17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2000 CUMARTESİ O L A l L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] 100. Yılınâa Strauss ve Müziğe Katkılan Prof. Dr. Y. Mûh. İlhami ÇETİN 1 9. yüzyılda Viyana yalnız Avusturya-Macaristan Impa- ratorluğu'nun değil, aynı za- manda müzık dünyasımn baş- kentidir. Bugün de önemli bir müzik ve tiyatro kenti olan Vîyana, 1800 dolayında Haydn, Mozart ve Beethoven tarafından yaratılan Vîya- naKhsğiüe büyük üne kavuşmuştu. Da- ha sonra Baba ve Oğul Strauss inanıl- maz ve aşılamaz güzellikte vals, polka ve operetler ile 19. yüzyüa damgasını vur- muştur. Viyana'da doğan ve oradan tûm dünyaya yayılan, Moskova'dan New York'a insanlan coşturan, büyüleyen ayn bir dünyaya taşıyan ve orada özgür- leştiren, mutluluğa kavıışturan müzik akımı baba Johann Strauss (1804-1849) ile başlamış, bir müzik dehası olan ve olağanüstü katkılar yapan bırincisi baş- ta olmak üzere üç oğlu Johann (1825- 1899), Joseph (1827-1870), Eduard (1835-1916) ile doruk noktasına yüksel- miştir. Viyana kenti kendisine eşsiz bir müzikltimliği kazandıranbüyük müzik- çılerine Merkez MezarlığVrun onursal bölümünde ayn bir yer ayırmıştır. Bu- rada Beethoven, Mozart (gerçek meza- n bilinmediğinden süngesel), Haydn, Schubert, Brahms, Strauss'lar topluca bu- lunmakta ve sanki yapıtlannın çalınma- sını beklemektedir. Arutsal mezarlan dünyanın her yanından gelen kültür me- raklılan tarafından süreklı zıyaret edıl- mekte ve her gün taze çiçekler ile süs- lenmektedir. 1999 yılı, baba Johann Strauss'un 150. ve oğul Johann Strauss'un 100. ölüm yıldönümüdür. Bu nedenle Viya- na'da Strauss yıh ilan edilmiştir. Balo- lar, konserler, tiyatro gösterileri, sergi- ler, yayınlar, hatıra altın ve gümüş pa- ralar... ile Strauss heryerde kutlanmak- ta, yapıtlan yenidenyaşanmaktadır. Ba- ba ve büyük oğlu aynı adı taşıdığından, bazen baba ve oğul sözcükleri ile ıkisi birbirinden ayırt edilmektedir. Çok kez yalnız Johann Strauss denilmektedir. Acaba o zaman hangisi anlaşılmaktadır? Bu konuya açıklık getirebilmek için Strauss ailesınden kısaca söz edelim. Baba Strauss 14 Mart 1804 günü Viya- na'da doğmuştur. Aile çok alçakgönül- lü toplum katmanlanndan gelir. Köken- lennde, sonradan Katolikliğe geçmiş bir Macar Yahudisi de vardır. Strauss 'un çocukluğu çok sıkmnlı geçer. Altı kar- deşinden dördü doğduktan birkaç ay sonra ölür. Annesini yedi yaşında kaybeder, on iki yaşında iken babası borçlan yüzün- den kendıni Tuna'ya atar ve boğulur. Önce bir cilt ustasının yanında çıraklık yapan Strauss sonunda doğuştan mü- zikçi olduğunu anlar ve yasamını mü- zikle kazanma yolunu seçerek çaldığı valsleri ile ünlü bir orkestrada keman- cılık yapmaya başlar. Bu arada bır lo- kantacının kızı ile evlenir ve üçü oğlan, ikısı kız beş çocuklan doğar. O dönemde Viyana, müzik dolu bir kentti, bir müzik dünyasıydı. Dans mü- ziği çok yaygındı ve kadın erkek çiftle- n en çok valsi seviyordu. Müzik, şarap ve dans daima beraberdi. Gazinolarda, kahvelerde orkestralar çalar ve herkesi coştururdu. Strauss doğmadan on üç yıl önce Mozart, beş yaşında ıken Haydn ölmüştü. Beethoven ise yaşıyordu ve onunla sokaklarda, parklarda karşılaş- mak olanaklıydı. Dolaşırken bazen şar- kı söyler ve el kol hareketleri yapardı. Bir başka müzik dehası olan Schubert de yaşıyordu. 19. yüzyıhn en büyük ke- man virtüözü Pağanim bu kentte kon- ser vennişti. Işte Strauss böyle bir kent- te yasamını müzikk 1ca7anmak istiyor- du. Keman en önemli müzik aletiydi ve Strauss hem bir kemancıydı, bir şeytan kemancı olarak doğmuştu, hem de güç- lü bir besteciydi. Bir yandan orkestrası ile dans edenleri büyüJüyor, biryandan da güzel valsler besteliyordu. Unü, kı- sa zamanda Viyana sınırlannı aştı, ya- pıtlan Paris ve Londra'yı kapsayan tüm Avrupa'da çalınmaya başladı. Bir dâhınin deha genlerini çocuklan- na verebüdıği sık görülmez, fakat baba Strauss üç oğluna, özelükle kendi adı- nı taşıyan en büyüğüne, müzik dehası- nı aktaıabümişti. Ancak baba, yonıcu ve yıpraöcı yaşamına bakarak, çocuklan- na müzik dışmdave daha güvenlibırmes- lek kazandırmak ister, bu yönde öğre- time başlatır. Yoğun işleri ve evlilik dışı bir ilişki ne- deniyle çocuklanna zaman ayıramayan babanın tersine anne, çocuklan ile ya- landan ilgilenmekte ve annelık sağdu- yusunun ışığında büyük oğlunun gele- ceğini müzikte görmekte, yeteneğını geliştirmek için elinden geleni yapmak- ta ve babadan gizleyerek müzik dersle- ri aldırtmaktadır. Şöhretli babaküçükbir Viyanalı güzel ile beraber yaşadığın- dan, büyük oğul artık ailenin umudu ve kurtancısı olur. 1844 yılında henüz on dokuz yaşında iken kendi oıkestrasmı ku- rar ve 15 ekimde Dommayer Gazino- su'nda danslı bir akşam düzenler. Orkest- ra onun şefliğinde, onun kompozisyon- lannı çalar. Başan, umulanın üzerinde olur ve böylece müzik dünyasında ye- ni bir yıldız doğar. Basındaİa değerlen- dirmeler övgü doludur. Bir yazının so- nundakı bir öz tümce. "lyi ajkşambr ba- ba Strauss,gûnaydın oğul Strauss", ger- çeği en güzel yansıtır. Oğul Strauss, babası gibi bir yandan bestelıyor, öte yandan orkestrası ile ba- lodan baloya koşarak insanlan müzik, dans ve çok iyi kullandığı jestleri, sim- sıyah saçlan ile elektnklendiriyor, bü- yülüyordu. Baba Strauss bunu bir mey- dan okuma olarak algılıyor, etkinlikle- ri arttırarak, örneğin yalnız 1845 yılı karnavalında 76 baloya çıkarak ve bü- yük eğlenceler düzenleyerek oğlunun başarısmı sınırlamaya çalışıyordu. 1849'da baba ölünce iki orkestra birleş- tı. Müzik ımparatorluğu Moskova'dan New York'a uzanıyor, valsler kralı uzun tumelere çıkıyordu. Bu arada birbirin- den güzel valsler, polkalar, galoplar, kadnller besteledi. Bunlar arasmda Gü- zel Mavi Tuna (opus 314), Viyana Or- manlan, Viyana Kanı, Şarap, Kadın ve Şarkı, Sabah Yapraklan... bugün de ce- kici melodileri ile insanlan coşturmak- ta, genç-yaşlı sayısız insanı özguriük, ya- şam sevincı ve mutluluk dolu ayn bir dün- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Sınıt Kavgaları Bitti mi? Kim derdi ki bir gün gelecek şöyle bir söz du- yacaksınız: "Globalleşme sürecinde sınıfkavgalan bitmiş- tir. Devlet kavramı değişmiştir. Değişime karşı koymak mümkün değildir." Çevirin takvimin yapraklannı geriye, gözünü- zün önüne bir manzara gelsin, Dolmabahçe'den denize atılan Amerikan denizcileri... Uzaktan bu olayı sevinçle seyreden devrimci aydınlar, yazar- lar!.. Şimdi o kişilerden biri "Sınıf kavgalan bitmiş- tir" diye kesin mi kesin konuşuyorsa buna ne an- lam verirsinız, nasıl bir yorum yapabılirsinız? De- ğişime karşı koymak gerçekten olası değil mi, di- ye düşünmemek elde midir? Yaşam, bir değişimdir bunda kuşku yok. Doğar doğmaz başJar değişmemiz; her yaş, her dönem bizde yeni bir insan oluşturur; öğrenim, deneyim, yaşamın etkileyen koşullan insanı değiştirir. Bu- na değişme dememeli, gelişme, olgunlaşma de- meli... Bir de tersi var, yorula didine, okuya yaza bir bi- linç aydınlığına ulaşırsın, orda çevreni etkilemeye başlarsın, yeryüzünün katı yasalannı değiştirme- ye, gerçekieri daha yakından gormeye, gösterme- ye... Ün kazanırsın, sevgi ya da düşmanlık, başın dertlere girer, öte yandan sevgiler, alkışlar da top- larsın... Kitaplar, yazılar, konuşmalar!.. Hepsi için- de yaşadığın toplumu, dünyayı anlamaya, anlat- maya yöneliktir. Sonra!.. Sonra, bir gün gelir. Yaşlanmak mıdır, o güzel gençlik döneminin yitirilmesi mi, yoksa da- ha çok kazanç tutkusu mu, üsttere tırmanmak ya- nılgısı mı? Bir şeyler etkilemiştir, birzamanlann o yürekli toplum savaşçtsını!. Sanki ölmüştür! ölüm- den beter bir hale girmiştir. öiünv, kişirtin yaşar- ken kazandıklarını yok etmez. En kötüsü, yaşar- ken ölmektir, ölmek gibi bir duruma girmektir. Bu- na ne ad mı verilir, en hafifinden, yozlaşma!.. Denecek ki, özgürlük var, herkes istediği gibi ya- şar, yazar, konuşur! Ama kitaplar vanmış, gazete koleksiyonlan el altındaymış; ne yazdıklan, ne söyledikleri, çevrelerindekileri, okurlannı nasıl yön-. lendirdikleri ortadaymış!. Vız geliyoıi Demirel'in ünlü özdeyişi "Dûn dündür, bugün bugündür.." Yeni şeyler, eskinin eskisini yeni baştan söyle- mek değil. Kendini yadsımak hiç değil!.. Dün söy- lediklennı aşabilmek. lyiye güzele doğruya yarar- lıya!.. Yoksa yozlaşmaya, bir kez daha hem ken- dini hem başkalannı aldatmaya değil... Sınıf kavgalan bitmiş midir? Kavga değilse de, savaşım, hak arama, daha iyi bir düzende yaşa- ma isteği, özlemi bitmiş midir? Bu ülkeden, bu dün- yadan açlık, yoksulluk, işsizlik, eşitsizlik kalkmış mıdırki sınrf kavgası bitsin? Yani her şey beylere, efencilere, üstelik de yabancı büyük güçlerin ege- menlığindeki küreselleşme yalanına mı bağlana- cak? Ama olmuyor işte, Seattle'larda, Davos'lar- da halk uyanışlan sürüp gidiyor. Bir silkiniş, bir ara- yış, dünya nimetlerini eşitlikle payiaşmak özlemi; gündsn güne ezilen, ezilmeye itilen yığınlan baş- kaldırmaya götürüyor. Hiç kuşku duymuyorum, 2000'li yıllar içinde bu çelişki daha da hızlanacak, daha göze batar ha- le getecek. Dünyanın kuzeyi ile güneyi, daha doğ- rusu /oksul ülke halklanyla, zengin ülke insanla- nnın arasındakı eşitsizlik uçurumu daha derinle- şecen, "küreselleşme" gibi masallarla yığınlan uyutnak mümkün olamayacak. Işte o zaman, hep oztenen dünya bütünleşmesine doğru gidi- leceK değişim, küreselleşme masallannın biryoz- laşma olduğu er geç anlaşılacak... FArtH4.ASLtYEHUKUK a\KİMLİĞrNDEN EsasNo- 1999426 /KararNo: 1999/816 )avaa Nurten Kahraman tarafından davalı Şenay Kahraman atehne açılan boşanma davası sonunda: Davalı Şenay Kahra- •B adresinde buhmamadığı ve yapüan adres araşormalan so- sıunda adresının de tespit edılememesınden sonra duruşma gü- sâünve dava dılekçesinın ılanen teblıg edılmesıne göre, •laakememızce taraflarm boşamnalanoa, mü^terek çocukla- n lekm velayetmin davacı anneye verilmesırje, her ayın son pa- zsgüıü ile dını bayramlarm 3. günü saat 09 ile 17 arası davalı 3tb ık çocuk arasmda şahsı ıbşkı düzenlenmesine daır verilen tşâ kirann ılanen teblığıne. üan tanhınden ıtıbaren 1 ay içinde tayİ2 edilmemesi halınde hükmün kesınleşeceği hususu da ila- na'teMığ olunur. 28.1.2000 Basın: 6533 14Şubat2000 14 Şubat 2000 14 Şubat 2000 14 Şubat 2000 14 Şubat 2000 "SEVGİLİLER GÜNÜ" (St. Valentine's Day) itîraf edeyim fci geçen yüzyılda senî dahta az s&viyordum!-.. Bn de!.. Sevgi sözcükleriniz, sevgi dolu bir günde Cumhurfyet ile ulaşmast gereken "sevgiliye..." ulaşacak. 1 st. (3.6 cm.) X 5 cm.'lik ilanlar 10.000.000 TL. (KDV dahil) 1 st. (3.6 cm.) X 2.5 cm.'lik ilanlar 7.000.000 TL. (KDV dahil) Bilgi için : Ahu Heper Medya C Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Telefon : (0212) 513 84 60 - 61 Faks: (0212) 513 84 63 14 Şubat 2000 14 Şubat 2000 14 Şubat 2000 14 Şubat 2000 14 Şubat 2000 yada kısa da olsa bır süre yaşatabilmek- tedir. Bunu başaran Strauss'un şaşılacak bir özelliği, vals besteleme dehasına kar- şın vals yapmayı bilmemesidir! Avnıpa'nm bütün önemli kentlerinde konserler veren Strauss ve kardeşleri büyük bir örgütleme yeteneğine sahip- tiler, bu sayede sanatlan ile zengin ol- mayı da basardılar. St. Petersburg yakı- nındakı Pavlovsk'de yazlan konser ver- mek üzere on yıl süreli bir anlaşma yap- tüar. Çar ailesinin de ılgı gösterdığı kon- serler özelükle beyaz gecelerde bir mü- zik ve güzellik şöleni oluyor, herkesi büyülüyordu. 1873 yılı, ansızın bir bunalım yılı ol- du. Viyana borsası çöktü, varsıllar birge- cede yoksula dönüştü. Bazı insanlar ya- şamlanna son verdi. Yazhklar boş kal- dı, birçok lüks yer ve birçok şirket ka- pandı. Her ekonomik bunalımda oldu- ğu gibi köktencilik gelişti ve Musevi düşmanlığı başladı. Oysa o zamana kadar din bır özel ko- nu sayüıyor, insanlık önemli oluyordu. Strauss bu olaylardan etkilenmiyor, me- lodi üzerine melodi yazarak yeni bir ya- pıt üzerinde çalışıyordu: Dehasınm en önemli sahne yapıtı olan Yarasa Opere- tL Gece çalışan besteci konuya kendisi- ni öylesine kaptırmıştı ki, partisyonu yirmi iki gecede bitirmişti. Sözcük an- lamı küçük opera olan operet bir za- manlar sahne yapıtlan arasmda önemli bır yer almış ve Strauss'un ayn bir ya- ratıcıük alanı olmuştur. Bugüne kadar gelmiş ıkinci büyük operetı ÇingeneBa- ron'dur. Yaşamının sonuna kadar çalı- şan Strauss 21 operet, 170 vals, toplam 500'den fazla yapıt bestelemiştir. Aydmlanma ve Atatfirk Tüm sanatlar gibi müzik insanı yüceltir, evrensel dü- şünce ve duygulan gelışti- rir. İnsanı özgürleştirirken benliğini güzellik ve sevgi duygulan ile doldurur, bir umut ve enerji kaynağı olur. Aydınlanmanın, uygarlaş- manın vazgeçilmez ve etki- li bir aracıdır. Işte Stra- uss'lar, ölümsüzleştirdikle- n romantik Viyana valsle- ri ve öbür katkılan ile tüm bu etkileri ilk kez geniş kit- lelere ve tüm halk katman- lanna yaymışlar, onlan mü- zik yolu ile eğıtmeyi ve ay- dınlatmayı başarmışlardır. Bu yıl 250. doğum yıldö- nümü kutlanan evrensel şa- ir Goethe "Müziği sevme- yen,insanolarakadbndınl- maya layık değüdir" diye- rek insan ve müzığın aynl- mazlığını vurgulamıştır. "Musiki hayaün kendisi- dBr" diyen Atatûrk ise, en- gin sağduyusu ve sezgisi ile müzığın olağanüstü eğı- tici öneminı çok erken kav- ramıştır. 19. yüzyıl sonun- da, daha bir lise öğrencisi iken Selanik'te özel dans dersleri almış, ileriki yıllar- da yaptığı valslerle herke- si hayran bırakmışnr. Cum- huriyetin ilanından sonra bir yandan müzik eğitimi- ni geliştirmek, öte yandan cumhuriyet balolan ile edil- gen toplumu sarsarak ona yaşam sevinci vermek ve eğlenmeyi öğretmek, daha önemlisi, evrensel müzığa sevdirmek ve onu bır çağ- daşlaştırma, "adam olma" aracı olarak kullanmak is- temiştir. Acaba bu uygula- maJar bugün bile yeterince anlaşılabilmiş, açılan o ay- dınlanma yollan bilinçle iz- lenmiş midir? PENCERE Tehlike GeçtJ mi?.. 1917.. 1991.. Bizim için bu iki tarih hayat memat çapında önern taşıyor; konuyu daha önce de ele almıştım, ama, ne kadar yinelesek az sayılır. '1917 Ekim Devrimi'n\n gerçekleşmesi, '1923 Cumhuriyet Devrimi'ne destek sağtedı. Tarihte yıkjızın pariadığı andı; Anadolu, emperyalizme karşı 'Ulusal Kurtuluş SavaşıYıı verirken sırtını Bolşeviklere dayadı. Lenin ile Mustafa Kemal dayanışmasının anlamı belli değil mi!.. Ne var ki Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra iş ter- sine döndü; pariayan yıldız kararmaya yüz tut- muştu. Dünya iki düşman bloka aynldı. Türkiye, Batı blokunun 'ilen karakolu' oldu. "En büyük tehdit komünizm" sayıldı; devlet buna göre vaziyet al- dı. Amerika'nın "Yeşil Kuşak" kuramına göre "ko- münizme karşı panzehir" diye nitelenen "Islam- cılık" 1923 laik Cumhuriyet devrimine karşıdev- rim içeriğinde benimsendi. 12 Eylül cuntası "Türk-lslam Sentezi"n\ resmi- leştirdi; eğer 1991'de Sovyetler yıkılmasaydı; 1923 laik Cumhuriyetinin ocağına incir ağacı di- kilecekti. • 1991 'de Sovyetler yıkılınca "komünizm *ehd/- di" paranoyası ortadan kalktı... Gözleraçıldı... Laik Cumhuriyetin elden gitmek üzere olduğu ortaya çıktı; tanı kondu. Tarih: 28 Şubat!.. 28 Şubat bir asker müdahalesi değil, tarihsei dönüm noktasının Türkiye'de saptanması, göz- lerin üstünden bir perdenin ka/kması, körtüğün dağılması, 1923 laik Türkiye Cumhuriyeti'nde Ikinci Kurtuluş Savaşımı'nın başlatılması, dış kö- kenli hilafet kuvvetlerine karşı çıkılmasıdır. YoksaAnadolu; Cezayir'e, Iran'a, Afganistan'a benzer bir kanlı serüvene sürüklenecekti. Son çarpıcı kanıt: HizbullahL • IrticaTürkiye'de 40 yıllık birsüreçte planlı adım- larla mayalanıp palazlandı. Necip Fazıl'ın "Bü- yük Doğu "sunu Menderes örtülü ödenekten bestemedi mi!.. İBDA-C'nin çözümü nedir Harf- ler açıldığında "Islamcı Büyük Doğu Akıncılar Cephesi" değil mi!.. Irtica uzun sürede geniş bir yelpazede gelişti. Imam-hatip okullan devleti ele geçirmenin devlet içinde yatırımı için gerekli öğ- retim kurumlanydı. Buradan çıkan şeriatçı kafa- lar yargıç, savcı, emniyet müdürü, vali, kayma- kam, profesör, öğretmen oluyoriardı. Imam-ha- tipler meslek okulu olmaktan çıkantmışlar, temet öğretim kurumlanna dönüştürülmüşlerdi. Frt- hullah, bürokrasiyi ele geçirmek planlamasını yürütürken dışa dönük yüzünde, "ılımlı Islam" maskesini kullanryordu. Erbakan'ın partiteri, bü- yük çapta parasal olanaklan seferber ederek bü- yük kentlerin varoşlanndaki halk kittelerini örgüt- lüyorlardı. Camiler, şeriatçı siyasal partilerin, ta- rikatlann, cemaatlerin siyasi şubelerine dönüştü- rülmüşlerdi. Altı saatte bir cami yapılıyordu ve her cami ticaret yeriyle, iş odağı gibiydi. Islamcılık pa- rasal güç ve iktidar kazanma aracıydı. Dincilfc med- yada gazete, radyo ve televizyonuyla siyasal ik- tidara koşut bir güç kazandı. Türkiye elden gitti gider, bir eğik düzeyde ka- yıyordu. 28 Şubat buna 'dur 1 dedi. Tehlike anında birden frene basarsan, araç he- men durmaz, devrilme olasılığı cabası... Türkiye'de tehlike henüz geçmedi. UNIX, LINUX işietim sistemleri ve COBOL programlama dilini biliyorsanız veya yetiştirilmek istiyorsanız NEDEN BİZİ ARAMIYORSUNUZ? CUMHURfYETGAZETESl BUKETSERMET Tel: 0 212 512 05 05/508 (jülerı • Scrfji • Atol\e • Sanatevi mwmwmw&mw*r&^ (0212)293 89 78 (3 H;ıt) HAKK1 ANLI Â Şubat - 4 Mart 2000 MİNE SAMAT GALERİSİ muhsin bilyap (akademik - dtfi) resim atclyesi daimi eergisi sarraf ali eok. no:27 moda kadıköy « tel: 33O 81 10 KARSU TEKSTİL GALERİSİ RESİM SERGİSİ 2-25 ŞUBAT 20O0 Gazetecıler Stesi Yazartar Sk. No26 80300 Esentepe / İSTAN8UL Tel (212) 288 33 89 / Faks: (0212) 267 24 44 NevhizResim Sergisi 8 - 29 Şubat 2000 TÜRKİYE IS BANKASI PARMAKKAP1SANAT GALERİSİ tsöUal Cd. Meşdik Sk. Noj U Bsyojiu Tet (0212) 244 » 2i Bllgün yönter ereantörk 'posJmodan mmyatûrlef" SmitemSa?» www.yoıtterxjbjıet RESİM SERGİSİ YASEMİN ÖZEN GÖK Sergi Söresi: 27 Ocak- 27 Şubat 2000 Saat: 11 •00-21 « 0 (Pazartesj gûnlen dışında) : Profilo Ahşvenş Merkezi Cemal Safnr Cad Kat. 1 No 26/28 Mecıdıyeköy : (0212) 216 44 00/145 Yer Tel IM • C İ D İ T • K galeriBINVIL 3-26 SUBAT 2000 Yeni Binyıla girerken Çağdaş Türk Sanati ErdalALANTAR ÖrdemirALTAN GökhanANLAĞAN KorayAKİŞ ZekiARSLAN Mustafa ATA Femıh BAŞAGA ZahitBÜYÜKIŞUYEN Devrim ERBİL MehnetGÛLEK ErginİNAN ZekaiORMANCI Abdunahman ÖZTOfRAK YusufTAKTAK Ömer ULUÇ UtkuVARllK Zeybnoğtu Cd AKatiar Kûttur Mertea No8 80630 Atater-ISTANBUL Tel 02122809441-2828765-282 94 48 Fa>c021232S0397 *wwgatent)inydc«ntr ERSIN ALOK 4 - 19 Şubat 2000 AD1İ6ANŞAKAY1K SOKAK. NO: 54/1 NİŞANTAŞI / TEl 247 90 81 I I MEHMET OZEL Resim Sergisi Şubat sonuna kadar uzatümıştır. PİYANO V£ SANfil ÇALBZİSİ Galenmız Pazar Harıç Hergün İÜCX)-19(X) Arası Açıktır Nüzhettiye Cd. No.36 BEŞİKTAŞ - İSTANBUL Tel: 227 86 40-227 03 28 İlanlarınız İçin 293 8978 İLAN T.C.BAFRA2. ASLtYEHUKÜK MAHKEMESİ DosyaNo: 1999/487 Esas Davacı Erkan Çu- valcı vekili Av. Na- zım Geyikçi tarafın- dan davalı hasımsız olarak mahkememi- ze açılan garplik da- vasının yapılan açık yargıianıası sırasında verilen ara karan ge- reğince: Trabzon ili, Yomra ilçesi Kayabaşı köyü nüfusuna kayıth olup halen Bafra Osman- beylj köyünde ika- met eden Rasim ve Fatma'dan olma, 5.1.1944 dogumlu Ahmet Çuvalcı, 2.5.1992 tarihinde kaybolmuş ve bu za- mana kadar kendi- sinden bir haber alı- namamıştır. Adı ge- çeni tanıyan, gören adresini bilen şahıs- lann duruşma günü olan 28/12/2000 tari- hine kadar mahke- memize bildirmeleri, bu tarihe kadar bir haber alınarnadığın- da gaipliğuıe karar verileceği ilan olu- nur. Basın: 3589
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle