20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-17 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kadın kuruluşlan, Medeni Yasa'da yapılacak değişikliğe karşı çıkan milletvekillerine tepkili 4 MHP kadın gerçeğiııi bflmiyor' ASUMAN ABAaOĞLU İZMİR - Kadın kuruluşlan, Mede- tıi Yasa tasansının "erkegin aik reis- Hgi"ni kaldırmasına karşı çıkan MHP'ye tepki gösterdi. Tasannın ya- salaşması konusunda kararlı oldukla- rını bildiren kadın kuruluşlan temsil- cileri, "Millervekillerinin ne kadar çağdaş olduğunu göreceğjz" dedıler. • 'Ailenin reisi erkektir" demenin çağdaş bir söylem olmadığını belirten kadın kuruluşlan, tasanya karşı çıkan MHP'lileri "Tasanyı incelemiyorlar, okumuyorlar. Türkiye'de kadın gerçeğini bilmeyenler ancak bu tasanya karşı gelebilir" diye eleştirdi. masının yalnızca kocanuı görevi ol- masını kaldınyor. Tasan aynı zaman- da evlilik yaşını, kadın erkek aynmı gözetmeksizin 17 yaşın bitiriltnesi olarak kabul ediyor. MHP'li millet- Medeni Yasa'da değişikTik yapan tasan, evlilikte edinilmiş mallann eşit paylaşımını, evlilik birliğinin ortak temsilini, yerleşim yerinin ortak belir- lenmesini getirirken, kadının çalışma- sı için kocasmdan izin alma zorunlu- lugunu, erkegin ailenin reisi olması- nı ve ailenin ihtiyaçlannın karşılan- vekilleri, özellikle aile reisliği kavra- mını ortadan kaldıran ve edinilmiş mallann ortakpaylaşımını getiren hü- kümleri nedeniyle "ailebütünlüğünü bozacağı ve para evöiklerine yoJ aça- cağı gerekçesiyle'' tasanya karşı çıkı- yor. Kadın kuruluşlan, daha önce de Medeni Yasa'da değişiklikyapan dört tasannın yasalaşmaması ve "kadük" kalması nedeniyle uzun sûredir ortak- laşa düzenledikleri toplantılar ve im- za kampanyalanyla baskı grubu oluş- turmaya ve Meclıs'e seslerini duyur- maya çalışıyorlar. Kadın Haklannı Koruma Derneği îzmir Şubesi Başkanı ve Türkiye Ka- dın Demekleri Federasyonu Ege Böl- ge Temsilcisi Engin Demir, tasannın yasalaşması amacıyla kadın dernekle- ri ve gönüllü kuruluşlann ortak düzen- ledikleri imza kampanyası çerçevesın- de sadece Izmir'den 10 bin imza top- landığını ve toplanan imzalann 8 Ha- ziran tarihinde Meclıs Başkanı'na tes- lnn edildiğini söyledi. Demir, tasan- _njn_MHP!nin engeljyle karşılaşmasiTi- dan üzüntü duyduklannı belirrti. Geli- şen toplumda eşitlik kavramı ûzerine kunılu biraile sistemi olduguna dıkkat çeken Demir, "Reis erkektir" demenin çağdaş bir söylem olmadığını ve bir anlam ifade etmediğini savundu. De- mir, "Her aikde yazıh oba da oimasa da eşkrin karşılıkh birbirinesaygısı bu- hınmahdır" diyerek sözlerini şöyle sûrdürdü: «Erkek miUerveküleri endi- şe etmesinJer, değişen bir şey olmays- caknr,ama yasada budeğçfldiğm deya- pılması gerekir." Türk Kadınlar Birliği Îzmir Şubesi Başkanı Şermin Akman, tasanya yö- nelik MHP'lilerin eleştirilerini şöyle yanıtladı: "Tasanyı incelemiyorİar, okamnyorfar. Türkiye'de kadm ger- çeğmi bflmeyenler ancak bu tasanya karşı gelebilir. Aile reisliği de aynı şe- kilde; arnk Osmanh döneminde deği- Kz. Kadınlar çahşıyortar ve birçok ai- lede evin geçünini sağlayan kadınlar. Niçin aile reisliği erkeğin olsun, evin içinde retsBkdiyebir şey olamazzaten, her şey müşterek." GÜNDE 100 ÇOCUK HASTANEYE KALDIRILIYOR G.Doğu'da bebek ölümleri arttıDİYARRAKIR (Cumhuriyet Böroso) -özellikle Doğu ve Güneydoğu Anado- lu bölgelerinde yeni doğan bebeklerin kundaklanmasırun, sıcak havalarda be- bek ölümlerinde artışa neden olduğu bil- dirildı. Günde ortalama 100 bebeğin, kundaklama nedeniyle meydana gelen sıvı kaybmdan dolayı hastaneye kaldınldığı öğremldi. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yüzyıllardan bu yana yeni doğan bebelderi kundaklama geleneği- nin, aşın sıcaklann ya- şandığı bugünlerde be- bek ölümlerinin artmasına yol açtığı bil- dirildi. Güneydoğu Sağlık Tesisleri Ttp Merkezi Başhekimi Ruh ve Sinir Hasta- hklan Uzmam Psikiyatrist Ayhan Gu- ler, hava sıcakhğının mevsim normalle- ri üzerinde seyretmesi nedeniyle yaşlıla- nn ve çocuklann bedensel ve ruhsal yön- den etkilendiklerini söyledi. özellikle • Yenidoğan bebekleri kundaklama geleneğinin, aşın sıcaklann yaşandığı bugünlerde bebek ölümlerinin artmasına yol açtığı büdirildi. yaşlılarda, nefes darlığı, tansiyon yüksel- mesi gibi vakalann sıklıkla görüldüğü- nü ifade eden Güler, şöyle konuştu: "Srvı kaybı nedeniyle ani ölümlermey- dana geüyor. Yöremizde yaygm olan be- bek kundaklanması nedeniyle özellikle sıfir yaş grubu çocuklarda aşın sıvı kay- bı oluyor. Kundak nede- niyle meydana gelen sıvı kaybı çoğu kez bebeklerin öhlmûne yol açıyor. Gûn- de ortalama 100 çocuk kundak nedeniyle oraşan sıvı kaybmdan dolayı has- tanelere yaûnhyor." Aşın sıcaklann insan- lann ruh dünyasını tahrip ettiğini belirten Güler, yaz aylannda ci- nayet ve kavga gibi durumlann sıkça ya- şandığına dikkat çekti. Bu dunımun aşı- n sıcaklardan kaynaklandığım ifade e- den Güler, "Aşın scak insanlarda çabuk sinirlenme, sıkuıü, karamsarnk, hayann anlamsız olduğunu düşünme ve zaman zaman intihara bfle varabilryor" dedi. YAKILAN LOKANTA ÎÇİN KEŞÎF BtLE YAPILMADI Köye geri dönüş için güvenlik sağlanamadı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bûrosu) - Diyarbakır'ın Lice ılçesı yolu üzenn- deki lokantasımn 1994 yılmda PKK'li- ler tarafindan yakıldığım belirten Abmet Gûl'ün, lokantasmm onanmı ve köye ge- ri dönmek için maddi yardım isteği, Li- ce Kaymakamlığı 'nca "güvenük ve mad- di imkânlann losıtlı olmas" nedeniyle gen çevnldı. Lokantadaki zarann tespi- ti için mahkemeye gerekli keşif bedeli- nin gönderildiği halde, mahkemenin gü- venlik gerekçesiyle bu tespiti yapmadı- ğını öne süren Gül, tHD'ye başvurdu ve konuyu Avrupa tnsan Haklan Mahke- mesi'ne de götüreceğini bildirdi. PKK'nin kuruluş kongresini yaptığı Fis Ovası'nda bulunan lokantasmı işlet- Sağlık skandalı Boş oksijen tiipüyle sevky ölümeyol açtı ELAZIĞ (Cumhuriyet) -Tunceli'dc 15 gûn ön- ce şofben gazından zehirlenen ve yetersiz oksijen tüpü eşliğinde bir hizmetlinin kullandığı ambu- lansla Elazığ'a sevk edilen 19 yaşuıdaki üniversi- te öğrencisi Yüksd Kayan, yaşammı yirirdi. Olay- da ihmali olduğu gerekçesiyie Tunceli SSK Baş- hekimi Sadık Cesur görevden alındı. 2 Temmuz günü sofbenden zehirlenerek Tunce- li SSK Hastanesi'ne kaldınlan, buradan Elazağ"a sevk edilen Yüksel Kayan'ı, Tunceli SSK Hasta- nesi Başhekimi Sadık Cesur'untüm uyanlara kar- şın yan dolu oksijen tüpüyle yola çıkardığı iddia edildi. Ambulansın, şofor olmadığı için bir hiz- metli tarafindan kullanılmasmın ise yolun çok uzun sürmesine neden olduğu ileri sürüldü. Ela- zığ Devlet Hastanesi doktorlan, Kayan'ın, Ela- zığ'a gelirken Kovancdaryakınlannda oksijen tû- punün bitmesi ile geri kalan 70 kilometrelik yolu oksijensiz geçirmesi nedeniylebitkiseî hayata gir- diğini ifade ettiler. Doktorlar, eğer oksijensiz kal- masaydı Yüksel Kayan'ın yaşamsal fonksiyonla- nnm normale dönebileceğıni savundular. 19 ya- ştndaki üniversite öğrencisi Yüksel Kayan dün ya- şammı yitirdi. Olayın ardından Tunceli Valisi MehmetAHTfir- ker, sorumlular hakkında soruşturma başlatırken Tunceli SSK Hastanesi Başhekimi Sadık Cesur'u da olayda ihmali olduğu gerekçesiyle görevden al- dı. Tunceli SSK Hastanesi çahşanlan, eski Başhe- kim Sadık Cesur'u birçok doktor, hemşire ve hiz- metliyi Elazığ SSK Hastanesi'ne geçici görevle göndererek Tunceli'ye doktor, hemşire ve hizmet- li sıkınüsı yaşatmakla suçladılar. mek ve köyüne geri dönmek için Lice Kaymakamlığı'na başvuran Ahmet Gül, dilekçesinde olayı şöyle anlattı: "Diyarbakır ih' Lice karayohı üzerinde FlsOvasımevldindebulunan kıraatfaane ve lokantam 13 Ocak 1994 günü gece sa- at 23.00 aralannda uzun menziDi süah- larla taranarak, aynca içerisine de ben- zin dökülerek yalalmışnr. Bina icerisin- de bulunan büyük yemek dolabı, 2 adet Duzdabı, 1 adet televizyon, 1 adet radyo, 1 adet teyp, 24 adet yemek masası, 118 adet sandahe, 1 adet semaver, 1 adet fr- nn ocağı ve sayısını tespit edemedigimiz diğer malzemeler ve aynca yol cepbesine bakan alüzninyum camekân gibi mafee- melerimizin tamamı yanarak kûl haline gehniştir" Zarann tespiti için Lice Sulh Hukuk Mahkeme- si'ne başvurduğunu bildi- ren Gül, ancak "güvenlik sagianamadığT gerekçe- siyle keşfın yapılamadığı- nı anlattı. Olaym ardından Fis Ovası'ndan Diyarba- kır'a göçettiklerini beürten Gül, dilekçesinde şu ifade- lere yer verdi: "Mağduri- yetimizin göz önünde tutu- larak 65 kişilik aile efradı- mın açhk vesefîDikten kur- tulmamız için takdir edfle- cek yardmun tarafima ya- pılmasmı ve eski ikametgâ- hımıza geri dönmemize izin ve müsaade edilmesini say- gılanmızlaarzvetalepede- rim." Gül ailesinin köye geri dönüş ve lokantasındaki zarann karşılanması iste- mine karşüık Lice Kayma- kamlığı, "Güvenlik nede- niyle köye dönüşünüz bu- gün için uygun değildir. 7Â- yaret köyü Fis Ovası'nda bulunan lokantamzve içm- deki eşyalann 1994te yan- dığı kkUası ile yardım tale- biniz konusunda Kayma- kamhğımızimkânlankısrt- h okJuğundan yapılacak herhangi bir işlem yoktur" yamtım verdi. Köye geri dönüş istemi reddedilen Gül ailesi, konuyu Avrupa Insan Haklan Mahkeme- si'ne götürerek Türkiye aleyhine dava açacak. Van'a turistakutı Doğu ve Gûne>doğn Anadolu bölgelerinde güvenlik sorunu nedeniyle yıllardır gefişemeyen turizm sektörü, böigede banşuı sağbuunasıyla Mriikte canlanmaya başbuta. Doğal gûzeUiklerinin yanı nra tarihi yapılanyla da dikkat çeken Van'da bu yıhn ük 6 aymda turist sayısuun yüzde 50 oramnda armğı büdirildL Turizm tl Müdûrû özer Aslan, 1990 yıkna kadar ber yd 150 bin turistm kente geldiğini, ancak bölgedeki olumsuz şartlar nedeniyle son 10 yılda bu rakanun 8 binlere kadar düştüğûnü behrterek, "Böigede olumsuzluklann braneayle turist sayısuıda önceld yıllara oranla yüzde 50 onuunda arüş oMu. Böigede oJumlu ha\anın esmesiyle ve yabancı diplomatlann bölgeye ziyaretkriyle birnkte uzun zamandu" gefaneyen Avrupah turist bölgeye yeniden gehneye başladı" diye konuştu. Turistik hah ve kffim saoalan da turizmdeki yeni canlanmanını kendilerini . . umudandınüğuu ifadt ettiler. KAMUOYUNA DUYURU Aşağıda imzası olan kuruluşlar olarak, ciddi bir gelecek sorunu yaşamaya başlayan kentimizin ûniversitesi ile ilgili bazı gerçekleri kamuoyuna açıklamayı sorumluluğu- muzun gereği sayıyoruz. Yaklaşık yirmi yıldrr uygulanan YÖK politikalan, özellikle Anadolu üniversitelerini ağır bir bunaluna sürûklemiştir. Bunalımın en temel belirleyicisi, siyasal tercihlerin akademik kriterlerin önüne geçüilmesidir. YÖK yasasının tanıdığı sınırsız yetkilerin kullanılmasıyla belirli bir siyasal eğilimi temsil eden öğretim üyelerinin sayısuıuı art- tınlması hem üniversiteyi üniversite yapan akademik değerlerin tûkenmesine yol aç- makta hem de bir sonraki seçimde o siyasal eğilime sahip çıkan adayuı oy çoğunluğu- nu elde etmesinin güvencesini oluşturmaktadu 1 . Bu noktadan bakılrnca, ûniversiteleri- mizin yaşadığı krizin, formel bir yaklaşrmla ve tek bir ilkenin öne çıkanlmasıyla çö- zümlenemeyecek kadar karmaşık olduğu görülmektedir. Erzurum Atatürk Ûniversite- si ve Malatya Inönü Ûniversitesi öğretim üyelerinin liste başı yaptığı adaylan 'gericilik söylentileri', îzmir Dokuz Eylül Ûniversitesi öğretim üyelerinin liste başı yaptığı adaylan ise 'huzursuzluk yarattıkları' gerekçesiyle liste dışı bırakan YÖK, kentimiz üniversitesindeki seçimde en yüksek oyu alan Prof. Dr. Osman Çakır'ın lis- tedeki yerini koruyarak Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde yakrndan tanık olduğumuz siyasal kadrolaşmayı ve huzursuzluğu, kişisel ve belki de politik kaygılarla gizlemeye çalışmaktadu-. Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde Atatürkçü ve laik Cumhuriyet'ten ya- na kadrolann yönetimde olduğu yanılsaması, sadece türbanlı öğrencilerin derslere alınmaması uygulamasına dayanmaktadu-. Bir üniversiteyi ele alırken, YÖK'ün açık- ça duyarlı olduğu bilinen bir konuda atılmış tek bir adunı değerlendirmek, ancak yü- zeysel bir yaklaşımın sonucu olabilir ve bizi yanılgıya sürükleyebilir. Oysa gerçek, Ondokuz Mayıs Ûniversitesi'nin, kurulmuş olduğu kentin ulaştığı top- lumsal düzeyin çok gerisine düşmüş olmasıdn-. Samsun kenti, ders saatlerinin namaz vakitlerine göre düzenlendiği, öğrenci yurtlannda belli bir siyasal görüşün açık tem- silcilerinin kontrolünün sürdüğü, yauuzca siyasal referanslarla öğretim üyesi alan, ev- rensel üniversite ölçütlerinin dışma düşmüş, çağdışı bir üniversiteye layık değildir. Sa- yın Cumhurbaşkanı'nm vereceği kritik karann kentimizin üniversitesinin geleceğini olumlu yönde etkilemesini diler, kamuoyuna saygıyla duyururuz. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞt SAMSUN ŞUBESİ, BÎRLEŞtK TAŞIMACILIK SENDİKASI SAMSUN ŞUBESÎ, BtYOLOGLAR DERNEĞİ SAMSUN ŞUBESİ, BÜRO EMEKÇİLERİ SENDİKASI SAMSUN ŞUBESİ, ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ SAMSUN ŞUBESİ, EĞİTİM-SEN SAMSUN ŞUBESİ, ELEKTRİK MÜHENDİSLERİODASI SAMSUN ŞUBESİ, ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI MERKEZ ONUR KURULU, ENERJİYAPI-YOL SEN SAMSUN ŞUBESİ, JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI SAMSUN İL TEMSİLCİLİĞ1, MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI SAMSUN İL TEMSİLCİLİĞ1, PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ SAMSUN ŞUBESİ, SAĞLIK EMEKÇİLERİ SENDİKASI SAMSUN ŞUBESİ, SAMSUN 6. BÖLGE ECZACI ODASI, SAMSUN-SİNOP TABİP ODASI, TARIM GIDA SEN SAMSUN ŞUBESİ, TÜKETİCİYİ KORUMA DERNEĞİ SAMSUN ŞUBESİ,TÜM BEL-SEN SAMSUN ŞUBESİ, TÜM ÖĞRETİM ÜYELERİ DERNEĞt (TÜMÖD), TÜM SOSYAL SEN SAMSUN ŞUBESİ, TÜRK KADBVLARI BİRLİĞİ SAMSUN ŞUBESİ, ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI SAMSUN ŞUBESİ AYDINLANMA EMRE KOISGAR Türkiye ve Avrupa Birliği İlişkileri - 3 Kemalizm, Atatürkçülük ve Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri üzerine yazdığım iki yazı tahminimin üzerinde yankı uyandırdı. Bu nedenle bugün burada konuya devam etme karan aldım. Zaten Ankara'nın başanlı eski belediye başka- nı ve AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını ımzalayan dönemin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Baka- nı Murat Karayalçm da arayarakçöktJrtemitaçık- lamalar yaptı. önce kendi yazdığım "Ara Ok bugün de bize ışık tutacak" cümlesini biraz açıklayayım. Geçen haftaki yazımda Altı Ok'un "kısa yoldan bir çağdaşlaşma reçetesi olduğunu" zaten be- lirtmiştim. Alü Ok'un bugün de bize ışık tutacağını söyler- ken bu nrteliğini, yani kısa yoldan çağdaşlaş- ma reçetesi olmasını işaret edtyorum, yoksa butün "ok"lann tek tek 1930'lu yıllann anlayi- şıyla uygulanmasını değil. Şimdi gelelim Karayalçın'ın açıklamalanna. Dış politikayı büyük bir titizlikle izlemeyi sürdü- ren Karayalçm, Kemalizm, Atatürkçülük ve Avru- pa Birtiği üzerine yazdığım ikinci yazıdan sonra aradı ve beş önemli açıklama yaptı: 1) Türkiye, Gümrük Biriiği'nin karar organı olan Avrupa Biriiği'nin siyasal kurumlannda temsil edil-# miyor ama, herhangi bir anlaşmazlık halinde 1963; Ankara "Ortaklık Anlaşması'na göre" hakeme git-; me hakkı var. : Hakem ise klasik yöntemle belirteniyor: Bir bi-| zim temsilcimiz, bir AB'nin temsilcisi, bir de bu i-j ki hakemin belirieyeceği üçüncü bir kişi. | 2) Aynca Türkiye, kendi pazarındaki bir sektöre] ya da bir ürüne doğrudan zarar verebilecek uygu- 1 lamalan tek taraflı durdurma hakkına sahip. ; 3) Ama ne yaz/k kı bu ıkı hak da şimdiye kadar; hiç kullanılmamış. Karayalçm, burada "benim bü- tün uyanlanma ve ısrarlanma rağmen" diye de. ektedi. 4) Karayalçm, bugünlerdeki lüks otomobil itha- latının, Türkiye'dekı otomotiv endüstrisine doğru- dan zarar verdiği, bu nedenle de durdurulması ge- rektiği kanısında. 5) AB de veto hakkının, Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı tutumunda olduğu gibi Birliğin çalışmalannı çıkmaza soktuğu anlayışı içinde, gelecekte, siya- sal organlardaki karar alma mekanizmasını veto yetkisinin dışına çıkarıp "çoğunlukla karar al- ma 1 ' ilkesini uygulamaya sokmak istemekte. (Ta- bii o zaman birliğin bütünlüğü ne olur, o ayn bir ko- nu.) Karayalçın'ın açıklamalanndan da anlaşılacağı üzere, hükümetler, AB ile olan ilişkilerimizde yete- rince "enerjik" davranmıyoriar. Böylece "dışa ba- ğımir hale gelmemiz, aynen "Soğuk Savaş" dö- neminde olduğu gibi bugün de "bizim kendi ka- rarianmızla" oluşuyor. Tabii ne 2000'li yıllann dünyası eski dünya ne de Yirmibirinci Yüzyıl'ın Türkiyesi 1930'lu ya da 194O'lı yıllann ülkesi. AB ile olan ilişkilerimizde üç kritik sorunu çöz- memiz gerek: 1) Türkiye laik ve demokratik bir sosyal hu- kuk devleti yapısına kavuşturulmalıdır. Bu, sade- ce AB için bir hedef değıl, Atatürk'ün de işaret et- tiği "çağdaş uygarlık düzeyine" erişmek ve asıl kendi halkımızın refahı ve mutluluğu için gerekli bir amaçtır. 2) Türkiye AB'ye uye olacaksa, bu, öteki üyeler gibi tam ve eşit bir statü çerçevesinde gerçek- leştirilmelidir. 3) AB, Türkiye'ye karşı önyargılı davranmasının önemli nedenlerinden biri olan Yunanistan öğesi- ni dengeleyecek önlemler almalı ve aynca her tür- lü önyargısından kurtulmalıdır. Sonuç olarak ben, AB ile bütünleşmenin, Ke- malizmle (ya da Atatürkçülükle) çelişen bir ta- rafı olmadığını ama bu bütünleşmenin, "tam ve eşit uyelik" koşullan çerçevesinde gerçekleşme- si gerektiğini düşünüyorum. Aynca, hemen eklemeliyim: Ulus-devfet kavra- mı da, ne AB içinde son bulmuştur, ne de yakın getecekte Türkiye'de son bulacaktır. Bu açıdan da AB ile Türkiye arasında bir çelişki görmüyo- rum. Çelişki, kendi ulus-devlet yapılannı kıskanç- lıkla koruyanlann, etnık aynmcılık ve şenatçılık konulannda çifte standart kullanarak Türkiye'ye hakemlik taslamalanndadır. tnternet sitesi: wwTv.kongar.org; adres: emre@ Cumhuriyet k i t a p 1 a r ı ErdoğanAydın FATİHVEFETİH Mitler ve Gerçekler Bir bölümü dızı olarak yayımlandığmda olay olan, Istanbul'un fethı fetih mıdır, ışgal mıdır tartışmasını tünî basın kuruluşlannda başlatan iatap. Asırlar bo>u kurgulanan söylencenin yıfalışı Resmı taniçıliğe tutulan bir ışıldak. p Oımhuriyet Ç ^ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 ^ kitap kulübü (34334Cağaloğlu-lstanbul Tel (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle