Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI / ekonomi@cumhuriyetcom.tr 13
İşçi yılda 141
gundevlete
çabşıyor
• ANKARA(ANKA)-
Tûrk işçisinin yılda 224
gün kendisine, 141 gûn
ise devlete çalıştığı
hesaplandı. TÜSÎAD ve
TlSK'in ortaklaşa
yaptıklan "Avrupa'da
girişimciliğin
özendirilmesi ve
yaygınlaştınlması"
konulu araştırmaya göre
Türkiye'de bir işçinin
gelir vergisi, sosyal
gûvenlik primi
ödemeleri ve hizmet ve
mal tûketimine ilişkin
vergileri, 1 Ocak ile 21
Mayıs arasındaki sürede
çalışması karşıhğı elde
ettiği kazanca denk
geliyor.
rWtfan
bankalara uyan
• ANKARA(AA)-
Ankara Ticaret Odası
(ATO), bankalan,
mevduat ve kredi faiz
oranlan ile
mûşterilerden bankacıhk
işlem ve hizmetlerine
ilişkin tahsil ettikleri her
tûrlü ücret, komisyon ve
masraflan içeren
tarifeleri, şubelerin
görûnûr yerlerine
asmalan konusunda
uyardı. Bankalann
merkez şubelerine
gönderilen uyan
yazısında, söz konusu
karara uygun hareket
etmeyen banka
şubelerine cezai işlem
uygulanacağı ifade
edildi.
y >
•'*-'
Btmali
önlemler kapıda
• ANKARA(AA)-
Cari işlemler açığmın, 6
milyar dolan aşma
ihtimalinin görülmesi
durumunda, açığı
daraltmak üzere,
Uluslararası Para
Fonu'na (IMF) verilen
ek niyet mektubu
çerçevesinde, ek mali
önlemler alınacak.
Yetkililere göre, yıl sonu
itibanyla cari açığın
GSMH'ye oranının
yûzde 3'lere
varabileceğini, ancak
Türkiye'nin bunu turizm
ve diğer kalemlerle
kaldırabıleceğini, fakat
bu oranın aşılma
ihtimalinin belirmesi
durumunda ek
önlemlerin alınacağını
belirttiler.
Hazine'den dış
borç ödemesi
• ANKARA(ANKA)-
Hazine, bu hafta 112.4
milyon dolarlık dış borç
geri ödemesinde
bulunacak. Hazine'nin
açıkladığı verilere göre,
bu haftaki ödemelerin
31.4 milyon dolan
bugün, 10.8 milyon
dolan 18 Temmuz'da,
20.8 milyon dolan 19
Temmuz'da, 48 milyon
dolaria en yüklü bölümü
20 Temmuz'da, 1.4
milyon dolan ise 21
Temmuz'da yapılacak.
Türiüye'de kayıt
(kşıaçmazı
• GAZİANTEP (AA) -
Marmara Üniversitesi
îktisadi ve Idari Büimler
Fakûltesi Işletme
Bölümü Başkaru Prof.
Dr. Osman Altuğ, kayıt
dışı ekonominin, her
tûrlü kayıtdışılığın ana
kaynağı olduğunu
belirtti. Kayıt dışı
ekonomiye iki yönlü
bakılması gerektiğini
ifade eden Altuğ,
"Ülkedekı ekonomik
faaliyetin hacmi, kayıtlı
ve kayıt dışı ekonominin
toplamından oluşur. Bu
bütünlük içinde birisi
büyürse diğeri küçülür"
dedi.
Belgesel yapımcısı Oktay Gökakın: Fındık, fıstık yerine film ihraç etmeliyiz
'Kelebelder gibiyiz
9
NİLÜFER ŞENSÖZ
Tekstil ve tarım ürünlerinde
rekabet şansını Uzakdoğu'ya
kaptıran Türkıye'nin "fîldr
satarak" dış pazarlarda öne
çıkabıleceğı belirtiliyor.
"Fındık. ftstık yerine film
ihraç etmeöyiz" dıyen Ekip
Film yöneticısı Oktay
Gökakın, tanhi ve coğrafi
zenginlığin
değerlendirilmesinin önemine
dikkat çektı. Nemrut Dağı
(Kommagene Krallığı ve Kral
Antiokhos) belgeseli
çalışmalannı sürdüren
Gökakın, belgeselcilerin
yaşam alanlannın sınırlı
olduğuna işaret ederek
"Türldye'de belgeselciler üpkı
kelebekler gibi. Bir film
çeki>orlar ve sonra yok olup
gidiyorlar " dedi. Gökakın,
Türİdye ile dünyadaki
belgesel pazannı ve
çalışmalannı Cumhuriyet'e
anlattı:
- Nemrut Dağı projesi nasıl
doğdu?
- Türkiye'de çok fazla sayıda
tarihi yer var. Nemrut Dağı
(Kommagene Krallığı ve Kral
Antiokhos) da bütün bu
zenginlikler içensınde
yalnızca herhangı bıri. Ancak
Kral Antiokhos'un karakteri
bu belgeseli çekmemizde
önemli bir etken. Babası Pers,
annesı de Makedon olan
Antiokhos'un MÖ 5O'lerde
Doğu ve Batı uygarlıklannı
bırieştirme hayali bulunuyor.
O tarihlerde böyle bir
vizyonu olması bizi çok
etkiledı. Nemrut'ta kazı
çalışmalan yapan yabancı ve
emrut Dağı belgeseli çalışmalannı sürdüren Gökakın,
belgeselcilerin yaşam alanlannın sınırlı olduğuna işaret ederek
"Türkiyede belgeselciler tıpkı kelebekler gibi. Bir film çekiyorlar ve
sonra yok olup gidiyorlar " dedi.
yerli arkeologlar ve
yetkililerle mülakatlann
yapıldığ belgeselde
canlandırmalar da önemli bir
yer tutacak. 5O'den fazla
oyuncunun bulunacağı
sahneler yer alacak.
Aynca üç boyutlu
modellerle animasyonlarla
zamanında Kommagene
Krallığı'nın neye benzediği
gösterilecek. Iş Bankası ve
fstanbul Menkul kıymetler
Borsası sponsorluğunda 25
Ağustos'ta çekimlere
başlanacak. Belgesel aralık
ayında bitecek.
- Türldye'de belgesel paza n
oluşrumu?
- Türkiye'de belgesel çekmek
içın çok malzeme var. Ancak
çok fazla ekip yok. Tek
çalışma ve arkası gelmiyor.
Başanlı yönetmenler ve
fılmciler var, ancak bir
işletmeci ile desteklenmeleri
gerekiyor. Çok sayıda ulusal
kanalımız olmasına karşın
televizyon kanallan birer
potansiyel oluşturmuyor. iki
yıl boyunca gezdığımiz
televizyonlar "Siz kendinizi
dağramcrya kabul ettirin. Sen
değil, Spıelberg de gelse
Ugüenmiyoruz" açıklamasını
yaptılar. Filminizin
gösterilebilmesi için
uluslararası dağıtım kanallan
ile anlaşmalısınız.
- Geçmişle karşüastmldığuıda
son zamanlarda Türkiye'de
daha çok belgesel çekilmeye
başlandı. Ancak daha çok iç
pazara yönelik filmler
çekilrvor. Sizin vizyonunuz
nedir?
- Belgeselcilerin yaşam
alanlan sınırlı. Tıpkı ,
kelebekler gibiyiz.
Bir fıbn çekiyorsunuz sonra
yok olup gidiyorsunuz.
Süreklilik yok.
Ancak biz bir ekip olarak
sürekli işler yapmaya
çalışıyoruz. Hedefimiz
çektiğimiz belgeselleri
dışanda başanlı hale
getirmek.
Belgesellere pazar
- Uluslararası alanda başanh
ohnak için Türk belgeselcileri
neler yapmalı?
- Tekstil ve tanm ürünlerinde
rekabet şansını Uzakdoğu'ya
kaptırdık. Tekstil ve fındık
fıstık gibi tanm ürünleri
yerine film ihraç etmeliyiz.
Türk belgeselcilerin
uluslararası başan elde
edebilmeleri için öncelikle
uluslararası bir dağıtım
kanalı ile anlaşma yapmalan
gerekiyor. Aynca bir film
yalnızca ABD'de iyi iş
yapıyor diye dünyanın
gerisinde de iyi iş yapmak
zorunda değil.
Filminizi her yerde
beğendirmelisiniz. Amerikan
seyircisine sunacaklanmzla
Ingiliz seyircisine
sunacaklannız farklı olmalı.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA eiBin@er9in.demon.co.uk
. 'Küreselleşme Yalmzca Bir An mıydı?'
Robert Kaplan'ın 1997'de Atlan-
tik Monthly'de "Demokrasi yalnızca
bir an mıydı?" başlıklı ilginç bir ma-
kalesi çıkmıştı. Kaplan, ekonomik li-
beralizmin, şirketlerin artan gücünün
ve küreselleşmenin, demokrasinin za-
ten çok özgün olan tarihsel, kültürel
ve ekonomik temellerini zayıflattığını
söylüyordu. Geçen 15 yılda dünyada
şekillenmeye başlayan eğilimler var-
hklannı sürdürürse, gelecek 10-15 yıl-
da, bu sefer "Küreselleşme yalnız-
ca bir an mıydı?" başlıklı bir başka
makale ile karşılaşmamız işten bile
değil.
'Amerika'nın ulusal çıkarlan'
Kaplan böyle bir makaleyi yazar mı
bilinmez ama şurası kesin: Savunma
Stratejisi, Dört Yıllık Gözden Geçir-
me'nin (Ouadrannual Defence Re-
view -QDR) yayımlanma tarihi
(2001) yaklaşırken, ABD savun-
ma çevrelerinde böyle bir maka-
leye zemin oluşturabilecek tar-
tışmalar giderek hızlanıyor. ABD
savunma çevreleri, özellikle mu-
hafazakâranalistler, Kissinger'in
"Küreselleşme ABD hege-
monyasının bir diğer adıdır"
saptamasına uygun olarak, ABD
hegemonyasına ve küreselleş-
meye yönelik tehditler, alterna-
tif hegemonya odakları, blok-
laşma eğilimleri arıyor, buluyor
ve bu konuda peş peşe yayım-
lanan rapoıiarla Pentagon'u ve
Beyaz Saray'ı uyarıyorlar.
Bu çevrelerin analizlerinde, şu
korkuyu açık seçik okumak ola-
sı: Eğer ABD, küresel hegemon-
yasını korumaya devam ede-
mezse, (ya da bugünkü tek ku-
tuplu dünya korunamazsa) kü-
reselleşmenin geleceği hiç de
sağlam değil.
QDR-1997 yayımlandığında,
sonra da Kosova ve NATO'nun
yeni stratejisi bağlamında geli-
şen tartışmaları, daha önce ak-
tarmıştım. Bu yıl ABD Ulusal
Füze Savunmaları tartışmala-
nna, Uzay Savaşlan projeleri-
ne ilişkin tartışmalari izlerken,
ABD'nin dört ordu komutanlı-
ğının ortak imzasını taşıyan, uza-
yın denetimine ilişkin Vision
2020 raporunu, Beyaz Saray
tarafından Aralık 1999'da ya-
yımlanan Yeni Yüzyıl İçin Ulusal Sa-
vunma Stratejisi'ni, eski CIA Baş-
kanı Casey'ın kurup yönettiği Strate-
jik ve Uluslararası Çalışmalar Merke-
zi'nce yayımlanan Ana vatan savun-
masının kavramsal sınırlannın sap-
tanması başlıklı raporlara değinmiş-
tim (Hegemonyayı konımak, 6 Mart;
Doğasında var 10 Nisan).
Bu çalışmaların hepsi, "ABD ulusal
çıkahan", "ulusal savunma stratejisi"
başlığı altında (Nedense, bu çevre-
lerde, "küreselleşme ulusal devletle-
ri zayıflatıyor" teorisine pek rağbet
yok) aslında ABD hegemonyasına yö-
nelik olası tehditleri, bunların oluşma-
sını engellemenin yollannı araştınyor-
lar. Haziran ve temmuz aylannda Ni-
xon Merkezi'nce (www.nixoncen-
ter.org) yayımlanan Huzursuz Dev:
Amerikan egemenliğine yönelik
tehlikelerve Amerika'nın ulusal çı-
karlan başlıklı çalışmalar, bu hafta
Fred Bergsten'in "Üçparçalı birdün-
yaya doğru" (The Economist 15/07)
makalesi de ABD hegemonyası ile
küreselleşme arasında bağlar kuruyor,
her ikisinin de tehdit altında olduğu-
nu varsayarak akıl yürütüyor.
Huzursuz dev... başlıklı çalışma,
bugün ABD "tek kutuplu" dünyanın
tadını çıkanrken, yakın dostlannın dış
politikalannın ABD'nin gücünü sınır-
layıcı tedbirler geliştirmek üzere şekil-
lendiği saptamasıyla başlıyor ve dün-
yanın en güçiü devletJeri arasındaki iliş-
kilerin on yıl öncesine göre çok daha
lannın, yaşamsal, çok önemli, önem-
li, ikinci öneme sahip olmak üzere bir
sınıflandınlması yapılıyor.
Yaşamsal çıkarlar listesinde,
ABD'nin toprak bütünlüğüne yönelik
tehditleri önlemenin yanı sıra ABD'nin
kendi bağlaşıklarının da gelişeceği bir
uluslararası sistemi şekillendirmesi;
ticaret, finansal, enerji kaynaklan, çev-
re gibi küresel sistemlerin istikrannı
koruması; ABD'nin stratejik rakipleri
olmaya aday ülkelerie verimli ilişkiler
geliştirmesi var.
Çok önemliler listesindeyse, konu-
muzla ilgili olarak, bölgesel hegemo-
nik güçlerin oluşmasını önlemek, ana
askeri teknolojilerde liderliği korumak
dikkati çekiyor. Raporun, önümüzde-
ki on yılda ABD ulusal çıkarianna yö-
nelik tehditlerin tartışıldığı IV. bölü-
mündeyse, Çin'in yerel bir hegemo-
• ABD savunma çevreleri, ABD hegemonyasına ve
küreselleşmeye yönelik tehditler, alternatif hegemonya odaklan,
bloklaşma eğilimleri arıyor, buluyor ve bu konuda peş peşe
yayımlanan raporlaria Pentagon'u ve Beyaz Saray'ı uyarıyorlar.
uyumsuz olduğunu vurguluyor: Dün-
yanın geri kalanı, soğuk savaştan bu
yana ABD'ye karşı çok klasik bir güç-
ler dengesi stratejisi izliyor, tek ku-
tuplu bir dünyayı çok kutuplu bir dün-
yayadönüştürmeyeçabalıyoriar. Ra-
por "Murtipolrity brigade" altbaşlık-
lı bölümde uzun uzun Avrupalı, Asya-
lı, Japon ve Çin liderlerinin, bu yön-
deki çabalannı ve saptamalannı aktara-
rak devam ediyor.
Amerika'nın ulusal çıkarlan...'nın
daha teknik bir yaklaşımı var. Burada,
ABD'nin yeni yüzyıla savunma stare-
jisi açısından bir belirsizlik içinde gir-
diği saptandıktan sonra, ulusal çıkar-
nik güç olmasının, Japonya'nın ABD
etkisi dışına çıkmasının engellenme-
si, Japon-Çin ilişkilerinin ABD'nin ya-
rarına bir yönde geliştirilmesinin ge-
reğine değinildikten sonra, çok önem-
li bir tespit yapılıyor: ABD, Avrupa ol-
madan tek başına lideriiğini dünyanın
geri kalanına dayatamaz!
Asya'da bloklaşma güçleniyor
Bergsten'in makalesi ise Asya bağ-
lamında bir bloklaşma eğiliminin hız-
la güçlendiğini beîgeliyor. Asya'daki
bloklaşma ABD ve Avrupa ile ilişkile-
rini uyumlu bir şekilde sürdürürse, (ya-
ni ABD hegemonyası altında kalırsa -
£.9.) global ekonomik siyasi tstikrar ar-
tar diyen Bergsten ters bir gelişme
olabileceğine de dikkat çekiyor. Bergs-
ten'e göre, 800 milyarlık parasal re-
zervlere, muazzam ulusal tasarruf fon-
lanna sahip birAsya bloğu, kendi ser-
maye kurumlannı geliştirebilir, küresel
kurumlann dayattıklannı kabullenmek
bir yana tavsiyelerini bile dinlemez,
kendi bölgesine has gelişme strateji-
leri izleyebilir, DTÖ kurallannı, özellik-
le tanm ve diğer hassas sektörlerde
ihlal eder.
ABD ve Avrupa blokları buna tepki
gösteririer, Asya'nın transpasifik eko-
nomik işbiriiğini reddettiğine ilişkin
işaretler ABD'nin bölgesel gûvenlik
düzenlemelerinden çıkmasına yol
açar... Bergsten'in bu senaryosu ge-
lişirse, (belli ki bu güçlü bir olasılık,
yoksa makaleye gerek yoktu) tek ku-
tuplu dünyanın ve küreselleş-
menin sonu gelmeye başlar.
Geçen aylarda, tekrar öne çı-
kan Almanya-Fransa yakınlaş-
masını, Avrupa'nın ABD'nin fü-
ze savunma planına olumsuz
tepkisini, ABD'nin Echalon'u
Avrupa'ya karşı kulianmakta ol-
duğuna ilişkin haberieri (NBC,
15 Nisan; The Independent:
Yeni soğuk savaş: ABO nasıl
Ingiliz ve Avrupalı dostlanna
yönelik casusluk yapıyor, 2
Temmuz); Avrupa Parlamento-
su'nun Echalon'u soruşturma
karannı, nihayet Avrupa Birii-
ği'nin kuımaya karar verdiği çe-
vik kuyvetlere Asya'da da gû-
venlik işlevi aradığına ilişkin ha-
berieri (Far Eastern Econo-
mic Review 20/07) göz önüne
alınca ABD-Avrupa ilişkilerinin
de çok iyi olmadığını söylemek
mümkün.
Keynesgil politikalar
Tüm bunlar, orta ve uzun dö-
nemli olasılıklar (!); önemsen-
meyebilir. Ama, bir de şu var
ABD ekonomisindeki yavaşla-
manın küreselleşme süreçleri
üzerinde yıkıcı bir etki yaratma-
ması için Avrupa ve Asya'da
genişleme eğiliminin devam et-
mesi gerekiyor. Tam bu nokta-
da, Japonya'da dev bir borç
krizinin geliştiğini okuyoruz (Bu-
siness Week 7/07).
Belli ki, Keynesgil politikalar kısadö-
nemde olumlu bir etki yapmış ama..
kalıcı bir canlanma yaratmamış. Ja-
pon ekonomisinde gerçek değer, is-
dihdam ve talep yaratacak yatınm-
lar gerekli.
ABD entelijans analistlerine göre,
önümüzdeki dönemde Japonya, kri-
zi aşmak için milliyetçi çözümlere, as-
keri yatırımlara önem verecek. öyley-
se, Japonya'da militarizmin canlanma-
sının ekonomik gerekçeleri/zorunluluk-
ları da oluşuyor. Ne dersiniz, "o ma-
kale" için malzeme toplamaya baş-
layalım mı?
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Faşizm Taroşması
Özgürlüklerin sınırlı olduğu ortamlarda düşünsel
gelişme olmaz, yalnızca düşünce kısıriıklan üretilir.
Kısırfık doğurgan olur mu? Oluyor işte, kısır düşün-
ce ortamı ilkellik üretiyor. Son günlerdeki siyasal
suçlamalar, doğurgan kısırlığın ders kitaplanna gi-
rebilecek eşsiz örnekleridir. Bir FP üst yöneticisi,
MHP'yi faşist; buna yanıt veren bir MHP üst yöne-
ticisi de FP'yi Marksist olmakla suçladı.
••*•
Türkiye, 12 Mart 1971 askeri darbesiyle özgürlük-
çü anayasadan uzaklaşma sürecine sokuldu; buna-
lımlarla dolu bu gidişe, 12 Eylül darbesi, faşizan
özellikfer taşıyan bir anayasa ve buna bağlı uygula-
malar son noktayı koydu. Aradan 20 yıl geçti. Bu 20
yıllık sürede, demokratikleşme yönünde hangi so-
mut adımlar atıldı? 12 Eylül rejiminin besleyip bü-
yüttüğü siyasal örgütlerin, böyle bir ortamda, birbir-
lerini suçlamalan, tam anlamıyla içi boş bir tencere
dibin kara tutumudur.
•••
Ekonomik, toplumsal ve siyasal bunalımlann ço-
cuğu olan faşizm, özünde, bir devletin, ırkın ya da
ulusun üstünlüğünü öne sürer. Üstünlük, kimi zaman
inanç ya da dinler dünyasına da taşınır. Faşizmde,
lider belirieyicidir; eşitlik ilkesinin, yani tüm insanlar
eşit doğar anlayışının yeri yoktur. Değişik ırklar gibi
kadın^erkek eşitliği de geçerii değildir; astlık-üstlük
esastır. Bireyin, özgür iradesi yok sayılır; kurallara ve
emirlere eksiksiz uyması, verilen göreve kendini ada-
ması gerekir. Birey, kendisine verilen hiçbir emri ya
da komutu sorgulayamaz, giderek tartışamaz. Fa-
şizmde, körü körüne bağımlılık esastır. Böyle ortam-
larda insan yaratıcılığına tanınan olanaklar çok sı-
nırlıdır; beyınler, kaskatı bir emreuyum sürecine so-
kulur kitlelerden düşünmeleri değil eylem yapma-
lan istenir. Yukandan, önderden gelen emre uyma-
mak hainliktir; hainliğe verilecek cezanın son kerte-
si de bellidir: Ölüm.
Faşizmin niteliği, bir "düşman" ile savaşmayı ge-
rektirir. Savaşmak için bir düşman olmalıdır; düşman
yoksa önder ve yakın çevresi tarafından yaratılır.
Düşman yaratmada, korku, araç olarak kullanılır; bu
nedenle de faşizm, korkuya dayanır. Düşman, yeri-
ne göre komünizm olur; yerine göre başka din ya da
mezhepten olan kâfırier olur; yerine göre Yahudiler
gibi bir azınlık kesimi olur; ya da neolduğu belirsiz,
iç ve dış yıkıcı güçler olur. Faşizmin pekiştirildiği or-
tamlarda, ömeğin eşcinseller, mini etekliler, oruçtut-
mayanlar vb. düşman sayılır; saldınya uğrar. Faşizm,
savaşçı özelliğiyle kolayca teröre yol açar; şiddet ve
kan kokar.
•••
Açıktır ki böyle bir anlayışta özgüriükçü demok-
rasiye yer yoktur. örgüt içi demokrasi işlemez. In-
sanüstü sayılan liderya da mücahit (savaşçı) son ka-
ran verir; "o, ne diyorsa o" kuralı geçerlidir. Faşiz-
min baskıcı düzenine ulaşılması için, kural ve ilke ta-
nımadan heryol veyöntem kullanılabilir; hatta "de-
mokrasi biraraçtır"; baskı düzeni nasıl olsa gelecek-
tir, karar verilmesı gereken bu gelişin "kanlı mı yok-
sa kansız mı" olacağıdır. Lidere rakip adaya oy ve-
receklerin cehennemde yanacağı öne sürülür; izin-
siz cumhurbaşkanı adayı olanlara da, kendileri ba-
kan bile olsalar, töresel ya da terörsel yollaria engel
olunur. . •*'-'
•••
Niteliği gereği faşizm, geçmişe dönüktür. Eski gü-
zel günlerin, mutlu dönemlerin özlemini vurgular. O
dönemlerdeki savaş başanlan; kurulan imparator-
luklar; sahip olunan toprak büyüklüğü vb. göklere
çıkanlır. Faşizm, yayılmacıdır. Gerçekte vurgulan-
mak istenen, kapitalizm öncesi dönemin toplum ya-
pısı ve toprak mülkiyeti anlayışıdır. 0 anlayışta üre-
tici, toprağa bağlıdır; doğa üstü güçler kişinin top-
lumdaki yerıni ve geleceğinı belirter; kişinin yapaca-
ğı, birilerinin çızdığı kaderine razı olmak, yani yuka-
ndan verilecek emirlere uymaktır. Özetle, faşizm, nit-
eliği gereği yasakçıdır. Zamanla bu yasaklar kurîım-
laşır; toplumun iliklerine işler; birikimli olarak gelişir
ve bugün ülkemizde olduğu gibi kalıcılaşır.
* • *
Faşizmin, en önemli etki alanlanndan biri de emek-
sermaye ilişkisidir. Faşizm, gerçek toplumsal çeliş-
kiyi, emek-sermaye çelişkisini yok sayar; gündem
dışına iter; bu itişın aracıdır. Emekçiler kendi çıkar-
lannı savunmaktan uzaklaştınlır; bağımlı kılınır. Bu ne-
denle de sermayenin en acımasız vurucu gücü sa-
yılır.
• • •
Başlıca özelliklerine kısaca değinilen faşizm, Bi-
rinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da yaygınlık
kazandı, İkinci Dûnya Savaşı ile de yıkıma uğradı.
Bu durum, son Avusturya ömeğinde olduğu gibi ye-
niden hortlatılmayacağı anlamına gelmiyor. Bu ara-
da, FP sözcüsü, açıklamasında 1940'lann CHP'si-
ni faşistlikle suçlamış; Yunus Emre'nin dediği gibi,
kişi, önce kendini bilmeli. Diğer yönden, FP ile uzak-
tan-yakından bir bağı kurulamayacak olan Mark-
sizm ise her yıl bu konuda yazılan yüzlerce kitap ve
makale ile, ekonomik, siyasal ve toplumsal konular-
da yeni yorum ve açılımlara kaynaklık ediyor.
• • •
Türkiye demokratikleşmeli. Bu yöndeki çabalann
en önemli ayaklanndan biri faşizm tartışması olma-
lı; çünkü faşizmin gerçek yüzü sergilenmedikçe de-
mokrasiye doğru yol alınması; özgüriükçü düşünce-
nin toplumun tüm genlerinde egemen kılınması çok
güç olacaktır. Türkye, çağdaş demokrasiye ulaşmak
istiyorsa demokrasinin baş düşmanı olan faşizmi
çok iyi tanımalıdır.
e-posta: yakupSmetu.edu.tr
Baz istasyonlan
devleti böldü
ANKARA (ANKA)-
Halkın büyûk tepkisini
çeken cep telefonlan baz
istasyonlan UlaşannaBa-
kanlığı ile Çevre Bakan-
lığı'nı karşı karşıya ge-
tirdi. Ulaştırma Bakanı
Enis Öksüz, tçişlen Ba-
kanlığı ile Turkcell \eTel-
sim'den. Çevre Bakanlı-
ğı'nın baz istasyorJany-
la ilgili genelgesine uyul-
mamasını ıstedi.
GSMmobiltelefon sis-
temi baz ıstasyonlan kur-
ma ve kullanma izin. yet-
ki ve sorumlulu|unun
Ulaştırma Bakanlığı'nda
olduğunu vurgulayan Ök-
süz, cep telefonu baz is-
tasyonu kurma, test ve öl-
çümlerinin yapıhnası ile
çalıştınlması konusunda
bir yönetmelik hazırla-
makta olduklannı bildir-
di. Çevre Bakanhğı'nın
genelgesine uyulmaması-
nı isteyen Öksüz, ^önet-
mefiğm yflrürlüğe gjrece-
ği tarihe kadar ÇevreBa-
kanhğı'nın genelgesinde
betirtflenuygulamalannın
durdurulması" talebinde
bulundu.