25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN 2000 PAZAR 14 kultur@cumhuriyet.com.tr Ozgürlüğeyazılmışbirövgü Kostas Mourselas insanın en büyük bağımlılığının korku olduğuna değiniyor AYŞEKÖKSAL ' *Nasıl yaşadın, neden öyle yaşadın, neyi yapa- bOecekken yapmadın, başka bir yoL, başka bir arüam anyordun,yanhş ziDeri,yanhş kapılan çal- chn,vanhş yollara sapnn, yanhş insanlan sevdin, yanuş yataklarda uyudun, yannş evierde yaşa- dın. Neden hayal ettiklerini, düşündüklerini bu kadar küçümsüyorsun?" Kostas Mourselas'ın 'KızılaBoyahSaçlar'ki- t^bmın baş kahramanlanndan 'özgür ve bağun- sız,' Luis, kuzeni Kostas'a bu soruyu yöneltir- ken aslında herkesin içinde saklı bir soruyu, 'sorunu' dile getiriyor. Yaşamı boyunca her zaman annesine, evine, eşine, işine bağımlı olarak yaşayan Kostas ve pnun hayran olduğu, her an her şeyi yapmaya hazır, bir kadının saç rengine tutulup peşinden dünyanın öbür ucuna gıdebılecek kadar korku- suz ve özgür Luis. 'Kızda Boyah Saçlar' bu ikı k^rakterin çevresınde insan manzaralanru, ara- lanndakı ılışkilen, sosyal yaşamlannı bazen acımasızca, bazen alaycı ama genellikle yumu- şak bir mizah ile betimliyor. Okura meydan okuyan, okuru kızdıran, uyaran, kışkırtan ve kafasında soru işaretleri yaratması için zorlayan birroman... Om Yayınevi tarafindan basılan 'Kızıla Boya- h Saçlar'ın yazan Kostas Mourselas, hukuk eği- tıminin birinci yılında Yunanistan Birleşik Genç- lık Örgütü'ne (EPON) üye olmakla suçlanarak Beloyanis Davası'nda dönemin askeri mahke- mesinde yargılandı. Baroya bile kaydolmadan avukatlığı bıraktı. Uzun yıllar aldığı keman eği- timini, tiyatro aşkı ağır basınca bıraktı. Bir sü- re devlet memuru olarak çalışırken Albaylar Cuntası'nın işine son vermesinden sonra ken- dini yazarlığa adadı. Kitabını 'insan özgürlüğü- ne yazılmış bir övgü' olarak niteleyen Mourse- las sakin ve yumuşak konuşma üslubuyla, 'Kı- zıla Boyah Saçlar'ı anlattı: 'Sanat çözüm ûretmefirsaünıverir' - Yunanistan'da olduğu kadar Türkiye'de de büyük Ugi ile karşılanan kitap, özellikle gençler tarafindan çok beğenikli. Sizceyeni kuşağı en çok ne etkilemiş olabilir? KOSTAS MOURSELAS - Her şeyden önce okur, kendi yaşamını, sorunlanru anlatan birçok şey buldu. Artık hayatunızı seviyesizce, sefıl- ce ve birçok etkene bağımlı bir şekilde yaşıyo- ruz. Yapmak istemediğimiz şeyleri yapıyoruz ya da yapmaya mecbur oluyoruz hayanmız boyun- ca. 'Kızıla Boyalı Saçlar' içimizdeki tatminsiz- lık duygusuna, yaşayamadığımız isteklere ve yokolan umutlara değiniyor. Bu noktada sanı- nm özellikle gençlenn ilgısini çeken 'özgür- lük' kavramı devreye giriyor. Seçirnlerimizde ne kadar özgür olabiliriz, ev, iş, para ve hatta aşk- ta yaşadığımız bağımlılıklanıruzı ne kadar azal- tabılıriz sorulannı soruyorum. İnsanın en büyük bağımlılığı korkudur aslında ve ben daha az korkmak gerektığini anlatıyorum. - Nelerden daha az korkmak? MOURSELAS- Hayattan, koşullanndan, ken- dimizden, diğer insanlardan... Ancak bu korku- K, lan ve güvensizliğı azaltarak daha özgür oluruz. Kitabın içinde, bu sürecin bedeli nedir sorusu ortaya çıkıyor. - Genellikle günlük ve basit gibi görünen so- runlardan yola çıkıyorsunuz... MOURSELAS -Günlük yaşamı daha iyi irdeleyebilirsek, insana çi- le çektiren nelerdir sorusunu sora- bilirsek, o zaman insanın özgürleş- me süreci başlar. Bu süreç iktidar ve çıkar eleştirisine kadar gelir. Cünkü her iktidar, korkak ve bağım- lı insanlan kullanmayı tercih eder. özgür insanlarla karşılaştıklan za- man iktidarlar, koşullan başka bir dünya oluşturmak zorunda kalır. Ashnda benimki ideolojik bir söy- lemden çok, bizzat insanın ken- di içinde yarattığı bir eleştiri. An- cak içinde değişim yaratan insan dünyayı değiş- tirebilir. Bunu da uzun vadede ne ideoloji, ne politıka ne de dın7 sadece sanat gerçekleştinr. - Peki sizin için özgür insanı Luis mi simgeli- yor? MOURSELAS- Luis kesinlikle mükemmel, özgür insan değil. Zaten sanat 'mükemmel in- san' prototıpıni sunmaz. Sadece düşünme ve çözüm üretme fırsatını verir. Değişımin sorum- luluğu kitaptan okura geçer. İnsanın doğasında var olan dine inanma ya da ateist olma, birinı sevme sevmeme, koşullara boyun eğerek yaşa- ma ya da tutkulanrun peşinden gitme gibi çe- azar, değişimin sorumluluğunun kitaptan okura geçtiğini belirtiyor. Dünyayı ancak içinde değişim yapan insanın değiştirebileceğini söyleyen Mourselas, bunu uzun vadede ne ideolojinin, ne dinin, ne de politikanın sadece sanatın yapabileceğinin altını çiziyor. lışkiler üzerine düşünmesi sorumluluğunu can- landınr. - Kostas da her zaman bu çetişküer içinde, bu sorulann peşinde- MOURSELAS - Kostas bu sorularla yaşıyor ve hayallerini gerçekleştirmeye cesa- ret edemiyor. Luis ise, Kostas'ın ce- vabuıı veremediği sorulan çoktan halletmiş kahraman kişiliğine bü- rünüyor. Okur ikisinin de yaşadığı farklı süreçlerden geçtikten sonra hem Kostas'tan hem de Luis'den çok daha iyi bir noktaya varabilir. Bu açı- dan savunduğum felsefe ve kuram- lan, keyif verici, eğlendirici, sade ve yahn bir dille anlatarak okuyucuyu ya- İcalamaya çahşıyorum. Tiyatro yazar- hğımdan gelen alışkanlıkla sanki okur- la konuşuyormuş, yakın bir dostuma içimi döküyormuşum gibi anlatıyo- rum. Büyükbabamızın, nenemizin kulağımıza masallar fisıldaması gibi. 'Yazar kendi anılanndan yola çıkar' - Kitapta otobiyografik bir anlaüm olduğu için herkesin akhna Kostas'm siz, Luis'nin de si- zin yakuı bir arkadaşuuz olduğu geKyor. MOURSELAS - Ne anlatırsa anlatsın yazar belli bir ölçüde kendi anılanndan yola çıkar. Kostas' ın içindeki kişilığuıin büyük bir kısmın- da ben de vanm. Aynı zamanda Luis kişüiğin- den parçalar da var. Hatta Kostas'ın âşık oldu- ğu cesur ve tutkulu Martha'da bile kendimi bu- luyorum. Bir yazann içindeki kişiliklerin herbi- ri çeşitli karakterlerle hayat bulur. Yaratıcılık dev- reye girdığinde ise bütün anılar değişmeye baş- lar, şekillenir ve ortaya yeni bir şey çıkar. Ama Luis diye birisi gerçekten var. Ben de ondan et- kilenerek bu kitabı yazmaya karar verdim. Ben 17-18 yaşlannda iken eğitimsiz olmasına kar- şnı taksitle kitap satardı. O kadar bağımsız ve özgürdü ki, hiçbir şeyden korkmazdı. Açlıktan, güvensızlikten, parasızlıktan... Benim binlerce korkum olmasına karşın, onun bu cesareo ve gü- cü beni derinden etkilemişti. Bir gün evleniver- di. Taksitle kitap sattığı bir kız hiç para vermi- yormuş. Bir gün borçlan birikince Kostas da pa- rasını istemiş, kız 'Benimleevlen, ödeşelim' de- miş. Bu cümleyi otuz yıl içimde taşıdun. Hepi- miz evliliği çok ciddi bir konu ve kurum olarak görürken onun için bu kadar sade ve basitti. Ha- yat denen nehrin içine dalıp yüzüyordu ve neh- rin onu nereye götürdüğü hiç önemli değildi. Bu, benim korku ve bağımlılık üzerine tüm sorula- nmın başlangıcı oldu. 'Okurianmı sınıflanna göre ayınnam' - Kitapta olaylardan çok insanlan ve ttişkfle- rini ön plana almaıuzın nedeni nedir? MOURSELAS - Sanatın temel konusu insan olduğu için hikâye, diğer koşullar önemli değil. Hapishane ya da toplama kampındaki bir kah- ramam anlatıyorsa, yazar oradaki insanın nasıl düşündüğü ve nasıl tepki verdiği ile ilgilenir. Hi- kâyesi ve yaşanan koşullar bir filmin arkasın- da yer alan ve gitrikçe kaybolan fon müziği gi- bi olmalı. Sessiz ve etkisiz... - Yine de anlatüan olaylardan Yunanistan ve Türkrye'nin birbirine benzer ikitopium oktuğu- nun işarerJerini yakalay abiliyoruz. MOURSELAS - Doğru. Belki arada sadece bir zaman farkı var, ama aynı süreçlerden geçi- yoruz. Biz de benzer politik dönem ve siyaset- çilerle karşılaştık ve şimdi o kişiler yaptıklann- dan pişrnanlık duyuyor. Türkiye de böyle bir dö- neme ulaşacak, hatta değişimler başladı bile. Ama sanatın sınırlan olmadığı için bu dünyada de- ğil, bu evrende yaşayan her insanın karşılaştığı sorunlar var kitapta. Bu yüzden yine de sadece Türkiye ve Yunanistan'la smırlamak aldatıcı olabilir. - Her kesimden okuyucuya ulaşmış ohnak si- zi umutiandınyor mu? MOURSELAS - Ben okurianmı sınıflanna ya daunvanlanna göre aytrmam. Eski Yunan'da okuma yazma bihneyen insanlar Oidipus ya da Prometeus trajedisini izleyebiliyordu. Shakes-. peare'i ilk izleyenler Ingiltere'de o dönemde şa- rapçılar ve sokak berduşlanydı. Çağdaş edebi- yatta kahramanlar artık taksi şöförü, manav, kamyoncu, halktan insanlar. Artık eskisi gibi kral ya da asil kahramanlar yok. Nasıl olur da be- nim kahramanım okuma yazma bilmeyen tak- sici olsun da, benim kitabunı okuyamasın. Ben bu sorunun cevabını anyorum. Bu insanlan alıp da karşı kıyıya taşıyabilirsek dünyanrn dü- zeni değişecek. Sanınm iktidarlar da bundan kor- kuyor. Philip Glass Istanbul'da bir resital, iki konser verecek, yaşamını ve sanatını anlatacak Hepsi topu topu birnotada '.>• CUMHURCANBAZOĞLU Philip Glass üç konser için lstan- bul'da. Yann akşam AKM'de tek başı- na, salı ve çarşamba da grubuyla sah- neye çıkacak usta. Yann akşam, 'Sokt Piyano için Etütler ve Diğer Çahşma- lar'başlıklı resitalinde 1976'dangünü- müze dek solo piyano, org ya da diğer çalgılar için yazdıklanndan ömekler yorumlayacak. AKM Büyük Salon'da vereceği resitalinde özellikle 80'li yıl- larda bestelediği Metamorphoses ve Mad Rush isimli parçalar dikkat çeki- ci. Bu konserde aynca Etütler, The Fo- urth Knee Pla>; The Screens ve Satiag- rahaoperasındankesitleryerala- _ _ cak. Glass, diğer iki gece dost- lanyla otuz yıllık bir retrospektif sunacak. Bir plakçuun oğlu olan Glass (d.1937) müzik sahnesinde ken- dine özgü bir şeyler yaratabilmiş nadir isimlerden biri; antikonfor- mist, Hint müziği uzmanı, David Byrne, PaulSimon gibilerin arka- daşı, ortak projelerin sürekli part- neri. Klasik müzikçi diye nitelen- mesine karşın popüler kültürden * ^ ~ kopmayan, rock ve pop müziğini yakın- müziği. Yapıtlannda bu yeni anlayışın ızleri görülürken eleştirmenler de onun- la birlikte heyecanlanmış ve her adı- mında onun yanında yer almışlardı. 'Music in Twelve Parts' (1971-1974) adlı yapıtındaki 'özgünlük' herkes ta- ranndan kabul görünce sıradışı proje- lerini sürdürme olanağı güçlenmişti. Tiyatro yönetmeni Robert \Vilson ile 'Einstein On The Beach' adlı ortak ça- hşma, Lucinda Cbilds'ın koreografıle- ri için 'Dance', Godfrey Reggio'nun fıl- mi 'Koyaanisqatsi' ile Paul Schrader'm filmi 'Mishima'ya müzikler derken Glass kısa sürede camianın en büyük- leri arasına girmişti. M. ann akşamki resitalinde 1976'dan günûmûze dek solo piyano, org ya da diğer çalgılar için yazdıklanndan örnekler yorumlayacak. Salı ve çarşamba gecesi de dostlanyla otuz yıllık bir retrospektif sunacak. Glass, 28. Uluslararası İstanbul Müzik Fesüvali'nin konuğu. Müziğe ağır klasik eğitim alarak baş- layan Glass bir süre bu yolda ilerledik- ten sonra farklı kulvarlann da varlığı- nı keşfetmiş ve yaşamını değiştirecek kesin kararlar ahnaktan çekinmemiş. Bir söyleşide şunlan anlanyor:"1966'da Paris'te Nadıa Boulanger ile çahşryor- dum. Yirmi yrihk bir klasik müak y*- şamrm vanh. Piyanove flüt çahnayı öğ- reımıiş, besteciliğuı geı eküiTİigi Juflüard diplomasını ve çeşitli ödülleri almışnm. Üstelik yirminin üzerinde eserim basıl- mışü. Ne var ki arnk bu tür müzik yaz- mak beni boğuyor, dayandmaz derece- de sıkryordu~ T> O günden sonra RaviShankar'ın mü- zikal tekniğini ıncelemeye başlamış ve yaşamında yeni bir kapı açümıştı: Hint Yaşam stilini, dünya görüşünü müzi- ğinc minimal bir anlayışlaraktermamn yollannı aramaya başlamış ve sonunda SteveRek*veTenyRfley'le birlikte mü- zikte minimalizmi oturtmayı başarmış- tı. Bu noktadan sonra bazı eleştirmen- lerle arası açılmıştı. Böyle yetenekli bi- rinin minimalizme kapılarak serüven aradığını ve kendini tekrarlamaya baş- ladığını iddia «den eleştirmenleria: oluşuyordu. Buna benzer bir metodu 1968'de bestelediği 1+1'dede uygula- dı. Philip Glass bu arada ekleyici sistem (Additive System) adı verilen bir sistem geliştirdi. Bu sistem birkaç notadan olu- şan bir hücrenin tekrarlaması ve her tet- rarda hücreye bir öğenin daha eklenme- sı prensibine dayanıyordu. 1969'dayaz- dığı Music in Fifths bu sistemi kullana- rak bestelediği en önemli eserlerinden biridir. Aynı yıl Music in ContraryMo- tion ve Music in Similar Motion adlı yapıtlannda da ekleme ve tekrar öğe- İerini kullandı. Music in Similar Moti- on, son konserde seslendinlecek parça- ^ ^ lar arasında bulunuyor. Altmışma gehnesine karşın projeleri hiç bitmiyor ustannı. Son dönemde Robert Wilson'la üç boyutlu Monster Of Grace adlı müzikale hayat verdiler. Mevlana'nın dizelerinin yoru- mundan oluşan bu yapıt için Glass şunlan söylemişti:" Or- kestrasvonda müziğin sözün em- rindeohnasına bü> ük dikkat et- tim. Rumi zor sözler yazmamış, şiiri insancıl ve direkt mesajlar- la dolu. VokaüsrJer alçaktondan söyk^rekdmlevicininsdzleriyakalama- sma yardımcı ohıyorlar." yısı artarken, özeHiklegençteFGtass' ın ^ieneylerinc dcstck çıkmıştı. Ardından Dalai Lama'nın yaşamuıı anlatmak isteyen Martin Scorsese'ye 'Kundun' için,flütlerletrombonlan, Ti- bet'in geleneksel nefeslilerini, tahta vurmalılan miksederek Batilı soundla Doğu'nun gizemini o meşhur minima- list anlayışıyla bir araya getirdi ve so- nııç Oscar aHaylıgiyla ödülleildirildi. Bıtmcdı; Peter Weir a 'Truman Şov' için mûzikler yazdı ve bu kez de Alhn tekrarlayan ezgiler, hatta bazen tek no- taya düşen bölümler onlara huzur veri- yor, bambaşka dünyanın kapılannı açı- yordu... İlk önemli minimal eseri, 1967'de yazdığı, Stnıng Out oldu. Solo keman için yazılmış olan bu eser beş notalık bir modülün sürekli tekrarlanmasından Küre ödülünü evine götürdü... Philip Glass'ın başanlan, yaptıklan özetlenecek gibi değil. Bu ilginç yaşa- mın aynntüannı merak edenler, salı gü- nü İstanbul Italyan Kültür Merkezi'nde 15.00-16.00 arası Hayatnn ve Sanatun adlı söyleşide onun kendi ağzından din- leyebilirler. Y A P I Y O R L A R ? Michael Caine baron oluyor • James Brown ve Paul McCartney her yıl düzenlenen 'Songwnters Hall of Fame' gecesinde bir araya geldi. 15 Haziran'da New York'ta yapılan geceye James Taylor, Neil Diamond, Brian Wilson ve Curtis Mayfield de katıldı. McCartney ve Brown dinleyicilere canlı bir konser sundu. • Sandra BUİIOCk, '28 Days' adlı fılminde alkol ve uyuşturucu bağımhlığından kurtulmaya çalışan bir yazan canlandınyor. Yapımcılığını üstlendiği 'Gun Shy' ve Oscar ödüllü Michael Caine ile birlikte rol aldığı 'Miss Congenialıty' adlı filmler ise gelecekteki projeleri arasında yer alıyor. • Stephen Klng, 'Riding Bullet' kitabından sonra şimdi de 'The Plant' adım taşıyan romanını Internet'e koymayı planlıyor. Isteyenler yeni romanmın ilk beş bin kelimelik bölümünü tnternet'ten okuyacak, daha sonra King'e bir dolarlık bir çek gönderecekler. 'The Plant' adlı kitabın, ilk romanın aksine istendiği takdirde kâğıda basılabileceği ifade edildi. • Jude Law. Steven Spielberg'in ünlü yönetmen Stanley Kubrick'in vasiyeti 'A.I' fıhninde başrolü oynuyor. Film. buzullann eridiği bir dönemde dünyayı robotlann yönettiği bir zamanda geçiyor. 10 Temmuz'da çekimlerine başlanacak filmde aynca 'Alnncı His'in başanlı küçük oyuncusu Haley Joel Osment da rol alıyor. • Nlcolas Cage'in oynadıği Gone in 60 Second' adlı aksiyon filminin Kanada'daki araba hırsızhğını arttu-dığı iddia edildi. Kanada polisi fılmdekı sahnelerin gençleri etkileyerek araba hırşızhğrna teşvik ettiği görûşûnde. Dominic Sena'nnr^ çekimlenne başlıyor. Senaryosunu Stephen Zaillian'ın yazdığı ve Leonardo Di Capno'nun başrol oynayacağı film, Manhattan'daki İrlanda ve Italyan mafyasının eriştikleri son noktayı anlatıyor. • wiıı smlth, başrollerini Matt Dimon ile paylaştığı, yönetmenliğini Robert Redford'un üstlendiği, golf sporunu konu alan 'The Legend of Bagger' adlı bir filmde rol alıyor. Smith, gelecek yaz gösterime girecek Micheal Mann'ın yönettiği M. Ali'nin hayahnın anlatıldığı bir filmde de oynayacak. • Ewan McCregor. Nora' adlı filmde Irlandaü yazar James Joyce'u canlandınyor. Pat ' Murphy'mn yönettiği filmde 20. yüzyılın başında Dublin'de heyecanlı genç yazar Joyce ve maceraperest Nora'nın (Susan Lynch) firtmalı askı anlatıhyor. • Edward NOItOn yeni fılminde Nicole Kidman'a eşlik edecek. Norton, 'The Painted Veil' adlı filmde Kidman'ın ihanetine uğrayan kocasını oynayacak. Çekimlerine sonbaharda Hong Kong ve Londra'da başlanacak olan yapımın önümüzdeki yıl tamamlanması planlanıyor. • Michael Caine ın de Kraliçe Elizabeth'in onur listesinde yer alacağı açıklandı. Oscar ödüllü 67 yaşmdaki sanatçı, Kraliçe Elizabeth'in doğumgününde 'baron' unvanı alacak. • George Lucas Yıldız Savaşlan- Bölüm 2'yi sadece _ dijital kameralarla çekeceğini açıkladı. Gelecek dünyayı Avustralya'da yaratacak olan Lucas, alü çeşit kamera kullanarak bunu gerçekleştirecek. yönettiği film, 'Görevimız Tehlike 2'nin Amerika'da elde ettiği gışe hasılatını geçti. • Martin SCOrsese gelecek hafta yeni bir filmin • Jim carreynin yeni filmi 'Me, Myself ve Irene'nin ilk gösterimi Los ^r^- Angeles'tayapıldı.' •- Oyuncu, hem rol arkadaşı hem de ~hTşanIîsı Kenee— Zeüweger'in parmağıyla taklidini yaparak gelen konuklan güldürdü. Farelly kardeşlerin çektiği filmde, Carrey ikiye bölünmüş bir kişiliği olan adamı canlandınyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle