20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2000 PAZAR v-^». O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] OKTAY AKBAL 'Sevinç Uzak Bir Diif "Kamp. Kalabalık. Tanıdık, hiçdenecekdenli. Hüzün- lü varsıllığımız. Kuyruktayım, yiyecek bekliyorum. Insan- lâritişe kakışa. Kızılay'da çalışanlariyiyürekli, şen, hoş fnsanlar. 'Vay be, aralannda Türkçeyi bilenler de varmış' deniliyor. Biri önemli birsoruda bulunuyor: 'Yarınlarda eskisi gibi olabilecek misiniz?' 'Evet vardık, ama gele- eekten kuşkuluyum1 diyorum. 'Kader' deniyor." <• Kader, yazgı, alınyazısı, ne dersen de? Kosova göç- fftenleri, Prizren'den, Priştine'den vb. gelenler... Arna- vutJar, Türkler... Korkunç bir yangından kaçıp kurtulabi- tenter. Içlerinde bir de şair var, bir Türk şaı'ri, bir gazete- Aklımızın Barajlan.. PlDf. Dr. GÜnkut AKIN ÎTÜMimarhk Fakültesi Z amana karşı yanşarak yapı- lan Zeugma kazılan, Türki- ye'de hiç ahşık olmadığı- mız bir şekilde, arkeolojiyi kamuoyunun gûndemine ta- şıdı. Aslında Zeugma gör- kemli bir simge sadece. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinin içinden geçen Fırat'ın havzasında, elbette yüzlerce arkeolojik alan bulunmaktadır. Oysa bunlardan sadece beş altısında kurtarma kazısı yapılabiliyor. Adı stiimte, kıırta al işletmeyi ûstlenmiştir. 15 yıl sonra kamu- ya devredilecek olan barajın lcurulu gücü 672 MV, bunun yıllık enerji üretimi açısın- dan karşılığı 2.5 milyar kilovat/saattir. Bu verilere bakarak Birecik Barajı'nın küçûk ölçekli olduğu söylenebilir. Bu yıla ait tah- minlere göre yıllık tûketimin yaklaşık elli- de birini karşılayacak, örneğin resmi veri- lere göre yüzde 21.8 olan, ancak yüzde 25- 30 arasmda degiştiği öne sürülen şebeke- deki kayıp-kaçak oranının ancak onda biri 3Ü3 ılabilecekti ı-fe Enerji gibi Tûrkiye'nin kültür açığı da bir gerçektir. Ne var ki "enerji açığı" söylemi- ni dillerinden düşünneyenlerin, "kültür açığı" kavramının ne anlama gelebileceği üzerine hiçbir fikirleri yoktur. Bunun ne- deni de çok basit: Enerji ölçülebilir ve he- saplanabiiir. Barajın maliyeti, ne kadar su rutacağı, ne kadar enerji üreteceği ve ne ka- darparakazandıracağı hesaplanabilir. An- cak költûrön değerini ölçmekiçin bu tür sa- yısal veriler yoktur. Ölçülemeven şeyi gör- memekise teknoloji fetişizminin kolayca sa- pabfleceği çıkmaz sokaldardan biridir. Bu nedonteHalfcti'nin hor biribircr mimari bas- PENCERE Bize Benzeyip Bizden Olmayan... Kurt, yavrulanna dünyayı tanttıyordu, koyun sü- rüsünü gösterdi: - Buntarbizim besin kaynağımız.. Çobanı gösterdi: - Bu yaratığa insan denir, sakın yaklaşayım de- meyin; dûşmanımızdır o!... Çoban köpeği havlayarak koyunlara yol göste- riyordu, kurt yavrusu şaşırdı: - Peki, bu kim?.. Bize çok benziyor, ama, insan ona bir şey yapmıyor. Knrt hlr ah rçkti- ' 0 da çoluk çocuğuyla kaçmış... Ülkesinden yine ül- 'pesine!.. Otuzyıl önce'Cumhuriyet'te çalışmıştı. Herke- îsin dostuydu. Yıllarca Priştine'de yaşadı; yazılar, kitap- lar, şiirler.. derken kıyamet koptu. Kanlı saldınlar, yıkım- •*^r. Hele Türk isen ölümlerden ölüm begen!.. ""' Priştine'deyken günlüğüne şöyle yazmış: "Ben yaşı- ' yorum olgulan. Sizin de onlan paylaşmanızda yarargö- rüyorum. Insanlık adına. Şimdilik bağnnda sellerkopu- yor. Ne yazık. Banş özlemiyle duyusu şaşkın şapşal... THer şey altüst oldu, bundan sonra hep kötü şeyler gö- receğiz.' Evet, bizim burada insan bu duyguyla haşır Ifeşir." e Kırklareli göçmen kampının kalabalığında bir şair... derken dostlar tanıyor onu... Başbakan şair Bülent £cevrt tanıyor. Yıllar ötesindeki dostlukla Mercan'ı An- kara'ya getiriyor. Birçeşit huzur, mutluluk... Dostça yak- Jaşımlann verdiği umut... 'Sevinç Uzak Bir Düştü' (Orjin Yayını). Kitabında Priş- "fane'deyken, sonra Kırklareli kampındayken defterine Vazdıklan... Bir şair şiirlerle duyurur kendini, acısını, se- 'yincini. Hem bu kaçıncı kitabı? 'Aynam', 'Uzatılan Ya- $am', 'Aynlık Aynası', 'Dayler Dayler', Akyüzün Sim- geleri', HüzneSoyunmak' vb... Sonra öyküler, roman- : 1ar, çocuk kitaplan, çeviriler... En önemlisi de Türk dili- '*ıin böyle kifk yıldır Makedonya'da, Kosova'da öncüle- linde biri oluşu... "Bakarsın I Bakarsın I Bakarsın I öl- imediğine şaşarsın." D Bir yaşamdan başka bir yaşama, bir düzene... Mer- can, bir daha gitmeyecek mi ülkesine, o çok sevdiği Priz- jfen'e. Nasıl gitsin? Oysa gitmeliydi, Tûrkiye'nin bir kül- -İür görevlisi olarak... Bir yazımda önermiştim. Askerte- rjrimiz orada, geçmişimiz orada.. Halk, Türk bayrağını ' görünce ağlıyor sevincinden... Öyleyse niye Priştine'de bir Türk kültür evi açmamalı! Kültür Bakanlığı'nın bir gö- revi değil mi bu? Böyle bir görevi niye Hasan Mercan'a vermemeli?.. Niye Mercan gibi o yöreleri bilen, o dille- ri, o insanlan bilen bir sanat adamını kültür elçisi yap- mamalı? 'Sevinç Uzak Bir Düştü' diyor... Ama yakınlaş- sa da düşler, sonunda, düş olarak kalıri Düşler uçar gi- der. Geriye gerçek kalır. Katı bir gerçek! Kökünden kop- manın acısı... Göçmenlik bir tutkudur, çıkmaz kişinin içinden. Hele şairsen, sanatçıysan; çocukluğunun, genç- Kğinin evleri, sokaklan, kırian senden kopartılırsa yara- bcıJığın da etkilenir ister istemez... "Çoluk çocuk, bir tor- ba eşya, para pulsuz yolculuk. Göç? Anında! Beş yüz ytllık ocağımızdan ana ülkeye. Aynı tarih duygusuyla... Gitmelisin. Gitmezsen ölürsün pisi pisine..." Hoşgeldin. Hoş gitmelisin kendi insanlanna, kendi şi- hine... Bir kültür, bir sanat öncüsükişiliğiyle... Aha/Gü- " lÛmsüyorsana I ölümden kurtulan I Yavru bulutçuk gö- rûyor musun / Üşüme ha I Bize gelmez korkuyu I Ağ- "fema aman I Üzme utkuyu I Hadi gel I Savaşı lanetle- yen uçurtmayt I Uçuralım sabaha I Biz vanz I Varolacağa" diyerek. kaçırmaya benzer. Üç beş parça eşyayı kur- tannz, ama onlann içinde anlam bulduğu ev artık yoktur. Anadolu gibi yoğun bir geçmişe sahip olan topraklarda, tarihin asıl taşıyıcısı olan doğadır. Oysa bugün birbiri ardma yapılan barajlarla doğaya ağır bir müdahalede bulunulduğunu, topoğrafya değişirken tarihin silindiğini düşünmeye başlamadık bile. Keban, Karakaya, Ata- türk, Birecik ve Karkamış barajlanyla, Eğin'den Suriye suıınna kadar, Fu^t'jn öz- gün topoğrafyasuıın korunduğu yalnızca birkaç kilometrelik bir koyak (vadi) kala- cak. Aslında yok olan Fırat'tır. Tûrkiye'de arkeolojik kayıplar, en azm- dan kültür çevrelerine ilişkin duyarhlığı daha kolay harekete geçirebilmektedir. Ze- ugma gündeme gelmeden önce, az da olsa ilgi uyandıran Halfeli'yi unuttuk bile, Fı- rat'ın kıyısındaki o sapa kenti. Onun sular altında kalmasıyla, Anadolu'da kentsel bü- tünlüğünü hâlâ koruyan son birkaç yerleş- meden biri daha yok olacak. Bu hiç de sı- radan bir olay degildir. Halfeti'nin yitiril- mesi, yok etmenin en sapa yerlere kadar ula- şabildiğini ve sıfıra doğru hızla yaklaşıldı- ğmı göstermektedir. Birecik Barajı Birecik Barajı, uluslararası sermayeyle, yap-işlet-devret modelıne göre gerçekleş- tirilen ilk barajdır. 9 köy tamamen, 3 köy ile Halfeti ilçe merkezi kısmen ve 29 kö- yün ise tanm arazılen sular altında kalacak; ekonomik faaliyet alanmı yitiren bu son grup ile birlikte 32 bin kişi yaşam koşulla- nnı değiştirmek zorunda olacak ve bunlar- dan yalnız 6 bin 500 kişi devlet eliyle ye- niden yerleştirilecektir. Geriye kalan ve ta- nm arazisi yok olan 25 bin 500 kişinin bü- yük bir bölümünün de göçe zorlanacağını düşünmek mümkün. Su altında kalacak taşuunazlann kamu- laştınlması için devlet 30 trilyonluk bir büt- çe ayırmış ve aynca yeuiden yerleştirilen- lerin (ıskân edilenlerin) konutlan da kamu tarafından fınanse edilmiştir. Dört yaban-/ cı ve iki Türk ortaktan oluşan Birecik AŞ Konsorsiyumu ise proje yapımı, inşaat ve lindiği gibi Fırat havzasındaki barajlar uzun süredir düşük su seviyeleri ile çahşmakta- du". Geçen yılki verilere göre Atatarük Ba- rajı'nda 8.5 milyar mekreküp su eksiği var- dır. Birecik Barajı 1.2 milyar metreküplük su tutma kapasitesiyle, bu eksiğin ancak yedide birini giderebilecektir. Barajın ve- rimliliği açısından burada yapılan tartışma gereksiz görülebilir. Barajı yapan ve işle- tecek olan yatınmcılar elbette kendi açıla- nndanfizibilitehesaplannı yapmışlardır. An- cak Fırat'ı, yaklaşık yüz kilometre uzunlu- ğundaki en son bölümünü kamulaştırarak ve hiçbir demokratik ülkede görülmeyen bir tutumla 30 bin insanını toprağından süre- rek, uluslararası yatınmcılara sunan kamu açısından elde edilecek enerji kazancı az- dır. Aölan taş ürkütülen kurfoağaya değme- yecektir. Aynca sormak gerekir: Bu yüz kilomet- relik verimli koyak boyunca yapılan bahçe tanmında her yıl elde edilen ürünün mad- di değeri hesaplanıp, barajın üreteceği ener- jinin değeriyle karşılaştınldı mı? Koyakta kaç yüz bin fıstık ağacı var. Tamamı dev- let tararından karşılanan 30 trilyonluk ka- mulaştırmanın ve 6.500 kişi için yapılan ko- nutlann bedeli, koyaktaki tanrm geliştir- mek ve ürünü değerlendirmek için harcan- saydı, sonuç ne olurdu? Kamu neyin fizi- bilitesini yaptı burada? Barajın ömrü nedir? Uzun vadede yapılacak tanmsal üretimin yanında, çok daha düşük bir değer ürete- ceğine göre, bu barajın yapım karan alınır- ken, hangi ölçüt (kriter) geçerli oldu? Amaca dönüşen teknoloji: Tûrkiye'nin enerji açığı bir gerçek. Ülkemizde kişi ba- şma yıllık enerji tüketimi gelişmiş ülkele- re oranla oldukça düşüktür. Ülkemiz, önün- de sonunda enerji dışalımına bağımlı ola- cak ya da doğayla banşık, seçenek enerji- leri araştırnıak zorunda kalacaktır. Bu du- rumda yapılması gereken, içinden su sızan her koyağı baraj gölüne dönüştürmek