve ardından 'Gladyatör' fılmi ile bir anda büyük üne kavuşan Crowe, herhangi bir fihnde oynamak için en az 15 milyon dolar istiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle