Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8ARALIK2000CUMA
14 iJ. LJil. kultur@cumhuriyet.com.tr
Lillian Hellman'ın 'Küçük Tilkiler'inin yeni çevirisinde 'almtı ve çalıntılar'a ömekler
Çeviride bedelsiz itlıalatSEVGİSANLI
...Tiyatroyla yakından uzaktan il-
gisi olmayan biri, ben ölmeden mi-
rasıma konmaya kalkmış. Mitos Bo-
yut YayınJan'ndan LüKan Hdhnan'ın
'Küçük Tilkiler'ı, yanında Ingilizce
özgün metinle birlikte piyasaya sü-
rülmüş. Acaba neden bana danışma-
dılar diye düşündüm önce. öyle ya,
Milli Eğitim Bakanlığı 1958'de bu
çevirimi basmıştı. Önce Bursa'da oy-
nandı. Ankara'ya gelmesi 1972-73
" sezonunubuldu. Metindebirkaçufak
değişiklik yapmak isteyebilirdim.
Meğer metinde birkaç küçük deği-
şiklik yapılmış. Bu da Aytuğ tz'at
Bey'e, yapıta kendi imzasını atma
hakkını vermiş anlaşılan. Bu beyin
geçmişinde herhangi bir çeviri dene-
yimi yok.
'Küçük Tilkfler' benim için çok
önemli. tlk basılan, ilk oynanan, ba-
na bir ödül kazandıran ilk çevirim.
Bu kadar değer verdiğim bir yaza-
nn bu kadar değer verdiğim bir ya-
pıtı, haddini bilmezlerin yagmasına
uğrayınca acı duydum. Kendimden
çok yazar adma ve bu oyunu oyna-
yacak oyuncular adına. Bedelsiz it-
halat kör kör parmağım gözüne olma-
sm diye. Iz'at Bey bazı yamru yum-
ru sözler eklemiş 'Küçük TükOer'e.
Yaptığı alıntı ve çalıntılardan sade-
ce birkaç ömek vermekle yetinmek
zorundayım. Keşke benim metnim,
baskısı tükendiği için yeniden bası-
labilse de tümünü karşılaştırma ola-
nığı olsa meraklısının. Bu olanak ve
çevirimin yeniden sahnelenmesi ola-
nağı elimden alınmış bulunuyor. Tür-
kiye yayın haklan Tem Yapım Ya-
yıncılık, oynatma hakkı Yunus Tanı-
tım adına Aytuğ Iz'at'a ait. Balina-
dan sonra bir de yunus çıktı karşımı-
za.
Küçük Tilkiler Sevgi Sanlı çeviri-
si, Maarif Vekâleti Modern Tiyatro
Eserleri Serisi 1958 Ankara. F 140
kuruş. Sayfa 11.
MARSHALL-Amerika'dabenze-
ri olmayan bir durumunuz var. Biz-
lerden daha iyi yaşıyor, daha iyi yi-
yip içiyorsunuz. Acaba iş yapmağa
vakit bulabilir misiniz ya da bulmak
ister misiniz? Sayfa 11.
Küçük Tilkiler, Aytuğ tz'at çeviri-
si MitosBayutAmerikan Oyunlan Di-
zisi 2000 lstanbul F.3 milyon TL.
Sayfa 11 (Benzeri olmayan, kendinı-
ze özgû diye değıştirilmiş sadece).
Sevgi Sanh. Sayfa 15.
BEN - Lıonnet, zamanında güne-
yin en iyi pamuk veren topragıydı. Hâ-
lâ oldukça iyi ûrün alınz oradan. O
günler saltanatlı günlerdi sahipleri
için. Ben bile haurianm. Her şeyin iyi-
si onlanndı. Paris'ten giyinip kusan-
mak, Avrupa gezüeri, bugün yetişti-
rilemeyen cins atlar, karşılannda el
pençe divan duran zenci köleler.
Bu bölümde olduğu gibi daha bir-
çok bölümde Sevgi Sanlı çevirisi ye-
ni sahibi karşısında el pençe divan
durmuş ya da durdurulmuş.
Aytuğ tz'at Bey'in hakkını yeme-
mek için özellikle üçüncü perdede
ibrazı hüner eylediğini itiraf edelim.
Piyesin konusu 1900 yıhnda geçer. Or-
ta yaşlı bir kadınla erkeğin yirmi-yir-
trü beş yıl önce piyano ve kemanla bir
düet çaldıklanndan söz edilir. Ada-
mın kızı, babasuun keman çaldığını
yeni öğrenmiştir.
Aytuğ İz 'at çevirisi. Sayfa 62.
ALEXANDRA - Babam da çalar
mıydı?
BIRDIE - Elbette çalardı. Damda-
ki Kemancı'yı çalmıştı, hem de çok
güzel.
Dam üstünde saksağan, vur beline
kazmaynan.
Damdan düşercesine Amerikan
oyunlannı bizlere tanıtma misyonu-
nu yüklenen bu beyefendi Damdaki
Kemanct'nın 1964'tebestelendiğini,
'fiddler' sözcüğünün yalnız bu mü-
zikale bağh olarak kullanılmadığuu
bilmiyor, besbelli.
Oyunun en önemli kişilerinden bi-
ri olan zenci Addie, kuzeylilerin ser-
mayesiyle güneyde pamuk fabrikala-
n kurulunca kendilerine neler vaat
edildığıni anlatır.
Sevgi Sanlı. Sayfa 89.
ADDIE - Az sonra burada oturur-
ken bile kırmızı tuğlalann oraya ta-
şındığını işiteceksiniz. Ertesi günko-
caman bir bacadan duman tütecek.
Ondan sonra her pazar bütün kullar
tavuketiyle beslenecek. ...Sherman'ın
ordulan uzaklaştığrndan ben burada
bu kadar çok lakırdı edilmemişir.
Aytuğ İz 'at, 64.
ADDIE - Biraz sonra hatta oturur-
ken bile kayalann havada uçuştuğu-
nu görürsünüz. Yann dumanlar baca-
dan görünür. Pazar gününe ise ka-
dınlann doğurduğu her erkek tavuk-
laşır... Sherman ordusu yakına kadar
gelmeyince de konuşmalar kesildi.
Birdie, aristokrat bir ailedendir.
Annesinin yeni ailesini dükkân işlet-
tikleri için değil, fakir, cahil zencile-
re fahiş kârla mal satan, sattıklan her
mala hile karıştıran adamlar olduk-
ları için sevmediğini söyler. îz'at
Bey'in yorumuna göre S. 67 Bir-
dei'nin erkek kardeşi geleneksel bir
ahırlan olduğu için annelerinin bu
adamlara tepeden baktığını iddia eder.
Anlayan beri gelsin.
Bu durumda gadre uğrayan sade-
ce ben olaydım belki bu kadar üstün-
de durmazdım. Ama sırada başkala-
n var. Öğrendiğime göre Iz'at Bey,
Can Yûcd'in Tennessee VVflBams'tan
çevirdiği Sırça Kümes'i yeniden ka-
leme alıyor. Orhan Burian ve Ülkü
Tamer de bu sılahtan keskin kalem-
den canlannı kurtaramıyor. Bu zatın
çok acar biri olduğu, karşısında du-
ran bir Mısırhnın gözündekı sürme-
den emin olamayacağı söyleniyor.
ermitage
Müzesi
Londra'daki
Somerset
House'da Çariçe
Katerina'nın
mücevher,
porselen ve
tablolanndan
oluşan sürekli
bir sergi açtı.
Hermitage'daki
eserlerin
yurtdışında
sergilenmesi
müzeyi ayakta
tutmak için bir
çözüm olarak
görülüyor..
Rusya 'dan seygilerieKültür Servisi - Rusya'mn ünlü Hermi-
tage Müzesi, Londra'daki Somerset Ho-
use'da sürekli bir sergi açtı. Beş odayı kap-
sayan sergi Çariçe Katerina'nın mücevher,
porselen ve tablolanndan oluşan özel eşya-
lanna aynldı.
Güç hırsı ve ihtiraslan nedeniyle 'do-
yumsuz imparatorice' olarak adlandmlan
Katerina, 1762 yümdakocası3.Fttro'yu de-
virerek tahta geçti. Serflere özgürlûlderini
kazandırarak önemli bir re-
forma imza atmasının yanı
sıra düzenlediği kanh se-
ferlerle de gficünü perçin-
ledi. Katerina, yaşamma gi-
ren birçok erkekle yaşadı-
ğıaşklarladaünkazanmış-
tı. Kendisine tahta geçme-
si için destek olan Prens
Orlov ve iktidan ele geçir-
dikten sonra uzunyıllarbir-
likte olduğu Prens Pütetn-
kin, bu erkekler arasında
çariçenin yasamında en
önemli yere sahip olanlar-
dı.
Sergide adı gecen iki prensin portreleri-
nin yanı sıra Katerina'yı, kocasmın öldü-
rülmesinden hemen sonra at üzerinde gös-
teren bir tablo da bulunuyor. Ancak asıl
dikkat çeken parçalar çariçenin paha biçil-
mez mücevher ve porselenleri. Koyu bir
'angtofü' olan Katerina, saraya çagırdığı
Ingiliz doktor, sanatçı ve zanaatkâriann dı-
şında Ingiltere'nin en güzel görüntülermin
sergilendiği 944 parçalık Wedgwood por-
selen yemek servisiyle de buözelliğini göz-
ÇariçeKaterina
ler önûne seriyor. Diğer dikkat çeken par-
çalar arasında St. Petersburg'daki English
Gardner fabrikasının porselenleri, Matt-
bewBoukon tmzah vazolar ve îskoç mimar
Charks Cameron'un dizaynını yaptığı yı-
lan ve kertenkele desenli iskemle bulunu-
yor. Bunlann yanı sıra serginin en sıradışı
parçalan olarak Katerina'nın gümüş iprik-
lerle bezeli perukası ve gümûş, altmve kris-
tal işlemeli masa saati göze çarpıyor.
Oçmilyon adet sanatese-
rinin sergilendıği dünyanın
en büyük mûzelerindenbi-
ri olan Hermitage'ın mü-
dürü Mikhail Piotrovski,
müzenin bakımsızlığından
şikâyetçi. Rusya'da devîet
memurlan bile aylardır ma-
aşlarmınödenmesinibekler-
ken hükümetten yardım
beklemenin olanaksızhğı-
aı ifade ediyor. Yine de ce-
surve yılmaz bir adam olan
Piotrovski, IBM fırmasmı
ve zengin Rus ışadamlan-
nı müzeyesponsor olmala-
n için ikna etmeyi başarmış. Hermitage'da-
ki paha biçilmez eserlerin yurtdışında ser-
gilenmesinin müzeyi ayakta tutmak içinbir
çözüm oldugunu fark ederek temaslarabas-
lamış. Kimbihr belkı de yakında sanatse-
verler, Londra'da sergilenen kraliyet hazi-
nelerinin yanı sıra Hermitage Müzesi'nde
bulunanTîtian,Raph»elVanGogh,Pica»-
so, Matisse gibi pek çok sanatçının başya-
pıtlanm da dünyanın çeşitli kültür merkez-
lerinde izleme firsatıru elde edecekler.
KARŞILAŞTIRMA CtDDt BİR ARAŞTIRMA VE ÇALIŞMAİŞİDÎR
'Çakışmave örtüşmeleri
doğalkarşılamakgerek'
YILMAZ ÖĞtT
... Yaa, çevirmen Aytuğ Iz'at'a açık hakaretler-
le başlamakta. Halen Amerika'da ikamet etmekte
olan tz'at, herhalde bunlara yanıt verecektir. Biz,
yayımladığımız çeviri ile ilgili Sevgi Sanh'ca orta-
ya aülan çelişkili, objektif olmayan ve "Çamur at,
iz ftmüar" ilkesi ile yazılmış iddialara yanıt vermek
istiyoruz.
SS, 'KöcükTffliier' oyununun çeviri hakkının ade-
ta ebetü olarak kendisine ait oldugunu, bu çeviri-
nin "flkc basılan, Ok oynanan" çevirisi olması nede-
niyle doı'aınulmazlığının bulunduğunu savunuyor....
Yasal zorunluluklar dışında her eser defalarca ye-
niden çevrilebilir, yayım-
lanabilir. Hele 70 yıllık
copyright haklan düşmüş
eserler için bu konuda hiç-
bir sınırlama yoktur.
Biz, yayınevi olarak ye-
ni çevinlerin kültürümüzü
güçlendireceği, ye.tû alter-
natif yaratılann küLtür ya-
şamımıza zenginUkkazan-
dıracagı inaneını taşıytiruz.
Bu nedenle de yayın yy.şa-
mımızda kesin bir kural uy-
guluyoruz.
Eski çevirileri kullanmı-
yoruz; her basuğımız ese-
ri yeniden ve özgün dilin-
den çevirterek yayımhyo-
ruz. Bu konudâki ısrar ve
kararlılığunız, yayıncılık
sürecinde yaşadığırnız olay-
lardan, karşılaşhğımız ör-
neklerdensonra oluştu. Kar-
şılaştığımız hemen bütün
eski çevirüer, kime ait olur-
sa olsun, ya eksik (bazı bö-
lümler düpedüz aüannuş),
yayanlış, ya dili eski, ya dü-
Hettman'm oyunununçevirisitaroşma yaratb.
şük olduğuna inandıklan kültür düzeyimizc; indir-
genmişti ya da politik ortam nedeniyle sansürlüy-
dü; birçoğu da özgün dilinden çevrihnemişti.
... Ancak, 'Küçük Tilkfler' oyununun çevırisnne
karar verince sizi aramadık; arayamazdık, çünkü çe-
viriniz 42 yıllıktı, bu kadar 'yash' bir çeviri yayııi
ilkelerimize aykın düşüyorda Ne yapahm ki SS Ha-
nım, biz özel ve özgür bir sektörüz. Kararlanmızı,
hiç kimseden icazet almadan kendi duşüncelerimi-
ze göre verebiliyoruz; yani uygun gördüğümüz çe-
virmenle çahşmak lüksüne sahibiz.
... 'KüçükTflkikr' oyununda tam 1018 adet di-
yalog ve aynca 879 adet parantez içi açıklama var.
Bu kadar söz arasından 2-3 diyalog alıp bütün çe-
virinin aynı yapıda oldugunu savunmak inandıncı
ve objektif bir değerlendirme olamaz. Aslına sadık
kalarak ve dil açısından doğru yapümış çeviriler-
de her zaman bu tür çakışma ve örtüşmelerin ol-
ması kadar doğal ne olabilir? Olmaması, zaten eş-
yanın tabiatına aykın olurdu. Aynca SS'nin verdi-
ği örneklerde bütün sözcükler bire bir aynı da de-
ğil. Peki, SS'ye sormalı, acaba tz'at'ın yanlış çevi-
risini anlatmak için verdiği ömek bölüm, kendisi-
ninkinden neden 'tamamen farkh' bir bölümdür?
Her insan yanılabilır, yanhşlık yapabilu". Hiçbır
zaman hiçbir yerde çevirilerimizin en mükemmel,
en başanlı oldugunu savunmadık. Bu işle uğraşan-
lar büirler, ne kadar titiz olursanız olun hep gözden
kaçan hatalar çıkacaktır.
Tek bir sözcüğün anlamı ve iki üç cümle ile bü-
tün bir çeviriyi karalamak, kopya oldugunu söyle-
mek insanı böyle çıkmaz-
lara sokar; bu tür iddialar
sahibine de hiçbir şey ka-
zandınnaz. Böyle bir kar-
şılaştırma ciddi bir çalışma
ve araştırma işidir; muda-
ka tarafsız usta kışilerce
yapıhnalıdır. Tartışmaya
konu olan yayımladığırrîız
kitaplar her yerde satüıyor,
üstelik tngiüzceleriyle bir-
likte. Herkesin inceleme-
sine açık. Kamuoyu, ede-
biyat çevreleri, çevirmen-
ler, medya dünyası, üni-
versiteler, tiyatrocular ve
tabii okuyucular bu me-
raklı konunun peşine, inşal-
lah düşerler. Yetmediyse
mahkemelerimizvar. Buy-
run...
Aytuğ tz'at, bu dizi için-
de 5 kitap çevirdi; bunla-
nn dördü yayımlandı, biri
de bu ayın ortalannda çı-
kacak. Yayımlanan kitap-
lardan ikisindeki oyunlar
henüz Amerika'da bile ki-
tap halinde yayımlanmamış yeni, çağdaş Amerikan
oyunlan; yani, tz'at'ın bunlann Türkçelerini bir
yerden kopya çekmesi mümkün değil. Yayımladı-
ğımız Tennessee VVüliams ın 'SırçaHayvan Kokk-
siyonu'nu alıp okuyacak olanlar, Can Yücd'in 'Sır-
çaKümes1
olarak çevirdiği oyun metniyle hiçbir iliş-
kisi olmadıgını göreceklerdir. Zaten Can Yücel'in
çevirilerini böyle bir karşüaşurmaya taşunak baş-
tan yanlıştır.
Aralık aymda çıkacak 'SaOcmın Ölümü' adlı çe-
virinin, Orhan Burian ın çevirisinden ne kadar
farkh olduğu, Orhan Burian'ın ifade biçiminin çok
geriterde kalmış olduğu kolayca görülecektir. Biz,
bütün önyargılanna rağmen SS'nin bile insafa ge-
lip bu görüşe katılacağına içtenlikle inanıyoruz.
Mitosboyut Yayınevi 'nin sahibi
YAZIODASI
SELtM tLERİ
Sya Osman Saba,
Sessiz Usta
BRT'deki radyo programım için Ziya Osman
Saba'dan şiirter seçiyordum. Geçen Zaman ve
Nefes Almak: Sayfalar arasında gezinip durdum...
Sadece kırk yedi yıllık ömrüne sığdırdığı bütün
şiitierinde, bütün hikâyelerinde, Ziya Osman Sa-
ba, bu sevgi yazan, çocukluğunun gitgide silik-
leşen anılannı, hep özlemle andığı büyüklerini,
biricik kitaplannı, mektep arkadaşlannı, yaşadtğı
ve unutamadığı semtleri, sokakları, Istanbul'dan
aynhşını, Istanbul'a dönüşünü, bu kente bağlılı-
ğını dile getirmiştir.
Sözgelimi, dogup büyüdüğü şehirden işi gere-
ği aynlırken, yaşanmış, duyumsanmış nicezama-
nın etkisiyle, Istanbul'a bir daha geri dönememe
kaygısını handiyse ölüm yalnızlığına benzetir.
Beyazıt'ta, o günlerin Mannara Gazinosu'nun
taraçasına çıkan şair şehri bir uçtan bir uca, göz
alabildiğine görür. Batan güneşin ışıklan arasın-
da, sisli, puslu Çekmece düzlükleri usulca kay-
bolur. Adalar ve bumu sanki biraz daha kalkmtş
görünen Kınalı, beride Fenerbahçe, hepsi deni-
zin üstünde bir balkon gibi uzanmaktadır.
Bugünün sızıldamalı bir lstanbul nostaljisi de-
ğildirZiyaOsman'ısarsan. Dogup büyüdûgüyer-
lere bağlılığında, yaşamak ve insanlık adına gü-
zel izler bırakmak endişesinden başka bir şey
hissetmez. Yaşamak, ama alabildiğine, alçakgö-
nüllü, başkalannın yaşamasına alabildiğine say-
gılı, herkese mutluluklar sağlamak arzusuyla ya-
şamak...
Nihayet asıl şehir bir kabartma gibi belirir. Ya-
pılar, damlar, kubbeler sivrilir, minareler fışkınr;
dört bir yanı, Istanbul'u, yine lstanbul sarar.
Bakırköy üzerindeki bulutlar, etekteri yandık-
tan sonra söndürülmüş ağır perdeler gibi ufka
asılı kalmıştır... Şair bu şehirde eşsiz sevgiler, aşk-
lar, ince duyariıklar yaşadığını düşünmüştür. On-
lann hepsinin etkisiyle Istanbul'a bağlıdır.
Çok az yazanmız Ziya Osman Saba ölçüsün-
de yaşadığı zamanı yazıya geçirebilmiştir. Beh-
çet Necatigil'in bir ithaf yazısını hatıriıyorum,
"Keşke heryaşantı yazıya geçseydi..." diyordu.
Ziya Osman o dileği gerçekleştirebilmtştir.
Durgun gibi gözüken, neredeyse Istanbul'un
bazı semtleri, bazı köşeleriyle sınırlı o hayatta
günler, 'an'lar, hersevinç, her acı, heranış inanıl-
maz bir iç zenginliğiyle bize armağan bırakılmış-
tır.
Şairi bu yönüyle, yazıştekniği ve anlatımı, dün-
yaya bakışı hiç ilgisizken, Kafka'ya benzetmek
olasıdır. Ziya Osman da tıpkı Kafka gibi, birkaç
çizgiden ibaret toplumsal coğrafyasına koskoca
bir harita gibi bakabilmiştir.
Nefes Almak'taki "MisakımilliSokağı No.37"şi-
iri, bir de bakarsınız, Değişen Istanbul'un satıria-
nnda puslaria örülmüş, Mesut Insanlar Fotoğraf-
hanesi'nde meltemli bir öykünün yine odağı olup
çıkmıştır.
Çıkıp gitmek, başını alıp gitmek isteğl rrtÇ rVrt 6P-
mamıştırşairde? "Den&eraşın" şiirindeürkekses-
le söylüyor:
"Vapuriar, hafıften tüten bacalannız, I Dinmiş
teknenizde, millerte htz, I Umanlarda başbaşa, va-
nşınız uykuya."
Gitmek isteği sonra belirecektir, ama artık yo-
lu noktalamış deniz taşıtlanna bakakalarak:
"Avnıpa, Amerika, Asya, Avustralya... I Yaşa-
mak, yaşamak ey dünya! I Sana doya doya..."
O, birçoğumuzdaki yıprabcı isteği, şimdi hemen,
bütün hayatım değişiversin isteğini en çok duy-
muşken, herşeye katlanışı, gönül nzasıyla boyun
eğişi de belki en çok dile getirendir. Bütün şiirin-
deki tevekküle bugünün gözü dönük, paraperest
insanı hiç şüphesiz küstah bir uzaklıkla yaklaşa-
cak; Ztya Osman Saba'nın çocuk gibi kınlgan şi-
irinden tat almayacaktır.
Oysa 1948 tarihini taştyan "Garip Istanbul'umun
Türküsü" asıl Istanbul'u, bir yandan da asıl mem-
leketi, memleket insanını söyleyip duruyor
"Gün görmemiş insanlar, I konuşanlar, birhü-
zünle sesinde, I Susanlar, susanlar..."
Şu üç dize, okuduğum andan başlayarak, be-
nim için hep bir manifesto.
Takvimde İz Bırakan:
"Içimdeki ölümden I içimdeki ölümden I içitv-
deki ölümden ûrettim her şeyi.' Ahmet Oktay,
Gözüm Seğirdi Vakitten, Yapı Kredi Yayınlan,
1996.
K U L T U R ÇÎZÎK
K Â M t L M A S A R A C I