21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 1 MAYIS 2000 PAZARTESİ OLAYLAK \hj OOKUŞLJjJl. [email protected] Pierre Loti ve Dersaadet-3 ÇeKkGÜLERSOY Y azanmızın Balkan sal- dınlan ıle üstlendiği savunma rolü, cihan sa- vaşlannın 1 no'lusuile, "kritik ve trajik" bir aşamaya girdL Bunda artık Fransa ve Türkiye, karşılıklı cep- helerde saf tutmuş durumdaydılar. Lo- ti'nin Türk hükümetine (=Talât Pa- şa'ya!) bir mektup göndererek, ilk ateş- lennı savuran belaya "Osmanh'nınbu- laşünlmamasınr öğütledığıne inanı- lırdı. Son aylarda bır Türk yazan, Lo- ti'nin Joumal Intime'inde rastladığı bir tümceden, "keskm" bir sonuç çı- kardı: 0nun, Osmanlı savaşa girecek- se, bari Fransız cephesinde yer alma- sı içın "kuüs" yapüğL Yazanmız bu rolü nedense, "ajanlık" olarak nitelen- dirdi. Varlık gibi bir edebiyat dergisi- ne bu yolda verdığı bir yazı ile (Ara- lık 1999) yetinmeyerek, konuyu çok ti- rajh basına da taşıdı (Mart 2000) ve bir kâmpanya açtı! Bu bahiste, Journal 'de- ki çok kısa bilginin, öbür kaynaklarla bilimsel olarak incelenmesinin gerek- liliğı, açıktır. Ama varsayahm ki, Loti böyle bir rolü de ûsdenmiş olsun: Tür- ki\e'\i Fransa sanna çekmek. Savaşın sonuna bakınca, bunun Osmanlı hesa- bma "şayan-ıtercih'' olacağını da, ge- çelim. Onun Türkıye'yi korumak içgüdü- sünün ağır basması, akla gelmez mi? Güçlü bir Anglo-Sakson cephesinin, tü- kenmiş Osmanh'nın işbirliğine gerek- sinımlerinin olduğu pek söylenemez. Bö\le bir yorumu da yapmak hak- kımız olnıazdu eğer aynı adam, savaşın - sonunda bir tûr çılgınlığa kapıhp, Os- manlıyı savunmak uğruna kendi ülke- siyle kavga etmeseydi ve bütün geçmi- şini yakmasaydı? Sonra hangi yabancryı, hangi gerek- çeüesuçiayahm? Harb-ı Umumîönce- si, sırası ve sonrasında, toplumumuz, nice çelişkili çalkantılara ve cepheleş- melere düşmedi mi? Kııtsal îstiklal Sa- vaşı başlarken bile, nice "aydm" Os- manlı yazan, şairi, paşası, Sıvas'tabir- birine girmedi mi? Olaylan, ancak tek kişinin dehası çözümlemedi mi? Gûneş gibi açık bir gerçek daha van Lotı'nın basvurduğu Ittihat ve Terak- ki "rüesası" degıl ama, Ankara hükü- meti, çok akdh bir stratejifle,Paris Ue anlasmadı mi? Loti'nin romantik ça- balan sonucuydu denemez. Fransa, sa- vaş sonundaki miras paylaşımında, In- giltere'nin Musul gibi en yağlı porsi- yonu ahp, kendisine böreğin kenan Suriye'yi vermesinden, hoşnutsuzdu. Onun için, güçlendiğıni gördüğü An- kara'ya el uzatü! Romancıya Acad'e- mie Française üyeliği de, son demin- de, ama Ankara'nın zaferinden sonra geldi. Tarihsel gerçekler böyle iken adarnın ruhundan ne istersiniz?! Öte yandan, Loti'nin, -o da, belki- düşündüğü Fransız-Ingiliz-Osmanlı ortaklığının. savaş başında hiçbir ger- çekkşme şansı da yoktu. Çünkü sevgı- li Dersaadet'inde dizginler, bir binba- şı ıle eski bir posta memurunun eline geçmişti. Bu