23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 HAZİRAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Mîna Urgan bugün Teşvikiye Camii'ndeki öğle namazından sonra Aşiyan'a götürülecek 'Kırçiçeğj, ölümsürfüğümüsağ/ar'• Ne yazık ki ben ruhun ölümsüzlüğüne inan- mıyorum. Arkalannda bıraktıklan büyük eser- ler sayesinde ancak büyük adaralar ölümsüzdür. öldükten sonra beni bir çöplüğe ya da herhan- gi bir çukura atmalanna razıyun. Elbette ki en doğrusu, işe yarayan organlanmın başkasına ak- tanlması, cesedimin de Istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesı'nde kullanılmasıdır. "Senin organla- nn ne işe yarar ki, ihtiyar" demeyin. Sağlıklı or- gan, ağnsı sızısı hiç olmadığından, varlığı hiç hissedilmeyen organmış. Benim öteki organla- nm, bu yaştan sonra pek işe yaramaz herhal- de. Ama böbreklerimden hiç derdim olmadı- ğına, onlann varhğını bile hissetmediğime göre, onlar pekâlâ işe yarayabilir. Kadavralar da anatomi derslerine her zaman gereklidir. Kaldı ki, ölülerin yüzdüğü o havuzda, aka- demık bir kadavranın da bulunması hiç fena olmaz... Resmi ve gayriresmı çeşitli engeller yüzünden bunu yapamazsam, beni herhangi bir yere gömüversinler. Toprağa dönüşen be- denimden çıkacak küçük mavi bır kır çiçeği, ölümsüzlüğümü sağlamaya yeter de artar. • Yirmi yaşından beri solcuyum ve sekse- nimi geçtiğim halde, solculuğum hiç azalma- dı, tam tersine büsbütün arttı. Çünku bu son ya- run yüzyılda memleketimde ayyuka çıkan pa- ra hırsını, para uğmna yapılan yolsuzluklan, hırsızlıklan, çeşit çeşit kepazelikleri gördüm. Solculuğum nasıl artmasın ki? Ben çocuklu- ğumu vegençliğimi, i950'den önce, yoksul ama onurlu bir Türkiye'de yaşadım. Memleketim o sıralarda yabancılardan yardım beklemeyen ba- ğımsız ve haysiyetli bir ülkeydi. Milli gelirin dağılmasında şimdiki akıllara sığmaz uçurum- lar yoktu. Ne büyük servetler vardı ne de kor- kunç yoksulluklar. • Aydın takımından bilindiğim için, yalnız ay- dınlarla dostluk bağlan kurabildiğim samlma- sın. Bir insanın EQ'su, IQ'sundan çok da- ha fazla ilgilendirir beni. IQ bilindiği gı- bi, beyin yetenekleridır. Yeni keşfedi- len EQ, yanı 'emodonal quotient' ise bir insanın duygusal yetenekleri- dir... Bu duygusal yetenekler ise be- nim için her şeyden önemlidir. Bir insan ne denli üstün zekâlı ve bilgili olursa olsun, eğer du- yarlıhktan yoksunsa; kafa açı- ******** ll ' sill8) *''"'* sından görkemli bir dev, duygu açısından zaval- h bir cüceyse, ben neyleyim böyle bir adamın dostluğunu? • Başıma felaketler gelince de, sevdiklerim ölünce de, Tann'ya sığınmak gereğini duyma- dım. Çünkü sığınacak başka inançlanm vardı. Yeryüzünde kardeşlığe ınanıyordum, huzur ve banş içinde yaşama ınanıyordum, toplumsal adalete inanıyordum. Ve her şeyden çok insan- hğa ve insanlann yaratıcı gücüne inanıyordum. • Ben insanlan sadece sevmekle yetinmem. Tanıdıklarıma da, tanımadıklarıma da sonsuz bir merakla bakanm. Ta- nıdıklanmı daha çok, daha iyi anlamaya çalışır, uzun uzun incelerim... tflah olmaz faşistleri, kendi inandık- lanna inanmayanlan kesmeye hazır köktendin- cileri ve doğuştan kötü yüreklileri kesinlikle dış- layarak, insanlan severim... Insanlara, hem sev- giyle hem de iyi yürekli olarak yaklaşmak iste- rim. • Annemin böylesine ilerici ve aydınlık ka- falı olması sayesinde, törelere bağlı tutucu bir toplumda kadın olarak yaşamanın ezikliğini hiç- bir zaman hissetmedim. Şimdi beğenilmeyen o Birinci Cumhuriyet günlerinde, yal- nız annem değil, toplum da da- ha ilericiydı. Mustafa Ke- mal kadınlan hep yü- celtiyordu. Kadınla- n dışlayan bir milletin çağdaş olamayacağını; uy- gar bir ülkede kadınlann erkekler kadar önem- li bir rol oynayacağını vurguluyordu. Kadınlan toplum dışı tuünak, onlan aşağılamak eğilimi, o sözümona "demokrat" partinin iktidara gel- mesi ve gericiliğe ödünler verilmesiyle ancak 1950'den sonra başladı. Bense, çocukluğumu ve gençliğimi bu dönemden önce, başka ve çok olumlu koşullar altında yaşadım... Kadın olma- nın ezikliğini değil, keyfini yaşadım ancak. • Çocukluğumdan beri tek değişmeyen yanım kitap okumamdır. Okumak bir çeşit orga- nik gereksinimdir bende. Günde hiç ol- mazsa iki üç saat okumayınca, aryondan ke- silmiş bir bağımlıya döner, bir "yoksunhık nöbeti" geçiririm. • Çağımızuı sözde yükselen, ama aslm- da alçalan değerlen arasında damanma en çok basanlardan bın "gtobaUeşme" dedik- leri palavra. Ben enternasyonalizme, yani sınırlann ortadan kalkmasına, milletlerin tam anlamıyla kaynaşmasına inanan bir di- nozorum. Globalleşme ise, enternasyona- lizmin tam tersi benim gözümde. Global- leşme lafı arttıkça, insanlar aynı küre ıçin- de birleşeceklerine birbirlerine büsbütün düşman oluyorlar... Globalleşen insanlar de- ğil, paralar ancak. • Çağırruza uymak zorundayız palavrası- na da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadı- ğım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üs- rüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inan- dığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydur- *-, mak zorunda kalayım? Tam tersine, \ başkaldınnm, direnirim böyle bir ça- \ ğa karşı. Bu yüzden dinozorlukla * suçlanmam da vız gelir bana. Çün- kü ben dinozoru, tarih öncesi çağ- \ lann nesli tükenmiş bir hayva- \ nı olarak değil; geçmişin doğ- ruluğu kanıtlanmış ve yadsın- maz değerlerini yeni sentez- leryaparak geleceğe taşıma- yı amaçlayan bir yaratık olarak tanımlıyor, dino- zoduğumla övünüyorum. 'Hepimizin yaşamını zenginleştirdi'CENCAY CÜRSOY Mma Urgan Cumhuriyet dö- neminın ilk yıllanndan günü- müze kadar geçen süre içinde düşün, edebiyat, sanat ve siya- &et alanının önde gelen tüm kimliklerini yakından tanımış önde gelen bir insan sarrafıy- dı. Onu yakından tanımak, bir- çok insan gibi benim de yaşa- mımı zenginleştirdi. Beni en çok şaşırtan son kitaplannda sosyalizmin slogan haline gel- miş sıradan ilkelerini de, Tan- n'ya Tanntanımazlığa, yaşa- mın anlamma dair en derin dü- şüncelerini de aym naif ve sa- de dille insanlara aktarmakta gösterdiği olağanüstü başany- dı. Bugüne kadar hiç kimse ate- izmı, komünizmi kabahğa düş- meden onun kadar güzel telaf- fuz edebilmiş de- ğildı. "Benatastim ve komünistim" derken ona mümin- ler bile kızamadı. En çok eksikliğini duyacağım şey onunlarakıyudum- layıp küçük dedi- kodu muhabbetle- ri yapmak olacak. Mîna'mn ölümüne üzülmüyorum, çünkü yaşamına noktayı koymayı çok kararlı ve bi- linçli bir şekilde is- tiyordu. CÜZİN DİNO çevresinde yetişmiş olmanın etkisi var herhalde ama varüğın- da taşıyordu bu özelliği. An- nesi Şefıka Hanım dehşetli bir hanımefendiydi. Ondan güzel yaşama zevkini almıştı. îçkiyi, sigarayı severdi ama hiçbir za- man göze batan, çirkin bir bi- çünde değil, tadında, ölçülüy- dü. Her şeyi güzel ve tadında yaşamayı bildiğinden zaten ar- tık yaşamak istemiyordu. thti- yarlığı kabul edemedi. tki yıl önce davet ettiydi, Bodrum'a gitmiştim. "Artık adamakıUı yüzemiyorum. tki kulaç atryo- rum. Hemen çarpınö getivor" demişti. 'BirDinozorun Anıla- n'nda 50 yıl önceki Mîna'yı buldum. Yaşla kendi içindeki gençliği tutturamadı. NAİL ÇAKIRHAN YILDIZ KENTER Sevgüı Mîna Urgan'ı 1951 yı- lında tanıdım, Cahit Irgat'la birlikte 'Vatan İçin' filmıni çe- virirken. Kendisinden çok etlti- lendim. Gıderek bu etki kat- landı, katlandı... Hayranlığa dö- nüştü. Ondan hepimiz o kadar çok şey öğrendik ki... Onun sa- yesinde büyüdük, zenginleştik. olmuştur, anılannda a'nlattığı gibi. APALET AĞAOĞLU Aydınlanma yolunda öne düş- müş, kültür hayatunıza katkı- lar sağlamış bütün değerli ka- yıplanmızda olduğu gibi, sa- hici aydın namusuna sahip Mî- na Urgan'ın kaybı ardından da Hanım dinamik yaşadı, bıraktıklan da sorgulayıcı direnişe çağırmalı bizleri. Mîna'yı üniversiteden beri tanıyorum. O sırada Istanbul Üniversitesi en yüksek seviye- sindeydi. Üniversite yıllanmız- da şimdiki gençler kadar rahat, çağdaş üniversite kadını haya- tı yaşadık. Küllük kahvesinde oturmaya başladık. Sait Faik, -Oktay Rifetgibipek çok arka- daşımızla oturur, çay içer, simit yer, sohbet ederdik. 10-15 kişi diyebileceğım bizim kuşak bir çığır açtı. Rektör bile taşradan " gelenlersizinserbestliğinizden rahatsız oluyor demişti ama bi- zi vazgeçiremedi. Nükte, şaka -^y^ı nır Ne diyebileceği- mi bilmiyorum. Çok çok üzgünüm. Mîna'yı 60-65 yıl- dan beri tanıyorum. Dostluğumuz öyle bir dostluk ki bir iki kelimeyle özet- lemek mümkün de- ğil. Hatta bu dost- luktan da öte birbe- raberlik. Eşim Ha- let Çambel'ı bana o tanıştırdı. Evlen- memiz onun eliyle oldu. Mîna benim için sadece bir dost, bir arkadaş değil. Bunlardan öte manası olan bir ilişki. Çok çok üzgü- nüm. Benim için Mîna'nın ölü- müyle bıraktığı boşluk kolay kolay doldurulamayacak bir boşluk. VEDAT CÜNYOL Mîna, benim sayılı dostlanm arasında zekâsı, incenin incesi seziş yeteneğiyle ön plandarye^ ri olan bir insandı. Onunla kar- şılaştığımda o 14'ünde, bense 18 'indeydim. Ortak dostumuz Halet Çambel'in sıcak ilgisin- de yetişen bır yakınlık kuruldu aramızda. Onunla hep dost kal- dık. Özellikle, artık bu dünya- dHrrgoçınnşTjtarrressarrrAzr! ( Ben dinozoru, geçmişin doğruluğu kanıtlanmış veyadsınmaz değerleriniyeni sentezleryaparak geleceğe taşımayı amaçlayan biryaratık olarak tanımlıyor, dinozortuğumla övünüyorum' Bu güzelim Türk kadınıyla ay- nı dünyada, aynı dönemde ya- şamak bir ayncahktı. Ona teşek- kür ediyorum, yürek dolusu sevgi, yürek dolusu saygımla... ^ — — J — * * * * * * ^ v y u m ^ ^*****« •. vk/Lrtuaı A ^MJM ••• „ ^ , 9 ıkteri vardı. Herkesle yakın Inal'ınevindcsofiasında, sıcak CUNCOR DtLMEft: ilişki kurabilen, ahbaplıkyara^ tan, sevecen, cömert kalpli bi- riydi. Başkalanna yararlı ohna, herkese mutlu yaşama ımkânı sağladığına inandığı için sosya- lizmi benimsemişti. Politik dü- şünceleri zaten karakterinde vardı. Mîna, çok serbest yaşa- yan bir kadındı. Atatûrk'ün dostluğunda yaşadık durduk. Benden 4 yaş küçük, akılca, bi- linççe 10 yaş büyük olan Mî- na'cığunı ölümlere yakıştıra- mıyorum. Yaşadığım, yaşaya- bildiğim sürece hep aklımda ve yüreğımde olacak. Bekle be- ni Mîna'cığım dıyorum yakın- da kavuşacağız. 'çok üzgünüm' demek, bu bi- üneni 'ilan', başka türlü ola- mayacak olanı resmen ve kay- den ilan etmek gıbı bir şey. Da- ha dün Femıh Doğan için de ay- ~rn duyguian yaşadım. Ferruh gi- ~bi, Mîna Urgan'ın kaybı da 'çok nüne kadar haklı öfke ve isyan- lannın izinden gitti. Kirlenme- miş, güzel bir gelecek için ÖDP kuruculan arasında yer alma- sı, aydınlık başkaldınsının onu getirdiği yer. Onun bu tutumu- na hayran oldum, çok saygı duydum; örnek aldım. Edebi- yat bilgisi, çevirmenliği, yazar- lığı, seçtiği sosyalist yolda en fazla güven duyduğu kılavuz- lan olmuştur diye biliyorum. Mîna Hanım dinamik yaşadı, bize bıraktıklan da sorgulayı- cı direnişe çağırmalı bizleri. SERVER TANİLLİ Mîna Urgan'ın şahsında bü- yük bir kültür ınsanını yitirdik. Yazdığı kitaplann konulan ve sayısı, kaybımız hakkında bir bilgi verecektir. Ancak, onun- la yitirdiğimiz sa- dece bu değildir: ^~~™"^~ Belki hepsinden önce, bir Aydm- lanmacıaydm,bir hümanist, bir cumhuriyetçi ve demokrat,birsos- yalisttir giden. Şimdi bu nitelik- leri bir araya getir- miş insanlara pek az rastlanıyor. îş- te o nadirlerden biriydi,birömek- ^ ^ _ ^ _ _ tiaramızdanayn- lan. Hep hatırlanacak, hep ha- tırlayacağız Mîna Urgan'ı. Anı- sı önünde derin saygılarla eği- liyorum. CÜLÇİN ÇAYLICİL 35 yılhk arkadaşıyım. Çok sık görüşürdük. Mîna 85 ya- şındaydı, yaşlıydı ama ihtiyar değildi. Her zaman ıleriye bak- tı. Tutucu değildi. Ama günü- müzün yükselen değerlerini her zaman reddettirOrtlarm yanın- da olmadı. Para kazanma hırsı ile yaşamayı kabul etmedi. Bu tür gençleri de sevmezdi. Bu meslekleri seçen gençlere kar- şıydı. Mîna'nın çok güzel yan- lan vardı. Çok vefalıydı, seve- cendi, son derece üretken birki- şiydi. Sondönemlerdebüimsel kıtaplan dışında amlannı yaz- MELİH CEVPET ANDAY Çok eski bir arkadaşımdı. Kaybımdan dolayı duyduğum üzüntüyü anlatamam. ERDAL ATABEK Mîna Urgan benim için doğ- ru yaratılmış kültürün çok önemli simgelerinden birisi. ûlümsüzlüğe kavuştu. Mîna Urgan gibi kişilikler için ölüm söz konusu değildir. Söz konu- su olan ölümsüzlüktür. Çünkü o bizim doğru kültürümüzün üretimine büyük katkılarda bu- Iunmuştur. Bugünkü kültürü- müzün çok yaygın yanlışlan içinde geleceğe doğru kültür- ler kalacakür ve Mîna Urgan da bu doğru kültürün en seçkin temsilcilerinden birisidir. hepimiz o kadar çok şey öğrendik kı... Onun sayesinde büyüdük, zenginleştik. ORHAN DURU Aydın, cesur bir kişiyi yitirdik. Çok üzgünüm. Amlannı yayınlamakla çok iyi etti. Mîna Hanım'ı tanıyordum. Birkez o da 147'lerdendi. 147'leri ammsata- yım. 27 Mayıs Ha- rekâtı'ndan sonra üniversitelerde 147 ^^__^ öğretim üyesi, daha çok solcu olduklan gerekçesiyle uzaklaştınldılar. Mîna Hanım onlardan biriydi. O sırada o üç aylık profesör, ben ise asistandım. Bu olaydan sonra sık sık karşılaştık. Özel- likle mavi yolculuklardan son- ra Bodrum'da evine ziyarete gi- derdik. Sohbetine doyum ol- mazdı. Söylemek istediğim şu: O zaman Mîna Urgan'ı yüzey- sel olarak tanımışnm. Oysa 'Eör Dinozorun Andannı' ve 'Gezi Kitabı'nı okuduktan sonra çok -dafaatfcrinlcmcsinc taama ola- nağı buldum. Karşımıza cesur, dirençli, inançlanna bağlı ger- çek bir entelektüel çıktı. Ve ya- kından tanıdık. Karşımızda ay- dınhkçı, hümanist bir kaya var- dı. Yaşamı boyunca çevirileri, araştırmalan ile edebiyata kat- kıda bahaıdtt. Uaatamayaca- ğnn çevirilerden bıri Sabahat- üzgünüm' demeyi fazlahk say- dı. Her zaman bir şeyler ûret- tin Eyuboğhı ile birlikte yaptı KÜŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Bar... Disko... Seks! Yirminci yüzyılın en önemli, değerli bestecilerin- den biri öleli iki yıl oluyor. Alfred Schnrttke altmış üç yaşında Hamburg'da ölmuş 1998 Ağusto- su'nda. Sonra Moskova'nın Novodeviçye mezar- lığında gömülmüş. Büyük çellist ve yönetmen Rostropoviç, bestecinin mezan başında iki cüm- lesöylemiş: Sözcüklerieanlatılmayacak kadar bü- yük bir kayıpör bu. Başka birşey söyteyemem. Göm- me törenine tanık olan üç yüz kişinin yanı sıra, ga- zetecilerin anlattığına göre Schnrttke (Şinitke oku- nur) gömülürken yağmuryağmaya başlamış. Rus folkloründe bu, meleklerin ağladığına ve gideni cennete buyur ettiklerine işaret edermiş. Nere- deyse bir Tarkovski filmi gibi. Ama Schnittke'nin sanatına sinemadan bir gönderme yapmamız ge- rekirse, Tarkovski'den çok, FeJlini'ye yakın bulma- mız gerekir bu büyük müzikçiyi. Bir Requiem bestelemiş elektro-gitarlar kullana- rak. Faust operasında bir gece kulübü şarkıcısı kul- lanmış. Bir dizi enfes konçerto ve orkestra yaprtı var. Duygusuz zamanlarda gerçek bir romantik ol- manın, modern bir romantik olmanın yükünü ta- şımış sağlığını yitiren gövdesiyle. On dokuzuncu yüzyıl müziğinin müthiş duygu bagajını, yirminci yüz- yıl mizahı ve aklıyla notaya aktarmış bir adam. Geçenlerde bu işleri benden çok daha iyi bilen bir dostumla söyleşirken "Yirminci yüzyıl, en faz- la on kadar sıkı besteci çıkardı, bu açıdan yoksul birasırdır" diyecek oldum. Dostum enfes bir ya- nıt verdi biraz düşündükten sonra. On dokuzun- cu yüzyıl da öyleydi, on sekizinci, on yedinci, on attıncı yüzyıllar da. Yüzyılda en büyük besteci, az şey değildir. Alfred Schnittke, yirminci yüzyılın bü- yükleri, en büyükleri arasındadır. Rusya'da, Engels kentinde doğmuş, ama baba- sı Almanca konuşan bir Latvialı Yahudi, annesi ise Volga boylanndan bir Aiman. Küçükken hem es- ki, antik Volga lehçesiyle Almanca hem de Rusça konuşurmuş. Delikanlı yıllannda, Ikinci Dünya Sa- vaşı'nın brttiği yıllarda Vıyana'da iki yıl geçirmiş. On- dan sonra Almancayı Vıyana aksanıyla konuşma- ya başlamış ve bir görüşe göre müziğini de Viya- na aksanıyla besteiemeye başlamış. Dikkatli bir din- leyici Schnittke'nin müziğinde, armoniterinde Mah- ler'vari bir iz; melodılerinde Schubert'çi bir yak- laşım bulacaktır. Schnittke bütün modernliğine rağmen, tedavisi mümkün olmayan bir romantik- tir. 1972 yılında ortaya çıkan Birinci Senfoni'sinde enstrümanlar yaprta girerler çıkarlar durmadan; bir caz grubu doğaçlama yapar senfoninin içinde, Çaykovski'den parçalar belirir ve yitip gider. Ola- ğanüstü renklerle bezenmiş bir modern müzik cümbüşünün içine gıreriz. Buradan başlayarak Schnittke'nin müziği giderek alıntılardan annır, "sa- kinleşir", yalnızca kendine benzemeye başlar. Mo- zarttan Berg'e kadar uzanan bir geleneğin son halkasıdır artık. Rus ironisi ve kötümseriiği, aka- demik bir yaklaşımla sergilenir yapıtlannda. Canı acıyan bir büyük sanatçının gülümseyerek yaptık- lannı duyanz belki. Schnittke, birbiri ardına gelen kalp krizlerine rağmen akılcı lırik yapıtlar vermeyi sürdürür. En son yapıtlanndan biri olan "Üç İçin Konçerto", onun kendini ve müziği nasıl gördüğü konusunda bir ipucu verebilir. Keman, viola ve çel- tonun soloist olduğu bu muhteşem yapıtın finalin- de besteci şunu yazmıştır: Seyircilerin arasından, hiçbir özelliği olmayan birisi kalkar, sahneye çıkar ve konçertoyu, sahnedeki piyanoda canhıraş bir akor basarak bitirir! Aklı başında hiç kimse bu müziğin dışında de- ğildir artık. 1994 yılında Schnittke bir kalp krizi daha geçi- rir ve konuşma yetisini yitirir. Ünlü operasını, "Dok- torJohann Faust'un Hikâyesi"n\ hemen hemen bi- tirmiştir. Dokuzuncu Senfoni'sini bestelemeye gi- rişir. Bir de o yıllardan bır başeser kalır elimizde. Bir senfonik bale müziği: Peer Gynt Bu büyük bes- teci, yirminci yüzyılın bitmesine az kala ölür. Bir süredir Schnittke'nin müziğini dinliyorum. Tek başına zaten olağanüstü bir sanat eseri bu mü- zik. Ama bir de çağrışımlan, düşlere destek oldu- ğu anlar var. Bütün büyük işler gibi ciddi, derin, ço- cuksu ve karanlık bir güzellik söz konusu. Schnitt- ke'nin müziği bir bakıma geçen hafta sözünü et- tiğim Galileo'nun Floransa Bilim Tarihi Müzesi'nde sergilenen sağ elinin orta parmağı gibi. Büyülü bir mizah sunuyor. Sevişirken duyulan seslere de ben- ziyor. Genç dâhimiz Fazıl Say'ın son yapıtının ismi Bardiscosex'miş. Bardiscosex? Yeniden bir daha Alfred Schnittke dinlemeye başlıyorum... Fransız yazar Jules Roy öldü ; • PARİS (AFP) - Cezayır asıllı Fransız yazar "' Jules Roy 92 yaşında öldü. Ailesi Fransa'ya yerleşen Roy, 2. Dünya Savaşı sırasında cepheye gitti. Ruhr bombardımanı hakkında 1946'da yazdığı 'Mutlu Vadi' ile Renaudot Ödülü kazanmış, ancak yargılanarak iki hafta askeri hapishanede yatmıştı. Albert Çamus, Jean Anırouche ve Emanuel Robles'un da bulunduğu Cezayir asıllı yazarlar grubundandı. Hindiçin'e albay olarak atanan Roy, görevi bırakarak kendini tümüyle yazmaya adadı. 1953'te yazdığı ve başan kazanan 'Les Çyclones' adlı oyunu, 1955'te Nobel ödülü kazandığı 'Vefasız Kadın' izledi. 1958'de Fransız Akademisi Büyük Ödülü'nü kazanan Roy'un ölümü Çezayir Başkanı Abdülaziz Bouteflika'nın Fransa ziyareti ile aynı zamana rastladı. • CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA TİYATROSU'nda saat 21 30da GJoria Gaynor'ın vereceği konser izlenebilir. (231 54 97) • YILDE SARAYI'nda saat 21.30'da CRR Opera Orkestrası Korosu W.A. Mozart'ın 'Saraydan Kız Kaçırma' operasını sahneleyecek. LOMAL Tam elli yıl önce Mîna Ha- nım'ın öğrencisi oldum. Bize Shakespeare derslerine gelir- di. Ders anlatmaz, oyunlan sah- ne sahne yaşatırdı. Bunun adı coşku ve ıçtenük olmalı. Benim oyun yazarlığıma başlamamda en cok Mîna Urgan'ın etkisi makta. Sanki buna, her şeyden önce, şimdi, şu anda Mîna Ur- gan'ın hayatı ancak muzip bir akılla ciddiye alabilen özelliği engel. Mîna Urgan iç özgürlüğünü kendisini kaçamaksız sorgula- yarak edinmiş bir kişi. Son gü- ti. Sevdiğim taraflanndan biri de her şeye çocuk gibi hayret etmesiydi. Örneğin bir yolsuz- luk hikâyesini anlattığımda kaş- lannı kaldırarak her şeyi hay- retle karşılardı. Mîna'yı kısa bir metinle anlatmak çok zor ge- liyor. ğı 'Mobydkk' idi. Aynca tngi- liz edebiyaö üzerine yapüğı in- celeme ve beş ciltlik tngiliz Edebiyatı Tarihi unutulamaz. Dinozor'lu yapıtlan da unutul- mayacak. Tüm aydın kesıme ve gençlere karanlık güçler kar- şısında direnç verecektir. SALONU'nda saat 20.00'de Azerbwâın Dcvlet Şarta Topluluğu konser verecek. (2Vy8 30) İsiMBuıMOZIK ranvAürre nufifiN • AYA t R M MÜZESt'nde The Orchestra of the Age of Ennghtenment'ın konseri dinlenebilir. (292 08 46)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle