Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN 2000 PAZAR
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
Ozgürlüğeyazılmışbirövgü
Kostas Mourselas insanın en büyük bağımlılığının korku olduğuna değiniyor
AYŞEKÖKSAL
' *Nasıl yaşadın, neden öyle yaşadın, neyi yapa-
bOecekken yapmadın, başka bir yoL, başka bir
arüam anyordun,yanhş ziDeri,yanhş kapılan çal-
chn,vanhş yollara sapnn, yanhş insanlan sevdin,
yanuş yataklarda uyudun, yannş evierde yaşa-
dın. Neden hayal ettiklerini, düşündüklerini bu
kadar küçümsüyorsun?"
Kostas Mourselas'ın 'KızılaBoyahSaçlar'ki-
t^bmın baş kahramanlanndan 'özgür ve bağun-
sız,' Luis, kuzeni Kostas'a bu soruyu yöneltir-
ken aslında herkesin içinde saklı bir soruyu,
'sorunu' dile getiriyor.
Yaşamı boyunca her zaman annesine, evine,
eşine, işine bağımlı olarak yaşayan Kostas ve
pnun hayran olduğu, her an her şeyi yapmaya
hazır, bir kadının saç rengine tutulup peşinden
dünyanın öbür ucuna gıdebılecek kadar korku-
suz ve özgür Luis. 'Kızda Boyah Saçlar' bu ikı
k^rakterin çevresınde insan manzaralanru, ara-
lanndakı ılışkilen, sosyal yaşamlannı bazen
acımasızca, bazen alaycı ama genellikle yumu-
şak bir mizah ile betimliyor. Okura meydan
okuyan, okuru kızdıran, uyaran, kışkırtan ve
kafasında soru işaretleri yaratması için zorlayan
birroman...
Om Yayınevi tarafindan basılan 'Kızıla Boya-
h Saçlar'ın yazan Kostas Mourselas, hukuk eği-
tıminin birinci yılında Yunanistan Birleşik Genç-
lık Örgütü'ne (EPON) üye olmakla suçlanarak
Beloyanis Davası'nda dönemin askeri mahke-
mesinde yargılandı. Baroya bile kaydolmadan
avukatlığı bıraktı. Uzun yıllar aldığı keman eği-
timini, tiyatro aşkı ağır basınca bıraktı. Bir sü-
re devlet memuru olarak çalışırken Albaylar
Cuntası'nın işine son vermesinden sonra ken-
dini yazarlığa adadı. Kitabını 'insan özgürlüğü-
ne yazılmış bir övgü' olarak niteleyen Mourse-
las sakin ve yumuşak konuşma üslubuyla, 'Kı-
zıla Boyah Saçlar'ı anlattı:
'Sanat çözüm ûretmefirsaünıverir'
- Yunanistan'da olduğu kadar Türkiye'de de
büyük Ugi ile karşılanan kitap, özellikle gençler
tarafindan çok beğenikli. Sizceyeni kuşağı en çok
ne etkilemiş olabilir?
KOSTAS MOURSELAS - Her şeyden önce
okur, kendi yaşamını, sorunlanru anlatan birçok
şey buldu. Artık hayatunızı seviyesizce, sefıl-
ce ve birçok etkene bağımlı bir şekilde yaşıyo-
ruz. Yapmak istemediğimiz şeyleri yapıyoruz ya
da yapmaya mecbur oluyoruz hayanmız boyun-
ca. 'Kızıla Boyalı Saçlar' içimizdeki tatminsiz-
lık duygusuna, yaşayamadığımız isteklere ve
yokolan umutlara değiniyor. Bu noktada sanı-
nm özellikle gençlenn ilgısini çeken 'özgür-
lük' kavramı devreye giriyor. Seçirnlerimizde ne
kadar özgür olabiliriz, ev, iş, para ve hatta aşk-
ta yaşadığımız bağımlılıklanıruzı ne kadar azal-
tabılıriz sorulannı soruyorum. İnsanın en büyük
bağımlılığı korkudur aslında ve ben daha az
korkmak gerektığini anlatıyorum.
- Nelerden daha az korkmak?
MOURSELAS- Hayattan, koşullanndan, ken-
dimizden, diğer insanlardan... Ancak bu korku-
K,
lan ve güvensizliğı azaltarak daha özgür oluruz.
Kitabın içinde, bu sürecin bedeli nedir sorusu
ortaya çıkıyor.
- Genellikle günlük ve basit gibi görünen so-
runlardan yola çıkıyorsunuz...
MOURSELAS -Günlük yaşamı
daha iyi irdeleyebilirsek, insana çi-
le çektiren nelerdir sorusunu sora-
bilirsek, o zaman insanın özgürleş-
me süreci başlar. Bu süreç iktidar
ve çıkar eleştirisine kadar gelir.
Cünkü her iktidar, korkak ve bağım-
lı insanlan kullanmayı tercih eder.
özgür insanlarla karşılaştıklan za-
man iktidarlar, koşullan başka bir
dünya oluşturmak zorunda kalır.
Ashnda benimki ideolojik bir söy-
lemden çok, bizzat insanın ken-
di içinde yarattığı bir eleştiri. An-
cak içinde değişim yaratan insan dünyayı değiş-
tirebilir. Bunu da uzun vadede ne ideoloji, ne
politıka ne de dın7 sadece sanat gerçekleştinr.
- Peki sizin için özgür insanı Luis mi simgeli-
yor?
MOURSELAS- Luis kesinlikle mükemmel,
özgür insan değil. Zaten sanat 'mükemmel in-
san' prototıpıni sunmaz. Sadece düşünme ve
çözüm üretme fırsatını verir. Değişımin sorum-
luluğu kitaptan okura geçer. İnsanın doğasında
var olan dine inanma ya da ateist olma, birinı
sevme sevmeme, koşullara boyun eğerek yaşa-
ma ya da tutkulanrun peşinden gitme gibi çe-
azar,
değişimin
sorumluluğunun
kitaptan okura
geçtiğini
belirtiyor.
Dünyayı ancak
içinde değişim
yapan insanın
değiştirebileceğini
söyleyen
Mourselas,
bunu uzun
vadede ne
ideolojinin,
ne dinin, ne de
politikanın sadece
sanatın
yapabileceğinin
altını çiziyor.
lışkiler üzerine düşünmesi sorumluluğunu can-
landınr.
- Kostas da her zaman bu çetişküer içinde, bu
sorulann peşinde-
MOURSELAS - Kostas bu sorularla yaşıyor
ve hayallerini gerçekleştirmeye cesa-
ret edemiyor. Luis ise, Kostas'ın ce-
vabuıı veremediği sorulan çoktan
halletmiş kahraman kişiliğine bü-
rünüyor. Okur ikisinin de yaşadığı
farklı süreçlerden geçtikten sonra
hem Kostas'tan hem de Luis'den çok
daha iyi bir noktaya varabilir. Bu açı-
dan savunduğum felsefe ve kuram-
lan, keyif verici, eğlendirici, sade ve
yahn bir dille anlatarak okuyucuyu ya-
İcalamaya çahşıyorum. Tiyatro yazar-
hğımdan gelen alışkanlıkla sanki okur-
la konuşuyormuş, yakın bir dostuma
içimi döküyormuşum gibi anlatıyo-
rum. Büyükbabamızın, nenemizin kulağımıza
masallar fisıldaması gibi.
'Yazar kendi anılanndan yola çıkar'
- Kitapta otobiyografik bir anlaüm olduğu
için herkesin akhna Kostas'm siz, Luis'nin de si-
zin yakuı bir arkadaşuuz olduğu geKyor.
MOURSELAS - Ne anlatırsa anlatsın yazar
belli bir ölçüde kendi anılanndan yola çıkar.
Kostas' ın içindeki kişilığuıin büyük bir kısmın-
da ben de vanm. Aynı zamanda Luis kişüiğin-
den parçalar da var. Hatta Kostas'ın âşık oldu-
ğu cesur ve tutkulu Martha'da bile kendimi bu-
luyorum. Bir yazann içindeki kişiliklerin herbi-
ri çeşitli karakterlerle hayat bulur. Yaratıcılık dev-
reye girdığinde ise bütün anılar değişmeye baş-
lar, şekillenir ve ortaya yeni bir şey çıkar. Ama
Luis diye birisi gerçekten var. Ben de ondan et-
kilenerek bu kitabı yazmaya karar verdim. Ben
17-18 yaşlannda iken eğitimsiz olmasına kar-
şnı taksitle kitap satardı. O kadar bağımsız ve
özgürdü ki, hiçbir şeyden korkmazdı. Açlıktan,
güvensızlikten, parasızlıktan... Benim binlerce
korkum olmasına karşın, onun bu cesareo ve gü-
cü beni derinden etkilemişti. Bir gün evleniver-
di. Taksitle kitap sattığı bir kız hiç para vermi-
yormuş. Bir gün borçlan birikince Kostas da pa-
rasını istemiş, kız 'Benimleevlen, ödeşelim' de-
miş. Bu cümleyi otuz yıl içimde taşıdun. Hepi-
miz evliliği çok ciddi bir konu ve kurum olarak
görürken onun için bu kadar sade ve basitti. Ha-
yat denen nehrin içine dalıp yüzüyordu ve neh-
rin onu nereye götürdüğü hiç önemli değildi. Bu,
benim korku ve bağımlılık üzerine tüm sorula-
nmın başlangıcı oldu.
'Okurianmı sınıflanna göre ayınnam'
- Kitapta olaylardan çok insanlan ve ttişkfle-
rini ön plana almaıuzın nedeni nedir?
MOURSELAS - Sanatın temel konusu insan
olduğu için hikâye, diğer koşullar önemli değil.
Hapishane ya da toplama kampındaki bir kah-
ramam anlatıyorsa, yazar oradaki insanın nasıl
düşündüğü ve nasıl tepki verdiği ile ilgilenir. Hi-
kâyesi ve yaşanan koşullar bir filmin arkasın-
da yer alan ve gitrikçe kaybolan fon müziği gi-
bi olmalı. Sessiz ve etkisiz...
- Yine de anlatüan olaylardan Yunanistan ve
Türkrye'nin birbirine benzer ikitopium oktuğu-
nun işarerJerini yakalay abiliyoruz.
MOURSELAS - Doğru. Belki arada sadece
bir zaman farkı var, ama aynı süreçlerden geçi-
yoruz. Biz de benzer politik dönem ve siyaset-
çilerle karşılaştık ve şimdi o kişiler yaptıklann-
dan pişrnanlık duyuyor. Türkiye de böyle bir dö-
neme ulaşacak, hatta değişimler başladı bile. Ama
sanatın sınırlan olmadığı için bu dünyada de-
ğil, bu evrende yaşayan her insanın karşılaştığı
sorunlar var kitapta. Bu yüzden yine de sadece
Türkiye ve Yunanistan'la smırlamak aldatıcı
olabilir.
- Her kesimden okuyucuya ulaşmış ohnak si-
zi umutiandınyor mu?
MOURSELAS - Ben okurianmı sınıflanna
ya daunvanlanna göre aytrmam. Eski Yunan'da
okuma yazma bihneyen insanlar Oidipus ya da
Prometeus trajedisini izleyebiliyordu. Shakes-.
peare'i ilk izleyenler Ingiltere'de o dönemde şa-
rapçılar ve sokak berduşlanydı. Çağdaş edebi-
yatta kahramanlar artık taksi şöförü, manav,
kamyoncu, halktan insanlar. Artık eskisi gibi kral
ya da asil kahramanlar yok. Nasıl olur da be-
nim kahramanım okuma yazma bilmeyen tak-
sici olsun da, benim kitabunı okuyamasın. Ben
bu sorunun cevabını anyorum. Bu insanlan
alıp da karşı kıyıya taşıyabilirsek dünyanrn dü-
zeni değişecek. Sanınm iktidarlar da bundan kor-
kuyor.
Philip Glass Istanbul'da bir resital, iki konser verecek, yaşamını ve sanatını anlatacak
Hepsi topu topu birnotada
'.>•
CUMHURCANBAZOĞLU
Philip Glass üç konser için lstan-
bul'da. Yann akşam AKM'de tek başı-
na, salı ve çarşamba da grubuyla sah-
neye çıkacak usta. Yann akşam, 'Sokt
Piyano için Etütler ve Diğer Çahşma-
lar'başlıklı resitalinde 1976'dangünü-
müze dek solo piyano, org ya da diğer
çalgılar için yazdıklanndan ömekler
yorumlayacak. AKM Büyük Salon'da
vereceği resitalinde özellikle 80'li yıl-
larda bestelediği Metamorphoses ve
Mad Rush isimli parçalar dikkat çeki-
ci. Bu konserde aynca Etütler, The Fo-
urth Knee Pla>; The Screens ve Satiag-
rahaoperasındankesitleryerala- _ _
cak. Glass, diğer iki gece dost-
lanyla otuz yıllık bir retrospektif
sunacak.
Bir plakçuun oğlu olan Glass
(d.1937) müzik sahnesinde ken-
dine özgü bir şeyler yaratabilmiş
nadir isimlerden biri; antikonfor-
mist, Hint müziği uzmanı, David
Byrne, PaulSimon gibilerin arka-
daşı, ortak projelerin sürekli part-
neri.
Klasik müzikçi diye nitelen-
mesine karşın popüler kültürden * ^ ~
kopmayan, rock ve pop müziğini yakın-
müziği. Yapıtlannda bu yeni anlayışın
ızleri görülürken eleştirmenler de onun-
la birlikte heyecanlanmış ve her adı-
mında onun yanında yer almışlardı.
'Music in Twelve Parts' (1971-1974)
adlı yapıtındaki 'özgünlük' herkes ta-
ranndan kabul görünce sıradışı proje-
lerini sürdürme olanağı güçlenmişti.
Tiyatro yönetmeni Robert \Vilson ile
'Einstein On The Beach' adlı ortak ça-
hşma, Lucinda Cbilds'ın koreografıle-
ri için 'Dance', Godfrey Reggio'nun fıl-
mi 'Koyaanisqatsi' ile Paul Schrader'm
filmi 'Mishima'ya müzikler derken
Glass kısa sürede camianın en büyük-
leri arasına girmişti.
M. ann akşamki resitalinde
1976'dan günûmûze dek solo
piyano, org ya da diğer çalgılar için
yazdıklanndan örnekler
yorumlayacak. Salı ve çarşamba
gecesi de dostlanyla otuz yıllık bir
retrospektif sunacak.
Glass, 28. Uluslararası İstanbul Müzik Fesüvali'nin konuğu.
Müziğe ağır klasik eğitim alarak baş-
layan Glass bir süre bu yolda ilerledik-
ten sonra farklı kulvarlann da varlığı-
nı keşfetmiş ve yaşamını değiştirecek
kesin kararlar ahnaktan çekinmemiş.
Bir söyleşide şunlan anlanyor:"1966'da
Paris'te Nadıa Boulanger ile çahşryor-
dum. Yirmi yrihk bir klasik müak y*-
şamrm vanh. Piyanove flüt çahnayı öğ-
reımıiş, besteciliğuı geı eküiTİigi Juflüard
diplomasını ve çeşitli ödülleri almışnm.
Üstelik yirminin üzerinde eserim basıl-
mışü. Ne var ki arnk bu tür müzik yaz-
mak beni boğuyor, dayandmaz derece-
de sıkryordu~
T>
O günden sonra RaviShankar'ın mü-
zikal tekniğini ıncelemeye başlamış ve
yaşamında yeni bir kapı açümıştı: Hint
Yaşam stilini, dünya görüşünü müzi-
ğinc minimal bir anlayışlaraktermamn
yollannı aramaya başlamış ve sonunda
SteveRek*veTenyRfley'le birlikte mü-
zikte minimalizmi oturtmayı başarmış-
tı. Bu noktadan sonra bazı eleştirmen-
lerle arası açılmıştı. Böyle yetenekli bi-
rinin minimalizme kapılarak serüven
aradığını ve kendini tekrarlamaya baş-
ladığını iddia «den eleştirmenleria:
oluşuyordu. Buna benzer bir metodu
1968'de bestelediği 1+1'dede uygula-
dı.
Philip Glass bu arada ekleyici sistem
(Additive System) adı verilen bir sistem
geliştirdi. Bu sistem birkaç notadan olu-
şan bir hücrenin tekrarlaması ve her tet-
rarda hücreye bir öğenin daha eklenme-
sı prensibine dayanıyordu. 1969'dayaz-
dığı Music in Fifths bu sistemi kullana-
rak bestelediği en önemli eserlerinden
biridir. Aynı yıl Music in ContraryMo-
tion ve Music in Similar Motion adlı
yapıtlannda da ekleme ve tekrar öğe-
İerini kullandı. Music in Similar Moti-
on, son konserde seslendinlecek parça-
^ ^ lar arasında bulunuyor.
Altmışma gehnesine karşın
projeleri hiç bitmiyor ustannı.
Son dönemde Robert Wilson'la
üç boyutlu Monster Of Grace
adlı müzikale hayat verdiler.
Mevlana'nın dizelerinin yoru-
mundan oluşan bu yapıt için
Glass şunlan söylemişti:" Or-
kestrasvonda müziğin sözün em-
rindeohnasına bü> ük dikkat et-
tim. Rumi zor sözler yazmamış,
şiiri insancıl ve direkt mesajlar-
la dolu. VokaüsrJer alçaktondan
söyk^rekdmlevicininsdzleriyakalama-
sma yardımcı ohıyorlar."
yısı artarken, özeHiklegençteFGtass' ın
^ieneylerinc dcstck çıkmıştı.
Ardından Dalai Lama'nın yaşamuıı
anlatmak isteyen Martin Scorsese'ye
'Kundun' için,flütlerletrombonlan, Ti-
bet'in geleneksel nefeslilerini, tahta
vurmalılan miksederek Batilı soundla
Doğu'nun gizemini o meşhur minima-
list anlayışıyla bir araya getirdi ve so-
nııç Oscar aHaylıgiyla ödülleildirildi.
Bıtmcdı; Peter Weir a 'Truman Şov'
için mûzikler yazdı ve bu kez de Alhn
tekrarlayan ezgiler, hatta bazen tek no-
taya düşen bölümler onlara huzur veri-
yor, bambaşka dünyanın kapılannı açı-
yordu...
İlk önemli minimal eseri, 1967'de
yazdığı, Stnıng Out oldu. Solo keman
için yazılmış olan bu eser beş notalık
bir modülün sürekli tekrarlanmasından
Küre ödülünü evine götürdü...
Philip Glass'ın başanlan, yaptıklan
özetlenecek gibi değil. Bu ilginç yaşa-
mın aynntüannı merak edenler, salı gü-
nü İstanbul Italyan Kültür Merkezi'nde
15.00-16.00 arası Hayatnn ve Sanatun
adlı söyleşide onun kendi ağzından din-
leyebilirler.
Y A P I Y O R L A R ?
Michael Caine
baron oluyor
• James Brown
ve Paul McCartney her
yıl düzenlenen
'Songwnters Hall of
Fame' gecesinde bir
araya geldi. 15
Haziran'da New
York'ta yapılan geceye
James Taylor, Neil
Diamond, Brian
Wilson ve Curtis
Mayfield de katıldı.
McCartney ve Brown
dinleyicilere canlı bir
konser sundu.
• Sandra
BUİIOCk, '28 Days'
adlı fılminde alkol ve
uyuşturucu
bağımhlığından
kurtulmaya çalışan bir
yazan canlandınyor.
Yapımcılığını
üstlendiği 'Gun Shy'
ve Oscar ödüllü
Michael Caine ile
birlikte rol aldığı
'Miss Congenialıty'
adlı filmler ise
gelecekteki projeleri
arasında yer alıyor.
• Stephen Klng,
'Riding Bullet'
kitabından sonra şimdi
de 'The Plant' adım
taşıyan romanını
Internet'e koymayı
planlıyor. Isteyenler
yeni romanmın ilk beş
bin kelimelik
bölümünü tnternet'ten
okuyacak, daha sonra
King'e bir dolarlık bir
çek gönderecekler.
'The Plant' adlı
kitabın, ilk romanın
aksine istendiği
takdirde kâğıda
basılabileceği ifade
edildi.
• Jude Law.
Steven Spielberg'in
ünlü yönetmen Stanley
Kubrick'in vasiyeti
'A.I' fıhninde başrolü
oynuyor. Film.
buzullann eridiği bir
dönemde dünyayı
robotlann yönettiği bir
zamanda geçiyor. 10
Temmuz'da
çekimlerine
başlanacak filmde
aynca 'Alnncı His'in
başanlı küçük
oyuncusu Haley Joel
Osment da rol alıyor.
• Nlcolas Cage'in
oynadıği Gone in 60
Second' adlı aksiyon
filminin Kanada'daki
araba hırsızhğını
arttu-dığı iddia edildi.
Kanada polisi fılmdekı
sahnelerin gençleri
etkileyerek araba
hırşızhğrna teşvik
ettiği görûşûnde.
Dominic Sena'nnr^
çekimlenne başlıyor.
Senaryosunu Stephen
Zaillian'ın yazdığı ve
Leonardo Di
Capno'nun başrol
oynayacağı film,
Manhattan'daki İrlanda
ve Italyan mafyasının
eriştikleri son noktayı
anlatıyor.
• wiıı smlth,
başrollerini Matt
Dimon ile paylaştığı,
yönetmenliğini Robert
Redford'un üstlendiği,
golf sporunu konu alan
'The Legend of
Bagger' adlı bir filmde
rol alıyor. Smith,
gelecek yaz gösterime
girecek Micheal
Mann'ın yönettiği
M. Ali'nin hayahnın
anlatıldığı bir filmde
de oynayacak.
• Ewan
McCregor. Nora'
adlı filmde Irlandaü
yazar James Joyce'u
canlandınyor. Pat '
Murphy'mn yönettiği
filmde 20. yüzyılın
başında Dublin'de
heyecanlı genç yazar
Joyce ve maceraperest
Nora'nın (Susan
Lynch) firtmalı askı
anlatıhyor.
• Edward
NOItOn yeni
fılminde Nicole
Kidman'a eşlik
edecek. Norton, 'The
Painted Veil' adlı
filmde Kidman'ın
ihanetine uğrayan
kocasını oynayacak.
Çekimlerine
sonbaharda Hong
Kong ve Londra'da
başlanacak olan
yapımın önümüzdeki
yıl tamamlanması
planlanıyor.
• Michael
Caine ın de Kraliçe
Elizabeth'in onur
listesinde yer alacağı
açıklandı. Oscar
ödüllü 67 yaşmdaki
sanatçı, Kraliçe
Elizabeth'in
doğumgününde
'baron' unvanı alacak.
• George Lucas
Yıldız Savaşlan-
Bölüm 2'yi sadece _
dijital kameralarla
çekeceğini açıkladı.
Gelecek dünyayı
Avustralya'da
yaratacak olan Lucas,
alü çeşit kamera
kullanarak bunu
gerçekleştirecek.
yönettiği film,
'Görevimız Tehlike
2'nin Amerika'da elde
ettiği gışe hasılatını
geçti.
• Martin
SCOrsese gelecek
hafta yeni bir filmin
• Jim carreynin
yeni filmi 'Me, Myself
ve Irene'nin ilk
gösterimi Los ^r^-
Angeles'tayapıldı.' •-
Oyuncu, hem rol
arkadaşı hem de
~hTşanIîsı Kenee—
Zeüweger'in
parmağıyla taklidini
yaparak gelen
konuklan güldürdü.
Farelly kardeşlerin
çektiği filmde, Carrey
ikiye bölünmüş bir
kişiliği olan adamı
canlandınyor.