16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ŞUBAT 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Tokatlıların Talay'dan isteği Devrimci Milli Eğitim Bakanı Mustafa Ne- cati'nin Ankara Mithatpaşa Caddesi üzerinde- ki evine Kültür Bakanlığı'nca sahip çıkıldığına ilişkin yazımız üzerine Tokat'tan mektup aldık. Aslında mektup bize değil, Kültür Bakanı Is- temihan Talay'a. Tokatlılann Sayın Talay'dan is- teği şu: "Gazi Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığında yanında 18 ar- kadaşı vardı. Bunlardan birisi de Tokatlı olan Müfettişlik Karargâh Komutanı Yüzbaşı Mus- tafa Vasfi (Süsoy) idi. Ulusal Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrasında attı kez Tokat'a gelen Atatürk, genellikle Süsoy'un evinde konak- lamıştır. Tokatta, Devegörmez Mahallesi No: 23 adresindeki iki katlı, bahçeli bu ev bakı- mı yapılarak kültür hizmetine sunulmayı bek- lemektedir. Mustafa Vasfi Süsoy'un torunla- n da bunu istemektedirler." Çevne Bakanı yardıma muhtaç DSP'li Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, nükleer santralın zararlan konusunda bırtürlü bilgi edi- nememiş... "Yemin ediyorum" diyor Aytekin, "Bana bi- le bu santral hakkında doğru dürüst bilgi ve- rilmedi." Bır Amenkan şırketınden gelen uzman- lar Sayın Çevre Bakanımıza "bir şeyler" an- latmışlar. "Ama" diye yakınıyor Fevzi Aytekin, "Nükleer santrallann tam olarak zararlan nedir, ben de bilmiyorum." Uzman kişi ve kuruluşlann kollan sıvamaza- manıdır. Nükleer santrallann çevreye etkisine ilişkin bilgi sahibi olmayan Çevre Bakanı'nı ay- dınlatmaları gerekiyor. Yalnız kendilerinden bir ricamız var: Bu na- zik konuyu lütfen; tane tane, altını kırmızı ka- lemle çize çize, gerekirse heceleye heceleye, sabırtaşını çatlata çatlata anlatsınlar. Yemin edi- yorum, Çevre Bakanımız doğru dürüst bılgilen- me olanağını yakalama noktasına ulaşmagay- reti içine girebilmeyi deneyecektir. •..-,- •-, 1SIK KA.NSL Medyaya küreselleşme dersiSızan bilgilere göre, Dünya Bankası yetkilileri, Hazine ile yaptığı görüşmelerde demişler ki: "Elektrik fiyatiannı yüksertin. Bugüne değin enerji santral ve dağrtım şirketierinin devrine ilişkin imzalanmış tüm sözleşmeleri iptal edin. Bu santral ve dağrtım şirketlerini belli bir süreyle devretme yerine, satma yoluna gidin." Dünya Bankası'nın önerisi şu anlama geliyor: "Enerji sektörünü çok kâr edilebilecek bir alan haline getireceksin. Ben 20-30 yıllığına devir mevir anlamam, enerji sektörünü tümüyle satacaksın. Dahası, - ,-. çoğunluğunu medya holdinglerinin kazandığı, hatta uğruna geriye dönük tahkim çıkanlan santral ve dağrbm şirketlerine ilişkin tüm ihaleleri iptal edeceksin. Çünkü; serbestleşme, küreselleşme, piyasa ekonomisi bunu gerektirir. Madem Türkiye'nin enerji sektörünü ihaleye çıkanyorsun, tüm ulus ötesi şirketler de bu ihalelere katılmalı. Serbest piyasa mantığında, kimseye ayncalık yapamazsın, bir zorunluluk bu! Inanmıyorsanız, övdüğünüz Çok Taraflı Yatınm Anlaşması (MAI) taslağına ya da gözü kapalı imzaladığınız kimi ikili anlaşmalara bakarsınız!" Haydaaaa! Ne olacak şimdi? Ister misiniz medyamız, bugüne değin yere goğe sığdıramadığı, çağdaşlığın, insan haklannın ve demokrasinin tek ölçütü olarak gösterdiği "küreselleşme"yi eleştirmeye başlasın... Olur mu, olur... Müflis mirasyediBaşbakan Bülent Ecevrt. Da- vos'a gidip uygun fiyata mallan- mız olduğunu açıklıyor. Özelleş- tirme Idaresi, Petrol Ofisi'nden tutun TÜPRAŞ'a değin tek tek kamu kuruluşlannı satışa çıkar- maya hazırlanıyor. lleriye tahkim, geriye tahkim derken, Türkiye pi- yasa cenneti durumuna getirili- yor. Öbür yanda, SSK'nin arazi- lerinin elden çıkanlması için yasa taslağı hazırlanıyor... Hani neredeyse Türkiye topye- kûn satılığa çıkanlmış gibi... Neden? Yakın geçmişte alınan ve kimile- rine göre "muhteşem sonuçlar vermiş" ekonomik kararlar so- nunda iç borç olmuş 22 katrilyon lira. Bunun üstüne 104 milyardo- lariık, yani 58 katrilyon liralık dış borcu da eklersiniz, toplam borç tutan 80 katrilyon liraya ulaşıyor. Bir anlamda iflas... Bugünkü iktidar müflis mirasye- diye benzemiyor mu? • "Boşnak Türküsü" adlı kitabındaki okuyanı sarıp sarmalayan öyküleri ile tanımıştık ismail Gümüş'ü. Zaman zaman görüştüğümüzde kendisine sitem de etmiştik, öykülere ara verdiği için. Hafta başında İsmail Gümüş'ün Sanat Yapım'da açılan resim sergisindeydik. Epeydir görüşmeyen eğitimci, yazar, sanatçı dostlar birbirini görme olanağı bufdular ve elbette İsmail Gümüş'ün boğaları İsmail Gümüş'ün bu kez tuvallere yansıyan dünyasına tanık oldular. Sergide en çok boğa resimleri ilgi çekmişti. Yanımızdakilerden biri, "Ismail Gûmüş neden gövdesine şiş sokulmuş boğalan çizmiş ki" diye sordu, eleştirel bir tonda. Ressam Ceial Binzet, "Önde gövdesindeki şişlerie boğa gözükûyor gözükmesine de, fırça darbeleri ve renk beneklerinin derinliğinde, resmin ta arkalannda gölgelenen boğa başlıklı izleyicilere bir bakın hele" diye uyardı: "Cana kıyıcılığın gündemde olduğu bir dönemde İsmail Gümüş, bu resimleri ile insanın saldırgan kimliğini vurgulamış. Gümüş'ün resimleri, içinde kendimizi izlediğimiz bir ayna işlevini üstleniyor." Son bir kaç haftadır, evlerin bahçelerine gömülmüş onlarca "insan" çıkarılıyor ve biz bu saldırganlığı hem de kanıksayarak izlemiyor muyuz? Bize tutulan aynanın derinliğindekileri yeterince sorgulayabiliyor muyuz? İsmail Gümüş'ün boğa tabloları yaşadığımız günü algılatıyor, benlığimizi sarsarak... ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Yüksel Endeğep Anıları - 3 Sanal yazar Yüksel Ende- ğer'in anıları bu hafta bitiyor. Onceki hafta okuyucu tepkile- rinden, geçen hafta da siyasal ve medyatik şahıslann "Ende- ğer"ıciddiye a/ma/an"ndan bah- setmiş, "Fakat Yüksel Endeğer'i gerçek sananlar siviHerie snvriı değildi" diye de eklemiştim. Evet, Yüksel Endeğer, asker- lerden de çağn aldı. Yanlış an- laşılmasın, askerefalan çağırma- dılar! Sanal yazarı sadece okul gezilerine ve yemeğe davet et- tiler! Olayın öncesinde, Genelkur- may tarafından bazı gazetecile- rin çağnldiğı bir Güneydoğu ge- zisi düzenlenmişti. Bu gazete- ciler arasında "liboş" olarak bi- linen ve "güç sahibi herkesime" az veya çok yakın olmaktan aşı- n mutluluk duyanlar da vardı. Bunlar, Yüksel Endeğer'le kişi- lik ve tarz olarak aynı famifya- dandı. önemli görünmek için çırpınır, yalakalık yapmak için hiçbir fırsatı kaçırmazlardı. Za- vallı Yüksel Endeğer'in onlar- dan tek farkı gerçek olmamasıy- dı! Bu gezi devam ederken, ben de "Yüksel Endeğer yazıyor" sütununda "Değerli komutan- lanm, beni bu geziye niçin ça- ğırmadınız? Bir kusunım mu ol- du? Saygıda kusurettiysem özür dilerim, lütfen beni de çağınn. Ben de üniformalargiyip, Güney- doğu izlenimlerimi aktarmak is- terim. Saygılanmla" türünden biryazıyazdım. Dahası, gerek- li çağnyı alamayan Yüksel En- değer, birsonraki hafta da, "Bu geziye kendi çabalanyla katıldı- ğını, kafileyi tek başına izlediği- ni, gruba katılmak için pusuda beklediğini" belirtti. Kafileye uzaktan dürbünle bakarken, gruptan birinin de dürbünle ken- disine baktığını farketmiş ve çok korkupazjcıkdautanmıştı. "Ben bu hallere düşecek adam mı- yım, niçin çağnlmadım?" diye şikâyetini yineliyordu. Aradan birkaç hafta geçti ve Yüksel Endeğer'e askeri okul- lara düzenlenen basın turu mü- nasebetiyle verilecek yemeğe katılması için bir davetiye gel- di. Yemek, orduevindeydi. Tabii ki Yüksel Endeğer bu yemeğe katılamadı. Yüksel Bey'in ma- sadaki adı yazılı yerinin boş kal- dığını ve "Hem sitem ediyorhem de davetimize katılmıyor" şek- ltntWbir karşr-siteme maruz kal- dığtnı belirtmeliyim. Fakat bu davetiyede isim yan- lış biçimde, "Sayın YükselErde- ğer" olarak yazılmıştı, bu deta- yı da ekleyeyim. Aynı günlerde, üzerinde bir harp okulu komutanlığının ismi ve arması bulunan, kapağın en altında da "Yüksel Endeğer" ya- zan bir de ajanda gönderildi. Bu kez isim "doğru" yazılmıştı! Üstelik ajandanın hersayfasının sol üst köşesinde minik punto- lartayine "Yüksel Endeğer"ya- zılıydı. Askeri okullan gezerken not tutma kolaylığı sağlamaya yönelik olduğunu sandığım bu ajandanın içinde bir adet de kur- şunkalem mevcuttu. Yüksel Bey bu geziye de katılamadı ve o ajandaya hiç not yazmadı. Ajan- da biçim olarak öyle güzel ha- zırtanmıştı ve önceki sitemden dolayı gönderildiği için öyle ger- çek bir "incelik duygusu" yara- tıyordu ki, bir an o geziye Yük- sel Endeğer olarak katılmak ve belki de kalan hayatımı böyle geçirmek geçti aklımdan. Ama şakayı uzatmanın da bir anlamı yoktu. Zaman içinde, medyadaki gerçek benzerterine oranla Yük- sel Endeğer naif kalmaya baş- ladı. Zaten "yükselen değerter" de "trendini tamamlayıp " dingil- demişti. Bu nedenlerden dola- yı vedasını yaptı ve köşeyi ba- na devretti. Ama hiç belli olmaz, günün birinde hortlayıverir! (Bu arada Cumhuriyetleki ya- zılarımı "IssızOda Yazılan (Yük- sel Endeğer ve Sonrası)" başlı- ğı altında yakın zamanda kftap- laştıracağımı, bu konudaçalış- maya başladığımı bir "öncü not" olarak belirteyim. Önerileriniz olursa sevinirim. Adres, gazete- nin arka sayfasındaki künyede. Faks: 0212-251 52 67 - E-ma- il: kı[email protected]) Son 'şok kaset!' Medyatik sima Hakan Ural kaset çıkaracağını açıkladı. Evli olduklan dönemde Sibel Can'ı "yerigeldikçe" dövdü- ğünü gururla açıklayan bu şah- sın kaset çalışmalannı ele ge- çirdim! Kasetin adı "Maço Be- yi"\ Işte Hakan Ural'ın kasetin- deki şarkılar: AYûzû 1- Bu devirde kimse Conan değil, Batman değil, Süpemnan değil! . 2- Gizli fon bu, söyleyemem derdimi hiç kimseye! (Aranje: Helmırt Schmidt) 3- "Yiv Sen Loren" görüyor şu garip dönyada! (Hizbullah'ı kendine dert etmeye değer mi?) ; 4- San peruk, yeşil lenster, adın yapay olsun senin! 5- Maço Beyi! {Kasete adını veren şarla) [ BYûzü 1- Arkası gelmez cesetlerin, bıktım Hizbullah! 2- Takmış koluna bilirrt adamını, beni orta yerimden kopyalıyoti 3- Haider Haider, nazizm benim kime ne! (Vıyana yöresinden) 4- Bu akşam döverim, beni kîmse tutamaz! " 5- Beni bu yiğit, delikanfı gençliğin ateşi sürükledi sana, bir de başımdaki Şevket Peruklan! KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK [email protected] I \ V • • » . ' f . • • ' ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI • * * ' • ' • * < * • ' , , ' / • • • • ' » MIRMIRLAR UĞVR DVRAK W l 0 \ n TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN SŞubot POÜTİKADA ÛÛSÛNCE VEEYLM.. 19OO'PE 8U6ÜN, ÛNLU AMERİKAU POÜTİleACI AOLAİ STE- VBNSON bO&PU. 19SZ VE 19S6 8AŞKAHUK SEÇİMLS&'- NE KATILJP kAYSEDeCEK. OLAN STTSV£NSON (STİVINSIM), BUNA KARŞtfJ, AMERİHAN POÜ7İKA SAHNESIMOB IL~ GİMÇ KİÇİU6İ, İNCE MİZAHI V£ UST» >COUUÇMACtU&Y- LA ETklLİ OLACAKTTR. AgD'NıM BlRL6ÇMİŞ MİLLBT- LSR'DE T&MSİLCİUGİMİ YAPARKEM, ÜLKBSrfJıN ÇlKAH- ARIÜI KORUMAPA KLAS'tK YÖNTBMİ KJJUAHAfZAK. VİETKIAM SAVAŞM VE DlĞER SALblfZILARl SAVUMA- CAK,AklCAK, ÖZEL &ÖBÜÇUEl£&hJPE DE HÜIOJMETİ- MifJ POÜTIKASMA KABŞI OLPUĞUUU SÖYÜYeCEKTl • STEVBUSOKl, BİR BAKIMA, AM£GİKAU POÜriHASlAl- MK.İ KEMMEDy DEG/fİM/MAJ ÖNCÜce&fJPEfJ i Dıf görûnüfüne d«««! verme SHvtnsm, alh dW* agakkakıstg- (a Hr Hflmt-Kİa- >f Adfoi GÖRÜŞ -* Dr. EMİN GÜRSES Washington ve Türk - Yunan İlişkileri Clinton yönetimirnn yeni doktrini tam olarak açık- lığa kavuştu. Clinton, artk dünyadaki gelişmelere mü- dahale ederken 'seçid' davranacaklannı açıkladı. Was- hington, uluslararası sistemde istikran sağlamak- tan ziyade kendi hayati çıkarlannın söz konusu ol- duğu bölge ve ülkelerdeki gelişmelere müdahale edecek. Türkiye-Yunanistan arasındaki sürtüşmele- re de 6u açıdan bakmaktadır. Anlaşmazlığın iki NA- TO üyesi ülke arasında sürmesi VVashington'un böl- gesel çıkarlannın korunması önünde engel oluştur- maktadır. Buna bir son vermek için kollan sıvamış- tır. VVashington'un 'Yeni Ortadoğu'öa hesaplannı Türkiye ve Israil üzerine inşa ettiöı bir döneme giril- miştir. Türkiye'nin Ortadoğu'daTsraire verdığı do- laylı desteğin ardından, Kafkasya'da ABD'nin plan- lannın uygulamaya konulabilmesine destek verme- si, bölgede Yunanistan'ın stratejik önemini Was- hington açısından önemsızleştirmiştir. Böyle bir ortamda Ankara'nın bunu değerlendir- me girişimi ve Atina'nın bu gelişmelerden dışlanmak- tan korkması (özellikle PKK ve Miloseviç'e bazı ke- simlerin verdigi destek sonrası) iki ülke yöneticileri- nin pozitif dıplomasiye yönelmelerine yol açmıştır. ABD yönetimi, Yunanistan ile Türkiye arasında So- ğuk Savaş döneminde sürdürülen gerginlik politika- sı ile Atina-Moskova arasında VVashington'a karşı kul- lanılmaya çalışrtan 'şantajlı flört' çabalarını, Türkiye ile yaratılan gerginlik sayesinde kontrol edebilmişti. Artık gerginlik politikası VVashington için yararlı olmaktan çıkmıştır. Enerji kaynaklannayönelen ABD, Ankara-Atina arasındaki gergınliğin NİATO'nun gür ney Doğu kanadında yaratabileceği çatışma riskini tasfiye etmeden Türkiye ile işbirtiğinde sıkıntılar do- ğabıleceğini bilmektedir. Atina-Ankara arasındaki gerginlik ABD'nin hayati çıkariarma zarar verecek dü- zeye ulaşmıştı. İki ülke arasındaki yumuşamanın arkasında dep- rem değil, Clinton yönetimınin dış politika hesapla- n yatmaktadır. Türkiye ve Yunanistan arasındaki çö- zümü en zor olan Ege sorunu konusunda henüz bir ilerleme sağlanamamıştır; fakat Clinton yönetiminin başlattığı yumuşama dönemi, iki ülke dışişleri ba- kanlannı cesaretiendirmiş ve en azından gergin ol- mayan bir ortamda yapılabilecekler konusunda ko* nuşulmaya başlanmıştır. İsmail Cem'ın, Papandreu'nun Türkiye'yi ziyare- tınden sonra Atına'yı ziyaret etmesı, tesis edilmış olan yumuşamanın süreklılığıne katkıda bulunacaktır. Bu görüşmelerden kısa sürede birçözüme vanlamaya- cağını her iki taraf da bilmektedir. Fakat Cem'in Ati- na'da değişik konularda anlaşmalar ımzalaması ve Yunanistan Cumhurbaşkanı Stefanopulos ile görüş- mesinin yumuşamaya çok olumlu katkılan olacağı şüphesizdir. Savunma bakanı Akis Çohaçopulos'un bu arada Ankara ile Yunanistan'ın hükümranlığını içe- ren konularda (Ege Denizi) görüşmeye karşı oldu- ğunu açıklaması iki ülke yönetimlerinin tali konular- da işbiıiiğıne öncelik vermelerinin, ana konulan ise bir sürece yaymalannın gerekliliğinı göstermektedir. Yorgo Kirbaki iki tarafın anlaşamadıklannda an- laştıklannı ifade ediyor. Doğrudur. Hiç olmazsa kısa dönemde anlaşamayacaklan konulan ayıklayıp bun- l a n ortay^^up^deye. yaynıarjin^çliann^ar^vja^jr, lirler. Aynca, her sorunun tam pfarak bır çozüfhe ulaştınlmasının olmazsa olmaz bir koşul olmadığı da açıktır. Seçimlere hazırlanan Yunanistan'daki siyasiler- den Cem'ın Ege'de ortak tatbikat önerisine destek beklemek şımdilık saflık olur. Kıbns konusunda Cum- hurbaşkanı Denktaş'ın konfederasyon talebine An- kara'nın destek vermesinin, Kıbns'ta var olan durum- dan memnun görünen Rum kesimi Cumhurbaşka- nı Klerides'i rahatsız etmediği gözleniyor. Kıbns'ta var olan durum uluslararası platformlarda şimdiye kadar Rum kesiminin yaranna kullanılabilmiştir. BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın gözetiminde Denktaş ve Klerides'in yaptıklan Cenevre görüşme- lerinden bir sonuç çıkması beklenmese de görüş- menin dolaylı olarak yapılması Annan'a Kıbns'taki taraflann hesaplannı daha iyi analiz etme imkânı vermektedir. Yıllardır Denktaş'ı uzlaşmaz diye suç- layanlar artık Denktaş'ın çabalanyla Rum kesimi li- derliğinin çözümsüzlükten rahatsız olmadığını gör- meye başlamışlardır. Clinton doktrini dünya politikasındaki gelişmele- re müdahalede seçici davranarak gereksiz mali yük- ten kurtulmayı amaçlarken, Türkiye-Yunanıstan-Kıb- ns üçgenindeki gerginliği hafifleterek hem bu dokt- rine uygun davranmakta hem de bölgesel ve ulus- lararası operasyonlannda hareket kabıliyetıni arttır- maktadır. ABD yönetiminin şimdiye kadar iki ülke ara- sında böyle bir aracılık yapmamasının nedeni ise ger- ginliğin bir dönem kendi yaranna işlemiş olması ve yumuşama sırasının bu bölgeye gelmemiş olmasın- dandı. Her ne olursa olsun, bugünkü yumuşama ABD'nin oldu,gu_ ^a.dar bölge insanlarının da yarannadır. " ' ' " E-mail: emingurses(g yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Bir elektrik üretecininkutup- • lannı bnbmnden 2 ayırt etmeyi sağ- layan nitehk. 2/ 3 Aruz ölçüsûnde A kısa okunması gereken bir he- 5 ceyi kalıba uy- dunnak için uzatma... Evın bölütnü. 3/ Mik- roskop camı.. tpek gibi parlak g birkumaşın üze- rinde bulunan tel tel ip- lik. 4/ Taş ya da maden •> çıkanlan yer... Berilyum - elementinin simgesı. 5/ ^ U2akhkişareti...0sman- 3 lılarda önceleri halktan 4 yalnız olağanûstû durum- c larda, sonralan ise sürek- li olarak toplanan vergi. ° 6/ Siyah, sertve.ağubir 7 tahta. 7/ Sağlıkhavuzu... 8 Birnota. 8/ Yumurtaakı g ve hindistancevizi rende- siyle yapdan bir tür beze... Halk müziğine özgü telli bır çalgı.9/ Hintli kadınlann ulusal giysisı... Sürüldükten son- ra nadasa bırakılan tarla. YUKAKIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir hava taşıtını yönetme. V Asma kütüğü.. Büyûk kar- deş, ağabey. 3/ Güney Amenka'da yaşayan bır kürk hay- vanı... Müzikte, armoni kurallanna göre üst üste bindinl- nıış sesler. 4/ Birrenk...Geleneksel Japon halk tıyatrosu. 5/ Kabul etmeyerek gen çevirme... îçine çıçek yerleştin- len kap. 6/ Ipekten, sanmtırak dallı nakışlarla ışlenmış bır tür beyaz kutnaş. 7/ Boğa güreşçısi... Bir cetvel tüıü 8/ Tavır, davranış... Zarar verme. 9/ Sevgide üstün tutulan... Bır işi yaptırabılme gücü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle