27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 6 MAY1S 2000 CUMARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R otay.gorus@cumhuriyetcom.tr Türkiye Cumhuriyeti ve Demokrasi - 2 ArÜÇfflDÂRATASEV Başkam O smanhlmparator- lanabilmekte ve yaptiklanndan do- luğu'nun, dinsel layı sonımluluklan bulunmamak- azınlıklara göster- taydı. Son Halife Sultan Vahdet- diği hoşgörû, Fa- tin, Rauf Bey'le (Orbay) yaptığı tih Sultan Meh- bir görüşme sırasında, "Halk de- metve öbür padı- diğin sürüdür ve ona bir çoban ge- azınlıklara göster- diği hoşgörû, Fa- tih Sultan Meh- metveöbürpadı- şahlar döneminde daha da geniş- letilerek sürdürülmüş ve Hıristi- yan ülkeleri de kapsayan ekonomik, hukuksal, kültürel, siyasal hoşgö- rû ve ayncalıklar, (kapitülasyonlar nedeniyle) sadece savaş sırasında askere çagnlırken ya da vergi sa- lmııken anımsanan Müslümantop- lumun sosyo-ekonomik düzeyini giderek güçsüzleştirmişti. Önce- leri, Hıristiyan köylüler için kulla- nılan "reaya" (sûrü) sözcüğü, Müs- lümanlar için de kullanıbnaya baş- lanmış ve Müslümanlann yetişti- rilmesi, yabancı dil öğretilmesi ve Osmanlı devlet yönetiminde etkin kılınması akıllara bile getirilme- mişti. Halife sultanlann konumu: Din- sel güç ile siyasal gücün iç içe bu- lunduğu Osmanlı Imparatorlu- ğu'nda, halife sultan "Tann'nm yeryüzündeki temsilcisi" anlamı- na gelen, "Hatifatü AUahfiardüıi" diye anılıyordu. Öte yandan, aynı halife sultan, "Tann'nmyeryüzün- dekigöigesi" anlamına gelen "Ha- Bfe-yiru-yizeminzufluOah-iffl'arz" biçiminde nitelendirilmekteydi. Bu nitelemeler, halife sultanın, Tann- sal iradeyi kendi keyif ve arzusu- na göre kullanabilmesini geçerli kılan yakıştırmalardı. Ulus, ulusal istenç, ulusal ege- menlik kavramlanna yabancı tutu- lan Osmanlı toplumunda, Tannsal istenç ve Tannsal egemenlik kav- ramlannı kendi kişisel istençleri ve siyasal egemenlikleriyle bütün- leştiren halife sultanlann yetkile- ri, sadece kendi insaflanyla sınır- rekir, o da benim" demek suretiy- le, kendisinin teb'asuıa karşı bakış açısun ve halka verdiği değeri(!) çarpıcı bir üslupla dile getırmek- teydi. Osmanlı döneminde Islahat, Tanzimat ve Meşmtiyet hareket- leri, Batılılann yaşam düzeyine özenme dışmda, devrim niteliğin- de hiçbir atılım ögesi içermemek- te ve toplumsal geri kalmışlığımı- za köklü çözüm yollan getireme- mekteydi. Halife sultanlann ve ay- dmlann Batı dünyasından en bü- yük beklentileri, düveli muazza- manın insafi, desteği ve koruması ile sımrlı kalmaktaydı. Binnci Dünya Savaşı'nı kaza- nan devletlere karşı, Mondros Si- lah Bırakışması ile kayıtsız koşul- suz teslim ohnayı kabul eden Os- manlı yönetimi, imzalamış olduğu Sevres Banş Sözleşmesi'yle im- paratorluğu ve hanedanı beklenen sona getimıişti. Bu ağır koşullarda, Mnstafa Ke- maL dış ve iç düşmanlara karşı baş- lattığı bireysel başkaldınyı genel- leştirmek ve Ulusal Kurtuluş Sa- vaşı'na dönüştünnek üzere, 19 Ma- yıs 1919 tarihinde Anadolu'ya geç- miş ve sırası ile Erzurum ve Sıvas kongrelerini ve arkasuıdan Türki- ye Büyük Millet Meclisi'ni topla- yarak Türk ulusunun bağımsızlık bilincini kazanması ve kendi gele- ceğine yine kendi ıstenciyle el koy- ması için gerekli ortamı hazırla- mıştı. Binnci Dünya Savaşı sonrasın- da Kurtuluş Savaşı'nı kazanarak galip devletlerin, yenilen devletle- re zorla imzalatnğı onur kıncı ve aşağılayıcı nitelikteki banş sözleş- melerinden (Osmanlı yönetimi ta- rafından imzalanan) Sevres Banş Sözleşmesi'ni ilk yırtan lider, yı- ne Mustafa Kemal olmuştu. Demokratkafalı askerier: Kurtu- luş Savaşı sırasında (Eskişehir-Kü- tahya muharebelerinden sonra) Başkomutan Mustafa Kemal, Ma- reşal Fevzi Çakmak ve Ismet İnö- nü ile birlikte, Sakarya Nehri ge- risine çekilmeye karar verdiği za- man, muhataplanna aynen, "Ben bunııMecHs'enasdanlaönm?" di- yerek bizzat kendisi taraftndan ku- rulan TBMM'deki sivil üyelere, bu geri çekilme harekâtının gereklili- ğini nasıl olup da anlatabileceğini ve ikna edebileceğini belirtme ge- reğıni duymuştu. Dahabaşka birde- yişle, askerlik tarihinin en büyük komutanı olan Mustafa Kemal Pa- şa, siyasal tarihin en büyük devlet adamı olarak, kendi kurduğu bir parlamentoya hesap vermenin vic- dani sorumluluğunu her zaman his- setmişti. Sivfl kökenli diktatörler: 14 Ma- yıs 1950 seçimlerinden sonra ikti- dara gelen ve adı "demokrat" olan bir siyasal kuruluşun sivil köken- li liderleri, temel hak ve özgürlük- leri kısıtlamışlar ve özgürlüklerin güvencesi olan 1924 Anayasası'nı ihlal ettikleri için de kendileriyle birlikte arkadaşlannı da felakete götürmüşlerdir. Öte yandan, de- mokratık parlamenter rejimimizin kuruluşunun 60. yılında, bir aske- ri darbeden sonra dış destek ve tel- kınlerle iktidara getirilen ve arka- sından Atatürk'ün makamına ka- dar tırmanması önlenemeyen sivil kökenli birsiyasetçi, "BenABahtan başka kimseye hesap vennem" di- yerek parlamentonun denetım yet- kisini yadsımış veböylece, demok- ratik(!) kafa yapısını dışa vurmuş- tu. Sivil kökenli ve halk adamı iz- lenimini vermeye çahşanbu zat, Ba- kanlar Kurulu üyeleri tarafından önceden imzalanmış boş kâğıtla- nn üstünü bizzat doldurarak bun- lan kanun gücünde kararname ha- line getirmiş ve bu kere de parla- mentonun yasama yetkısini gasp et- miştir. Aynı kişi, bir dizi bütçe <k- şı fonlar ihdas ederek parlamento- nun vergi koyma ve bütçe oylama- sı ve kesin hesaplann incelenme- si yolu ile kullandığı Meclis dene- timi yetkilerini kısmen de olsa eli- ne geçirerek TBMM'yi etkisiz kıl- mıştı. Aynı politikacı, "Anayasa bir kere ihlal edilse ne olur" gibı- lerden tekerlemelerle anayasa ih- lalini olağan bir eylem gibi göste- rebihniş ve adeta hoşgörû ile kar- şılanan ağırbircürüm için "emsal" oluşturmuştu. Mustafa Kemal Ata- türk'ün, 23.4.1920 tarihinden baş- layan ve 10 Kasım 1938 tarihıne ka- dar süren devlet yaşamında kendi- sine Sakarya Meydan Savaşı baş- larmdatanman kanun gücünde emir verme yetkisi, (5 Ağustos 1921 ta- nhli, Başkomutanlık Yasası'ndan hemen sonra) 7-8 Ağustos 1921 tarihli Tekalif-i Milliye emirleriy- le (*) başlamış ve başkomutan, "Yunan Kuvvedermi Kırmak İçin Millete Beyanname" adlı ve 14.9.1921 tarihli olarak yayımla- dığı genelgesiyle kendisine verilen yetkiler sayesinde, kesin utkunun nasıl kazanıldığını ulusuna anlat- mış ve adeta hesap vermişti. Bu olağanüstü savaş koşullannda Mus- tafa Kemal'e birkere tanınan ve on kere kullanılan kanun gücünde emir ya da kararname çıkarma yetkisi- ne, anayasal cumhuriyet dönemin- de, sivil kökenli ve otorite merak- lısı liderler sıklıkla başvurmuştur. Katılımcı demokrasi girişimi: Mustafa Kemal ve arkadaşlan, tûm ülke sorunlannın ancak yaygın, et- kin ve laik bir eğitimle çözümle- nebileceği inancı içinde, yalnız er- keklerin değil ve fakat, ülke nüfu- sunun yansını oluşturan kadınlann da eğitilmesi ve toplumsal konum- lannın yükseltilip yüceltibnesi ve 1930 yüından başlayarak önce köy yerel yönetimlerinde ve arkasuı- dan da devlet yönetiminde, kadın nüfusa seçme ve seçibne haklan- nı kazandırmıştı. Yüce önder, 1935 yılında kadınlann (Avrupa'daki hemcinslerinden önce) TBMM üyelerinin yüzde 18 oranında mil- letvekili seçilmesinin yasal orta- mını hazırlamıştı. Böylece, kadın- lann katılımcı demokratik yöne- timdeki etkinliğini artnrmış ve çok partili demokratik uygulamaya, (köktendincilerin yarattığı tehlike- lernedeniyle) ara verildiği zaman- larda bile, TBMM'de oluşturulan serbest gruplar sayesinde, Mec- üs'teki özgüreleştın ortamını ayak- tatutmuştu. Sonuç olarak özetlemek gerekir- se laik, sosyal ve demokratik Tür- kiye Cumhuriyeti tarihinde 85 ka- dar gensoru önergesinin gündeme alınıp görüşüldüğü birinci dönem TBMM'den başlayarak 80 yılı aş- kmbir süre içinde milletvekili aday- lanmn saptanması ve TBMM'de gensoru önergelerinin gündeme alınması da dahil, genç cumhuri- yetimizin yıkılmasına ya da parça- lanmasına yönelik söylem ve ey- lemlerin yasaklanması dışında, par- lamento içinde ya da dışında, lider baskısının en az düzeyde uygulan- dığı ya da duyumsandığı (hisse- dildiği) dönemler, yine de Atatürk ve Inönü dönemleri olmuştur. (*) Milli Mücadele Dönemı Büt- çeleriveMaliMevzuah (1920-1923), Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kont- rol Genel Müdürlüğü Yaymları, 1994/27, Ankara, Aralık 1994, SS.33- 46. PENCERE Kayıt Kuyut? Hüsrev Hatemi'nin aynmına göre kimi insan çifte yüzyıllı, kımısı tek yüzyıllı. Bir yüzyılda doğup ömrü Ötekine aktanlan "bakıyye lerin yeni yüzyılı görmele- rinden ötürü böbürlenmelerine ne demeli?.. Hafız-ı Şirazi de tek yüzyıllı bir şair, 14'üncü yüzyıl- da yaşamış; ama hangi tarihlerde doğup öldüğü tar- tışmalı!.. Çünkü Müslüman garip!.. Hıristiyan olsa, ki- lisenin kütüğüne siyah mürekkeple kesin kaydı düşü- lecekti. Islam'da ne kayıt var ne kuyut. Hafız-ı Şirazi 14'üncü yüzyılın çocuğu. Şiraz'a vur- gun. Bu yüzden çok acı çekiyor. Şairin yaşamı boyun- ca kent beş altı kez kuşatılıyor, yagmalanıyor, halk zu- lümlerden kınmlardan geçiriliyor, işret yasaklanıyor, zevk kapılan ardma dek açılıyor. Hafız, çilenin imbiğin- den çekılmiş bir derviş, kendine özgü bir sofi... Imanıyla alay ediyor: "Eğer Mûslûmanlık Hafa'ın Müslümanlığı ise vay.. Bugünün ardında biryann varsa, vay..." • Dfyojen eline feneri alıp gündüz vakti neden sokak- lara uğramıştı: - Bir adam anyorum. - . •' Ya Hafız ne diyor "Topraktan yaratılan bu âlemde bir tek insana rast- lamakolanaksız.. , : - - Bir başka evren yaratmak.. Bir başka insan halketmek gerek." Evet, yenı bir insanın dogmasıyla güzelleşebilecek insanlık... Peki, ne zaman?.. Anadolu'da bugünkü kuru softalık, kara yobazltk, sığ irtica ortamında, Müslümanlığı kısırlaştınp dinci poli- tikacmın hırtlığına indırgemek için siyasal iktidar sava- şı verilen şu alacakaranlık kuşağında, değil Diypjen'in feneriyle, projektbrle adam arasanız nafile... • Hafız'a yakışan "ermiş insan"tanımıni daha önce de bir kez yazmıştım: "Kuru yerde oturmuş bir rint gördüm Ne küfür kaydındaydı, ne Islam Ne dünya umurundaydı, ne din Ne Hak'la mukayyettı, ne hakikatla Ne tarikata bağlıydı, ne yakıyne Iki âlemde bu iş kimin harcı?.." Geçmişte, özgüriüğün bu türünün duyumsandığı bir dünyada, Müslümanlığını yobazlığa bukağıtamış olan- lann günümüz Türkiyesi'nde ağır basması hüzündür. «u .L Sınırsız Veery İnternet erişimi günde 1 Dolar*af 800 MHz Veezy PC ;kes İnterne j^ee/yGo Türkiye'de yaklaşık 100.000 kişiyi İnternet'e bağladı. Bunun için, on binlerce bedava PC dağıttı. sıtfiğ VP dağıtmaya devam ediyor... Üstelik de dünyanın en iyilerini! Şu anda, VeezyGo dünyasına yf*y yeni adım atmak isteyenlere dünyanın en hızlı iki PC'si arasında seçme olanağı sunuyoı. Üsteiik g£> bu PC'lerden birini bedava veriyor. Ayda 29.95 S'dan 36 ay VeezyGo abonesi olan : herkese 800 MHz hızında. DVDIi PC bedava! Yantnda da Veezy İnternet Kartı ve VeezyGo L dunyasının tüm diğer avantajları. 800 yerine dünyanın en hızlı PC'si olan^jLj*?' 1000 MHz'lik DVD'li PC'yi isterseniz tüm koşullar aynı, sadece aylık abonelik ücreti 49.95 $.mmm ' __ Tnayın. VeezyGo alarak sadece sınırsız İnternet erişimi ve bedava bilgisayar elde etmiyorsunuz. Bunun yamnda Veezy İnternet Kartı ile indirimlerden, özel avantajlardan yararlanıyoısıınuz... VeezyGo topluluğunun • bir parçası olarak özel web siteleri ve Vee-mail dergisine bedava ulaşıyor, teknolojik gelismeleri takip ._ma»4 ediyorsunuz. En önemlisi de, hicbir zaman teknolojinin gerisinde kalmayacağınızı biliyorsunuz. ii^-_i. fiinkii VeezyGo en son yenilikleri herkesten önce VeezyGo'ctılara sunuyor. •'" Bu kez fırsatı kaçırmayın. internet'e gırmekle kalmayın, orada dünyanın en hızlı PC'leriyle uçun! feknoloji nereye. VeezyGo'cular oraya! asıi katııacaı<
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle