25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 MART 2000 PAZARTESİ HABERLER IngilizyerbilimciMcKenzie'ye göre'Marmara depreminin büyüklüğü 66.5 olacak' 'Fay tek parça kmlmayacak' • Levha tektoniği konusundaki çahşmaları nedeniyle yerbilimlerinin Nobel'i sayılan Japon ödüllü Dan Peter McKenzie,"Istanbul'u etkileyecek deprem en geç 50 yıl içinde olur. Eğer haklıysam, Istanbul en kötü hasardan korunmuş olur" dedi. Geciktikçe deprem büyür Depremin ne kadar gecikirse o kadar fazla atımlı olacağını kaydeden McKenzie, Kuzey Anadolu Fayı üzerinde yıllık hareketın 2 santımetreden az olduğunu, bu nedenle 100 yılda fay üzerinde 2 metre atım olacağını söyledi. Marmara Denizi'nde 66.5 büyüklüğünde deprem meydanageleceğini vurgulayan McKenzie, "6.5 ile 7.5 arasuıdaki fark, sallantımn şiddeü degU, zarar gören alanın hüyüklüğüdür. Eğer ben hakhysam, Marmara Denizi içindeki çukurluklann güneyindeki faylar hareket edecektir. Bu durumda Istanbul, en kötü hasardan korunmuş olur. Beni tek bir fayın olmadığı }>örüşünv götüren en önemli t>özlem, tstanbul içerisinde deprem döngüsünden geçmiş bir sürü eski bina olması ve bunlann hepsinin yerle bir olmaması<ür"dedi. Marmara Dcnızı'nın jeolojik yapısının tam olarak üç boyutlu sismik çahşmayla öğrenılebileccğını belirten McKenzie, bunun maliyetinin de 50 milyon dolan bulacağmı ıfade etti. McKenzie, deniz dibınin jeolojik özellikleri hakkında tüm bilgılcnn toplanması durumunda dünyanın tüm yerbilımcılerinın bölgeye gelerek para almaksızın çalışmalar yapacağım söyledi. McKenzie, çeşıtlı ülkelerdekı bilim adamlannın bölgede çalışma yapmasım özendirmek ıçm depreme ılışkm yapılan ve yapılacak sismik, batimetri, gravite, manyetik gibi tüm ölçüm sonuçlannın, ücretsiz olarak isteyen bilim adamlanna verilmesini önerdi. Dünyada, Kuzey Anadolu Fay Hattı gibi davranış gösteren bir hattın az bulunduğunu kaydeden McKenzie, 30 yıla kadar depremle ilgili bilimin öğretttiklerinin nasıl kullanılabıleceğının çok iyi tartışılabileceğini, depremden daha az zarar gören binalar yapılabileceğini söyledi. McKenzie, depremle ilgili jeolojik çalışmalar yürütülürken kentlerde iyi hazırlanmış deprem şartnamelerinin uygulamaya konulmasının önemli olduğunu vurguladı. 2000'Lİ YILLARDA... egençlik... ERDAL ATABEK 777^" v lstanbul HaherServisitngiliz yerbilimci Dan Peter McKenzie, Marmara Denızf nde beklenen Istanbul'u da etkileyecek depremin en geç 50 yıl içinde, birden fazla küçük kınlmayla gerçekleşeceğini belirterek Istanbul'u da etkileyecek depremin 66.5 büyüklüğünde olacağını öne sürdü. McKenzie, "Haklıysam, Istanbul en kötü lıasardan korunmuş olur" dedı. Levha tektoniği konusundaki çalışmalan ncdeniyle yerbilimlcrinin Nobel'i sayılan Japon ödtillü Dan Peter McKenzie, Cumhuriyet Bilim Teknik editörü ve yazanmız Orhan Bursab'nın sorulannı yanıtladı. McKenzie, tstanbul'un güneyinde Marmara Denizi içinde deprem olmasının kesin göründüğünü kaydederek Le Pichon ve Celal Şengör'ün savunduğu "Armutlu yanmadasından Tekirdağ'a kadar tek parçalı kınlma olacağt" görüşüne katılmadığını vurguladı. Prof Dr. Uluğ'un görüşü 'Marmara bir yıl içinde sallanacak' Deprem bölgelerindeki sanayi tesisleri CELAL YDLIVIAZ İZMtR Marmara depremi sonrasmda YalovaÇınarcık baseninde biriken enerjinin yeni bir kınlmayla I yıla kadar yırtılacağını sayunan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEU) Deniz Büimleri ve Teknolojisi Jeofizik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Atilla Uluğ, bunun gerçekleşmemesi ve uzun sürece yayılması halındc, olası bir depremin büyük felaketlere yol açabileceği uyansında bulundu. Prof. Dr. Uluğ, var olan enerjinin bilimsel yöntemlerle harekete geçirilmesi gerektiğini ve bu tür denemenin kısa süre önce îsrail'de Lut Gölü'nde gerçekIeş.tiıilerek4.5 büyüklüğüne yakın sarsmtı yaratıldığım anımsattı. Fay zonlannın patlayıcılarla harekete geçirilmesi t yönteminin denenerek oJumlu sonuçlar alındığını kaydeden Prof. Dr. Uluğ, geçen zamanın deprem riskinı sürekli arttırdığına dikkat çekti. Uluğ, "Çınarcık'ta enerji biriktiren fay 1 yıla kadar kınlahflir. Bu da 6.5 büyüklüğünde bir depreme neden olabilir. Bu gerçekleşmezsc, biriken elastik enerji harekete geçer ve Marmara'da başta Çuıarcık, adalar, Tekirdağ Çukuru faytan peş peşe kurdarak 8 büyüJdüğiuKulaşanbir depreme neden olur. Bu dev sarannnın bırakm yılaa etkisini, sadece denizde yaratacağı 2530 metrdik dev sisnıik dalgalar (tsunami) Istanbul'u perişan eder" diye konuştu.. BoluDüzce'dc meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem sonrasında Marmara Denizi'nde beklenen olası sarsıntılann bir an önce gerçekleşmesınin gelecekte yaşanabilecek daha büyük felaketleri önleyeccği savlandı. Prof.Dr. Atilla Uluğ, Türkiye'nin ağustos depremiyle blok olarak hareket ettiğini ve batıya doğru 45 metre ötelendığıni behrterek BoluDüzce depremiyle de aynı yönde 1.5 metrelik hareketlenme olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Ulug, beklenen olast deprem sürecinin uzamasıyla riskin büyüyeceğine de dikkat çekerek şunları söyledi: "Marmara Denizi'ndeki deprem 1015 yıl beklemeyecek. Jeodinanükçiler, termodinamikçiler depremleri dünyanın soğumaya olan eğUiminden kaynaklandığmı ortaya koymuşlar,orta çekirdekteki sıcakük aruşını saptanuşlardır. Bu dünyanın deprem aktivttesini bflyttk boyutta arrnrnuştır. Nitekim, depremfcrin dfinya genettnde artbğuu görüyoruz. Marmara Denizi'nde deprem bir an önce oimâlıdır. En aznıdan var olan faylardan bir tanesi kınLsın. Bir yü sonra adalar fayı, soııra da aynı zaman kesitinde Tekirdağ baseni kınlmabdır ki, bu aşamadan sonra Marmara Dcni/i 30 veya daha fazla bir zaman dilimi için rahatiamış, deprem riskinden kurtulmuş olsun. Son Düzce depremi Marmara'yı rahatiatmadL, aksine stresi artüruV Depremi durdurmanın mümkün olmadığını, ancak ender de olsa bazı istisnalann olduğunu belirten Prof. Dr. Atilla Utuğ, dünyada bazı ülkelerin denetimli deprem yaratma örnekleri olduğunu anımsatarak Marmara Denizi'nde de bu yöntemin kullanılmasıyla faylarda binken enerjinin boşaltılabileceğini, olası depremlerin de önlenebileceğini kaydetti. Prof. Dr. Uluğ, bu konuya ılişkin şöyle konuştu: «ABD'de kimyasal abkian depolamak için petrol kıryulanndan yerin aluna yağ pompabyorlar. Bu işlem de fay zonunu yağlandınyor ve suni deprem oluşturuluyor. Gözenek basıncı artnnldığmda kayaçlann daha çabuk kınlması sağlanabiliyor. Marmara Denizi'nde boşalacak enerjinin ıızun yülar beldeyerek büyük bir doğal afet yaratmadan kontrollü biçimde açığa çıkmasını sağlamak da mümkün. Zaınanuı aleyhhnize çanşügıbilinryor." 1. Derece deprem bölgesi Tesıs sayısı Çalışan sayısı | fi ı [ 2. Derece deprem bölgesi 13. Derece deprem bölgesi 1 14. Derece deprem bölgesi 5. Derece deprem bölgesi A fet lşleri Genel Müdürlüğü toplam 38 bin tesis bulunuyor. Bu etkilediğini belirtti. / • verilerine göre Türkiye'deki illerin yalnızca 5 'inde, sanayi Bölgede bulunan yaklaşık 345 JL\. sanayi tesislerinin yüzde tesisleri zemin etütleri dikkate kuruluştan en çok KOBİ'lerin alınarak kuruldu. , , , depremden zarar gördüğünü 98 'i deprem bölgesinde 4MU!ıe rfnt v Jif Kocaeli Sanayi Odasttrerf^ belirten Doğan, 16 büyük bulunuyor. Türkiye'denüfusun yüzde 95 'i, barajların yüzde 93 'ü Sekreteri Hamdi Doğan, Türkiye kurulusun ise ağır hasar aldığım Odalar ve Borsalar Birliği 'nin kaydetti. Doğan, deprem tehlikesi altında. (TOBB) Ekonomik Forum "Kocaeli 'deki depremde Türkiye'deson Gölcük ve Düzce dergisinin son sayısına yaptığı tespitlerimize göre 1.5 milyar depremleri dışında 18941998 değerlendirmede dolar maddi hasar meydana yılları arasında 79 bin 686 kişi yaşammı yitirdi. Gölcük merkezli depremin Kocaeli gelirken 2 milyar dolarlık da üretim kaybı oldu " dedi. Deprem tehlikesi arz eden 35 ilde sanayisinin yüzde 32 sini 'Erken uyan insan için zor' ALİER Erken uyan sistemi deprem sonrasmda ilk • Bazı uyruıtılar biluımciMvkl* birlikte, gündeme getirilen konuMarmuraMa 7 üzeri büyükliiktc dppnv lar arasındaydı, özelüği ve miıı nu'yduııa grli'cıği koıııısiııula tuıiniz. uygulanabilirliği açısın• Marmara'da bundan sonra yajwlacak bidan durum nedir? BııiHel çahfmalarun gonucu, <l«'|>rcın rpdkiBarka: Erken uyan ni ortatlan kalchnııayacak. sistemi depremi saniye • Istanbul'un zemin yaınsıyla ilgili Inıgübazında önceden veren ıif dek uyıklanun »onuçlunıı hivbiri güvebir mekanızma. Marmanilir değjl. Kinkli bölgelerdeu başlanıak ra için bu 510 saniyelık üzerr nıikro zunlanıa v a '"}" I U M I yupılınalı. bir zamanı ifade eder. • 17 AğıiKto'tan mınra Düzce'dc "güçlenSistem daha çok aletten dirüV.n" hinalaruı tüıııünı yakmı 12 Kaalete iyi çalışıyor. Yanı alet, uyan vererek başka olsun dıyelım. 24 bölü 4, eşıttir 6 sabir aletı kapatıyor. Sistem bu alanda niye. Bu zaman içinde ne yapılabilır, yararlı. Bunun insanların üzerindekı bilemiyorum. tstanbul ıçm şunu çok etkisi ise kişiye görc dcğışir. mcrak ettım, cevabını hâlâ alanıadımGündoğdu: Bolu'dan katıldığım canlı yayında, Ali Kırca'yla konuşur Bızım Küçükçekmece'deki Nükleer Araştırma Merkezı'nde erken uyan ken bir artçı şok oldu. Ben 'Şu an bir artçı ş^>k oldu' dedım. Kırca, hısset cihazı(ıvmc ölçer) var. Ç'alıştı mı, çalışmadı mı? medığını söyledi. "Birazdan duyarAktar: Erken uyan sisteminin dünsm" dedim. Bir süre sonra Kırca hisyada uygulaması da oldu. Kalıfornısetti. Sonra hcsaplamışlar bcnim uyaya'da kurtarma çalışmalan sırasında rımla Kırca'nın hıssettıği an arası 24 yıkıntılar ıçıne gırnıış ınsanlara artçı saniye Aramızdaki mesafe yaklaşık sunsuıda erken uyan yapıldı, ıkı üç 200 kilometreydi. Şimdı bu venden hareketle kaba bir hesap yapalım: ls saniyede o ınsanlar çıktı ve kurtuldu 'Olusal deprem konseyi'ninkurutanbul'a en uzak kaynak hadi 50 krn Bilim adamlarından ortak mesajlar söylemler süzgeçten geçirilmeli. Konseyın işlevinı bu açıdan olumlu buluyorum. Ancak, dep»un'da yıkıkiı. Htandartlar belirlenmeU. rem gibi bilinmeyenleri * Erken uyan »İMlrmi, İHİaııİHil için 510 çok fazla olan bir konuniyelik bir uyan HÜresi drtnek. Bu dadoda bılım adamlan ve ve benzeri HÛteınlerin kapataknaMi araştırmacılar arasında için ltnl1flf|ilı^Kî|iy farklı görüşler olması do* Deprenün önoeden tahmin <«lihıu«i koğal. Ben Jeofizik Müıııısıı ^ününıüz için lartujırıalı da olsa bu hendislen Odası Başkaalaıulaki çalışnıalar gürrlürülnifli. nı'yım. Açıklama yap* Kittkli lıinalarııı İHtşııltjlıııaHi nıcvcut yamak için konseye mı başstd mevzuatla mümkün değil, yeni yasal vuracağım? düzeııleıne ya da "olağanütttü lıal" ge» Aktar: Devletin bu rekli. konuda yetkili olduğu, bilgili olduğunu düşünlacağı ve depremle ilgili gerckli görü düğü insanlan bir araya getirip bilcn açıklamalann bu konsey tarafinraz daha resmi nitelik verdiği bir dan yapılarağı belirtiliyor. Bu cümlekurul. Bilim adamlan inandıklan nin içinde ban bilgilerin dc actklaıtdü^üncelerini açıklayacaklardır. mayacağı v,i/li. Bu durum halkın bil Buna bir yasak getirilmesi zararlı gileıune hakkını engellemez mi? bir şey. Şengör Hayır, şunu engeleyecekBarka: Bu hiç kımsenın bir şey tir: Bılimde demokrasiyı engelleye söylememesi anlamına gelmiyor. cektir. Ve de çok faydalı olacaktır. Şöyle de bir yararı olacak: Eğer, Burada yapılacak şey; bir şey süzkonsey halkın genelde güvendiği geçten geçecekse konseyde yapılabilim adamlanndan kurulursa, en cak Konsey hiç katılmadığı bir göazından ortaya atılan yeni olasılık riişün de söylenmesını uygun görüp haber veya yorumlar karşısında halaçıklayabilir. kın, açıklamalanna güven duyacağı bir kuruluş bulması sağlanacak. Gündoğdu: Tahminlere dayalı SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com elinde tutanlar, bu konudaki itirazlan susturuyorlar. Çünkü onlar herkesten güçlüler. Bazı gazetelerfn maliyetinin altında satılması, haksız rekabete neden olduğu için Rekabet Yasası'na da aykın. örneğin Cumhuriyet gibi gazete satışı dışında geliri olmayan bir müessese, maliyetinin altında satış yapan gazetelerle nasıl rekabet edecek? Çünkü o gazetelehn arkasındakı patronların bu gazeteleri destekleyecek paraları var. Bu paralann çoğunu da devlet ihalelerinden elde ettikleri gelirlerle oluşturuyorlar. Eğer Türkiye'de yasalar birilerine uygulanamıyorsa bu onlann gücünden ileri geliyor. Medya sahiplerinin, ülke ekonomisinin bütün kilit noktalarına egemen olmalan, tehlikeli bir iktidar odaklaşmasını da beraberinde getiriyor. Çok korkutucu... DUSSELOORF Milliyet ve Sabah, fiyatlannı 100 bin liraya düşürdüler. Almanya yolculuğuna hazırlanırken Idare Müdürümüz Hüseyin Gürer, her zamanki eleştirici tavrıyla ıçeri girdi: "Hiçblriniz yazmıyorsunuz kardeşim. Milliyet'in gramajını aldım, sıfır kâğıt parası 8 7 bin 500 lira tutuyor. 100 bin liraya satınca, bayi paylarını düş, geriye 65 bin lira kalır. Sırf kâğıt maliyetini karşılamaz 100 bin lira." Bir gazete yalnızca kâğıttan ibaret değil. Baskı, film, fotoğraf, personel giderteri, haberleşme, bürolar, yurtdışı muhabirleri gibi yüzlerce kalem gider gerekir bir gazeteyi okuyucunun eline ulaştırabilmek için. Yani sonuçta bir gazeteyi 100 bin liraya satmaya kalkarsanız, o gazete kesinlikle zarar eder. Üstelik fiyat düşürdüğünüz için satış artar, satış arttıkça zarar da çoğalır. Bir gazete, zaranna satılabilir mi? Çünkü her gün yüz binlerce basılan bir Basmda Haksız Rekabet yayının her gün zarar etmesi, kapatılması zor bir bütçe açığına neden olur. Ancak son yıllarda bazı gazeteler, maliyetinin altında fiyatlarla satılıyorlar. Açıkçası zarar ediyorlar. Bir gazete sahibi, zarar eden bir gazeteyi çıkarabilir mi? Eskıden olsa çıkaramazdı. Çünkü 1980'lerden önce gazeteciler, yani gazete sahipleri, gelirlerini yalnızca gazetelerini satarak elde edeıierdi. Bu nedenle gazetenin kâr edip etmemesi, gazete patronu açısından hayati önemdeydi. Gazetesini satamazsa batardı. O günden bugüne ne değişti? Şimdiki gazete patronları, gazetecilik mesleği dışındakı alanlara yöneldiler. Büyük bir kısmı, zaten gazetecilikten gelmiyor. Diğer alanlarda kazandıkları paranın bir bölümünü de gazetelere, TV kanallarına, radyolara yatırmaya başladılar. Bir işadamı, biralana neden yatırım yapar? Para kazanmak için. Gazetelerin ve TV kanallarının bilançolannı bilmiyoruz. Ancak bir gazetenin 100 bin liraya satıldığı zaman zarar edeceğinı bilmek için uzman olmaya gerek yok. Bir işadamı, bir çıkarı olmayan alana yatırım yapmaz. Bu ticaretın, kapitalizmin, ekonominin mantığına aykırı. O zaman niye bu alana yatırım yapıyorlar sorusuna, makul bir cevap bulmak gerekiyor. Medya, iletişimin bu kadar yaygın olduğu bir dünyada, çok etkili bir kamuoyu oluşturma aracı. Çok parası ve büyük yatırımlan olan zenginler, medyada da güce sahip olurlarsa ülkenın kayıtsız şartsız egemeni de onlar oluyorlar. Işte böylesıne bir iktıdar merkezileşmesini engellemek amacıyla, Batı'da bir dizi önlem alındı. Avrupa ülkelerinde gazete sahiplerinin devlet ihalesinegirmelerı, bankasatınalmalan, holdingler kurmaları büyük ölçüde kanunlarla engellenır. Tersinden söylersek banka sahıbı, devletle işbiriıği yapan ışverenler, sanayiciler gazete ve TV sahibi olamazlar. Avrupa'nın her ülkesinde değışıklıkler olmakla birlikte genel yaklaşım aynı. Nedeni de çok açık; büyük tekeller medyaya da el koyup bunu bir silah olarak kullanabilirler. Aslında bizim RTÜK Yasası da Ayrupa'dan örnek alınarak yapıldı. RTÜK Yasası'na göre; herhangı bir TV ve radyonun yüzde 10'una sahip kişiler, devlet ıhalesine giremez. RTÜK Yasası hemen her gün çiğneniyor. Ancak basını ve TV'yi ••• Günümüzün "egençlik" kavramını ne kadar tanıyoruz? Bu tanımlamayı "elektronikgençlik" anlamında yapmanın zamanı geldiğini, belki de geçmekte olduğunu düşünmek için çok neden var. Günümüzün gençleri için "en çekicinesneler"\n nelerolduğuna bakınca karşımıza çıkan listede yer alanlar şöyle sıralanabilir: t , „ • T . ^ >(,>., .<;> Cep telefonu, ı • • . . . „ • ' . . . {.' • • ' Bilgisayar + Internet, "'V•.•,,..<$ Televizyon, ., * ' •.<••''. Fastfood, ' >' • , n ••( f Otomobil. Bu nesnelerin gençler tarafından "neden istendiği" de çok önemli ipuçları vermektedir. Ortak özellikleri "kişisel kullanıma açık" olan, "iatediğini istediği zaman, istediği kadar, istediği biçimde yapabilme"y\ sağlayan bu "en çekici nesneler" listesi, çağımızın güçlü "bireyselleşme" niteliğini de ortaya koymaktadır. Çocuklar ve gençler için çok önemli olan bu "bireyselleşme" oigusu, onlann anne ve babaları için büyük önem taşıyan "sosyalleşme" olgusuyla çatışan bir nitelik taşımaktadır. Dikkat edilecek olursa, yukarıdaki liste sadece gençler için değil, günümüz çocukları için de "çok istenen nesneler" listesidir. 36 yaş çocukları da en çok cep telefonlanyla oynamaktan, bilgisayann başına geçmekten, televizyon izlemekten hoşlanmakta, otomobillerden heyecan duymaktadır. Bütün bunlar bize kıvanç da verebilir, bizi kaygıya da sürükleyebilir. Bir yandan "ne güzel, gençlerimiz bilgi çağının insanı oluyorlar" diye sevinebiliriz, bir yandan da "böyle ekranların karşısında geçen saatlerne etki yapar acaba?" diye kaygı da duyabiliriz. Bunlann hangisi doğrudur? Daha önemlisi, bu durumu değiştirmek istesek yapabileceğimiz bir şey olur mu?" Durumu bugünden görebilmek, araştırmak, incelemek, yorumlamak gelecek on yıllar için çok önemlidir. Anneler, babalar, eğitimciler, ruhbilimciler, toplumbilimciler, üreticiler, politikacılar, şimdiden "bugünün ve yannın çocuklannı ve gençlerini" tanımak zorundadırlar. önemli nokta, bugüne kadar yapılan araştırmalann, geçerli kuramların, doğru kabul edilen ilkelerin artık geçerli olmayabileceği, hepsinin yeniden gözden geçirilmesinin zorunlu olduğudur. Konu, "gençleri beğenip beğenmemek" değildir. Toplumlar gençlerini beğenemezler, çünkü onlar eski kuşaklardan farklıdır. Hedefleri, değerleri ve davranışları farklı olduğu için de tarih boyunca hiçbir toplumda eski kuşaklar kendi gençlerini beğenmemiştir. "Gençlerin kendilerini beğenip beğenmedikleri" de ayrı bir konudur. Genç insanlar da hem kendilerini savunur hem de kendilerini beğenmeyebilir. Bu konuda önemli olan, "gençlerdeki nitel değişmeler"dir. Bunları görebilmek, anlayabilmek, gençlerle nasıl iletişim kurulacağını kavrayabilmek önemlidir. ( ( uU(.r" Dikkat edilecek olursa, weri ç f kıci nesneler Jiştesinin ortak özellıklerinin bşşih'dâ' "kişişej ^yljarı'ım özelliği" gelmektedir. Bu akım "walkman"\e başlamıştır; o da kişisel kullanım özelliklidır. Kulağatakılan kulaklıkla kişinin istediği müziği dinlemesini olanaklı kılmış, toplum içinden, başkalarından soyutlamıştır. "Kişisel kullanım özelliği", kişiyi "ben ve ötekiler" diye bir ayrım yapmaya yöneltir. Burada oluşan, birey olmaktan çok bencilleşmedir. "Ben ve ötekiler" aynmı, ikinci adım olarak "her şey benim için "i getirir. Bu durum bireye özgürleşme sağlarken aynı zamanda da "yalnızlaşma")/\ kaçınılmaz kılar. Yalnızlaşan bencillik, katlanılmaz sıkıntılann da kaynağı olur. Bu sıkıntıyı azaltmak için gene klavyeveekranlabirçarebulunur: "Chatyapmak". Dokunmadan, görmeden, inanmadan, güvenmeden başkalarıyla konuşulur, konuşulur... Bu konuşmalardan büyük bir bölümü öylece kalacak, bir bölümünden ise tanışmalar, arkadaşlıklar, dostluklar doğacaktır. "Kişisel kullanım özelliği" kendi başına iyi ya da kötü değildir, nasıl kullanıldığına, ne için kullanıldığına bağlı olarak olumlu ya da olumsuz sonuçlar verecektir. Ama bu özellik artık vardır. Kişiliklerin "bencilleşmesi", "kişisel kullanım özelliği"n\n ön plana çıkması ikı önemli yetimizln gelişmemesine yol açacaktır: Empati kurma yetisinde gerileme ve sosyalleşmede eksilme. Empati kurma: Kendimizi başkasının yerine koyarak duyabilme, düşünebilme yetisidir. Sosyalleşme: Başkalarıyla birlikte olabilme, onları kabul edebilme, onlarla ortak yaşayabilme, onlaıia ortak çalışabilme, onlardan rahatsız olmadan ve onları rahatsız etmeden ortaklık kurabilme. Günümüzün çocuklarına ve gençlerine tam bir gelişme sağlayabilmek için insan gelişiminin her yönünü dikkate almamız zorunludur. Böylece, "bireyselgelişme"n\r\ yanında "sosyalgelişmeyi" de sağlayabilmemiz gerekir. Sosyal gelişmenin önündeki asıl engel "teknolojideki gelişmeler" değil, günümüzün "rekabetortem;"dır. Sadece rekabet değil, "yıkıcı rekabet ortamı", insanlardaki sosyal gelişmeyi bir anlamda dinamitlemekte, insanların gelişmesi için zorunlu olan sosyal ortamı bozmaktadır. Teknolojik gelişme bu yıkıcı rekabet ortamını hızlandırarak kendine özgü etkiler yapmaktadır. Günümüzün hedefleri, değerleri ve davranışları da elbette egemen yaşam ideolojisi tarafından belirienmektedir. Eğer bir insan "bencillik" \/e "kişisel kullanım" önceliğini kazanmış, buna karşın "empati kurma becerisi" kazanamamış, "sosyalleşme eksikliği içinde" kalmışsa nasıl yaşayacaktır? Bu konuyu da haftaya görelım. ,•. .., em.erdalatarccumhuriyet.com.tr. •••'•">' Faks:0212 513 90 98 ••• 1998/254 "" Davacı Enver Keyecı vekili tarafından, davalılar Ergin Erdeniz ve Celal Karaman aleyhıne açılan tazminat davasında; Davalılardan Celal Karaman'a dava dilekçesi ve duruşma günü teblığ edilememış olup tüm araştırmalara rağmen tebligata yarar açık adresı de tespıt edilemedığinden, bu davalıya duruşma günunün ılanen tebliğıne karar verilmış olup, duruşma günü olan 21.4.2000 günü saat 9.30'da davalı Celal Karaman'ın hazır bulunmadığı veya bir vekil tarafından tenısıl edıhnediğı takdırde tahkikat ve yargılamaya yokluğunda devam edileccgi ve karar venleceği hususu ıhtarolunur. 2.12.1999. Basın: 64376 BANDIRMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle