Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHÜRİYET 16 TEMMUZ 2000 PAZAR
12 PAZAR KOMJGU
Eskiîçişleri Bakanı HasanFehmi Güneş, MehmetAH Ağca 'yı cezaevinden bir örgütün kaçırdığını söyledi
Ipekçi cinayetitamamenayduılanabilirdi'
I
.1ı
-t
s
-L
'Faili meçhulun
sorumlusu
devlettir'
- Türkiye'de buncafaili meçhul
cinayet işlendi Bir hukuk
devletinde bu nastl olabilir?
-Hukuk devletinde kural olarak
"faili meçhul", yani işleyeni
bilinmeyen cinayet oünaz. Kabul
edilemez. Faili meçhul her eylemin
sorumlusu devlettir. Devlet,
hukukun egemenliğıni sağlamak
için vardır.
Bizdeki faili meçhuller de, devlet
için başansızhk ve sorumluluk
göstergesidir. Özellikle 12 Eylül
sonrası dönemde dünyanın hiçbir
uygar ülkesinde görülmeyecek
sayıda faili meçhul cinayet
işlenmiştir. Bu, dikkat çekici ve
anlamlı bir "hukuk <bşı" eğilim ve
uygulama artışı göstergesidir.
Örneğin birkaç gün önce
kamuoyuna yapılan resmi
açıklamaya göre 1999 sonu
verileriyle yargıyerlerinde faili
meçhul olaylara ilişkin 741.029
dosya birikmiş bulunmaktadır.
Bunun 18.639'uDGM
savcılıklannda işlem görmektedir.
Sadece 1999 yılı içinde gelen faili
meçhul dosya sayısı (1092'si DGM
savcıhklannda olmak üzere)
145.685 olmuştur.
Bu sayılar hukuk devleti
kavrammın ne kadar uzağında
olduğumuzu da çok çarpıcı ve
korkutucu boyutlanyla ortaya
koymaktadır.
Son dönemlerdeki faili meçhul
cinayetlerin kaynağımn ve hedefinin
1980 öncesi eylemlerden farkJı
olduğunu düşünüyorum.
Kemalist aydınlanma devriminin
ürünü olan laik demokratik devlet
düzenini yıkarak yerine şeriat
düzenine dayalı teokratik bir devlet
oluşturmayı hedefleyen köktendinci
"karşı devrim" örgütlerinin
gerçekleştirdikleri faili meçhul
cinayetler bu dönemde
azgınlaşmış, kudurganlaşmış ve
yaygmlaşmıştır.
Üçok, Emeç, Dursun, Aksoy,
Mumcu ve Kışlab cinayetleri bu
serinin toplumu sarsıcı eylemleridir.
Katledilenlerin ortak özellikleri, laik
düzenin yılmaz savunucusu ve
aydınlanma devriminin simgeleri ve
bayrak isimleri olmalandır.
Laik demokratik rejim ciddi bir
tehdit altuıdadır. Son olaylar ve
UMUT operasyonlanna dayalı
iddianame içeriği, tehdit ve ihanetin
boyutlanm belgelemektedir.
Karşıdevrim örgütleri "terör
örgûtö" boyutunu çoktan aşmış,
"cihat ordusu" düzeyine ulaşnuştır.
Bunun sorumlusu, aydmlanma
devriminden ödûn verenlerdir. Onun
kurumlannı söndürenler, yerine
rejim düşmanı üreten kurumlan
koyanlardır. Son dönemde örgütü
örgüte kırdırmayı kurnazlık ve
başan sanan, göz yumma,
görmemezlikten gelme aymazhğı ile
Hizbullah'ın ordulaşmasına yol
açanlardır.
Anılan yobaz, laiklik düşmanı, karşı
devrimci yapının oluşumu ve
gelişimi sürecinde de "kontrol <tqa
örtülü yapı''nın yönlendirmelerinin
olumsuz katkılan olduğuna ilişkin
ipuçlan kaygı verici boyuttadır.
Hukuk devletinde bu tür uygulama
ve yönlendirmelere izin veriiemez.
Yönetimin tüm karar, eylem ve
işlemleri hukuka uygunluk denetimi
altındadır.
Şu yargı yanlış değildir: Bir
güvence sağlanmadan, belli bir
hoşgörü ve gözyumma olmadan
hiçbir örgüt bu kadar faili meçhul
cinayet işleyemez.
Çözüm, hukuk devletidir; çağdaş,
şeffaf, demokratik hukuk devleti.
Bunu sağlamak doğrultusunda, tûm
Kemalistler, ilericiler, demokrasi ve
çağdaşlık yanlılan için uyanık
olmak, gayret ve dayanışma
göstermek zamanıdır.
IFYIA TÂVSÂNOCf II CHp p
M üyesi Hasan Fehmı'Güneş, Ipekçicinayetidosyasının,
T Sıkıyönetim 'e devredilmemiş olsaydı eylemin diğer boyutlarımn
Sıkıyönetim KomutamEmekli OrgeneralNecdet Üruğ'un gazetemizeyaptığı açıklamalar üzerine
konuşan Güneş, "Hâlâ koruduğum inancım odur ki, ek süre kullanmak mümkün olsaydı, eylemin
PORTRE / HASAN FEHMİ GÜNEŞ
1934, Sakarya doğumlu. Arifîye Köy Enstitüsü 'nde eğitim gördükten
sonra lisefark sınavı verdl Yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi
Hukuk FakültesVnde tamamladı, cumhuriyet savcıhğı yaptu Türkiye
Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü programım izledi; katnu yönetimi
uzntanı derecesi aldı, daha sonra CHP'denpolitikaya atıldu I977'de
Ecevü'in azınhk hükümetinde îçişleri Bakanı oldu. Daha sonra
bakanlıktan istifa etti. 12 Eylül darbesine kadar senatörlük yaptu 1980
sonrasında da bir dönem SHP'den milletvekili oldu. Şimdi CHPParti
Mectisi üyesi olarak politik yaşamım sürdürüyor.
kendi îçişleri Bakanhğı döneminde îstanbul Emniyeti 'nden
aydınlanmasının mümkün olabileceğini söyledi. Dönemin
1997 den buyana ilkkez konuyla ilgili ve yine gazetemize
diğer boyutları da aydınlanabilecekti. Bunu sağlayacak veri,
bulgu, ipuçlan vardı"dedi. Güneş, MehmetAH
Ağca 'nın Maltepe Askeri Cezaevi 'nden kaçırıhşı
ve terör eylemleri ile cinayet zanlılannın himaye
edilişinde Özel Harp Dairesi nin rolü konusunda
da Anılan örgütteki bazı görevlilerin bu konudaki
itiraf niteliğindeki ve doğrulayıcı açıklamaları
yapıyı somutlamıyor mu? Susurluk bu bağlamda
çarpıcı bir kanıt oluşturmuyor mu? " görüşüne
yer verdi. Hasan Fehmi Güneş, Türkiye 'nin
bu çağda artık çağdaş, şeffaf, demokratik
bir hukuk devleti seçeneğini tercih ederek
devlet içinde yuvalanmış çetelerle baş
edebileceğine önemle dikkat çekti.
- Siz, Mehmet Ali Ağca Türkiye'yegetirüdiği sırada hiçbir demeç
vermediniz. Amasimdi konuşmak istiyorsunuz. .\eden?
- Benim bu konudaki açıklamalanmın temel kaynağı, sizinle 1997
yüında yapügımız söyleşi metnidir. Ağca'nın Türkiye'ye getirümesi
üzerine 15 Hazıran 2000 tarihli Cumhuriyet, o metnin ilgili bölümü-
nü tekrar yayımlamıştı. Başka bazı gazeteler de Cumhuriyet'ten esin-
lenerek yayınlar yaptılar Aynca bazı televizyon kanallan da arşivle-
nndeki eski söyleşileri ve görüntüleri ekranlanna getirdiler. Ben, Ağ-
ca'nın Türkiye'ye getirilmesinden bu yana, bir süre için hiçbir med-
ya organına konuşmamayı tercih emm. Ancak bu arada gündeme ge-
len tartışma ve gelişmelere katkı yapmam gerektığini gördüm. Bu ne-
denle bu dönemde de ilk kez yine sızınle, Cumhuriyet'e konuşuyo-
rum. Bunun anlamlı olduğunu düşünüyorum. Söyleşının doğru algı-
lanması içm bu duyarhlığımı vurgulamayı yararlı görüyorum.
- Necdet Üruğ, sizin suçlamantz üzerine emniyeûn yetetii sorgu-
lamayapmamasL, aynca o dönem emniyetgüçleri içindeki bölünme
nedeniyle dosyayı Sıkıyönetim 'e devretme karan aldığını, bunun da
yasal yetkileri içinde olduğunu söytedi. Siz bu konuda ne diyeceksi-
nk?
- "Suçhma" sözcüğunü kullanmayı doğru bulmuyorum. Suçlamak,
suç atmaknr. Bir olayı, olayın aşamalarını söylemek ise "açıklaınak''tır
Sizinle yapüğımız ve 9 Mart 1997 günü Cumhuriyet'te yayımlanan
söyleşinin, özellikle Ipekçi cinayeti ile ilgili bölümünde kişilere yö-
nelik "saçlavıa" ifade yoktur. Hatta o kadar ki, benim tarafimdan ki-
şi ismi dahı telarTuz edilmemistir. Isimler, anJama kolayhğı sağlamak
amacıyla sizin tarafınızdan tımak içine konularak ilave edilmiştir.
Anılan söyleşinin o bölümünde cevabı aranan soru, Ipekçi cinayeti-
nin soruşturmasınm neden tamamlanmadığı, cinayetın arkasındaki
planlayıcı, azmeranci kışı, örgüt ya da yapının niçin ortaya çıkanlma-
dan soruşturmaya son verildığı idi.
Ipekçi cinayeti ve îstanbul pollsl -
-öyiedegümi? *** ' 3 S if
-Ben de soruşturmanın genişletilerek sürdürülmesi, örgütsel bağı-
nın da tam olarak saptanması ve diğer noksanlannın tamamlanması
için 15 günlük sürenin yetmedığini. Îstanbul Sıkıyönetim Komutan-
lığı'ndan ek süre ıstendığını, komutanlığın bu süreyi vermedığini, bu
nedenle dosyanın ve sanığın askeri savcüığa teslim edılmek zorunda
kaldığım anlattım. Aynı doğ-
rultu ve içerikte anlanmlanm
yine o tarihlerde birkaç teie-
vizyon programında da ya-
yımlandı. Yanlış hatırlamı-
yorsam, o tarihte de, son tar-
üşma sürecinde de Sayın
Üruğ, benim bu açıklamamı
doğruladı. "Yasal takdir yrt-
IdmikuflaodnL Soruştnnna-
nm askeri savahkça yûriitû-
lüp tamamlanmasuu nvgun
gördüm" anlamında açıkla-
malaryapü. Hatta "karannm
tarttşdabfleceğiıır de lütfetti.
Bence sorunun cevabı bu-
lunmuştur. Benim gerekçem
kabul edilmiştir. Yani, soruş-
turmanın örgütsel boyutu ve
bağlantısı ile ilgili bölümü,
Sıkıyönetim Komutanh-
ğı'nca ek süre verilmediği
için tamamlanamamıştır. Sa-
yın Üruğ'un, Îstanbul polis
örgütüne yönelık olumsuz de-
ğerlendirmelerine dayandır-
dığı gerekçesine ise kesinlik-
le katümıyorum, kabul etmiyorum. Îstanbul polisınin o dönemdekı ve
özellikle Ipekçi cinayetindeki başansını övgüye değer görüyorum.
Örgütlü suç ve suç örgütleri kavramlannın henüz bilinmediğı bir dö-
nemdi. Polis, "örgüdfi suç" konusunda eğitilmemışü, donatılmamış-
tı, deneyimi de yoktu. Teknik olanaklan son derece smırlıydı. Bu
olumsuz koşullara karşın insanüstü bir özveri ve görev bilinci İle ge-
ce gündüz çalışarak, kafa yorarak, iz sürerek. damla damla bilgi de-
rerek Ipekçi cinayetinin sanığmı ve bazı arkadaşlannı 5 ay gibi kısa
bir sürede saptadı ve yakaladı.
Sayın Üruğ'un "Emniyet sorgulaması fabn, bunlarm bepsi h P di-
ye küçümsediğı o dikkatli, yorucu çahşmalar sonucunda Ipekçi cina-
yeti sanığı yakalandı. O ekibin, günlerce ve gecelerce, ayaklanndan
botlannı çıkarmadan işlerini "hP olsun diye değil görev ve şeref bi-
lerek, tükenmeyen bir enerji ve heyecanla çahşmalannı hâlâ saygıyla
hatırlıyorum. Ne yazık ki o yüzakı çocuklann çoğu görevlerinden
uzaklaşnnldı Hâlâ koruduğum inancım odur ki, ek süre kullanmak
mümkün olsa ıdı, eylemin diğer boyutlan da aydınlatüabilecekti. Bu-
nu sağlayacak ven, bulgu ve ipuçlan vardı. Uzman ve son derece ye-
tenekli bir kadro, sağlanan başanyı tamamlayabilirdi.
"15 gündene vapıldı ki süreisteniyor?'' diye dudak bükenler bilme-
lidir ki o 15 günün her dakikası değerlendirilerek mahkemeye. idam
karan gibi zorbir hüküm kurmaya yeterli, bu çerçevede noksansız bir
dosya hazuiandı. Ek süre kullanılamamasına hayıflanmamın sebebi
bu. Bir inancımı daha sunmak istiyorum. Polisin içindeki sorunlann
ve görevi olumsuz etkileyen aynşmalann sorumlusu polis örgütü de-
ğil, siyasi iktıdarlardır. Polis örgütü bu tür el atmalann mağdurudur.
Ancak bütün bunlara rağmen, polisimiz iyi eğitilir, iyi donatılır, iyi
yönetilir ise "üstûn" başanlar sağlayabüir. Ben bımu yaşadım.
Kaldı ki, Ağca'nın Maltepe Askeri Cezaevi'nden ve Garnızo-
nu'ndan kaçınhşı ile ilgili acıklamada Sayın Üruğ, "oradald askeri
görevfiferin tophımun bir parçaa olduğunu. topiumdald ideolojik ay-
njmadan etküenmişobbflecekkrini.oıüann da fikirleri oiabileceğmi''
ileri sürmektedir. Kaçırmayı açıklamaya yeter bulmadığım, katıyen ka-
çırmanın o derece basıte indirgenmesine katılmadığım bu düşünce ka-
hbını doğru sananlann, aym kaiıbı poüs örgütünden esirgemeleri çif-
te standart uygulamak olmuyor mu? Polise haksızük olmuyor mu?
-Ancak, Sayın Üruğ,sizinkendisinisuçladığınızi varsaytyor...
- Söylenmemiş sözlen söylenmiş gıbı kabullenip senaryolaştırmak
ve sonra buna dayalı tepkiler üretmek sağlıklı bir algılama ve tartış-
ma yöntemi değil. 1997 tarihli söyleşımızın tek bir yerinde sadece bir
kez olsun Sayın Üruğ'un ısmmı söyledığim ya da "Ağca'nm koanş-
masını kasten engeüedi" dedığun göstenlsm, aluıganlığına hak vere-
ceğim. Anılan söyleşi boyunca incıtici tek kelime kullanılmamıştır.
Ben inandıklanmı söylemekten çekinmem, ama hakaret etmeden, in-
citmeden söylemeye dikkat ederim. O söyleşide de bu özen gösteril-
miştir. Muhatabımdan da aynı özeni beklemek hakkımdır. Ancak Sa-
ym Üruğ'un yaklaşık üç yıl gecikerek açıklamalar yaparken kullan-
dığı bazı sözcüklerin özenlı seçılmediği kuşkusunu tasıyorum. Örne-
ğin, benim anlatımlarımla ılgılı olarak kullanılan "hayal mahsulü, art
lüyetti. insaf, izan ve ahlaküikten uzak, önvarguun kronik hale gebne-
si, takınü" gibi sözcükJer beni tahkır amacıyla kullanılmamış ise, ge-
riye alınmasını bekliyonım. Konuştuğumuz, devlet idaresi ise, ki öy-
ledir; siyaset ise. kı öyledir, bu konularda kımsenın bana rütbe söyle-
mesini, üstlük ve üstunlük taslamasmı kabul etmem. Herkes kendisı-
nın ne kadar olduğunu ve ne olmadığını da bılırse tartışmalann düze-
yi de yükselu".
'Aflca'nın kagışı soru Işaretr
-Sayın Üruğ, Ağca 'nın MaltepeAskeri Cezaevi'nden ülkûcü maf-
ya tarafindan kaçırüdığını kabul ediyor ve en sıkı korunan cezaev-
lerinde bile bu tür kaçırma olaylan olabileceğini söylüyor. Sizin de-
ğertendirmeniz nedir?
- Yukanda da değındığım gibi Ağca'nın askeri cezaevinden kaçın-
hşı ile ilgili, bütünlükten yoksun, hatta kendı içinde çelışkili açıkla-
malar beni inandumamakta, tatmin etmemektedır.
Ağca'nuı kaçınldığı cezaevi bir askeri garnizonun ıçındedu-. Ceza-
evinden sokağa çıkılmamakta, garnizonun içinde kalmmaktadır. Gar-
nizonun nizamıyesınden (kapısmdan) giriş-çıkış da kurallara bağlıdır.
Sıkı kontrol altındadu-
! Demem o kı, oradan A^ca gibi bir mahkûmun kaçmlabıhnesi bir-
' kaç sempatizanm ya da para ile temin edılmiş birkaç amatörün boyu-
nu aşar. Kaldı ki, İcaçma niyeti ve kararhhğı Adli Tıp'taki ilk girişün
nedeniyle bilıniyordu da. Bu durum, daha dikkatli olmayı, ek önlem-
ler almayı da akla getirmış olmalıydı. Olay böylesi uydurma. mantı-
ğı zorlayıcı, yasamuı gerçeklenne uymayan öykülerle geçiştirilemez.
Bu konularla ilgilenen herkes bilir ki, suç örgütleri, mılitanlannı se-
çerler, eğitirler, gerekirse özel kamplarda geliştinrler, donanrlar, yön-
lendinrler, planladıklan eylemlere sürerler; bakımlannı, gereksinim-
lerini karşılamayı üstlenırler. Tutukevine ya da cezaevine düşenlerle
ılışkılerıni ve ilgilerini sürdürürler. Onlara verdiklen "akfiyet" duy-
gusunu her koşulda güçlendirirler. Savunmalannı sağlarlar. Savunma
ustahklanyla kurtaramadıklannı kaçınrlar. Kaçışı örgütler, planlar ve
gerçekleştinrler. Bunun ıçm gereklı ılışki, para, belge, araç örgüt ta-
rafindan sağlanır. Büyük kaçırmalan gerçekleştirmek, büyük riskleri
üstlenmek büyük örgütlerin işidir. Benim iddiam şu: Ağca'yı Malte-
pe Cezaevi'nden ve askeri garnizondan kaçıran örgüt, Ipekçi'yi öldür-
me emnni veren örgüttür... Daha masum görünüşlü bir yalana ınana-
cak kadar saf değilun. Kımse kusuruma bakmasm...
Sllahlı lcuvvetiere haksızlılc
1
- Siz Korkut Eken gibi ktşilerin ÖzelHarp Dairesi 'nde görevU ol-
duklanm biliyorsunuz. Aynca Özel Harp Dairesi'nin Türkiye'nin
Gladio 'su olduğunu söylüyorsunuz, Ama Secdet Üruğ, kuruluş için-
deki birkaç kişinin bu teskilatı bağlamayacağı ve bunlarm bireysel
hareketler oldıtğu görüşünde. Sizin değeriendirmeniz nedir?
- Tarnşmanın bu bölümüne de bir açıklama sunmak zorundayım.
Sayın Üruğ, benim Özel Harp Dairesı'ne yönelik kaygı ve kuşkulan-
mı "Güneşte, silahh kuvvetler terör vetedhişte bir şeylervaptıvarjp-
s var" biçımınde ve çarpıtıhnış olarak tercüme ederek silahlı kuvvet-
lere haksızlık yapmaktadır.
Söz konusu oian "özd" bir yapıdır. Bu yapı sadece silahlı kuvvet-
ler mensuplanndan oluşmuyorsa; bu yapının sivil uzantüan ve sivil
örgüt binmlen varsa; bunların kontrolüne ve gerektiğinde kullanma-
lanna harp dairesının araç, gereç ve olanaklan verilmışse; uzantıyı
oluşturan kesundekı görevliler, solcu düşmanı, demokratik toplumcu
düşmanı olarak özel kamplarda yetıştırilmışse; 'tfrtanın sohı" ile ko-
münızmi aynileşnrecek doğrultuda genci bir ideoloji ile şartlandınl-
mışlarsa; bu şartlanmışlıkla CHP ıktıdannı komünizmin işgali gibi al-
gılıyorlarsa ve işin daha vahim yönü, bu "uzanö yapı" sıyası ıktida-
nn bilgi ve denetlemelen dışındaysa; aynca terörü, terör ortamını tır-
mandıran Kahramanmaraş olaylan gibi, üniversiteli öğrenci topluluk-
lannı bombalama gibi, öğrenci evlerinde ve yurtlannda katlıam yap-
malar gibi, kahve taramalan gibi, otobüs kıırşunlamalan gibi, Abdi
Ipekçi cinayetleri gibi toplumu sarsıcı eylemlerde onlann
rastlamyor ise kuşkulanmaktan, onu denetlemekten başlayarak üzeri-
ne gitmekten başka yolu var mı? Terörü yükselten her büyük olayda
bu kuşkuyu güçlendiren veriler saptanmıştır. Daha sonrakı dönemler-
de o yapının üyelerinden olup 1980 öncesi eylemlerin bir bölümunun
sanığı durumundaki kanun ya da cezaevi kaçaklannın yurtdışuıa ka-
çınknası, sonra onlann "kannı erki ve olanaklan" kullanılarak, özel
belge, kimlik ve pasaportla yurda gızlıce getınlıp çeteler oluşturarak
eylemlere sürülmesi bir anlam taşımıyor mu?
Anılan örgütteki bazı görevlilerin bu konuda 'itiraP nıteliğındekı
ve doğrulayıcı açıklamalan, yapıyı somutlamıyor mu'' Susurluk bu
bağlamda çarpıcı bir kanıt oluşturmuyor mu?
Sorun, hukuk devleti sorunudur. Hukuk devletinde bu tür örtülü ya-
pılar ohnaz, ben onu söylüyorum. Hukuk devleti tüm sorunlannı hu-
kuk kurallan ıçuıde kalarak ve görevlı kadrolan ile çözer. "Shil uzan-
ö" artığı, kanun kaçağı sanıklarla işbirlığine tenezzül etmez, ben onu
söylüyorum. Hukuk devletini oluşrurabilmenız için öncelikle bu tür
yapılann dağıölması gerekir. Geçmışlerinın gün ışığında, toplum
önünde sorgulanması gerelar. Bu konuda devlet yapısının kendisi ile
geçmişi ile yüzleşmesı gerekir. Ben onu söylüyorum.
Hukuk devletinde sıyası ıktıdann bilgi ve denetimi dışında hıçbır
örtülü yapıya izin venlmez. Benim de söyledığim bu. Burada tartışı-
lan tavır, gerçek anlamda hukuk devletınden yana olup olmamaknr.
Bu konuda kisilere indirgenmiş bir tartışma, işin özünü gözden kaçır-
nıaya neden olabilir. Ben konuyu yapısal düzeyde, kurumsal düzey-
de sunmaya çalışıyorum.
- Özel Harp Dairesikonusunda daha önceki söyleşimizde yapttğı-
nız açıklamalanmzı Sayın Ecevit de doğruladı...
- Siyasette ve devlet adamJığında. Bülent Ecevit olmak kolay değil
12 Eylül deöerlendlrmesl
-12 Eylül 1980 'den öncepek çok aydımmızm Abdi tpekçi gibifa- -
iTımeçhul cinayetlere kurban gittiğine tanık olduk. Kamuoyunda bu
cinayetler 12 Eylül'e hazıriık olarak algûandu Siz bu konuda neler
düşünüyorsunuz?
- Bu yöndekı değerlendirme ve algılamaya dayalı ıddıa toplumun
değışik kesimlennde yaygın olarak kabul görmektedir. Bu konuda spe-
külasyona açık ve haksız suçlayıcı kurgulardan uzak durmaktan ve ger-
çekçı olmaktan yanayun.
Ancak 12 Eylül elkoymasının ge-
rekçesuun ağırhğını "terör eyiemle-
rinin öntenememesi ve yayguıiaşma-
a"nın oluşturduğunu bılıyoruz. Top-
lumu ve ülkeyi 12 Eylül'e doğru su-
rükleyen ciddi, büyük, güçlü. ancak
kolay görülüp. tanunlanamayan ve
tamamı yerli olmayan bir programın
işletildiğmı ve sonuç aldığmı kabul
etmenin gerçeğe aykın ohnadıgmı
düşünüyorum. Soğuk Savaş döne-
mının, iki kutuplu dünyanın dehşet
dengesinin hesaplannı yapmak ve
bıze rol bıçmek konum ve gücünde
olanlann öngördüğü düzey ve yapı-
da kalmamız gerekiyordu. 1961
Anayasası'nm getirdiği özgürlükle-
rin ve açJuniann toplumsal yapımı-
za yerleşmesinm ve kurumlaşması-
nın; tam demokrasinin toplumsal do-
kumuza özümsetihnesinin önü ke-
silmek isteniyordu. Demokratik top-
hımcu, sosyal özlü, emek öncelıklı
değerlerin örgütlenmesi, güçlenme-
sı ve hatta ikridara uJaşması o hesap-
lara ters düşüyordu. Özel amaç \e
süreçlerle oluşturulan terör örgütleri demokrasiyi ve özellikle top-
lumcu demokrasiyi hedef almıştı. Siyasi kurum ve sorumlulann bu
bölümünün bu gelişmeyi tam algılayamadığı için duyarsız ve tepkı-
siz kalması, bir diğer bölümünse bu tür şıddet örgütlenmelenne arka
çıkması, onlan "devlete yardnna güç* olarak; eylemlerini suç değil
"kamu görevi" olarak tanımlayıp beslemesi, polis devleti asaması ge-
reklenne göre oluşturulmuş iç güvenhk örgütünün terör konusunda
hazırhksız ve yetersiz bırakılması, hatta yanlı davranmaya yönlendı-
nünesi anılan senaryonun işletilmesini kolaylaştırdı. Böylece oluştu-
rulan, özendirilen çatışma ve terör ortamı hızla boyutlandı. yaygınlaş-
h. Sıra terörü, toplumu sarsıcı olaylarla tırmandırmaya gelmıştı. Bu
karann ilk uygulaması Kahramanmaraş'ta sinemaya atılan bomba ile
gerçekleştirildi ve kısmi sıkıyönetim ilanına kadar ulaşan parlak (')
bir sonuç alındı. Ipekçi cinayeti gibi tırmandıncı olaylar 12 Eylül'e
kadarkararühkla sürdürüldü. Böylece her tırmandıncı olayla terör bu
üst düzeye yükseltilerek yoğunlastınldı, korkunçlaşnnldı Ve. 12 fc>
lül'ün gerekçesı hazn-dı.
12 Eylül yönetimi döneminde, korku ve sindinne "yönetnn yönte-
mi" olarak uygulanarak; zor ve silah kullanma tekeli abartılıp güncel-
leştirilerek, sıradanlaşrınlarak; demokrasi askıya alınarak terörün ön-
lenmesi yeğlendi.
Ancak başanlı olunduğu söylenemez. Ahnan sonuca başan denı-
lemez. Çünkü, aynlıkçı terör ve köktendinci terör o dönemın ürünle-
ridir. Aynca, demokrasiden vazgeçilerek, demokrasi feda edüerek ah-
nacak hıçbir sonuç demokrasi kadar değerlı \e gereklı olamaz Kaldı
ki terörün hedefı zaten demokrasi ıdı. Demokrasiden vazgecmek te-
rörü önlemek anlamına gelmez, olsa olsa terörün ıstedığini vermek
anlamına gelebilir.
Bugün geriye dönüp baktığunızda demokratikleşme, çağdaşlaşma,
modemleşme programımızın 21 yıl sonra geldığı noktanın 11 Ey-
lül'den daha ileride olmadığını görürüz. Bizi 12 Eylül'e sürükleyen
komplo programınuı amacı da bu ıdi, diye düşünüyorum Benzer
tuzaklara tekrar düşmemek için hızla toplumumuzu "çağdaş, demok-
ratik toplum", devletimizi de "çağdaş hukuk devjeti" düzeyine
taşunahyız.
Çağdaş hukuk devleti yapısı hem bu tür komplolara kapalıdır ve hem
de bu tür girişimleri daha kalkışma aşamasında önleyıp söndurecek
olanaklarla donatümıştır.