17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MAYIS 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER FAZİLET PARTİSİ KONGRESİNDEN İZLENİMLER Erbakan'ın Fazilet'iHİKMETÇETtNKAÎrA ANKARA - Puslu bir Anka- rasabahı... Başkent hareketli günler yaşıyor. Yarın Cumhurbaş- kanlığı devir-teslim törenleri yapılacak. Ahmet Necdet Sezer Çankaya'ya, Süley- man Demirel Güniz Sokağa taşınacak... Siyaset, gözle görülür bir hareketlilik içinde... Malum, Fazilet Partisi Bü- yük Kongresi'ni yapıyor... Bu ilk büyük kongre... Günlerdir süren gelenekçi kanatla yenilikçi kanat arasın- daki "sözsavaşı"nasıl birso- nuç verecek? Bir tarafta Recai Kutan, di- ğer tarafta Abdullah Gül... Kim kazanacak? Üç gün önce söylemiştim: Elbette Recai Kutan... Dün kongredeki hava ise.. Gül'ün destekçilerinin sayısı- nın hayli fazla oluşu yönün- deydi... Aslında bu bir "ideolojik mücadele" değil, gençlerin yaşlılara kafa tutması. Genç- lerin yanında 60 yaşına mer- diven dayamış Fazilet Partili- lerolsa bile, görüntü öyle. As- lında, Necmettin Erbakan'la Recep Tayyip Erdoğan he- saplaşması da diyebiliriz... Ellerinden gelse, koşullar istedikleri gibi olsa, Fazilet Partisi'nin Büyük Kongresi, bazı islam ülkelerinde oldu- ğu gibi "Kuran okunarak" başlayabilirdi. Şevki Yılmaz gibiler yurtdışına kaçmasay- dı, televizyon ekranlanna çı- kıp şöyle haykırabilirdi: "Ben de Hizbullah'ım!" Kim ne derse desin, 28 Şu- bat süreci sürüyor... Eh, bu süreç sürerken Yoz- gat Yimpaş da Türkiye Birin- ci Futbol Ligi'ne çıkıyon Siirt Jet-Pa ikincilik için mücade- le ediyor... Nereden nereye geldik!.. Sabah Ankara'da şöyle bir dolaştık... Her yerde Recai Kutan posterleri... Belli ki büyük paraiar har- canıyor... Birkaç gündür dinci gaze- telerde de Abdullah Gül'ün ilanlan... Gül ve arkadaşlan ne yapa- caklar "Yasaklara son vermek için hukukun ve siyasetin tüm im- kânlannı kullanacağız." Recai Kutan'ın söylemleri deGül'ünkigibi!... Oysa Türkiye 2000 yılının içinde... Demokrasiyi yaşam biçimi olarak görmek isteyen toplu- ma Fazilet ne verebilir?.. Biraz da kongre salonun- dan söz edelim... _ CHP Genel Başkanı Altan Öymen'in kongreye çiçek gönderdiği anons edildiğinde "yuh" sesleri duyuldu... Bu, Türkiye'de kafalann hâ- lâ değişmediğini gösteriyor- du... ömeğin, CHP'nin kongre- sine FP ya da MHP çiçeği gönderilse sanınm aynı tepki gösterilirdi... Kongrede eleştiri yapılma- dımı? Bunu Melih Gökçek yap- tı!.. Kendi kendime dedim ki: "Son günlerde medyamı- zın numaralı cumhuhyetçile- rince en hızlı demokrat olarak görülen Abdullah Gül ve ar- kadaşlan, DEP milletvekilleri tekme tokat Meclis'ten atılır- ken neredeydiler?" Salondan çıkıp Ankara TÜ- YAP Kitap Fuan'na gittim... Orada, Türkiye'nin bir baş- ka yüzü vardı... Mutlu oldum!.. Akşam saatlerinde Cum- huriyet Bürosu'na geldim. Sonuçlar açıklanmıştı. Recai Kutan 633 oyla genel başkan seçilmişti. Abdullah Gül ise 521 oy almıştı... Artık Fazilet Partisi'nde ye- ni bir süreç başlıyordu... Bu süreç nasıl sonuçlana- caktı, hep birlikte görecek- tik... Çünkü Fazilet Erbakan'ın- dı... ISfOTLAR / ÜMİT ZİLELf Küçük olacak, O'nun olacak!,ANKARA - Kentin girişinde koca bir pankart: - Türkiye'nin Faziletli bir de- mokrasiye ihtiyacı var... Ankara'nın dört bir tarafinı kocaman AbduDah Gûl ve Re- cai Kutan'ın dev posterleri süs- lüyor. Görebildiğirnızkadanyla, yenı moda adıyla "bJHboard" di- ye bilinen poster savaşında "Gökçek faktörü" nedenıyle ol- sa gerek Gül, Kutan'a fark aü- yor!.. Posterinde, gazete ilanında, televizyon programında ortak te- ma "demokrasi". Daha birkaç yıl öncesıne dek demokrasiyi "tramvay" olarak gören zevat için başdöndürücü bir gelişme!.. Cansiperane sannılan "de- mokrasi'' kavramının ardına şu kelimeler tespih taneleri gibi di- ziliyor: - Hak, hukuk, insan haklan, hukukdevleti vb.. Güzel, gözyaşartıcı kavram- Iaf Hele çıktığı ağızlar düşünü- lürse... Ama Fazilet'in ilk kong- resinin yapıldığı ASKİ Spor Sa- lonu'na gınnce düşünceleriniz pek de o yönde gelişmiyor!.. Bu salonda; - Demokrasırün düpedüz bo- ğulduğunu görüyorsunnz!.. Ar- ük; sıcaktanmı, tribünlen doldu- ran "demokrasi âşıklannın" ha- rem-selamlık şeklınde aynşma- sından mı, salondaki dev Kutan posterine karşılık bir köşeye lüt- fen asılan küçük Gül resminden mı. yoksa şu "müthiş''slogan ne- deniyle mi böyle düşündüm bil- miyorum: - O ne derse oü! O'nun kim olduğunu söyle- meye herhalde gerek yok. O'nun gönderdiği koca çelenk, kongre salonunun en mutena yerinde gelenın geçenın adeta gözüne sokuluyor. Salonun "asl hâld- mi" kundir, biç şüpheye mahal bırakmadan aççık ve seççik bi- çımdeanlatıyor!.. Bu arada; "pek demokrat!" Fazilet taraftarinın basına karşı nasıl tavır takındığınada değine- lim. Asluıda medya salonun dı- şında, içinde ya da etrafinda kar- şılaştığı hakaretlere, düşmanca tavırlara çok uzun yülardır alı- şık!. Siz bakmayın Fazilet'in ilk kongresi masalına. Basın on yü- lardır yüzlerce kez izledığı par- tiyi hıç tanımaz mı!.. Ama söy- lemeden geçemeyeceğim; sakal- h, takkeli, türbanh Fazilet bende- lerini bıraksanız medya mensup- larmı hangı "hale" sokacaklan- nı gözlenndekı engın sevgı ifa- delerinden kolaylıkla anlayabi- lirdiniz!.. Ankara Beledıye Başkanı Me- lih Gökçek, her zaman olduğu gibi kongrenin "ateşlenmesi" görevini başanyla yenne getirdı. Fazilet yönetımıru becenksizlik- le suçlayan, tabanın sesıne ku- lak verilrnedığıni söyleyen Gök- çek'in şu cümlesı ortalığı geri- verdi: - Küçük olsun benim olsun değil, büyük olsun, hepimizin olsun.. Sonra.. Sonrası biraz ka- nşık. Biz bu yazıyı yazarken yuh sesleriyle, protesto gösterileriy- le alkışlar ve destek sloganlan birbirine kanşıyor. Görünen o ki; tansiyonun artması, gergınlıkler, karşılıklı suçlamalaryalnızcabu kongrenin "nrçadarbeteri'' ola- rak kalacak. Bu kongre de tari- he "sonucun önceden beffi oUu- ğn renkn bir şov" olarak geçe- cek. Geçen hafta 104.8 Radyo Kent'te "SesK Gazete" progra- mma katılan FP Istanbul Millet- vekılı Mukadder Başeğmez, ay- nen şunlan söylemiştı: - Gelenekçi, yenilikçi.. Birbır- lerinden hiç farklan yok. Kay- beden tasfıye edilir. Bu da Tay- yıp Bey tarafi olur!.. Kongre salonunda Mukadder Bey'in söylediklerinin ne denli doğru olduğunu bir kez daha gördük. Tavamyla tabanıyla, ba- sınıyla herkes "kongreden sonra nasıl bir aynşma yaşanacak'' bu- nun hesaplannı yapıyor. Yani kongre, başlamadan bitmiş!.. Kendı tahmınımle biüreyım: - Bu parti küçük olacak, O'nun olacak!.. - Tayyip Bey ve şürekâsı da başka sulara yelken açacak!.. Ve son dakika Tahminlerin aksine Abdullah Gül, yani Tayyip Erdoğan yenil- dı ama ezilmedi. Sonuçlar birbi- nne o denli yakın ki önümüzde- ki kısa dönemde (tabii Fazilet Partisi kapatılmazsa) parti için- de Genel Başkan Kutan'ın yani sıra bir de gölge genel başkan görmeye alışmalıyız. Peki ne olur? Ankara'da ağır basan gö- rüş; "Bu partiyi Anayasa Mah- kemesi kâpatmazsa Necmettin Erbakan kapanr!" - Bekleyeceğiz, göreceğiz. '70YAŞINnA MIADAY OLSAVDIM?' Divan Başkanı Yasin Hatipoğtu, yenilikçikrin tt GûI'el5 dakika süre verilecek" suçlamalannı kürsüden yanıtlayarak AbdoDah Gûl'esöz verirken "lstediğiniz kadar konuşun" dedLGöl, adayhğmı erkenbuian Erbakan'a tepkisini, "70 yaşına gekükten, heyecanımız pörsûdûkten sonra mıaday okaydmı'' sözkriyle ortayakoydu. Genel Başkan adayı Gül, Erbakan'la köprüleri attı 6 Taban FP'ye oy vermedfANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - FP Kayseri Milletveküi Abdullah Gül, genel başkanlık için aday olduğu FP 1. Büyük Kongresi'nde Necmettin Erba- kan'm partideki egemenliğini isim vermeden eleştirdi. Gül, adaylığını erken bulan Erba- kan'a tepkisini, "70 yaşma gei- dikten, heyecannmz pörsüdük- ten sonra mı aday oisaydun" söz- leriyle ortaya koydu. FP'nin yö- netım tarzuu, olaylar karşısında- ki duruşunu değiştirmesi gerek- tiğini savunan Gül, "Biz maale- sef (faşnnıza karşı tavizkâr ve çe- kmgen, kendiiçimizde ise acnna- sa omyoruz" dedi. Divan Başkanı Yasin Hatipoğ- İB, yenilikçilenn "Gül'e 15daki- ka süre verilecek'' suçlamalannı kürsüden yamtlayarak Abdullah Gül'e söz verirken "Istediğiniz kadar konuşun" dedi. "Başba- kan Abdnlİah" sloganlanyla Gül'e destek verenlere, "Erba- kan nerede, biz oradayE" diye yarut veren ve zaman zaman ıs- lık çalanlara Divan Başkanı Ha- tipoğlu sık sık müdahale etmek zonında kaldı. Ülke sorunlanna dikkat çektikten sonra parti için- deki sonınlara değinen Gül şun- lan söyledi: "Bu başanstz iktidar hakkın- dasöyknecekçokşeyvardır.An- cak çuvakhzı iktidara baonrken kendimize de şöyle bir göz atma durumundayız. Biz acaba muha- lefet görevimizi tam yapabinyor muyuz, üimizde, üçemizde, kö- yümüzde vatandaş bizim muha- kfetimizden gerçekten memnun mu, veyahut çevremizde 'Elım kınlsaydı da bunlara oy verme- seydim' diyen insanlar akm akm arkamızda birikrvorlar mı? Bir sıkmtı içerisindeviz. Kol kınlır yen içinde kahr zihniyeti içinde bunlan muhafaza ettik,muhafa- za etmeye de devam edeceğiz. A- ma kendi muhasebemizi ve öze- leştirimiziyapmazsak işlerin dü- zekceğinimi zannedr/orsunuz?" Türkiye'de daha fazla demok- rasi isterken parti içi demokrasi- ye karşı çıkılamayacağını vurgu- layan Abdullah Gül, "Parti ola- rak Türkiye'yi tenkit ederken hep merkeziyetçilikten şikâyet ederiz. ama Allah için bir de ken- dimize bakaam. Biz de aşm de- recede merkezryetçi değil miyiz? Karaıiarunızda dikkateabyormuyuz? Biz de her şeyi merkezden yönetmiyor mu- yuz?'' diye konuştu. Konuşmasına ıshklar ve *O ne diyorsa o" sloganlan nedeniyle kısa bir süre ara vermek zonın- da kalan Gül, genel seçimlerde tabanın "28 Şubat uzanülanyla birlikte hareket ederek küskûn- ler hareketine destekverdiği'' ge- rekçesiyle FP'ye oy vermediği- ni savundu. Gül, "FP'ninböhuı- me, parçalanma sorunu bulun- madığmı'' belirterek kongreden sonra hep birlikte iktidar için koşturacaklannı söyledi. Gûl, si- yasi yasaklan kaldırmak için güçlü olmak gerektiğine dikkat çekerek "Hepimizin ödenecek vefaborçlanmEvar" dedi. Ken- disinin "kartel medyası tarafin- dan desteklendiği" gerekçesiy- le suçlandığını belirten Abdullah Gül, Islamcı basmdan ve yazar- lardan örnekler vererek "Bun- larda mı kartekî'' diye konuştu. IRMIKIAYDIN ENGtN [email protected]. Kimse kalkıp "Bu memlekete demokrasi momakrasi lazım de- ğil" demiyor. Çok bağnaz kimi köktendinci terör grubu elebaşı- lan dışında böyle sözler eden duydunuz, gördünüz mü? Ömeğin bu satırlar yazılırken Fazilet Partili mollalar Ankara'da kozlannı paylaşıyoriar. Biryandan başlanna kimi "imam" seçecek- lerinin kavgasını yaparken, bir -yandan da rmkfDfondan gürnbür gümbür demokrasi nutuklan atı- yoriar. Oysa, MNP ile başlayıp bugün FP durağında dikilerı bu siyasal çizginin bütün tarihi boyuncager- çekten demokrasi istediklerinin ya da "gerçek demokrasi" iste- diklerinin en küçük bir kanıtı yok. 312. maddenin kalkmasından başlayıp başörtusü, boyun atkı- sı, tesettür mantosu tartışmalan- na kadar her alanda en hızlı, en keskin demokratfıkta yanşa ifle de katılıyorlar. Ama bu demokra- si talebi, önlerine koyduklan he- defe giden yoldaki engelleri kal- dırmaktan ibaret. Aynı molla takı- mına işçilerin örgütlenmesinin Bana Ver - Ona Verme önündeki engelleri, solun aynı sı- nırsız demokrasiden yararlanma hakkını getirdiğinızde su koyveri- yorlar. 1974 atfında kendilerine yarayan maddeleri kabul edip sı- ra solculann affına geldiğinde ca- yanlar, su koyverenter de onlardı; "Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanftk" eylemlerinintarttşilmaz demokratik ıçeriğini "glu glu dan- sı" diye utanmazca karalayanlar da onlar. Hele iş, parti içi demokrasiye geldiğinde molla takımınm gözü dönüyor. Balgat kökenli bir fet- valar zinciri, parti içi demokrasi- nin ırzına geçiyor. Demokraside ısrar eden acemi moUalar, dinden çıkmış, imama uymamış kâfirler olarak damgalanıp lanetleniyor. Mollalar demokrasiye benzer bir şey istiyorlar. Gerçek bir de- mokrasiden ise günışığı görmüş yarasa ömeği fellik fellik kaçıyor- lar. Tamam, takryye dümenini huy bellemiş, ilke edinmiş molla takı- mtnın bu ikiyüzlülüğüne alıştık ve şaşmıyoruz. Peki, demokrasiye benzer bir şey isteyip gerçek demokrasiyi asla istemeyenler salt mollalar mı? Alalım PKK'yi. İmralı Tezleri" henüz nazil olmadan da, olduktan sonra da PKK metinleiinde de- mokrast vurgusu stk sık yer ah- yordu ve alıyor. Ancak örgütün iç işleyişi söz konusu olduğunda, "demokratik merkeziyetçilik" de- nen ve demokratikliği lafa indirge- yip merkeziyetçirıği göklere çıka- ran "partinin çelik disiplini" ede- biyatı öne çıkıyor. Parti içi eleştiri- ye kalkışmanın, şeflerin buyrukJa- nna mutlak itaatte duraksayanla- rn tepesine demir bir yumruk dıt raksamaksızın indiriliyor. Duyup gözleyebildiğimize gö- rebuhâlâ böyle. Alın DSP'yi- Cumhurbaşkanlı- ğı seçhnini az hasarla başardı di- ye demokrasiye hizmeti öve öve bitirilemeyen Ecevit'(ler)in parti- sinin demokrasiye bağlılığını cid- diye almak mümkün mü? Hangi DSP milletveküi kanko- ca Ecevitler'in iradesi dışında D- SP listelerinde yer aldı ve hangi DSP milletveküi bir iki gösterme- lik çıkış dışında, Demokratik Sol Parti'nin çelik disiplinine aykın davranabilir? Bırakın mületvekil- terini, parti örgütünün herhangt bir kademesinde, parti içi de- mokrasi ilkelerini savunmaya kal- kanlann başına DSP'de Rahsan Ecevtt kadar kocaman taşlar yağmadı mı, yağmıyor mu, yağ- mazmı? Çarşıda cüppesi, sakalıyla do- ._Jîanıp beş vakit cami halısı aşm- . dıran, ama eve gelince rakı sof- rası kurup işret eden kişinin iki yüzlülüğü ile bu siyasal kuruluş- lann demokratlığı arasında çok rriubûyûk fark var? = ^ ••• Bu yazı, iki gün önce Berlin'de, yrvışık bir sıntmayla yanıma yak- laşıp, HADEP için "Onu boş ver. O önemsiz. Mızrağın ucu o" de- dikten sonra PKK'nin yeni çizgi- sini bana anlatmaya başlayan ve "Süreci doğnı değerlendirmek lazım" diye başlayan o bildik ve kof cümleteri art arda sıralayan, siyasal göçmenliğin çürümesin- den nasibini bol bol almış, o eski Kürt "yol arkadaşı"na duyulan öf- keden yazıldı. Bu yazı, Istanbul'a dönünce masamda bulduğum, Fazilet Partisi Büyük Kongresj davetiye- sinin ardına el yazısı ile eklenmiş "Sizin gibi demokrasiye gönül vermiş bir medya mensubunun Ankara'da Fazilet Partimizin kongresinde, fazilet ve demok- rasi mücadelesine omuz verme- si rica ve temennisiyle.." diye başlayan berbat Türkçeli, düşük cümlelînotunu okuduktansonra- Jd öfkeyle yazıklt. ^ Bu yazı, Ecevît'i milliyetçi bir çizgi izlemekle eleştirdiğim için bana "okkalı" btretektronik mek- tup atıp beni aptes tazelemeye çağıran şimdi DSP'li, eski CHP'li bir eski tanıdığın yazdıklannı okuduktan sonra duyulan öfkey- le yazıldı... 'Münferit!' işkence TBMM tutanaklarında llgililer, yetkililer "işkence yok" demeye yüzleri tutmadığından, "İşkence vardır, ama münferittir" diyor. Istanbul Valisi Erol Çakır'a göre ise "polise, işkence yap, deseniz bile yapmazmış". Oysa, TBMM İnsan Haklan Komisyonu'nun Istanbul'da 5 karakol ile Bakırköy Kadın ve Çocukevi'nde yaptığı incelemeler, "kötû muamele ve işkencenin yaygın biruygulama olduğunu" bir kez daha ortaya koydu. Komisyon raporu tutanaklanndan bazı işkence öykülenni, başta Çakır olmak üzere, ilgilılerin bilgisine sunuyoruz: (Bir tutuklu: Kapıdan içeri girmeden gözlerimi bağlıyorlar, sonra sandalyeye oturup ayaklanma vuruyorlar "haydar"\a, ayaklanmı çıkanyortar, dizlerime vuruyorlar. Ondan sonra dört beş kişi ortasına alıyorlar, yere yatınp tekmelerie vuruyorlar, bu suçlan üzerine alacaksın, diyoriar.) (Bir tutuklu: Başmemur Zeki, Ordulu. Bir tane daha Zeki var. Arkadaşımın ayağının altından soktu, bir de küfürlü konuştu arkadaşıma hep. Sopayla ayaklannın attına... Bana, 'bakma lan' diye küfürlü konuştu. Efendim, ben buraya zaten kelimeden getmişim. Arkadaşım bana laf etti diye adam vurmuşum, kendimi zor tstanbul Valisi Erol Çakır tutuyorum. Arkadaşımın saçlarını yoldular, kafasına tekme falan vurdular. Bu anlattığım olay olalı 3-4 gün oldu. Sizin geleceğinizi biliyorlardı, tecritleri hep dağıttılar.) (Birtutuklu:Ben16 yaşındayım. Yapmadığım bir suçtan dolayı 5-6 gün işkence altında kaldım. Benden otoyla kapkaç istiyorlardı. Ben de yapmadığım için işkence gördüm. Yapmadım, dedikçe su falakası, falaka, cereyan verdüer.) (Sema Pişkinsüt: Daha önce buraya gelmiş mıydıniz? Bir tutuklu: Ben daha önce üç dört defa geldim, böyle şey görmedim. Kötü muamele hiç yok, bir kere dayak hiç yok önemli olan. (...) Daha önce askıya astılar. Bir tutuklu: Bir sefer elektrik verdüer. Emre Kocaoğlu: Buraya gelirken korktunuz mu bu sefer? Bir tutuklu: Çok korktuk, ama korktuğumuz gibi çıkmadı. Daha önce ciğerierimden darbe aldığım için anlatamam derdimi, adamlar beni ezerter. İki ay önce bıçaklanmıştım. Askrya falan alırlarsa iç kanama falan yapar, ellennde kalınm, dedim. Ama bu sefer şaşırdım, çok iyi davrandılar. Kendı kendime herhalde Avrupa Birliği'ne giriyoruz da ondan iyi davranıyorlar, diye düşündüm.) Kurt bağlama büyüsü MHP, hükümete girdikten sonra -parti içi infazlan saymazsak- "uyumlu ortak" gorüntüsü çtzmeye özen gösteriyor. Kulislerde MHP'nin bu "uyumlu " tavn fıkralara da konu oldu. Fıkra şöyle: Anadolu'da bir köyde, hayvanlara kurt dadanmış. Köylü, illallah demiş. Köylüler çareyi, "hacılarda hocaiarda" ararolmuş. "Kurt bağlama" büyüsü yapan bir hoca köyde üntenmiş. Köylüler hocaya gitmiş, "Hoca, ne yap et, bir kurt bağlama büyüsü yap" demişler. Hoca, "kurt bağlama" büyüsünü yapmış. Birkaç gün köye kurt ugramamış. Ama birkaç gün sonra yeniden hayvanlar kurtlar tarafından telef edilmtş. Köylüler hocaya çıkmış, "Hocam yok mu daha iyi bir büyü? Yok mu buna çare" demişler. Hoca biraz düşünmüş, "Var, çok iyi bir hoca bilirim, ama bilmem gidebilir misiniz?" demiş. Köylüler heyecanla atılmış, "Gideriz gideriz, söyle nerde bu hoca? Nedir mahareti?" diye sormuşlar. Hoca adresi vermiş: "Ankara 'da bir meşhur hoca var. öyle bir bağlama büyüsü yaptıki, 127 kurt, 1 yıldır ağzını açamryor." Erbakan 'selam'la yetinmedi FP kongresi öncesinde hareketli günler yaşandı. Kongre sürecinde kendilerini "yenilikçi" olarak adlandıran muhalifler ile Erbakan yanlısı gelenekçiler sık sık atıştılar. "Manevi lider" Erbakan 'ın parti üzerindeki ağıriığıyla ikjili bir tarttşma sırasında gelenekçiler, "Enbakan'ın bir selamı yeter" deyince, muhaliflerden Mustafa Baş taşı gediğine koydu: Necmettin - Bir selam da seçmene gönderse de parti bu durumdan kurtulsa, oylan artsa... Baş'ın dediği gibi, Erbakan "selam "ının yetmeyeceğini anlamış olmalı ki, kongre öncesinde Erbakan gerek Balgat'taki evinde, gerekse Oran'da milletvekilleri lojmanlannda Mardin Milletveküi Fehim Adak'ın evinde delegelerle tek tek görüşerek Kutan için destek istedi. Sağlam'ın burslu öğrencileri TBMM MilH Eğitim ve Küttür Komisyonu'nda, öğrenci affı yasa önerisi görüşülürken, DYP'li Mehmet Sağlam, Yüksekööretim Kurulu'nun (YOK) öğretim üyesi yetiştiriimesi amacıyia yurtdışına gönderilen burslu öğrencilerie ilgili olarak getirdiği yeni düzenlemeleri eleştirdi: "Eskiden 3 bin 600 üniversiteye öğrenci gönderitiyordu. Şimdi uygulama 76 üniversiteyle sınırfandınldı. öğrencilere Batı'daki üniversitelerden yainızca yüzde 2'sine gitmesine olanak tanıruyor. Buntar da Harvard ya da Oxford, sanki deha /". ÇocuklarsL yeterli süre tanınmıyor...' Sağtam, eski YÖK başkanlanndan. Sayiştay raporunda, Sağlam'ın YÖK başkanlığı döneminde yurtdışına gönderilen öğrencilerie ilgili verilen bilgileri yorumsuz aktanyoruz: -1987-1994 yıllan arasında yurtdışına gönderilen 2 bin 686 öğrenciden 458'inin eğitim gördükleri fakütteler, 256'sının hangi fakülte adına gönderildiği belirtenemedi. - 22 öğrencinin hangi ülkeye gitttği biünmiyor. 70 öğrencinin diploma denkliği tanınmayan, 11 'inin de lisansüstü programı olmayan üniversitelere gönderildiği saptandı. Öğrencilerin yüzde 10.5'i geri dönmüyor. - Doktora tezleri dini ağırhklı. JfezJet "JslaıiLhuMukıj, 7a felsefesi, İslam dini ve_ esaslan, Amp diliYe belagatı" üzerine odakianıyor. Tûrej Köse, Ayşe Saym, Sebahat Karakoyun, Emine Kaplan [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle