20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / [email protected] 13 İşçi yılda 141 gundevlete çabşıyor • ANKARA(ANKA)- Tûrk işçisinin yılda 224 gün kendisine, 141 gûn ise devlete çalıştığı hesaplandı. TÜSÎAD ve TlSK'in ortaklaşa yaptıklan "Avrupa'da girişimciliğin özendirilmesi ve yaygınlaştınlması" konulu araştırmaya göre Türkiye'de bir işçinin gelir vergisi, sosyal gûvenlik primi ödemeleri ve hizmet ve mal tûketimine ilişkin vergileri, 1 Ocak ile 21 Mayıs arasındaki sürede çalışması karşıhğı elde ettiği kazanca denk geliyor. rWtfan bankalara uyan • ANKARA(AA)- Ankara Ticaret Odası (ATO), bankalan, mevduat ve kredi faiz oranlan ile mûşterilerden bankacıhk işlem ve hizmetlerine ilişkin tahsil ettikleri her tûrlü ücret, komisyon ve masraflan içeren tarifeleri, şubelerin görûnûr yerlerine asmalan konusunda uyardı. Bankalann merkez şubelerine gönderilen uyan yazısında, söz konusu karara uygun hareket etmeyen banka şubelerine cezai işlem uygulanacağı ifade edildi. y > •'*-' Btmali önlemler kapıda • ANKARA(AA)- Cari işlemler açığmın, 6 milyar dolan aşma ihtimalinin görülmesi durumunda, açığı daraltmak üzere, Uluslararası Para Fonu'na (IMF) verilen ek niyet mektubu çerçevesinde, ek mali önlemler alınacak. Yetkililere göre, yıl sonu itibanyla cari açığın GSMH'ye oranının yûzde 3'lere varabileceğini, ancak Türkiye'nin bunu turizm ve diğer kalemlerle kaldırabıleceğini, fakat bu oranın aşılma ihtimalinin belirmesi durumunda ek önlemlerin alınacağını belirttiler. Hazine'den dış borç ödemesi • ANKARA(ANKA)- Hazine, bu hafta 112.4 milyon dolarlık dış borç geri ödemesinde bulunacak. Hazine'nin açıkladığı verilere göre, bu haftaki ödemelerin 31.4 milyon dolan bugün, 10.8 milyon dolan 18 Temmuz'da, 20.8 milyon dolan 19 Temmuz'da, 48 milyon dolaria en yüklü bölümü 20 Temmuz'da, 1.4 milyon dolan ise 21 Temmuz'da yapılacak. Türiüye'de kayıt (kşıaçmazı • GAZİANTEP (AA) - Marmara Üniversitesi îktisadi ve Idari Büimler Fakûltesi Işletme Bölümü Başkaru Prof. Dr. Osman Altuğ, kayıt dışı ekonominin, her tûrlü kayıtdışılığın ana kaynağı olduğunu belirtti. Kayıt dışı ekonomiye iki yönlü bakılması gerektiğini ifade eden Altuğ, "Ülkedekı ekonomik faaliyetin hacmi, kayıtlı ve kayıt dışı ekonominin toplamından oluşur. Bu bütünlük içinde birisi büyürse diğeri küçülür" dedi. Belgesel yapımcısı Oktay Gökakın: Fındık, fıstık yerine film ihraç etmeliyiz 'Kelebelder gibiyiz 9 NİLÜFER ŞENSÖZ Tekstil ve tarım ürünlerinde rekabet şansını Uzakdoğu'ya kaptıran Türkıye'nin "fîldr satarak" dış pazarlarda öne çıkabıleceğı belirtiliyor. "Fındık. ftstık yerine film ihraç etmeöyiz" dıyen Ekip Film yöneticısı Oktay Gökakın, tanhi ve coğrafi zenginlığin değerlendirilmesinin önemine dikkat çektı. Nemrut Dağı (Kommagene Krallığı ve Kral Antiokhos) belgeseli çalışmalannı sürdüren Gökakın, belgeselcilerin yaşam alanlannın sınırlı olduğuna işaret ederek "Türldye'de belgeselciler üpkı kelebekler gibi. Bir film çeki>orlar ve sonra yok olup gidiyorlar " dedi. Gökakın, Türİdye ile dünyadaki belgesel pazannı ve çalışmalannı Cumhuriyet'e anlattı: - Nemrut Dağı projesi nasıl doğdu? - Türkiye'de çok fazla sayıda tarihi yer var. Nemrut Dağı (Kommagene Krallığı ve Kral Antiokhos) da bütün bu zenginlikler içensınde yalnızca herhangı bıri. Ancak Kral Antiokhos'un karakteri bu