Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8ARAUK2000CUMA
Berberoğlu'nun
uyuşturucu
davası
• İstanbul Haber Servisi -
Sosyete kuyumcusu Atık
Berberoğlu ve yapımcı Izzet
Öz'ün de aralannda
bulunduğu 7 sanıktan 5'inin,
"uyuşturucu madde
kullandıklan" gerekçesiyle
yargılandıklan davada savcı,
mütalaasında 1 ıle 2 yü
arasında hapisle
cezalandınlmalanru istedi.
Istanbul 2. Ağır Ceza
Mahkemesi'ndeki oturum,
sanık avukatlannın
savunmalannı hazırlamalan
amacıyla ertelendi.
iMavrmn gnıbu
rtildiçoker
I Istanbul Haber Servisi -
Sahte pasaport ve
belgelerle yurtdışına adam
kaçıran çete lideri "Mavi"
lakaplı Abdurrahman
Sağnat ile aralannda 3
emniyet görevlisinin de
bulunduğu 14 kışi
yakalandı. Atatürk
Havalimanı Korumalar
Şube Müdürlüğü'nde
görevli bir komiserin de
aralannda bulunduğu
saıuklann sorgulan sonucu
yaklaşık 1.5 yıldan beri 30
kişiyi sahte pasaport,
oturma izin belgesi ve
sahte belgelerle
Avrupa'nın çeşitli
ülkelerine gönderdikleri,
karşıhğında da bin dolar ile
10 bin dolar arasında ücret
aldıklan belirlendi.
HayaK Hracat
operasyonu
• Istanbul Haber Servisi-
Büyükçekmece'de naylon
faturalarla hayali ıhracat
yaparak haksız kazanç
sağlayan 7 kişi gözaltuıa
alındj. Bu kişilere ait
işyerlerinde yapılan
aramalarda 27 klasör alış
ve satış uluslararası ticaret
faturalan, 13 koçan fatura,
irsaliyeler, 1 koçan tahsilat
makbuzu ele geçirildi.
Fatlı Betedtyesj
araçtarma haciz
• tstanbul Haber Servisi -
Fatih Veıgı Dairesı, Fatıh
Belediyesi'nin maliyeye
olan 6 trilyon lıralık vergi
borcu nedeniyle Fatih
Belediyesi'nin iki makam
aracına haciz uyguladı.
SSK'nin de 3 ay önce
maaşına haciz koydurttuğu
Fatih Belediye Başkanı
Eşref Albayrak, bazı
bakanlann kendi seçün
bölgesindeki belediyelere
para aktarabılmesi için "en
az 400 uydunna deprem
bölgesi belediyesi"
oluştumlduğunu ve
belediyelere ödenecek
paranın yardım olarak bu
belediyelere akınldığını
öne sürdü.
Ersümer'in
tazminat baskısı
• tZMİR(Cumhuriyet
Ege Bürosu) - Enerji ve
Tabiı Kaynaklar Bakanı
Cumhur Ersümer, gazeteler
aleyhine art arda tazminat
davası açıyor. Ersümer, bir
haber nedeniyle gazetemiz
aleyhine açtığı davanın
ardından, bu kez günlük bir
gazetede verdiği demeçten
ötürü Prof. Dr. Tolga
Yarman hakkında dava açtı.
Davada, Ersûmer'in kişilik
haklanna saldınldığı
gerekçesiyle 5 milyar
liralık tazminat isteminde
bulunuldu.
T\leo-litoeralizm
ve Sosyal Devtef
• İstanbul Haber Servisi -
tstanbul Üniversitesi
Rektörlüğû'nce düzenlenen
'Neo-liberalizm ve Sosyal
Devlet' konulu konferansta
konuşan Istanbul
Oniversitesi Rektör
Yardımcısı Nur Serter,
Türkiye'nin sosyal devlet
anlayışına geri dönmemesi
durumunda çok büyük
toplumsal sorunlar
yaşayacağını söyledi.
KTÜK'ten
yenicezalap
• ANKARA (AA) - Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu,
KKTC Cumhurbaşkanı
Rauf Denktas'ı hedef alan
yayını nedeniyle
Istanbul'da yayın yapan
Özgür Radyo'nun
yayınlannın 180 gün
süreyle durdurulmasını
karariaştırdı.
Küreselleşme, Batı 'nın altyapısıyla ve üstyapısıyla tüm dünyaya yayılmasıdır
Sömürgecilikve emperyaüzm
Küreselleşme:
Neyapmah?
Baskın Oran
ugün,Türkıye'deolsundün-
yada olsun gûndemdeki en
tartışmalıkonuKüreselleş-
me. "YeniDünvaDüzenrve
K
EvrenselKöy''(globalvil-
lage) gibi hoş ve gayetle boş terimler her-
kesin dilinde. Ama, tıpkı ünlü "Ol ma-
hiler (balıklar) ki derya içredir, deryayı
bilmezkr" özdeyışınde olduğu gibı, kü-
reselleşme ıçindeyiz, ama bu terimin ne
demeye geldiğini siyaset bilimi profe-
sörlerinin bile anlamadığına her allahın
günü tanık oluyoruz. Her seyden önce,
küreselleşme iyi bir şey mi, kötü bir şey
mi? Bu konuda ortalıkta dolasan taban
tabana zıt iki tez var:
1) Küreselleşme, çağdaşlaşma ve ge-
tişme demektirve mutiaka desteklenme-
si gerekir. Bir defa, hem dûnya kaynak-
lannın en akılcı ve verimli biçimde kul-
lanımına olanak vermekte hem de ileti-
şim araçlannı müthiş geliştirerek toplam
dünya ticaretini artnrmaktadır. Bu neden-
le, şu anda yalnızca gelışmiş ûlkelere ya-
nyormuş gibi gözükse bıle orta vadede
herkese yararlı olacaknr( 1). Ikincisi; kü-
reselleşme demokrasi ve insan haklan-
nı bunlardan nasibıni almarruş azgeliş-
mış ûlkelere taşımakta ve sağladığı mu-
azzam iletişim olanaklanyla bu hak ih-
lallerinden herkesı arunda haberdar et-
mektedir. Üçüncüsü, bir "Paı Ocaden-
tafis" (Batı Banşı) kurarak çatışmalan
önleyecektir.
'Açık kapr poHtlkası
2) Küreselleşme, emperyahzmin 21.
yûzyıl başmdaki adKfar ve mutiaka eo-
geHenmesi gerekir. Bir defa, 19. yüzyıl-
da olduğu gibı "Açık Kapı" politikası uy-
gulayarak fakir ülkeleri Ban devlerine
yem yapmaktadır ki, dünya gelir dağı-
lımı şimdiden korkunç bozulmuştur(2.)
tkincisj, küreselleşmenin getirdığı de-
mokrasi ve insan haklan, aldatmacadan
ibarettir ve bunlann taşındıklan ortam-
da dikiş tutması mümkün değildir.
Üstelik, bu ülkeler fukaralaştıkça güç-
lü lider ıstekleri belirmekte, daha bas-
kıcı rejimler kurulmaktadır.
Dahası, Batı, insan haklannı içişlere
müdahale amacıyla kullanmaktadır.
Üçüncüsü, çaüşmalar azalmamakta, ter-
sine artmaktadır. Küreselleşme yeni bir
terim. Şunun şurasında birkaç yıldır kul-
lanıyoruz. Ama, acaba ne kadar yeni bir
olgu? Bunu yanıtlayabilmek için önce
bir tarumlamak gerek:
Küreselleşme, Ban'nın altyapısıyla ve
üstyapısıyla tüm dünyaya yayümasıdır(3).
Bu tanımı yaptığınız anda küreselleş-
menin yeni bir olgu olmadığı ortaya çı-
kıyor.
Çünkü, akıllarda kolay kalması için ka-
baca tarih düşersek, dünyaya Batı dal-
galan 1 değil 3 kere yayıldı: 1490'lar,
1890'lar, 1990'lar.
Blrlncl küreselleşme
Batı Avrupa'da burjuvazd-kral koalis-
yonu sonucunda feodal beyler birer bi-
rer temizlenip mutlakiyetçi krallıklann
kurulması sonucu hem pazar genışledi,
hem de bu pazarda asayiş içinde tek bir
hukuk uygulandığından ticaret müm-
kün oldu (zaten, burjuvazi de krala sırf
bunun için yardnn ermişti).
Mutlakiyetçi krallıkta ekonomi, de-
ğerli madenlere dayanıyordu. Zaten bu
rejimin iktisat politikası olan Merkan-
tinzm de yurtdışmda değerli madenler
(altın, gümüş) ve mallara (baharat, vb.)
el koyup burjuvazinin ürettiklerini dışa-
n satarak güçlenmeye dayanmaktaydı.
Bu amaçla önce tspanya ve Portekiz,
arkasından da Ingiltere, Fransa, Hollan-
da gibi ülkeler denizaşın topraklan iş-
gal ettiler ve hedefledikleri zenginlikle-
ri sömürge imparatorluklan sayesinde
kendi ülkelenne aktardılar(4).
Beyaz kolonlar
Fakat o günün sınırlı teknolojisiyle
denizaşın gidip gelmek güçtü. Bu neden-
le bu sömürgeler (koloniler) sömürgeci
ülkeye (metropole) değer aktarmakla
kaldılar. Bütünleşmediler. Buralara gi-
den "beyaz kolonlar" zamanla kendi
başlanna buyruk oldular. Hatta, K. Ame-
rika'da 18. yüzyıl sonunda (ör. ABD), L.
Amerika'da 19. yüzyıl ortasında (ör. Ve-
nezüella), G. Afrika'da da 20. yüzyıl or-
talannda (ör. G. Afhka Curnhuriyeti)
"beyaz kolon mflKyetçfliği" yaparak met-
ropolden bağımsız olacaklardır(5). Ya-
ni, bu birinci küreselleşme kendi altya-
pısını (kapitalizm) tam olarak taşıya-
madı.
Üstyapısını taşımaya gelince, bakı-
nız, onutamtaşıdı. Bir yandan kendi in-
sanlannı "Buralara Tann'nm dunni gö-
türüyoruz" diye "motive" ederken bir
yandan da zavallı yerlilere büyük zu-
.üreselleşme, üç dalga halinde olmuştur: 1490'lar, 1890'lar, 1990'lar.
1890'larda emperyalizmi Batı Avrupa'da bütün sınıflar destekledi, çünkü
hepsine yanyordu. Irkçılığın kuramsal kökenleri de o zaman ortaya çıktı.
'mperyalizm, zulmün yanı sıra kimi insan haklannı da taşıdı. Hindistan'da
yaşayan kadının ölen kocasıyla birlikte yakılmasını yasakladı. Doğu Afrika'da
kız çocuklannın sünnet edilmesini önlemek için çaba harcadı.
Dûn>
r
anm gündemindeki en tarüşmah konu küreseUeşme. Ancak kimi siyaset bilimcileri bile bu terimin anlamım bilmiyor.
lüm götürdü. Buraya ıleride tekrar dö-
neceğimiz için lafi uzatmıyorum.
Iklncl küreselleşme
Bu Merkantüist yayılma, burjuvazinin
1789'da krahnı kesecek kadar güçlenme-
sine ve sonunda dünyanın en büyük dev-
rimini yapmasına olanak verdi: Sanayi
Devrimi. Bu devrim sayesinde 19. yüz-
yılda Batı 'nın uluslararası şirketleri tüm
dünyayı etkileri altına ahp köreltebildi-
ler. Buna en yakın örnek, Osmanlı'dır.
1800'lerin başında Osmanlı'da 3000 ka-
dar dokuma tezgâhı vardı. Yüzyılın or-
tasına gelindiğinde, 35 tane kalmıştı.
Çünkü artık Manchester ve Leeds tez-
gâhlan çok daha kaliteli kumaşı, çok
daha ucuza bol bol üretiyordu.
Fakat bu henüz ikinci küreselleşme
değildi. Batı'nın ikinci yayılması, 19.
yüzyılın ikinci yansında banka serma-
yesinin sanayi sermayesini satın alıp da
kapitalist sistemi tekelci aşamaya vardır-
masıyla olacaktır. Bu aşama, sistemi çok
büyüttü, ama şu büyük sıkıntı ve gerek-
süımeleri yarattı:
1) Ucuz hammadde sağlamak. Çün-
kü dev metropol sanayüeri iyice istim üs-
tündeydi...
2) Yeni pazarlar buknak. Çünkü faz-
la üretim artık metropol pazarmı doyur-
muştu...
3) Sermaye ihraç etmek. Çünkü Ba-
tı'da sermaye çoğahnca verimliliği düş-
müştü; verimi armrmamn tek çaresi, bu
sermayeyi, sermayesi olmayan toprak-
lâra (azgelişmiş topraklara) yanrmaktı.
Sonuçta, bu üç meşhur gereksinme
yüzünden B. Avrupa metropolleri mu-
azzam bir uluslararası rekabete daldılar.
Artık ticaret şirketlerinin kendi ordula-
n tarafindan desteklenmesi şart olmuş-
tu. Bu şirketlerin yayıldıklan ülkeler iş-
gal edildi. Işte Empenalizmdcnılen ol-
gu böyle ortaya çıktı. Zaten ikinci kü-
reselleşmenin adı da bu olarak tescil
edilecektir.
Emperyalizm, Batı'nın altyapısını bü-
tün bu topraklan kendi ekonomisine ek-
leyecek biçimde taşıdı. Üstyapısını ise
bir ölçüde götürdü; üç şekilde: Birinci-
si, Batı kültürü bu ülkelerde misyoner-
lerle ve yabancı okullarla yayıldı (zaten,
prototipini Atatürk Mılliyetçiliği'nin
1930'larda vereceği azgelişmiş ülke dev-
rimlerini 1950'lerden itibaren doğuran
da bu Batı kültürünü alan aydınlar ola-
cakttr). Ikincisi, Hindistan gibi yerler-
de sati'yi (suttee; yaşayan kadırun ölen
kocasıyla birlikte yakılması) başanyla
önledi. Doğu Afrika'da kız sünnetını ön-
lemek için çaba harcadı.
Azınlık koruma antla;maları
Üçüncüsü, Birinci Dünya Savaşı so-
nunda Milletler Çemiyeti çatısı altında
azmhk koruma antlaşmalan yaptırdı.
Ama buraya da sonra geri döneceğimiz
için üzerinde fazla durmuyorum.
Bu ikinci yayümayı B. Avrupa'da bü-
tün sınıflar heyecanla destekledi. Çün-
kü hem hepsine yanyordu, hem de em-
peryalizm Beyaz Adamın Boynunun
Borcu (\VhiteMan's Burden), yamyam-
lara Uygarhk Götürme Görevi (Mbsion
Civilisatrice) ıdi. Zaten, ırkçüığın ku-
ramsal kökenleri de (Sosyal Danvinizm)
ilk defa 19. yüzyılda ve bu ortamda or-
taya çıkacaknr.
SÜRECEK
(1) Nitekim, BM Kalhnma Progra-
mı (UNDP) 1999 İnsan Kalhnması Ra-
poru 'na göre, 1970-99 döneminde top-
lam ihracatın dünya GSMH'si içindeki
payı yüzde 17 'den 21'e çıkmış, doğru-
dan yabancı sermaye yatırımlan 7 kat
artmıştır (Ergin Yıldızoğlu, Cumhuri-
yet, 21.07.1999. İnsan Kalhnması Ra-
poru 'na bundan sonra yapılacak gön-
dermeler de E. Yıldızoğlu'ndan alın-
mıştır).
(2) Yine aynı İnsan Kalhnması Ra-
poru 'na göre, dünyada en zengin yüz-
de 20 ile en yoksul yüzde 10 arasında-
kifark 1960'ta 30'a 1 iken, 1990da
60 'a 1, 1997 'de ise 74 'e 1 'e çıkmıstır.
(3) Bu dizi boyunca kullamlacak "alt-
yapı" teriminin anlamı ekonomik libe-
ralizmdir (kapitalizm), "üstyapı "nın
anlamı da siyasal liberalizm (demokra-
si, insan ve azınlık haklan) ve ahlcılık-
tır (rasyonalizm). Neden Batı derseniz;
burada anlatması uzun sürecek neden-
lerle, dünyada ilk kez kendi iç dinami-
ğiyle (yani kendi sosyo-ekonomikdüze-
ni sayesinde) bir gelişmişlik odağı ola-
rakortaya çıkan (ve bunu göçle ABD 'ye
de aharan) B. Avrupa olmuştur.
(4) Aralarındakibüyükfarkşuyduki,
ilk ihsinde burjuvazi henüz gelişmedi-
ği için denizaşın yayümayı krallar biz-
zat örgütlediler ve sömürgelerden ge-
len zenginlikleri de çarçur ettiler. Oy-
sa diğer üçünde yayümayı esasta tica-
ret burjuvazisi örgütledi vegetirdiği de-
ğerleri sermaye birihminde (yaniyatı-
nmda) kullandı.
Sömürgeciliğe daha önce başlaması-
na rağmen îspanya ve Portehz 'in, sö-
mürgeciliğe daha sonra başlayan di-
ğer üçünden bugün çok daha geri olma-
sının nedeni buraya dayanır.
(5) Bu bağımsızlığı bir "kurtuluş sa-
vaşı " olarakyonımlamakpek anlamsız-
dır. Çünkü Amerika 'da Ingüiz kralına
karşı yine vaktiyle îngiltere den gitmiş
Ingilizler (beyaz kolonlar; ki bunlar ti-
caret burjuvazisiydi) savaştı. Amaçla-
n, verdikleri vergüere karşüık Lond-
ra dah parlamentoda temsil edilmekti.
Bu nedenle, Fransız Devrimi 'yle Ame-
rikan Devrimi arasında birfarkyoktur.
İMsi de ticaret burjuvazisinin kralla mü-
cadelesidir.
Tekfark, birinci mücadeleyi burju-
vazinin Fransa 'da vermesi ve sonunda
bir rejim değişikliği olması, ihnci mü-
cadeleyi ise burjuvazinin Îngiltere de
değil Îngiltere 'nin denizaşın toprakla-
nnda (K. Amerika) vermesi ve sonun-
da rejim değişikliğinin yanı sıra bir de
devlet değişikliği (aynlma, bağımsızlık)
olmasıdır.
Olay, bir mekân farhndan ibarettir.
Amerikan Devrimi 'nin bir bağımsızlık
savaşı sayüabilmesi için Ingiliz Kra-
lı 'na karşı Kızılderililerin kalkışmış ol-
ması gerehrdi.
BtRBAKIMA
SERVER TANÎLLİ
UriversfteyeYataşmak...
Bir üniversiteyi yönetme sanatının herhangi bir
kurumu yönetmekten çok daha başka hüner ve ye-
tenek istediğini söylemeye gerek var mı?
Yasalarta ilgili bilgilerden önce belki bunlar!
Ktşla yönetmekten ise çok daha başka marifet-
leri olması lazım ün'rversitenin başına getirilecek
olan insanlartn. Çünkü orada emir alıp verme yok.
Her biri bilim üreten ve onu gençlere götüren ho-
calaria ilişkiler bir ahenk içinde sürdürülmeli; yann-
lara hazırîanan gençlerin sorunlanna ise, bir uzgö-
rünün zengin boyutlan içinde egilmeli. Ünh/ersite
nereden geliyor, nereye gidiyor, bunun da felsefe-
sine, sosyolojisine, pedagojisine sahip olmalısınız.
Yeter mi? Onlara şunu da ektemelisiniz: Türkiye'de
üniversrte, tarihin akışı içinde belli bir yeri olan bir
ülkenin üniversitesidir. Böylece, Cumhuriyet'in de-
ğerierini ve ilkelerini göz ardı edemezsiniz. Ama
onlara göz kulak olmaya kalkarken de, dar ve ka-
tı çerçevelerın içine düşmemeli, klişelerin uzağın-
da durmalısınız. Bir felsefe ufkuna sahip olmak,
belki en başta bu konuda işe yarayacaktır.
Güzel de ne için bahsettim bunlardan?
•
Gazetemizin 23 Kasım günlü nüshasında,"Dar-
beci Demirkoi'a Tepki" başlığıyla verilmiş haberi
unutmamış olsanız gerek. Haber, aynca, şöyle de
özetlenmişti: "Susurtuk çetesi ile birlikte Azerbay-
can 'daki darbe girişimine katıldığı ileri sürülen Fer-
man Demirkol, lü Hukuk Fakültesi'nde öğrencile-
rin sert tepkisiyle karşılaştı. Demirkol'u tanıyan bir
öğrencinin protestosu tüm amfiye yayıldı. öğren-
cilerdersi terketmek zorunda kalan Demirkol'u fa-
kûlteden de kovdular."
Ne yanından baksanız feci bir olay!
Söylenenler ne dereceye kadar doğru?
Ama bilinenler arasında şunlar var: Bu zat, fakül-
tenin anayasa hukukunda araştırma görevlisi iken
beş yıla yakın bir süre kürsüden fiilen uzak kalır. Ne-
rededir? Azerbaycan'da görevlendirilmiştir. Ora-
daki bir hükümet darbesine kanştığından özel bir
uçakla kaçırılarak Türkiye'ye getirilince oradaki
misyonunun da içyüzü ortaya çıkar. Söylenti de
değil: Daha sonra bizzat Azerbaycan Cumhurbaş-
kanı, bu olayt açıklar ve sessizlığe bürünen Türk ka-
mu otoriteleri ile öğretim kurumlannı uyanp göre-
ve davet eder. Anabilim dalına başkan seçilen Prof.
Bülent Tanör, görevinin bilincinde bir insan olarak,
konuyu Rektör Alemdaroğlu'na intikal ettirir; böy-
le bir elemanın, hele hele anayasa hukuku dalında
istihdamının sakıncalannı sergiler. Bu gerekçeler hak-
lı görülmüş olmalı ki, sözü geçen şahıs Adalet Yük-
sek Okulu'nda görevlendirilir. Ancak, bir süre son-
ra rektör çark eder ve kendi girişimiyle, anayasa hu-
kuku dalında yardımcı doçent olarak atamasını ya-
pan bizzat fakültenin karar organlanndan gelen ye-
ni uyanlara da kulak tıkayarak yapar bunu. Başvu-
rulacak tek yol kalmıştır: Söz konusu atama kara-
nna karşı idare mahkemesinde dava açmak! Prof.
Tanör bunu yapar ve halen bu konuda "derdest"
bir dava var.
' Şukısaaçıklamadanmidenizbulanmış değil mi-
dir?
Neden çark eder Rektör Alemdaroğlu? Bunca şa-
ibenin üstüne bizzat gitmesi gerekirken, niçin ters
bir yola sapar? Yenir yutulur şeyler midir şu orta-
da dolaşanlar?
Duyduğumuza göre rektörlük, "hakaret" ve ha-
vada başka birtakım iddialarla Sayın Tanör hakkın-
da soruşturma açtıımıştır. Peki ortada bir dava ol-
duğuna göre en azından bunun sonucunu bekle-
mek gerekmez miydi? Niçin bu acelecilik ve işgü-
zarlık? Kimlerin adına yapılıyor bunlar? Yoksa per-
de arkasında bizim görmediğimiz birtakım güçle-
re mi hizmet sunuluyor. Dava, Rektör Alemdaroğ-
lu'nun aleyhine sonuçlanırsa, bu yük taşınılır olmak-
tan çıkmayacak mıdır?
Daha da genelde kalarak söylemiş olayım: Bu-
güne kadar olan gözlemlerim, Alemdaroğlu'nun
aleyhinedir. Sayın Rektör, birrektörden beklenme-
yecek küçük işlerle uğraşıyor ve Istanbul Üniver-
sitesi gibi başta gelen bir üniversiter camiada to-
parlayıcı olmaktan uzaktır. Bunun bir sonucu daşu
ki, Istanbul Üniversitesi, vakıf üniversiteleri yaran-
na olmak üzere boşalmaktadın yani kanama için-
dedir-
Benim bu yazım bir uyan yazısıdır.
Sağduyuya çağndır.
Her şeyin başında da o gelmiyor mu?
Üniversitelerde olan brtenleryürekleracısıdır. Is-
tanbul Üniversitesi gibi, köklü ve şanlı bir tarihe sa-
hip bir bilim yurdunun, üniversite camiamıza olum-
lu yönde ömeklik edecek yerde dar ve bağnaz yol-
lara girip sürüklenir olması, daha da üzücüdür.
Olan biten, yakışmıyor ona...
Bağlantı başlıkları arızalandı
Türksot2-A'nın
fiıiotıhnası ertelendi
tstanbul Haber Servi-
si - Türkiye'nin üçüncü
uydusu Türksat 2-A'nın
(Eurasiasat-1), bugün
gerçekleştirilmesi plan-
lanan uçuşu, Ariane kap-
sülünde meydana gelen
teknik bir anza nedeniy-
le ertelendi. Uluştırma
Bakanı Enis Öksüz, uy-
dunun, anzanın gideril-
mesinden sonra ftrlatı-
lacağuıı söyledi.
Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz, Ankara'ya hare-
ketinden önce Atatürk
Havalimanı'nda düzen-
lediği basın toplantısuı-
da, bugün Fransız Gu-
yanası'ndan uzaya fırla-
tılması planlanan Türk-
sat 2-A uydusunu taşı-
yacak füzenin bağlantı
başlıklannda anza mey-
dana geldiğini söyledi.
Bu tür yatınmlann son
derece pahalı olması ve
yapımının da uzun sür-
mesi nedeniyle en küçük
bir riski bile göze alma-
nın doğru olmayacağını
belirten Öksüz, "Birkaç
gün sonra selametie uy-
dumuzu gckyüzüne yer-
leştirmiş otacağız'' dedi.
Uyduda herhangi bir
sorun olmadığını vurgu-
layan Bakan Öksüz, şöy-
le devam etti:
"Toplam 1 miryar do-
lar civarmda zarar orta-
ya çıkacakü. Bunun ya-
nsından fazlası Türki-
ye'nin zararı. Sigortab
olmasına karşın 1.5-2 yü
gibi uzun bir sürede ye-
nibiruydu yapiabfld^pn-
den, ekonomik bakun-
dan bu risk göze atana-
mazdLVericisinin yüzde
96'sını kiraladığımız bir
uydunun gelir kaybı dü-
şünülecek olursa bu iki
günlük gecikme bir yer-
de şansür."
Türkiye'nin iletişim
ihtiyaçlanna önemli öl-
çüde yanıt verecek olan
Türksat2-A, Avrupa'nın,
şimdiye dek ürettiği en
büyük ve en güçlü uy-
dusu olacak.