25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ^ŞUBAT 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZt Erbakanda peytingci oldu • ANKARA(ANKA)- Kapatüan RP'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan, ilginç bir uygulama başlatarak konusmacı olarak davet edıldıği toplantılara katılma koşulunu bır tür reyting anlamına gelecek dinleyici olarak kaç kişinin geleceğine bagladı. Erbakan, konuşmacı olması istemiyle yapılan tûm davetler için, konunun ne olacagı ve kimkrin kaülacağı yerine kaç kişiııin katılıp kendisini dinleyeceğini sordu. 30,40, hatta 100 dinleyicinin katılacağının bildirildiği tüm davetler Erbakan tarafindan anında geri çevrildi. Damştay üyefflderine seçim • ANKARA(AA)- Danıştay'da boş bulunan 3 üyelik için yapılan seçimlere ih'şkin karar Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlandı. Hâkimler ve Savcdar Yüksek Kurulu, 17 Ocak'ta yaptıği toplanüda, Damştay üyelıklenne Danıştay Savcısı Sinan Yörükoğlu, Damştay Kıdemli Tetkik Hâkımi Mehmet Rıza Ünlüçay ve Trabzon Bölge Idare Mahkemesi Başkanı Kenan Atasoy'u seçmişti. ştatiısıı • ( ) - Törk- lş*ert>ağlı Belediye-îş Sendikası, son yıllarda tûm belediyelerde "geçici işçi" çalıştırmamn yaygınlık kazandığım belırterek, belediyelerde çalışan toplam işçüerin yüzde 45'inin sürekli, yüzde 55'ininise geçici işçi statüsünde bulunduğunu bildirdi. Belediye-lş Sendikası tarafından yapılan arastırmada, geçici işçi çalıştırmanın özellikle nûfus yoğunluğu fazla olan belediyeler tarafından uygulandığına dikkat çekiierek, bu istihdam tûrünûn belediyelerin yerel iş olanaklanm genışlettiğı kaydedildi. Araşnrmada, belediyelerde geçici işçi çalıştırmanın sendikal örgütlenmenin alanım daralttığı da belirtildi. Yargıtay'ın temposu• ANKARA(AA)- Yargıtay, geçen yıl 373 bin 819 dosyayı karara bağladı. Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun geçen yıla üişkin değerlendirme karan Resmi Gazete'de yayımlandı. Yargıtay'ın toplam 11 ceza dairesine geçen yıl 1998'den devirle birlikte 139 bin 50 dosya geldi ve bunlardan 125 bin 809'u karara bağlandı. Yüksek Mahkeme'nin 21 hukuk dairesine ise 1998'den devirle birlikte toplam 261 bin 716 dosya intikal etti ve bunlardan 248 bin 10 dosyanın temyiz incelemesi sonuçlandırıldı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda ise bu yıl incelenecek dosya sayısı şu ana kadar 101 bin 85 olarak açıklandı. yasakJANKARA(ANKA)- Sağlık Bakanlığı, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı birimlerinin kapılanna astığı duyurularla iş takibi yapılmasını yasakladı. Sağlık Bakanlığı'nda yapılan iş takiplerinden kendisinin de rahatsız olduğunu dile getiren Sağlık Bakam Osman Dunnuş, bunun önüne geçmek için kapılara duyunı asılmasının genel müdürlenn flkri olduğunu söyledi. Yedi çocuk annesi Mercan Hanım, evliliğini kurtarmak için her şeye hazırdı Kumaya bilerazı olduA.aı.aradeniz'in güzel bir beldesinden gelmiş Mercan Hanım. Mavi gözlü, sanşın, uzun boylu, yedi çocuk annesi. Otuz beş yıllık evliliğinde kocasının sayısız gönül maceralanna göz yummuş. Ama altmışına gelen adam on dokuz yaşında Faslı bir kadına âşık olunca her şey altüst olmaya başlamış. Boşanmaya karşı koyunca yedıği dayaklar, ne pahasına olursa olsun evliliğini kurtarma düşüncesi kumaya bile razı etmiş onu. Ama Faslı kızdan bir çocuğu da olan kocasının kendisini boşamasına engel olamamış. ç yıl evli kalmak oturma müsaadesinin devamı için yeterli. Üç yıl nasıl olsa geçer... Şu Mercan Hanım engel olmasa... Mercan Hanım da bir avukat tutuyor. îki avukat arasında yazışmalar, müvekkilleri suçlamalar başlıyor. Yetişkin çocuklar arada. Baba kendi gerekçelerini, anne kendi gerekçelerini anlatarak çocuklan taraf olmaya zorluyor. Onlar da zaman zaman babadan, zaman zaman anneden yana oluyor. Mercan Hanım, eşinden, genç kajünı ve çocuğunu eve getirmesini istiyor " ^ - M. KUMA A lmanya'da yaşayan akh baliğ herkes, bu ülkenin sosyal bir devlet olduğunu, çalışanlann ödediği vergilerden kendile- rine aynlan yaşam parası ile sırnnın asla yere gehneyeceğini, başıru so- kacak bir çaü, tenceresinde kaynatacağı bir aşı olacağmı bilir. Yıllar içinde kırsal bölgelerden gelen ka- dmlar da bunu öğrendi. Evlihklerini şiddet ortamında sürdürmek yerine sırtını devlet babaya dayayarak özgüıiüğünü seçenlerin sayısı her geçen gün arnyor. Ama şıddetı, aldatıhnayı, hatta kumayı büe kabul ede- rek kırk yılhk evüliklerini her ne pahasına olursa olsun sürdürmek isteyenler de az değil. Işte bizim Mercan Hamm da bunlardan biri. Karadeniz'in güzel bir beldesinden gel- miş. Tipik Anadolu kadını kavramuıa inat, mavi gözlü, sanşın, uzun boylu, kırk beşin- de, yedi çocuk annesi. En küçüğü yirmi yaşmda olan yedi çocuğun hepsi Tann'nın bir lütfu, annelenne benzemış. Dört erkek, Herkül fihnmı çevıren artıstle yanşacak kadar yakışıklı. Baba ise ancak Mercan Hamm'ın omuzuna gehyor. Aklı da boyu gibikısırkalmış. Ama o bir erkek! • ^ Otuz beş yıl son- gozlenrun ra neredeyse alt- beyazlan mışma yakmken ağlamaktan on dokuz yaşın- kızarmış, ona da Fash bir kadı- yardım eli na Mc oluyor ve uzatacak her Mercan Hanım'ı kapiyı çalıyor. boşamak istiyor. Benzeri vakalan Mercan H a m m ' bunu, kocasının araştmyor. gehpgeçıasayı- , Kendisıonay L maceraların- • vermezse dan biri sanıp her aynlamayacağma zaman yapüğı inanıyor... gibi kayıtsız kal- • Yine de maya çahşıyor kuşkusuna engel Ama adam olamıyor... İşin "ddi. «Bu iş btt- hukuk yönünün £" «Jeyıp «Ç k « eerceeini b o ' ^ ^ A^f v tekrarhyor. Mer- oğrenecek. c a n Hanun dira- yetli, yedi çocuk büyüttüm, findık bahçe- leri alman için okul tuvaletleri temizledim, nikâhımı asla vermem diyor. Kendi söyle- yip kendi dinliyor. Bir gün avukattan ge- len bir tebligat ile işin ciddiyetini kavnyor. Mavi gözlerinin beyazlan ağlamaktan kı- zarmış, ona yardun eli uzatacak her kapı- yı çalıyor. Benzeri vakalan araşhnyor Kendisi onay vermezse aynlamayacağına inamyor... Yine de kuşkusuna engel olamı- yor... İşin hukuk yönünün gerçeğini öğre- necek. Paralar kumarda gitmiş Sonunda bilgi ahnak üzere doğru bir ad- res buluyor. Başma gelem anlatırken takıl- mış plak gibi hep yedi çocuğu öne sürüyor. Otuz beş yd içinde boylannca çocuklan büyüttüler. Sonra elâlem ne der? Ağlama krizlerini biraz aşmca konunun başka bo- yutlanna da değiniyor. Birlikte edindikle- ri malvarhklan kocasının üzerine. O sıra- da adam, Mercan Hanım'ın aklmdan ge- çenleri okumuş gibi birkaç günlüğüne memlekete gidip findık bahçelerini bu" ak- rabasuıa satıveriyor Mahkemenin, Mer- can Hanım'a pay ayırmasını önlemek için de, inanılması kadar ispatı da güç bir ya- lanla dönüyor. Paralan kumarda kaybet- miş! Böylece Mercan Hanım'ın yülarca tuvalet temızleyerek, dişinden nmağından aymp biriktirerek eşine teslim ettiği paray- la edinilen malvarhğının karşılığı sözde kumarda eriyip gidiyor. Yedi çocuk anne- si Mercan Hamm'ın gelecek güvencesi kal- kayor. Üstüne üstlük adam işini de terk ediyor. Böylece nafaka vennesi de söz konusu de- ğil arnk. Mercan Hanım'ı yıldınp boşan- maya razı etmek için on dokuz yaşındaki kadmdan bir çocuk yapmayı da ihmal et- miyor. Mercan Hamm'a kalsa, çocuğu ev- lat edinmeye razı. Ama kocasının planlan başka. Adam genç kadına evlenme sözü vermiş. Genç kadın ıçın, aralanndakı yaş ve kültür farkı önemlı değil. O, Alman- ya'da kalmanın yollanm anyor. Mercan'm kocası ile evlenince oturma müsaadesi ala- cak! Oç yıl evli kalmak oturmamüsaadesinin devamı için yeterli. Üç yıl nasıl olsa geçer... Şu Mercan Hamm engel olmasa... Mercan Hamm da bır avukat tutuyor. tki avukat arasında yazışmalar, müvekkilleri suçla- malar başlıyor. Yetişkin çocuklar arada. Baba kendi gerekçelerini, anne kendi ge- rekçelerini anlatarak çocuklan taraf olma- ya zorluyor. Onlar da zaman zaman baba- dan, zaman zaman anneden yana oluyor. Mercan Hanım, eşınden, genç kadını ve çocuğunu eve getırmesıni istiyor. Adamın ıstedıği bir göz, Tann veriyor ı- Mercan Hanım'ın yorgun vücudu eşinin acımasız darbelen sonucu yığıhp kalıyor Ama o dirayetli; el yarası geçer, dil yarası geçmez deyıp umut etmeye devam ediyor. Umudu pek çabuk hüsrana dönüyor. Evsiz barksız genç kadın bir de parasız kalınca yerini bildinyor. Adam hemen bir oda tu- tarak büyük aşkına koşuyor. Mercan Ha- mm kızgın. Bu adamı süründürmek boynu- nun borcu artık. Başlıyor kocasmı takip et- meye. Gızlice çalışhğmı tespit edip bunu çalışma dairesine bildiriyor. O gün birbaş- ka neşe var üzerinde. Bir Karadeniz türkü- sü mınldanarak çocuklara belki de hayatı- nın en lezzetlı hamsili pilavmı yapıyor Ço- cuklardan, çalışma dairesinin kocasunn gırtlağına çöküp haksız aldığı paramn bır kısmını gen ıstedığmı duyunca sevmçten ayaklan yerden kesılıyor. Dur sen, sana daha neler yapacağun di- ki göz. Bu istek kabul göriiyor. Mercan Ha- nım bağnna taş basarak yatak odasındaki yerini genç halefıne buakıyor. Akşam olup evde el ayak çekiluıce kulağı otuz beş yıl- lık yatak odasında, tek bir ses kaçırmadan sabaha kadar kanlı gözyaşlan dökerek oturma odasmm koltuğunda oturuyor. Sa- bah onun hazırladığı kahvaltı masasmda hep birlikte kahvaltı ediliyor. Genç kadm gördüğü ikram ve misafirperverlikten yor ıçinden. Tek arzusu onu süründürmek! Ama tüm yapabileceği maalesef bununla sınırlı kalıyor. llk mahkeme günü gelip ça- tıyor. Adam kararh, Mercan Hamm dirayetli. Mahkeme koridonınun bir ucunda bin, di- ğer ucunda öbürü, birbirlerine bakmadan, sıralanm beklıyor. Mahkemeye anneleri ile gelen gençler arada. Sıralan geliyor, ikisi de duruşma salonuna avukatlan ile birlik- H,âıkim, adamın avukatına boşanma gerekçesinin yeterli olmadığını, başka bir kadınla evlenmek için bunca yıllık evliliğin bozulamayacağnıı söyleyince, adam hayatmın yanhşını yaparak, bizim Mercan Hanmı'a küfur kelam girişerek bir de onu memlefeette vurduracağını söylemesin mi? Hâkim anlamadığı dilde söylenen bu sözleri anında tercümana çevirterek duruşmaya son veriyor. memnun. . Çocuğu Mercan Hanım'abırakarak ken- ti keşif turlanna çıkıyor. Adamın Mercan Hamm'dan sakındığı paralarla kendıne giy- siler, makyaj malzemeleri alıyor. Bir eli yağda, bir eli balda yasariarken ikı kadın dost oluyor. Bir süre sonra Mercan Ha- nım'ın kocasını kaybetmemek için verdiğı ödün, genç kadrnı üzmeye başhyor ve bir gün çocuğunu da aüp kayıplara kanşıyor. Ve o akşam olanlar oluyor Adam genç ka- dunn gıdışını, Mercan Hamm'ın onu kor- kutup kaçırdığına bağhyor. te guiyorlar. Hâkim düekçeyi okuduktan sonra gözlüğünün üzerinden ikisini de ay- n ayn süzüyor. Adamboşanma gerekçesin- den emin, Mercan Hanrnı içinden bildiği tüm dualan okuyor. Hâkim, adamın avukatına boşanma ge- rekçesinin yeterli ohnadığmı, başka birka- dınla evlenmek için bunca yühk evliliğin bozulamayacağını söyleyince, adam haya- tmın yanhşını yaparak, bizun Mercan Ha- mm'a küfiir kelam ginşerek bir de onu memlekette vurduracağmı söylemesin mi? Hâkim anlamadığı dilde söylenen bu söz- leri anında tercümana çevirterelytarüşma- ya son veriyor. Aynlamaz^miz! Mercan Hanım'uı uçar gibi çjköğı duruşma salo- nunda, kocasunn avukan sinirkrizı geçiren adamı teskm etmeye çahşıyor. Mahkemenin kapısmda Mercan Hamm parlayan güneşi, kuşlann ötüşunü duyarak bahar mevsiminın geldığtnı fark ediyor. Bahar, onun gönlünde hâkımin karan ile yenı umutlan yeşertiyor ashnda... Bir süre sonra diyor, nasıl olsa dönüp dolaşıp gele- ceği yer evi olacak. İnanç sdmürüsü Otuz beş yıllık erkeğini bağışlamaya ha- zn-. Ama evdeki hesap çarşıya uymuyor. Kocası zaman zaman uğruyor. Ama her se- ferinde aynlmak için baskı yapmaya geli- yor. Arada bir de geceyi Mercan Hanım'ın yatağmda geçirmeyi ihmal etmiyor... Mer- can Hamm çelişkide. Insan boşamak iste- diği kadmla yatar mı? diye düşünüyor. Adam ısrarlı, resmi nikâhlanna "potişi'' di- yerek akh sıra Mercan Hanım'a ınanç sö- mürüsü yapıyor. Ben seni Tann'mn indin- de boşadım, geri kalanı formalıte; gel bo- şanmaya onay ver, diyor. Hatta genç kuma- ya yaptığı ımam nikâhmdan resunler bile göstenyor. Tam altmış kdşi vardı diyerek ni- kâhın ciddiyetini __ nım'ın onaymı al- erfceguu mak mümkün de- bağışlamaya ğil. Tek çaresi olan hazir. Ama çaresizhğine sığı- evdeki hesap myor ve Mercan çarşıya uymuyor. Hanım'ı bir güzel Kocası zaman dövdükten sonra zaman uğruyor gidiyor. Aradan Ama her . haftalar geçıyor. seferinde m S ^ t S - aynlmak için m«2îçm VeBİd^ *»şkı yapmaya başvunryor. -Yeni geiıyor. Arada- avuka> tecrübeh. bir de geceyi BjHfra boşanma, Mercan aslı ohnayan ge- Hanım'ın rekçeler de olsa yatağında hukuksal açıdan geçirmeyi öımal akılhca formüle etmiyor... edihmş. Avukatı- mn uyansı üzerine adam eve uğramaz olu- yor. Böylece otuz beş yılhk bir evliliğinbi- tiş noktasma geri sayım başlıyor. Mercan Hamm her ne kadar anlamasa da Ahnan Medeni Yasası'na boyun eğmek zorunda. Eşlerin üç yıl ayn yaşamasının büyük rolü olan boşanma kararmı geciktumek için son bir hamle yapan Mercan Hanım, duruşma g_ünü rapor alarak duruşmaya katümıyor. Uç ay sonraya ertelenen duruşmaya Mer- can Hanım'ın kanhnası arnk önemlı değil. Hâkim o olmadan da bu karan verebilir. Blldlriyl rflyada görüyor Mercan Hanım yatak döşek, genç ço- cuklan çaresiz. Babasnun davranışuıa on- ay veren büyük oğluna largm. Ben onun annesi değil miyim? Ailemizm parçalan- masına nasıl kayıtsız kahr? Kalır. Sonuçta o da erkek. Üç ay sonra mahkemeden ge- len büdiriyi açmadan bir kenara kalduan Mercan Hanım zarfin içindekini akşam gördüğü rüyadan biliyor. Çaresiz, onuru lanhnış, yahnz ve hasta. Bir gece anıden hastaneye kalduıhyor. Kal- bi bu üzüntüyü kaldıramamıs. Doktorlar psi- kolojık olduğunu söylüyorlar. Belki arnk hamsili pilavı lezzeth, yaptığı renkli oyalar umutlu günlerindeki kadar güzel olmaya- cak. Ama yaşam devam ediyor. lyice kilo ve- ren Mercan Hanım'ı pazar ve çarşıdabirha- yal gıbı dolaşırken görüyorlar. Pazarda seb- ze seçerken bile akh uğradığı haksızhkta; nasıl olur da vıcdansız ihtiyar keçi yedi ço- cuk annesi, otuz beş yıMkansmı boşar. Üs- teUk de her türlü ödüne hazırken. Mercan Hanım'uı bu acı gerçeği kabullenmesi yıl- larsürebihr. Belki de cevabun bulamadanbir başka gece geçireceği bir krizle gözlenm yumarken soracağı son soru olacaknr. Ne diyehm Mercan Hanım, Tann başkaca dert- ler vermesin, önünde daha uzun yıllar var. Sîirecek 3INYIL SOSYALIZMI SOSYAL DEMOKRAT HAREKET PARIS BILDIRGE 000 YIU BÜTÇESI ATCH.TELER UBETIME S o s y a l D e m o k r a t H a r e k e t d e r g ı s i n e g ö r ü ş l e r i n i a ç ı k l a d ı Oymen: CHP kumltayı 2001 'de tstanbul Haber Senia - CHP Genel Başkam Altan Oymen, CHP kurultayının, normal süre- si olan 2001'de yapılacağını söyledi. Sosyal Demokrat Hare- ket Dergısi'mn (SDHD) Ocak 2000 sayısına görüşlenm açık- layan Oymen, partisınde deği- şim sürecinin devam ettiğinin altım çizdi. 'Türkrve Kununsal Reform- lar Projesf ve 'Nasıl bir sol par- ti, nasıl bir sol ikbdar' çahşma- larını yürüten Sosyal Demokrat Hareket'in, 4 yıldır yayımladı- ğı SDHD'nın ocak sayısuıda Oymen, üye, tüzük, program ve eğitım çahşmalan hakkında bil- gı vererek kurultay sürecinin, bu yılın ortalannda yapılacak Tüzük Kurultayı'ndan iribaren başlayacağını kaydetti. Dergi- de, aynı zamanda derginin sahi- bi de olan, eski Dışişleri Baka- m ve CHP Mılletvekılı Murat Karayalçuı'ın 'Binyıl Sosyaliz- mi' başlıkh bir yazısı ve sosyal demokratdünyadan haberler de yer aldı. 21. Sosyalist Entemas- yonal Kongresi'nin çahşmalan hakkında bilgilere yer verilen dergide, ülkemizde ilk kez, kongrenin sonuç belgesi olan 'ParBBOdrgesi' açıklandı. Sos- yalist Entemasyonal Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Erdal tnö- nfi de kongre izlenimlenyle SDHD'nin konuğu oldu. Dergide aynca AB, Sosyal Güvenlik Yasası, 2000 Bütçesi, Rusya seçimleri, depremle ilgi- li haber ve yonımlar ile Sosyal Demokrat Düşünce Atöryele- ri'nin çahşmalanna yer verildi. CUMARTESİ Y4ZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Nânm Mkmet, Yrimaz Güney ve CanSriocıWP Tarüşma Hakkmda Nâzım Hikmet, Stalin'i öven "şiirier" yazdı mı? Bildiğim kadanyla konusu Stalin olan tek bir şi- iri var, o da şöyledin "taştandı tunçtandı alçıdşn- dı kâattandı iki santimden yedi metrşyeiiâdar I taştan tunçtan alçıdan ve kâattançfemeleri dibin- deydik şehrin bütün meydanlannda I parklarda ağaçlanmızın üstündeydi taştan tunçtan alçıdan ve kâattan gölge'si I taştan tunçtan alçıdan ve kâ- attan bıyıklan lokantalarda içindeydi çorbamızın I odalâhmızda taştan tunçtan alçıdan ve kâattan • -ğözleri önündeydik I yok oldu bir sabah I yok ol- du çizmesi meydanlardan I gölgesi ağaçlanmızın önünden I çorbamızdan bıyığı I odalanmızdan gözleri I ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce ton taşın tuncun alçının ve kâadın." (13.12.1961, Moskova) Nâzım Hikmet 1938-50 yıllan arasında kesinti- siz olarak cezaevindeydi. 1951'de Moskova'ya gitti. Stalin 1953'te öldü. Stalin'in yaşamakta ol- duğu bu son iki yıl içinde onun Nâzım Hikmet'e, Nâzım Hikmet'in ona tavn acaba nasıldı? Vera Turyakova'nın anılanndan, Nâzım Hikmet'in 1951'de Moskova'ya ayak bastığı günlerin anıla- nnı kendi ağzından dinleyelim: "Ben burada birki- şi tapınıcılığı olduğunu bilmezdim ki... Yıllar son- ra uçaktan inip, Vnukov şosesinden Moskova'ya gelirken, damlann üzeri samanla örtülü köy evle- rigördüm. Şaşırdım. Canım sıkıldı. Otelde harika birservis. Gorki Caddesi insan kaynıyor. Aralann- da 1920'lerdeki gibi yoksullar, sahipsiz çocuklar yok. Sevindim. Akşam bir tiyatroya götürdüler, içim sıkıldı. Ertesi gün bir başkasına götürdüler, hemen hemen aynı şey, aynı oynanış. lyice canım sıkıldı. Meyerhold Tıyatrosu'na götürün beni de- dim. Meyerhold hastadır, Güneyde dağlarda dın- leniyor dediler. Peki Tairov Tıyatrosu'na gidelim, tamirat var... Eski dostlardan kimi sorduysam, ya Güneyde yüksek dağlarda, ya bilmem nerede din- leniyor... Çok üzüntü duydum... Bu nedenle o ko- nuşmayı yaptım yazarlar bihiğinde, onuruma ve- rilen kokteylde. 1920'li yıllar burası bir sanat cen- netiydi, dedim... Her tiyatronun kendiözgün kişi- liği, özgün repertuvan vardı... Şimdiyse bütün sahnelerde sanki hep aynı şey oynanıyor... Ne- den? Ve her oyunun sonunda neden Stalin yol- daşpohpohlanıyor?Evet, pohpohlanıyor... Üste~" likdegüneşe benzetiliyor... Aytp bir şey bu, üste- lik de çirkin, kötü benzetme, zevksizlik... Konuş- mamı tamamladığımda hemen hemen kımse kal- mamıştı kokteyl salonunda, birer ikişer sıvışmışt hemen herkes... Bir hafta sonra benimle görüş- mek üzere randevu veren Stalin yoldaş, bu olay- dan sonra randevusunu iptal etti, Malenkov'u. gönderdi yerine." Vera Tulyakova'nın dilimize yıllar önce çevrilip şu anda Doğan Kitapçılık'ın yayınlan arasın4ajjj|Â|| nan "Nâzım'la Son Söyleşimiz" adlı krtabmeMNM istenirse daha başka kitaplarda, belgelerde) CB'de yaşadığı yıllarda da onun nasıl bir özgürlük simgesi olarak yüceldiği ve bu nedenle de (kendi- sine uzun süre yurttaşlık hakkı verilmeyişi, öldü- rülme tehdidi gibi) nice maddi ve manevi sıkıntı- larla karşılaştığı ögrenilebilir. Böyleyken, şu satırlar bilmem ki nasıl yazılabili- yor "Nâzım, Stalin döneminde Sovyetler Birii- ği'ndeydi. Baskıyı sevmeyen, özgüriük düşkünü bir sanatçıydı. Yıne de o dönemi, o dönemde eleştiremedi. Hatta Stalin 7 öven şiirierbile yazdı." \ (Bkz. "Cumhuriyet", 31 Ocak 2000, "SıfırNokta- sı" köşesi). Aynı yazıda Nâzım Hikmet'in özel ya- şamıyla ilgili bazı sözlerin de (söylenis'amaçlan ne olursa olsun), en azından söylenış bıçımlerı ve tar- zıyla, "özensizce" söylenmiş olduklannı düşünü- yorum. • • • Yılmaz Güney'le "arkadaştık" diyebileceğim kadaryakınlıgımız olmadı. Buna "zaman vezemin" uygun olmadığı gibi, sanıyorum ki Yılmaz'la arka- daş olabilmek de pek kolay bir şey degildi. (Bir- kaç karşılaşmamızın ilginç anılannı bir gün belki yazanm.) Fakat "Umut"\a başlayan filmler dizisi- ne (Fransa'da çektiği "Duvar" dışında) sağduyu sahibi herkes gibi hayranlık duydum. Onlar elbet- te, 20. yüzyıl toplumcu-gerçekçi Türkiye sanatının başyapıtlanndandır. "Yılmaz Güney, tartışmasız, sinemamızın en büyüğü" müdür? Lütfi Akad, Atıf Yılmaz, Metin Erksan gibi, Yılmaz Güney'in de ustalan olan sınema ustalan hakkında henüz kap- samlı incelemeleryapılmamışken, böyle biryargı- ya varmak en azından "acelecilik" olur. Öldüğü gün Paris'teydim. Bir Fransız TV kana- lının, haberi "Kürt sinemacısı Yılmaz Güneyptdrf" biçiminde vermesinden hem şaşkınlık^berfi üzün- tü duymuştum. Çünkü sanatçılar etfiik kökenleri- ne göre değil, oluştuklan, yarattıklan kültür ortâ- mına göre değerlendirilirler. Yoksa, dedelerinden biri Fransız, biri Polonya asıllı olan Nâzım Hikmet'i de Türk şairi saymamamız gerekirdi. (Nitekim btr zaman sağalar bunu yapmayı denemişlerdi.) Ana- babasından birinin Kürt kökenli olduğunu bildiğim (ikisi de Kürt olabilirdi) Yılmaz Güney, sanatgJdrrf-' liğiyle, yetiştiği küttürortamı, aldığı etkiter, ürünle- rinin biçimleri, içerikleri ve nitetikleriyle, Nâzım Hik- met, SabahatŞn AIT, Orhan Kemal, Yaşar Ke- mal, Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Rıfat llgaz, Ah- med Arif, Vedat Türkali, Bekir Yıldız ve birçok başkalan gibi, toplumcu-gerçekçi ve seçkin bir Türk sanatçısıdır. . . , ^ . ğ Biraz da "silah" ve "cinayet" konulanndan söz edelim. "S//ah" taşımak belki bazen "zorunluluk", fakat hiçbir zaman "erdem "değildir. "Cinayet" ise "ağırkışkırtma" ya da "yasal savunu" durumlann- da bile, en azından, ciddi bir "vicdan" sorunlıdur. Burada tartşmak istediğim Yılmaz Güney değit. Çünkü onun, bu nedenle, cezaevinde kalmak dı- şında hangi "vicdani" sorunlan yaşadığını bilmi- yorum. Beni yadırgatan, bazı arkadaşların, Yılmaz Güney'in işlediği ileri sürülen (çünkü kendisinin hiçbir zaman böyle bir rtiran olmadı) bir cinayeti, "öfke, sabırsızlık, hırs, hata, zaaf" vb. sözcükler arkasında ya da "Bazılan kanlan ve sevdiklerine hakareti kaldıramazlaf türünden açıklamalarla ne- redeyse hoş görme eğilimleridir. Yılmaz Güney'in sanatını herkes diledığınce değerlendirebilır. Bu gibi tartışmalardaki üslup ve düzey sahibine aittir. Kişiliğine yönelik hakaretlere karşı yasal girişimde bulunmak ise, bence sadece ailesinın değil, ilgili sanat-kültür-yazar kurumlanntn da hakkıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle