25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 HAZİRAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Duvara kurban Sekiz yıllık temel eğitime yeterli olmadığı için Amasya'daki Bayezit llköğretim Okulu'nun eski binası yıkılıyor ve Istanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın katkısı ile yepyeni bir okul binası yapılıyor. Sıra okulun çevresine duvar örmeye geldiğinde müteahhidin karşısına 50 yıllık bir çınar ağacı çıkıyor. Hafrf bir kavisle duvan ağacın çevresinden geçirmek varken baltalar çıkartılıyor ve kaşla göz arasında yarım asırlık çınar kesiliyor. Atatürkçü Düşünce Derneği Amasya Şubesi yöneticileri, 1930'lu yıllarda Çankaya Köşkü'nün bahçesine duvar yapılırken, duvarın önününe bir ağaç çıkınca Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifi ile duvarın yolunun değiştirildiğini anımsatıyor ve bir eğitim kurumunda yaşanan ağaç katliamını Ozdemir Asaf'ın dizeleriyle kınıyor Bahçesinde dalı olmayan biri/ Gelmiş bahçemde ağaçlık taslıyor! Etektronik posta: som@posta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bugün babalar günûymüş... "Günün mana ve ehemmivetine uvgun hediye: altın kabzalı bir tam otomatik!" nadolu Üniversitesi'nin eski rektörü ve Es- kişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyü- kerşen diyor ki: "Türkiye'nin büyük met- ropol kentlerinde ve de özellikle Istanbul'da yaşayanlann çoğu Anadolu kentleri için taşra sıfa- tını ortak bir sözcük olarak kullanırlar. Bu sözcükte biraz küçümseme, biraz da kıytınklık (marjinallik) yatar. Onlara göre taşra, sanatın, kültürün, uygar de- ğerlerin pek uğramadığı, insanlannın da genellikle ancak metropoldekilerin yararına hizmet verebildik- leri ölçüde kıymet-i harbiyeleri olan yerleşim alan- larıdır." Büyükerşen, sözü basına getiriyor: "Ulusal basın denilen metropolitan kent gazetelerinde, kendilerin- den sonra mesleğe girmiş ve köşe yazarlığından sonra televizyon ekranlarında parlayan yıldızları ile refahın ve şöhretin doruklarındaki ulusal/ milli(!) ga- zetecilerimiz için, benim komşu çocuğunun 32 yıl- dırsüren mucizesi, en azından, başlı başına birga- Taşra zete haberidir." Yılmaz Büyükerşen: "Büyük gazetelerin, büyük kentlerdeki küçük ölçekli haberteri ile uğraşanlar, çoğu kez kendilerinden daha küçüklerin bu meslek- te yaptığı büyük işlerin farkına varmazlar; çünkü metropoller dışında Anadolu'nun kentleri hep taş- radır... Galiba, benim komşu çocuğunun adını size söylemeyi unuttum. Adı: Önder Baloğlu." Cumhuriyet okurlan, Önder Baloğlu'nu "Eskişe- hir/Cumhuriyet" haberlerinden tanıyor... Eskişe- hir'deki okurlar da "Sakarya" gazetesinden... Baloğlu, 3 bin yazısı arasından yaptığı bir derleme sonunda 600 sayfalık bir kitapla "Dokuzuncu Sü- tun"la çıkıyor okurlannın karşısına ve "Yalnız Eskişe- hir'in değil, ülkemizin de sosyal, siyasal ve ekono- mik geleceğine bir ışıktutacağına inanıyorum" diyor. Yılmaz Büyükerşen'in "Dokuzuncu Sütun"a yaz- dığı önsöze dönelim: "Olaylann heyecanı içinde ya- şamanın doyumsuzluğunda olduğum gençlik yılla- nmda ben de bir taşra gazetecisi olarak, gece- gün- düz demez ha babam haber, röportaj, araştırma pe- şinde koşar, emeğimizin karşılığında Istanbul'dan, haber başına gelecek iki buçuk lira (o zamanlar bir paket sigara parasıydı) yolunu gözlerdik. Eskişe- hir'de toplu basın mahkemesine zaman zaman he- sap veren muhabir, sekreter ve yazı işleri müdürü olarak çalıştığımız bir gazetede ise hafta sonlan, patron matbaanın evrakı matbua işlerinden olan ka- zancından mürettip ve makinistlere ücretlerini verir, bize ise 'param yok' derdi." "Taşra'da gazeteci olmak, birzamanlar "Babıafi"de gazeteci olmaktan zordu ve bugün Ikitelli'de "star" olmaya hiç benzemiyor! Kalemine sağlık önder... SESStZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Ey yücelen yeni nesil, ben size yüce divanlık olun dememiştim1 Balık sofrasında mendirek eksik! Köyün adı Mersin... Ordu'nun Per- şembe ilçesine bağlı, Karadeniz kıyı- sında balıkçılıkla geçinen ve turizm potansiyeli de olan bir köy. Geçen şubat, Karadeniz'de kopan fırtınada "asnn dalgasfndan nasibi- ni almış bir köy... Mersin köyündeki balıkçı bannağı- nın 300 metrelik kısmı deniz feneriy- le birtikte sulara gömülmüş fırtınada... Sonrasına gelince: "Devletin yetkililerine defalarca baş- vurduk, durumumuzu arz ettik, vekil- lerimizle görüştük, barınağımızın ya- pılmasını istedik. Devletimizin yetki- lileri, sağolsunlar köyümüze geldiler. Ellerine metreleri alarak ölçtüler, biç- tiler. Balık yiyip rakılannı içtikten son- ra Samsun'daki dairelerine döndüler. Arada bir Samsun'dan ellerinde met- reyle gelmeye ve ölçüp biçtikten son- ra balık yiyip rakı içmeye devam edi- yorlar. Afıyet olsun ama bu ara- da bannağın sağlam diye bili- nen 200 metrelik kısmı da par- çalara aynldı. Bundan sonra ne olacağını merak ediyoruz. Biz- ler dalgazede iken depremzedelerin altında kaldık çünkü yatırımlar dur- durulmuş. Geçenlerde Tokat ve Çar- şamba'daki sel yüzünden bu sefer de dalgazedeliğimizi selzedelere kaptır- dık. Her türlü zedelikten vazgeçtik, bir de Ordu'nun kalkınmada öncelik- li illerden olduğu söylenir. Bize bu işin doğrusunu söyleyecek bir yetkili yok mu? Sofrayı hazırladık, balıklar ızga- rada bekliyor! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Neyse ki Mîna Urgan duymadı... Geçen yıl (1999) Ağustos ayında Can Yücel ölmeye yat- tığında TBMM'nin gündemin- de "tahkinT vardı... Tek tesel- limiz ise Caa Yücel'uı bundan habersız olması, çok sevdiği ül- kesınin uluslararası yatınmlara "Danıştay'ın bile devreden çı- kartılarak" ardına kadar açıl- masının o yorgun ve cesur yü- reğıni bır kez daha dağlamadan bu dünyayla vedalaşmasıydı... Tahkımciler, Can Baba'mn "okkalı şiirini" de bu yüzden yıyemeden yasayı TBMM'den geçırdikten sonra, sanki içleri- ne doğmuş gıbi ilk büyük tep- kiyi "Bergamalı köylüler" gös- terdiler. Türkiye'nin ulusal ve toplumsal çıkarlannı gözeten hukukun "işlevsiz" kılınmasıy- la birlikte Eurogold'a karşı ka- zandıkları "hukuk zaferinin" de yakında bir işe yaramayaca- ğını "tahmin" ederek, tahkim zor gezilerini" anlattığı kıta- bında hem benden hem de Gök- bel Vadısi'nden söz ettiğini gö- rünce, "aydınlanmızın" Çıne Barajı'nı neden sorgulamadık- lanna bir kat daha öfkelendim. Çünkü aynı vadi, sadece do- ğal ve tarihsel güzellikleriyle değil, Azra Erhat'lann, Hali- karnas Baükçılan'mn ve Mî- na Urgan'lann mangal gibı yü- reklerinden yurt sevgisine de "ilham kaynağı" olan, inanıl- maz duygu yüklü "anıların" yaşandığı bir kültür ve düşünce vadisiydi. Sevgili dinozorumuz, kılabında bu anılara da değini- yor ve Gökbel'in sular altında kalmasından duyduğu üzüntüyü belirtiyordu. Mîna Urgan, işte bunu da gör- meden gözlerini yumduğu için daha fazla üzülmeden ölümsüz dünyaya kavuştu. Biz ise Çine- Yatağan arasında artık "tepe- Gökberdeki Incebel Köprüsü de baraj sularına gömülüyor... anlayışının "yasallaşma süre- cini" eylemler yaparâk protes- to ettiler... Şimdi, sevgili dinozorumuz Mîna L'rgan'ı yitirdiğimiz şu günlerde de aynı tahkim politi- kasının bu kez Bergama'da dev- reye girdiğine tanık oluyoruz. Tıpkı Can YüceFde olduğu gıbi. Mîna Urgan'ın ölümünde de galiba tek tesellimiz, bu yü- reği ülke ve insan sevgisiyle do- lu ayduılık dinozorun yaşamla ölüm arasuıdaki son günlerinde Eurogold'a verilen sözde "bilim- sel" (!) ruhsatın farkında olma- ması... Böylece, sınirlenni bır kez daha bozup hiç değilse ölüm döşeğinde daha fazla kahrolma- ması... ••• Mîna Urgan" ın yoğun bakım- dan kurtulamadığını öğrenince, gözümün önüne Çine-Yatağan arasındakı "Gökbel Vadisi" geldi. Birkaç yıl önce, bu tarih ve gi- zemli vadinin de tıpkı Fırat va- disi gibi bir baraj yüzünden su- lar altında kalacağını yazdığım- da, Muğla'da Reşat Uygun'dan, Bodrum'da da Saynur Gelen- dost'tan başka kimse oralı bile olmamıştı. Bir de DSl'den mek- tup almıştım, Çine Barajı'nın "önemini" anlatan... Derken Mîna Urgan'ın "dino- lerden" geçen ve eski yolu Gök- bel Vadisi'yle birlikte boğulma- ya terk eden "yeni karayolun- dan" Muğla'ya, Bodrum'a, Marmans'e şimdi daha çabuk ulaşacağız; ama yitirdiğimiz de- ğerleri asla bulamayacağız. • • • Bergama'daki "TÜBİTAK raporlu tahkim darbesine" ge- lince. Deniyorki, "Eurgold'un al- dığı yeni önlemlerle siyanür artık zarar vermeyecek" şek- linde bır sonuca varan raporun altında bu işi bilen saygın uzman- lann imzası var!.. Peki, aynı rapor, Danıştay'ın Eurogold'a "hayır" dediği ka- rannaışık tutan bilirkışüerden niye istenmiyor?.. Ya da aynı ra- por, neden Danıştay'a (yani "yargıya") değil de, "Başba- kanlığa" (yani "siyasete") su- nuluyor?.. Galiba Türkiye'de bundan böyle artık bir de "Başbakan- lık hukuku" olacak. Hukuk devletinde yargıdan onay ala- mayanlar, önce TÜBlTAK'a uğ- rayıp, oradan Başbakanlığa ge- çecekler... Mîna Urgan, bunu da görmediği için şanslı sayıhnaz mı?.. ÇED köşesi, tüm yurdunu, halkını ve güzelliklen sevenle- re başsağlığı diliyor... KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇlZGtLtK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com KEDİ LEVO APTVLİKA TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 18 Haziran NAPOLYON'UN SON YEMLGİSt.. i8ts're BUSÜN, 'OA EMgtNDeteı . &İ//VO4A/ ELSE OKOU TDPCAM/ÇT7, Ğ , BÜYUK 'OA, BİGLSŞl'K TZJ. 8a yen/iLGt f M:oMurAS/MPA& sy/i 8 SCXVC/A/£/ GÖRÜŞ SONMEZ TARGAN Kaydnbnak İstenenGündem Bir ülkenin gündemindeki konulannın temelini eko- nomi oluşturur. Ekonominız köklü ve güçlü ise buna bağlı tüm alt ve üst kurumlar da sağlıklı işler. Son günlerde siyasal erk tarafından sık sık dillendirilen is- tikrar da buna bağlıdır. Başka bir anlatımla ekonomik alanda istikrar sağlanamamışsa siyasal ya da toplum- sal yaşamda sağlandığı varsayılan istikrar gelip ge- çici ve aldatıcıdır. Türkiye'nin ekonomik istikran özejNkle son yirmt yıldıryakın tarihimizde bireşi daha görülmerniş biçim- de bozulmuştur. Çünkü son yirmi yıldır işsizlik oranı en çok bu dönem yükselmiştir. Yıne toplumun önem- li bir bölümü bu dönem gelmiş, açlık sınınna dayan-, mıştır. Birçok sektörde üretim durmuş, küçük, orta ve. hatta büyük işletmeler kapısına kilit vurmuştur. Gfe- rek dış gerekse iç borç kartopu gibi büyümektedir. Bu- gün devletin salt Ziraat Bankası'na olan borcunun 4 katrilyona ulaştığı söylenmektedir. Üretime hiçbir kat- kısı olmayan parayla para kazanma bu dönem altın çağını yaşamıştır. Ozetle, bu dönem siyasal erki elin- de tutan bütün hükümetler üretimi değil dolaşımı yö- netmişlerdir. Gerçi buna yönetmek de denemez. IMF, Dünya Bankası gıbi uluslararası mali oligarşinin yönergele- rini yaşama geçirmek için hükümet adı altında me- murluk yapılmıştır. Ulusal birikimin ürünleri olan nice işletme ve kuruluş sat denilmiş satılmış, kapat den- miş kapatılmıştır. Ne ilginçtir, kendini solda tanımla- yan Bülent Ecevit'm başbakanlığını yaptığı bugün- kü hükümet eliyle yaşanan bu çürümüşlüğün hukuk- sal boyutlan da tamamlanmış, çıkartılan tahkim ve ben- zeri yasalarla uluslararası mali oligarşiye hükümran- lık haklan tanınmıştır. Gezegenimizde kurtuluş savaşının ilkörneğini ver- miş, Sovyetler Birliği'nden sonra kapitalist evrende ilk planlı ekonomi uygulamış bu ülke hiç hak etmediği bu sonuca nasıl katlanıyor, bunu da anlamak zor. Anlamakzordiyorum, çünkü anlaşılmaması için ne gerekiyorsa gerek ulusal gerekse uluslararası planda ustalıkla yapılıyor. Toplumun gündeminden hiç düş- memesı gereken bu yaşamsal ve yakıcı ekonomik sorunlar, gündem kaydırmalarla sürekli başka alan- lara çekilerek gözden kaçınlıyor. Bunlara örnek mi istiyorsunuz? Ülke ve toplum za- ranna ve ulusal çıkarlara aykın ciddi bir ekonomik ka- rar mı alınacak ya da uygulanacak, bir bakıyorsunuz bir başka olay bomba gibi gelip toplumun gündemi- ne oturuyor. Örneğın Susurluk çetesi diye bilinen olay- lann yaşandığı günlerde "çözdük, çözeceğiz" diye toplumun son derece duyaVlı olduğu tarihsel bır ev- rede özelleştirme konusunda tüm düzenlemeler ger- çekleştınliyor, ama Susurluk olayı birçözüme ulaşma- dan bir süre sonra unutulup gidıyor. Yanlış anımsamıyorsam, Abdullah Oca4an'ın Tür- kiye'ye getirildiği ve yargılandığı tarihsel süreçte ka- çınılmaz olarak toplumun ilgisı bu olay üzerinde yo- ğunlaşırken, Kurtuluş Savaşı'yla tarihin çöplüğüne atılan kapitülasyonu yeniden hortlatmayı amaçlayan tahkim yasası da tereyağından kıl çekercesine bu ev- rede sonuca ulaştınlmıştı. Yıllarca emperyalizmin gö- zetim ve denetımı altında elini kolunu sallayarak ya- şayan Apo, ne olmuştu da bir gecede getirilip Türki- ye'ye teslim edilmişti. Yoksa alın Apo'yu, verin tahki- mi mi denilmek istenmişti?.. Şimdi usum Uğur Mumcu'nun katillerinin yakalan- dığı söylentileriyle çalkalanan UMUT Operasyonu'na takılıyor. h4asıl takılmasın? Devtet istese, değtl Uğur Mum- cu'nun, bütün "faili belli (!)" cinayetlerin katillerini bir gûndebuhj|aya»gj önüne çıkaramaz mı? Ama öyte yap- mıyor. Her gün konuyu yeni senaryolarla sulandırdık- ça sulandınyor. Ister ıstemez, ınsanın içine, daha önem- li bir başka konu gözden kaçınlmak mı isteniyor diye bir kuşku düşüyor. Sakın ola, Bergama köylülerinin ya- bancı tekellere karşı yıllarca sürdürdükleri onurlu ve yi- ğit savaşımı bu hükümet noktalamak istemesin, siya- nürlü altın çıkaımaya evet demesin... Bugünlerde de, karanlık ilişkiler içinde olduğu bili- nen bir psıkopat katille gundemımiz doldu. Abdi Ipek- çi'nın katili Mehmet Ali Ağca, usumuzun ucundan bile geçmediği bır anda, bır gecede Italya'dan alınıp getirildi. Kuşku bu ya, bunun karşılığında bu halktan, bu ülkeden şimdi neyi koparacaklar diye düşünüyor insan... Kuşkuculuk, olaylara nesnel olarak yaklaşmanın, dh yalektik olarak bakmanın açkılanndan biri olarak var- sayılır. Buraya değin yazılanlar bir düş ürünü gibi gö- rünüyor olsa bile kuşkulanmayı sürdürüyorum: Aca- ba devlet, geçmişte piyon olarak kullanılan, ama top- lum vicdanında kirlenmiş katıllen şimdi birer birerya- kalayarak çıkarmayı tasarladığı af yasasıyla "temiz- temek" mi istemektedir diye bir başka kuşkumu okur- larla paylaşmak ıstıyorum. Gündem ne denli kaydınlırsa kaydınlsın, ben istik- ran, polisiye başanlardan çok, çökmüş ekonominin toplum yararına düzeltilmesinde, uluslararası mali olj- garşiye teslim olmuş ulusal kimliğin yeniden kazanıl- masında görüyorum. B U L M A C A SEDAT YASAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 SOLDANSAĞA: 1/Zorunlu ne- den. 11 "Tann kabul etsin" anlamında kullanılan söz- cük... Biryet- kinin,yasamn ya da karann yürürlüğe gir- mesine karşı çıkma hakkı. 8 3/ Sergen... Q Ressamlann boya karmakta kullan- dıklanlevha. 4/Aktin- 1 yum elementinin sim- 2 gesi...Birparanınbe- 3 lirli bir kimseye öde- . neceğini gösteren se- - net. 5/ Muma batınl- mışfitil...Osmanlıor- dusunda ve donanma- sında hafif piyade as- keri. 6/ Üstü açık bo- 9 ru... Bir nota. 7/ Derinliğı az metal kap... Evre. 8/ Yemenjde bir ümankenti.... İnsan bedentçevresia— deki manyetik alan. 9/ Güney Anadolu'da yaşayan ve halk edebiyatı şnr türlerinden birine adını ver- miş olan Türkmen boyu YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Toplanan süprüntüleri alıp atmakta kullanılan saplı kap... îleri sürülerek savunulan düşünce. 2/As- ma kütüğü... Her yani suyla çevrili kara parçası. 3/ Fas'ın kuzeyindeki sıradağlar... Ankara keçisinin yü- nü. 4/ Kalayın simgesi... Denge. 5/ Italya'nın en uzun ırmağı... Oğütülmiiş tahıl. 6/ Kolaylıkla aldatılabi- len... "Behiç — " : Çizerimiz. 7/Denizyosunlann- dan çıkanlan bir türjelatin... Küçük taneli bir bak- la türü. 8/ "Beni görüp yönün — dönersin" (Ka- racaoğlan)... Harman yerindeki tahıhn taş ve top- rakla kanşık kalıntısı. 9/ Otomobilde direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı saglayan mil... Rize'nin bir ilçesı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle