23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8ARALIK2000CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Avrupa BirliğiNice Doruğu 'nda, geleceğin AB 'sinin güç dengeleri ve arayışları tartışüıyor Almanya'nın beklentisi büyükÇİĞDEMAKKAYA ESSEN - Federal Alman Şansölyesi Gerhard Schröder, Fransa'nın dönem başkanhğında Nice'te başlayan doruk toplantısının ön hazırlıklan için yoğun bir diplomasi trafıği başlatmıştı. Çün- kü Nice Doruğu'nda Avrupa Birli- gi "nin geleceği hakkında Önemli karar- lar alınacak ve aynı zamanda 14 Şubat 2000 'de başlatılan hükümetler arası konferans Nice Doruğu'nda sonuçla- nacak. Bilindiği gibi hükümetler arası konferans Avrupa Birliği'nin genişle- me öncesinde yapısal ve kurumsal re- formdan geçirilmesi için başlatılrruştı. Schröder, 21 Kasım'da Brüksel Baş- bakanı Vferhofstadt'la. daha sonra ar- dından Komisyon Başkanı Prodi'yle birer görüşme gerçekleştirdi. Bu ikinci görüşmenin ağırlık noktasıru, Alman- yanın 2004 yılında Nice Doruğu son- rası perspektıfleri ele alan bir hükümet- ler arası konferans gerçekleştirme öne- risi oluşturdu. Daha önce Brüksel'e git- meden önce Schröder 21 Kasım tarihin- de de Lüksemburg Başbakam Jean- Claude Junker ile Berlin'de bir araya geldi. Bundan önce ise Avusturya Şan- sölyesi VVotfgangSchüssd ile ve 14 Ka- sım tarihinde Avrupa Birliği'nin Ortak Dış ve Savunma Politikası'ndan sorum- lu Javier Solana ile Berlin'de görüşmüş- tü. 16 Kasım'da Londra'da Tony Blair ile bır akşam yemeğı kapsammda gö- rüşen Schröder, 17 Kasım'da Danimar- ka Devlet Başkanı Rasmussen ile, 18 Kasım'da Amsterdam'da Hollanda Devlet Başkanı Kokılc ve 24 Kasım'da Hannover'de Fransa Devlet Başkanı Jack Chirac ile bir araya gledi. Tarlhe damga basan doruk Avrupa Birliği'nin Nice Doruğu ön- cesı kulis çalışmalan olarak nitelendi- rilebilecek olan bu görüşmelerin içeri- ğini ve Almanya'nın Nice Doru- ğu'ndan beklentilerini 28 Kasım tari- hinde Federal Şansölye Gerhard Schrö- der'in yaptığı hükümet açıklamasın- dan izlemek mümkün. Almanya Nice Doruğu'nda alınacak olan kararlan ulusal çıkarlan açısından hayati bir ko- nu olarak görüyor. Nitekim yalnızca Almanya'nın değil tüm AB ülkeleri- nın ve AB'ye aday ülkelerin kaderini yönlendirebilecek bir niteliğe sahip olan Nice Doruğu, planlanan kararlar çıkarsa AB tarihine damga basacak de- ğişiklikleri de beraberinde getirecek. Fransa'nm AB Konseyi Dönem Baş- kanlığı esnasında gerçekleştirilen bu Nice Doruğu'nda 4 konuda karar alınması bekleniyor: 1) AB ile üye ülkelerin yetki sınırlandınlmasının gerçekleştirilmesi, 2) Temel Haklar Şartı'nın anlaşmalara yansıtılması ve üstlenilmesi, 3) AB Konseyi, AB Komisyonu ve Parlamentosu arasındaki yatay ilişkinin, yani görev ve yetki dağılımlannın belirlenmesi, 4) Yapılan anlaşmaların yeniden düzenlenmesi ve basitleştirilmesi. Doruk'un en önemli gündem madde- leri ise, • Avrupa Birliği'nin hükümetler ara- sı konferans kapsammda gerçekleştir- meyi hedeflediği yapısal ve kurumsal reformlann karara bağlanması, • Avrupa Birliği 'nin güvenlik ve sa- vunma polıtikasının gideceği yönün belirlenmesi, • Avrupa Birliği Anayasası olarak nitelendirilen Temel Haklar Şartı'nın kabul edilmesi. Bilindiği gibi 13-14 Ekimtarihlerin- de Biarritz'te düzenlenen, 15 AB ülke- sinin hükümet başkanlan ve dışişleri bakanlarının katıldığı enformel Do- ruk'ta AB ülkeleri, Temel Haklar Şar- tı'nı kabul etti ve Nice'teki Doruk top- lantısında AB'nin anayasal töreniyle kabul edılecek. Almanya bu Doruk toplantısında aynca Post-Nice-Pers- pektifler başlığı altında 2004 yılında bir hükümetler arası konferans başla- tılması teklifı getirdi. Almanya bu hü- kümetler arası konferans kapsammda Nice sonrası döneme ilişkin dört alan- da karar alınmasmı öneriyor. 1) AB ile üye ülkelerin yetki sınırlan- dınlmasının gerçekleştirilmesi. 2) Temel Haklar şartnamesinin an- laşmalara yansıtılması ve üstlenilmesi, 3) AB Konseyi, AB Komisyonu ve Parlamentosu arasındaki yatay ilişki- nin, yani görev ve yetki dağılımlannın belirlenmesi, 4) Şimdiye kadar gerçekleştirilen an- laşmalann yeniden düzenlenmesi ve basitleştirilmesi. Schröder 28 Kasım'da yaptığı hükü- AB'nin Güncel Kurumsal Yaptsının Genişleme Sonrasına Uyaıianması ve Ülkelerin Temsili Ağıriıklan Ülke Belçika Danimarka Almanya Yunanistan Ispanya Fransa Irlanda Itatya Lüksemburg Hollanda Avusturya Portekiz Fınlandiya Isveç Ingiltere TOPLAM Bukjaristan Kıbns Estonya Macaristan Letonya ütvanya Malta Polonya ÇekCum. Romanya Slovakya Slovenya Türkiye TOPLAM Nüfus (Milyon) 10.213 5.313 82.038 10.533 39.394 58.966 3.744 57.612 0.429 15.760 8.082 9.980 5.160 8.854 59.247 375.325 8230 0.752 1.446 10.092 2.439 3.701 0.377 38.667 10.290 22.489 5.393 1.978 64.385 545.564 Nüfus Payı % 1.87 0.97 15.04 1.93 7.22 10.81 0.69 10.56 0.08 2.89 1.48 1.83 0.95 1.62 10.86 - 1.51 0.14 0.27 1.85 0.45 0.68 0.07 ' 7.0& 1.89 4.12 0.99 0.36 11.80 100.00 Avrupa Parlamen- tosundaki SandalyeSayısı 25 16 99 25 64 87 15 87 6 31 21 25 16 22 87 626 21 6 7 25 10 15 6 64 25 44 16 9 89 963 AB Konseyin- deki OySayıst 5 3 10 5 8 10 3 10 2 5 4 5 3 4 10 87 4 2 3 5 3 3 2 8 5 6 3 3 10 144 Komisyonda Temsfl 1 1 2 1 2 2 . 1 2 1 1 1 1 1 1 2 20 1 1 1 1 1 1 1 2 1 - 1 1 1 2 35 Almanya, Ingıltere ve Türkiye'nin değerieri tahmıni, Fransa ve Irtanda'nın değerlerigeçiddir. Javier Soiana Gerhard Schröder Tony Blair 'Ekonominin sağlıklı bir yapıya kavusturulması bizim AB'ye üyeliğimizin kapısını aralayacak' AB içinönceekonomi met açıklamasında "Biriiğin hareket kabiliyetini göze alarak genişlemeye doğru gitmesi kabullenilemez ve bu ne- denle de Nice Doruğu'nda Avrupa Bir- liği'nin verimlüigini, meşruluğiınu ve şeffafhğmı uzun vadeli garanti attma al- mak zorundayız" sözleriyle konuya verdiği önemi gösteriyor. Almanya, karar alma mekanizmala- rımn oy birliği prensibinden, kalifıye oyçokluğu prensibine doğru yönlendi- rilmesi doğrultusunda çaba gösteriyor, ancak bu bağlamda, a) Oyçokluğu prensibinin mümkün olduğunca geniş alanlarda uygulanma- sı, b) Özellikle üye ülkelerin parlamen- tolannın onaylaması gereken kararlar- da, yasa hazırlayıcı kararlarda veya bu- nun yani sıra savunma politikasını içe- ren İconularda oyçokluğu prensibinde istisnalar sağlanması görüşünü savu- nuyor. Almanya'nın nitelikli çoğunluk önerdiği alanlar ise şunlar: Vergilen- dirme, dış politika, ortak dış ve güven- lik politikası, çevre, iç politika, mede- ni hukuk ve ceza hukuku alanlannda işbirliği, personel meselelerine ilişkin kararlar. Fransa - Almanya uzlasmazlıflı Schröder'in oylann nüfusa göre da- ğılması yönündeki beyanlan Fran- sa'nın tepkisini topladı. Schröder'in hükümet açıklamasının ardmdan Mad- rid'de Nice öncesi görüşmelerde bulu- nan Chirac bir açıklama yaparak, Al- manya'nın Konsey'de Fransa'dan daha fazla oy sahibi olma doğrultusunda bir talebi olduğuna inanmamn yanlış an- lama olacağım belirtti ve dıplomatik bir dille Almanya ile Fransa'nm kendi aralannda kimi dengesiz dağılımlara rağmen AB'nin bütünleşmesi doğrul- tusunda eşit bir şekilde çahştıklannı belirtri, Dengesiz dağılıma örnek ola- rak ise "Almanya nüfus açısından bü- yük ise Fransa da nükker güçtür" de- di. Fransız Avrupa Bakanı PierreMos- covid Fransa'nm Almanya ile aym sa- yıda oy talep etmeye devam edeceğini ve bunun meşru olduğunu savundu. Almanya, Konsey'deki oy dağılımı konusunun yani sıra yine AB kararla- nnın temsili ve dolayısıyla meşru ol- ması gerektiği argümanıyla Avrupa Birliği Parlamentosu'nun da nüfus çokluğu prensibine göre dağılımını ve aym zamanda üye sayısınm smırlandı- nlması gerektiği görüşünü savunuyor. ABbirbütünolmaktançda- SELAHATTİNŞAHİN NEVŞEHtR - Avrupa Konseyi'nde 1999 yılından beri 8 ayn alt komisyonun üstünde bulunan Yönlendirme Komite- si'nin de başkanlık görevini yürüten Nev- şehir Valisi Doçent YusufErbay, AB'nin tarihi ve siyasi perspektifinden çok eko- nomik perspektifinin çok iyi algılanma- sı gerektiğini söyledi. Erbay, "Hafcn Av- rupah'da Osmanh ve Türk kaygısı var, ancak bunlar o kadar önemli değfl. Eko- nomik verilerin sağlıklı bir yaprya kavus- turulması bizim AB'ye kesin üyeliğimizin kapısını aralayacaknr" dedi. Nevşehir Valisi Yusuf Erbay, AB'ye Türkiye'nin girmesi gerektiğini, Cum- huriyetin kurucusu Ulu Önder Ata- türk'ün "Muasır MilleÜer seviyesine yükselinmesi" yönünde direktif vererek bu alanda ilk önemli girişimi başlattığını hatırlattı. AB'ye giriş sürecinde tari- hi ve siyasi çerçevelerin de üzerinde durulması gerek- tiğini belirten Vali Erbay, özellikle ekonomik çerçe- venın son derece önem ta- şıdığını kaydetti. Erbay şunlan söyledi: "Halen komizde Avrupa bi- ze düşman', "A\Tupalılar Hıristiyan kulüp istıyorlar', ' Biz Müslüman bir ülke ol- duğumuz için Avrupalı bi- zi dışlamaya çahşıyor' gibi sözkr söyleniyor. Olabilir, bunlann alûnda da mutia- ka gerçek payı var. Kimse bizi kara kaşımız, kara gö- zümüz için AB'ye almak is- temiyor. AB'ye tam üye olunmasında ekonomik gerçekler en önemli belirie- yici olarak göze carpıyor. Dünyadaki küreseUeşme sürecinin getirdiği zorlama- lar AB'yi böyle bir anlayışa itiyor." Vali Erbay, dünya ticare- tınin yüzde 90'ma Kuzey Amerika bloku, Japonya ön- derlişindeL Pasıfik bloku • Nevşehir Valisi Doçent YusufErbay, "AB'ye girişte ekonomik gerçeğin rolünü iyi anlamak gerekir. Lobiciliğe ve sivil toplum örgütlerine önem vermek AB'ye geçişte vazgeçilmez unsur" dedi. ve Ban Avrupa'daki AB üyesi ülkelerin oluşturduğu blokun hâkim olduğunu, ge- ri kalan yüzde 10'luk payın ise dünyada sayılan 150'yi aşkın ülkenin pay etmeye çahştığını hatırlatarak şunlan anlattı: "Dünyadadünv-atkaredıni3 biokyapmak- tadır. Bu 3 btoktan coğrafî açıdan Baü Av- rupa, yani AB bizim için vazgeçilmez bir önem taşryor. Eğer AB'ye girerseniz bu yüzde 90'İık paydan yararianan ülketer arasında olursunuz, giremezseniz yüzde lO'upayiaşan 150ülkearasmdayerrutma- ya çakşırsınız. 1997 yıhndaki son genişle- me süreci de denilen 3. Genişleme Süre- d'nden sonra AB, 2025 ve hatta 2050 yıh- na kadar genişlemeyecekrir'' diye konuş- tu. Vali Erbay, Dünya Gelişme Raporu adıyla 1997 yılmda yayımlanan raporda- ki verilere bakıldığında, AB'nin ekono- mik açıdan Türkiye'yi AB'ye tam üye olarak almamasının nedeninin rahatlıkla göriilebileceğini ifade ederek "Rapora bakJdığında 1985-1995 yıllan arasında Doğu Bloku'nun çökmesi ile AB adayb- ğına kabul edOen ülkelerdeki 10 yıllık enf- lasyon oranı yüzde 50'ler seviyesinde. Yi- ne aynı rapora göre 15ABüyesmin 10yıl- lık toplam enflasyon oranı yüzde 64.1. Halbuki Türkiye'nin sadece tek başına 10 yıllık ortalama enflasyon oranı yüzde 64.7. Diğer taraftan AB üyesi ülkelerdeki tdşi başına düşen milfi geİir 22 bin dolar seviyesinde iken bizde 1997 verilerine gö- re 2800 dolar. Aruk AB'ye girişte ekono- mik veriler bir noktada aday ülkeler ba- zmda bir belirieyküik kazanmaktadır. Bu ekonomik göstergeler iyi tercüme edflir- se AB'nin Türkiye'yi kabul etmesindeki asü güçlüğün ekonomik kökenli olduğu görülür" dedi. Vali Erbay, Türkiye'nin si- vıl toplum hareketine gereken ilgiyi gös- teremediğini söylüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütıı, 1 1 . Yıllık Raporu Küreselleşme, insan haklannı yaralıyor BtRLEŞMtŞ MtLLETLER (AA) - Küreselleşmenin, insan haklan alanında şimdiye kadar görülmedik. kaydedihnedik ya- ralar açtığı, sıkıntılar yarattığı saptandı. insan Haklan tzleme (Human Rights Watch, HRW) kumluşu- nun 11 'inci YılhkRaporu'na gö- re, küreselleşme inkâr edılemez firsatlar, inamlmaz refah ve ser- vet ile mılyonlarca kişıye isnh- dam imkânı sağladığı gibi, bu sü- reçte, smırlann ve pazarlann açıl- ması ileyeni insan haklan sorun- lan da yaraülması gibi bir başka yan etkiye j«)l açtı. Raporda, çocuk işçiliği ve üc- retler gibi uzun süredir ilgili ku- ruluşlan ve hükümetleri meşgul eden sorunlann yani sıra pazar- lann, piyasalann dünya genelin- de birbinnın içinegtrip kanşma- sının yeni soru işaretleri doğur- duğuna dikkat çekıldı. Merkezi New York'ta bulunan HRW'nin raporunda, "Yabana ruyan deviet güçkrinin, bu gücü «stismaretrneferihaMndeşirketle- rin sorumluluklannediryada ge- Hrleri, istismara açık bir savaşta kuianan birdevieüeortakyaorı- ma girişen şirketin yükümlülük- feri nedir, neredebaşlayq) nerede biter" sorulan ortaya kondu. dan'ın petrolü ve Orta Asya'run doğalgazının dış pazarlara açılır- ken bu ülkelerde insan haklannm durumunun iyileşmediği, hatta, bazen zarar verdigine dikkat çe- küdi. Washington'daki Uluslararası Ekonomi Enstitüsü ticaretuzma- nı GaryHufbauer ise "Sierra Le- • Raporda, çocuk işçiliği ve ücretler gibi uzun süredir ilgili kuruluşlan ve hükümetleri meşgul eden sorunlann yani sıra pazarlann, piyasalann dünya genelinde birbirinin içine girip kanşmasınrn yeni soru işaretleri doğurduğuna dikkat çekildi. Globalticaretidüzenleyici mev- cut sistemin insan haklan ve di- ğer sosyal değerlere pek az yer bırakügı ya da hiç yer vermedi- ğinden yakımlan rapora göre, birbiriyle bağlantılı yeni dünya, küresel boyutlarda insan haklan sorunlanna neden ohıyor. Rapor- da, örneğin,küreselleşmeyle, Si- erra Leone'nin elmaslan, Su- one veSodan gflnSOieferin kfire- sefleşme için m örnekler olama- yacağı, çünkü bu ülkelerin küre- seDeşmiş ekonomhe tam anla- mrvia dahil olmadıklan, küresel- leşmenindünya genefinde ldşiba- şmadüşen geürin yani sıra özgür- lük ve yaşam kaütesini de arrür- d^j" görüşünü savundu. Human Rights Watch'un Idari Direktörü Kennedı Roth ise bu raporun kü- reselleşme aleyhtan bir belge ol- mayıp sadece dünya ekonomi- sindeki gerilikleri ortaya koydu- ğunu belirtti. Dünyadaki 70ülke- de insan haklannın durumunun irdelendiği raporda, "Uluslara- rası kamuoyu, Çeçenistan'daki askeri birliklerde hukukun üs- tünlüğü ilkesinin uygulanması hususunda RusyaŞa ciddi ölçü- de baskı uygulanmasmı reddedi- yor, bu 2000ydmm en göze batan başansızhğıdır'' denildi. Human Rights Watch'a göre, 2000 ydının en büyük hayal kı- nklıklanndan biri, ABD'nin, "AmerikanaskerterivevataDdaş- lanna halel getireceğt" gerekçe- siyle, tam bir Amerikan isö'sna- cüığıyla, dünyanm ük daimi Sa- vaş Suçlan Mahkemesı'nin ku- ruluşunu desteklemeyi reddet- mesi oldu. Rapor, buna karşılık ABD'nin, başka ülkelerde bu tür mahkemelerin kuruluşunu des- teklediğine işaret etti. yormu: Almanya'nın önem verdiği diğer bir nokta, bazı AB ülke- lerinin kimi alanlarda işbirliği- nin tüm üyelerin katıhmı ol- maksızm gerçekleştirilebilme- si doğrultusunda. Almanya özellikle kimi ülkelerin işbir- liği ve entegrasyonda derinleş- me doğrultusunda hızlı ilerle- me hedeflerinin bu hedefleri taşımayan veya bu hedeflere ayak uyduramayan üye ülkeler tarafından engellenmesine karşı çıkıyor. Schröderburada asgari üye sayısı olarak 8 üye öneriyor. Nice Doruğu kararlan ve Türkiye Tüm bu tartışmalar, Nice Doruğu'nun zorlu bir Doruk olacağının, özellikle AB ku- rumlannda güç dengeleri ko- nusunda yoğun pazarlıklar yaşanacağmın işaretlerini ve- riyor. Gerek Almanya 'nın, gerekse Fransa'nm önerdiği yöntemin uygulanması duru- munda Türkiye'nin nüfusuy- la ve üyelik döneminde sahip olacağı nüfusuyla eğer tam üye olarak kabul edilirse ge- leceğin Avrupası'nda siyasi bir ağn-lık taşıyacağı kaçınıl- maz bir sonuç olarak ortada duruyor. Bu bağlamda Türki- ye'nin Avrupa yolundaki ge- leceği için şu an cevaplana- mayan şu sorular ortaya çıkı- yor. a) AB, Türkiye'yi diğer 12 aday ülkeden önce üyeliğe alabilir mi? b) Üye olursa AB içinde ikinci büyük nüfusa sahip olacak olan Türkiye acaba herhangi bir zaman üyeliğe alınacak mıdır? Evet ise, c) AB Türkiye'yi üyeliğe almadan önce şımdi olduğu gibi bir hükümetler arası kon- ferans kapsamında kurumsal ve yapısal bir reform mu ger- çekleştirecektir? d) AB'de Nice Doru- ğu'ndan sonra çok vitesli ge- lişmeye doğru karar çıkarsa Türkiye'nin ve AB'nin gidi- şatı ve bu gidişat doğrultu- sundaki opsiyonlan neler ola- caktır? DUZYAZI ORHAN BİRGİT Bb 1 Defa Delinirse Ne mi Çıkar? Hükümeti oluşturan partilerin genel başkan- lannın şartlı salıverme biçimine dönüştürerek ni- hayet anlaştıklan müjdesini verdikleri genel af ta- sansı, daha Meclis Genel Kurulu'na inmeden, yeni maceralara gebe olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Tasarı üzerinde, Anayasa Komisyonu'ndaön- ceki gece başlayan görüşmelerde, özellikle ko- alisyon partilerinin temsilcilerinin tam bir ahenk içinde çalıştığını sananlann umutlannı, CNN Türk televizyonunun başanlı kameramanının dudak okuma işlemi suya düşürmüş oldu. Kameranın objektifi, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile Adalet Komisyonu'nun DSP'Iİ Başkanı Emin Karaa arasındaki bir konuşmayı saptamıştı. Dünkü kimi gazetelerde de çözümüne yer ve- rilen bu ikili konuşma, Sayın Türk'ün, büyük bir özenle hazırlanmış olan koşullu salıverme tas- lağının delinmesi için yapılan girişimler karşısın- da, ilk geceden haklı olarak bunaldığını ortaya koyuyor. İlk bakışta DSP'nin iki üyesi arasında, yani Adalet Bakanı ile Adalet Komisyonu'nun başka- nı arasında bir anlaşmazlık varmış da, Hikmet Sami Türk, "O çıkarsa ben istifa ederim" söz- cüğünü devamlı yinelediği konuşmasında, şun- lan da söylüyordu: "...Böyle şey olur mu? Bu iş zaten çığnndan çıktı. Eee biryere kadar şey yapılır. Sabnm tü- kendiyani..." Bakanın bu isyanına, Emin Karaa da "Ben böyle emrivakiyle karşı karşıya kala- mam. Buna nasıl tahammül ediliyor" diye yanıt veriyordu. Hikmet Sami Türk, hukuk bilgisi sınırlarımızın dışında da onaylanan saygın bir bilim adamıdır. Kendisini Adalet Bakanlığı gibi, özellikle geçmi- şin bıraktığı birikimlerin hâlâ süregelen engelle- rini aşamadığı için eleştirebilirsiniz. Ama bilim- sel birikimine ve deneyimlerine bir şey söylemek olanağını bulamazsınız. Emin Karaa, eski Kütahya Baro Başkanı ola- rak çevresinde tanınmış ve begeni ile sivrilmiş bir hukuk uygulayıcısı niteliği ile iki dönemdir Adalet Komisyonu Başkanlığı'nda yansız ve saygın bir yönetim sergiledi. Her ikisi arasında- ki önceki geceki bardağın taşma noktasına gel- diğini ortaya koyan konuşmaya dün ortak bir açıklama getirdiler ve işkenceci polislerin de, gündemdeki taslak yasalaşırken unutulmama- sını isteyen bir baskının söz konusu olduğunu dışan vurdular. Düşünebiliyor musunuz? Türk Yargıtayı'nın, son Manisa davası kararı ile de işkencenin in- sanlık suçu olduğunu kesin içtihat hükmü hali- ne getirdiği bir dönemde ve ülkenin AB'ye aday- lığının Nice Doruğu'ndaki aile fotoğrafı ile biraz daha pekiştirildiği bir günde, af taslağına mah- kemelerimizin görevleri sırasındâ işkence yap- tıklan iddiası (suçu) ile cezalandırdıkları güven- lik görevlilerini de el çabukluğu ile alıvermek için yapılan kulislerin dayanılmazlığı, Adalet Baka- nı'nın sabnnı tüketiyor. Gazetelerden, işkenceci memurlanna af şef- katinin, komisyona gelmeyi de göze alarak açık- tan yapan kişinin adresinin Emniyet Genel Mü- dürü Dr. Tiıran Genç olduğunu öğrenmek, tek kelime ile şaşırtıcıdır. Şaşırtıcıdır; çünkü Anayasa ve Adalet komis- yonlanna gelen taslağın arkasında uzun bir geç- miş bulunmaktadır. O geçmişe göre hazırlanan ilk af yasası tasansının görüşmeleri sırasındâ da, yanılmıyorsam aynı Sayın Genel Müdür benzer bir girişim yapmış; ama sonuç alamamıştı. Ya- sanın Cumhurbaşkanı'nca veto edilmesinden sonra, geçen evreler ve o arada çeşitli cezaev- lerindeki af isteklerini içeren ayaklanmalar, niha- yet sorunun önümüzdeki on beş yirmi gün için- de yani Şeker Bayramı'na kadar çözülebilirse çözülmesi için yapılan bu son "üçlü mutaba- kat". Yani, hükümeti oluşturan üç partinin genel başkanlannın arasında ulaşılan anlaşmada, Ana- yasa Mahkemesi'nden geri dönmemesi için ak- la gelen her türlü önlemin alındığı taslağı hazır- layan etkili bürökratlarca cesaretle belirtilen bu- günkü paket. Sayın Emniyet Genel Müdürü'nün, MHP'li mil- letvekillerini, nabızlanna göre verilen şerbetle et- kilediği, yine gazete haberlerine bakılırsa, ko- misyonda bu üyelerin "Teröristleraffediliyorda, vatan güvenliği uğrunda görev yaparken işken- ce ile suçlananlar..." diye başlayan tiratlan ile an- laşılıyor. Kimi DSP'li milletvekillerinin de bu et- kilenmeden nasiplendiği söylentileri de hem Adalet Bakanı'nın hem Adalet Komisyonu Baş- kanı'nın dertleşmesi sırasındâ dışan vurmuş olu- yor. Önceki geceki bu küçük dram, dünkü Adalet Komisyonu'ndaki görüşmeler sırasındâ, özellik- le son Kübaseferi kahramanlanndan MHP'li Gu- evara Mehmet Gül'ün Öcalan-Haluk Kırcı ör- neklerinl kıyaslamak suretiyle taslağı delme gi- rişimleri, konunun giderek tatsız bir sonuca gir- me tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor. öncelikle Içişleri Bakanı Sayın Tantan'a dü- şen bir görev olduğunu söylemek istiyorum. Hü- kümetinin üzerinde tam mutabakat sağladığı bir yasa taslağını kulis ziyareti yolu ile delme girişi- minde bulunma hakkını, kendisine bağlı bir dev- let memuru olan Emniyet Genel Müdürü'ne kim veriyor? Üstelik Sayın Genel Müdür, işkence gibi bir in- sanlık suçunu işleyenlerin bağışlanması için "ba- baJık görevı"n\ yapma hakkını kimden alıyor? Üçüncü ve son bir soru da, liderlerin üzerin- de mutabık kaldığı bu taslağın delinmesi, özel- likle işkence gibi yüzkarası bir suçun bağışlan- ması amacıyla delinmesi sonunda istifa edece- ğini açık açık söyleyen Hikmet Sami Türk'ün bo- şaltacağı koltuğa, bu koşullar ile oturmayı içine sindirebilecek bir ikinci DSP'li milletvekili çıka- cak mıdır? Kazara çıkarsa, toplum kendisine hangi gözle bakacaktır? Yani, işkence suçunu affetmiş bir parlamen- tonun çoğunluk partilerine mensup milletvekil- leri, bir hükümet krizinin kapıyı çalacağının far- kında değil midir? Faks:0212-677 07 62 E-mail:obirgrt(a e-kolay net
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle