Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 HAZİRAN 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
i l LJ1\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
DT Edebi Kurul Başkanı, kuruma ilişkin medya savaşlannın ibretlik öyküsünü anlatıyor
6
Madem öyle, işte böyle'REFtKERDURAN
Ayşegül Yûksd, Devlet Tiyatrolan üstüne ka-
leme alageldıği yazılann sonuncusunda çıkar
kavgalarının bırakılmasını, iletişim ortamı oluş-
turulmasını, kurumun özerk bir yapıya kavuştu-
rulmasını önerdi. Akh öfkesine yenik dûşmemiş
herkesin paylaşacağı istekler bunlar. Ben de mart
sonunda burada yayımlanan söyleşide post kav-
galannın durulması, kişisel çekişmelenn yerini
elbiriiğiyle ilkesel arayışlann alması dileğimi di-
le getirmiş, anlaşmazlığın başlangıç noktasını
oluşturan ve benimle görüşme isteğinde bulunan
Serhat Nalbantoğlu ndan haber beklediğimi
bildirmiştim. Nalbantoğlu aradı. Görüş-
menin kişisel çerçevede kalmaması için
kendisini Tiyatro Yazarlan Derneği
Yönetim Kurulu'nun bir
toplannsına davet ettim.
Geldi. Toplannda Tur-
gay Nar, Recep Bflginer,
Tuncer Cücenojlu, Tu-
ran Oflazoğlu, Ulkü Ay-
vaz ve başkalan da var-
dı. Derneğin kişilerie
işi olmadığıru, yalnız-
ca özgün Türk tiyatro-
sunun geliştirilmesiy-
le ilgilendiğimizi, DT
içınde uzun yıllardır
birikmiş tersliklerin gide-
rilmesini ve bugün de
varsa yanlışlann düzeltıl-
mesini destekledığımızı an-
latmaya çalıştık. Yanıtı, söz-
cüğü sözcüğüne şu oldu: "Bu
kavga basında veriüyor. Bilin ki
neredene yanhyorsa arkasnda benva-
nm. lstediğim her şejoluncaya kadar da bu böy-
le sûrûp gidecck!" Nitekim birkaç gûn sonra bir
dergıde yalan ve yanlış dolu bir demeci "Çete-
lerie karşı karşryayız" başhğıyla yayımlandı.
Bir bölûm basının tutumu
Yeni Binyıl gazetesı baş sayfasına kocaman res-
mimi koyup " Devlet TiyatrolarTnda yedi oyunu
oynanryor" diye alt başlık attı. (Daha önce de bir-
çok kez açıkJadığım gerçek sayı: tki. O oyunla-
nn da biri 24 Mart'ta 200 kişilik Yeni Sahne'de,
öteki 4 Nisan'da Bursa'da sahneye çıktı.) Geçen
yıllarda da kendi ortaya çıkmadan müritlenne fa-
ilı meçhul dedıkodu dergileri bastınp el altından
dağıtûran entrikacı yönetmenin tayfası tnternet'e
gırdı. Adlannı vermeden tabii. "DT Sanatçüa-
n" ımzasıyla. Bu maskelılenn incilerini kâğıda
döken bir dergi muhabiri hanım "Sizin hakkınız-
da ev ödevimi yapüm" diyerek karşıma oturdu,
uzun uzun şöyle sorular sordu: "Ük oyununuzu
yazdığınızdan bu yana özel tiyatroJarda kaç oyu-
nunuzu oynatabiküniz? Kaçar temsil yapabüdi-
ler?" (Açıklamışüm: Dûzineyle özel tiyatroda,
toplam binlerce temsil. Yalnız son mart ayından
bu yana Ankara Birlik Tiyatrosu bir oyunumu Do-
ğu turnesinde seksen temsille otuz bin seyirciye
sundu.) "Edebi Kurul Başkanı oJduktan sonra
DT'de kaçoyununuzoynandı ve ne kadarteüf üc-
reti akhmz?" (Geçen dönemden sarkan bir oyu-
num kaldınldı, mevsim sonunda yukanda anı-
lan iki oyunum başladı. Telif ücretim Yücel Er-
ten'in en büyük salonlarda sahnelenmış "Mut-
lu Son" çevirisinden aldığının üçte biri. O da he-
nüz elime geçmedi.) "Edebi Kurul Başkanı oia-
bflmek için knnseyebaskı uyguladınız mı?" (Evet,
• Basında tek başıma donkişotluk ederken benim karşılaştıklarım önemli
değil. Saldırgan, çıkarcı, dalavereci bir tip gibi yansıtılmam hoşuma bile
gidiyor. "Bu ortamda makbul adam olmuşum" diye gülüyorum. Yalanlar
ve ucuzluklar böylesine tırmandınlmasaydı, zırvalardan çoktan bezip bir
kez daha DT ile tüm ilişkilerimi kesmiştim. Ama kavgadan kaçma âdetim
yoktur. "Yedi oyunu oynanmakta" diye kuyruklu yalanlar mı uyduruluyor?
seçimi yapan kurul
üyelerine tabanca çek-
tim.) "Türki cumhuriyeüer-
le gerçeideştiruen bir kûltür
anlaşmasryla, bu cumhuri-
yetlerde oynanması betüie-
nen Türk oyunlannm yûzde
90'unn Refik Erduran ve bir
yazann daha oyunlan olduğu
doğru mu?" (Fesuphanallah!)
Sonunda ben de muhabir hanı-
ma şöyle dedım: "Soruşturmanı-
zoı konusu tiyatro yapıdan oldu-
ğuna, bir yazaria konuşmaya gd-
diğinize, ev ödevinizi de yapağun-
n söytediğinize göre, benim han-
gi oyunlanmı izkdiniz ya da oku-
dunuz?" Bir tekıni izlemiş ya da
okumuş değildı. Her alanda ka-
lite izlemekle görevli basınımı-
zın kendi kalitesi de böyle işte.
Eleştiri? ~
Gûnceli işleyen oyunlann ger-
çeklere dayanmasını, yazarlannın
masa başına geçmeden önce araştır-
ma yapmalannı isterim. Sonuncu faşist
darbe dönemimizde ışkence görmüş bir
genç anlatmıştı: Fiziksel acının yanı sıra aşa-
gılama yoluyla ruhsal çöküntü de sağlamak için,
elektrik verilirken telin bağlandığı organla alay
edilirmiş. Tûm rezilliklerimizi taşlama amacıy-
la yazdığım "Bordeüo"oyununda kısacık bir sah-
nesi olan işkencecı, kurbanına hıyar dıyor. elekt-
rik verirken de * Yanlış yapok, sana bamya derae-
ttydflc" diye dalga geçiyor. Hem akademısyen
hem eleştirmen geçinen (ikisi apayn uğraşlardır)
bir ak saçh profesör emeklisi hanımımız DT sa-
vaşlannda saf tuttuğundan söz konusu oyunu ba-
tırmaya çalışırken o beş sözcüğe kafayı takmış.
"îşkence sırasında işkence görenin erkekük uz-
vunun büyüklüğü üzerine yapüan esprüer suhı
bir gülmecedir" buyuruyor. Saygıdeğer basını-
mızda bu da tiyatro eleştirisi sayılmakta.
Geçenkrde eski DT genel müdür vekillerin-
den Mehmet Ege ile bir TV programına katıldık.
Son söz Ege'deydı. Daha önce hiçbir sataşmada
bulunmadığı halde son saniyelerde müthiş bir çı-
kış yaptı: "Erduran bir demecinde DT Edebi
Başkanhğı'nı kabulünûn kendisi için birtenezzül
oMuğunu söylemiş. DT camiası adına bu sözû
kendisineiadeederim!" O ofsayttan gol deneme-
sine cevap hakkı doğmuştu ama program orada
kesildi. Konuyu netleştirmek için o hakkı bura-
da kullanayım. "Tenezzül" sözcüğü "nüzül" kö-
keninden gelir; bir basamak iniş demektir. Kar-
şdığını Meydan Larousse şöyle veriyor: "Ken-
di dûzeyine aykm düşen bir durumu veya işi ka-
bul ebatJ' Mehmet Ege ve yandaşlannın çığırt-
kanlan konulara her şeyden önce parasal açıdan
yaklaşıyor, insanlan durmadan telif ücretleriyle
ugraşma gibi ucuzluklara itiyorlar. İşte yine açık-
lamak zorundayım; ben yıllar yılı Amerika'da di-
zi yazarhğından buradaki en yüksek telif ücret-
lerini birkaç düzine katlayan paralar kazandım.
On yıl kadar önce Anadolu Ajansı bir kûçük se-
naryomu izinsiz fılme çeken Amerikan şirketi-
nin tarafuna 250 bin dolar ödediğini bildirdi; ha-
ber basınımızda çıktı. Evet, parasal çerçevede,
DT Edebi Kurul Başkanlığı'nı yazar dostlan-
mın ısranyla kabul etmem ve vaktimi bu zırva-
larla uğraşmaya harcamam bir büyük tenezzûl-
dür.
HaroM Pinter'in avukatian
Kosova Savaşı sırasında Sırp faşistleri bomba-
lanırken BBC'nin Hard Talk programında konu-
şan Ingıliz oyun yazan Harold Pinter şöyle de-
di: "Diktatörterin yönettikleri ülkelere müdaha-
k edeceksek aynı şeyleri Türkiye'ye de yapmab-
yız. Sırplann kmiıgımı/ etnik temideme işlemi-
ni Türkler Kürtkre her gûn uygulu\wriar." Ben
BBC'ye ve tTl tngiltere Merkezi'ne geçtiğim
faks mesajıyla şu yanıtı verdim: "YıDar önce ûl-
kemizi nyaretiniz sırasında Haldun Taner ile bir-
Bkte 9zi bir akşam yemeğinde ağniama gafletin-
de bulunmuştuk. O akşam Türkrye gibi küMr-
süz bir ûlkenin sanaoyla flguenmediği-
nizi, burada 'tiyatro miyatro' sey-
rineayıracakvaktinizoİmadığuu,
Istanbul'a sufbizim insanlıksuç-
lan sküünizi yakından görmek
için geldiğinizi söylemiştiniz.
Nezaket yoksulluğunuzun ya-
nı sıra cehaletinizin de hiç ek-
sflmeden sürüp gittiği anlaşı-
lıyor. Bizim insan haklan ski-
limizde düzeltmeye çalıştığı-
mızçarpüdddarelbettevar,ama
değişik kökenli insanlann top-
hımdoruklannaerişebildiğiül-
kemizde devlet ırkçıüğı kesin-
Hkk yok. Diktatör de yok. Da-
ha ahı hafta önce yapüan dûz-
gün seçimle işe başlanus hü-
kümetin başuıda belki dünya-
mn en centihnen potitikacısı
olan okul arkadaşun Ecevit
var. Devlet direktihyte her ay
umf Mnkı^ce ssvfl erHcğnHıopiıı
mezarlara gömûldüğû, tecavüz
moteti denilen yerierde kadınlann
sistemli biçünde ırzına geçildiği, Bir-
»eşmişMiuetfcr Yüksek Mahkemes'nce
savaş suçlusuflanedilmiş Mılosevıç adında-
ki eli kanlı psikopat tarafindan yönetilen Yugos-
lavya ile Türkrye'vi bir tutmak için kişinin akb-
nın sizinki kadar kanşıkolması gerek. Bilgi edin-
meden insancıl pozlarla önyargı yayma huyunuz-
dan ahirömrünüzde kurtulmanızdileğiyie_
T
' Ay-
nı programda sunucu. oyun yazarlığındaki duru-
munu sorunca Pinter şöyle dedı: "Bırakmayıdü-
şünüyorum. Başlangıçta sahnede sessizliği kulla-
nışun ilginç bir yenflik gibi görüldü ama arok
pörsüdü o yöntem. Şimdi bir çeşit ucubeyim."
Pinter'i kınayan bir demecimde onun orada kul-
landığı "weird" sözcüğünü "abidikgubidik" di-
ye çevirmiştim. (Deyim GencayGürünündür. Ba-
na Istanbul Festivah'nden söz ederken kaç kez
"abidik gubidik" merakından yakınmıştı.) Vay
sen mısın öyle diyen! Tüm kültür ithalatçdan aya-
ğa kallap Pinter'in avukaü kesildiler. Batı'nın
Shaw'unu, Brecht'ini. Beckett'ini de es geçerek
onu "Yirmind yüzyıhn en büyük oyun yazan"
ilan edenler bile oldu. Aydın bilınen kesimleri-
mizdeki yozlaşmanın, bilinçsizliğin ve kişilik
onursuzluğunun nerelere varacağını gcrçekten
merak ediyorum.
Temdsonın
Yıllar önce Muhsin Ertugrul'un çağnsıyla bir-
kaç aylığına Ankara'ya yerieştim, Dil ve Tarih-
Coğrafya Fakültesi'nde oyun yazarhğı kursu baş-
latmakla görevlendirilen Prof. Kennetb Macgo-
wan'ın yardımcısı oldum. Kursa kaölanlar ara-
sında Aziz Nesin, Sevda Şener ve sonradan ünle-
nen birçok aydınımız vardı. Ilk gün profesör şöy-
le başladı söze: "Ozgün tiyatro toplumlann ken-
di kişiKklerinin bilincine varmada nereye ulaşbk-
lannı gösteren en güvenilir ölcüdür. Uhıslar ken-
di tryatrolannı kendi yazarlanyla yaranrtar. Tür-
krve'nin de bu gerçegi kavradığuu görmek beni
çoksevindirdL" Şimdi gelelım son kış başlanna.
Devlet Tiyatrolanmıza alınacak dramaturg aday-
lanna sınavda pek çoğu o fakültenin mezunu
olan gençlere egitimleri sırasında neler yaptık-
lan, hangi konularda çalıştıklan soruluyor. Hep
yabancı adlardan, başka toplumlann konulann-
dan söz ediyorlar. Ben dayanamayıp soruyorum:
"Aynaroz Kadısı oyununu kim yazmışbr?" Bil-
miyor. "Abdülhak Hâmid hiç oyun
yazmış nudır?" Bilmiyor. Bol tanığı
var, inanın, sonunda soruyorum: "Ab-
dülhak Hâmid kimdir?" Onu da bil-
miyor. Ve tek örnek değil. Arkadaş-
lannın çoğu kendi binkimlerimiz
konusunda tın tın. Türk oyun
yazarlannın bir an önce düzel-
tilmesini istedikleri temel
çarpıklık bu işte. Kendile-
rinin iyi mi, kötü mü yazar
olduklan konusundan ayn
bir sorun bu. Yaşayan ve ya-
şamış olan tüm oyun yazar-
lanmız tükaka ise, "oyun ya-
zarhğı" sorunumuza eğilme-
li, gençleri ve başka alanlar-
daki yazarlanmızı öyatroya
çekmeye çalışmalıyız.
O çabaya katkıda bulun-
maya çalışır ve basında tek
başıma donkişotluk ederken
li değil. Saldırgan, çıkarcı, da-
lavereci bir tip gibi yansıtılmam
hoşuma bile gidiyor. "Bu ortam-
da makbul adam olmuşum" diye gü-
lüyorum. Yalanlar ve ucuzluklar böyle-
sine tırmandınlmasaydı, zırvalardan çoktan be-
zip bir kez daha Devlet Tiyatrolan ile tüm iliş-
kilerimi kesmiştim. Ama kavgadan kaçma âde-
tim yoktur. "Yedi oyunu oynanmakta" diye kuy-
ruklu yalanlar mı uyduruluyor? Keşke kendi öl-
çülerimle olumlu bulacağım yedi yeni oyun yaz-
sam, yetkili herkese beğendirsem, yönetmen ve
oyunculara benimsetsem de halkıma sunabil-
sem! Hem kendi hesabıma hem de eli kalem tu-
tan tüm vatandaşlanmız adına o hedefe yönelir-
ken canımı dişime takacağım. Ünlü reklamda
söylendıği gibi: "Madem öyle, işte böyle." Hod-
ri meydan!
Kompozitör Michael Nyman'ın konseri film müziklerinden oluşacak
AyaIıinVyeuygun besteler
Bursa Festivali
bugün başlıyor
KökûrServisi-BunaBöyükşehirBeledfyesiKûl-
türSanatveTurizm Vakfi'nın düzenlediği '39. Uhıs-
lararaa Bursa FestivaH', bugün başlıyor. Festivalin
açüışı, Kültür Bakanlığı tarafindan '2000 Dünya Ba-
nş ve Kültür Yıh Kutiama Programı' kapsamında
hazırlanan 'Uygarhklar Beşigi Anadolu 2000' adlı
mûzikal gösteriyle yapılacak. 12 Temmuz tarihine
kadar sürecek olan festival, Açıkhava Tiyatrosu ve
~ Tayyare Kültür Merkezi'nin yanı sıra Bursa*mır
çeşitli mahallelerinde de gerçekleştirilecek. Etkin-
lik kapsamında geleneksel folk'müziğı ezgılennı,
çağdaş anlayışla ve moderntekniklerle yeniden dü-
zenleyen YeniTürkü, Türk popsanatçısı SertabEre-
' ner, Avrupa'da pop müzik tarihinin efsanevi isim-
lerinden Peppino Di Capri, caz dünyasından Audiu
Fact ve TigerOkoshi'nın haricınde özgün müzığın
— iki sesi, Ccm Kamca ve BanukoTiser verecekter.
Konserlerin yanı sıra Ankara Devlef Opera veBa^~
— ksi 'Dansm Uç Rengi' adlı modern dans gösterisi-
ni ve Çin Ulusal Balesi 'Kuğu Gölü' balesinı sah-
""^neleyecek. Festival çerçevesinde aynca, yirmi btr
ülkeden gelecek folklonk dans topluluğunun yan-
şacağı 34. Uluslararası Altın Karagöz Halk Dans-
J lan Yanşmasi'nın yanında beş. sergı izlenime
— sunulacak. - "•" - -• * •-
CÜMHURCANBAZOĞLU
Klasikle popüler müziği bir ara-
da yoğurmayı başaran ender kom-
pozitörierden olan MkhadNyman,
bu kez Istanbul Kültür ve Sanat
Vakn'nın düzenlediği müzik fes-
tivalinin konuğu. tki yıl önce caz
festivali kapsamında CRR'de muh-
teşem bir konser veren Nyman, bu
akşam 19.30'da Aya Irini Müze-
si'nde, programında birkaç deği-
şiklik yaparak sahneye çıkıyor.
Bu geceki konserin önemli bir
özelliği de şu; Aya Irini'nin akus-
tigini inceleyen Nyman, son anda
repertuvarmda değişiklik yaptı ve
bu mekâna uygun olduğuna inan-
dığı film müziklerini koydu prog-
rama. Buna göre yeni akış şöyle :
Ressamın Sözleşmesi'nden (The
Draughtsman Contract) Chasing
Sheep Is Best ve An Eye For The
OptkalTheorv bölümleri, AlbGûn
Ato Gece-Çıkpnca (Six Days, Six
Nights-A La Folıe), Memorial,
TOmderiand, Enemy Zero (Çocuk-
lara yönelik bilgisayar oyunu mü-
zikleri) ve Saytlarda Boğnhnak
(Drowning By Numbers). Ustanın
ünlü yapıtlanndan Uzatma Dakt-
kalanndan Sonra (After Extra Ti-
me) ile tkarus'unDüşüşü (The Fall
Of Lkarus) prugraıııdan çıkanidı.
mliGchael Nyman'ın (piyano) yö-
• 11 kişilik
topluluğuyla
sahneye çıkacak
olan müzik
profesörünün
konseri 19.30'da
başlayacak.
film müziklerine aynunış. Eleştir-
menhkten gelen müzik profesörü
Michael Nyman'ın kökeni klasik
müzik; bu dalda uzun süredirde bel-
li bir duruşa ve yere sahip piyasa-
da. Ancak onun ismini milyontâ-
ra tanıtan tılsım ise film müzikle-
ri. JaneChampioo'ın bol ödüllü ya-
pıtı Piyano'ya (The Piano) yazdı-
ğı ezgilerle uluslararası üne kavu-
şan Nyman'ın film müziği geçmi-
şi ise seksenlerin başına dek uza-
nıyor. Peter Greenawav'in filmi
f
nettigi topluluk yine on bir kişiden
oluşuyor (yayhlar dörtlüsü, üç sak-
^ofon, bas trombon, trompet, kor-
no, bas gitar ve piyano). Ikı yıl ön-
ce tstanbul'da çalrnış ekibin aşağı
yi'kan yansı değışmiş durumda.
Repertuvar ?«<• *>v. kez tamamen
bu sahaya adım anyor. 1986'da Zed
gers taraftan) 1996 Avrupa Futbol
şampiyonası için Uzatmalardan
Sonra'yı yapıyor. Türkiye'de de
yayımlanmış albüm, magazin ba-
snıınuı da dikkatini çekiyor.
Nyman, Carrinpon'la (yon:
ChristopberHamptoa) tekrar sine-
maya dönüyor ve art arda The Og-
re (yön: Volker Sdüondorfi), Gat-
taca'ya (yön: Andrew Nkcol) mü-
zikler yazıyor.
Bu kulvardaki son yapıtlan ise
1999 tanhli çalışmalar Michael
Wtaterbottom"un W'onderland'ı
fle NeflJordanın End of an ASi-
AndTvvoNoughtsveSayılardaBo-
ğuhnakj 1989da Ahçı,Hırsız,Ka-
nsı ve Aşığı'yla smema sektörü-
nün dikkatini çekiyor ve sonra Pi-
yano geliyor.
Ardından, sıkı bir futbol tutku-
nu olanprofesör (QueensPark Ran-
yazmryorum. Sanatsal endişeyi ön
plana ahna lüksüm var artdk."
Michael Nyman'ın popüler ya-
nı böyle; bir de 'mmimanst' yanı
var ki, o müzik tarihi açısından çok
önemli bir donemeç anlamına ge-
liyor. 1968'de ilk kez minimalist
müzikten söz eden, 1974'te yazdı-
ğı Esperimental Music-Cage and
Beyond (Deneysel Müzik-Cage ve
Ötesi) ile en saygın başvuru kitap-
lanndan birini hazırlayan Ingiliz
kompozitör Philip Glass'la birlik-
te, butföttö en parlak ürünlerine s^
hîp. Film müzSderinden dolayı pw^
Daha önce de bir yazıda yansıt-
tıgımız gfljî fifiraerîe ünlenmek-
ten çok mutlu olan Nyman'ın bu
konudaki görüşü şöyle:"Piyano,be-
nim kurtuhış yapmm. Şimdi çok
zengmimveaptaka fflmkre müzik
ntenlerce 'halönk'le suçlanması-
na karşın bu iki türü birlikte sür-
dürmektekararh görünüyor
sör. Gelecek yıl 25. kunıluşunu
kutlayacak topluluğuyla birlikte
ondannıce 'deney'ler dınleme umu-
duyla... - " ~ "^ • ' ~
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Yurttaş Nâzım
Nâzım Hikmet sevenlerin, ölümünden 37 yıl
sonra, Moskova'y? giderek mezanna Türkiye'den
götürdükleri çınar *idanını dikmeleri durgun düşün
yaşamımızda küçJf"8 6
"1 7 1
^6 0 6 1
* dalgalanmalar
yarattı Arkadaşlarmızın 3 Haziran günü Mosko-
va'da yaptıklan kcnuşmalarda şairimizin "vatan-
daşhk hakkına'' ilişUn duyarlı sözlerini gecikilmiş bir
göreve yeniden ça^n olarak kabul ediyorum.
Okurlanm arasırâa beş altı yıl önce Nâzım Hik-
met Vakfi'nın açtıg1
"imza
kampanyası"na katılan-
lar vardtr kuşkusuz Hukukun üstünlüğüne inanmış
beş bini aşkın uygar insanımızın imzaladığı dilekçe-
de öngörülen Nâzım'm "vatandaşlık hakkının tade-
si" istemi ne yazık Ki "Bakanlar Kunılu"nun günde-
mine aldınlamamışti- Geçen haftaki Moskova ziya-
retinde yeni bir dilekçe hazırlanarak imzaya açıldı-
ğını gazeteierden öğreniyoruz.
Nâzım Hikmet'in vatandaşlığı konusu konuşulur-
ken politik acılann, Köşe yazarlannın, devletlilerin sık
sık yineledigiu
Avrupa Birfiğı 'ne aday olduğumuz şu
günlerde..." gibisinden sözleri öne sünmeyi ayıp sa-
yıyorum doğrusu. Çünkü, demokrasinin önkoşulu
hukukun üstünlüğü ilkesi için onca yıl savaşım ve-
rilen bir ülke Türkiyemiz.
Bu köşede 6 Haziran 1994 günü çıkan yazımı ye-
niden yayımlarken Şu gerçeği vurgulamakta yarar
görüyorum:
Nâzım'm vatandaşlık hakkını istemek demokra-
tikleşme savaşımının geregıdir.
•••
Nâzım Hikmet'in şürierini gizli gizli okuduğumuz
yıllar, seçme özgürlüğümüzü kullanma isteği miydi
ağır basan, yasağa karşı duyduğumuz tepki mi?
Bugün bile tam yanıtlayamıyoaım bu sorulan.
Nâam'ın okuduğum ılk kıtabını Attilâ llhan ver-
mişti bana. 1942 olmalıydı. Karşıyaka'da yaşıyorduk.
Attilâ'nın 142. maddeye aykın eylemde bulunduğu
savıyla hapishanelerde yatıp çıktığını biliyordum. O,
bana "Taranta Babu'ya Mektuplar"\ vermekle Nâ-
zım'a konan yasağı tanımıyordu. Ben alıp okumak-
la...
194O'lı yıllann Türkiyesi'nde böylesine, insanlann
ana haklanna aykın yasaklar tanımayan şiir tutkun-
lan yalnız bız değildik kuşkusuz. Yalnız biz olmadı-
ğımız için "Yeni Edeb/yafta, "Yürüyüş"Xe, "Seste
de değişik takma adlaıia yayımlanabiliyordu Nâ-
zım'm şiirleri.
Hangi kafadan, kuruldan, yönetimden, iktidardan
çıkmış olursa olsun yaratma özgürlüğüne konan
yasaklann sadece yaratıcının eylemini değil, yara-
tıya sahip çıkacak kimselerin de seçme haklannı en-
gelleme amacı taşıdığını bıliyonjz.
Tek Parti döneminin kimi aydınlan da bu gerçeği
bildikleri için Nâzım Hikmet'ten kopanlamamıştır.
Nâzım'la birlikte olmak, çağdaşlaşma savaşımında
yerimizi beliriemekle aynı anlama gelıyordu çünkü.
Ya Çakmak, Karabekir gibi Mustafa Kemal dü-
şüncesine ters düşen paşalann ezberlerini talim
edeceksiniz, ya da özgür bireyier olduğunuzu ka-
nıtlamaya koşar adım...
Ziya Gökalp'in Enver Paşa'ya, dolayısıyla Al-
man generallerine esas duruş gösterdiği 1. Dünya
Savaşı öncesinde yazdığı manzumelerin birinde şu
iki dize vardır
"Gözierimi kapanm >'
Vazifemi yapanm."
Enver Paşa için Alman sermayedarlannın çıkar-
lan doğrultusunda savaşa katılmaktı gözü kapalı
görev yapmak. Tek Parti yönetimi, toplumsal/siya-
sal olaylan yukardakiler" gibi görmelerini istedi dör
nemin okumuşlanndan, aydınlanndan. ;
Değişen toplumsal koşullaria birlikte Nâzım Hik-
met'in yarattığı bilinç izin vermedı başanlı olmaa-
na.
Bu gerçeğın altını çizmek gerekir.
Demokrası ve özgür birey karşıtlannın Nâzım düş-
manlığı bu nedenden kaynaklanır çünkü.
II. Abdülhamid mahkemelerindekileri andıran
yöntemlerle 28 yıl 4 aya mahkûm edilmesi de.
Şöyle yazabiliriz.
Tek Parti yönetiminde ağırlığı olan bir kesim Nâ-
zım Hikmefe yasak koymakla değişmeyı önleyece-
ğini umuyordu. Bugün de bilınen çevrelerce de-
mokrasi kahramanı sayılan Adnan Menderes'in
Nâzım'a ve çağdaş Türk edebiyatına karşı koyma
çabası sınrfsaldır. Menderes ve arkadaşlan feodal
kalıntılarla liman burjuvazisinin desteğini alarak ik-
tidara gelmişlerdi. Onlann sınıfsal çıkariannı gözet-
mek ideolojilerinin temelini oluşturuyordu. Bu ide-
olojik temele dayanır Nâzım Hikmet'in yurttaşlık
hakkından yoksun bırakılması.
"Yurttaş Nâzım" derken hangi savaşımı verdiği-
mizi biliyoruz. r
Noam Chomsky'ye onursal
doktora unvanı venfldi
• Kültür Servisi - ABD'li ünlü dilbilimci ve
eylemci Prof. Dr. Noam Chomsky'ye Toronto
Universitesi tarafindan onursal hukuk doktoru
unvanı verildi. Halk şarkıcısı 'Stomping' Tom
Connors'un da yer aldığı diğer onursal dereceli
Kanadalılar arasında, milyarder hayırsever
Charles R. Bronfrnan, entelektüel işçi lideri Bob
White, Pulitzer Ödüllü romancı Annie Proubc da
bulunuyor. ABD'li toplumbilimci Prof. Edward
Said'le, Prof. Chomsky'nin 'Onursal Hukuk
Doktoru' unvanı alması bazı çevrelerce olumlu
karşılanmadı. Yapüan tören sonrası, Toronto
Üniversitesi'nin lisans ve yüksek lisans
mezunlanna konuşma yapan Dr. Chomsky, *
ümversitelilerin genç beyinler için bir doktrin '
odağı olduğunu, gençlerin, bir bahçıvamn küçük
bir ağaca verdiği özenle, bol veri, hava ve ışıkla "•
donatılması gerektiğini vurgulayarak egitimin -
kafalara baskıyı değil özgür düşünceyi vermesi '
gerektiğini söyledı
Hoflywood'da bağmısız stüdyo
tarma ghHfimi __*.
• Kültür Servisi - Hollyvvood'un tanınmış *-
DisneyTılm yapım ve eğlence sektörû sirketinin
eski studyo şefi Joe Roth, bağımsız bir fîim """
yapım "fırması kuracagmı söyledi. Roft'un,
kurduğu Revolutıon Studios adlı yapım şirketinin
BruceVVillis,JuliaRobertsvşdijersinemâ ^ ^
yildızlannı da kendTtarafina çekmesi bekleniyorT
Sony Pictures ile ortak olması karşılığmda bu
stüdyoda çekilen fümlerin Kuzey Amerika'daki
sinema salonlannda gösterimleri saglanacagı gibi
video dağıtım haldanna da sahip olunacak.