ye- rine bir an önce Tûrkiye'nin artık alarm veren doğal-kültürel değerlerini ve insan hak- lannı göz ardı etmeyen, gerçekçi ve uzun vadeli enerji politikalan oluşturmaktır. yaprt olan taş konaklanna kamulaşünna bedeli biçmekiçin GAPidaresinin önerebil- diği tek ölçüt mutfaklardaki fayanslardır. Fa- yanslar saydabilir. Türkiye'de teknoloji hiçbir karşıthkla dengelenmeyen bir ha>Tanlık nesnesidir. Özellikle 1950 sonrasında o artık bir araç değü, kendi başına bir amaçrır. Amaç ile ara- cuı birbirini olumladığı bu pragmatik zih- niyet, aklın baraj ıdır ve sanıyorum artık onun Türkiye'in önündeki en büyük engel olduğunu giderek daha iyi anlamaya baş- lıyoruz. Pragmatik zihniyet sorunlara tek boyut- lu bakar, tek boyutlu sonuçlar üretir ve ya- şarrun karmaşıklığını kavrayamaz. O, kül- türü salt bir biçimsel kalıp olarak görür. Tüm kentleri, tüm caddeleri, tüm apart- man daireleri, tüm koltuk takımlan, sey- redilen tüm televizyon programlan bırbirine benzeyen bugünkü Türkiye, bu pragmatik kalkınma modelinin ürünüdür. Bu ülkede artık kimsenin kendini ait hissedebileceği hiçbir yer yoktur. Nizip ya da Çorlu fark et- mez. Tesadüfen kalmış son birkaç yapı da tanın- mayacak şekilde restore edilmekte, yerleş- melerin, sokaklann, hatta dağlann ve göl- lerin adlan sürekli değişmekte, milyonlar- ca insan göç etmekte ya da göçe zorlanmak- ta, yerinde kalmaya direnenlerin evi, tarlası baraj göllerinin baskınına uğramaktadır. Sonuç: Sanki Türkiye'de tüm sistem, tarih- sel her türlü referansı silmek için çalışmak- tadır. Oysa yer duygusu, sağlıkh bir bilinç için ön koşuldur. Kimse bu kaybı küçümsemeye kalkmasın. Türkiye, kültürü erteleyerek kalkmabileceğini sanmış, geçmişini yok ederken aslında geleceğini tehlikeye at- nğmı fark edememiştir. \fer koordinatlan kal- mamış olan bireylerden özgün bir değer üretmesini beklemek ne kadar gerçekçi olur? Türkiye hep ithal edecektir. Gerçi elektriğı satın alabilirsiniz, ancak yok et- tiğiniz tarıhsel referanslan size kimse satamaz ve dünyanın tüm elektriği, bir ör- nek kentlerdeki ağır çekim yaşamlan aydın- latamaz. Turizmde Olumlu Bir Etki E.C.A. Yrd. Doç. Dr. Funda ÖZTÜRK KERESTECİOĞLU Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarhk Bölümü Öğretim Görevlisi E.C.A., "aklı başında teknoloji"yi evinize taşıyor. Tüm urünlerinde memııunıyetinizi düşünen E.C.A., .ıkıllı ısı teknolojisini tıygun ödeme koşulları ve üstiın hizmet anlayışıyla birleştirdi. Japoııya'dci E.C.A. için üretilen kiimalar gelişmiş teknolojilerı s.ıycsınde sizinle aynı dili paylaşıyor. Dı/ilal arıza gösterme sistemi ile sorunsuz bir dünyn yaratıyor. Siz de E.C.A.'yı seçın, hayatınızı kolaylaştırın; yazlaıı LAR(X10O0Tl) E.C.A. KLIMALAR PEŞİN FİYATINA taksitle l SPUT MOOtLU» 7.O0OJ 7.3OO j 603.7SO | UO8D0 I 6O3-7ÎO I 80.300 j 62S-IOO I 7JJO0 649A10 61.700 678.700 9.000 9.500 I 655.500 j 131.100 ' 655.500 j 96.900 678.300 78.500 706.500 67.100 738.100 Rf«34 i 11.600 12.500 736.000 İ 147.200 * 736.000 108.800 761.600 88.000 792.000 75.300 838.300 M«Si Jı&ooo 19^00: uoi2Jx»j 202^00 « n i o o o 140.800 ı_04«.6oo 121.000 1089000 103.500 1.138.500 i - —• - I • I I • : 1 .• • : I2uoo2ij6ooj1.184.5ooj 236.900 1.184.500; 175.200 1.226400 141.750 1.275-750j 12U00 1.333J00 I ooo 2<9.soo 1^89.250 397.850 1.489.350 220.200 1.541-400 178.100 1.602.900 152^00 1.674.200 |PC-uoS«anıtL6oo2m.5oo I-595 75O 319.150 1.595-75O 236.000 1.652.OOO 190.900. 1.718.100 163.300 1.796.300 I lueo ıj-ooo 882.750 176.550 882.750 130400 912.800 • 105^00 1 94&600 »0.100 991.100 \ KAMPAMYASI DAHtÜNDBd BAYtLEMMtZ L M M WMS (Mi» « C U K ^ k ı b SS 39 B 6 tfn*wıw. a»ı^jjjrfiN>ş»tttCT *: •» IBL » 2 5 OMSf m W»L «1433» t » i ^ w o u ı j m a w w i a w ç > «1433»tMMirfc «**0JSa RHffiÜK <tua 3»ff» mm«ttK. Sll M 5î MtMM HJ» -HnsklU. 21» 6*9 «miH | & * •«•«! İM. 9U S ttHZ St 73 » «kİT»S?•*•*»* IM sas»13mmM»*as*T taum«M pa**»?«»KHUBM(M<*« * muvwu*ki»*VıumsMimm â k L n S t isotnmmimi»m ' 6M ttt«90 31 Z S.CK I S K atılımcı bir yaklaşım ile kımli- ğini arayan turizm yerleşmesi: Alanya. Tûıkiye'nin Egeve Ak- deniz kıyılanndaki turiznı gelişme mo- deli iocelendiğinde; merkezsel ve 1985"ten sonra yerel yönetimler tarafin- dan üretilen kararlar, yöre halkına bil- dirilmiş, sonuç olarak yerel halk, plan- lama sürecinin herhangi bir aşamasına kaülamamışsa da denetne yanüma yön- temiyle turizm yaşantısının içine gir- miştir. Böylece, yöre insanı, yöreye ge- Ien işleöne modeline ve turistin isteği- ne göre biçimlenmiştir. Istek ve sunu- mun (arz ve talebin) biçimlendirdiği ye- ni çevreler ve yaşam bicimleri yöre in- sanı taranndan istense de istenmese de var olmuştur. Merkezsel ve yerel yöne- timler tarafindan üretilen plan ve bek- lenen sonuç, istek ve sunumun biçim- lendirdiği serbest rekabetin isteklerine bırakılmışnr. Bunun doğal sonucu ola- rak oluşan çevreler ve yaşam bicimleri sorunlanyla birlikte kabul edilmiştir. Çûnkû merkezsel ve yerel yönetimlerin belirlediği turizm gefişmemodefi anb- yışı'ndan haberi olmayan. planlama sü- recinin hiçbir aşamasına katılnnı olma- mış yöre insamndan, var olan kaynak- laruı turizm amaçlı olarak büinçlt kul- lanımı ve bütün dünyanın ilgi ile bak- tığı özgün çevrelerimizin korunması bekleomektedir. Yöresi hakkında üre- tilen kararlara üretilme evresinde katıl- mamış ya da üretildikten sonra haberi olmamış yöre insamndan çevresi hak- kında bilinçli davranması beklenmek- tedır. Bu, önerilen plantn sağlıklı ola- rak uygulamaya geçmesini engelleyici bir etmendir (faktördür). Turizm nedeni ile oluşmuş çevresel sorunlann bir nedeni de yerel kitlelerin üretilen kararlardan hiç haberinin ol- maması ve çevresi için hemangi bir ko- nıma kararmı geliştiıemeıııesidir. Özel- likle yerel kitleler gereksinim duyma- dığı için çağdaş yaşam standartlann- dan biri olan davranış biçimini; kendi- lerini plan ve politikalann üretilme ev- resuıedahıl etme işinı gerçekleştıreme- mişterdir. ÜttKemizdeki en önemli sorun- lardan biri, kitlelerin çağdaş yaşam ko- şullaruu bir gereksinim olarak birçok alanda gündeme getinnemesidir. An- cak istenen sonuca vannada kitlelerin isteği çok önemli bir koşuldur. Kitlele- rin ısteği olmazsa olmaz. 26-30 Mayıs 2000 günlerinde, Afan- ya'daki turizm yapılaruu inceleme ge- zim sırasında yerel kimliği temsil eden bazı uygulayıcılann biryerleşmede çağ- daş koşullarda yaşamanın standanla- nndan biri olan 'künlik kavTamı'nı ve 'katahma planlama'yı gündeme getir- diklerine ve bunlara gereksinimleri ol- duğunu dile getirdiklerine tanık oldum. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Bina Araştırma ve Planlama Yüksek Lısans Programı, Alanya'ya bir teknik gezi düzenledi; nırizm yapılan üzerine çalışan programın 10 öğrenci- si ve iki öğretim üyesinin Alanya'daki turizm yapılan üzerine bir inceleme ge- zisi... Teknik gezunizde yerseçimi emek- li profesör Aydm Kunt'a aittir. Kendi- si Alanya'ya yerleşmiştir. Ancak bilim- sel yanı Alanya'da durmamış, çalışmış- Or. Kendi bilgilerini Alanya'daki yerel ilgılilerle paylaşmış ve bızı de Alan- ya'ya çekmiştır. Alanya da turizm kuruluşlannı ge- zerken değerli Alanyalılar, Alanya'nın yerel ilgilileri, seminerleri ile programı- mızı güçlendirmişlerdir. Görüşmeleri- miz ve senıinerlerimiz şöyle sıralanabi- lır: Sayın Belediye Başkknı Hasan St- pahioğhı. tmar Komisyonu Başkanı Sa- yın Kemal Babaoğtu. Alanya Müze Mü- dürü Sayın Dr. tsmail Karamut ve yine müzeden Sayın Seher Türkmen, Sayın Tunç Müstecapfaoğtu, Parador Hotel- Blue Fish Hotel ve Aydın Bey Otel iş- letmecisi Sayın Gülçin Güner, Alsav Müdürü Sayın FarukNafizKoçak. reh- ber Sayın FDiz Ateş, Sayın Müfit Kap- tanoğhı, öğretmen ve Alanya ile ilgili yayını bulunan Sayın Haşim Yetkin ve Saym Tevfflc Haahamdiogta, Park Con- ti, Club Justıniano ve Justiniaon Beach yönetıcılen, Sa\ın Adnan Bayat, Sayın C » Şafan ve Saym RamazanAdan, Air- tour-Türkiye Genel Müdürü Sayın Nü- vit Özkan. Akdeniz Kıyı Airtour-Tür- kiye Genel Müdürü Sayın Nüvit Özkan semınermde, "Aiaıı>a'yıyenlb«;tanıu- ai tanımbnz" diye soruyor ve ekliyor- du: "Alanya'da hepimizin rfiya gönne- si gerekhor. Hepimiz a>TU rüv'ayıgörme- Byiz." Aydın Otel lşletme Müdürü Gül- çin Güner de Alanya'nın turizm kimli- ğini kuramadığını dile getiriyordu. Paık Conti Otel Müdürü Adnan Bayat, Alan- ya'dabirçok yerin kişiliksiz olduğundan söz ediyordu. Bu cümlelerden iki önem- li şey anladım. Birincisi, yaşadtfı çev- reyi tanımlamak, kimliklendirmek iste- yen bir yaklaşım. tkincisi ise bu işi ya- parken Alanya'da yaşayan herkesı işın içine katmak isteği. Bu iki saptama za- ten turizm aracılığı ile kımlığıni kaybe- den, katüımcı bir planlama ile planlan- mayan ve bunun sorunlannı yaşayan yerleşmelerimiz olarak ajandamızda- dır. tşte birind koşul: Çağdaş koşullarda yaşamanın standartlanndan birisi olan kimlik kavTamma ve katılımcı planla- maya benim ülkemde bir yerde, Alan- ya'da gereksinim duyulmuştu; hem de yerel gerçekleştiriciler tarafindan. Ken- dilenni tanımlama gereksinimi duy- muşlardı. Bu gereksinimi yerine getirir- ken de Alanya'daki herkesı katmayı dü- şünüyorlardı. Bu ıhtiyacm duyulması- na turizm olgusu neden olmuştu. Bunun için turizm olgusuna teşekkür etmek gerek. Nasıl olmuştu da bu yöre çağdaş yaşamın gereksinimlerinden -gerelde- rinden- biri olan kimlik sorununu ve katılımcı planlamayı gündeme getir- mişh. Ulkemizdeki \ e Alanya özelinde tu- rizm yerleşmelerinın gelişimıne bakıl- dığında şu anda elımizde ülkemizin si- yasal ve topiumsal yapısındaki oturma- mışlıktan (ıstıkrarsızlıktan) etkilenmiş -boş kuruluşlar (tesisler)- ve turizm ge- üşme modeli sonucu olumsuz çevresel etkilen ile boğuşan yerleşmelerimiz var. Turizm yerleşmelerimiz para kazana- mıyor. Kuruluşlarun dolduramıyor de- miyorum. Para kazanamıyor Çünkü iş- letmeci başanmn kuruluşun dolulugu ile değil kârlılık ile ölçüleceğini artık ka- bullenmiş ve bunu tesis sahibine de ka- bul ettirmiş. (Alanya Aydın Otel örne- ğinde). Alanya'daki tunzm kuruluşlan işletmeleri, kuruluşlannı dolduramıyor ve turizm pazannda var olmak için çö- zûmler anyor. Çözüm ararken de söy- ledüderi: "Biz gerçekten yaşanan kim- füdi bir çevre -yerleşme- isthoruz. Bu- nu sadece turizm için istemiyoruz. Biz de iyi bir çevrede yaşamak isojoruz." Çünkü sadece tunzm kuruluşu yapma- nın ve o kuruluşlan ucuz ucuz turizme yatırım yapmadan satmanın hiçbir ka- zancı olmadığı anlaşıldı. Çünkü bazen kuruluş dolu, turist var, ama para kaza- namıyorlar. Seçilen turizm pazannın önemı ve buna bağlı olarak çevre kali- tesınjn önemi, arttk yaüruncı ve işlet- meci ve hatta yerel halk tarafindan an- laşılmıştır. Turzim olgusu yaşanır çev- renin standartlan hakkında bızı bilinç- lendirdi. Elimızdeki ürünü -çevreyi- sa- tabihnemiz için çevTenin nıteliğinin yüksek otması gerekiyor. Gelen turist de artık yaşanır çevrenin niteliğini sorgu- luyor. Biz yaşanmaz çevreleri turizm aracılığı ile ürettik ve gördük. Şimdi yaşamr bir çevTenin ne olduğu hakkuı- dabılgısai rAmn 1 Wücl /4iLr A Irt.-» ya'da bunu gördüm. Yaşanıhr çe\Te ni- teliği üzerinde gereksinimler gündeme geldiyse bu, Türkiye için bir şanstır. Kimliğimizi oluştuıan varolan değer- lerimizi korumak adma ya da çağdaş dünya ilekimliğimize eklenecek yeni de- ğerleri oluşturma adına önemli bir ışık yandı: Bir turizm yerleşmesinde, Alan- ya'da yerel gerçekleştiriciler (ya da uy- gulayıcılar) yaşanılır çe\Te niteliği üze- rindeki gereksinimlerini gündeme getir- di ve bu sorunu çözmek için turizm konusunda araştırma yapan eğitim kurumlanndan birine başvurdu. Olum- lu bir etkidir bu. - Asıl dûşmanımızdır; ondan korkun!.. Bize ben- zeyip bizden olmayandır... • Demiryollannın icabına baktık; hayvancılığı bal- taladık; KlTleri bitirdik; tanmın köküne kibrit suyu ekiyoruz; rezillik, uğursuzluk, rüşvetçilik başmı al- dı gidiyor, üretim yok, yolsuzluk çok; tüm bu işle- rin ünlü tezgâhtarlanndan kırk yıllık profesyonel polftikacı ölüm döşegine düşünce, yakınlarından biri demiş ki: - Beyefendi'nin gözü toprağa bakıyor. Herifi iyi tanıyan biri sormuş: - Yine kimin toprağına göz dikti?.. , - • ••" " s "Bir zamanlar Şam 'da kıtlık oldu.. Öyle bir kıtlık ki sevdalılar aşkı unuttular.. Hurma atjaçlan dudaklannı ıslatamadılar.. öksüzün gözyaşından başka su kalmadı.. Bir evden göğe duman yükselecek olsa, bilin ki bir dul kadının ahıydı.. Yapraklan dökülen ağaçlar çıplak yoksullara dö- nüştüler.. Çekirgeler bostanlan yediler.. fnsanlar da çekirgeleri.." Şeytı Sadi Şam'da yaşanan o unutulmaz kıtlığı böyle anlattıktan sonra sözünü sürdürüyor Bir gün yanıma bir dostum geldi, bir deri bir kemik kalmış- tı; oysa paralı pullu besili bir insandı. Şaştım ve sordum: - Güzel huylu dostum, ne oldu sana? Birfelake- te mi uğradın?. Nedenini söyle!.. Dostum kızıp bağırdı: - Nedenini bilmiyorsan, ne aymazlık!.. Görmü- yor musun ki ne gökten yere yağmur iniyor, ne de ah edenlerin sesleri yerden göğe çıkıyor!.. - Peki, ama, kıtlıktan sana ne!.. Senin her şeyin var, yoksul açlıktan helâk olmuş sana ne!.. Dostum büsbütün öfkelendi: - Benim yüzüm yoksullann mutsuzluğundan sa- rardı. Tann'ya hamdolsun yaram yok; ama, baş- kalannın yaralannı gördükçe tir tir titriyorum. Za- vallılann boş tencerelerini gördükçe, yediğim her lokma zehirzıkkım oluyor. Dostlanzindanda olan, gülistanda nasıleğlenir?.. Insanlann açlıktan kannlanna taş bağladıklannı gören kimse, taşyürekli değilse, işkembesini dol- dunvakla mutluluğa erişemeyeceğini bilir. Diken ekersen, gül biçemezsin. ^ Ne oldu bize?.. ^ ^ • ^ Istanbul'daki gökdelenden Sjverekiekj dam ne- den görünmüyor?.. Kimimiz göğün yedinci katında dolaşıyor, kimi- miz yerin yedi kat dibinde... Kimsenin yüreği cız etmiyor. Yoksa Küreselleşme bu mu?.. tLAN T.C. ADKAMAN ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN 1998/809 E. Davacı Zelıha Çetin tarafindan davalı Mehmet Çe- tin aleyhine açılan nafaka arttınmı davasuun yargja- ması sırasında verilen ara karan gereği; Davacının açtığı davaya esas davalmın açık adresi- nın bütün aramalara rağmen buiunamaması ve dava di- lekçesi üe yenileme dilekçesinin ve duruşma gününün tebliğ edilememesinden dolayı, dava dilekçesi yenile- me dilekçesi ve duruşma gününün davahya ilanen teb- liğ yoluna gidilmiş olmakla; Mahkememizin yukanda numarası yazıh dava dos- yasının 13.09.2000 tarihli duruşmaya bizzat veya ken- dinızı bir vekil ile temsil ettinneniz aksi halde dunış- manın yokluğunda devam edip karara bağlanacagı hu- susu üanen tebliğ olunur. 18.05.2000 Basın: 30409 ; tLAN ANKARA12. ASÜYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1998/528 Davacı Içişleri BakanJığı vekıli tarafindan davalı Emir Can Ticaret sahibi Yılmaz Öngelen aleyhine açı- lan alacak davasırun sonunda; Mahkememizden verilen 14.03.2000 tarih 1998/528 esas 2000/139 karar sayıh ilam ile davanın kabulüne, 3.583. 440.000 TL'nin 03.10.1997 tarihinden itibaren yüzde 80 ve değişen oranda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verildiği, davalıya duruşma gününün de ilanen tebliğ edıldıği, mahkememizden verilen 14.03.2000 tarihli karara da- valmın bir ay içerisinde itiraz etmesi, itiraz etmedıği takdirde kesinleşeceğı tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 20.06.2000 Basın: 40074 tLAN T.C. ANKARA 17. ASLİYE HUKUK — — MAHKEMESİ'NDEN . Esas No: 2000/362 Karar No: 2000/347 Davacı Döne Şahin tarafindan, davalı Nüfiıs Müdür- lüğü aleyhine açılan isim tashihi davasının yapılan açık yargılaması sırasında; Davanın kabulü ile; Sivas ili, Kangal ilçesi, Hacıhk köyü, c: 0105, k: 0064'te nüfusa kayıth Hacı Mehmet ve Fatma'dan olma 1934 d.lu Döne Şahın'in Döne olan isminin iptali ile Döndü olarak tashihine, nüfusa bu şe- kilde kayıt ve tesciline, harç peşin alındığından yeni- den ahnmasına yer olmadığına dair verilen karar, ilam yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 40087
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle