Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 ^ŞUBAT 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DİZt
Erbakanda
peytingci oldu
• ANKARA(ANKA)-
Kapatüan RP'nin Genel
Başkanı Necmettin
Erbakan, ilginç bir
uygulama başlatarak
konusmacı olarak davet
edıldıği toplantılara katılma
koşulunu bır tür reyting
anlamına gelecek dinleyici
olarak kaç kişinin
geleceğine bagladı.
Erbakan, konuşmacı olması
istemiyle yapılan tûm
davetler için, konunun ne
olacagı ve kimkrin
kaülacağı yerine kaç
kişiııin katılıp kendisini
dinleyeceğini sordu. 30,40,
hatta 100 dinleyicinin
katılacağının bildirildiği
tüm davetler Erbakan
tarafindan anında geri
çevrildi.
Damştay
üyefflderine
seçim
• ANKARA(AA)-
Danıştay'da boş bulunan 3
üyelik için yapılan
seçimlere ih'şkin karar
Resmi Gazete'nin dünkü
sayısında yayımlandı.
Hâkimler ve Savcdar
Yüksek Kurulu, 17
Ocak'ta yaptıği toplanüda,
Damştay üyelıklenne
Danıştay Savcısı Sinan
Yörükoğlu, Damştay
Kıdemli Tetkik Hâkımi
Mehmet Rıza Ünlüçay ve
Trabzon Bölge Idare
Mahkemesi Başkanı
Kenan Atasoy'u seçmişti.
ştatiısıı
• ( ) - Törk-
lş*ert>ağlı Belediye-îş
Sendikası, son yıllarda tûm
belediyelerde "geçici işçi"
çalıştırmamn yaygınlık
kazandığım belırterek,
belediyelerde çalışan
toplam işçüerin yüzde
45'inin sürekli, yüzde
55'ininise geçici işçi
statüsünde bulunduğunu
bildirdi. Belediye-lş
Sendikası tarafından
yapılan arastırmada, geçici
işçi çalıştırmanın özellikle
nûfus yoğunluğu fazla
olan belediyeler tarafından
uygulandığına dikkat
çekiierek, bu istihdam
tûrünûn belediyelerin yerel
iş olanaklanm genışlettiğı
kaydedildi. Araşnrmada,
belediyelerde geçici işçi
çalıştırmanın sendikal
örgütlenmenin alanım
daralttığı da belirtildi.
Yargıtay'ın
temposu• ANKARA(AA)-
Yargıtay, geçen yıl 373 bin
819 dosyayı karara
bağladı. Yargıtay
Başkanlar Kurulu'nun
geçen yıla üişkin
değerlendirme karan
Resmi Gazete'de
yayımlandı. Yargıtay'ın
toplam 11 ceza dairesine
geçen yıl 1998'den devirle
birlikte 139 bin 50 dosya
geldi ve bunlardan 125 bin
809'u karara bağlandı.
Yüksek Mahkeme'nin 21
hukuk dairesine ise
1998'den devirle birlikte
toplam 261 bin 716 dosya
intikal etti ve bunlardan
248 bin 10 dosyanın
temyiz incelemesi
sonuçlandırıldı. Yargıtay
Cumhuriyet
Başsavcılığı'nda ise bu yıl
incelenecek dosya sayısı
şu ana kadar 101 bin 85
olarak açıklandı.
yasakJANKARA(ANKA)-
Sağlık Bakanlığı, Sağlık
Hizmetleri Genel
Müdürlüğü'ne bağlı
birimlerinin kapılanna
astığı duyurularla iş takibi
yapılmasını yasakladı.
Sağlık Bakanlığı'nda
yapılan iş takiplerinden
kendisinin de rahatsız
olduğunu dile getiren
Sağlık Bakam Osman
Dunnuş, bunun önüne
geçmek için kapılara
duyunı asılmasının genel
müdürlenn flkri olduğunu
söyledi.
Yedi çocuk annesi Mercan Hanım, evliliğini kurtarmak için her şeye hazırdı
Kumaya bilerazı olduA.aı.aradeniz'in güzel bir beldesinden gelmiş
Mercan Hanım. Mavi gözlü, sanşın, uzun boylu,
yedi çocuk annesi. Otuz beş yıllık evliliğinde
kocasının sayısız gönül maceralanna göz
yummuş. Ama altmışına gelen adam on dokuz
yaşında Faslı bir kadına âşık olunca her şey altüst
olmaya başlamış. Boşanmaya karşı koyunca
yedıği dayaklar, ne pahasına olursa olsun
evliliğini kurtarma düşüncesi kumaya bile razı
etmiş onu. Ama Faslı kızdan bir çocuğu da olan
kocasının kendisini boşamasına engel olamamış.
ç yıl evli kalmak oturma müsaadesinin
devamı için yeterli. Üç yıl nasıl olsa geçer...
Şu Mercan Hanım engel olmasa... Mercan
Hanım da bir avukat tutuyor. îki avukat arasında
yazışmalar, müvekkilleri suçlamalar başlıyor.
Yetişkin çocuklar arada. Baba kendi gerekçelerini,
anne kendi gerekçelerini anlatarak çocuklan
taraf olmaya zorluyor. Onlar da zaman zaman
babadan, zaman zaman anneden yana oluyor.
Mercan Hanım, eşinden, genç kajünı ve
çocuğunu eve getirmesini istiyor " ^ -
M.
KUMA
A
lmanya'da yaşayan akh baliğ
herkes, bu ülkenin sosyal bir
devlet olduğunu, çalışanlann
ödediği vergilerden kendile-
rine aynlan yaşam parası ile
sırnnın asla yere gehneyeceğini, başıru so-
kacak bir çaü, tenceresinde kaynatacağı bir
aşı olacağmı bilir.
Yıllar içinde kırsal bölgelerden gelen ka-
dmlar da bunu öğrendi. Evlihklerini şiddet
ortamında sürdürmek yerine sırtını devlet
babaya dayayarak özgüıiüğünü seçenlerin
sayısı her geçen gün arnyor. Ama şıddetı,
aldatıhnayı, hatta kumayı büe kabul ede-
rek kırk yılhk evüliklerini her ne pahasına
olursa olsun sürdürmek isteyenler de az
değil.
Işte bizim Mercan Hamm da bunlardan
biri.
Karadeniz'in güzel bir beldesinden gel-
miş. Tipik Anadolu kadını kavramuıa inat,
mavi gözlü, sanşın, uzun boylu, kırk beşin-
de, yedi çocuk annesi. En küçüğü yirmi
yaşmda olan yedi çocuğun hepsi Tann'nın
bir lütfu, annelenne benzemış. Dört erkek,
Herkül fihnmı çevıren artıstle yanşacak
kadar yakışıklı. Baba ise ancak Mercan
Hamm'ın omuzuna gehyor. Aklı da boyu
gibikısırkalmış.
Ama o bir erkek!
• ^ Otuz beş yıl son-
gozlenrun ra neredeyse alt-
beyazlan mışma yakmken
ağlamaktan on dokuz yaşın-
kızarmış, ona da Fash bir kadı-
yardım eli na Mc oluyor ve
uzatacak her Mercan Hanım'ı
kapiyı çalıyor. boşamak istiyor.
Benzeri vakalan Mercan
H a m m
'
bunu, kocasının
araştmyor. gehpgeçıasayı-
, Kendisıonay L maceraların-
• vermezse dan biri sanıp her
aynlamayacağma zaman yapüğı
inanıyor... gibi kayıtsız kal-
• Yine de maya çahşıyor
kuşkusuna engel Ama adam
olamıyor... İşin "ddi. «Bu iş btt-
hukuk yönünün £" «Jeyıp «Ç k «
eerceeini
b o
' ^ ^
A^f v tekrarhyor. Mer-
oğrenecek. c a n Hanun dira-
yetli, yedi çocuk büyüttüm, findık bahçe-
leri alman için okul tuvaletleri temizledim,
nikâhımı asla vermem diyor. Kendi söyle-
yip kendi dinliyor. Bir gün avukattan ge-
len bir tebligat ile işin ciddiyetini kavnyor.
Mavi gözlerinin beyazlan ağlamaktan kı-
zarmış, ona yardun eli uzatacak her kapı-
yı çalıyor. Benzeri vakalan araşhnyor
Kendisi onay vermezse aynlamayacağına
inamyor... Yine de kuşkusuna engel olamı-
yor... İşin hukuk yönünün gerçeğini öğre-
necek.
Paralar kumarda gitmiş
Sonunda bilgi ahnak üzere doğru bir ad-
res buluyor. Başma gelem anlatırken takıl-
mış plak gibi hep yedi çocuğu öne sürüyor.
Otuz beş yd içinde boylannca çocuklan
büyüttüler. Sonra elâlem ne der? Ağlama
krizlerini biraz aşmca konunun başka bo-
yutlanna da değiniyor. Birlikte edindikle-
ri malvarhklan kocasının üzerine. O sıra-
da adam, Mercan Hanım'ın aklmdan ge-
çenleri okumuş gibi birkaç günlüğüne
memlekete gidip findık bahçelerini bu" ak-
rabasuıa satıveriyor Mahkemenin, Mer-
can Hanım'a pay ayırmasını önlemek için
de, inanılması kadar ispatı da güç bir ya-
lanla dönüyor. Paralan kumarda kaybet-
miş! Böylece Mercan Hanım'ın yülarca
tuvalet temızleyerek, dişinden nmağından
aymp biriktirerek eşine teslim ettiği paray-
la edinilen malvarhğının karşılığı sözde
kumarda eriyip gidiyor. Yedi çocuk anne-
si Mercan Hamm'ın gelecek güvencesi kal-
kayor.
Üstüne üstlük adam işini de terk ediyor.
Böylece nafaka vennesi de söz konusu de-
ğil arnk. Mercan Hanım'ı yıldınp boşan-
maya razı etmek için on dokuz yaşındaki
kadmdan bir çocuk yapmayı da ihmal et-
miyor. Mercan Hamm'a kalsa, çocuğu ev-
lat edinmeye razı. Ama kocasının planlan
başka. Adam genç kadına evlenme sözü
vermiş. Genç kadın ıçın, aralanndakı yaş
ve kültür farkı önemlı değil. O, Alman-
ya'da kalmanın yollanm anyor. Mercan'm
kocası ile evlenince oturma müsaadesi ala-
cak!
Oç yıl evli kalmak oturmamüsaadesinin
devamı için yeterli. Üç yıl nasıl olsa geçer...
Şu Mercan Hamm engel olmasa... Mercan
Hamm da bır avukat tutuyor. tki avukat
arasında yazışmalar, müvekkilleri suçla-
malar başlıyor. Yetişkin çocuklar arada.
Baba kendi gerekçelerini, anne kendi ge-
rekçelerini anlatarak çocuklan taraf olma-
ya zorluyor. Onlar da zaman zaman baba-
dan, zaman zaman anneden yana oluyor.
Mercan Hanım, eşınden, genç kadını ve
çocuğunu eve getırmesıni istiyor.
Adamın ıstedıği bir göz, Tann veriyor ı-
Mercan Hanım'ın yorgun vücudu eşinin
acımasız darbelen sonucu yığıhp kalıyor
Ama o dirayetli; el yarası geçer, dil yarası
geçmez deyıp umut etmeye devam ediyor.
Umudu pek çabuk hüsrana dönüyor. Evsiz
barksız genç kadın bir de parasız kalınca
yerini bildinyor. Adam hemen bir oda tu-
tarak büyük aşkına koşuyor. Mercan Ha-
mm kızgın. Bu adamı süründürmek boynu-
nun borcu artık. Başlıyor kocasmı takip et-
meye. Gızlice çalışhğmı tespit edip bunu
çalışma dairesine bildiriyor. O gün birbaş-
ka neşe var üzerinde. Bir Karadeniz türkü-
sü mınldanarak çocuklara belki de hayatı-
nın en lezzetlı hamsili pilavmı yapıyor Ço-
cuklardan, çalışma dairesinin kocasunn
gırtlağına çöküp haksız aldığı paramn bır
kısmını gen ıstedığmı duyunca sevmçten
ayaklan yerden kesılıyor.
Dur sen, sana daha neler yapacağun di-
ki göz. Bu istek kabul göriiyor. Mercan Ha-
nım bağnna taş basarak yatak odasındaki
yerini genç halefıne buakıyor. Akşam olup
evde el ayak çekiluıce kulağı otuz beş yıl-
lık yatak odasında, tek bir ses kaçırmadan
sabaha kadar kanlı gözyaşlan dökerek
oturma odasmm koltuğunda oturuyor. Sa-
bah onun hazırladığı kahvaltı masasmda
hep birlikte kahvaltı ediliyor. Genç kadm
gördüğü ikram ve misafirperverlikten
yor ıçinden. Tek arzusu onu süründürmek!
Ama tüm yapabileceği maalesef bununla
sınırlı kalıyor. llk mahkeme günü gelip ça-
tıyor.
Adam kararh, Mercan Hamm dirayetli.
Mahkeme koridonınun bir ucunda bin, di-
ğer ucunda öbürü, birbirlerine bakmadan,
sıralanm beklıyor. Mahkemeye anneleri ile
gelen gençler arada. Sıralan geliyor, ikisi
de duruşma salonuna avukatlan ile birlik-
H,âıkim, adamın avukatına boşanma gerekçesinin yeterli
olmadığını, başka bir kadınla evlenmek için bunca yıllık
evliliğin bozulamayacağnıı söyleyince, adam hayatmın yanhşını
yaparak, bizim Mercan Hanmı'a küfur kelam girişerek bir de
onu memlefeette vurduracağını söylemesin mi? Hâkim
anlamadığı dilde söylenen bu sözleri anında tercümana
çevirterek duruşmaya son veriyor.
memnun. .
Çocuğu Mercan Hanım'abırakarak ken-
ti keşif turlanna çıkıyor. Adamın Mercan
Hamm'dan sakındığı paralarla kendıne giy-
siler, makyaj malzemeleri alıyor. Bir eli
yağda, bir eli balda yasariarken ikı kadın
dost oluyor. Bir süre sonra Mercan Ha-
nım'ın kocasını kaybetmemek için verdiğı
ödün, genç kadrnı üzmeye başhyor ve bir
gün çocuğunu da aüp kayıplara kanşıyor.
Ve o akşam olanlar oluyor Adam genç ka-
dunn gıdışını, Mercan Hamm'ın onu kor-
kutup kaçırdığına bağhyor.
te guiyorlar. Hâkim düekçeyi okuduktan
sonra gözlüğünün üzerinden ikisini de ay-
n ayn süzüyor. Adamboşanma gerekçesin-
den emin, Mercan Hanrnı içinden bildiği
tüm dualan okuyor.
Hâkim, adamın avukatına boşanma ge-
rekçesinin yeterli ohnadığmı, başka birka-
dınla evlenmek için bunca yühk evliliğin
bozulamayacağını söyleyince, adam haya-
tmın yanhşını yaparak, bizun Mercan Ha-
mm'a küfiir kelam ginşerek bir de onu
memlekette vurduracağmı söylemesin mi?
Hâkim anlamadığı dilde söylenen bu söz-
leri anında tercümana çevirterelytarüşma-
ya son veriyor. Aynlamaz^miz! Mercan
Hanım'uı uçar gibi çjköğı duruşma salo-
nunda, kocasunn avukan sinirkrizı geçiren
adamı teskm etmeye çahşıyor.
Mahkemenin kapısmda Mercan Hamm
parlayan güneşi, kuşlann ötüşunü duyarak
bahar mevsiminın geldığtnı fark ediyor.
Bahar, onun gönlünde hâkımin karan ile
yenı umutlan yeşertiyor ashnda... Bir süre
sonra diyor, nasıl olsa dönüp dolaşıp gele-
ceği yer evi olacak.
İnanç sdmürüsü
Otuz beş yıllık erkeğini bağışlamaya ha-
zn-. Ama evdeki hesap çarşıya uymuyor.
Kocası zaman zaman uğruyor. Ama her se-
ferinde aynlmak için baskı yapmaya geli-
yor. Arada bir de geceyi Mercan Hanım'ın
yatağmda geçirmeyi ihmal etmiyor... Mer-
can Hamm çelişkide. Insan boşamak iste-
diği kadmla yatar mı? diye düşünüyor.
Adam ısrarlı, resmi nikâhlanna "potişi'' di-
yerek akh sıra Mercan Hanım'a ınanç sö-
mürüsü yapıyor. Ben seni Tann'mn indin-
de boşadım, geri kalanı formalıte; gel bo-
şanmaya onay ver, diyor. Hatta genç kuma-
ya yaptığı ımam nikâhmdan resunler bile
göstenyor. Tam altmış kdşi vardı diyerek ni-
kâhın ciddiyetini __
nım'ın onaymı al- erfceguu
mak mümkün de- bağışlamaya
ğil. Tek çaresi olan hazir. Ama
çaresizhğine sığı- evdeki hesap
myor ve Mercan çarşıya uymuyor.
Hanım'ı bir güzel Kocası zaman
dövdükten sonra zaman uğruyor
gidiyor. Aradan Ama her .
haftalar geçıyor. seferinde
m S ^ t S - aynlmak için
m«2îçm VeBİd^ *»şkı yapmaya
başvunryor. -Yeni geiıyor. Arada-
avuka> tecrübeh. bir de geceyi
BjHfra boşanma, Mercan
aslı ohnayan ge- Hanım'ın
rekçeler de olsa yatağında
hukuksal açıdan geçirmeyi öımal
akılhca formüle etmiyor...
edihmş. Avukatı-
mn uyansı üzerine adam eve uğramaz olu-
yor. Böylece otuz beş yılhk bir evliliğinbi-
tiş noktasma geri sayım başlıyor. Mercan
Hamm her ne kadar anlamasa da Ahnan
Medeni Yasası'na boyun eğmek zorunda.
Eşlerin üç yıl ayn yaşamasının büyük rolü
olan boşanma kararmı geciktumek için son
bir hamle yapan Mercan Hanım, duruşma
g_ünü rapor alarak duruşmaya katümıyor.
Uç ay sonraya ertelenen duruşmaya Mer-
can Hanım'ın kanhnası arnk önemlı değil.
Hâkim o olmadan da bu karan verebilir.
Blldlriyl rflyada görüyor
Mercan Hanım yatak döşek, genç ço-
cuklan çaresiz. Babasnun davranışuıa on-
ay veren büyük oğluna largm. Ben onun
annesi değil miyim? Ailemizm parçalan-
masına nasıl kayıtsız kahr? Kalır. Sonuçta
o da erkek. Üç ay sonra mahkemeden ge-
len büdiriyi açmadan bir kenara kalduan
Mercan Hanım zarfin içindekini akşam
gördüğü rüyadan biliyor.
Çaresiz, onuru lanhnış, yahnz ve hasta.
Bir gece anıden hastaneye kalduıhyor. Kal-
bi bu üzüntüyü kaldıramamıs. Doktorlar psi-
kolojık olduğunu söylüyorlar. Belki arnk
hamsili pilavı lezzeth, yaptığı renkli oyalar
umutlu günlerindeki kadar güzel olmaya-
cak. Ama yaşam devam ediyor. lyice kilo ve-
ren Mercan Hanım'ı pazar ve çarşıdabirha-
yal gıbı dolaşırken görüyorlar. Pazarda seb-
ze seçerken bile akh uğradığı haksızhkta;
nasıl olur da vıcdansız ihtiyar keçi yedi ço-
cuk annesi, otuz beş yıMkansmı boşar. Üs-
teUk de her türlü ödüne hazırken. Mercan
Hanım'uı bu acı gerçeği kabullenmesi yıl-
larsürebihr. Belki de cevabun bulamadanbir
başka gece geçireceği bir krizle gözlenm
yumarken soracağı son soru olacaknr. Ne
diyehm Mercan Hanım, Tann başkaca dert-
ler vermesin, önünde daha uzun yıllar var.
Sîirecek
3INYIL SOSYALIZMI
SOSYAL
DEMOKRAT
HAREKET PARIS BILDIRGE
000 YIU BÜTÇESI ATCH.TELER UBETIME
S o s y a l D e m o k r a t H a r e k e t d e r g ı s i n e g ö r ü ş l e r i n i a ç ı k l a d ı
Oymen: CHP kumltayı 2001 'de
tstanbul Haber Senia - CHP
Genel Başkam Altan Oymen,
CHP kurultayının, normal süre-
si olan 2001'de yapılacağını
söyledi. Sosyal Demokrat Hare-
ket Dergısi'mn (SDHD) Ocak
2000 sayısına görüşlenm açık-
layan Oymen, partisınde deği-
şim sürecinin devam ettiğinin
altım çizdi.
'Türkrve Kununsal Reform-
lar Projesf ve 'Nasıl bir sol par-
ti, nasıl bir sol ikbdar' çahşma-
larını yürüten Sosyal Demokrat
Hareket'in, 4 yıldır yayımladı-
ğı SDHD'nın ocak sayısuıda
Oymen, üye, tüzük, program ve
eğitım çahşmalan hakkında bil-
gı vererek kurultay sürecinin,
bu yılın ortalannda yapılacak
Tüzük Kurultayı'ndan iribaren
başlayacağını kaydetti. Dergi-
de, aynı zamanda derginin sahi-
bi de olan, eski Dışişleri Baka-
m ve CHP Mılletvekılı Murat
Karayalçuı'ın 'Binyıl Sosyaliz-
mi' başlıkh bir yazısı ve sosyal
demokratdünyadan haberler de
yer aldı. 21. Sosyalist Entemas-
yonal Kongresi'nin çahşmalan
hakkında bilgilere yer verilen
dergide, ülkemizde ilk kez,
kongrenin sonuç belgesi olan
'ParBBOdrgesi' açıklandı. Sos-
yalist Entemasyonal Başkan
Yardımcısı Prof. Dr. Erdal tnö-
nfi de kongre izlenimlenyle
SDHD'nin konuğu oldu.
Dergide aynca AB, Sosyal
Güvenlik Yasası, 2000 Bütçesi,
Rusya seçimleri, depremle ilgi-
li haber ve yonımlar ile Sosyal
Demokrat Düşünce Atöryele-
ri'nin çahşmalanna yer verildi.
CUMARTESİ
Y4ZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Nânm Mkmet, Yrimaz Güney ve
CanSriocıWP Tarüşma Hakkmda
Nâzım Hikmet, Stalin'i öven "şiirier" yazdı mı?
Bildiğim kadanyla konusu Stalin olan tek bir şi-
iri var, o da şöyledin "taştandı tunçtandı alçıdşn-
dı kâattandı iki santimden yedi metrşyeiiâdar I
taştan tunçtan alçıdan ve kâattançfemeleri dibin-
deydik şehrin bütün meydanlannda I parklarda
ağaçlanmızın üstündeydi taştan tunçtan alçıdan
ve kâattan gölge'si I taştan tunçtan alçıdan ve kâ-
attan bıyıklan lokantalarda içindeydi çorbamızın I
odalâhmızda taştan tunçtan alçıdan ve kâattan
• -ğözleri önündeydik I yok oldu bir sabah I yok ol-
du çizmesi meydanlardan I gölgesi ağaçlanmızın
önünden I çorbamızdan bıyığı I odalanmızdan
gözleri I ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce
ton taşın tuncun alçının ve kâadın." (13.12.1961,
Moskova)
Nâzım Hikmet 1938-50 yıllan arasında kesinti-
siz olarak cezaevindeydi. 1951'de Moskova'ya
gitti. Stalin 1953'te öldü. Stalin'in yaşamakta ol-
duğu bu son iki yıl içinde onun Nâzım Hikmet'e,
Nâzım Hikmet'in ona tavn acaba nasıldı? Vera
Turyakova'nın anılanndan, Nâzım Hikmet'in
1951'de Moskova'ya ayak bastığı günlerin anıla-
nnı kendi ağzından dinleyelim: "Ben burada birki-
şi tapınıcılığı olduğunu bilmezdim ki... Yıllar son-
ra uçaktan inip, Vnukov şosesinden Moskova'ya
gelirken, damlann üzeri samanla örtülü köy evle-
rigördüm. Şaşırdım. Canım sıkıldı. Otelde harika
birservis. Gorki Caddesi insan kaynıyor. Aralann-
da 1920'lerdeki gibi yoksullar, sahipsiz çocuklar
yok. Sevindim. Akşam bir tiyatroya götürdüler,
içim sıkıldı. Ertesi gün bir başkasına götürdüler,
hemen hemen aynı şey, aynı oynanış. lyice canım
sıkıldı. Meyerhold Tıyatrosu'na götürün beni de-
dim. Meyerhold hastadır, Güneyde dağlarda dın-
leniyor dediler. Peki Tairov Tıyatrosu'na gidelim,
tamirat var... Eski dostlardan kimi sorduysam, ya
Güneyde yüksek dağlarda, ya bilmem nerede din-
leniyor... Çok üzüntü duydum... Bu nedenle o ko-
nuşmayı yaptım yazarlar bihiğinde, onuruma ve-
rilen kokteylde. 1920'li yıllar burası bir sanat cen-
netiydi, dedim... Her tiyatronun kendiözgün kişi-
liği, özgün repertuvan vardı... Şimdiyse bütün
sahnelerde sanki hep aynı şey oynanıyor... Ne-
den? Ve her oyunun sonunda neden Stalin yol-
daşpohpohlanıyor?Evet, pohpohlanıyor... Üste~"
likdegüneşe benzetiliyor... Aytp bir şey bu, üste-
lik de çirkin, kötü benzetme, zevksizlik... Konuş-
mamı tamamladığımda hemen hemen kımse kal-
mamıştı kokteyl salonunda, birer ikişer sıvışmışt
hemen herkes... Bir hafta sonra benimle görüş-
mek üzere randevu veren Stalin yoldaş, bu olay-
dan sonra randevusunu iptal etti, Malenkov'u.
gönderdi yerine."
Vera Tulyakova'nın dilimize yıllar önce çevrilip şu
anda Doğan Kitapçılık'ın yayınlan arasın4ajjj|Â||
nan "Nâzım'la Son Söyleşimiz" adlı krtabmeMNM
istenirse daha başka kitaplarda, belgelerde)
CB'de yaşadığı yıllarda da onun nasıl bir özgürlük
simgesi olarak yüceldiği ve bu nedenle de (kendi-
sine uzun süre yurttaşlık hakkı verilmeyişi, öldü-
rülme tehdidi gibi) nice maddi ve manevi sıkıntı-
larla karşılaştığı ögrenilebilir.
Böyleyken, şu satırlar bilmem ki nasıl yazılabili-
yor "Nâzım, Stalin döneminde Sovyetler Birii-
ği'ndeydi. Baskıyı sevmeyen, özgüriük düşkünü
bir sanatçıydı. Yıne de o dönemi, o dönemde
eleştiremedi. Hatta Stalin 7 öven şiirierbile yazdı." \
(Bkz. "Cumhuriyet", 31 Ocak 2000, "SıfırNokta-
sı" köşesi). Aynı yazıda Nâzım Hikmet'in özel ya-
şamıyla ilgili bazı sözlerin de (söylenis'amaçlan ne
olursa olsun), en azından söylenış bıçımlerı ve tar-
zıyla, "özensizce" söylenmiş olduklannı düşünü-
yorum.
• • •
Yılmaz Güney'le "arkadaştık" diyebileceğim
kadaryakınlıgımız olmadı. Buna "zaman vezemin"
uygun olmadığı gibi, sanıyorum ki Yılmaz'la arka-
daş olabilmek de pek kolay bir şey degildi. (Bir-
kaç karşılaşmamızın ilginç anılannı bir gün belki
yazanm.) Fakat "Umut"\a başlayan filmler dizisi-
ne (Fransa'da çektiği "Duvar" dışında) sağduyu
sahibi herkes gibi hayranlık duydum. Onlar elbet-
te, 20. yüzyıl toplumcu-gerçekçi Türkiye sanatının
başyapıtlanndandır. "Yılmaz Güney, tartışmasız,
sinemamızın en büyüğü" müdür? Lütfi Akad, Atıf
Yılmaz, Metin Erksan gibi, Yılmaz Güney'in de
ustalan olan sınema ustalan hakkında henüz kap-
samlı incelemeleryapılmamışken, böyle biryargı-
ya varmak en azından "acelecilik" olur.
Öldüğü gün Paris'teydim. Bir Fransız TV kana-
lının, haberi "Kürt sinemacısı Yılmaz Güneyptdrf"
biçiminde vermesinden hem şaşkınlık^berfi üzün-
tü duymuştum. Çünkü sanatçılar etfiik kökenleri-
ne göre değil, oluştuklan, yarattıklan kültür ortâ-
mına göre değerlendirilirler. Yoksa, dedelerinden
biri Fransız, biri Polonya asıllı olan Nâzım Hikmet'i
de Türk şairi saymamamız gerekirdi. (Nitekim btr
zaman sağalar bunu yapmayı denemişlerdi.) Ana-
babasından birinin Kürt kökenli olduğunu bildiğim
(ikisi de Kürt olabilirdi) Yılmaz Güney, sanatgJdrrf-'
liğiyle, yetiştiği küttürortamı, aldığı etkiter, ürünle-
rinin biçimleri, içerikleri ve nitetikleriyle, Nâzım Hik-
met, SabahatŞn AIT, Orhan Kemal, Yaşar Ke-
mal, Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Rıfat llgaz, Ah-
med Arif, Vedat Türkali, Bekir Yıldız ve birçok
başkalan gibi, toplumcu-gerçekçi ve seçkin bir
Türk sanatçısıdır. . . , ^ . ğ
Biraz da "silah" ve "cinayet" konulanndan söz
edelim. "S//ah" taşımak belki bazen "zorunluluk",
fakat hiçbir zaman "erdem "değildir. "Cinayet" ise
"ağırkışkırtma" ya da "yasal savunu" durumlann-
da bile, en azından, ciddi bir "vicdan" sorunlıdur.
Burada tartşmak istediğim Yılmaz Güney değit.
Çünkü onun, bu nedenle, cezaevinde kalmak dı-
şında hangi "vicdani" sorunlan yaşadığını bilmi-
yorum. Beni yadırgatan, bazı arkadaşların, Yılmaz
Güney'in işlediği ileri sürülen (çünkü kendisinin
hiçbir zaman böyle bir rtiran olmadı) bir cinayeti,
"öfke, sabırsızlık, hırs, hata, zaaf" vb. sözcükler
arkasında ya da "Bazılan kanlan ve sevdiklerine
hakareti kaldıramazlaf türünden açıklamalarla ne-
redeyse hoş görme eğilimleridir. Yılmaz Güney'in
sanatını herkes diledığınce değerlendirebilır. Bu
gibi tartışmalardaki üslup ve düzey sahibine aittir.
Kişiliğine yönelik hakaretlere karşı yasal girişimde
bulunmak ise, bence sadece ailesinın değil, ilgili
sanat-kültür-yazar kurumlanntn da hakkıdır.