16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Dünya Gençlik Merkezi, 14 Şubat Pazartesi Sevgifiler Günü'nde Dü en sempatik, en mutlu çrftlerini ilan ediyor. 1ŞUB ın en romantik, Sevgililer Günü için sevdiğiniz kişiye çok özel bir sûrpnz yapm. Birlikte çekilmiş en güzel fotoğrafmızm arkasına, aşkınızı en güzel anlatan cümleyi yazın, adınızı, adresinizi ve telefon numaranızı ekieyin, 8 Şubat 2000 akşamına kadar herhangi bir Dünya Gençlik Merkezi'ndeki Sevgililer Kutusu'na atın. Jürinin değerlendirmesi sonucunda seçilen üç çiftin resimleri 14 Şubat Sevgililer Günü'nde yukardaki resimlerin yerini alacaktır. Kazanan çiftler Dünya Gençlik Merkezi'nin davetlisi olarak romantik bir akşam yemeği ve benzersiz bir eğlence ile Sevgililer Günü'nü kutlayacak. Ayrıca her çift, Dünya Gençlik Merkezi'nden 500 mityon TL'lik hediye çeki kazanacaktır. Sevginizi göstermenin en güzel yolu için acele edin, en yakın Dünya Gençlik Merkezi'ne gelin. DUNYA GENÇLİK MERKEZİ AB 'nin Koşullan Prof. Dr. Tuncer T ürkiye Batı Av- rupa'da II. Dün- ya Savaşı sonun- dadoğanyakın- laşma ve birleş- meye daima ilgi duydu. Tür- kiye'de önemli bir kesim, Türklerin ve Türkiye Cum- huriyeti'nin Avrupalı oldu- ğuna içtenlikle inanır. Tür- kiye ve Türkleryüzyıllardir Avrupa'nın bir parçasıdır Avrupa tarihi de büyük çap- ta, olumsuz ve olumlu yön- leriyle Türkiye'nin ya da Os- manh'nın tanhıdir Batı Avrupa'daoluşan Kö- mür-Çelik Işbirliği ile bi- çimlenmeye başlayan hare- ket, Roma Anlaşması (1957) ile Avrupa Ekonomik tşbir- liği ve 1993'te de Avrupa Biriiği oldu. Hükümetlerin bu harekete ilgilerine rağ- men genelde halk AET'nin ve AB 'nin ne oldugu ve iler- de nasıl bir ekonomik ve si- yasal birliğe dönüşeceği hak- kındaaydınlatılmadı. Bızde her kesim AET ve şimdi AB'yi, üç körün fili tanım- lamasında olduğu gibi ken- dine göre algıladı. Bu, tele- vizyonda brrsimitsatıcısınm "Abi simıtimi gider Alman- ya'da satannT demesinden, bir hekımın de "Biraz para birikn'rdim. onunla alû ayda yabana dih'mi üerletir, gider oradabir muayenehane aça- run" demesı kadar, AB hak- kında ne kadar bilgilendiril- diğimizi gösterir. AB, aydın kesimde bazilannca ve aydın geçinen kesimde "Baonlaş- mak", "demokrasiye geç- mek", "GtobaUeşmek", "in- san haklannı yerleştirmek'' için tek yol(?) olarak görül- mektedir. Politikacılar ise başta Amerikancı, "Bberal" ve küreselcılerolmak üzere Türkiye'nin ekonomisınin düzeltilmesinin tek yolu ola- rak görmektedirler. Halka AB 'nin ve ilenye dönük he- deflerinin ne olduğu, AB 'nin dünyamızdaki gelişmeler içindeki yeri, AB için Tür- kiye'nin ne olduğu, AB üye- liğinin bize neler getireceği ve bizden neler götüreceğı anlatılmamıştır Türkiyeba- şından beri Batı Avrupa'da- ki ekonomik ve sıyasal ha- reketlerin dışında kalmak is- temedi. Hükümetler, toplu- luğun kurulmasından biryıl sonra üyelik başvurusu ya- pıp beş yıl sonra ortaklık an- laşması olan Ankara Anlaş.- ması'nı imzaladı (1963). Tam üyelik başvurusunu ise 1987'de yaparak topluluğun birparçası olma isteğinı gös- terdi. Asıl sorunlar 1980 Ev- rendarbesi ile su yüzüne çık- mış, mali yardımlar işleme- miş ve 1986 için öngörülen serbest dofatşun hakkı ger- çekleşmediğı gibi AET ülke- lennın halkımıza vize uygu- lamaya başlamalan ve bunu gıttıkçe agırlaştırmalanyla konsolosluklarda gerçekten insanlıkdışı davraruşlar gün- lükolağan olaylarhalinegel- di. Yunanistan'ın AET'ye giımesi ile Batı Avrupa'da Türkiye'yi dışlamak isteyen- ler iyi bir piyon kazanmış- lardır. Bundan sonra Batı Avru- pa-Türkiye ilişkileri üyelik dışında sürdürûldü. Batı Av- rupa ne Türkiye'yi dışlamak ve ne de üye yapmak isti- yordu. Bunun sonucu "on- GUVENÇ lar ortak, biz pazar" olarak özetlenen ve bir kıyak pro- fesörün zafer olarak sundu- ğu Gümrük Biriiği Anlaş- ması imzalandı (1995). Bun- dan sonra, artık birlik hali- ne dönüşen AB' nin tüm eko- nomik ve dolayısıyla poli- tik kararlanna, karar meka- nizmasına katılamadan uya- eaktı. Türkiye, Avrupa eko- nomisine katkıda bulunma- sına, ticaret dengesinin bo- zulmasına rağmen söz veri- len ne maliyardımlan alabS- di ve ne de serbest dolaşım- dansözedebikii; üstelik AB ile görüşmelennde Kıbns ve Ege koşullan ile süreklı kar- şılaştı. Bundan sonra bazı AB büyüklerinin desteğiyle 'Lüksemburg Kaymakam- hğı'nın temsilcisi tarafindan haksızca, saygısızca ve hat- ta terbıyesızce, "AR, tşken- cerilerJe aynı masaya oftır- maz" hakaretine uğradı. Tür- kiye ise iç polıtikaya dönük girişimlerle yetinerek ilişki- lerini askıya aldığını, belli konulan AB ile konuşma- yacağını belirtti. Türkiye'nin durumunu ve polıtıkacılan- nı iyi bilen AB, buna aldır- madan üyeleri vasıtasıyla her konuyu görüştü ve tartıştı. Hiçbir şey değışmemiştı. Şimdi Türkiye 1963'ten beri üye adayı olarak Helsin- ki'de tekrar koştıllu adayhğı kabuletti. Buarada neler ol- du, koşullar nasıl ışleyecek, ABıçin Türkiye nedir vebi- zim için AB nedir, sorulan henüz pek yanıtlanmadı. Ülkemize konulan koşul- lann başında Kıbns, Ege ve yeni azınhklar yararma bu- İunmaktadır. Kıbns için AB görüşü, tanıdığı Rum yöne- timinin bir Türk azınlığı ile Türkiye tarafindan resmen tanınması ve üyeliğine kar- şı çıkılmamasıdır. Nekonfe- derasyon venedefederasyon söz konusudur; KKTC ta- nınmadan konfederasyon ya da federasyon oluşabilir? Türkiye bunu nasıl kabul edecektir ya da KKTC'nin tanınmasını nasıl sağlaya- caktır? Ege'deki koşul ise karşılıklı biranlaşma olmaz- sa dört yıl sonunda Divan'a gidilmesidir. Konunun ke- sinlikle Divan tarafindan çö- zülmesi, tercihleridir. Tür- kiye, Ege'de kuşatılmasmı ve nefes borusunun kesil- mesini nasıl kabul edecektir ya da elındeki kozlannı (ada- lann silahlandınlması, terö- re destekte uluslararası dü- zeyde suçüstü yakalanması vd.) kullanabilecek midir? Görünüş pek çok fırsatlann kaçınlması şeklındedir. Ye- ni azuıhklaryaraüna ise Ata- türk ılkelenni yetmiş altı yıl- lık Cumhuriyet'in temelleri- ni yıkacak niteliktedir. AB'yi dil öğrenimi (Hangi lehçeler- de?), eğitim ve yayın özgür- lükleriyle tatmin edebilecek miyiz? Yöneticilerimizin Adalet Divanı konusundaki vorum- lan yanüşör. Sayın Ecevit çok iyi anımsarlar. Sadi Tr- mak hiikümeti güvenoyuna başvurmadan kendisi ile Meclis'teki odasındaki gö- rüşmemizde Adalet Diva- nı 'na gitmek istemiyorsak hiçbirhükümet üyesinin bu- nu bir olasılık olarak bile di- le getirmemesi gerektiğini anlatmış ve delil olarak, ya- PENCERE Dıled ıleb 76.Küreselleşme ile Uygarlık Üzdeş m 'Küreselleşme' içeriği ve anlamı bilir le kavranması zoaınlu bir olgu; geze> lem ve boylamlanna sınır tanımadan , y Türkiye küreselleşmenin odak noktasında; kü Anadolu, Avrasya coğrafyasının tam merkı de konuşlanmış; doğu-batı ile kuzey-güney an da köprü işlevini üstlenmiş!.. Avrasya, gezegenimizin en görkemli enerji naklannın istiflendiği depo... Bu coğrafyanın kilit ülkesi Türkiye!.. Türkiye'ye egemen olan, stratejik açıdan Av ya'da egemenleşmenin anahtannı efine geçirir • Ülkemizde "küreselleşme" üzerine tartışma nusunda tozdan dumandan ferman okunamıy Küreselleşmeyi eleştırel aklın terazisine vurr isteyenlere karşı kimi çevrede hoşgörüsüzlük ğunlaşıyor, kimi çevrede düşmanhğa varan sal ganlık tek sözcükte vurgulanıyor -Dinozor!.. • 'Batı', geçmiş yüzyıllarda, dünyayı sömüre güçlendi, zenginleşti, paJazlandı; ancak girdıği, gai ettiği, ele geçirdiği, yönettiği ülkelerde şunu s lemedi: - Ben sömürgeciyim!.. Yada: - Ben emperyalistimL Mazlum ülkelere dönük resmi yüzünde Batı I zaman uygarlıktan ve hukuktan söz açtı. Ne var ki Batı'nın benimsediği kapitalizmin sön rücü içeriğini bilimsel yörrtemlerie 19'uncu yüz da ortaya döken yine Batılı Marks olmuştur. Batı'yı Batı yapan budur. • Türkiye bugün 65 milyonluk bir ülke ve hızla yi selen bir pazardır. Olağanüstü çıkartann üslendiği medyamızda lerek ya da bilmeyerek "küreselleşme" ile "uyg< lık" kavramlannı özdeşleştirmeye çabalayanlar v Bu özdeşleştırme, biryanılgıyı oluşturuyor; Anad lu'da yaşayan insanın öz çıkarlannı görmesini ve s vunmasını engelliyor; küreselleşme örtüsü altını Anadolu'nun tüm zenginliklerini çokuluslu şirketl re haraç mezat pazarlamak seferberliği sürdürül yor- Ozelleştirme maskesi altında yapılan iş budur Köşeye sıkışmış olan hükümet, ozelleştirme ya mıyor, alacaklı egemen çevrelerden yeniden bo sağlayabilmek için elindeki avucundaki ulusal v£ lıklan elden çıkarıyor. • Medyamızda -Cumhuriyet dışında- küreselle meyi eleştirel akıl terazisine vuran gazete yokL Ancak küreselleşmenin patronlan bıle bu biçimf le küreselleşmeden kaygı duymaya başladılar; ak lı fıkirli ınsanlar şu sorunun yanrtını dünya ölçeğiı de aramak zorunluğunu duyuyorlar Küreselleşmede dünyamıza dayatılan model, it sanlığa hakça paylaşım reçetesi mi sunuyor? Yol sa insanlığıyoksulluk vezenginlikte daha derinleşe bir uçurvma mı itiyor?.. Küreselleşmenin odak noktasında konuşlana Türkiye'de bu soru her ülkeden daha önemli... Değil mi?.. nındaki bir uluslararası hu- kuk ve siyasal ilişkileruzma- nının karşı düşüncede olma- sma rağmen Giscard D'Es- taing'in tedbirsiz sözleriyle neler olduğunu anlatmıştık. Hemen telefonla görüşen Sa- yın Ecevit on dakika geç kal- dığımızı görmüştü. Sayın Ir- mak'ın merdivjenlerdeki sö- zü bizi Divan'a götürmüştü ve bunun sonucu Sayın Ece- vit'in kendisinin de çok önemli katkılan ile yıllarca birtakırrun uğraşüğını ve ne- lere mal olduğunu yine ken- dileri çok iyi bılirler. Şimdi iseAB'nin drvan koşuhı Hel- sinki'ye gidilince hükümet- çe resmen kabul edflmistir. Bunu başta rürlü yorumlu- yoruz demek içeriye dönük bir aldarmacadır. Dört yıl sonra nelerle uğraşılacağı şimdiden açıktır. Politikacılanmız için, ver- gi alamadıklan, kayıt dışı ekonomiye söz geçirem* dikleri, bazı büyük sermaye ye hayır diyemedikleri içir devletçilik ve ICtT'ler saye sinde oluşan, gelişen serma ye, oluşturduklan bürokra si ve bazı "enteBer" için AB enflasyonu, ekonomik v mali bunahmı, borç sorunu nu vd. çözecek, kendilerinı yeni ufuklar açacak sihirl bir değnektir, belki de bazı ları için, umanz değildır, yıl lardır çözül^meyen Kıbn' ve Ege sorurnnı bı. ^larm dan atmak içi»irçözûnKıuî."' AB'nin y^aşımındaki gerçekler, uliararası iliş- kilerdeki değitükler, yeni azuılık yaratnçabalannı, ölüm cezası vtB konula- nnı ilerde incenek üzere bu yazıda, şimik sadece Helsinki kararlaln Ege ve Kıbns konulaniı içerdiği tehlikeleri belirtnje yetin- dik. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Olup Brtenler! Başvurularınızı tüm Dünya Gençlik Merkezi mağazalarına yapabilirsiniz. Yarışmaya tüm bekâr ve evli çiftler katılabilir. NTAŞI • AKMERKE2 • CARREFOUR • CAPTTOL • CAROUSEL • GAOERIA • ANTALYA 2000 • MkSROS BfYUKDÛZÛ • MtCROS ANKARA • ZAFER PIAZA BURSA Toprak altından çı- karılan cesetlerin sayı- sı her gün biraz daha ~ ~ artıyor. Inanılır şey de- ğil! Gözler önünde ya- şanmış bir korkunç olay!.. Bunca insan ka- çınlmış, işkencelerle, yeraltındaki izbelerde, bodrumlarda öldürülmüş, son- ra da bahçeye, sokağa gömülmüş. Nerdeymiş kolluk güçleri, nerdeymiş o dönemin sorumluları?.. Geçen akşam TVde o kaçırmalann, öldürmelerin döneminde en önemli görevlerde bulunmuş bir kişi TV'de, "Evet, biz de bir şeyler yaptık" dedi. "Derin Devletin" temsilcilerinden sayılan bu kişinin bildiği çok şey var, ama "devlet sırn", söylenmez, açıklan- maz! Haftalar, aylar boyu Galatasaray'da analar, baba- lar, eşler, kardeşler, "Kayıplarını" aradılar. Dövüldüler, sövüldüler, vazgeçmediler! Ellerinde resimler, hesap sordulardevlet sorumlulanndan. Kim kaçırdı, kim yok etti bu insanları?.. Şimdi toprak altından çıkıyor bazı- lan, ama daha başka "kayıplar" da var, aranması bu- lunması gereken... Bircezaevi müdürü yakınıyor: "Hapishanelertıklım tıklım, yönetmesi olanaksız..." Görevinden aynlmak istiyor. Durmaksızın hapishanelere adam gönderiyo- ruz. yeterli cezaevi yok! Hani ne derlerdi bir zaman- lar "Bir okul aç, bir cezaevi kapansın." Şimdi gözal- tına alınanlan, tutukluları, hükümlüleri sokacak y"er bulamıyoruz. Bunun sonu nereye vanr? Yeni yeni ce- zaevlerini bütün yurtta okul sayısı kadar çoğaltmaya mı? Fransa cezaevlerinde yatan birtakım ünlü konuklar, (ki ıçlerınde bakanlık, belediye başkanlığı, büyük şir- ketlerin yöneticiliği gibi görevlerde bulunmuş olanlar var) yaşadıkları hapishane hayatıyla ilgili bir bildiri ya- yımladılar. Bu yerlerin insanlık dışı bir gerilik, bir pis- lik, bir yetersizlik içinde olduğunu kamuoyuna açık- ladılar. Fransız ceevleri böyleyse, bizimkilrıasıl- dır, orasını siz düşijn. Bir de FaziletçiıVar. Başlansıkışıncahuttan söz ederier. Bir gü^ce büyük bir yüreklilikleah- lı kuvvetlere sataşabjr gün sonra "Ben o sözleri gazetede okudum" rir. Bir iki gün geçince de hukukun uygulanmadv, kendilerinin hukuktan yana olduğunu söyler. Yarçy Başsavcısı, "yaşayan irtica tehlikesi"nden söz & öte yandan kimileri irtica eylemlerini korumak için. tica diyenler manyaktır, paranoyaktır" diye kont yozlaştırmaya çaiışır. (Velioğlu'nun cenazesinde t lere Batmanlının Hizbullah'tan yana gösterisi de i - canın yeni bir kanıtı değil mi?) Bu arada TBMM üyelerinin bir bölümü gece yar baskınıyla kendilerine bir anda yanm milyarlık ek k zanç sağlayıverir. Daha önceki zam girişimlerinin y di kez Anayasa Mahkemesi'nden döndüğünü bile t le!.. Ama bu kez yüksek rütbeli askerleri, yargtçlan, An yasa Mahkemesi üyelerini de yanlanna almakla ı kolayca çözümleyeceklerini sanarak... Hep böyle yapmadılar mı? Deprem olmuş, on biı lerce insan ölmüş, yaralanmış, binlerce ev yıkılmış, m let sokakiara dökülmüş, milletvekilleri büyük bir hı; la birtakım yasalan kaş göz arasında oldubittiye g< tirmediler mi? ••• Size iki kitaptan söz etmekte yarar görüyorum. İçir de yıllardır yaşadığımız bazı olayları, örgütleri daha r anlamanız için... Bunlardan biri Kaynak Yayınlan'nd çıkan "Ülkücüler, öteki Devletin Şehitleri", öbürü d Halil Nebiler'in "Son Meclis, Hem Devlet Başa, Hen Kuzgun Leşe" (Berfin Yayınlan) adlı incelemesi... Bildiğimiz şeyler demeyin, şöyle böyle otuz yıldır at kinliğini duyuran "ülkücû" anlayışın gerçeklerini öğ renmek için bu iki kitap gerçek bir belge...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle