Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 HAZİRAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Duvara
kurban
Sekiz yıllık temel
eğitime yeterli
olmadığı için
Amasya'daki Bayezit
llköğretim Okulu'nun
eski binası yıkılıyor ve
Istanbul Menkul
Kıymetler Borsası'nın
katkısı ile yepyeni bir
okul binası yapılıyor.
Sıra okulun çevresine
duvar örmeye
geldiğinde
müteahhidin karşısına
50 yıllık bir çınar
ağacı çıkıyor. Hafrf bir
kavisle duvan ağacın
çevresinden
geçirmek varken
baltalar
çıkartılıyor ve
kaşla göz
arasında yarım
asırlık çınar
kesiliyor. Atatürkçü
Düşünce Derneği
Amasya Şubesi
yöneticileri, 1930'lu
yıllarda Çankaya
Köşkü'nün bahçesine
duvar yapılırken,
duvarın önününe bir
ağaç çıkınca Mustafa
Kemal Atatürk'ün
direktifi ile duvarın
yolunun
değiştirildiğini
anımsatıyor ve bir
eğitim kurumunda
yaşanan ağaç
katliamını Ozdemir
Asaf'ın dizeleriyle
kınıyor
Bahçesinde dalı
olmayan biri/
Gelmiş bahçemde
ağaçlık taslıyor!
Etektronik posta: som@posta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Bugün babalar günûymüş...
"Günün mana ve
ehemmivetine uvgun hediye:
altın kabzalı
bir tam otomatik!"
nadolu Üniversitesi'nin eski rektörü ve Es-
kişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyü-
kerşen diyor ki: "Türkiye'nin büyük met-
ropol kentlerinde ve de özellikle Istanbul'da
yaşayanlann çoğu Anadolu kentleri için taşra sıfa-
tını ortak bir sözcük olarak kullanırlar. Bu sözcükte
biraz küçümseme, biraz da kıytınklık (marjinallik)
yatar. Onlara göre taşra, sanatın, kültürün, uygar de-
ğerlerin pek uğramadığı, insanlannın da genellikle
ancak metropoldekilerin yararına hizmet verebildik-
leri ölçüde kıymet-i harbiyeleri olan yerleşim alan-
larıdır."
Büyükerşen, sözü basına getiriyor: "Ulusal basın
denilen metropolitan kent gazetelerinde, kendilerin-
den sonra mesleğe girmiş ve köşe yazarlığından
sonra televizyon ekranlarında parlayan yıldızları ile
refahın ve şöhretin doruklarındaki ulusal/ milli(!) ga-
zetecilerimiz için, benim komşu çocuğunun 32 yıl-
dırsüren mucizesi, en azından, başlı başına birga-
Taşra
zete haberidir."
Yılmaz Büyükerşen: "Büyük gazetelerin, büyük
kentlerdeki küçük ölçekli haberteri ile uğraşanlar,
çoğu kez kendilerinden daha küçüklerin bu meslek-
te yaptığı büyük işlerin farkına varmazlar; çünkü
metropoller dışında Anadolu'nun kentleri hep taş-
radır... Galiba, benim komşu çocuğunun adını size
söylemeyi unuttum. Adı: Önder Baloğlu."
Cumhuriyet okurlan, Önder Baloğlu'nu "Eskişe-
hir/Cumhuriyet" haberlerinden tanıyor... Eskişe-
hir'deki okurlar da "Sakarya" gazetesinden...
Baloğlu, 3 bin yazısı arasından yaptığı bir derleme
sonunda 600 sayfalık bir kitapla "Dokuzuncu Sü-
tun"la çıkıyor okurlannın karşısına ve "Yalnız Eskişe-
hir'in değil, ülkemizin de sosyal, siyasal ve ekono-
mik geleceğine bir ışıktutacağına inanıyorum" diyor.
Yılmaz Büyükerşen'in "Dokuzuncu Sütun"a yaz-
dığı önsöze dönelim: "Olaylann heyecanı içinde ya-
şamanın doyumsuzluğunda olduğum gençlik yılla-
nmda ben de bir taşra gazetecisi olarak, gece- gün-
düz demez ha babam haber, röportaj, araştırma pe-
şinde koşar, emeğimizin karşılığında Istanbul'dan,
haber başına gelecek iki buçuk lira (o zamanlar bir
paket sigara parasıydı) yolunu gözlerdik. Eskişe-
hir'de toplu basın mahkemesine zaman zaman he-
sap veren muhabir, sekreter ve yazı işleri müdürü
olarak çalıştığımız bir gazetede ise hafta sonlan,
patron matbaanın evrakı matbua işlerinden olan ka-
zancından mürettip ve makinistlere ücretlerini verir,
bize ise 'param yok' derdi."
"Taşra'da gazeteci olmak, birzamanlar "Babıafi"de
gazeteci olmaktan zordu ve bugün Ikitelli'de "star"
olmaya hiç benzemiyor!
Kalemine sağlık önder...
SESStZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Ey yücelen yeni nesil,
ben size yüce divanlık olun dememiştim1
Balık sofrasında mendirek eksik!
Köyün adı Mersin... Ordu'nun Per-
şembe ilçesine bağlı, Karadeniz kıyı-
sında balıkçılıkla geçinen ve turizm
potansiyeli de olan bir köy.
Geçen şubat, Karadeniz'de kopan
fırtınada "asnn dalgasfndan nasibi-
ni almış bir köy...
Mersin köyündeki balıkçı bannağı-
nın 300 metrelik kısmı deniz feneriy-
le birtikte sulara gömülmüş fırtınada...
Sonrasına gelince:
"Devletin yetkililerine defalarca baş-
vurduk, durumumuzu arz ettik, vekil-
lerimizle görüştük, barınağımızın ya-
pılmasını istedik. Devletimizin yetki-
lileri, sağolsunlar köyümüze geldiler.
Ellerine metreleri alarak ölçtüler, biç-
tiler. Balık yiyip rakılannı içtikten son-
ra Samsun'daki dairelerine döndüler.
Arada bir Samsun'dan ellerinde met-
reyle gelmeye ve ölçüp biçtikten son-
ra balık yiyip rakı içmeye devam edi-
yorlar. Afıyet olsun ama bu ara-
da bannağın sağlam diye bili-
nen 200 metrelik kısmı da par-
çalara aynldı. Bundan sonra ne
olacağını merak ediyoruz. Biz-
ler dalgazede iken depremzedelerin
altında kaldık çünkü yatırımlar dur-
durulmuş. Geçenlerde Tokat ve Çar-
şamba'daki sel yüzünden bu sefer de
dalgazedeliğimizi selzedelere kaptır-
dık. Her türlü zedelikten vazgeçtik,
bir de Ordu'nun kalkınmada öncelik-
li illerden olduğu söylenir. Bize bu işin
doğrusunu söyleyecek bir yetkili yok
mu? Sofrayı hazırladık, balıklar ızga-
rada bekliyor!
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCt
Neyse ki Mîna Urgan
duymadı...
Geçen yıl (1999) Ağustos
ayında Can Yücel ölmeye yat-
tığında TBMM'nin gündemin-
de "tahkinT vardı... Tek tesel-
limiz ise Caa Yücel'uı bundan
habersız olması, çok sevdiği ül-
kesınin uluslararası yatınmlara
"Danıştay'ın bile devreden çı-
kartılarak" ardına kadar açıl-
masının o yorgun ve cesur yü-
reğıni bır kez daha dağlamadan
bu dünyayla vedalaşmasıydı...
Tahkımciler, Can Baba'mn
"okkalı şiirini" de bu yüzden
yıyemeden yasayı TBMM'den
geçırdikten sonra, sanki içleri-
ne doğmuş gıbi ilk büyük tep-
kiyi "Bergamalı köylüler" gös-
terdiler. Türkiye'nin ulusal ve
toplumsal çıkarlannı gözeten
hukukun "işlevsiz" kılınmasıy-
la birlikte Eurogold'a karşı ka-
zandıkları "hukuk zaferinin"
de yakında bir işe yaramayaca-
ğını "tahmin" ederek, tahkim
zor gezilerini" anlattığı kıta-
bında hem benden hem de Gök-
bel Vadısi'nden söz ettiğini gö-
rünce, "aydınlanmızın" Çıne
Barajı'nı neden sorgulamadık-
lanna bir kat daha öfkelendim.
Çünkü aynı vadi, sadece do-
ğal ve tarihsel güzellikleriyle
değil, Azra Erhat'lann, Hali-
karnas Baükçılan'mn ve Mî-
na Urgan'lann mangal gibı yü-
reklerinden yurt sevgisine de
"ilham kaynağı" olan, inanıl-
maz duygu yüklü "anıların"
yaşandığı bir kültür ve düşünce
vadisiydi. Sevgili dinozorumuz,
kılabında bu anılara da değini-
yor ve Gökbel'in sular altında
kalmasından duyduğu üzüntüyü
belirtiyordu.
Mîna Urgan, işte bunu da gör-
meden gözlerini yumduğu için
daha fazla üzülmeden ölümsüz
dünyaya kavuştu. Biz ise Çine-
Yatağan arasında artık "tepe-
Gökberdeki Incebel Köprüsü de baraj sularına gömülüyor...
anlayışının "yasallaşma süre-
cini" eylemler yaparâk protes-
to ettiler...
Şimdi, sevgili dinozorumuz
Mîna L'rgan'ı yitirdiğimiz şu
günlerde de aynı tahkim politi-
kasının bu kez Bergama'da dev-
reye girdiğine tanık oluyoruz.
Tıpkı Can YüceFde olduğu
gıbi. Mîna Urgan'ın ölümünde
de galiba tek tesellimiz, bu yü-
reği ülke ve insan sevgisiyle do-
lu ayduılık dinozorun yaşamla
ölüm arasuıdaki son günlerinde
Eurogold'a verilen sözde "bilim-
sel" (!) ruhsatın farkında olma-
ması... Böylece, sınirlenni bır
kez daha bozup hiç değilse ölüm
döşeğinde daha fazla kahrolma-
ması...
•••
Mîna Urgan" ın yoğun bakım-
dan kurtulamadığını öğrenince,
gözümün önüne Çine-Yatağan
arasındakı "Gökbel Vadisi"
geldi.
Birkaç yıl önce, bu tarih ve gi-
zemli vadinin de tıpkı Fırat va-
disi gibi bir baraj yüzünden su-
lar altında kalacağını yazdığım-
da, Muğla'da Reşat Uygun'dan,
Bodrum'da da Saynur Gelen-
dost'tan başka kimse oralı bile
olmamıştı. Bir de DSl'den mek-
tup almıştım, Çine Barajı'nın
"önemini" anlatan...
Derken Mîna Urgan'ın "dino-
lerden" geçen ve eski yolu Gök-
bel Vadisi'yle birlikte boğulma-
ya terk eden "yeni karayolun-
dan" Muğla'ya, Bodrum'a,
Marmans'e şimdi daha çabuk
ulaşacağız; ama yitirdiğimiz de-
ğerleri asla bulamayacağız.
• • •
Bergama'daki "TÜBİTAK
raporlu tahkim darbesine" ge-
lince.
Deniyorki, "Eurgold'un al-
dığı yeni önlemlerle siyanür
artık zarar vermeyecek" şek-
linde bır sonuca varan raporun
altında bu işi bilen saygın uzman-
lann imzası var!..
Peki, aynı rapor, Danıştay'ın
Eurogold'a "hayır" dediği ka-
rannaışık tutan bilirkışüerden
niye istenmiyor?.. Ya da aynı ra-
por, neden Danıştay'a (yani
"yargıya") değil de, "Başba-
kanlığa" (yani "siyasete") su-
nuluyor?..
Galiba Türkiye'de bundan
böyle artık bir de "Başbakan-
lık hukuku" olacak. Hukuk
devletinde yargıdan onay ala-
mayanlar, önce TÜBlTAK'a uğ-
rayıp, oradan Başbakanlığa ge-
çecekler... Mîna Urgan, bunu da
görmediği için şanslı sayıhnaz
mı?..
ÇED köşesi, tüm yurdunu,
halkını ve güzelliklen sevenle-
re başsağlığı diliyor...
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
ÇlZGtLtK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
KEDİ LEVO APTVLİKA
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 18 Haziran
NAPOLYON'UN SON YEMLGİSt..
i8ts're BUSÜN,
'OA
EMgtNDeteı
. &İ//VO4A/
ELSE
OKOU TDPCAM/ÇT7,
Ğ
, BÜYUK
'OA, BİGLSŞl'K
TZJ. 8a yen/iLGt
f
M:oMurAS/MPA&
sy/i 8
SCXVC/A/£/
GÖRÜŞ
SONMEZ TARGAN
Kaydnbnak İstenenGündem
Bir ülkenin gündemindeki konulannın temelini eko-
nomi oluşturur. Ekonominız köklü ve güçlü ise buna
bağlı tüm alt ve üst kurumlar da sağlıklı işler. Son
günlerde siyasal erk tarafından sık sık dillendirilen is-
tikrar da buna bağlıdır. Başka bir anlatımla ekonomik
alanda istikrar sağlanamamışsa siyasal ya da toplum-
sal yaşamda sağlandığı varsayılan istikrar gelip ge-
çici ve aldatıcıdır.
Türkiye'nin ekonomik istikran özejNkle son yirmt
yıldıryakın tarihimizde bireşi daha görülmerniş biçim-
de bozulmuştur. Çünkü son yirmi yıldır işsizlik oranı
en çok bu dönem yükselmiştir. Yıne toplumun önem-
li bir bölümü bu dönem gelmiş, açlık sınınna dayan-,
mıştır. Birçok sektörde üretim durmuş, küçük, orta ve.
hatta büyük işletmeler kapısına kilit vurmuştur. Gfe-
rek dış gerekse iç borç kartopu gibi büyümektedir. Bu-
gün devletin salt Ziraat Bankası'na olan borcunun 4
katrilyona ulaştığı söylenmektedir. Üretime hiçbir kat-
kısı olmayan parayla para kazanma bu dönem altın
çağını yaşamıştır. Ozetle, bu dönem siyasal erki elin-
de tutan bütün hükümetler üretimi değil dolaşımı yö-
netmişlerdir.
Gerçi buna yönetmek de denemez. IMF, Dünya
Bankası gıbi uluslararası mali oligarşinin yönergele-
rini yaşama geçirmek için hükümet adı altında me-
murluk yapılmıştır. Ulusal birikimin ürünleri olan nice
işletme ve kuruluş sat denilmiş satılmış, kapat den-
miş kapatılmıştır. Ne ilginçtir, kendini solda tanımla-
yan Bülent Ecevit'm başbakanlığını yaptığı bugün-
kü hükümet eliyle yaşanan bu çürümüşlüğün hukuk-
sal boyutlan da tamamlanmış, çıkartılan tahkim ve ben-
zeri yasalarla uluslararası mali oligarşiye hükümran-
lık haklan tanınmıştır.
Gezegenimizde kurtuluş savaşının ilkörneğini ver-
miş, Sovyetler Birliği'nden sonra kapitalist evrende ilk
planlı ekonomi uygulamış bu ülke hiç hak etmediği
bu sonuca nasıl katlanıyor, bunu da anlamak zor.
Anlamakzordiyorum, çünkü anlaşılmaması için ne
gerekiyorsa gerek ulusal gerekse uluslararası planda
ustalıkla yapılıyor. Toplumun gündeminden hiç düş-
memesı gereken bu yaşamsal ve yakıcı ekonomik
sorunlar, gündem kaydırmalarla sürekli başka alan-
lara çekilerek gözden kaçınlıyor.
Bunlara örnek mi istiyorsunuz? Ülke ve toplum za-
ranna ve ulusal çıkarlara aykın ciddi bir ekonomik ka-
rar mı alınacak ya da uygulanacak, bir bakıyorsunuz
bir başka olay bomba gibi gelip toplumun gündemi-
ne oturuyor. Örneğın Susurluk çetesi diye bilinen olay-
lann yaşandığı günlerde "çözdük, çözeceğiz" diye
toplumun son derece duyaVlı olduğu tarihsel bır ev-
rede özelleştirme konusunda tüm düzenlemeler ger-
çekleştınliyor, ama Susurluk olayı birçözüme ulaşma-
dan bir süre sonra unutulup gidıyor.
Yanlış anımsamıyorsam, Abdullah Oca4an'ın Tür-
kiye'ye getirildiği ve yargılandığı tarihsel süreçte ka-
çınılmaz olarak toplumun ilgisı bu olay üzerinde yo-
ğunlaşırken, Kurtuluş Savaşı'yla tarihin çöplüğüne
atılan kapitülasyonu yeniden hortlatmayı amaçlayan
tahkim yasası da tereyağından kıl çekercesine bu ev-
rede sonuca ulaştınlmıştı. Yıllarca emperyalizmin gö-
zetim ve denetımı altında elini kolunu sallayarak ya-
şayan Apo, ne olmuştu da bir gecede getirilip Türki-
ye'ye teslim edilmişti. Yoksa alın Apo'yu, verin tahki-
mi mi denilmek istenmişti?..
Şimdi usum Uğur Mumcu'nun katillerinin yakalan-
dığı söylentileriyle çalkalanan UMUT Operasyonu'na
takılıyor. h4asıl takılmasın? Devtet istese, değtl Uğur Mum-
cu'nun, bütün "faili belli (!)" cinayetlerin katillerini bir
gûndebuhj|aya»gj önüne çıkaramaz mı? Ama öyte yap-
mıyor. Her gün konuyu yeni senaryolarla sulandırdık-
ça sulandınyor. Ister ıstemez, ınsanın içine, daha önem-
li bir başka konu gözden kaçınlmak mı isteniyor diye
bir kuşku düşüyor. Sakın ola, Bergama köylülerinin ya-
bancı tekellere karşı yıllarca sürdürdükleri onurlu ve yi-
ğit savaşımı bu hükümet noktalamak istemesin, siya-
nürlü altın çıkaımaya evet demesin...
Bugünlerde de, karanlık ilişkiler içinde olduğu bili-
nen bir psıkopat katille gundemımiz doldu. Abdi Ipek-
çi'nın katili Mehmet Ali Ağca, usumuzun ucundan
bile geçmediği bır anda, bır gecede Italya'dan alınıp
getirildi. Kuşku bu ya, bunun karşılığında bu halktan,
bu ülkeden şimdi neyi koparacaklar diye düşünüyor
insan...
Kuşkuculuk, olaylara nesnel olarak yaklaşmanın, dh
yalektik olarak bakmanın açkılanndan biri olarak var-
sayılır. Buraya değin yazılanlar bir düş ürünü gibi gö-
rünüyor olsa bile kuşkulanmayı sürdürüyorum: Aca-
ba devlet, geçmişte piyon olarak kullanılan, ama top-
lum vicdanında kirlenmiş katıllen şimdi birer birerya-
kalayarak çıkarmayı tasarladığı af yasasıyla "temiz-
temek" mi istemektedir diye bir başka kuşkumu okur-
larla paylaşmak ıstıyorum.
Gündem ne denli kaydınlırsa kaydınlsın, ben istik-
ran, polisiye başanlardan çok, çökmüş ekonominin
toplum yararına düzeltilmesinde, uluslararası mali olj-
garşiye teslim olmuş ulusal kimliğin yeniden kazanıl-
masında görüyorum.
B U L M A C A SEDAT YASAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1 2 3
SOLDANSAĞA:
1/Zorunlu ne-
den. 11 "Tann
kabul etsin"
anlamında
kullanılan söz-
cük... Biryet-
kinin,yasamn
ya da karann
yürürlüğe gir-
mesine karşı
çıkma hakkı. 8
3/ Sergen... Q
Ressamlann
boya karmakta kullan-
dıklanlevha. 4/Aktin- 1
yum elementinin sim- 2
gesi...Birparanınbe- 3
lirli bir kimseye öde- .
neceğini gösteren se- -
net. 5/ Muma batınl-
mışfitil...Osmanlıor-
dusunda ve donanma-
sında hafif piyade as-
keri. 6/ Üstü açık bo-
9
ru... Bir nota. 7/ Derinliğı az metal kap... Evre. 8/
Yemenjde bir ümankenti.... İnsan bedentçevresia—
deki manyetik alan. 9/ Güney Anadolu'da yaşayan
ve halk edebiyatı şnr türlerinden birine adını ver-
miş olan Türkmen boyu
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Toplanan süprüntüleri alıp atmakta kullanılan
saplı kap... îleri sürülerek savunulan düşünce. 2/As-
ma kütüğü... Her yani suyla çevrili kara parçası. 3/
Fas'ın kuzeyindeki sıradağlar... Ankara keçisinin yü-
nü. 4/ Kalayın simgesi... Denge. 5/ Italya'nın en uzun
ırmağı... Oğütülmiiş tahıl. 6/ Kolaylıkla aldatılabi-
len... "Behiç — " : Çizerimiz. 7/Denizyosunlann-
dan çıkanlan bir türjelatin... Küçük taneli bir bak-
la türü. 8/ "Beni görüp yönün — dönersin" (Ka-
racaoğlan)... Harman yerindeki tahıhn taş ve top-
rakla kanşık kalıntısı. 9/ Otomobilde direksiyon ile
tekerlek arasındaki bağlantıyı saglayan mil... Rize'nin
bir ilçesı.