Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8ARALIK2000CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Avrupa BirliğiNice Doruğu 'nda, geleceğin AB 'sinin güç dengeleri ve arayışları tartışüıyor
Almanya'nın beklentisi büyükÇİĞDEMAKKAYA
ESSEN - Federal Alman Şansölyesi
Gerhard Schröder, Fransa'nın dönem
başkanhğında Nice'te başlayan doruk
toplantısının ön hazırlıklan için yoğun
bir diplomasi trafıği başlatmıştı. Çün-
kü Nice Doruğu'nda Avrupa Birli-
gi "nin geleceği hakkında Önemli karar-
lar alınacak ve aynı zamanda 14 Şubat
2000 'de başlatılan hükümetler arası
konferans Nice Doruğu'nda sonuçla-
nacak. Bilindiği gibi hükümetler arası
konferans Avrupa Birliği'nin genişle-
me öncesinde yapısal ve kurumsal re-
formdan geçirilmesi için başlatılrruştı.
Schröder, 21 Kasım'da Brüksel Baş-
bakanı Vferhofstadt'la. daha sonra ar-
dından Komisyon Başkanı Prodi'yle
birer görüşme gerçekleştirdi. Bu ikinci
görüşmenin ağırlık noktasıru, Alman-
yanın 2004 yılında Nice Doruğu son-
rası perspektıfleri ele alan bir hükümet-
ler arası konferans gerçekleştirme öne-
risi oluşturdu. Daha önce Brüksel'e git-
meden önce Schröder 21 Kasım tarihin-
de de Lüksemburg Başbakam Jean-
Claude Junker ile Berlin'de bir araya
geldi. Bundan önce ise Avusturya Şan-
sölyesi VVotfgangSchüssd ile ve 14 Ka-
sım tarihinde Avrupa Birliği'nin Ortak
Dış ve Savunma Politikası'ndan sorum-
lu Javier Solana ile Berlin'de görüşmüş-
tü. 16 Kasım'da Londra'da Tony Blair
ile bır akşam yemeğı kapsammda gö-
rüşen Schröder, 17 Kasım'da Danimar-
ka Devlet Başkanı Rasmussen ile, 18
Kasım'da Amsterdam'da Hollanda
Devlet Başkanı Kokılc ve 24 Kasım'da
Hannover'de Fransa Devlet Başkanı
Jack Chirac ile bir araya gledi.
Tarlhe damga basan doruk
Avrupa Birliği'nin Nice Doruğu ön-
cesı kulis çalışmalan olarak nitelendi-
rilebilecek olan bu görüşmelerin içeri-
ğini ve Almanya'nın Nice Doru-
ğu'ndan beklentilerini 28 Kasım tari-
hinde Federal Şansölye Gerhard Schrö-
der'in yaptığı hükümet açıklamasın-
dan izlemek mümkün. Almanya Nice
Doruğu'nda alınacak olan kararlan
ulusal çıkarlan açısından hayati bir ko-
nu olarak görüyor. Nitekim yalnızca
Almanya'nın değil tüm AB ülkeleri-
nın ve AB'ye aday ülkelerin kaderini
yönlendirebilecek bir niteliğe sahip
olan Nice Doruğu, planlanan kararlar
çıkarsa AB tarihine damga basacak de-
ğişiklikleri de beraberinde getirecek.
Fransa'nm AB Konseyi Dönem Baş-
kanlığı esnasında gerçekleştirilen bu
Nice Doruğu'nda 4 konuda karar alınması bekleniyor:
1) AB ile üye ülkelerin yetki sınırlandınlmasının gerçekleştirilmesi,
2) Temel Haklar Şartı'nın anlaşmalara yansıtılması ve üstlenilmesi,
3) AB Konseyi, AB Komisyonu ve Parlamentosu arasındaki yatay
ilişkinin, yani görev ve yetki dağılımlannın belirlenmesi,
4) Yapılan anlaşmaların yeniden düzenlenmesi ve basitleştirilmesi.
Doruk'un en önemli gündem madde-
leri ise,
• Avrupa Birliği'nin hükümetler ara-
sı konferans kapsammda gerçekleştir-
meyi hedeflediği yapısal ve kurumsal
reformlann karara bağlanması,
• Avrupa Birliği 'nin güvenlik ve sa-
vunma polıtikasının gideceği yönün
belirlenmesi,
• Avrupa Birliği Anayasası olarak
nitelendirilen Temel Haklar Şartı'nın
kabul edilmesi.
Bilindiği gibi 13-14 Ekimtarihlerin-
de Biarritz'te düzenlenen, 15 AB ülke-
sinin hükümet başkanlan ve dışişleri
bakanlarının katıldığı enformel Do-
ruk'ta AB ülkeleri, Temel Haklar Şar-
tı'nı kabul etti ve Nice'teki Doruk top-
lantısında AB'nin anayasal töreniyle
kabul edılecek. Almanya bu Doruk
toplantısında aynca Post-Nice-Pers-
pektifler başlığı altında 2004 yılında
bir hükümetler arası konferans başla-
tılması teklifı getirdi. Almanya bu hü-
kümetler arası konferans kapsammda
Nice sonrası döneme ilişkin dört alan-
da karar alınmasmı öneriyor.
1) AB ile üye ülkelerin yetki sınırlan-
dınlmasının gerçekleştirilmesi.
2) Temel Haklar şartnamesinin an-
laşmalara yansıtılması ve üstlenilmesi,
3) AB Konseyi, AB Komisyonu ve
Parlamentosu arasındaki yatay ilişki-
nin, yani görev ve yetki dağılımlannın
belirlenmesi,
4) Şimdiye kadar gerçekleştirilen an-
laşmalann yeniden düzenlenmesi ve
basitleştirilmesi.
Schröder 28 Kasım'da yaptığı hükü-
AB'nin Güncel Kurumsal Yaptsının Genişleme Sonrasına
Uyaıianması ve Ülkelerin Temsili Ağıriıklan
Ülke
Belçika
Danimarka
Almanya
Yunanistan
Ispanya
Fransa
Irlanda
Itatya
Lüksemburg
Hollanda
Avusturya
Portekiz
Fınlandiya
Isveç
Ingiltere
TOPLAM
Bukjaristan
Kıbns
Estonya
Macaristan
Letonya
ütvanya
Malta
Polonya
ÇekCum.
Romanya
Slovakya
Slovenya
Türkiye
TOPLAM
Nüfus
(Milyon)
10.213
5.313
82.038
10.533
39.394
58.966
3.744
57.612
0.429
15.760
8.082
9.980
5.160
8.854
59.247
375.325
8230
0.752
1.446
10.092
2.439
3.701
0.377
38.667
10.290
22.489
5.393
1.978
64.385
545.564
Nüfus Payı
%
1.87
0.97
15.04
1.93
7.22
10.81
0.69
10.56
0.08
2.89
1.48
1.83
0.95
1.62
10.86
-
1.51
0.14
0.27
1.85
0.45
0.68
0.07
' 7.0&
1.89
4.12
0.99
0.36
11.80
100.00
Avrupa
Parlamen-
tosundaki
SandalyeSayısı
25
16
99
25
64
87
15
87
6
31
21
25
16
22
87
626
21
6
7
25
10
15
6
64
25
44
16
9
89
963
AB
Konseyin-
deki
OySayıst
5
3
10
5
8
10
3
10
2
5
4
5
3
4
10
87
4
2
3
5
3
3
2
8
5
6
3
3
10
144
Komisyonda
Temsfl
1
1
2
1
2
2
. 1
2
1
1
1
1
1
1
2
20
1
1
1
1
1
1
1
2
1
- 1
1
1
2
35
Almanya, Ingıltere ve Türkiye'nin değerieri tahmıni, Fransa ve Irtanda'nın değerlerigeçiddir.
Javier Soiana
Gerhard Schröder
Tony Blair
'Ekonominin sağlıklı bir yapıya kavusturulması bizim AB'ye üyeliğimizin kapısını aralayacak'
AB içinönceekonomi
met açıklamasında "Biriiğin hareket
kabiliyetini göze alarak genişlemeye
doğru gitmesi kabullenilemez ve bu ne-
denle de Nice Doruğu'nda Avrupa Bir-
liği'nin verimlüigini, meşruluğiınu ve
şeffafhğmı uzun vadeli garanti attma al-
mak zorundayız" sözleriyle konuya
verdiği önemi gösteriyor.
Almanya, karar alma mekanizmala-
rımn oy birliği prensibinden, kalifıye
oyçokluğu prensibine doğru yönlendi-
rilmesi doğrultusunda çaba gösteriyor,
ancak bu bağlamda,
a) Oyçokluğu prensibinin mümkün
olduğunca geniş alanlarda uygulanma-
sı,
b) Özellikle üye ülkelerin parlamen-
tolannın onaylaması gereken kararlar-
da, yasa hazırlayıcı kararlarda veya bu-
nun yani sıra savunma politikasını içe-
ren İconularda oyçokluğu prensibinde
istisnalar sağlanması görüşünü savu-
nuyor.
Almanya'nın nitelikli çoğunluk
önerdiği alanlar ise şunlar: Vergilen-
dirme, dış politika, ortak dış ve güven-
lik politikası, çevre, iç politika, mede-
ni hukuk ve ceza hukuku alanlannda
işbirliği, personel meselelerine ilişkin
kararlar.
Fransa - Almanya
uzlasmazlıflı
Schröder'in oylann nüfusa göre da-
ğılması yönündeki beyanlan Fran-
sa'nın tepkisini topladı. Schröder'in
hükümet açıklamasının ardmdan Mad-
rid'de Nice öncesi görüşmelerde bulu-
nan Chirac bir açıklama yaparak, Al-
manya'nın Konsey'de Fransa'dan daha
fazla oy sahibi olma doğrultusunda bir
talebi olduğuna inanmamn yanlış an-
lama olacağım belirtti ve dıplomatik
bir dille Almanya ile Fransa'nm kendi
aralannda kimi dengesiz dağılımlara
rağmen AB'nin bütünleşmesi doğrul-
tusunda eşit bir şekilde çahştıklannı
belirtri, Dengesiz dağılıma örnek ola-
rak ise "Almanya nüfus açısından bü-
yük ise Fransa da nükker güçtür" de-
di. Fransız Avrupa Bakanı PierreMos-
covid Fransa'nm Almanya ile aym sa-
yıda oy talep etmeye devam edeceğini
ve bunun meşru olduğunu savundu.
Almanya, Konsey'deki oy dağılımı
konusunun yani sıra yine AB kararla-
nnın temsili ve dolayısıyla meşru ol-
ması gerektiği argümanıyla Avrupa
Birliği Parlamentosu'nun da nüfus
çokluğu prensibine göre dağılımını ve
aym zamanda üye sayısınm smırlandı-
nlması gerektiği görüşünü savunuyor.
ABbirbütünolmaktançda-
SELAHATTİNŞAHİN
NEVŞEHtR - Avrupa Konseyi'nde
1999 yılından beri 8 ayn alt komisyonun
üstünde bulunan Yönlendirme Komite-
si'nin de başkanlık görevini yürüten Nev-
şehir Valisi Doçent YusufErbay, AB'nin
tarihi ve siyasi perspektifinden çok eko-
nomik perspektifinin çok iyi algılanma-
sı gerektiğini söyledi. Erbay, "Hafcn Av-
rupah'da Osmanh ve Türk kaygısı var,
ancak bunlar o kadar önemli değfl. Eko-
nomik verilerin sağlıklı bir yaprya kavus-
turulması bizim AB'ye kesin üyeliğimizin
kapısını aralayacaknr" dedi.
Nevşehir Valisi Yusuf Erbay, AB'ye
Türkiye'nin girmesi gerektiğini, Cum-
huriyetin kurucusu Ulu Önder Ata-
türk'ün "Muasır MilleÜer
seviyesine yükselinmesi"
yönünde direktif vererek bu
alanda ilk önemli girişimi
başlattığını hatırlattı.
AB'ye giriş sürecinde tari-
hi ve siyasi çerçevelerin de
üzerinde durulması gerek-
tiğini belirten Vali Erbay,
özellikle ekonomik çerçe-
venın son derece önem ta-
şıdığını kaydetti.
Erbay şunlan söyledi:
"Halen komizde Avrupa bi-
ze düşman', "A\Tupalılar
Hıristiyan kulüp istıyorlar',
' Biz Müslüman bir ülke ol-
duğumuz için Avrupalı bi-
zi dışlamaya çahşıyor' gibi
sözkr söyleniyor. Olabilir,
bunlann alûnda da mutia-
ka gerçek payı var. Kimse
bizi kara kaşımız, kara gö-
zümüz için AB'ye almak is-
temiyor. AB'ye tam üye
olunmasında ekonomik
gerçekler en önemli belirie-
yici olarak göze carpıyor.
Dünyadaki küreseUeşme
sürecinin getirdiği zorlama-
lar AB'yi böyle bir anlayışa
itiyor."
Vali Erbay, dünya ticare-
tınin yüzde 90'ma Kuzey
Amerika bloku, Japonya ön-
derlişindeL Pasıfik bloku
• Nevşehir Valisi Doçent YusufErbay, "AB'ye girişte
ekonomik gerçeğin rolünü iyi anlamak gerekir.
Lobiciliğe ve sivil toplum örgütlerine önem vermek
AB'ye geçişte vazgeçilmez unsur" dedi.
ve Ban Avrupa'daki AB üyesi ülkelerin
oluşturduğu blokun hâkim olduğunu, ge-
ri kalan yüzde 10'luk payın ise dünyada
sayılan 150'yi aşkın ülkenin pay etmeye
çahştığını hatırlatarak şunlan anlattı:
"Dünyadadünv-atkaredıni3 biokyapmak-
tadır. Bu 3 btoktan coğrafî açıdan Baü Av-
rupa, yani AB bizim için vazgeçilmez bir
önem taşryor. Eğer AB'ye girerseniz bu
yüzde 90'İık paydan yararianan ülketer
arasında olursunuz, giremezseniz yüzde
lO'upayiaşan 150ülkearasmdayerrutma-
ya çakşırsınız. 1997 yıhndaki son genişle-
me süreci de denilen 3. Genişleme Süre-
d'nden sonra AB, 2025 ve hatta 2050 yıh-
na kadar genişlemeyecekrir'' diye konuş-
tu. Vali Erbay, Dünya Gelişme Raporu
adıyla 1997 yılmda yayımlanan raporda-
ki verilere bakıldığında, AB'nin ekono-
mik açıdan Türkiye'yi AB'ye tam üye
olarak almamasının nedeninin rahatlıkla
göriilebileceğini ifade ederek "Rapora
bakJdığında 1985-1995 yıllan arasında
Doğu Bloku'nun çökmesi ile AB adayb-
ğına kabul edOen ülkelerdeki 10 yıllık enf-
lasyon oranı yüzde 50'ler seviyesinde. Yi-
ne aynı rapora göre 15ABüyesmin 10yıl-
lık toplam enflasyon oranı yüzde 64.1.
Halbuki Türkiye'nin sadece tek başına
10 yıllık ortalama enflasyon oranı yüzde
64.7. Diğer taraftan AB üyesi ülkelerdeki
tdşi başına düşen milfi geİir 22 bin dolar
seviyesinde iken bizde 1997 verilerine gö-
re 2800 dolar. Aruk AB'ye girişte ekono-
mik veriler bir noktada aday ülkeler ba-
zmda bir belirieyküik kazanmaktadır. Bu
ekonomik göstergeler iyi tercüme edflir-
se AB'nin Türkiye'yi kabul etmesindeki
asü güçlüğün ekonomik kökenli olduğu
görülür" dedi. Vali Erbay, Türkiye'nin si-
vıl toplum hareketine gereken ilgiyi gös-
teremediğini söylüyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütıı, 1 1 . Yıllık Raporu
Küreselleşme, insan haklannı yaralıyor
BtRLEŞMtŞ MtLLETLER
(AA) - Küreselleşmenin, insan
haklan alanında şimdiye kadar
görülmedik. kaydedihnedik ya-
ralar açtığı, sıkıntılar yarattığı
saptandı.
insan Haklan tzleme (Human
Rights Watch, HRW) kumluşu-
nun 11 'inci YılhkRaporu'na gö-
re, küreselleşme inkâr edılemez
firsatlar, inamlmaz refah ve ser-
vet ile mılyonlarca kişıye isnh-
dam imkânı sağladığı gibi, bu sü-
reçte, smırlann ve pazarlann açıl-
ması ileyeni insan haklan sorun-
lan da yaraülması gibi bir başka
yan etkiye j«)l açtı.
Raporda, çocuk işçiliği ve üc-
retler gibi uzun süredir ilgili ku-
ruluşlan ve hükümetleri meşgul
eden sorunlann yani sıra pazar-
lann, piyasalann dünya genelin-
de birbinnın içinegtrip kanşma-
sının yeni soru işaretleri doğur-
duğuna dikkat çekıldı.
Merkezi New York'ta bulunan
HRW'nin raporunda, "Yabana
ruyan deviet güçkrinin, bu gücü
«stismaretrneferihaMndeşirketle-
rin sorumluluklannediryada ge-
Hrleri, istismara açık bir savaşta
kuianan birdevieüeortakyaorı-
ma girişen şirketin yükümlülük-
feri nedir, neredebaşlayq) nerede
biter" sorulan ortaya kondu.
dan'ın petrolü ve Orta Asya'run
doğalgazının dış pazarlara açılır-
ken bu ülkelerde insan haklannm
durumunun iyileşmediği, hatta,
bazen zarar verdigine dikkat çe-
küdi.
Washington'daki Uluslararası
Ekonomi Enstitüsü ticaretuzma-
nı GaryHufbauer ise "Sierra Le-
• Raporda, çocuk işçiliği ve ücretler gibi uzun
süredir ilgili kuruluşlan ve hükümetleri meşgul
eden sorunlann yani sıra pazarlann, piyasalann
dünya genelinde birbirinin içine girip kanşmasınrn
yeni soru işaretleri doğurduğuna dikkat çekildi.
Globalticaretidüzenleyici mev-
cut sistemin insan haklan ve di-
ğer sosyal değerlere pek az yer
bırakügı ya da hiç yer vermedi-
ğinden yakımlan rapora göre,
birbiriyle bağlantılı yeni dünya,
küresel boyutlarda insan haklan
sorunlanna neden ohıyor. Rapor-
da, örneğin,küreselleşmeyle, Si-
erra Leone'nin elmaslan, Su-
one veSodan gflnSOieferin kfire-
sefleşme için m örnekler olama-
yacağı, çünkü bu ülkelerin küre-
seDeşmiş ekonomhe tam anla-
mrvia dahil olmadıklan, küresel-
leşmenindünya genefinde ldşiba-
şmadüşen geürin yani sıra özgür-
lük ve yaşam kaütesini de arrür-
d^j" görüşünü savundu. Human
Rights Watch'un Idari Direktörü
Kennedı Roth ise bu raporun kü-
reselleşme aleyhtan bir belge ol-
mayıp sadece dünya ekonomi-
sindeki gerilikleri ortaya koydu-
ğunu belirtti. Dünyadaki 70ülke-
de insan haklannın durumunun
irdelendiği raporda, "Uluslara-
rası kamuoyu, Çeçenistan'daki
askeri birliklerde hukukun üs-
tünlüğü ilkesinin uygulanması
hususunda RusyaŞa ciddi ölçü-
de baskı uygulanmasmı reddedi-
yor, bu 2000ydmm en göze batan
başansızhğıdır'' denildi.
Human Rights Watch'a göre,
2000 ydının en büyük hayal kı-
nklıklanndan biri, ABD'nin,
"AmerikanaskerterivevataDdaş-
lanna halel getireceğt" gerekçe-
siyle, tam bir Amerikan isö'sna-
cüığıyla, dünyanm ük daimi Sa-
vaş Suçlan Mahkemesı'nin ku-
ruluşunu desteklemeyi reddet-
mesi oldu. Rapor, buna karşılık
ABD'nin, başka ülkelerde bu tür
mahkemelerin kuruluşunu des-
teklediğine işaret etti.
yormu:
Almanya'nın önem verdiği
diğer bir nokta, bazı AB ülke-
lerinin kimi alanlarda işbirliği-
nin tüm üyelerin katıhmı ol-
maksızm gerçekleştirilebilme-
si doğrultusunda. Almanya
özellikle kimi ülkelerin işbir-
liği ve entegrasyonda derinleş-
me doğrultusunda hızlı ilerle-
me hedeflerinin bu hedefleri
taşımayan veya bu hedeflere
ayak uyduramayan üye ülkeler
tarafından engellenmesine
karşı çıkıyor. Schröderburada
asgari üye sayısı olarak 8 üye
öneriyor.
Nice Doruğu kararlan
ve Türkiye
Tüm bu tartışmalar, Nice
Doruğu'nun zorlu bir Doruk
olacağının, özellikle AB ku-
rumlannda güç dengeleri ko-
nusunda yoğun pazarlıklar
yaşanacağmın işaretlerini ve-
riyor. Gerek Almanya 'nın,
gerekse Fransa'nm önerdiği
yöntemin uygulanması duru-
munda Türkiye'nin nüfusuy-
la ve üyelik döneminde sahip
olacağı nüfusuyla eğer tam
üye olarak kabul edilirse ge-
leceğin Avrupası'nda siyasi
bir ağn-lık taşıyacağı kaçınıl-
maz bir sonuç olarak ortada
duruyor. Bu bağlamda Türki-
ye'nin Avrupa yolundaki ge-
leceği için şu an cevaplana-
mayan şu sorular ortaya çıkı-
yor.
a) AB, Türkiye'yi diğer 12
aday ülkeden önce üyeliğe
alabilir mi?
b) Üye olursa AB içinde
ikinci büyük nüfusa sahip
olacak olan Türkiye acaba
herhangi bir zaman üyeliğe
alınacak mıdır? Evet ise,
c) AB Türkiye'yi üyeliğe
almadan önce şımdi olduğu
gibi bir hükümetler arası kon-
ferans kapsamında kurumsal
ve yapısal bir reform mu ger-
çekleştirecektir?
d) AB'de Nice Doru-
ğu'ndan sonra çok vitesli ge-
lişmeye doğru karar çıkarsa
Türkiye'nin ve AB'nin gidi-
şatı ve bu gidişat doğrultu-
sundaki opsiyonlan neler ola-
caktır?
DUZYAZI
ORHAN BİRGİT
Bb
1
Defa Delinirse
Ne mi Çıkar?
Hükümeti oluşturan partilerin genel başkan-
lannın şartlı salıverme biçimine dönüştürerek ni-
hayet anlaştıklan müjdesini verdikleri genel af ta-
sansı, daha Meclis Genel Kurulu'na inmeden,
yeni maceralara gebe olma tehlikesi ile karşı
karşıya kaldı.
Tasarı üzerinde, Anayasa Komisyonu'ndaön-
ceki gece başlayan görüşmelerde, özellikle ko-
alisyon partilerinin temsilcilerinin tam bir ahenk
içinde çalıştığını sananlann umutlannı, CNN Türk
televizyonunun başanlı kameramanının dudak
okuma işlemi suya düşürmüş oldu. Kameranın
objektifi, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile
Adalet Komisyonu'nun DSP'Iİ Başkanı Emin
Karaa arasındaki bir konuşmayı saptamıştı.
Dünkü kimi gazetelerde de çözümüne yer ve-
rilen bu ikili konuşma, Sayın Türk'ün, büyük bir
özenle hazırlanmış olan koşullu salıverme tas-
lağının delinmesi için yapılan girişimler karşısın-
da, ilk geceden haklı olarak bunaldığını ortaya
koyuyor.
İlk bakışta DSP'nin iki üyesi arasında, yani
Adalet Bakanı ile Adalet Komisyonu'nun başka-
nı arasında bir anlaşmazlık varmış da, Hikmet
Sami Türk, "O çıkarsa ben istifa ederim" söz-
cüğünü devamlı yinelediği konuşmasında, şun-
lan da söylüyordu:
"...Böyle şey olur mu? Bu iş zaten çığnndan
çıktı. Eee biryere kadar şey yapılır. Sabnm tü-
kendiyani..." Bakanın bu isyanına, Emin Karaa
da "Ben böyle emrivakiyle karşı karşıya kala-
mam. Buna nasıl tahammül ediliyor" diye yanıt
veriyordu.
Hikmet Sami Türk, hukuk bilgisi sınırlarımızın
dışında da onaylanan saygın bir bilim adamıdır.
Kendisini Adalet Bakanlığı gibi, özellikle geçmi-
şin bıraktığı birikimlerin hâlâ süregelen engelle-
rini aşamadığı için eleştirebilirsiniz. Ama bilim-
sel birikimine ve deneyimlerine bir şey söylemek
olanağını bulamazsınız.
Emin Karaa, eski Kütahya Baro Başkanı ola-
rak çevresinde tanınmış ve begeni ile sivrilmiş
bir hukuk uygulayıcısı niteliği ile iki dönemdir
Adalet Komisyonu Başkanlığı'nda yansız ve
saygın bir yönetim sergiledi. Her ikisi arasında-
ki önceki geceki bardağın taşma noktasına gel-
diğini ortaya koyan konuşmaya dün ortak bir
açıklama getirdiler ve işkenceci polislerin de,
gündemdeki taslak yasalaşırken unutulmama-
sını isteyen bir baskının söz konusu olduğunu
dışan vurdular.
Düşünebiliyor musunuz? Türk Yargıtayı'nın,
son Manisa davası kararı ile de işkencenin in-
sanlık suçu olduğunu kesin içtihat hükmü hali-
ne getirdiği bir dönemde ve ülkenin AB'ye aday-
lığının Nice Doruğu'ndaki aile fotoğrafı ile biraz
daha pekiştirildiği bir günde, af taslağına mah-
kemelerimizin görevleri sırasındâ işkence yap-
tıklan iddiası (suçu) ile cezalandırdıkları güven-
lik görevlilerini de el çabukluğu ile alıvermek için
yapılan kulislerin dayanılmazlığı, Adalet Baka-
nı'nın sabnnı tüketiyor.
Gazetelerden, işkenceci memurlanna af şef-
katinin, komisyona gelmeyi de göze alarak açık-
tan yapan kişinin adresinin Emniyet Genel Mü-
dürü Dr. Tiıran Genç olduğunu öğrenmek, tek
kelime ile şaşırtıcıdır.
Şaşırtıcıdır; çünkü Anayasa ve Adalet komis-
yonlanna gelen taslağın arkasında uzun bir geç-
miş bulunmaktadır. O geçmişe göre hazırlanan
ilk af yasası tasansının görüşmeleri sırasındâ da,
yanılmıyorsam aynı Sayın Genel Müdür benzer
bir girişim yapmış; ama sonuç alamamıştı. Ya-
sanın Cumhurbaşkanı'nca veto edilmesinden
sonra, geçen evreler ve o arada çeşitli cezaev-
lerindeki af isteklerini içeren ayaklanmalar, niha-
yet sorunun önümüzdeki on beş yirmi gün için-
de yani Şeker Bayramı'na kadar çözülebilirse
çözülmesi için yapılan bu son "üçlü mutaba-
kat". Yani, hükümeti oluşturan üç partinin genel
başkanlannın arasında ulaşılan anlaşmada, Ana-
yasa Mahkemesi'nden geri dönmemesi için ak-
la gelen her türlü önlemin alındığı taslağı hazır-
layan etkili bürökratlarca cesaretle belirtilen bu-
günkü paket.
Sayın Emniyet Genel Müdürü'nün, MHP'li mil-
letvekillerini, nabızlanna göre verilen şerbetle et-
kilediği, yine gazete haberlerine bakılırsa, ko-
misyonda bu üyelerin "Teröristleraffediliyorda,
vatan güvenliği uğrunda görev yaparken işken-
ce ile suçlananlar..." diye başlayan tiratlan ile an-
laşılıyor. Kimi DSP'li milletvekillerinin de bu et-
kilenmeden nasiplendiği söylentileri de hem
Adalet Bakanı'nın hem Adalet Komisyonu Baş-
kanı'nın dertleşmesi sırasındâ dışan vurmuş olu-
yor.
Önceki geceki bu küçük dram, dünkü Adalet
Komisyonu'ndaki görüşmeler sırasındâ, özellik-
le son Kübaseferi kahramanlanndan MHP'li Gu-
evara Mehmet Gül'ün Öcalan-Haluk Kırcı ör-
neklerinl kıyaslamak suretiyle taslağı delme gi-
rişimleri, konunun giderek tatsız bir sonuca gir-
me tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor.
öncelikle Içişleri Bakanı Sayın Tantan'a dü-
şen bir görev olduğunu söylemek istiyorum. Hü-
kümetinin üzerinde tam mutabakat sağladığı bir
yasa taslağını kulis ziyareti yolu ile delme girişi-
minde bulunma hakkını, kendisine bağlı bir dev-
let memuru olan Emniyet Genel Müdürü'ne kim
veriyor?
Üstelik Sayın Genel Müdür, işkence gibi bir in-
sanlık suçunu işleyenlerin bağışlanması için "ba-
baJık görevı"n\ yapma hakkını kimden alıyor?
Üçüncü ve son bir soru da, liderlerin üzerin-
de mutabık kaldığı bu taslağın delinmesi, özel-
likle işkence gibi yüzkarası bir suçun bağışlan-
ması amacıyla delinmesi sonunda istifa edece-
ğini açık açık söyleyen Hikmet Sami Türk'ün bo-
şaltacağı koltuğa, bu koşullar ile oturmayı içine
sindirebilecek bir ikinci DSP'li milletvekili çıka-
cak mıdır? Kazara çıkarsa, toplum kendisine
hangi gözle bakacaktır?
Yani, işkence suçunu affetmiş bir parlamen-
tonun çoğunluk partilerine mensup milletvekil-
leri, bir hükümet krizinin kapıyı çalacağının far-
kında değil midir?
Faks:0212-677 07 62
E-mail:obirgrt(a e-kolay net