ikili, yaşlı ve yorgun dev- leti, Germen emperyalizminin emrine -bir "emr-i vâkf" ile- verdiler. Sonuç- ta bu cephe çöktü ve onlar da kaçtılar. Bir öç alma duygusuna yakasını kap- tıran savaş galipleri, "işiuzatarakmil- yonlarcagencin öhunünesebepohnak- la" suçladıklan Osmanh'yı. Asya'ya sürmek gibi delice bir çözüme bel bağ- ladılar ve bu amaçla ateşe el de sürme- yip bir maşa kullanmayı denediler. Yu- nan'ı Izmir'e çıkardılar. Onlar da, tam bir soykınmına girişti. Bu olay, dürüst ve duygulu Fransız subayını çileden çıkartmaya yetti. Art ardına yayımladığı 5 eser, sade- ce ve sadece Türkiye'nin savunması- na aynlmıştır: La Turquie Agonisante (1913), Le Ouestion d'Arm'enie (1918), Les Alli'ees quil nous foudrait (1919), La Mort de notre cher France en Ori- ent (1920), Supreme Visions d'Orient (1921). Bunlann hiçbiri, olumlu etki yap- madı. Çünkü yazannçevresboşakh.Dü- ne kadar yazılann peşinde olan büyük gazeteler, başta Fıgaro, sırrJannı dön- düler. Bu bir yazar için, özellilde de düne kadar dünyanm el üstünde tuttu- ğu tzlanda Balıkçısı'nın yazan için, ne acı bir sondu! Bu kitaplarda işlediği tez, u Türki- ye'yi Yunan'a, Ermeni'ye, Bulgar'a kurban vermenin, bütün Ban'nın çıkar- lannaaykınolacağr ıdı. "Balkan top- tuluklan, Akdeniz'e sarkmak isteven çartık RusyasTnın öncü birtikleri haü- ne"gelmişlerdi. "OsmanhTürk'ütek yanh propagandalann tam aksine, in- sancd, özverili, banşçı ve filozof bir halkö." Loti, tek yanh propagandala- nn her gün bir örneğine tanık olmanın dehşetini, gün-gün yaşadı. Büyük kaphal ve poKtika çarkı, Pa- ris'in bütün büyük basuunı resmen ei- de etmişti: Bir Türk köyü, Yunanlılar- ca basılıp soykınm yapıldığında, en saygın organlar, bunu "Türk çeteleri- nin" işi olarak yansıtmaktaydılar. Her kaynağı bir yana bırakın, çağdaş bır Yunan tarihçisinın, Dimitri Khsikis ın dürüst kitabı, bu rezaletlen belgeledi. Buaa gerçekler, içhve romantik yaza- n yıkb. Geçirdiği bir felç, onu hayat- tan da, yazmaktan da çekti. Roche- fort'taki evinde anılanyla baş başa son aylannı yaşarken Türk ordusunun za- ferlerini ve lzmir'in kurtuluşunu öğren- mek mutluluğuna erdi. Fakat Lausan- ne'ı göremedi. Mustafa Kemal Paşa'nm Paris elçi- mizin eşi Müfîde FeritHanım'la gön- derdiği armağan olan bir halının, tt an- ne-babalanöklürübnüş köyçocuklan- nmeKyle'' dokunmuş oldugıuıu öğren- mek. onun son "dramatik" ânı oldu. ••• Günümüzde, "eski'' sayılan her öl- çünün ve değer yargısının aşuıdığı, ye- ni birdünyada,bu Fransız yazan ıleye- ni bir Türkiye'nin ilişkileri değerlen- dirilecek olursa, "egzotizm" âşığı ya- zann öngörülerinden ve gönül dilek- lerinden çoğunun gerçekleşmemiş ol- duğu gözlemlenir. Çünkü buna tekno- lojinin, ekonomi ve sosyal bılım kural- lannın ve temellerinin hiçbir "şans ver- mediğj" anlaşılır. BaöVkdoğup,birsdgi)idünyayıkap- lamış olan yeni ortam önünde, ne Türk halkı, eski gözü tokluğunu, ruh soylu- luğunu koruyabilirdi, ne onun taht şeh- ri, eski ıssız ve yeşil dokusunu sürdü- rebilirdi, hatta ne de o şehirde taç ve taht yerlerinde kalabilirlerdi ve en önemlisi, ne de bütün bu saydıklanmın sürüp gıtmesi, Türkiye'nin ve halkının yaranna olurdu. Ramazanlann mor kadife renkU ıs- sızgecelerinde, minareleretakümış pn*- lanta alyanslann. uysal ve tahta evleri ülsunh ışıkiarta aydinlatbğL- bir tstan- bul,dahabirçokzaman,öyleyaşayamaz- dL Yaşayabilseydi de, bu eski bağımsız ve onurlu devırlerdeki gibi olmazdı. Böyle bır İstanbul, kendisini kuşatacak acunasız denizlerin ortasuıda, Balkan ülkelerinin tek-tük tslam kasabalan gi- bi zavallı ve ancak acınacak bir mahal- le gibi, kalakalırdı. Loti'yi değerlendiren, hatta çağdaş olan, birtakım Osmanlı-Türk düşünür- leri ve devlet adamlan, bu gerekçeler- le, içlerinde ona karşı tepkiler duymuş- lardı. Tarih, sosyolojivesosyal bilimleraçı- smdanahnırsa,butepkilerbirjwdehak- h görülebüir ve bu Fransız yazan "ro- mantik" olmakla, Türk halkını değil, "sadece kendi egzotizm özkmlerini ön planda rutmakla", belki suçlanabilir. Belkı dedım, çünkü o konularda da, tümüyle haksız değildi. Aynca, dün- ya ve yaşam, evet büiıne dayanması ge- rekse de, kaü bilimle başlayip bitnüy or ki Bir de, duygular âlemi var. Değer yargılan ve ölçüleri var. Kahramannk, özveri, hatta aşk ve tutku dünyası var. Bu genış açıdan alınınca, toplum bili- mının de, ekonominin de, dönemlere göre, değiştiğini, hatta çağlar boyun- ca aynı kalacak hiçbirdeviet modeiinin bulunmadığuiL, gözlemlersiniz. Buna karsıhk, sevdiği kisi uğruna kıbcıııı çe- kip onu kendi bağrma sapuryan ya da bir zehir kadehini başuıa diken âşıkla- nn şanı, hiçbir devirde, aşmmamışnr. Romeo'lar ve Jülyet'ler öunevecektir. Pierre Loti edebiyat adlı bu adam, bizim için, daha doğrusu, benim anne- babanı için,böyk gönüflü kahraman ol- muştu. Bu onur, ona yetiyor. Mustafa Kemal de, savası kazanıp yepyenı bır devletin devrimci planını kafasında kurduğu bır yılda, yetim Türk çocuklannın dokuduğu halıyı yollar ve onun son demine yetiştirirken işte böyle bir saygıyı ve sevgiyi duymuş- tu(*) (*) Buyazmın ilki 2 Nisan 'da, ikin- cisi 9 Nisan'dabu sayfada çıkft. G ünümüzde, Cumhurbaşkanlığı seçimi ıle ilgili gelışmeler, kamuoyunda derin ızler bırakır nitelikler göstermektedır. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili, "gjz- li pazarhklar, rüşvetler, entrikaiar" iddialan ka- muoyuna endışe vermektedır. • Sayın Cumhurbaşkanı'nın, kamuoyunda "kı- yakenıekliiik \Bsasi" dıye anılan yasayı, 8 kez Ana- yasa Mahkemesı'nden dönmüşken ımzalaması, cumhurbaşkanı seçilebihnek içın miüetvekilerine verilmış bir rüşvet olduğu yargısını geliştırmiştir. • Cumhurbaşkanlannın 2. kez seçilmesi duru- munda, cumhurbaşkanlannın yeniden seçilebil- mek içın Meclıs çoğunluğunu elinde tutan hükü- metlerin ve hükümetleri oluşturan siyasal partile- rin üzerinde etken olabilen Meclis dışı güçlerin Jcarşısında edılgen kalabileceklen endışesı kamn- co>uada geUşmıştir. u Kıyak emekülik" yasasımn Saygınlığı Yitirmeden... Lokman GÜNDOĞDU^/i onaylanması da bunun ışaretleri olarak görülmek- tedir. • Sayın Süleyman Demirel'ı seçtırebilmek için kişiye özel anayasa değişikliğine gidıldiği savlan yaygındır. • Sayın Süleyman Demireri seçtirebilmek uğ- runa; FP'nin kapatılma olasılığının önünün kesil- mesı girişimleri ve siyasal yasaklı Erbakan'ın, Tayyip Erdoğan'm siyaset yasağının kaldınlması girişımlen, endişe, hatta dehşetle izleniyor. Bu, FP'ye verilmış bır rüşvet olarak görülmektedır. Bugüne kadar üç kez kapatılan partılerin hepsı d&. 'imci-Kamu Yönetimi Uzmam laik demokratik devlet düzenimize meydan oku- duklan, onu yıkma ginşimlerinin odağı olduklan için kapatılmıştır. Şimdi, bu tür yıkımcılann giri- şimlerine meydan boş bırakılmak isteniyor? • Görülen o ki, yüce Meclıs, cumhurbaşkanının ikinci kez seçilmesine sıcak bakmıyor. Meclis üye- leri üzerinde kamuoyunun yaygın deyimi ile "bü- yük bir lider sultasT estıriİmesi de bu yüzdendir. Yaygın kanı, bu konuda Meclis üyeleri birbaskı al- tındadır. • Sayın Cumhurbaşkanının "Güniz Sokağa sığ- nuun"," Ben adamı anasından doğduğuna piş- man ederim" şeklındeki açıklamalan, milletvekil- lerine, yüce Mechse ve millete meydan okumak ola- rak nitelenmektedir. • Milletvekillerinin aylıklan konusundaki giri- şimleri de, cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili ve- nlmek istenen rüşvet olark yorumlanmaktadır. Ülkemizin kamuoyunda yaygın olarak paylaşı- lan yukandakı iddialan endişe ile izliyonız. Cumhurbaşkanımızın her türlü şaibenin, her tür- lü entrikanın üstünde olmasını istiyoruz. Cumhur- başkanhğı, başbakanlık makamlan, yüce Meclıs'ın hukukun üstünlüğü ilkesinin yara ahnasını, saygın- lığını yıtırmesüıı istemiyoruz. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Kişiler gidici, ama kurumlar kalıcı- dır. Şu gerçeği bir kez daha anımsayalım: Bu ku- rumlann yıpratüması, ancak laik demokratik dev- let düzenımizı yıkıp, şeriat rejimı kurmak isteyen- lere hızmet eder. Iş dünyasjnda yüksek verim çagı başlıyor CUMHURtYET^TEN OKURLARA ORHANERtNÇ Umıtmaktan Kolay NeVar... Yeni Dünya Düzeni'ne sığınarak yozlaşmanın çekiciliğinden mi, arabasına binilenin türküsünü çı- ğırmanın zorunluğundan mı nedir, politika ve med- ya yaşamımizda yalnızca kendilerini adam sayan- lar hızla artmaya başladı. Geçmişi yadsıyarak büyüklük taslayanlan cid- diye almak gereksiz. Kendi yarattıklan polemikte boğulup gitmelerine de şaşmamalı. Ama işin içine medyanın velinimeti sayılan okur- lar da girince biraz duaıp düşünmek lazım. Partilerimjzin büyük liderleri, kendi adaylannı bir kalemde harcayıp dikdörtgen bir masada bir arayageldilerya.. manşetlerhazır. "LiderierCum- huriyet tarihinde ilk kez bir araya geldi." Peki 27 Mayıs sonrasında 2 Eylül 1961 günü ge- nel sekreterier düzeyinde başlayıp 5 Eylül'de lider- lerdüzeyındeyapılan Çankaya'dakı "YuvartakMa- sa Toplantısı"na ne oldu? Ismet Inönü (CHP), Ragıp Gümüşpala (AP), Ahmet Oğuz (CKMP-Başkanvekili), Enver Ada- kan (MSP-/ Memleketçi Serbest Partı), Ekrem AB- can (YTP). Devlet Başkanı Gürsel'in başkanlığın- da bir araya gelip, hazırianan metni ımzalamadı- lar mı? 5 Eylül günü 16.05'te başlayan ve 45 da- kika süren imza töreni nasıl yok sayıldı? Hem de sonuçlan bakımından son liderlertop- lantısına benzerken. 27 Mayıs'a karşı çıkmama, Atatürk Devrimi'ni koruma, Yassıada karaıianna saygılı olma gibi ko- şullan içeren deklarasyonu imzalarken AP lideri Gü- müşpala'nin "Anayasa esaslan dahilinde tamamen riayetkâr olacağız" demesine karşın ış kısa süre- de "Gözlenme bak ne demek istediğımi anlarsın "a varmamış mıydı? Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı ortak aday gös- teren önergeyi imzalayan liderlerden de yanm sa- at sonra su koyuverenleri izlemedik mi? Bir yandan ortak adayı öven, bir yandan da ken- di taktik adaylanna arka çıkan Fazılet Partisi'nin tutumu, takıyedekı başansızlığını bir kez daha göz- ler önüne serdi. Göz boyamak için söylediklerinin arkasında du- ramayışlanna alışmıştık. Ama MHP'de yaşananlar, son dönemin en uzun takiyesini ortaya çıkanverdi. Sadi Somuncuoğ- lu'nun aday olmak için TBMM'ye gelışınde yanın- dakilerle uğradığı saldın, bütün demokratik söy- lemlere karşın, "ülkücü töre"nin gizli gizli yaşatıl- makta olduğunu belgeledi. MHP'lilerin başanlı olduklan bir başka takiye de 12 Eylül sonrasında yargılandıklan davadan be- raat ettiklerine pek çok kişiyi inandırmış olmalan. Arkası8. Sayfada oerinc(a cumhuriyet.com.tr ÇALIŞMALARINIZIN KARŞILIĞINI B0$ ZAMAN OLARAK ALDIĞINIZ, İŞİNİZİ OFİSE GİTMEDEN, BULUNDUĞUNUZ YERDEN YAPTIĞINIZ, DAHA HIZLI VE DAHA VERİMLİ ÇALI$ACAĞINIZ GÜNLER COK YAKIN, Cünkü artık Corbuss var! C o r b u s s , G S M ' d e n u y d u t e k n o l o j i s i n e , i n t e r n e t t e n v e r i a k t a r ı m ı n a t ü m i t e t i ş i m t e k n o l o j i s i n i , T u r k c e l l ' i n g ü ç l ü a l t y a p ı s ı n ı k u l l a n a r a k b i r a r a y a g e t i r i y o r . B ü t ü n bu t e k n o l o j i l e r i ş i r k e t i n i z i n i h t i y a ç t a r ı n a ve ç a l ı ş m a b i ç i m i n e en u y g u n m o b i l i l e t i ş i m ç ö z ü m l e r i n e d ö n ü ş t ü r ü y o r . Sıze çok daha v e r i m l i ve ö z g ü r b i r ç a l ı ş m a o r t a m ı s u n u y o r . H e m de t e k e l d e n , h e m de en u y g u n m a l i y e t l e r l e . TURKCELL COR HIZLI. GÜVENLİ. VERİMLİ ILETI5IM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle