Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 HAZİRAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Mîna Urgan bugün Teşvikiye Camii'ndeki öğle namazından sonra Aşiyan'a götürülecek
'Kırçiçeğj, ölümsürfüğümüsağ/ar'• Ne yazık ki ben ruhun ölümsüzlüğüne inan-
mıyorum. Arkalannda bıraktıklan büyük eser-
ler sayesinde ancak büyük adaralar ölümsüzdür.
öldükten sonra beni bir çöplüğe ya da herhan-
gi bir çukura atmalanna razıyun. Elbette ki en
doğrusu, işe yarayan organlanmın başkasına ak-
tanlması, cesedimin de Istanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesı'nde kullanılmasıdır. "Senin organla-
nn ne işe yarar ki, ihtiyar" demeyin. Sağlıklı or-
gan, ağnsı sızısı hiç olmadığından, varlığı hiç
hissedilmeyen organmış. Benim öteki organla-
nm, bu yaştan sonra pek işe yaramaz herhal-
de. Ama böbreklerimden hiç derdim olmadı-
ğına, onlann varhğını bile hissetmediğime
göre, onlar pekâlâ işe yarayabilir. Kadavralar
da anatomi derslerine her zaman gereklidir.
Kaldı ki, ölülerin yüzdüğü o havuzda, aka-
demık bir kadavranın da bulunması hiç fena
olmaz... Resmi ve gayriresmı çeşitli engeller
yüzünden bunu yapamazsam, beni herhangi
bir yere gömüversinler. Toprağa dönüşen be-
denimden çıkacak küçük mavi bır kır çiçeği,
ölümsüzlüğümü sağlamaya yeter de artar.
• Yirmi yaşından beri solcuyum ve sekse-
nimi geçtiğim halde, solculuğum hiç azalma-
dı, tam tersine büsbütün arttı. Çünku bu son ya-
run yüzyılda memleketimde ayyuka çıkan pa-
ra hırsını, para uğmna yapılan yolsuzluklan,
hırsızlıklan, çeşit çeşit kepazelikleri gördüm.
Solculuğum nasıl artmasın ki? Ben çocuklu-
ğumu vegençliğimi, i950'den önce, yoksul ama
onurlu bir Türkiye'de yaşadım. Memleketim o
sıralarda yabancılardan yardım beklemeyen ba-
ğımsız ve haysiyetli bir ülkeydi. Milli gelirin
dağılmasında şimdiki akıllara sığmaz uçurum-
lar yoktu. Ne büyük servetler vardı ne de kor-
kunç yoksulluklar.
• Aydın takımından bilindiğim için, yalnız ay-
dınlarla dostluk bağlan kurabildiğim samlma-
sın. Bir insanın EQ'su, IQ'sundan çok da-
ha fazla ilgilendirir beni. IQ bilindiği gı-
bi, beyin yetenekleridır. Yeni keşfedi-
len EQ, yanı 'emodonal quotient' ise
bir insanın duygusal yetenekleri-
dir... Bu duygusal yetenekler ise be-
nim için her şeyden önemlidir. Bir
insan ne denli üstün zekâlı ve
bilgili olursa olsun, eğer du-
yarlıhktan yoksunsa; kafa açı- ********
ll
'
sill8)
*''"'*
sından görkemli bir dev, duygu açısından zaval-
h bir cüceyse, ben neyleyim böyle bir adamın
dostluğunu?
• Başıma felaketler gelince de, sevdiklerim
ölünce de, Tann'ya sığınmak gereğini duyma-
dım. Çünkü sığınacak başka inançlanm vardı.
Yeryüzünde kardeşlığe ınanıyordum, huzur ve
banş içinde yaşama ınanıyordum, toplumsal
adalete inanıyordum. Ve her şeyden çok insan-
hğa ve insanlann yaratıcı gücüne inanıyordum.
• Ben insanlan sadece sevmekle yetinmem.
Tanıdıklarıma da, tanımadıklarıma da
sonsuz bir merakla bakanm. Ta-
nıdıklanmı daha çok, daha iyi
anlamaya çalışır, uzun uzun
incelerim... tflah olmaz faşistleri, kendi inandık-
lanna inanmayanlan kesmeye hazır köktendin-
cileri ve doğuştan kötü yüreklileri kesinlikle dış-
layarak, insanlan severim... Insanlara, hem sev-
giyle hem de iyi yürekli olarak yaklaşmak iste-
rim.
• Annemin böylesine ilerici ve aydınlık ka-
falı olması sayesinde, törelere bağlı tutucu bir
toplumda kadın olarak yaşamanın ezikliğini hiç-
bir zaman hissetmedim. Şimdi beğenilmeyen o
Birinci Cumhuriyet günlerinde, yal-
nız annem değil, toplum da da-
ha ilericiydı. Mustafa Ke-
mal kadınlan hep yü-
celtiyordu. Kadınla-
n dışlayan bir milletin çağdaş olamayacağını; uy-
gar bir ülkede kadınlann erkekler kadar önem-
li bir rol oynayacağını vurguluyordu. Kadınlan
toplum dışı tuünak, onlan aşağılamak eğilimi,
o sözümona "demokrat" partinin iktidara gel-
mesi ve gericiliğe ödünler verilmesiyle ancak
1950'den sonra başladı. Bense, çocukluğumu
ve gençliğimi bu dönemden önce, başka ve çok
olumlu koşullar altında yaşadım... Kadın olma-
nın ezikliğini değil, keyfini yaşadım ancak.
• Çocukluğumdan beri tek değişmeyen yanım
kitap okumamdır. Okumak bir çeşit orga-
nik gereksinimdir bende. Günde hiç ol-
mazsa iki üç saat okumayınca, aryondan ke-
silmiş bir bağımlıya döner, bir "yoksunhık
nöbeti" geçiririm.
• Çağımızuı sözde yükselen, ama aslm-
da alçalan değerlen arasında damanma en
çok basanlardan bın "gtobaUeşme" dedik-
leri palavra. Ben enternasyonalizme, yani
sınırlann ortadan kalkmasına, milletlerin
tam anlamıyla kaynaşmasına inanan bir di-
nozorum. Globalleşme ise, enternasyona-
lizmin tam tersi benim gözümde. Global-
leşme lafı arttıkça, insanlar aynı küre ıçin-
de birleşeceklerine birbirlerine büsbütün
düşman oluyorlar... Globalleşen insanlar de-
ğil, paralar ancak.
• Çağırruza uymak zorundayız palavrası-
na da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadı-
ğım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse;
eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üs-
rüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inan-
dığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım
çağa bayağılık ve çirkinlik egemense,
ben böyle bir çağa neden ayak uydur-
*-, mak zorunda kalayım? Tam tersine,
\ başkaldınnm, direnirim böyle bir ça-
\ ğa karşı. Bu yüzden dinozorlukla
* suçlanmam da vız gelir bana. Çün-
kü ben dinozoru, tarih öncesi çağ-
\ lann nesli tükenmiş bir hayva-
\ nı olarak değil; geçmişin doğ-
ruluğu kanıtlanmış ve yadsın-
maz değerlerini yeni sentez-
leryaparak geleceğe taşıma-
yı amaçlayan bir yaratık
olarak tanımlıyor, dino-
zoduğumla övünüyorum.
'Hepimizin yaşamını zenginleştirdi'CENCAY CÜRSOY
Mma Urgan Cumhuriyet dö-
neminın ilk yıllanndan günü-
müze kadar geçen süre içinde
düşün, edebiyat, sanat ve siya-
&et alanının önde gelen tüm
kimliklerini yakından tanımış
önde gelen bir insan sarrafıy-
dı. Onu yakından tanımak, bir-
çok insan gibi benim de yaşa-
mımı zenginleştirdi. Beni en
çok şaşırtan son kitaplannda
sosyalizmin slogan haline gel-
miş sıradan ilkelerini de, Tan-
n'ya Tanntanımazlığa, yaşa-
mın anlamma dair en derin dü-
şüncelerini de aym naif ve sa-
de dille insanlara aktarmakta
gösterdiği olağanüstü başany-
dı. Bugüne kadar hiç kimse ate-
izmı, komünizmi kabahğa düş-
meden onun kadar güzel telaf-
fuz edebilmiş de-
ğildı. "Benatastim
ve komünistim"
derken ona mümin-
ler bile kızamadı.
En çok eksikliğini
duyacağım şey
onunlarakıyudum-
layıp küçük dedi-
kodu muhabbetle-
ri yapmak olacak.
Mîna'mn ölümüne
üzülmüyorum,
çünkü yaşamına
noktayı koymayı
çok kararlı ve bi-
linçli bir şekilde is-
tiyordu.
CÜZİN DİNO
çevresinde yetişmiş olmanın
etkisi var herhalde ama varüğın-
da taşıyordu bu özelliği. An-
nesi Şefıka Hanım dehşetli bir
hanımefendiydi. Ondan güzel
yaşama zevkini almıştı. îçkiyi,
sigarayı severdi ama hiçbir za-
man göze batan, çirkin bir bi-
çünde değil, tadında, ölçülüy-
dü. Her şeyi güzel ve tadında
yaşamayı bildiğinden zaten ar-
tık yaşamak istemiyordu. thti-
yarlığı kabul edemedi. tki yıl
önce davet ettiydi, Bodrum'a
gitmiştim. "Artık adamakıUı
yüzemiyorum. tki kulaç atryo-
rum. Hemen çarpınö getivor"
demişti. 'BirDinozorun Anıla-
n'nda 50 yıl önceki Mîna'yı
buldum. Yaşla kendi içindeki
gençliği tutturamadı.
NAİL ÇAKIRHAN
YILDIZ KENTER
Sevgüı Mîna Urgan'ı 1951 yı-
lında tanıdım, Cahit Irgat'la
birlikte 'Vatan İçin' filmıni çe-
virirken. Kendisinden çok etlti-
lendim. Gıderek bu etki kat-
landı, katlandı... Hayranlığa dö-
nüştü. Ondan hepimiz o kadar
çok şey öğrendik ki... Onun sa-
yesinde büyüdük, zenginleştik.
olmuştur, anılannda a'nlattığı
gibi.
APALET AĞAOĞLU
Aydınlanma yolunda öne düş-
müş, kültür hayatunıza katkı-
lar sağlamış bütün değerli ka-
yıplanmızda olduğu gibi, sa-
hici aydın namusuna sahip Mî-
na Urgan'ın kaybı ardından da
Hanım
dinamik
yaşadı,
bıraktıklan
da sorgulayıcı
direnişe
çağırmalı
bizleri.
Mîna'yı üniversiteden beri
tanıyorum. O sırada Istanbul
Üniversitesi en yüksek seviye-
sindeydi. Üniversite yıllanmız-
da şimdiki gençler kadar rahat,
çağdaş üniversite kadını haya-
tı yaşadık. Küllük kahvesinde
oturmaya başladık. Sait Faik,
-Oktay Rifetgibipek çok arka-
daşımızla oturur, çay içer, simit
yer, sohbet ederdik. 10-15 kişi
diyebileceğım bizim kuşak bir
çığır açtı. Rektör bile taşradan
" gelenlersizinserbestliğinizden
rahatsız oluyor demişti ama bi-
zi vazgeçiremedi. Nükte, şaka
-^y^ı nır
Ne diyebileceği-
mi bilmiyorum.
Çok çok üzgünüm.
Mîna'yı 60-65 yıl-
dan beri tanıyorum.
Dostluğumuz öyle
bir dostluk ki bir
iki kelimeyle özet-
lemek mümkün de-
ğil. Hatta bu dost-
luktan da öte birbe-
raberlik. Eşim Ha-
let Çambel'ı bana
o tanıştırdı. Evlen-
memiz onun eliyle
oldu. Mîna benim
için sadece bir dost, bir arkadaş
değil. Bunlardan öte manası
olan bir ilişki. Çok çok üzgü-
nüm. Benim için Mîna'nın ölü-
müyle bıraktığı boşluk kolay
kolay doldurulamayacak bir
boşluk.
VEDAT CÜNYOL
Mîna, benim sayılı dostlanm
arasında zekâsı, incenin incesi
seziş yeteneğiyle ön plandarye^
ri olan bir insandı. Onunla kar-
şılaştığımda o 14'ünde, bense
18 'indeydim. Ortak dostumuz
Halet Çambel'in sıcak ilgisin-
de yetişen bır yakınlık kuruldu
aramızda. Onunla hep dost kal-
dık. Özellikle, artık bu dünya-
dHrrgoçınnşTjtarrressarrrAzr!
(
Ben dinozoru, geçmişin doğruluğu
kanıtlanmış veyadsınmaz değerleriniyeni
sentezleryaparak geleceğe taşımayı
amaçlayan biryaratık olarak tanımlıyor,
dinozortuğumla övünüyorum'
Bu güzelim Türk kadınıyla ay-
nı dünyada, aynı dönemde ya-
şamak bir ayncahktı. Ona teşek-
kür ediyorum, yürek dolusu
sevgi, yürek dolusu saygımla...
^ — — J — * * * * * * ^ v y u m ^ ^*****« •. vk/Lrtuaı A ^MJM ••• „ ^ , 9
ıkteri vardı. Herkesle yakın Inal'ınevindcsofiasında, sıcak CUNCOR DtLMEft:
ilişki kurabilen, ahbaplıkyara^
tan, sevecen, cömert kalpli bi-
riydi. Başkalanna yararlı ohna,
herkese mutlu yaşama ımkânı
sağladığına inandığı için sosya-
lizmi benimsemişti. Politik dü-
şünceleri zaten karakterinde
vardı. Mîna, çok serbest yaşa-
yan bir kadındı. Atatûrk'ün
dostluğunda yaşadık durduk.
Benden 4 yaş küçük, akılca, bi-
linççe 10 yaş büyük olan Mî-
na'cığunı ölümlere yakıştıra-
mıyorum. Yaşadığım, yaşaya-
bildiğim sürece hep aklımda
ve yüreğımde olacak. Bekle be-
ni Mîna'cığım dıyorum yakın-
da kavuşacağız.
'çok üzgünüm' demek, bu bi-
üneni 'ilan', başka türlü ola-
mayacak olanı resmen ve kay-
den ilan etmek gıbı bir şey. Da-
ha dün Femıh Doğan için de ay-
~rn duyguian yaşadım. Ferruh gi-
~bi, Mîna Urgan'ın kaybı da 'çok
nüne kadar haklı öfke ve isyan-
lannın izinden gitti. Kirlenme-
miş, güzel bir gelecek için ÖDP
kuruculan arasında yer alma-
sı, aydınlık başkaldınsının onu
getirdiği yer. Onun bu tutumu-
na hayran oldum, çok saygı
duydum; örnek aldım. Edebi-
yat bilgisi, çevirmenliği, yazar-
lığı, seçtiği sosyalist yolda en
fazla güven duyduğu kılavuz-
lan olmuştur diye biliyorum.
Mîna Hanım dinamik yaşadı,
bize bıraktıklan da sorgulayı-
cı direnişe çağırmalı bizleri.
SERVER TANİLLİ
Mîna Urgan'ın şahsında bü-
yük bir kültür ınsanını yitirdik.
Yazdığı kitaplann konulan ve
sayısı, kaybımız hakkında bir
bilgi verecektir. Ancak, onun-
la yitirdiğimiz sa-
dece bu değildir: ^~~™"^~
Belki hepsinden
önce, bir Aydm-
lanmacıaydm,bir
hümanist, bir
cumhuriyetçi ve
demokrat,birsos-
yalisttir giden.
Şimdi bu nitelik-
leri bir araya getir-
miş insanlara pek
az rastlanıyor. îş-
te o nadirlerden
biriydi,birömek- ^ ^ _ ^ _ _
tiaramızdanayn-
lan. Hep hatırlanacak, hep ha-
tırlayacağız Mîna Urgan'ı. Anı-
sı önünde derin saygılarla eği-
liyorum.
CÜLÇİN ÇAYLICİL
35 yılhk arkadaşıyım. Çok
sık görüşürdük. Mîna 85 ya-
şındaydı, yaşlıydı ama ihtiyar
değildi. Her zaman ıleriye bak-
tı. Tutucu değildi. Ama günü-
müzün yükselen değerlerini her
zaman reddettirOrtlarm yanın-
da olmadı. Para kazanma hırsı
ile yaşamayı kabul etmedi. Bu
tür gençleri de sevmezdi. Bu
meslekleri seçen gençlere kar-
şıydı. Mîna'nın çok güzel yan-
lan vardı. Çok vefalıydı, seve-
cendi, son derece üretken birki-
şiydi. Sondönemlerdebüimsel
kıtaplan dışında amlannı yaz-
MELİH CEVPET ANDAY
Çok eski bir arkadaşımdı.
Kaybımdan dolayı duyduğum
üzüntüyü anlatamam.
ERDAL ATABEK
Mîna Urgan benim için doğ-
ru yaratılmış kültürün çok
önemli simgelerinden birisi.
ûlümsüzlüğe kavuştu. Mîna
Urgan gibi kişilikler için ölüm
söz konusu değildir. Söz konu-
su olan ölümsüzlüktür. Çünkü
o bizim doğru kültürümüzün
üretimine büyük katkılarda bu-
Iunmuştur. Bugünkü kültürü-
müzün çok yaygın yanlışlan
içinde geleceğe doğru kültür-
ler kalacakür ve Mîna Urgan da
bu doğru kültürün en seçkin
temsilcilerinden birisidir.
hepimiz o
kadar çok şey
öğrendik kı...
Onun
sayesinde
büyüdük,
zenginleştik.
ORHAN DURU
Aydın, cesur bir
kişiyi yitirdik. Çok
üzgünüm. Amlannı
yayınlamakla çok iyi
etti. Mîna Hanım'ı
tanıyordum. Birkez
o da 147'lerdendi.
147'leri ammsata-
yım. 27 Mayıs Ha-
rekâtı'ndan sonra
üniversitelerde 147
^^__^ öğretim üyesi, daha
çok solcu olduklan
gerekçesiyle uzaklaştınldılar.
Mîna Hanım onlardan biriydi.
O sırada o üç aylık profesör,
ben ise asistandım. Bu olaydan
sonra sık sık karşılaştık. Özel-
likle mavi yolculuklardan son-
ra Bodrum'da evine ziyarete gi-
derdik. Sohbetine doyum ol-
mazdı. Söylemek istediğim şu:
O zaman Mîna Urgan'ı yüzey-
sel olarak tanımışnm. Oysa 'Eör
Dinozorun Andannı' ve 'Gezi
Kitabı'nı okuduktan sonra çok
-dafaatfcrinlcmcsinc taama ola-
nağı buldum. Karşımıza cesur,
dirençli, inançlanna bağlı ger-
çek bir entelektüel çıktı. Ve ya-
kından tanıdık. Karşımızda ay-
dınhkçı, hümanist bir kaya var-
dı. Yaşamı boyunca çevirileri,
araştırmalan ile edebiyata kat-
kıda bahaıdtt. Uaatamayaca-
ğnn çevirilerden bıri Sabahat-
üzgünüm' demeyi fazlahk say- dı. Her zaman bir şeyler ûret- tin Eyuboğhı ile birlikte yaptı
KÜŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Bar... Disko... Seks!
Yirminci yüzyılın en önemli, değerli bestecilerin-
den biri öleli iki yıl oluyor. Alfred Schnrttke altmış
üç yaşında Hamburg'da ölmuş 1998 Ağusto-
su'nda. Sonra Moskova'nın Novodeviçye mezar-
lığında gömülmüş. Büyük çellist ve yönetmen
Rostropoviç, bestecinin mezan başında iki cüm-
lesöylemiş: Sözcüklerieanlatılmayacak kadar bü-
yük bir kayıpör bu. Başka birşey söyteyemem. Göm-
me törenine tanık olan üç yüz kişinin yanı sıra, ga-
zetecilerin anlattığına göre Schnrttke (Şinitke oku-
nur) gömülürken yağmuryağmaya başlamış. Rus
folkloründe bu, meleklerin ağladığına ve gideni
cennete buyur ettiklerine işaret edermiş. Nere-
deyse bir Tarkovski filmi gibi. Ama Schnittke'nin
sanatına sinemadan bir gönderme yapmamız ge-
rekirse, Tarkovski'den çok, FeJlini'ye yakın bulma-
mız gerekir bu büyük müzikçiyi.
Bir Requiem bestelemiş elektro-gitarlar kullana-
rak. Faust operasında bir gece kulübü şarkıcısı kul-
lanmış. Bir dizi enfes konçerto ve orkestra yaprtı
var. Duygusuz zamanlarda gerçek bir romantik ol-
manın, modern bir romantik olmanın yükünü ta-
şımış sağlığını yitiren gövdesiyle. On dokuzuncu
yüzyıl müziğinin müthiş duygu bagajını, yirminci yüz-
yıl mizahı ve aklıyla notaya aktarmış bir adam.
Geçenlerde bu işleri benden çok daha iyi bilen
bir dostumla söyleşirken "Yirminci yüzyıl, en faz-
la on kadar sıkı besteci çıkardı, bu açıdan yoksul
birasırdır" diyecek oldum. Dostum enfes bir ya-
nıt verdi biraz düşündükten sonra. On dokuzun-
cu yüzyıl da öyleydi, on sekizinci, on yedinci, on
attıncı yüzyıllar da. Yüzyılda en büyük besteci, az
şey değildir. Alfred Schnittke, yirminci yüzyılın bü-
yükleri, en büyükleri arasındadır.
Rusya'da, Engels kentinde doğmuş, ama baba-
sı Almanca konuşan bir Latvialı Yahudi, annesi ise
Volga boylanndan bir Aiman. Küçükken hem es-
ki, antik Volga lehçesiyle Almanca hem de Rusça
konuşurmuş. Delikanlı yıllannda, Ikinci Dünya Sa-
vaşı'nın brttiği yıllarda Vıyana'da iki yıl geçirmiş. On-
dan sonra Almancayı Vıyana aksanıyla konuşma-
ya başlamış ve bir görüşe göre müziğini de Viya-
na aksanıyla besteiemeye başlamış. Dikkatli bir din-
leyici Schnittke'nin müziğinde, armoniterinde Mah-
ler'vari bir iz; melodılerinde Schubert'çi bir yak-
laşım bulacaktır. Schnittke bütün modernliğine
rağmen, tedavisi mümkün olmayan bir romantik-
tir. 1972 yılında ortaya çıkan Birinci Senfoni'sinde
enstrümanlar yaprta girerler çıkarlar durmadan;
bir caz grubu doğaçlama yapar senfoninin içinde,
Çaykovski'den parçalar belirir ve yitip gider. Ola-
ğanüstü renklerle bezenmiş bir modern müzik
cümbüşünün içine gıreriz. Buradan başlayarak
Schnittke'nin müziği giderek alıntılardan annır, "sa-
kinleşir", yalnızca kendine benzemeye başlar. Mo-
zarttan Berg'e kadar uzanan bir geleneğin son
halkasıdır artık. Rus ironisi ve kötümseriiği, aka-
demik bir yaklaşımla sergilenir yapıtlannda. Canı
acıyan bir büyük sanatçının gülümseyerek yaptık-
lannı duyanz belki. Schnittke, birbiri ardına gelen
kalp krizlerine rağmen akılcı lırik yapıtlar vermeyi
sürdürür. En son yapıtlanndan biri olan "Üç İçin
Konçerto", onun kendini ve müziği nasıl gördüğü
konusunda bir ipucu verebilir. Keman, viola ve çel-
tonun soloist olduğu bu muhteşem yapıtın finalin-
de besteci şunu yazmıştır: Seyircilerin arasından,
hiçbir özelliği olmayan birisi kalkar, sahneye çıkar
ve konçertoyu, sahnedeki piyanoda canhıraş bir
akor basarak bitirir!
Aklı başında hiç kimse bu müziğin dışında de-
ğildir artık.
1994 yılında Schnittke bir kalp krizi daha geçi-
rir ve konuşma yetisini yitirir. Ünlü operasını, "Dok-
torJohann Faust'un Hikâyesi"n\ hemen hemen bi-
tirmiştir. Dokuzuncu Senfoni'sini bestelemeye gi-
rişir. Bir de o yıllardan bır başeser kalır elimizde.
Bir senfonik bale müziği: Peer Gynt Bu büyük bes-
teci, yirminci yüzyılın bitmesine az kala ölür.
Bir süredir Schnittke'nin müziğini dinliyorum.
Tek başına zaten olağanüstü bir sanat eseri bu mü-
zik. Ama bir de çağrışımlan, düşlere destek oldu-
ğu anlar var. Bütün büyük işler gibi ciddi, derin, ço-
cuksu ve karanlık bir güzellik söz konusu. Schnitt-
ke'nin müziği bir bakıma geçen hafta sözünü et-
tiğim Galileo'nun Floransa Bilim Tarihi Müzesi'nde
sergilenen sağ elinin orta parmağı gibi. Büyülü bir
mizah sunuyor. Sevişirken duyulan seslere de ben-
ziyor.
Genç dâhimiz Fazıl Say'ın son yapıtının ismi
Bardiscosex'miş. Bardiscosex? Yeniden bir daha
Alfred Schnittke dinlemeye başlıyorum...
Fransız yazar Jules Roy öldü ;
• PARİS (AFP) - Cezayır asıllı Fransız yazar "'
Jules Roy 92 yaşında öldü. Ailesi Fransa'ya
yerleşen Roy, 2. Dünya Savaşı sırasında cepheye
gitti. Ruhr bombardımanı hakkında 1946'da
yazdığı 'Mutlu Vadi' ile Renaudot Ödülü
kazanmış, ancak yargılanarak iki hafta askeri
hapishanede yatmıştı. Albert Çamus, Jean
Anırouche ve Emanuel Robles'un da bulunduğu
Cezayir asıllı yazarlar grubundandı. Hindiçin'e
albay olarak atanan Roy, görevi bırakarak kendini
tümüyle yazmaya adadı. 1953'te yazdığı ve başan
kazanan 'Les Çyclones' adlı oyunu, 1955'te
Nobel ödülü kazandığı 'Vefasız Kadın' izledi.
1958'de Fransız Akademisi Büyük Ödülü'nü
kazanan Roy'un ölümü Çezayir Başkanı
Abdülaziz Bouteflika'nın Fransa ziyareti ile aynı
zamana rastladı.
• CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA
TİYATROSU'nda saat 21 30da GJoria Gaynor'ın
vereceği konser izlenebilir. (231 54 97)
• YILDE SARAYI'nda saat 21.30'da CRR
Opera Orkestrası Korosu W.A. Mozart'ın
'Saraydan Kız Kaçırma' operasını sahneleyecek.
LOMAL
Tam elli yıl önce Mîna Ha-
nım'ın öğrencisi oldum. Bize
Shakespeare derslerine gelir-
di. Ders anlatmaz, oyunlan sah-
ne sahne yaşatırdı. Bunun adı
coşku ve ıçtenük olmalı. Benim
oyun yazarlığıma başlamamda
en cok Mîna Urgan'ın etkisi
makta. Sanki buna, her şeyden
önce, şimdi, şu anda Mîna Ur-
gan'ın hayatı ancak muzip bir
akılla ciddiye alabilen özelliği
engel.
Mîna Urgan iç özgürlüğünü
kendisini kaçamaksız sorgula-
yarak edinmiş bir kişi. Son gü-
ti. Sevdiğim taraflanndan biri
de her şeye çocuk gibi hayret
etmesiydi. Örneğin bir yolsuz-
luk hikâyesini anlattığımda kaş-
lannı kaldırarak her şeyi hay-
retle karşılardı. Mîna'yı kısa
bir metinle anlatmak çok zor ge-
liyor.
ğı 'Mobydkk' idi. Aynca tngi-
liz edebiyaö üzerine yapüğı in-
celeme ve beş ciltlik tngiliz
Edebiyatı Tarihi unutulamaz.
Dinozor'lu yapıtlan da unutul-
mayacak. Tüm aydın kesıme
ve gençlere karanlık güçler kar-
şısında direnç verecektir.
SALONU'nda saat 20.00'de Azerbwâın Dcvlet
Şarta Topluluğu konser verecek. (2Vy8 30)
İsiMBuıMOZIK ranvAürre nufifiN
• AYA t R M MÜZESt'nde The Orchestra of the
Age of Ennghtenment'ın konseri dinlenebilir.
(292 08 46)