Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 0 ŞUBAT 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Kopuma(cı)
davası
Istanbul Ayasofya
Müzesi Müdürü iken
Trabzon Müzesi
Müdüriüğüne atanan
Ali Kılıçkaya
yürütmenin iptali için
ıstanbul Idare
Mahkemesi'nde dava
açtı. Kültür ve tabiat
varlıklannın
korunmasındaki
duyartılığı ite tanınan
Ali Kılıçkaya önceki
yıllarda da
Cumhuriyette
yayımlanan
"Koruma(cı) Bilinci"
başlıklı yazısı
nedeniyle Kültür
Bakanlığı tarafından
soruşturmaya
uğramış ve 1/8
oranında maaştan
kesme cezasma
çarptınlmıştı. O
dönem, Istanbul
Arkeoloji Müzeieri
Müdürü Alpay
Pasinli'nin
yardımcısı olan
Sefer Araboğlu,
soruşturmayi
yönetmiş ve cezayı
önermişti. Fakat
Istanbul Idare
Mahkemesi
Kılıçkaya'ya verilmek
istenen cezayı yersiz
bulup iptal etmişti.
Pasinli, Ankara'ya
Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürü
yapıldıktan sonra Ali
Kılıçkaya'nın tayinini
Trabzon'a çıkartarak
"cezalandırmak"
istedi.
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97EteMronik posta: somepo$ta.ctgnhunyetcorn.tr
- Dfyanet,
irtica uyansı yapmış...
"Fetva mı vavınlamıslar!"
M stanbul ve çevresinde yayın yapan Radyo Cum-
huriyet'in bir süre önce antenden inmesi kimi-
lerini çok sevindirmiş; Cumhuriyet'in sesi susun-
ca neredeyse zil takıp oynayacaklar. Hiç kuş-
kumuz yok ki, gün olur Cumhuriyet yine antene çıkar...
Kaldı ki, yurt düzeyinde ulusalından yereline birçok
radyoda yurtseverlerin sesleri yükseliyor ve yarın bu
seslere bir yenisi ekleniyor:
Radyo Kent.
Radyo Cumhuriyet'in kurucu genel yönetmeni ve
Cumhuriyet yazarı Ümit Zileli'nin yönetiminde Rad-
yo Kent, Istanbul, Bursa ve Yalova'dan Tekirdağ'a
dek Marmara'da 104.8, Ankara'da 93.6, frekansın-
da FM bandından yayına başlıyor.
Ümit Zileli, "Radyo Kent'te, özgürlüğün sesine ku-
lak verin" diyor ve ekliyor:
"Radyo Kent demokrasinin, insan haklarının, laikli-
ğin, Atatürk ilkelerinin ödünsüz savunuculuğunu ya-
pacak, çağdaşlığm ölçütü kabul edilen kentlilik bilin-
Özgürlüğün sesicini güçlendirecek. Radyo Kent'te doğru, ilkeli, dina-
mik haber anlaşıyla gerçekler dile getirilecek; siyase-
tin, sanatın, müziğin, bilimin, kısaca yaşamın her ala-
nındaki düşün insanlannın ve sanatçılann sesi dinle-
yiciye ulaşacak."
Zileli de Radyo Cumhuriyet'in bir gün mutlaka ya-
yına geçeceğini belirtiyor: "Şimdi, Radyo Kent'teyiz
ve bıraktığımız yerden devam ediyoruz."
Radyo Kent'te çok sayıda programcı var... Üstelik bir
çoğu Cumhuriyet'ten tanıdık ve Radyo Cumhuriyet'ten
bildik isimler: Hikmet Çetinkaya, Mustafa Balbay,
Ümit Zileli, Hakan Kara, Altan Aşar, Türkel Minibaş,
Ayiin Şengün, Nebil Özgentürk, Asuman Aydın, Er-
dener Koyutürk, Engin Evin, Erhan Tıraşın, Reha
Altıntaş, Hepgül Özdemiroğlu, Arzu Haksun, Fah-
rettin Ecevit, Bozkurt Cendey, Ibrahim Yıldız,_Arif Kı-
zılyahn, lclal Aydın, Banu Zortutuna, Cemil Özyıldı-
nm, Uğur Dinçer, Murat Özkaya, Nevin Sungur, Me-
ral Erbil, Ismet Kür, Feridun Kandemir, Mehmet Fa-
raç, Aydan Cankara, Ekrem Ataer ve bendeniz.
Programlardan birkaç örnek vermek gerekirse:
Ümit Zileli, Mustafa Balbay ve Altan Aşar, hafta içi
saat 08.00-10.00 arasında "Sesli Gazete" ile mikro-
fon başına geçiyor. Hikmet Çetinkaya, hafta içi her-
gün saat 18.00'de ana haber bültenine "Günün Yoru-
mu" ile katJİıyor. Ali Sirmen, perşembe günleri saat 12.00-
13.00 ve 17.00-18.00 arasında "Ayıptır Söylemesi" di-
yor. Ibrahim Yıldc, her pazartesi saat 12.00 ve 17.00'de
"Haftanın Panoraması" ile dünyayı kulağınıza getiri-
yor. Hakan Kara, çarşamba günleri saat 14.00-15.00
arasında "Bilgisayar Dünyası"nın kapılannı açıyor. Arif
Kızılyalın, her pazartesi saat 13.30'da içinde futbolun
da olduğu "Spor Saati"ni sunuyor.
Vaziyet ise bildiğiniz gibi değil!
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKVRTCEBE İstanbul'da Yeni Rakı yerine Uzo!
Istanbul'da Atatürk Havaalanı'nın
dış hatlar binasını "yap-işlet-devret"
modeliyle yapan ve Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'e açtıran şirket
(ki patronlardan biri de Prof. Dr. Ihsan
Doğramacı'dır) yeni terminalde TE-
KEL'e reyon kiralamadığı gibi gümrük-
süz satış mağazaları için TEKEL'den
çok özel indirimle biriikte içki ve siga-
ranın satış fiyatına kanşmamasını i
istiyor. Istediğini alamayınca da*
Atatürk Havalimanı'nda TEKEL,
ürünlerini satmıyor. Dünyanın dört bir
yanından Istanbul'a gelenler, girişte-
ki gümrüksüz satış mağazalannda Ye-
ni Rakı bulamıyor ve terminali yapıp
işleten şirket, Yeni Rakı yerine Yuna-
nistan'dan itnal ettiği Uzo'yu satıyor!
Fethullah Gülen'in şahltleri kim?
Irticai faaliyetleri nedeniyle gözaltı-
na alınacağı kuşkusuyla yurtdışına
kaçtığı öne sürülen ancak yandaşla-
n tarafından Amerika'da tedavi gör-
düğü bildirilen emekfi vaiz Fethullah
Gûlen, Antalya'daki biryerel gazete-
ye yazdığı yazıda kişiliğine tecavüz
ettiği gerekçesiyle sanatçı llhan Irem
hakkında dava açıp 1 milyar lira pa-
ra istedi.
Avukatı Orhan Erdemli, dava dilek-
çesinde "hocaefendi" için "devlet içe-
risinde örgütlenmek suretiyle devlet
aleyhine gizli bazı teşübbüslerde bu-
lunmakla itham edilmiştir" iddiasında
bulunarak llham Irem'den bu iddiyı
kanıtlamasını istedi.
Dava dilekçesine baktık, Fethullah
Gülen'in mahkemeye sunduğu
kanıtlar arasında "şahit beyan-,
ları" da varmış; Bülent Ecevft'i'
"şahit" göstermiş olabilir mi!
ÇED KOŞESt
OKTAY EKÎNCÎ
Sıra elektrik mühendislerinde...
Yıllannı, mesleğiyle ilgılı top-
lumsal sorunlara ve "ülke çıkar-
larına" adamış olan Elektrik Yük-
sek Mühendisi Ünal Erdoğan,
Elektrik Mühendisleri Odası'nın
(EMO) "bugün" yapılmakta olan
Istanbul Şubesi seçimleri için bir
jpfişai yayımladı. Elektriğin büt-
çedekı payının bu yıl "8 katril-
yon", önümüzdekı 5 yıl içın top-
lam "135 katrilyon", 10 yıl için
ise "1000 katrilyon" olacağına
dikkat çeken Erdoğan, "Bu neden-
le son 7 hükûmetin yurtiçi ve
yurtdışı yandaşlarıyla ele geçir-
mek için her türlü eambazlığı
yaptığı elektrik enerjisinin doğ-
ru kullanılnıası. doğru planlan-
ması. yatırımlarının bilimsel ve
öncelik sıraları dikkate alına-
rak yapılması, ülke insanının çı-
karlarının korunacağı en bü-
yûk potansiyeldir" diyerek mes-
İektaşlanna şu çağnyı yapıyor:
ğine" de pek yakışmayan bir tu-
tumçıkıyor...
Örneğin, bugüne dek oda se-
çimlerinde hiç rastlanmayan bir
görüntüyle, oy kullamnaya "da-
vul-zurna eşliğinde" gelen Ko-
ray Aydın, söylendığine göre "şu
meslek odasını istiyorum.. bu
odayıboşbırakinayın.." gibisin-
den talimatlar bıle vererek FP-
MHP eğilimli Meslekte Birlik
Grubu'nun oylannı arttınnak için
adeta bir "kojnutan" gibi davra-
nıyor.
Benzerşekılde, bakanhğınabağ-
lı kamu kurumlannda da aynı gru-
bun örgütlenme ve propaganda
çalışmalarında, devlete ait türn
mekânsal ve araç-gereç olanakla-
nnı kullannıalanna "ortam hazır-
layan" Koray Aydın, yasa taslak-
lannda "işlevsiz" kılmak istedi-
ği meslek odalannı aynı zaman-
da "suskun" hale getirmek için
EMO'nun yönetieileri enerji politikalanndaki yağmacıLğı açık-
ladıkca, iktidardaki güçlerin "oda seçimlerine ilgisi" arttı.
"Ülkende 100 yılda oluşturul-
muş, bugfln başlansa 20 yılda
ve 15 Türkiye bütçesiyle yapıla-
bilecek enerji altyapısını özel-
leştirme adıyla yandaşlarıyla
üleşmek üzere olanlara diren-
mek istiyorsan, odanın seçimle-
rine katil ve bunlara karşı dire-
nenleri yönetime seç..."
Erdoğan'ın bu mesajı, özellik-
le bu dönem siyasal ıktidar çev-
relerinin meslek odalan seçimle-
rine neden böylesine "büyük bir
ilgi" duyduklarına da açıklık ge-
tiriyor.
Akla ise ister istemez önce Ko-
ray Aydın geliyor...
Koray Aydın örneği
Depremden sonraki yeni yasal
düzenlemelerınde ımar denetuni-
ni bir tür "özelleştirerek" meslek
odalannı yine "devre dışında"
tutmaya çalışan Baymdırlık Ba-
kanı, oda seçimlerinde ise yöne-
time "kendi siyasal yandaşlan-
nın" gelebilmesi için özel bir ça-
bagösteriyor...
Koray Aydın'm, aynı zamanda
bir "makine mühendisi" olduğu
için, hem kendi meslek kuruluşu-
nun hem de bir "TMMOB üye-
si" olarak diğer odalann seçimle-
rine böylesine "ilgi" göstermesi
elbette ki çok doğal... Ancak bu
yoğun ilgisi, kalıcı mesleki kim-
jiğıne değil de "geçici makamı-
na" dayalı bir "iktidar erkiyle"
gerçekleştiğinde, ortaya doğal ol-
mavan ve hatta "mühendislik eti-
de "delege adayı" bile olacak ka-
dar mılıtanca çalışıyor...
'Seçinı dersi'ne devam...
Koray Aydm, genel seçimlerde
milletvekili seçilmesine ve hatta ba-
kan olmasına rağmen. "sadece
kendi meslektaşlannın oy kuOan-
dığı seçimlerde" delege bile se-
çüemedi. Oysa, eğer iktidar yan-
hsı bir grubun komutanı gibi or-
taya çıkmak yerine, öncelikle bir
mühendis olarak Bayındırkk Ba-
kanlığı'nda "meslek odalanfleiş-
birliği ve dayanışma kültürünü
yaratmaya" çahşsaydı. aday olma-
sına bile gerek kaimadan oda ge-
nel kurullannın belki de onurüye-
si olarak alkışlamr ve kutlanırdı.
Önceki haftalarda. başta maki-
ne mühendisleri olmak üzere in-
saat mühendisleri ve diğer meslek
odalan seçimlerinde işte bu Ko-
ray Aydm tavnna karşı ve aynı
tavnn siyasal adaylanna gereken
"seçim dersi" verilmiş oldu.
Şimdi ise (bugün) sıra elektrik
mühendislerinde... Yine Ünal Er-
doğan'ın dediği gibi, "enerji yağ-
macılarına" karşı en bırikımlı
"güvencemiz" olan EMO'da bu
birikimi yıllardır özveriyle yara-
tan "Demokrat Gruba" ne kadar
fazla oy verilirse, bu ülkede elekt-
rik mühendisi olmanın "gururu"
da o kadar yükselecek.
(Not: EMO/tstanbul Oy Kul-
lanma Yeri: Karagözyan Yetimha-
nesi llköğretim Okulu, Abide-i
Hürriyet Cad. No: 228/ŞişU).
KİM KtME DUM DUMA BEHİÇAK behicakia turk.net
-08 rf"*'»"»H'
i • ' ! ' •
ÇtZGtLtK KÂMtL MASARÂCI
HARBt SEMİH POROY semihporoyıa yahoo.com
ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACl
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Şubat
ABU DABI l/£ DUBAI
f968'P£ BUGÛN, AKAP vneıMAOASI 'HDAKJ ABU DA&İ
ve DUSAİ E\tifU.rKL£& er/gLEŞ*f£y£ K4/ZA& v&eoi.
OM4A/ &ULTXNUĞl'NIN KUZCy/NDE YAN YAMA BU-
LUNAN BU EMİR.ÜHLER., SASKA KÖej^eZ/'KI/AJ KJ-
YISIUDAblR. 197-1'I>£,ABÜ OABİ VE DUSAİ'DSN
BAŞKA PÖRT KÜÇJJK EMİRUĞ/fiJ De KAT7LMASIY-
LA 'Blgl£ŞÎ/e. AlBAP eMiRu'KL£ISİa
AOIYLA TEK
OEVLEr DURUMUNA GEt-EC£KLERt &İR YIL SON-
RA, KAS AL KAIMA £>A BİRLİSE GİRECEKTİg-
SÖZ KONUSU EMİKjjKC£SİfJ ÖNEMİ, t9S8't>£ *£?.
FEDİt-£N PEmoU-E AVZTMtÇ, BU OA, &ÖLSSOB
EKONOMIK. 8/H PA7LAMA MV&rMrŞTr. 2O MİL.YAÇ
VAfiiLLİK REZSK.Vıri.E, BİBLSŞİK ARAP EMifUJlCl£-
Ri. KOMÇU OMAN,KAT74R YE 84HR£YA/'İ G£Rİt>E
B/RAKACAKT/Jg.
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Döner,Kokoreç,Gözteme
ve Başka Tuhaflıklar
Istiklal Caddesi'nden Sıraselviler'e kıvnlan kaldı-
nmda, birbirine bitişik dönerci büfelerinin dokuzun-
cusunun önünde durmuş, Tünel'den buraya kadar
yol üzeri önünden geçtiğim "döner satış merkezle-
ri"nin sayısı altmış yedi mi, yoksa altmış sekiz miy-
di, diye düşündüğüm sırada karşıma çıkıveren şa-
ir bir dostumdan almıştım o haberi... Küçük siyasi
partilerden birinin başkanı, "Nâzım Hikmet'/n as-
lında hiç de matah bir şair olmadığını" açıklamıştı
kamuoyuna! Bir günlük gazetede okuduğu haberi
aktardıktan sonra, "Bakalım daha nelergöreceğiz?"
diye eklemişti şair dostum. Çok öfkeliydi. Sesinin
titremesinden, gözlerindeki kıvılcımlardan, bu haber
karşısına benim de, kendisininkine benzer bir öfke
duymamı beklediğini anlamıştım. Pek inandıncı ol-
mayan bir sesle, "Evet" dedim, "kimbilir daha ne-
ler göreceğiz?" Dostum, bana rastladığı ilk anda-
kinden de şiddetli bir öfkeyle koşar adım uzaklaş-
mıştı yanımdan... Çocukluğumdan beri aynı anda
iki öfkeyi birden taşıyamamak gibi bir "zaaf"\m ol-
duğunu nasıl anlatabilirdim bu genç şaire?
Aklım hâlâ dönercilerdeydi benim... Dönerciler
her yanını sarmıştı Istanbul'un. Salt Beyoğlu'nda
değil, Istanbul'un her yerinde, her gün yüz binlerce
insan yüzlerce ton döner yiyordu. Muhallebicilerde
bile döner satıhyor, tavukgöğsünün, keşkülün, mu-
hallebinin kokusuna "kuyrukyağı" kokusu karışıyor-
du. Işin daha da tuhafı, insanlar bundan hiç rahat-
sız olmuyorlardı. Burunları süt, gülsuyu, tarçın ve kı-
zarmış kuyruk yağı kokularının "b/rarada//<J/>
'naalış-
mıştı!.. Zaman içinde "sınıflarüstü", "sınıflardışı",
"sınıflarötesi" özgün biryaşam biçimi geliştirmişler-
di bu insanlar... Koku "biraradalıklan"da, ikincisay-
faları "çıplak kan resimli" renkli gazeteler de, "tele-
voleler" de, şarkıcıların türkücülerin başlarına kova
kova güller döküldüğü "gece hayatı" da, etrafa do-
larların savrulduğu beş yıldızlı otel düğünleri de vaz-
geçilmezleri arasındaydı bu yaşam biçiminin... Ka-
hırlanıp kahırlanıp gögüslerine jilet atan "Müslüm
Abi"ci varoş yoksullarıyla, salon tavanlarına kurşun
sıkan gökdelen sahibi varsıllar arasında hiçbir fark
yoktu bu bağlamda?
Ya "gözlemeciler"\.. Nasıl da hızlı yayılmıştı "göz-
teme" Istanbul'a?.. Sabah fotoğrafları, makyajı dö-
külmüş yaşh fahişelerinkini andıran bu kent, "köy
publar, "köy kafe"\er, "köy barlar derken, came-
kânlarında şalvarlı köylü kadınlarının hamur açtığı
"gözleme eWer/"yle de tanışmıştı kısa zamanda.
Kırsal kökenli üniversiteliler dolduruyordu buraları
çoğunlukla. Kısa bacaklı hasır oturaklarda sevgili-
leriyle el ele tutuşup, bağlama eşliğinde keskin dil-
li türkücülerin "isyankârezgiler"\n\ dinlerken özlem-
lerini, başka hayatlaradairhayallerini konuşuyorlar-
dı. Kentte kentlileşmekle, kenti köylüleştirmek so-
runsalını aşmadan, hasır oturaklarda iki büklüm
"gözleme" yerken hayal edilen hayat, nasıl bir ha-
yat olabilirdi acaba? Yanıtı zor olduğu kadar umut-
suz da bir soruydu bu... "Yanlış olan kim?" sorusu
da pek kolay yanıtlanamıyordu artık... Vergi rekort-
menlerinin "kerhaneci", liberal parti kurucularının
"kumarhaneci" olduğu, Tariabaşı'nın ucuz kokoreç
dükkânlarından Etiler'in pahalı barlarına kadar her
yanında buram buram "lümpenlik" tüten bu kentin
hayat ilişkilerinde aiacağınız hangi yanıt inandıncı ola-
bilirdi ki sizin için zaten? Ya da hangi soruyu "doğ-
ru" sorabiliyorduk artık?
"Sosyalist" Nâzım Hikmet'e küfreden "liberal"
Besim Tibuk'a niçin öfke duymuştu genç şair dos-
tum? Bunu anlamak kolay değildi. "Liberal" kalenv
ler durup dururken niçin saldırmışlardı "sosyalist"
Yılmaz Güney'e ve biz niçin öfkelenmiştik? Bunu
anlamak da kolay değildi. Dün Yaşar Kemal'e sal-
dıranlar, Mahmut Makal'a. Dursun Akçam'a, Ta-
lip Apaydın a, Mehmet Başaran a. Fakir Bay-
kurt'a "demode köylü" diyenler, onları yok saymak
isteyenler kimlerdi? Anımsıyor muyduk? Bir yerde
"sol duruşla "sağ"m anlaşılabilir çatışmaları değil
miydi bunlar? Tüm bunları biliyorsak, niçin öfkele-
niyorduk o zaman?
Küfretmeyip, saldırmayıp, yok saymayıp da ne
yapacaklardı başka? Varlıklannı bir türlü "kentsoy-
luluk"a dönüştürememiş, dönüştüremeyen, daha
üç kuşak, dört kuşak boyu da dönüştüremeyecek
olan "ağa kırması komprador" kalabalıklarla, onlar-
dan beslenen "liberalkalemşör")er zaman zaman dep-
reşen soysuzluk komplekslerini kime kusacaklardı
eğer biz olmasak? "SosyaJist" Yaşar Kemal'in, köy
enstitülü "sosyalist" yazarlann yapıtlannda, Nâzım'ın
şiirlerinde, Yılmaz Güney'in filmlerinde onların unut-
mak, unutturmak istedikleri geçmişlerinin fotoğraf-
ları yok muydu?..
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLD\N SAĞ4:
1/ Karadeniz
yöresine özgü
yelkenlibirtek-
ne. 2/ Edremit
Körfezı kıyısın-
da turistik bir
yöre...Balkoy-
maya yarayan
küçük tekne. 3/
"— kafeste du-
rankuştur/ El- "
bet uçar gider
bırgün"(Kara-
caoğlan)... Ara-
lıksız yinelenen
ve artık düşün-
meksızin yapılan ey-
lemlerin tümü. 4/ Ua-
ve... Nefesli bir çalgı. 5/
Japonlara özgü çiçek
düzenleme sanatı. 6/
Bez dokuma tezgâhı...
Bir nota. II "Hem —
5
hem bâde hem bir şuh 6
sâkıdirgönül"(Nefı)... 7
Hayvan yemı olarak ye- Q
tiştirilen bir bitki. 8/ g
Cennet... Çok çevık bir
köpek türü. 9/ Fransa ile Ispanya arasmdaki dağ sıra-
sı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tarhana, bulgur yapmak için kullanılan, kabuğu
soyuknuş ve kınmıış buğday... Uygun, tıpatıp gelen.
II Bazı ülkelerde damıtık içkilere verilen ad... Nazi-
lerın polıtikasında Gennen ırkından kimselere yakış-
tmlan ad. 3/ Kuşaktan kuşağa geçen kahtımsal öğe...
Yazgı. 4/ Tarla sımn... Bir tür tuzsuz ve yumuşak pey-
nir. 5/ Eski dilde tilki. 6/ Mannara Bölgesi'nde bir göl...
Bir cetvel türü. II Güneydoğu Asya'da yetişen ve mo-
bilya yapımmda kullamlan bir cıns kamış... Geleceği
öğrenmek için çeşıtlı şeylere bakarak aniam çıkarma.
8/ Israil yapımı bir tür tabanca... Alçak enlemlerde esen
düzenli rüzgâr. 9/ Eski dilde ekmek... " — bir gül gi-
bi bırakıp ağırlığun Yeryüzü çizgisinde duran ay / Bu-
lutlara değince hızlanıverdi" (M.C. Anday).