09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA A* '•* CUMHURİYET 27 MART 2000 PAZARTESİ 2 1 * ğ j | |i , <•<•• A î \JlucA.l. AVf A lu£\M\ P ATT?T^âfYRITCT I7U JL I J L F JlLiJ>»^.LilliJl. olay.gorus(« cumhuriyet.cor Gerçek Bİr Devlet Adamı: Rauf Denktaş DOÇ. Dr. HÜner TUNCER A tılım Üni. Uluslarması tliş. Böl. Baş. bıre yenidenjeşcrtti; Kıbns'ı ve ünya devletleri acaba Kıbns'ıyeni bir statü içinde görmeye hazır mıV Özellikle büyük güçler, Kıbns'ta, acaba Kıbns'ıolayeHelen uygarlığının mirasçıları ni birstatü içinde rak gördükleri Yunanlıların çıkarlahazır mıV rı doğrultusunda görmeye olmayan bir çöbüyük züm yolunu kabulÖzellikle etmeye hazır mı? KÜçler, Kıbns'ta, Uluslararası politikayı büyük ölçüde yönlendıren devletler, kendi kültür ve dinlerinden olan Yunanlılann mı, yoksa tarih boyunca haksız bir biçimde 'barbar' olarak nitelendirdikleri Müslüman Türklerin mi yanında yeralacak? Kıbns sorununun çözümü, bu sorulara verilecek dürüst yanıtlarda yatmıyor mu? 3 Mart günü Girne'de yer alan, ' Kıbns sorunıı na yeni bir çözüm yolu: Konfedentsyon' başlıklı uluslararası toplantıda, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'ı dinleme onuruna eriş.tim. Tüm yaşamı boyunca, ülkesınin çıkarlannı kendi kişisel çıkarlarının önüne koymuş olan, dürüst; ülkesi ve halkıyla onur duyan, saygıdeğer, hoşgörülü, tarafsız bir devlet adamını ve güçlü bir hatibi dinleme onurunu ve sevincini duyumsadım yüreğimde. Çok uzun bir süreden beri hissetmemiş olduğum bu duygu, içimde solmaya başlayan yaşam sevincini birden CüMHURİYETTEN OKURLARA ORHAN EBİNÇ D Kıbrıs ve Türkünü ülkeme vc kendime gıcını gelişimini, özetle, sizlere daha yakın duyumsamama neden aktarmayaçalışacağım. "Kıbnssooldu. çözüm yolu aramaya başlarununa Şimdi bu büyük devlet adamının madan önce, sorunun doğru teşhisiağzından Kıbrıs sorununun başlanni yapmak gerekir. 1878 Berlin Antlaşması'vla, Osmanlf nın hiikümranlığı altında bulunan Kıbns Adası'nı işgal hakkı Ingütere'yetaıunmıstı. 1960 yılında Kıbnsh Rumlar, Yunanistan'la birieşmek için savaştılar. Kıbnsh Türkler olarak bi/Jer, Kıbns'ın Yiınanistan'la birleşmesine karşıydık. 1955'ten 1958'ekadar,Türkiye'nin bilc bizim yanımı/da olmadığı bir zamanda, bi/ler kendimizi savunduk. BUİndigi gibi, Ada'daki ild topluluğun ortaklıgını temel alan bir cumhuriyet, 1960'ta kuruldu Zürih Anlaşmalanyla. 'Enosis' ile'taksım' yasadışı olarak kabul edilmiş ve Türkler ile Rumlara siyasal açıdan eşit ortaklar starüsü tamnmışa. Biz, 1960 Anlaşmalan'nı, Kıbnsh Türkkr ile Kıbnsh Rumlar arasında dengeyi sağlayan anlaşmalar olarak kabul ettik. Ancak 1960 Anayasasf nıngetirdiği düzen Makarios tarafindan ihlal edilmiş ve Anayasa Mahkeme si kararlanna yine Makarios tarafından kasıtlı olarak uyulmamıştı. Işte bu yüzden, ild topluluk arasında hıızursuzluklar başladı. Ortaklık üzerine kurulu cumhuriyet, 1963 saldınlan ile Makarios tarafindan ortadan kaldınlmıştL Peki, neden bundan örürii Makarios cezalandınlmadı? Niçin Kıbnsh I'ürkler yalnız bırakıldılar? Niçin dünya, Kıbns gerçeğine gözlerini kapamayı yeğledi? Neden insan haklan B » tılılarca tek yanlı olarak degeıiendirildi? Sonınu teşhis etmeden önce, onu çözmeye çalışmak olanaksı/dır. Kıbnsh Rumlar, Kıbns'uı yasal hükümcti gibi davranmayı sürdürmekteler. Türkler ise, topraklannı ve egemenliklerini korumaya kararlıdır. Kıbnsh Rumlar, 1963'teki pozisyonlannda bir adım dahi gerilemcmiştir. Onlar, Kıbnsh Türkleri daima bir azınlık olarak görmek istemiştir. Tam bağunsızhklannı sağlamak yoluyla, garantilerden kurtulmak istcmişlcrdir. Bizler ise hiçhir zaman Makarios'un isteklerine boyun eğmedik. Bizim bakış açımız açık seçiktir: 1974 öncesindeki günlerc dönüş asla söz konusu olamaz. Ada'da, iki ayn devletin varlıgını benimseyen bir sistem oluşturulmalıdıı. BM Genel Sekreteri Kıbns Temsikisi Hugo Gobi, bu çerçevede, 'Kıbnsh Rumlara bir miktar toprak verilcrek, bunun karşılığında, Türklerin egemenlik haklan korunmalıdır' diyor. Biz ise sınır ayaıiaması, diyoruz. ABD Başkanı Clinton da, Kıbns'ın iki sahibi olduğunu, Kıbnsh Türklere azınlık statüsünün tanınamayacağmı, Kıbnsh Türkler ile Kıbnsh Rumlann siyasal açıdan eşit ortaklan oluşturduğunu vc hcr iki halkuı da, Kıbns'ın egemenliğinde hakkı olduğunu ileri sürmüştür. Biz, Tttrkiye'nin yardımı sayesinde tümüyle yokolmaktan kurtuİduk. Kendi cumhuriyedmizi kurduk. Bizler, haklanmızın, egemenliğimizin ve siyasal eşitliğimizin dünya devletleri tarafindan kabul edilmesini isriyoruz. Dünyanın, Kıbns'ta tck bir yasal hükümet olmadığını, iki eşit ortağın bulunduğunu, Rum tarafinın bizi temsil etmediğini kabul etmesini istiyoruz. Biz, Kıbns'ta özgürlüğümüz için savaşım vermekteyiz. Burası, Rumlann olduğu kadar, bizim de vatanımızdır. Bizler, haksızlıklara boyun egemeyiz. Kimsenin bizi sömürgeleştirmeye hakkı yoktur. Biz, federal bir çözüm için ugraştık; bu, ikibölgeli ve ikttoplumlu bir federasyon olacaktı. Ben bu konuda Makarios ile anlaşmıştım. Kıprıyanu da, 11 yü boyunca benimle aynı görüşteymi; gibi davnuuu. Ancak, sonradan hiçbir zaman federasyona inanmadığını açıkladı. Milli hedeflerinln Kıbns hükümeti' unvanuıasahipçıkmak ol duğunu ve bundan ödün verilemeyeceğini bildirmişti. Klerides, kendi açısından çok daha Kirçckçidir. Bizim, Kıbns Rum V ömtinıi'nin AB'ye üyeliğini kabul etmemi? durumunda, bizimle ancak konuşabileceğini açıkça söylemiştir. Kıbnsh Rumlann AB'ye üye olmasıvla birlikte, Ada'da Helcııi/.ınin /afer ka/anmış olacağı ve garanti sisteminin çökecegi göriişünü savunmuştur. Biz ise, BM Cenel Sekreteri'nin de göriişü doğrultusunda, önce u/.laşalım, sonra AB üyeliğine bakarı/, diyoruz. Klerides şunu söylemektedir:*Tüm dünya beni Kıbns'ın hükümeti olarak tanımaktadır. Bu durumda, bcnim başka bir şey söylememı mı bekliyorsunuz?' Adadald iki ayn devletin variığuun Kıbns'abanşgetirdiğini kimseyadsıyamaz. Bundan böylc artık toplumlararası görüşmelerin yerini iki devlet arasında ki görüşmeler alacakdr. Rum tarafı ve dünyanın tutumunu değJştirmcsi ve gcrçekleri artık görmesi gerekir. Koııfederasyon tek çözüm yoludur. Konfederasyon yolunu benunsemekle, Kıbnsh Türkler riskli bir uzlaşıyı kabul etmektedirier." Sayın Denktaş'ın bu nefes kesicı konuşmasının ardından, Kıbrıs davasını bir Kıbrıslı Türk gibi beııimseyeceğime ve bu davay ı gerçek boyutlanyla dünyaya tanıtmaya çalışacağıma kendi kendime sö? verdım. TÜPRAŞ Çalışanları Suça Teşvik Ediliyor... özelleştırmefuryasında POAŞ'ın yarıdan birfazlasını yarı fiyatına satan özelleştırme Idaresı Başkanlığı, pıyasaya bu kez de TÜPRAŞ'ın yüzde 15'lni sürdü. Planlanan işlemin niteliği "özelleştırme" olarak sunuluyor, ama yapılmakta olan iş, hisse senetlerinin "halka sunumu". Yani kuruluşun yönetimi yine siyasal ıktıdarın iki dudağı arasında olacak. Paralar da bütçeye gelir kaydedilecek. Ecevit hükümetinin petrol dalındaki satış tercihleri insanı kuşkulandırıyor. Hammadde işleme gibi biryükümlülüğü olmayan POAŞ'ta tercih edilen yöntem, doğrudan büyük sermayeye para kazandırmaya yönelik. Akaryakıtı alıp pazarlayacaksın. Komisyonunu alıp keyifine bakacaksın. Ama işin içinde risk olunca, özelleştirmenin rotası değişiyor. Küçük tasarruf sahiplerine dönülüp, "Gelin bakalım" deniliyor, "sizi zengin edelim." Söylenenler böyle, ama pek çok nedenden kaynaklanabilecek bir ham petrol krizinde, TÜPRAŞ'ın üretimi düşerse ne olacağı belli değil. Denebılir kı "TÜPRAŞ 'ın değerı çok yüksek olduğundan, bizdeki para babalannın paralan yetmez. Onun için parça parça halka arz ediyoruz." O zaman da akla şu gelir: "Mademki bizim sanayıciler gerektıği kadar dış kredl bulamayacaklardı, ne demeye anayasayı bile değiştirip uluslararası tahkimi kabul ettiniz. Türkiye'nin adli egemenlik haklan o kadar ucuz muydu?" Bu yazıyı "TÜPRAŞ özelleştirilsin " görüşünü savunmak için yazmadım. Ülke savunması açısından yaşamsal değer taşıyan TÜPRAŞ'ın da diğer kamu kuruluşları gıbı elden çıkarılmasının yanlışlığını göz ardı etmiyorum. özelleştirme Idaresi Başkanlığı'nın, kaymak kâğıda bastırdığı broşür, birkaç yönden önem taşıyor. llkı, Atatürk'ün 18 Şubat 1923 günü Izmir Iktisat Kongresı'nın açılışında yaptığı konuşmadan alınan üç cümle. Sonda yer alan "Tarih, milletimiz için böyle bir devrı de yazacaktır" cümlesi, sanki TÜPRAŞ'ın satışı için söylenmiş olarak sunuluyor. llk sayfadakı "özelleştirme Programının Amaçları" bölümünde de "devlet bütçesindeki KİT finansman yükünün azaltılması" gerekçesi yer alıyor. Sayfaları çevırınce görüyorsunuz ki TÜPRAŞ, Türkiye'nin en fazla kâr eden KlT'i. Başka bir açıdan bakarsak butçeye yük değil, azımsanmayacak bir gelir sağlıyor. ödedigi kurumlar vergisi de cabası. Sonra sıra, TÜPRAŞ çalısanlarının suça teşvik edıldiği sayfalara geliyor. "ön talebin kolaylıklan" • Arkası Sayfa 6, Sü. t 'de oerincUı cumhuriyet.Com.tr '' Siyasal yaşamında ve kişisel yeğlemelerinde Çetin Altan değişik yönlere yelken açmışsa da Türk yazını ve siyasasında önemli bir yer edindiği söylenebilir. Bulunduğu an'a ters düşmek pahasına ileri sürdüğü düşünceleri ile toplumda kabul gören yazarlardan birisidir. Her tiyatro izleyişimde O'nun şu sözleri usuma gelir; "Tiyatro gerçektir, gerçek yaşamın sergilenmesidir. Oysa yaşam, insanların rol kestiği bir alandır. Bizler yaşamda, öteki insanlara karşı, kendimize biçilen rolü oynarız. Ancak eve geldiğimizde tiyatro biter ve gerçek başlar. Gündelik yaşamda emri altındakilere buyruklaryağdıran etkili ve yetkili kişi akşam evine geldiğinde eşinin kendisine söylediği sözler gerçektir, rol değildir. Tiyatro işte bu gerçekliği sergiler ve bu nedenle tiyatro izleyen kişı gerçeği şeyreder." Ülkemizde bu gerçekliği izleten, resmı ve özel tıyatrolarda emek veren sanatçıların yara AR4DABÎR REMZÎ DEMtR Suşehri Cumhuriyet Savcısı Hyatro, Gerçeğin Kendisidir tıcılık, örgütlenme, ekonomik ve yönetsel kısıtlılıklar altındaki özverili çalışmaları bizleri umutlandırmaktadır. Muhsin Ertuğrurdan Genco Erkal'a, Bedia Muvahhitten YıldızKenter'e kadar tüm ünlüünsüz, yaşlıgenç, yerelulusalevrensel ayırımı yapmaksızın, bütün tiyatro sanatçılarının zorlukları, tüm toplumu gerçeklerin sergilenmesi yönünde örselemektedir. llk görev yerimiz olan Erzurum ilinın küçük ve şirin ilçesi Şenkaya'da Ulusal Güç önderlerınden Hüseyin Köycü'nün ora insanına tiyatroyu tanıtması ve yöre halkına tiyatroyu sevdirmesi, bundan elli yıl öncesine dayanır. İki yüz küsur yıl önceki Aydınlanma Devrimi'nin ve O'nun Atatürk devrimleriyle ülkemize yerleşmesi, büyük atılımların yapılması, turnelere çıkan tiyatro topluluklarının da katkısıyla bu aşamaya gelmiştir. Buzlar Çözülmeden, Paydos gibi oyunlarında yeni insanla, tutucu insan arasındaki savaşımı sergileyen Cevat Fehmi Başkut, değerli çalışma arkadaşım llçe Emniyet Müdürü Ibrahim Çoban'ın sevgili kızı Burcu'nun başrol oyunculuğunu canlandırdığı ve okul müsameresi olmasına karşın ınsanları, kadının toplumdaki yerini bir kez daha düşünmeye sürükle yen Güngör Dilmen'in "Kurban" adlı oyunu, "Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yapanm" adlı oyunu ile laik ve çağdaş eğitimin önemını, kurnaz ile saf insanların acımasız çelişkısini sergileyen, iyi, dürüst ve çalışkan insanı gün ışığındakı binalar gibi ortahk yere seren bir Haldun Taner, Cumhuriyet devrimlerinin ve kazanımlarının yerieşmesinde az mı rol oynamıştır... En son ızlediğim tiyatro oyunu olan Sayın Abdullah Şahin'in 1990'h yılları eleştirel bir gözle anlatan ve 28 Şubat kararlarının yerindeliğini kanıtlayan "Adam Arıyorum Adam" adlı oyununda, insanların sonul (final) sahnesinde ayağa fırlaması bir duygu patlamasına yol açmıştır. Çünkü tiyatro gerçeğin ta kendısiydi. Tüm zorluklara karşın ayakta kalarak aydınlanma ve çağdaş uygarlık düzeyini aşma ülküsü içinde bulunan Devlet Tıyatrolan'nda, Şehir Tiyatroları'nda özel tiyatrolarda çalışan oyuncu, yönetmen, yazar, ışıkçı ve öbür emekçilerın Düıiya Tiyatrolar Günü kutlu olsun. ,, • TOPRAK FACTORING ANONİM ŞİRKETİ 31 ARALIK 1999 VE 1998 TARİHLERİ İTİBARİYLE DÜZENLENEN MALİ TABLOLAR VE DENETÇİ RAPORU K lApOUMG rAf.*IO«NG « «Ş S Of OtHtl Nf I KUIUt K A UJNUAOU topoVrnmd KırolomoTs I J M M S I I T I l a p ^ t ^ U A S oW l 676 0M Tl l g W Koft* Swayl 3 /üiiljJS | 1 IİMOOM.»»' ' 7 Y» MnrMlf» a vi* r oiton n DUEAN VACUKIAII A U ı v n VCHMI TtMtı > ÎÎ5?:I 131341 31 Aratk l99VkV«ı.feİMr7k 100ÛOU 11 I 1 İ W »» "*• «n*«^V« " V > "I" *** ttm Hti »•3 Cttrsft >IACA«I« W < I I AmAN Mmı«»CAnAi AKUUI î UUH Vn£fl"İCiodı JODOOO İOÛOOO »»1 11*24 4 60] USO HM 1 3 OtmSm AS 1000MC 4«X)000 01 «46 1000 1MJ00 123000 M « M M M M n a t m f ayınna fbmnkı\,faunlonla<• <M« M A O M U OIAIAK UYUâANAN MUHASEM KXıTlKAl>«NOA ONOld DÖNFMUK G Ö « YAfUN YoMİMCMnARld» ViGtlF$«KETU«U0WNAlACAtIO«ClUJKSIIdM 7/ BTfeMOH Vt lAÛU OtTAUHjUMM eiDf İDUH BfÛflSÜ HÜÜ Sl«T1Hİ H UVGUANAN MUHAJtM kKHIH V( OtâaUMf r O M l M B ) ITl w 9^V}O34,W I İ J İ 3 91 IH.M Sl İ 4 3 1741 10M "*•"' . » I J S M U ^ . D^. Al«*,, îîîi :ter ı H pt. IMUK Vf M Û O U M TÛNTlMUlt DlM« t « D b H MS o n u okkfr gıtİK» «ıfb» Munam «<f(W «pı bfa^o aW « ( * » « * «* 11*4 f«w 14'MUtinScjjf lAnnnFiuRV JJ«J»|74 "32» 1420» Mlfcılı lıı 6KM 1711701 W . . I O B I » YCHOB 0 ^ H * W W I ^ı1^X İÜMII7 ™ * W * t UD)rîP şıVP^r YtfrlMyi « D .ıi.ıjj n lrf|LJJ| ^loıuj. bw|y adui WgpİMwo mııdpıjiuj»
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle