Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 TEMMUZ2000CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Azmlıkmışı
Kimi dernek ve vakıflann, AB
Komisyonu Türkiye Masası uz-
manlanndan Patrick Simmonet ile
yaptığı görüşmelerden çıkarılan
sonuçlar hayret vericiydi:
"Aleviler azınlıktır."
Hoppala, bir yaşımıza daha gir-
dik...
Alevi kesimde saygın bir konu-
mu bulunan eski Turizm Bakanı
Şahin Ulusoy'u aradık, sorduk:
"Sayın Ulusoy, Aleviler azınlık
mıdır?"
"Türkjye'de 20 milyon ctvannda-
ki Alevi yurttaşımızı azınlık olarak
algılamak olası mıdır?" diye girdi
söze. Ulusoy'a göre Kurtuluş Sa-
vaşı'nda başrol oynayan, Cumhu-
riyet'in değerlerinin korunması için
çaba gösteren bu insanları azın-
lık statüsüne koymak çok yanlış:
"Aleviler, Türkiye Cumhuriye-
ü'ninasliyurttaslandır. Hem, konu-
ya Alevileri azınlık olarak nitelen-
direnlerin mantığı ile yaklaşırsak
şöyle bir tablo ile karşılaşınz: Tür-
kiye'deki bütün inanç gnıpiannı,
tarikatlan ayn aynete alırsanız, Ale-
viler çoğunluk bile olurlar."
Ulusoy'un üzerinde dikkatte dur-
duğu nokta başka. Laiklik ilkesi-
nin yeterince uygulanmaması so-
nucu Alevilerin "inançsal haksızlı-
ğa" uğradıktannı savunuyor:
"Diyanet Işleri Başkanlığı gibi bir
kurvm olduğu sürece, laıkliğin uy-
gulanması mümkün değil. Alevile-
rin de verdiği vergilerie müftülere,
imamlara, Diyanet'in lOObiniaş-
kın personeline maaş ödeniyor. Bu
durum, laikliğe aykın. İnanç, vicda-
ni bir sorumluluktur. Cemaatler,
inançsal konuda kendiyapılanma-
lannı kendileri kurmalılar. Devlet
ise bu cemaatlerin irticaya yönel-
memesi için denetleyici rol üst-
lenmeli. 0 zaman herkes rahat
eder."
ISIK KANSl
tansuicumbufTyetcom.fr.
Ajay'ı tanıyon mu abey?CHP Genel Başkan Yardımcısı
Cevdet Sehri'ye mektup
gönderiyorlarmış:
"Cevdet Bey, Avrvpa Insan
Haklan Mahkemesi'ne nasıl
başvurulacağına ilişkin bilgi verir
misiniz?"
Selvi, duyarlı insan. Mektubu
yazanın derdiyle ilgilenmek için
kendisine ulaşıyormuş: . - .
- Sonınunuz neydi?
- Bizim tariada sınır anlaşmazJığı
var. Bir türlü halledemedik. Son
çare, Avrupa'daki mahkemeye
başvuracağız...
Cevdet Selvi'ye, telefon
geliyormuş:
"Sevgili Başkan, IMF Türkiye
Masası Şefi Cario Cottarefli'n/'n
telefon numarasını rica etsem..."
Selvi, yardımcı olmak istiyormuş:
- Hayrola, ne yapacaksın
Cottarelli'yi?
- Bizim geri ödeyemediğimiz
banka kredisi için randevu
alacaktım...
Selvi, Anadolu'da dolaşırken biri
kolundan tutup soruyormuş:
"Cevdet Ağabey, Dünya Bankası
Türkiye Temsilcisi Ajay Chibber
ile tanışıyor musun?"
Selvi, bu kez hazııiıklı ama, yine
de öykünün sonunu öğrenmek
istiyormuş:
"Ne o, bir sorunun mu var?"
Karşısındakinin gözleri
ışıldıyoımuş: "He ya, söylentiye
bakılırsa bizim işletmeyi Dünya
Bankası istediği için
özelleştirmişler. Işimize son
verdiler, durum perişan. Biryol
onu diyecektim adamcağıza."
Bir değil, iki değil. Hemen hemen
her gün böyle... Cevdet Selvi,
yüzünü acıyla buruşturuyor
"Toplumda çözülme var. Ûlkesine,
yöneticilerine, devletine
güvenemiyor, uman başka
yerierde anyor."
Dünya Bankası yetkililerini
çiftçinin arasına sokup
alkışlatanlara, yurdun bir
bölgesinde yabancı bir ülkenin
irtibat bürosu açmasına göz
yumanlara, IMF'nin her önerisine
"Başım gözüm üstüne" diyentere
duyurulur... .
Ankara'nın yaz
akşamında uzun bir
gölgeydi, geçmişteki
acıları biriktirip süzen...
Oost sofrasında yürege
ve akla ilişiveren
bilgeydi, hiç de uzak
olmayan anılara bir
solukta uzanan:
"Ben bir savunmanım.
Güzel insanlan
savundum. Halkını
seven, onlann 'Bir
orman gibi
kardeşçesine' yaşaması
için gencecik yaşamlannı
veren insanlan.
Dar günlerin dostu
özgürtüklerini,
yaşanmamış yemyeşil
yıllannı ortaya koyan
insanlan. Hakça
toplumsal bir düzene
giden yoia ışık saçan
insanlan savundum.
Onlar bir çiçek gibi an,
taze ve renkliydiler.
Insan olmaktı suçlan.
İnsanlan sevmekti.
Baskısız, sömürüsüz,
özgür bir dünya
istemekti.
Her biri birer dünyaydı.
Idealleri için öldüler,
idam edildiler, hapis
yattılar.
Ben bu güzel insanlan
savunarak, onlarla
beraber insan sevgisini,
banş dolu, özgür ve
mutlu birdûnyayı
savundum. Bu güzel
insanlan seviyorum.
Biryaşam bu sevgiyle
geçti. Çok mu,
kendilerini tüm insanlığa
adayanlara bir yaşam
vermek!"
Eğitimciler, öğretmen
örgütçüleri,
savunmanlar, insan
haklan savunuculan,
geçen hafta Eğit-Der'in
Halit Çelenk'in onuruna
verdiği yemekteydiler.
Halit Çelenk ile "hukuku"
vardı hepsinin. Plaket
verdiler Çelenk'e ve
üstüne şöyle yazdılan
"öğretmen örgûtierinin
değişmez avukatı, dar
günlerin dostu, eşsiz
hukukçu Halit Çelenk'e...
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU
Bizi Büyütenler
Mürarözkul
Mahmut Hoca! öğretmenlerin
en güzeli. Rıfat llgaz'ın ölümsüz
eseri 'Hababam Sınıfı'nm sine-
maya aktarılmasındaki yasal ve
etik sorunlar beni hep rahatsc et-
miştir, ama bu, beyazperdedeki
Mahmut Hoca'ya duyduğum bü-
yük hayranlığı hiç etkilemedi.
Mahmut Hoca mı Münir öz-
kul'dur, yoksa Münir özkul mu
Mahmut Hoca'dır, bende kanş-
mıştır. Sert görüntüsünün altın-
da yufka gibi bir kalbi vardır onun
ve 'yaramaz, tembel fakat temiz'
öğrencilerine ne kadar ceza ver-
se de, onlan hep korur. 'Burslu'
okuyan yoksul öğrenciler için en
büyük güvencedir.
Sınıfın fırlamalan yeni bir tez-
gâh yaptıklannda, 'sonucunda
Mahmut Hoca üzülecekyine'ö\-
ye tasalanıp, bu yüzden en ko-
mik sahnelere bile doya doya
gülemedim çocukluğumda. Has-
talanıp yatağa duştuğünde artık
gözyaşımıtutamadım. Neşeli an-
larda hızlanıp hazin sahnelerde
yavaşlayan Melih Kibar imzaiı
Hababam Müziği gibi (ki, isabet-
li bir saptamayla 'Mona Lisa'adt-
nı vermiş bu müzığe Mustafa
Sandal), ben de Mahmut Ho-
ca'yı iz'erken hep duygu boşlu-
ğuna düştüm; bir agladım, bir
güldüm. Zaten Münir özkul bu-
dur! Tiyatronun simgesi olan ağ-
layan ve gûlen masklar kanştp tek
bir ifade halinı almış, gelip üsta-
dın simasınayerleşmiştir. 0, ko-
medyenlerin en huzünlüsü, dra-
matik aktörlerin en komiğidir.
Onurunu her şeyin üstünde
tutan, gönlü zengin 'küçük in-
sanlarevreninin' sonsuza kadar
kralıdr! Ne 'Sersem Kocanın Kur-
nazKans/'ndaki ünlü tirad yoru-
mu unutulabilir, ne 'Gülen Göz-
ler", 'Neşeli Günler" gibi filmlerin-
deki gönül adamı rolleri, ne de
bir başka çalışması...
Ama o, Mahmut Hoca'dır.
O'nun gibi bir öğretmenim, bir
müdür muavinim olmasını nasıl
isterdim.
Insanlar âleminde kısa bir tur!
• Sabah gazetesinin '/s-
tanbul' adh bir eki var. Logo-
nun üzerinde "Nereden gel-
diğinizi değil, nerede yaşadı-
ğınızı düşünün, Istanbullu
ohın" şeklinde 'emir tadın-
da' bir slogan, altında ise
"Başka Istanbul yok" şeklin-
de 'kent klasiği' bir başka slo-
gan bulunuyor. Bu 'Istanbul
hastası' günlük ekin 28 Ha-
ziran 2000 tarihli sayısında
"Küçûk Elvan ölümden dön-
dû" başlıklı bir haber yer al-
mış. Alt spotta, "Karnesin-
deki kınklaryüzünden intihar
etmek isteyen Elvan, mucize
eseri kurtuldu" yazıyor. "Mi-
nk biröğrenci ölümden dön-
müş, ne güzel" diye düşü-
nüp haberi okuyorsunuz ve
ilk paragrafta dumura ugru-
yorsunuz: "Kendini dersleri-
ne vermeyi, yûzlerce sayfalık
kitaplan okumayı, okuduğu-
nu anlamayt bir türlü başara-
mamtştı. Çarpmalar, bölme-
hryapmak, köşegenteri he-
sapiamak ona göre değildi.
Aeyapsa bir türlü kafası bas-
myordu işte. O da istiyordu
snıfın en çalışkanlanndan bi-
r, olup 'akıllı kız' diye par-
makla gösterilmeyi, ama ol-
nuyordu işte." El insaf!
llkel baskılar yüzünden kü-
çicük yaşında canından vaz-
çeçen, ne muttu ki hayatta
feyân bir öğrenci için "birtür-
k kafası basmıyordu" gibi tu-
tef, aşağılayıcı saytlabilecek
ör tanım kullanmak nasıl bir
(îofesyonelliktir? Nereli olur-
anız olun, ama birazdikkat-
l biraz vicdanlı olun!
• Akit gibi, dûrüst gazete-
dtlği bırakın, insanlıktan na-
sbini alamamış bir gazete
çin ne söylense boş. Insan-
inn 'gönûl bağlannı' ilgilen-
siren din olgusunu tekeKne
ima girişimindeki terbiyesiz-
k, "Bize oy vermeyen pata-
as dinindendir" söylemine
e kadar benziyor. Fakat 'Akit
afast' bir başka vaka. Tama-
ıen provokasyon amaayla
tynattlan bu kuklaiann ipleri
ok başka ellerde gibi göaı-
üyor. Bu odağın hangi hor-
tumtariabestendiğintn, 'içsa-
vaş tezgâhlayan kan ticaret-
çilerinin' kımlertarafından pa-
lazlandınldığının ortaya çıka-
cağı umudunu kaybetmek is-
temiyorum.
• Hürriyet'in dünkü sayı-
sında, Erkal Zenger'in lider-
lerte ilişkilerini ve anılannı an-
lattığı kitabtndan bazı bölüm-
lere yer verilmiş. Zenger,
Özal'ın odasındaki tablolar-
dan birinde dinleme cihazı
çıktığını ve birilerinin Özai'ı
dinlediğini ıleri sürmüş. Özai'ı
kimlerin dinlediğini merak et-
tim. Aklıma 'CIA, MİT, Kontr-
gerilta' gibi bazı tahminler gel-
di, ama işin doğrusunu elbet-
te bilemem. Fakat şunu bili-
yorum ki Özal, siyasal haya-
tı boyunca kimleri 'dinlediy-
se', onlar da çaktırmadan
özai'ı 'dinlemişleri'
• Azerbaycan'ın Türkiye
Büyükelçisi MehmetNevru-
zoğlu AÛyev, Ermenistan sı-
nır kapısının açılmasının
Kars'a ve Türkiye'ye hiçbir
yararı olmayacağını savun-
muş ve "1 milyon aç Ermeni-
nin Türkiye ye ne faydası
ohjr?" derniş. Uluslararası iüş-
kilerin ince ve karmaşık den-
geleri bir yana, mitliyeti ve va-
tanı ne olursa olsun, "1 mil-
yon aç" bir tnsanlık sorunu-
dur. AçlığınTürkü, Kürtü, Aze-
risi, Ermenisi, dindan, dinsi-
zi olmaz. Büyükelçinin de-
meci talihsiz bir demeçtir.
Düşmanlığın, silahın, terörün
savaşın, sömürünün, açlığın
ve yoksuiluğun otmadığ» bir
dünyayı düşlemek, bu hedef
uğruna çaba harcamaK
'insan' olmak yeter!
• llginç, hoş bir haber: Ad-
rian Nichoias adlı bir Ingiliz,
Leonardo da Vinci'nin 1485
yılında yaptığı paraşüt tasa-
nmtnı gerçekieştirmiş ve bu pi-
ramit şeklindeki paraşütle
3030 metre yükseklikten at-
lamtş. Keşke bizden de bir
maceraperest çıksa, Hezar-
fen Ahmet Çetebi'nin inanıl-
maz başansını tekrarlasa.
"Kolaysa senyap" derseniz.
"Ben yüksekten korkanm"
Belediyelerin
buyulu degnegı
Dara düşmüş belediye başkan-
lan Ankara'daydı. TBMM'nin kapı-
sına dayanıp haykırdılar:
"Yerelyönetimlerreformu tasla-
ğı bir an önce yasalaşsın."
Yerel yönetimlerie ilgili yasalar-
da değişiklik öngören "reform"
sanki büyülü değnek. Dokundunuz
mu, belediyeler güllük gülistanlık
olacak...
Belediyelerde örgütlü Genel-lş
Sendikası, uzun süredir bu "re-
form" taslağı üzerinde çalışıyor.
Yakında konuya ilişkin kitapçık çı-
karacak.
Genel-lş'e göre durumlarından
yakınan belediye başkanlannın tek
çıkaryol olarak gördükleri taslağın
kurgusunun dayandığı temel belli:
'Belediye hizmetlerinin özel sek-
töre gördürülmesi, belediyelerin
birerihale makamı haline getirilme-
si... 'Taslak yasalaştı mı, çöpten su-
ya, asfalttan park-bahçe yapımı-
na dek tüm belediye hizmetleri fı-
yatlandırılacak... Ne demek bu?
Belediyeler, hemşerilerine hizmet
vermek yerine hizmet satacaklar.
Belediye başkanlannın seçmen-
leri, "müşteri"ye dönüşecek...
Dahası, tasan ile iç ve dış borç-
lanmada belediyelere geniş ola-
naklar tanınacak. Genel-lş'in yo-
rumu şöyle:
"Belediyeler, borçlanma olanak-
lannın çeşitliliği nedeniyle altyapı
yatınmlannda küresel piyasa güç-
leriyle yüz yüze bırakılacak..."
Bugün çalıştırdığı işçilerin SSK
primlerini bile ödeyemeyen bele-
diyeler, bir de dışandan borçlana-
caklaryani. Bu borcu kim ödeye-
cek? özelleştirilen hizmetleri sa-
tın alacak olan belediye başkan-
lannın hemşerileri tabii ki...
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
I1ARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
KEDÎ LEVO APTÜÜKA
UER OEV/t? VE DUOUMA \
'GÖ/eE FİKİR £f£ĞİŞTİ/t- )
TARlHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN
DOKTOR AONAN ADIVAR '/N ÖLÜMÛ
8USÜM,ÜULÜ BİLİM VE Sty*S£T ADAMI
AOtvAft ÖLMÜf7V. yÜZYIL BAÇLAerıyP/) TTP f
SONBA K.ASDÜLHAMır YÖNBTfMİUİM
I Temmuz
ür. Adnam
çT İLÂNINI izısreN GuuLeeoe eefti
7Ü. fSf7'P£,lM/LÜ yAZAR. UALlPE EOlP'LS
PA Y£& ALMIÇT7. B<J SVS4L4& SAĞLfK VE İÇİfLS/eJ
DA YAPMIŞT7. 1924 TB, HALK
f
Savafı yıl
larmda -<f.
GÖRÜŞ ,•*'
EMİN GÜRSES
Kuzey Irak
Körfez Savaşı'ndan bu yana VVashington yöne-'
timi Kuzey Irak'ta kendisine bağlı bir Kürt devleti
kurmanın kâr-zarar hesaplarını yapıyor. 'Müslü-
man Israil' rolü oynatılacak olan bu 'ABD Kürdiş_$».
tanı', Hazar'dan Körfez'e, bölgeyi kontrol etmek içia
ideal bir üs teşkil edecekti. Önce, Kuzey Irak'ta Tâ-" <
labani ve Barzani taraftarlannın yaşadığı bölge-
ler Irak'ın egemenlik alanından çıkanldı. 1992'd.e/
bölgede seçimler yaptınldı. Aynı yıl, Irak muhal^-]
fetini bir çatı altında toplamak amacıyla Irak Ulü-''
sal Kongresi kuruldu. 1998'de VVashington'daTa-1
'
labani ve Barzani ile yapılan görüşmelerde vanlaA'
anlaşmada ise Kuzey Irak'taki Kürtler için bir fe-
derasyonun kurulması kararına varıldı. >
Ankara buna karşı çıkınca bu liderier Ankara'yaj,,-
Irak'ı bölmek niyetlerinin olmadığını açıklamakzp-,
runda kalmışlardı. Bu planlann bölgede var olan den-.;t
geleri bozacağı düşüncesi ABD yönetimini rahatfj
sızediyor. Gerçekte Ankara veTahran'ın, gelişme^'
ler karşısında Bağdat'la işbirliğine gitmeleri halinf-'
de ABD'nin bölgeden tasfiyesi gündeme gelir. ABD^ı
yönetimi böyle bir riski göze alamıyor. -J
VVashington ve Londra'nın bölgesel planlann»:
uygulamaya koyabilmeleri için Ankara'da ya Özal".
gibi birine ya da Türkiye'nin elini kolunu bağlayait
cak bir iç kanşıklığa ihtiyacı var. Özal gibi bir taraıfcvi
tar bulmaları zor görünüyor. İç karışıklık için ise etr, .-
nik ve dinsel her yol denendi. Bu başansızlıkların^,
dan sorumlu tuttukları TSK'yi zayıflatma çabala-;
rından bir sonuç alamadılar. Uluslararası sisterrvi
den izole edilmiş bir Iran yaratmayı da başarama?-;
dı VVashington ve Londra.
VVashington hesaplanndan vazgeçmiş değil. Bu'
hafta VVashington'a çağnlan Irak Kürdistan Yurt-
severler Birliği (KYB) lideri Celal Talabani, Irak Kür-
distan Demokratik Partisi (KDP) bölgesel yönetim
sorumlusu Neçirvan Barzani ve Irak Ulusal Kong-
resi (INC) lideri Ahmet Çelebi, Başkan Yardımcı-
sı Al Gore ile görüştüler. Görüşmede, Irak'taki ge-
lışmelen takıp etmek ve yönlendirmekten sorum-
lu Frank Ricciardone de vardı.
Görüşmelerde, ABD yönetiminin 1998'de vaat et-
tiği 97 milyon dolarlık yardım ve yeni gelecek yar-
dımlar gündeme getirildi. Muhalefet gruplannı Pen-
tagon'un eğiteceği açıklandı. Bu gelişme, bölge-
de yalnızca Bağdat'a karşı değil, Iran ve Türki-
ye'nin ileride olası bir Kürt yapılanmasını Bağdat'la
işbiriiği ile tasfiye etme girişimine karşı askeri ya-
pılanmaya doğru gidiş olduğunu da göstermekte-
dir.
'Foreign Affairs' dergisinin Ocak/Şubat 1999 ta-
rihli sayısında yayımlanan harita, Irak'ta gelecek-
te nasıl yeniden coğrafı bir yapılanmaya gidilece-
ğinin ipuçlannı vermekteydi. Petrol kaynaklannın
yoğun olarak bulunduğu Irak'ın kuzey ve güneyin-
de iki ayn bölge oluşturulması ve bunların ABD'nin
koruması altınaalınması hesaplanmaktadır. INC'den
NabM Musavi, Londra'da Aralık 1998'de yaptığı açık-
lamada, Londra ile 'Irak'taki kurtanlmış bölgeler
konusunda Ingiliz hükümetinin de kabul ettiği de-
taylı bir planlan olduğu'nu açıklamıştı. Yine Eylül
1998'de, Barzani 'Al-Hayat'a verdiği mülakatta,
Ankara'ya bu işlere kanşmaması için uyarıda bu-
lunuyordu. "Tûfkmenkartını AnkarakullanirsBba-
şanlı olamaz. Kendilerinin ve bölgenın zaranna olur"
diyordu Mesud Barzani.
Kendi aralarında bir şeyler kotarmaya çalışıyor-
lartarihten ders almadan. 1962 yılında baba Bar-
zani, New YorkTimes'a verdiği birdemeçte, "Ame-
rika bize askeriyardım versin, otonom birbölge ola-
lım, sonra biz sizin Ortadoğu 'da sadık bir ortağınız
oluruz" diyordu. O zaman ABD ve Iran Şahı'nın des-
teği bunu gerçekleştirecek düzeyde olmadı. Baba
Barzani 1975'te hayal kırıkhğına uğradı ve tarihten
silindi. Barzani'nin 1967 sonrası birdönem, Isra-
il'den de ayda 50 bin dolar yardım aldığı açıklan-
mıştır. CIA, daha 1991 'de Kongre'den Irak'a karşı
faaliyetler için Irak muhalefetine verilmek üzere 19
milyon dolar istemişti. Yıllardır yapılan hesaplar, sı-
radan Kürtlere maddi ve manevi olarak pahalıya mal
oldu.
Gerektiğinde Talabani'nin Barzani ve Irak'a kar-
şı Tahran'dan yana tavır alması, Barzani'nin ise
Talabani ve iran'a karşı Bağdat'la yakınlaşmast
ABD ve Ingiltere'nin işini zorlaştırmaktadır. Anka-,
ra ve Tahran'ın bölgesel işbiriiği ise 'Müslüman Is-
ra/7'in oluşumu önünde en büyük engellerden bP>
rini oluşturabilir. Ankara'yı Bakû-Ceyhan konusurK
da sıkıştıranlara karşı D'Amato yasasını delen Fran-'
sa ömek verilerek Tahran'dan doğalgaz, lrak'ta"fv
petrol alarak cevap verilebilir ancak. '2
E-mail: emingurses" yahoo.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8 a :SOLDANSAGA:
1/ Hiçbir dev-
letle uynıkluk 1
bağı olmayan 2
kişı. II Gümüş-
balığınınküçü- 3
ğü... Adın du- 4
rum eklerinden
biri. 3/ Ham 5
ipekten yapıl- g
mış astarlık ku-
maş... Ayın et- 7
kisiyle huyu- g
nun değiştiğı
sanılan kımse. 9
4/ Bir haber
ajansının simgesi... Bir
cetvel türü. 5/ Kemik- 1
lerin yuvarlak ucu... 2
Tavladaüçsayısı...Ma- 3
dencılıkle ilgili kuru- 4
luşumuzun kısa yazılı- g
şı. 6/ Otel, tiyatro gıbı
yerlerde gırışe yakın °
genışyer.. Üzümşıra- 7
sının tortulannı çöktür- 8
mek için kullanıldığın- 9
dan "pekmez toprağı"
da denilen, kille kanşık kıreçlı toprak. II "O yer" an-
lamında kullanılajLSÖzcük.. "Yokedınınsanıruflsaı.
I I I I II I II
E
ıMın
•
E
-
-
1 2 3 4 5 6 7 8 9
I
I
R
T
K
A
N
E
R
|
S
A
R
A
Y
T
L
A
F
|
M
A
L
A
Z
D
|
A
L
A
M
A
N
A
İ
M
R
0
Z
|
K
|
M
R
A
A
N
|
E
N
I
N
•N
A
T
M
A
C
A
T
z
•IL
A
M
l
S
M
A
T
L
T
Y
E
na kulluğımu/ B u — bızım" (Nâzım Hıkmet). 8/ K
-^_
- Yılmabaşar": Seramık sanatçımız... Çeşit, cins, tûr.
9/ Ekim ayına eskiden verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Dokulanınceleyenbilimdalı. 2/Telefon sözü... Bir
ınsanın ruhsal gücü. 3/ Kalın kabuklu bır portakal cın-
sı... Bazen gecelen ufukta çakan panltı. 4/ Tıpta en
gelişmiş görüntüleme yönteminın kısa yazılışı... Isyan-
kâr... Bir gıda maddesı. 5/ AVTJÇ içi. 6/ Bacakları sıkı-
ca saran bır tür pantolon... Ingiltere ile Fransa arasın-
daki deniz. II Sait Faik'in bır öykü kitabı. 8/ Serbest
meslek adamlannı ıçınde toplayan resmi birlik... Ro-
ma'yı tekrar görebılmek için içine para atılması âdet
olan ünlü çeşme. 9/ Eğlencelerde savrulan, renkli kâ-
ğıttan yapılmış ınce ve uzun şent