belgeseli çekmemizde önemli bir etken. Babası Pers, annesı de Makedon olan Antiokhos'un MÖ 5O'lerde Doğu ve Batı uygarlıklannı bırieştirme hayali bulunuyor. O tarihlerde böyle bir vizyonu olması bizi çok etkiledı. Nemrut'ta kazı çalışmalan yapan yabancı ve emrut Dağı belgeseli çalışmalannı sürdüren Gökakın, belgeselcilerin yaşam alanlannın sınırlı olduğuna işaret ederek "Türkiyede belgeselciler tıpkı kelebekler gibi. Bir film çekiyorlar ve sonra yok olup gidiyorlar " dedi. yerli arkeologlar ve yetkililerle mülakatlann yapıldığ belgeselde canlandırmalar da önemli bir yer tutacak. 5O'den fazla oyuncunun bulunacağı sahneler yer alacak. Aynca üç boyutlu modellerle animasyonlarla zamanında Kommagene Krallığı'nın neye benzediği gösterilecek. Iş Bankası ve fstanbul Menkul kıymetler Borsası sponsorluğunda 25 Ağustos'ta çekimlere başlanacak. Belgesel aralık ayında bitecek. - Türldye'de belgesel paza n oluşrumu? - Türkiye'de belgesel çekmek içın çok malzeme var. Ancak çok fazla ekip yok. Tek çalışma ve arkası gelmiyor. Başanlı yönetmenler ve fılmciler var, ancak bir işletmeci ile desteklenmeleri gerekiyor. Çok sayıda ulusal kanalımız olmasına karşın televizyon kanallan birer potansiyel oluşturmuyor. iki yıl boyunca gezdığımiz televizyonlar "Siz kendinizi dağramcrya kabul ettirin. Sen değil, Spıelberg de gelse Ugüenmiyoruz" açıklamasını yaptılar. Filminizin gösterilebilmesi için uluslararası dağıtım kanallan ile anlaşmalısınız. - Geçmişle karşüastmldığuıda son zamanlarda Türkiye'de daha çok belgesel çekilmeye başlandı. Ancak daha çok iç pazara yönelik filmler çekilrvor. Sizin vizyonunuz nedir? - Belgeselcilerin yaşam alanlan sınırlı. Tıpkı , kelebekler gibiyiz. Bir fıbn çekiyorsunuz sonra yok olup gidiyorsunuz. Süreklilik yok. Ancak biz bir ekip olarak sürekli işler yapmaya çalışıyoruz. Hedefimiz çektiğimiz belgeselleri dışanda başanlı hale getirmek. Belgesellere pazar - Uluslararası alanda başanh ohnak için Türk belgeselcileri neler yapmalı? - Tekstil ve tanm ürünlerinde rekabet şansını Uzakdoğu'ya kaptırdık. Tekstil ve fındık fıstık gibi tanm ürünleri yerine film ihraç etmeliyiz. Türk belgeselcilerin uluslararası başan elde edebilmeleri için öncelikle uluslararası bir dağıtım kanalı ile anlaşma yapmalan gerekiyor. Aynca bir film yalnızca ABD'de iyi iş yapıyor diye dünyanın gerisinde de iyi iş yapmak zorunda değil. Filminizi her yerde beğendirmelisiniz. Amerikan seyircisine sunacaklanmzla Ingiliz seyircisine sunacaklannız farklı olmalı. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA [email protected] . 'Küreselleşme Yalmzca Bir An mıydı?' Robert Kaplan'ın 1997'de Atlan- tik Monthly'de "Demokrasi yalnızca bir an mıydı?" başlıklı ilginç bir ma- kalesi çıkmıştı. Kaplan, ekonomik li- beralizmin, şirketlerin artan gücünün ve küreselleşmenin, demokrasinin za- ten çok özgün olan tarihsel, kültürel ve ekonomik temellerini zayıflattığını söylüyordu. Geçen 15 yılda dünyada şekillenmeye başlayan eğilimler var- hklannı sürdürürse, gelecek 10-15 yıl- da, bu sefer "Küreselleşme yalnız- ca bir an mıydı?" başlıklı bir başka makale ile karşılaşmamız işten bile değil. 'Amerika'nın ulusal çıkarlan' Kaplan böyle bir makaleyi yazar mı bilinmez ama şurası kesin: Savunma Stratejisi, Dört Yıllık Gözden Geçir- me'nin (Ouadrannual Defence Re- view -QDR) yayımlanma tarihi (2001) yaklaşırken, ABD savun- ma çevrelerinde böyle bir maka- leye zemin oluşturabilecek tar- tışmalar giderek hızlanıyor. ABD savunma çevreleri, özellikle mu- hafazakâranalistler, Kissinger'in "Küreselleşme ABD hege- monyasının bir diğer adıdır" saptamasına uygun olarak, ABD hegemonyasına ve küreselleş- meye yönelik tehditler, alterna- tif hegemonya odakları, blok- laşma eğilimleri arıyor, buluyor ve bu konuda peş peşe yayım- lanan rapoıiarla Pentagon'u ve Beyaz Saray'ı uyarıyorlar. Bu çevrelerin analizlerinde, şu korkuyu açık seçik okumak ola- sı: Eğer ABD, küresel hegemon- yasını korumaya devam ede- mezse, (ya da bugünkü tek ku- tuplu dünya korunamazsa) kü- reselleşmenin geleceği hiç de sağlam değil. QDR-1997 yayımlandığında, sonra da Kosova ve NATO'nun yeni stratejisi bağlamında geli- şen tartışmaları, daha önce ak- tarmıştım. Bu yıl ABD Ulusal Füze Savunmaları tartışmala- nna, Uzay Savaşlan projeleri- ne ilişkin tartışmalari izlerken, ABD'nin dört ordu komutanlı- ğının ortak imzasını taşıyan, uza- yın denetimine ilişkin Vision 2020 raporunu, Beyaz Saray tarafından Aralık 1999'da ya- yımlanan Yeni Yüzyıl İçin Ulusal Sa- vunma Stratejisi'ni, eski CIA Baş- kanı Casey'ın kurup yönettiği Strate- jik ve Uluslararası Çalışmalar Merke- zi'nce yayımlanan Ana vatan savun- masının kavramsal sınırlannın sap- tanması başlıklı raporlara değinmiş- tim (Hegemonyayı konımak, 6 Mart; Doğasında var 10 Nisan). Bu çalışmaların hepsi, "ABD ulusal çıkahan", "ulusal savunma stratejisi" başlığı altında (Nedense, bu çevre- lerde, "küreselleşme ulusal devletle- ri zayıflatıyor" teorisine pek rağbet yok) aslında ABD hegemonyasına yö- nelik olası tehditleri, bunların oluşma- sını engellemenin yollannı araştınyor- lar. Haziran ve temmuz aylannda Ni- xon Merkezi'nce (www.nixoncen- ter.org) yayımlanan Huzursuz Dev: Amerikan egemenliğine yönelik tehlikelerve Amerika'nın ulusal çı- karlan başlıklı çalışmalar, bu hafta Fred Bergsten'in "Üçparçalı birdün- yaya doğru" (The Economist 15/07) makalesi de ABD hegemonyası ile küreselleşme arasında bağlar kuruyor, her ikisinin de tehdit altında olduğu- nu varsayarak akıl yürütüyor. Huzursuz dev... başlıklı çalışma, bugün ABD "tek kutuplu" dünyanın tadını çıkanrken, yakın dostlannın dış politikalannın ABD'nin gücünü sınır- layıcı tedbirler geliştirmek üzere şekil- lendiği saptamasıyla başlıyor ve dün- yanın en güçiü devletJeri arasındaki iliş- kilerin on yıl öncesine göre çok daha lannın, yaşamsal, çok önemli, önem- li, ikinci öneme sahip olmak üzere bir sınıflandınlması yapılıyor. Yaşamsal çıkarlar listesinde, ABD'nin toprak bütünlüğüne yönelik tehditleri önlemenin yanı sıra ABD'nin kendi bağlaşıklarının da gelişeceği bir uluslararası sistemi şekillendirmesi; ticaret, finansal, enerji kaynaklan, çev- re gibi küresel sistemlerin istikrannı koruması; ABD'nin stratejik rakipleri olmaya aday ülkelerie verimli ilişkiler geliştirmesi var. Çok önemliler listesindeyse, konu- muzla ilgili olarak, bölgesel hegemo- nik güçlerin oluşmasını önlemek, ana askeri teknolojilerde liderliği korumak dikkati çekiyor. Raporun, önümüzde- ki on yılda ABD ulusal çıkarianna yö- nelik tehditlerin tartışıldığı IV. bölü- mündeyse, Çin'in yerel bir hegemo- • ABD savunma çevreleri, ABD hegemonyasına ve küreselleşmeye yönelik tehditler, alternatif hegemonya odaklan, bloklaşma eğilimleri arıyor, buluyor ve bu konuda peş peşe yayımlanan raporlaria Pentagon'u ve Beyaz Saray'ı uyarıyorlar. uyumsuz olduğunu vurguluyor: Dün- yanın geri kalanı, soğuk savaştan bu yana ABD'ye karşı çok klasik bir güç- ler dengesi stratejisi izliyor, tek ku- tuplu bir dünyayı çok kutuplu bir dün- yayadönüştürmeyeçabalıyoriar. Ra- por "Murtipolrity brigade" altbaşlık- lı bölümde uzun uzun Avrupalı, Asya- lı, Japon ve Çin liderlerinin, bu yön- deki çabalannı ve saptamalannı aktara- rak devam ediyor. Amerika'nın ulusal çıkarlan...'nın daha teknik bir yaklaşımı var. Burada, ABD'nin yeni yüzyıla savunma stare- jisi açısından bir belirsizlik içinde gir- diği saptandıktan sonra, ulusal çıkar- nik güç olmasının, Japonya'nın ABD etkisi dışına çıkmasının engellenme- si, Japon-Çin ilişkilerinin ABD'nin ya- rarına bir yönde geliştirilmesinin ge- reğine değinildikten sonra, çok önem- li bir tespit yapılıyor: ABD, Avrupa ol- madan tek başına lideriiğini dünyanın geri kalanına dayatamaz! Asya'da bloklaşma güçleniyor Bergsten'in makalesi ise Asya bağ- lamında bir bloklaşma eğiliminin hız- la güçlendiğini beîgeliyor. Asya'daki bloklaşma ABD ve Avrupa ile ilişkile- rini uyumlu bir şekilde sürdürürse, (ya- ni ABD hegemonyası altında kalırsa - £.9.) global ekonomik siyasi tstikrar ar- tar diyen Bergsten ters bir gelişme olabileceğine de dikkat çekiyor. Bergs- ten'e göre, 800 milyarlık parasal re- zervlere, muazzam ulusal tasarruf fon- lanna sahip birAsya bloğu, kendi ser- maye kurumlannı geliştirebilir, küresel kurumlann dayattıklannı kabullenmek bir yana tavsiyelerini bile dinlemez, kendi bölgesine has gelişme strateji- leri izleyebilir, DTÖ kurallannı, özellik- le tanm ve diğer hassas sektörlerde ihlal eder. ABD ve Avrupa blokları buna tepki gösteririer, Asya'nın transpasifik eko- nomik işbiriiğini reddettiğine ilişkin işaretler ABD'nin bölgesel gûvenlik düzenlemelerinden çıkmasına yol açar... Bergsten'in bu senaryosu ge- lişirse, (belli ki bu güçlü bir olasılık, yoksa makaleye gerek yoktu) tek ku- tuplu dünyanın ve küreselleş- menin sonu gelmeye başlar. Geçen aylarda, tekrar öne çı- kan Almanya-Fransa yakınlaş- masını, Avrupa'nın ABD'nin fü- ze savunma planına olumsuz tepkisini, ABD'nin Echalon'u Avrupa'ya karşı kulianmakta ol- duğuna ilişkin haberieri (NBC, 15 Nisan; The Independent: Yeni soğuk savaş: ABO nasıl Ingiliz ve Avrupalı dostlanna yönelik casusluk yapıyor, 2 Temmuz); Avrupa Parlamento- su'nun Echalon'u soruşturma karannı, nihayet Avrupa Birii- ği'nin kuımaya karar verdiği çe- vik kuyvetlere Asya'da da gû- venlik işlevi aradığına ilişkin ha- berieri (Far Eastern Econo- mic Review 20/07) göz önüne alınca ABD-Avrupa ilişkilerinin de çok iyi olmadığını söylemek mümkün. Keynesgil politikalar Tüm bunlar, orta ve uzun dö- nemli olasılıklar (!); önemsen- meyebilir. Ama, bir de şu var ABD ekonomisindeki yavaşla- manın küreselleşme süreçleri üzerinde yıkıcı bir etki yaratma- ması için Avrupa ve Asya'da genişleme eğiliminin devam et- mesi gerekiyor. Tam bu nokta- da, Japonya'da dev bir borç krizinin geliştiğini okuyoruz (Bu- siness Week 7/07). Belli ki, Keynesgil politikalar kısadö- nemde olumlu bir etki yapmış ama.. kalıcı bir canlanma yaratmamış. Ja- pon ekonomisinde gerçek değer, is- dihdam ve talep yaratacak yatınm- lar gerekli. ABD entelijans analistlerine göre, önümüzdeki dönemde Japonya, kri- zi aşmak için milliyetçi çözümlere, as- keri yatırımlara önem verecek. öyley- se, Japonya'da militarizmin canlanma- sının ekonomik gerekçeleri/zorunluluk- ları da oluşuyor. Ne dersiniz, "o ma- kale" için malzeme toplamaya baş- layalım mı? ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Faşizm Taroşması Özgürlüklerin sınırlı olduğu ortamlarda düşünsel gelişme olmaz, yalnızca düşünce kısıriıklan üretilir. Kısırfık doğurgan olur mu? Oluyor işte, kısır düşün- ce ortamı ilkellik üretiyor. Son günlerdeki siyasal suçlamalar, doğurgan kısırlığın ders kitaplanna gi- rebilecek eşsiz örnekleridir. Bir FP üst yöneticisi, MHP'yi faşist; buna yanıt veren bir MHP üst yöne- ticisi de FP'yi Marksist olmakla suçladı. ••*• Türkiye, 12 Mart 1971 askeri darbesiyle özgürlük- çü anayasadan uzaklaşma sürecine sokuldu; buna- lımlarla dolu bu gidişe, 12 Eylül darbesi, faşizan özellikfer taşıyan bir anayasa ve buna bağlı uygula- malar son noktayı koydu. Aradan 20 yıl geçti. Bu 20 yıllık sürede, demokratikleşme yönünde hangi so- mut adımlar atıldı? 12 Eylül rejiminin besleyip bü- yüttüğü siyasal örgütlerin, böyle bir ortamda, birbir- lerini suçlamalan, tam anlamıyla içi boş bir tencere dibin kara tutumudur. ••• Ekonomik, toplumsal ve siyasal bunalımlann ço- cuğu olan faşizm, özünde, bir devletin, ırkın ya da ulusun üstünlüğünü öne sürer. Üstünlük, kimi zaman inanç ya da dinler dünyasına da taşınır. Faşizmde, lider belirieyicidir; eşitlik ilkesinin, yani tüm insanlar eşit doğar anlayışının yeri yoktur. Değişik ırklar gibi kadın^erkek eşitliği de geçerii değildir; astlık-üstlük esastır. Bireyin, özgür iradesi yok sayılır; kurallara ve emirlere eksiksiz uyması, verilen göreve kendini ada- ması gerekir. Birey, kendisine verilen hiçbir emri ya da komutu sorgulayamaz, giderek tartışamaz. Fa- şizmde, körü körüne bağımlılık esastır. Böyle ortam- larda insan yaratıcılığına tanınan olanaklar çok sı- nırlıdır; beyınler, kaskatı bir emreuyum sürecine so- kulur kitlelerden düşünmeleri değil eylem yapma- lan istenir. Yukandan, önderden gelen emre uyma- mak hainliktir; hainliğe verilecek cezanın son kerte- si de bellidir: Ölüm. Faşizmin niteliği, bir "düşman" ile savaşmayı ge- rektirir. Savaşmak için bir düşman olmalıdır; düşman yoksa önder ve yakın çevresi tarafından yaratılır. Düşman yaratmada, korku, araç olarak kullanılır; bu nedenle de faşizm, korkuya dayanır. Düşman, yeri- ne göre komünizm olur; yerine göre başka din ya da mezhepten olan kâfırier olur; yerine göre Yahudiler gibi bir azınlık kesimi olur; ya da neolduğu belirsiz, iç ve dış yıkıcı güçler olur. Faşizmin pekiştirildiği or- tamlarda, ömeğin eşcinseller, mini etekliler, oruçtut- mayanlar vb. düşman sayılır; saldınya uğrar. Faşizm, savaşçı özelliğiyle kolayca teröre yol açar; şiddet ve kan kokar. ••• Açıktır ki böyle bir anlayışta özgüriükçü demok- rasiye yer yoktur. örgüt içi demokrasi işlemez. In- sanüstü sayılan liderya da mücahit (savaşçı) son ka- ran verir; "o, ne diyorsa o" kuralı geçerlidir. Faşiz- min baskıcı düzenine ulaşılması için, kural ve ilke ta- nımadan heryol veyöntem kullanılabilir; hatta "de- mokrasi biraraçtır"; baskı düzeni nasıl olsa gelecek- tir, karar verilmesı gereken bu gelişin "kanlı mı yok- sa kansız mı" olacağıdır. Lidere rakip adaya oy ve- receklerin cehennemde yanacağı öne sürülür; izin- siz cumhurbaşkanı adayı olanlara da, kendileri ba- kan bile olsalar, töresel ya da terörsel yollaria engel olunur. . •*'-' ••• Niteliği gereği faşizm, geçmişe dönüktür. Eski gü- zel günlerin, mutlu dönemlerin özlemini vurgular. O dönemlerdeki savaş başanlan; kurulan imparator- luklar; sahip olunan toprak büyüklüğü vb. göklere çıkanlır. Faşizm, yayılmacıdır. Gerçekte vurgulan- mak istenen, kapitalizm öncesi dönemin toplum ya- pısı ve toprak mülkiyeti anlayışıdır. 0 anlayışta üre- tici, toprağa bağlıdır; doğa üstü güçler kişinin top- lumdaki yerıni ve geleceğinı belirter; kişinin yapaca- ğı, birilerinin çızdığı kaderine razı olmak, yani yuka- ndan verilecek emirlere uymaktır. Özetle, faşizm, nit- eliği gereği yasakçıdır. Zamanla bu yasaklar kurîım- laşır; toplumun iliklerine işler; birikimli olarak gelişir ve bugün ülkemizde olduğu gibi kalıcılaşır. * • * Faşizmin, en önemli etki alanlanndan biri de emek- sermaye ilişkisidir. Faşizm, gerçek toplumsal çeliş- kiyi, emek-sermaye çelişkisini yok sayar; gündem dışına iter; bu itişın aracıdır. Emekçiler kendi çıkar- lannı savunmaktan uzaklaştınlır; bağımlı kılınır. Bu ne- denle de sermayenin en acımasız vurucu gücü sa- yılır. • • • Başlıca özelliklerine kısaca değinilen faşizm, Bi- rinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da yaygınlık kazandı, İkinci Dûnya Savaşı ile de yıkıma uğradı. Bu durum, son Avusturya ömeğinde olduğu gibi ye- niden hortlatılmayacağı anlamına gelmiyor. Bu ara- da, FP sözcüsü, açıklamasında 1940'lann CHP'si- ni faşistlikle suçlamış; Yunus Emre'nin dediği gibi, kişi, önce kendini bilmeli. Diğer yönden, FP ile uzak- tan-yakından bir bağı kurulamayacak olan Mark- sizm ise her yıl bu konuda yazılan yüzlerce kitap ve makale ile, ekonomik, siyasal ve toplumsal konular- da yeni yorum ve açılımlara kaynaklık ediyor. • • • Türkiye demokratikleşmeli. Bu yöndeki çabalann en önemli ayaklanndan biri faşizm tartışması olma- lı; çünkü faşizmin gerçek yüzü sergilenmedikçe de- mokrasiye doğru yol alınması; özgüriükçü düşünce- nin toplumun tüm genlerinde egemen kılınması çok güç olacaktır. Türkye, çağdaş demokrasiye ulaşmak istiyorsa demokrasinin baş düşmanı olan faşizmi çok iyi tanımalıdır. e-posta: yakupSmetu.edu.tr Baz istasyonlan devleti böldü ANKARA (ANKA)- Halkın büyûk tepkisini çeken cep telefonlan baz istasyonlan UlaşannaBa- kanlığı ile Çevre Bakan- lığı'nı karşı karşıya ge- tirdi. Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, tçişlen Ba- kanlığı ile Turkcell \eTel- sim'den. Çevre Bakanlı- ğı'nın baz istasyorJany- la ilgili genelgesine uyul- mamasını ıstedi. GSMmobiltelefon sis- temi baz ıstasyonlan kur- ma ve kullanma izin. yet- ki ve sorumlulu|unun Ulaştırma Bakanlığı'nda olduğunu vurgulayan Ök- süz, cep telefonu baz is- tasyonu kurma, test ve öl- çümlerinin yapıhnası ile çalıştınlması konusunda bir yönetmelik hazırla- makta olduklannı bildir- di. Çevre Bakanhğı'nın genelgesine uyulmaması- nı isteyen Öksüz, ^önet- mefiğm yflrürlüğe gjrece- ği tarihe kadar ÇevreBa- kanhğı'nın genelgesinde betirtflenuygulamalannın durdurulması" talebinde bulundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle