25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN 2000 PAZAR OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr 'Isparta'da Ne Varsa Afyon'da da...' ABRızaBALAMAN Dokuz Eylül Üni. Güzel Sanatlar Fakültesi, öğretim, Üyesi Y alnız ülkemizde de- için "ufaklık" anlamında "ve-nom" ğil, dünyanın birçok yerinde komşu ülke- ler, komşu köy ve ma- halleler, "Bensenden daba iyiyim" anla- mında birbirlerini çekemez, yerer, çe- kişir dururlar. Örneğın. Araplar Türk- ler için "Ayağmın basnğıyeri kunıtur" yakıştırmasıyla, biz Türkleri yağma- cı, talancı anlamında yererken, bizler de onlan "Ne Şam'ın şekeri, ne de Arabuı yüzü" dıyerek görmek iste- mediğimızı belirtınz. Komşumuz Rus- lar, bize ne derler biliyoruz, ama biz onlar için "beyaz ayı" yakıştırmasını yapar, Yunan'a "şnnankçocuk", Bul- gara "Türkün çohanı",Iranlı'ya "Acem palavraasT demez miyiz? Antep'in "gari" unvanı var diye Maraş "kah- raman", Urfa "şanh" yapılmadı mı? Biz böyleyiz de.. sanki bizim dışımız- daki ülkeler, biıbirleriyle çok mu uyum içindeler... Bir Birleşik Amerika va- tandaşına "centihnen" denıldiğini du- yan herhangı bır Ingılız gülmemezlik edemez. Ingıliz tskoçyahdan, îskoç- yalı Irlandalıdan, trlandalı da her iki- sinden hoşlanmaz. Fransızlar tüm olumsuz -kerç etmek anlamında- gül- dûrûlenni "Bir gûn bir Betçikah-." di- yerek anlatmaya başlar. Uzakdoğulular da bu türden davra- nışlann dışında değiller. Koreli Japon derken, Japon da Koreli için "ebiefa, saP anlamında "baka-yaro" der. Çin- liler kendileri için ne derler bümiyo- ruz ama.. Koreliler, Çinliler için "kav- gaa,vaban" anlamında "de-nom" yer- gisini kullanırlar. Üniversitedeki (G. Kore Hankuk) derslerimde öğrencile- rimin dağılan ilgilenni toparlamak ve onlan güdûlemek için zaman zaman güldürüler anlatır, gûlmelerini bek- lerdim, ama güldüremez, kendi ken- dime "Yine anlatamadım'' der, dert- lenirdim. Birgün gûnlük gazetemin kö- şesinde okuduğum ilginç bir güldürü- yü, Çin-Japon-Koreli üçlüsüne uyar- layarak onlara anlattım: Bir gün Çin- li, Japon ve Koreli üç kafadar, küçük bir sandala binip keyif olsun diye de- nize açılırlar. Bir sûre sonra rûzgâr eser, firtma kopar, sandal üç kişiyi ta- şıyamaz duruma gelır. Sandalı bat- maktan kurtarmak için önce bir, son- ra da gerekirse ıkinci kişınin kendisi- ni denize atması grektiği ortak kara- rına vanr, aralannda kura çekerler. Kurada ilk isim Çinlidir. Çinli ayağa kalkar, elinde Çin bayrağıyla "Yaşa- sın Çin" diyerek kendini denize atar. Hava giderek daha da kötüleşir ve ikinci sıradaki Koreli, Kore bayrağı elinde ayağa kalkar, bu sırada Japon kurtulma sevinci içinde gündüz düşü kurmaktayken, "YaşaaıKore" diyeba- ğırarak Japon'u tutup denizefirlaörve kendisi kûrtulur. öğrencilerimin gûl- melerini durdurtup dersimi tamamla- yamadım. Güldürü tez elden öteki sı- nıflara da duyurulduğundan onlara da anlatmak zorunda kaldım. Halkbiümine konu olan bu olgular, ülke içi ve dışı haritalarda yerleri işa- retlenerek taranıp, derlenip sağlıklı bir yöntem anlayışıyla bilimsel de- ğerlendirmeler yapılsa, topluluk, top- lum ve de ülkelerin özgün kültürleri hakkında nesnel bilgiler elde edilir kanısındayız. Sezer'in cumhurbaşkanı seçilmesi- nin ardından Afyonlulann sevinci, Is- partahlarla aralanndaki yukandaki ör- neklere benzer çekişmeyi su yüzüne çıkartn: "Isparta'da ne varsa Afyon'da da otacak" tekerlemesi, çoğu Afyon- lulann dileği ve yeni Cumhurbaşka- nı'ndan beklentileri haline geldi. Be- nim Sezer adına söz söyleme durumum yok, ama rahatlıkla söyleyebilırim ki, Isparta'da ne varsa Afyon'da da o ol- mayacak, ofanası da gerekmiyor! Bir kez Sezer, Demirel değil, üste- lik aralannda çok büyük farklar var. Bin demokrasi yenne "demirkrat" di- yerek kendinden öncekilenn kalıtma konup Köşk'e çıktı ve demokrasiyi orada öğrendi; öteki, demokrasiyi ger- çek anlamıyla yaşam biçimi olarak seçip uyguladıktan sonra Köşk'e çık- ü. Biri, kamu önünde bir telelvızyon konuşmasında "Bırakın onu yahu, önfine gût diye üç kaz versem ildsûn kaybeder" dediği muhalefet başkanı- na, gün geldi Türkiye'yi yönetsin di- ye hükümeti teslim etti. öteki, "Yet- kilerim az, daha isterim" diyen cum- hurbaşkanının önünde ve de ona ba- karak cumhurbaşkanının yetfcjlerinin gerekenden çok olduğunu söyleme doğruluğunu ve cesaretini gösterdi. Üstelik Isparta'da var olanlan, biri tek başına da yapmadı. Kardeşleri, ye- ğenleri. kayınbirader ve aile fotoğrafi içinde yer alan işadamlanyla yaptı. O işadamı ki, bankalara kredı olarak al- dığı büyük miktar borcunu ödetnedi- ği bir durumda, seçimle Meclis'e gir- diğinde bankalardan sorumlu devlet ba- kanı yapıldı. Oysa öteki, ailede tek çocuk olduğu için kardeşlere de sahip değil, işadamlanna ödeyecek diyet borcu da yok. Biri, görkemli salonlar- da yaptığı konuşmalarda ışığı göste- rerek,"Yanan bu ışıkta katkunız var" diyerek adını barajlar kralına çıkartıp ününe ün katmaya çAlışırken, elekt- rikli araçlanmızın bozulmalanna ne- den olan elektrikkesintilerinden, "TVe- nimi geri ver" dedirten bilinçli halka karşm, takipçisi olduğu ve de uygu- ladığı karayollan politikası sonucu yollarda her gün onlarca insanın ca- nını kaybettği trafık sorunundan, Hak- kâri'de "fak-fukfonu"ndan günde bir öğün yemekle yaşamaya çalışanlar- dan, yıllar yıh takipçisi, uyguladığı ve angaje olduğu eğıtim politikası so- nucu, üniversite önünde bekleyen genç- lerden ve de üniversite çıkışlı işsizler- den, paramızın değerinin bu durum- lara düşmesinden, "Millet dinine sa- hip çıkmasın mı" diyerek yaptığı din sömürüsünden ve de bunlann acı so- nuçlanndan vb.'lerinden hiç ama hiç sorumlu değil. "Meyveli ağacı taşlar- lar di mi yaa?" "KıpJazd" suçlamasıyla genç do- çentken uzaklaştınldığım üniversi- temden sonra, yayımlanmış üç telif yapıtımla, komünizme karşı sıcak sa- vaş veren G. Kore'de, verimliliğimin dorugunda, ülkeme harcamam gere- ken enerjimi, kesintisiz on beş yıl sü- reyle Koreliler için kullandım. Çalış- malanm göz önüne alınarak aynlırken de "Onursal Seul Hemşehrüik" ödü- lüyle uğurlandım. Daha 23 yıl önce, ulusal geürden kişi başuıa düşen mik- tar 150 dolarken bugün 15 bin dolara ürmanan, ilk üretimini 1974'te gerçek- leştirdiği arabalanyla sokaklanmızı dolduran G. Kore, nüfuz kullanarak ak- rabalannı zengin ettiği gerekçesiyle bir- biri ardından iki cumhurbaşkanını, cumhurbaşkanlıklan biter bitmez ce- zaevine soktu. Sevgili Afyonlular, De- mirel'in Isparta için yaptıklannı Se- zer de Afyon için yapsın der ve ister- seniz: Sezer bir gün yakın arkadaşı- nm özel uçağıyla Afyon'da Sezer Ha- vaalam'na iner, Sezer Burvan'ndan Sezer Kültür Merkeri'ni selamlayarak Sezer Onıversitesi'ne gelir ve Sezer Amfisi'nde Sezer'in yaşamöyküsü konulu büdiriyi dinler.. razı mısuıız, bu ayıp size yakışır mı?.. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Gfden Güzel İnsanlap... "Bu dinozor öyle biryaşa geldi ki artık bunca genç, bunca çocuk ölürken, daha fazla yaşamak biraz ayıp gelmeye başladı ona. Isteği, çevresi- ne ve kendisine birbaşbelası haline gelmeden bu dûnyadan göçüp gitmek. Kalanlara sonsuz sev- giler." Bir aynlık şarkısı gibiydi... Mîna Urgan'ın "Bir Dinozonın Gezilen" kitabına yazdığı son söz.. da- ha doğrusu son satırlar... Yaşla değildir bu, yaşın belirii bir üst çizgiye ge\- mesi değildir... Kişi, her zaman kendisini bir "son'un beklediğinı bilir. Göçüp gidilecek saati, anı bilmek zor! lyi ki öyle, yoksa yaşam bir cehenneme dö- nerdi!.. Mîna'nın yazar yanı uzun yıllar örtülü kaldı. Gü- zer yaprtlar verdi, ama hep bilimsel araştırmalar, çalışmalar. Ingiliz ve Amerikan edebiyatıydı alanı... Uzun yıllar Edebiyat Fakültesi Ingiliz Dili ve Ede- biyatı Kürsüsü'nde sayısız öğrenci yetiştirdi, yaz- dığı kitaplaria da hepimizi geniş birikimiyle aydın- lattı. Meğer içinde bir öykücü kimliği yaşıyormuş! Sekseninden sonra ortaya çıkan bir nitelik... Bel- ki hep vardı bu, ama kendini bir edebiyatçı, bir ya- zar olarak göstermek istemiyordu. Belki de bir çeşit çekinme duygusu... Oysa Türk okurunun "Bir Dinozonın Anılan" ile "Bir Dinozonın Gezi- len" adlı kitaplanna gösterdiği ilgi Mîna'daki us- tayazaıiığıgün ışığınaçıkardı. Kendisi de şaşmış- tı anılannın bunca ilgi çekmesine... Dinozor olmak, kendini dinozor saymak!.. Eski zamanlann dinozorlan uzun bir ömür mü sürerler- miş, bilmem. Yaşlılara, çok yaşlı sayılanlara son yıllardatakılan bir ad oldu bu dinozoriuk... Zama- nı geçmiş, eskimiş, soyu tükenmeye yüz tutmuş, eleğini elemiş duvara asmış, elini eteğini dünya iş- lerinden çekmiş olmak mıdır dinozoriuk? Oysa öyle çok yaşlılar var ki, görülmüştür ki, nice genç- leretaşçıkartır. Shavv'lan, Russell'leri Toistoy'la- n, Freud'lan düşünün, yetmişli seksenli yaşlarda en değerti ürünleri yaratanlan... Mîna Urgan benim kuşağımın hep sevgiyle, say- gıyla andığı, etkisinde kaldığı aydın kişilerdendi. Çok iyi, çok düzenli bir eğitimden geçmişti, kent- soylu sınıfın önde gelen bir ailesindendi, ama sı- nıfının çıkarlanna ters düşerek, toplumdaki eşrt- sizliğin, acının, yoksulluğun ortadan kalkması için kendi ölçüsünde çaba harcayanlardan... Bağınp çağırmadan, parti yaftalanna sığınmadan, ben şu- yum ben buyum demeden, halkın yarannı kolla- mak, düşünmek... ••• Derken Raif, avcı Raif.. 1960 ve sonrasının gençlik örgütlerinin öncülerinden Raif Ertem... Avukat, gazeteci-yazar... Her zaman iyimser, her zaman halkın içinde, her zaman eylem adamı... Derken Dr. Aziz Çöl... Yıllarca gazetemizin he- kimliğini eşi Masume Çöl ile üstlenen dost... H6p güzel insanlar mı gider zamanlı zamansız? Arkalannda güzel anılar bırakarak... Mîna, Raif, Aziz Bey... Birinin acısı geçmeden başkabiri!.. Yalnızlığımız gittikçe artıyor şairin dediği gibi... Yaşlanmanın en hüzünlü yanı "bizden önce giden ahbap"\an uğurlamak gibi olaylan yaşamaktır. Hepsinin anısı önünde saygıyla, sevgiyle... ANKARA GAYRİMENKUL SATIŞ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN KIYMET TAKDİR RAPORUNUNİLANEN 2000/114 I.Ş. Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 9.3.2000 gûn 1999/936 esas, 2000/224 karar sayılı ilamı ile satümak suretiyle hissedarlar arasındaki ortaklığın giderilmesi- ne karar verilen, Ankara Etimesgut ilçesi Istasyon Ma- hallesi'nde 45485 ada 11 mımaralı parseli teşkil eden arsanın satışına ilışkın yapılan takipte. gayrimenkulün saüşa esas kıymet takdıri yapdmış olup bilirkişi kunı- lunca tanzıra olunan 23 5.2000Janhli raporla gayri- Tneiflcule 4 104 OÖfr/ OOCKTL kıymet takdir edilmiş ve_ hissedarlardan Mehmet Sait oğlu Mehmet Zıyaettin Tötlu'nun adresi tespit edılemedıgıiiden adına ılanen teblıgat yapılmasına karar verilnuştir. Karar gereğince, işbu ilanın yayunı tarihınden itibaren 7 gûnlük yasal süreye ilaveten 15 gün içinde M. Ziyaettin Tollu'nun varsa rtırazını ilgili mercie yapması, bu süre içerisinde itiraz edilmediği takdirde kıymet takdirinin kesinleş- miş sayılacağı, kıymet takdir raponmun tebliği yerine kaım olmak üzere ilan olunuı. Basın 33301 Törelerin Dayanılmaz Acımasızlığı VedatGÜNVOL T öre, ilkelinden gelişmışine de- ğin kimi ilkel insan toplumla- nnın ölesiye bağlı olduklan davranışlannı yönlendiren akıl içi, akıl dışı davranış kuralla- nnın tümüdür. Bu kurallar, öy- lesine kesinkes buyruklar, yönlendirmeler yumağıdır ki, onlann dışına çıkmanın ceza- sı, en azından ölümdür. Geçenlerde, on dört yaşında bir kız, gön- lünü kapnrdığı bir delikanlıya kaçınca, aile- ce çıkanlan ölüm fermanı gereğince sevgi- liler öldürüldü ve böylece aile namusu (ne de- mekse) kurtanldı. Bu tür töre cinayetleri, ilkel toplumlarda ge- çerliliğini sürdürüyor, yirmi birinci yüzyıl- dabile!.. Thomas Mann, Sihirii Dağ adlı romanında "tnsan, yamız Idşisel vaşamını yaşamaz, aym zamanda çağmın ve çağdaşlaruun vaşamını da yaşar, bOinçli ya da biHnçsiz olarak" diyor. Evet, 14 yaşmdaki genç kız, ailesinin ilkel yaşayışmı yönlendiren acımasız töre uyann- ca, kendi kişisel yaşamını yaşayamaz ve öl- dürülür. Bu tür töre cinayetleri, ne yazık ki ilkel, da- ha çok Müslüman ülkelerde uygulanmakta- dn", Cezayir'de olduğu gibi. Töre ahlakı diyebileceğimiz böylesi ilkel bir tutumla besli insanlann varhğı ile Türki- yemiz uygar dünyanın kapısını nasıl çalabi- lir? Ilkelliğin bir tek panzehiri var: Eğiom, eği- tim, yine de eğhün, diyor bir Batılı yazar. Bu eğitim elbette ki dinsel değil, bilimsel bir eğitim olacak. Ne var ki, halkın eğitilmesi- ni, kendi çıkarlan için zararlı gören, günü- müzde söz sahibi gerici çevre kodamanlan- nın sesleri kısılmadıkça, töre cinayetlerinin önü alınamaz. Bugün dünya nüfusunun yüz- de sekseni ne yazık ki ilkel durumda, eğitim- siz. Bu görünüm karşısmda, Kâtip Çelebi'nin deyimiyle, insanın gönül, akıl ve bilinç ay- nası paslanmaz da ne olur? Söyleyin baka- lun. Söylemezseniz yazıklar olsun size de- rim. AHASYA (0-3S8) 212 22 33 • A M M M |»-*t2) *»l M «B (8 M ) (AFYON, MCMHAY, AROAHAN, ÇANNN, ÇCMJH, BBtMCAN, BBURUH, QA2UNTB>, l â n a OPARTA, ır.nmoııntMfinrı'j.tTjftn.tfinrrfiır.ı njıırfn.trHtt.rtftnf.YTfinT) • • - • " m T i i " i f f " " i ) * " " * l f L ^ ™ " " - " " ' " - " a * ' ' (»450) 281 38 15 • MYAMAtaR (9-412) «51 85 88 8 M ) (BATHAH, HAKKÂri, HAROM, S«*n\ ŞM»tAlq • BJfflĞ (0-124) 21» 34 72 - 237 88 »1 < 8 » « ^ BmjS, IMŞ, TUMC6Ü, VAM) • ESKİŞEHJR (»422) 221 «8 98 (BLEC8C. KÛTAHVA) • ORESUN (0-434) 212 74 1S (3 l-t PBX) (OBDU) • BTAWUt«(«1«)30»5410(PeiQ(BARH«, BOtU, •URM, ÇANAKKALE, DÛZCE, EBfeME. KAMBÛK, KMCLAflEÜ, KOCAEÜ, TBdTOA<İ r*LOVA,2ONGUUJAI^-C3*(Ct23Z)2S2 34M-2S233D(PBX)(AYtJ»*,IIA»ISA, • KAVSEf* (O«2) 245 04 00 (20 İHt) (KimR) - KONYA (0-332) 251 35 95 (2İMQŞ MALATTA (MZ2) 122 7» M - 325 4S i t « (AOIYAHA*!). « C V Ş a * «•384) 213 75 05 • «ZE «M64) 223 66 50 O h*) (AflTVM) • SAM3UN (04S2) 231 74 88 - SMOP * 4 6 « » 1 1S 44 • SİVAS tt-MCI 22» 05 05 • «AMUURFA («-414) 312 M 71 • TOKAT (6-3SC) t» 52 CS • TRABZOH (ft-4C2) 321 17 3C (BATBUFrT, OÛMÛŞHAHE) PENCERE Mehmet Ali Ağca Gözünü Aç! Sen şu işe bak!.. Ve gel de şaşma!.. Apo'yu bağnna basıp Türkiye ile kötü kişi olma- yı göze alan NATO'lu müttefikimiz Italya, Mehmet Ali Ağca'yı neden bize postaladı?.. • Hoş geldin Mehmet Ali!.. Ülkücü Ağca!.. Italya'dan Türkiye'ye iadeli taahhütlü postalan- manın tam zamanı mıydı?.. Ülkücü dostlann çoğu hükümette bakan!.. Ko- alisyonun en önemli koltuklannda vaktiyle işbirli- ği yaptığın ülkücülerin bulunması rastlantı mı?.. Hoş geldin!.. Bizim hapishanelerimiz kimisi için cehennem- dir; kimisi için cennetten bir köşedir. Italya'da seni hırpalamışlar, yaklaşık yirmi yıl hücrede yaşatmışlar, gözlerinin bebeği solmuş, ya- şayan cenazeye dönmüşsün, kafayı yemişsin... Hele birTürkiye'nin havasını al, cezaevlerimizin raconuna yeniden alış!.. Ardından neler olmaz?.. Iskender kebabını mı özledin?.. Lahmacunu mu canın çekti?.. Dost, ahbap, yoldaş, ülküdaş, ka- fa dengi, eski ortak, kim varsa yine bir araya ge- lir, yeniden havanızı bulursunuz. Seninkiler sokaklarda, meydanlarda kahraman- lar gibi dolaşıyorlar... Alkışlanıyorlar. "Devlet için silah çekenler"] bağnna basan hal- kımız, çoğunu sandıktan çıkanp parlamentoya yolladı. Evine hoş geldin. • Aradan bunca uzun zaman geçti, ama ülkende hiçbir şeyi yadırgamayacaksın. Işkence mi?.. Sürüyor. Devlet borçlan?.. Büyüyor. Hapishaneler?.. Hırsızlann, katillerin, mafyanın, kumaralann, ha- raççılann, politikacılann, özetle çetelerin fink at- tıklanbabaevleri... Enflasyon?.. Canavann son günlerde keyfı yok, ama başımı- zın belası olmayı sürdürüyor. IMF?.. Türkiye IMF'siz yaşayabilir mi?.. Keratalar eski- si gibi yine tepemizdeler... Karakollar?.. Karakollardaki eski aynalar yerfi yerinde... Demokrasi?.. Güldürme beni!.. Irtica?.. Ohoo.. Ey Hıristiyanlann Papa'sını kurşunlayan ülkücü Mehmet Ali, hoş geldin!.. Çok sevdiğin Türkiye, sen nasıl bırakmışsan öy- lece seni bekliyordu. • Ancak sakın bunlara bakıp aldanma, kanma, inan- ma!.. Biz değişmedik, ama dünya değişti; artık 'Soğuk Savaş' yok!.. Avrupa, 'NATO'nun Gla- d/o'sunu defterden sildi; Türkiye bu sürecin san- cılarını çekiyor. Apo'yu bağnna basıp seni dışlayan kalya ne düşündü de Ağca'yı Türkiye'ye postaladı?.. Başına olmadık şeyler gelebilir. Çünkü Ankara'daki ülkücüler bile "dün dündür, bugün bugündür" diyorlar. Dansı senin başına!.. ANKARA 23. ASÜYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo 1999/597 Davacılar Semiha Yenıaktaş ve arkadaşlan vekili ta- rafından davalılar Erdan Özşahin ve arkadaşlan aley- hine açılan geçit hakkı da\ f asında: Davahlar Mustafa Kıüç-Ünzüle Begüm-Kadir Enes adlanna çıkanlan tebligatlar tebliğ edilememiş ve ad- resleri de zabıtaca saptanamamış olduğundan bu kişi- ler hakkında ılanen tebligat yapılmasına karar veril- miştir. Bu nedenle duruşma günü olan 14.9.2000 günü sa- at 11 OO'de mahkememizdeki duruşmanızda hazır bu- Innmani7 veya kendinızı bır vekıl üe temsil ettirmeniz gerekmektedir, aksi takdirde HUMK'nin 213-337. maddeleri gereğince yokluğunuzda yargüamaya de- vam olunacağı ve hüküm verileceği tebligatlar yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 6.6.2000 Basın: 33296 ANKARA 16. İCRA DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DosyaNo 1999/6319 Alacakh: Ali Yüdınm Av. Mustafa Çelebiloğlu. An- kara Borçlu: Zekeriya Yüdız. Peyami Safa Mah. 99. Sk. No. 11/1-3 Ankara Borç nüktan: 1.11.1999 tarihli 2860 DM'lik bono. bedeli 726.200.000. -TL'yi masraflan ile birlikte ode- menız. (BK'nin 84. maddesine istinaden.) .____ Müstenidat: Kambiyo 5/10 gûnlük ödeme emri ve yukanda nitelikleri ya- zılı kambiyo senet suretlerine havi tebligat bila tebliğ iade edilmiş, emniyetçe yapılan tahkıkattan da yeni ad- resin tespiti mümkün ohnamış, adres meçhul olduğun- dan tebligatın ılanen tebliğine karar verümiştir. Yukanda yaalı borç ve masraflan işbu ödeme emri- nin tebliği tarihinden itibaren 10 gün içinde ödemeniz; takibin dayanağı senet altındaki imza size ait değilse 5 gün içinde açıkça bir dilekçe ile icra tetkik mercii hâ- kimliğine bildirmeniz, aksi takdirde icra takibindeki kambiyo senedi altındaki imzanın sızden sadır sayıla- cağı, unzanızı haksız yere ınkâr edersemz sözü edilen ^enede dayanan takip konusu alacağın yüzde 10'u ora- nında para ce2asına mahkûm edileceğiıiz, takibin da- yanağı senet kambiyo senedi nıtelığini haiz değilse 5 gün içinde icra tetkik mercii hâkımliğıne şikâyet etme- niz, borçlu olnıadığınız veya borcun itfa veya ımhal edildiğı veya alacağın zamanaşımına uğradıgı, yetki- sizlik hakkında bır itirazınız varsa bunu sebepleriyle birlikte yine 5 gün içinde icra tetkik mercii hâkimliği- ne bildirmeniz, yukandaki hususlar hakkında icra tet- kik flsercii hâkimüğinden itirazınızm kabulüne dairttr" karar getınnedığmız takdırde cebn ıcraya devam ohı- nacağı, itiraz edilmedığı ve borç ödenmedig^takdirde^ 10 gün içmde 74 madde geTeğince mal beyanında bu- lunmanız, bulunmazsanız hapisle tazyik olunacağuuz, hiç mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykın be- yanda bulunursanız hapisle cezalanduılacağınız ihtan, 7201 sayıh Tebligat Kanunu'nun 29. maddesi uyannca işbu üanın gazetede neşrinden itibaren 15 gün sonra ta- rafinıza tebliğ edihnış sayılacağı ilanen tebliğ olunur. ' " L168) Basın: 33292
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle