23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8ARAUK2000CUMA Berberoğlu'nun uyuşturucu davası • İstanbul Haber Servisi - Sosyete kuyumcusu Atık Berberoğlu ve yapımcı Izzet Öz'ün de aralannda bulunduğu 7 sanıktan 5'inin, "uyuşturucu madde kullandıklan" gerekçesiyle yargılandıklan davada savcı, mütalaasında 1 ıle 2 yü arasında hapisle cezalandınlmalanru istedi. Istanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki oturum, sanık avukatlannın savunmalannı hazırlamalan amacıyla ertelendi. iMavrmn gnıbu rtildiçoker I Istanbul Haber Servisi - Sahte pasaport ve belgelerle yurtdışına adam kaçıran çete lideri "Mavi" lakaplı Abdurrahman Sağnat ile aralannda 3 emniyet görevlisinin de bulunduğu 14 kışi yakalandı. Atatürk Havalimanı Korumalar Şube Müdürlüğü'nde görevli bir komiserin de aralannda bulunduğu saıuklann sorgulan sonucu yaklaşık 1.5 yıldan beri 30 kişiyi sahte pasaport, oturma izin belgesi ve sahte belgelerle Avrupa'nın çeşitli ülkelerine gönderdikleri, karşıhğında da bin dolar ile 10 bin dolar arasında ücret aldıklan belirlendi. HayaK Hracat operasyonu • Istanbul Haber Servisi- Büyükçekmece'de naylon faturalarla hayali ıhracat yaparak haksız kazanç sağlayan 7 kişi gözaltuıa alındj. Bu kişilere ait işyerlerinde yapılan aramalarda 27 klasör alış ve satış uluslararası ticaret faturalan, 13 koçan fatura, irsaliyeler, 1 koçan tahsilat makbuzu ele geçirildi. Fatlı Betedtyesj araçtarma haciz • tstanbul Haber Servisi - Fatih Veıgı Dairesı, Fatıh Belediyesi'nin maliyeye olan 6 trilyon lıralık vergi borcu nedeniyle Fatih Belediyesi'nin iki makam aracına haciz uyguladı. SSK'nin de 3 ay önce maaşına haciz koydurttuğu Fatih Belediye Başkanı Eşref Albayrak, bazı bakanlann kendi seçün bölgesindeki belediyelere para aktarabılmesi için "en az 400 uydunna deprem bölgesi belediyesi" oluştumlduğunu ve belediyelere ödenecek paranın yardım olarak bu belediyelere akınldığını öne sürdü. Ersümer'in tazminat baskısı • tZMİR(Cumhuriyet Ege Bürosu) - Enerji ve Tabiı Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer, gazeteler aleyhine art arda tazminat davası açıyor. Ersümer, bir haber nedeniyle gazetemiz aleyhine açtığı davanın ardından, bu kez günlük bir gazetede verdiği demeçten ötürü Prof. Dr. Tolga Yarman hakkında dava açtı. Davada, Ersûmer'in kişilik haklanna saldınldığı gerekçesiyle 5 milyar liralık tazminat isteminde bulunuldu. T\leo-litoeralizm ve Sosyal Devtef • İstanbul Haber Servisi - tstanbul Üniversitesi Rektörlüğû'nce düzenlenen 'Neo-liberalizm ve Sosyal Devlet' konulu konferansta konuşan Istanbul Oniversitesi Rektör Yardımcısı Nur Serter, Türkiye'nin sosyal devlet anlayışına geri dönmemesi durumunda çok büyük toplumsal sorunlar yaşayacağını söyledi. KTÜK'ten yenicezalap • ANKARA (AA) - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktas'ı hedef alan yayını nedeniyle Istanbul'da yayın yapan Özgür Radyo'nun yayınlannın 180 gün süreyle durdurulmasını karariaştırdı. Küreselleşme, Batı 'nın altyapısıyla ve üstyapısıyla tüm dünyaya yayılmasıdır Sömürgecilikve emperyaüzm Küreselleşme: Neyapmah? Baskın Oran ugün,Türkıye'deolsundün- yada olsun gûndemdeki en tartışmalıkonuKüreselleş- me. "YeniDünvaDüzenrve K EvrenselKöy''(globalvil- lage) gibi hoş ve gayetle boş terimler her- kesin dilinde. Ama, tıpkı ünlü "Ol ma- hiler (balıklar) ki derya içredir, deryayı bilmezkr" özdeyışınde olduğu gibı, kü- reselleşme ıçindeyiz, ama bu terimin ne demeye geldiğini siyaset bilimi profe- sörlerinin bile anlamadığına her allahın günü tanık oluyoruz. Her seyden önce, küreselleşme iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Bu konuda ortalıkta dolasan taban tabana zıt iki tez var: 1) Küreselleşme, çağdaşlaşma ve ge- tişme demektirve mutiaka desteklenme- si gerekir. Bir defa, hem dûnya kaynak- lannın en akılcı ve verimli biçimde kul- lanımına olanak vermekte hem de ileti- şim araçlannı müthiş geliştirerek toplam dünya ticaretini artnrmaktadır. Bu neden- le, şu anda yalnızca gelışmiş ûlkelere ya- nyormuş gibi gözükse bıle orta vadede herkese yararlı olacaknr( 1). Ikincisi; kü- reselleşme demokrasi ve insan haklan- nı bunlardan nasibıni almarruş azgeliş- mış ûlkelere taşımakta ve sağladığı mu- azzam iletişim olanaklanyla bu hak ih- lallerinden herkesı arunda haberdar et- mektedir. Üçüncüsü, bir "Paı Ocaden- tafis" (Batı Banşı) kurarak çatışmalan önleyecektir. 'Açık kapr poHtlkası 2) Küreselleşme, emperyahzmin 21. yûzyıl başmdaki adKfar ve mutiaka eo- geHenmesi gerekir. Bir defa, 19. yüzyıl- da olduğu gibı "Açık Kapı" politikası uy- gulayarak fakir ülkeleri Ban devlerine yem yapmaktadır ki, dünya gelir dağı- lımı şimdiden korkunç bozulmuştur(2.) tkincisj, küreselleşmenin getirdığı de- mokrasi ve insan haklan, aldatmacadan ibarettir ve bunlann taşındıklan ortam- da dikiş tutması mümkün değildir. Üstelik, bu ülkeler fukaralaştıkça güç- lü lider ıstekleri belirmekte, daha bas- kıcı rejimler kurulmaktadır. Dahası, Batı, insan haklannı içişlere müdahale amacıyla kullanmaktadır. Üçüncüsü, çaüşmalar azalmamakta, ter- sine artmaktadır. Küreselleşme yeni bir terim. Şunun şurasında birkaç yıldır kul- lanıyoruz. Ama, acaba ne kadar yeni bir olgu? Bunu yanıtlayabilmek için önce bir tarumlamak gerek: Küreselleşme, Ban'nın altyapısıyla ve üstyapısıyla tüm dünyaya yayümasıdır(3). Bu tanımı yaptığınız anda küreselleş- menin yeni bir olgu olmadığı ortaya çı- kıyor. Çünkü, akıllarda kolay kalması için ka- baca tarih düşersek, dünyaya Batı dal- galan 1 değil 3 kere yayıldı: 1490'lar, 1890'lar, 1990'lar. Blrlncl küreselleşme Batı Avrupa'da burjuvazd-kral koalis- yonu sonucunda feodal beyler birer bi- rer temizlenip mutlakiyetçi krallıklann kurulması sonucu hem pazar genışledi, hem de bu pazarda asayiş içinde tek bir hukuk uygulandığından ticaret müm- kün oldu (zaten, burjuvazi de krala sırf bunun için yardnn ermişti). Mutlakiyetçi krallıkta ekonomi, de- ğerli madenlere dayanıyordu. Zaten bu rejimin iktisat politikası olan Merkan- tinzm de yurtdışmda değerli madenler (altın, gümüş) ve mallara (baharat, vb.) el koyup burjuvazinin ürettiklerini dışa- n satarak güçlenmeye dayanmaktaydı. Bu amaçla önce tspanya ve Portekiz, arkasından da Ingiltere, Fransa, Hollan- da gibi ülkeler denizaşın topraklan iş- gal ettiler ve hedefledikleri zenginlikle- ri sömürge imparatorluklan sayesinde kendi ülkelenne aktardılar(4). Beyaz kolonlar Fakat o günün sınırlı teknolojisiyle denizaşın gidip gelmek güçtü. Bu neden- le bu sömürgeler (koloniler) sömürgeci ülkeye (metropole) değer aktarmakla kaldılar. Bütünleşmediler. Buralara gi- den "beyaz kolonlar" zamanla kendi başlanna buyruk oldular. Hatta, K. Ame- rika'da 18. yüzyıl sonunda (ör. ABD), L. Amerika'da 19. yüzyıl ortasında (ör. Ve- nezüella), G. Afrika'da da 20. yüzyıl or- talannda (ör. G. Afhka Curnhuriyeti) "beyaz kolon mflKyetçfliği" yaparak met- ropolden bağımsız olacaklardır(5). Ya- ni, bu birinci küreselleşme kendi altya- pısını (kapitalizm) tam olarak taşıya- madı. Üstyapısını taşımaya gelince, bakı- nız, onutamtaşıdı. Bir yandan kendi in- sanlannı "Buralara Tann'nm dunni gö- türüyoruz" diye "motive" ederken bir yandan da zavallı yerlilere büyük zu- .üreselleşme, üç dalga halinde olmuştur: 1490'lar, 1890'lar, 1990'lar. 1890'larda emperyalizmi Batı Avrupa'da bütün sınıflar destekledi, çünkü hepsine yanyordu. Irkçılığın kuramsal kökenleri de o zaman ortaya çıktı. 'mperyalizm, zulmün yanı sıra kimi insan haklannı da taşıdı. Hindistan'da yaşayan kadının ölen kocasıyla birlikte yakılmasını yasakladı. Doğu Afrika'da kız çocuklannın sünnet edilmesini önlemek için çaba harcadı. Dûn> r anm gündemindeki en tarüşmah konu küreseUeşme. Ancak kimi siyaset bilimcileri bile bu terimin anlamım bilmiyor. lüm götürdü. Buraya ıleride tekrar dö- neceğimiz için lafi uzatmıyorum. Iklncl küreselleşme Bu Merkantüist yayılma, burjuvazinin 1789'da krahnı kesecek kadar güçlenme- sine ve sonunda dünyanın en büyük dev- rimini yapmasına olanak verdi: Sanayi Devrimi. Bu devrim sayesinde 19. yüz- yılda Batı 'nın uluslararası şirketleri tüm dünyayı etkileri altına ahp köreltebildi- ler. Buna en yakın örnek, Osmanlı'dır. 1800'lerin başında Osmanlı'da 3000 ka- dar dokuma tezgâhı vardı. Yüzyılın or- tasına gelindiğinde, 35 tane kalmıştı. Çünkü artık Manchester ve Leeds tez- gâhlan çok daha kaliteli kumaşı, çok daha ucuza bol bol üretiyordu. Fakat bu henüz ikinci küreselleşme değildi. Batı'nın ikinci yayılması, 19. yüzyılın ikinci yansında banka serma- yesinin sanayi sermayesini satın alıp da kapitalist sistemi tekelci aşamaya vardır- masıyla olacaktır. Bu aşama, sistemi çok büyüttü, ama şu büyük sıkıntı ve gerek- süımeleri yarattı: 1) Ucuz hammadde sağlamak. Çün- kü dev metropol sanayüeri iyice istim üs- tündeydi... 2) Yeni pazarlar buknak. Çünkü faz- la üretim artık metropol pazarmı doyur- muştu... 3) Sermaye ihraç etmek. Çünkü Ba- tı'da sermaye çoğahnca verimliliği düş- müştü; verimi armrmamn tek çaresi, bu sermayeyi, sermayesi olmayan toprak- lâra (azgelişmiş topraklara) yanrmaktı. Sonuçta, bu üç meşhur gereksinme yüzünden B. Avrupa metropolleri mu- azzam bir uluslararası rekabete daldılar. Artık ticaret şirketlerinin kendi ordula- n tarafindan desteklenmesi şart olmuş- tu. Bu şirketlerin yayıldıklan ülkeler iş- gal edildi. Işte Empenalizmdcnılen ol- gu böyle ortaya çıktı. Zaten ikinci kü- reselleşmenin adı da bu olarak tescil edilecektir. Emperyalizm, Batı'nın altyapısını bü- tün bu topraklan kendi ekonomisine ek- leyecek biçimde taşıdı. Üstyapısını ise bir ölçüde götürdü; üç şekilde: Birinci- si, Batı kültürü bu ülkelerde misyoner- lerle ve yabancı okullarla yayıldı (zaten, prototipini Atatürk Mılliyetçiliği'nin 1930'larda vereceği azgelişmiş ülke dev- rimlerini 1950'lerden itibaren doğuran da bu Batı kültürünü alan aydınlar ola- cakttr). Ikincisi, Hindistan gibi yerler- de sati'yi (suttee; yaşayan kadırun ölen kocasıyla birlikte yakılması) başanyla önledi. Doğu Afrika'da kız sünnetını ön- lemek için çaba harcadı. Azınlık koruma antla;maları Üçüncüsü, Birinci Dünya Savaşı so- nunda Milletler Çemiyeti çatısı altında azmhk koruma antlaşmalan yaptırdı. Ama buraya da sonra geri döneceğimiz için üzerinde fazla durmuyorum. Bu ikinci yayümayı B. Avrupa'da bü- tün sınıflar heyecanla destekledi. Çün- kü hem hepsine yanyordu, hem de em- peryalizm Beyaz Adamın Boynunun Borcu (\VhiteMan's Burden), yamyam- lara Uygarhk Götürme Görevi (Mbsion Civilisatrice) ıdi. Zaten, ırkçüığın ku- ramsal kökenleri de (Sosyal Danvinizm) ilk defa 19. yüzyılda ve bu ortamda or- taya çıkacaknr. SÜRECEK (1) Nitekim, BM Kalhnma Progra- mı (UNDP) 1999 İnsan Kalhnması Ra- poru 'na göre, 1970-99 döneminde top- lam ihracatın dünya GSMH'si içindeki payı yüzde 17 'den 21'e çıkmış, doğru- dan yabancı sermaye yatırımlan 7 kat artmıştır (Ergin Yıldızoğlu, Cumhuri- yet, 21.07.1999. İnsan Kalhnması Ra- poru 'na bundan sonra yapılacak gön- dermeler de E. Yıldızoğlu'ndan alın- mıştır). (2) Yine aynı İnsan Kalhnması Ra- poru 'na göre, dünyada en zengin yüz- de 20 ile en yoksul yüzde 10 arasında- kifark 1960'ta 30'a 1 iken, 1990da 60 'a 1, 1997 'de ise 74 'e 1 'e çıkmıstır. (3) Bu dizi boyunca kullamlacak "alt- yapı" teriminin anlamı ekonomik libe- ralizmdir (kapitalizm), "üstyapı "nın anlamı da siyasal liberalizm (demokra- si, insan ve azınlık haklan) ve ahlcılık- tır (rasyonalizm). Neden Batı derseniz; burada anlatması uzun sürecek neden- lerle, dünyada ilk kez kendi iç dinami- ğiyle (yani kendi sosyo-ekonomikdüze- ni sayesinde) bir gelişmişlik odağı ola- rakortaya çıkan (ve bunu göçle ABD 'ye de aharan) B. Avrupa olmuştur. (4) Aralarındakibüyükfarkşuyduki, ilk ihsinde burjuvazi henüz gelişmedi- ği için denizaşın yayümayı krallar biz- zat örgütlediler ve sömürgelerden ge- len zenginlikleri de çarçur ettiler. Oy- sa diğer üçünde yayümayı esasta tica- ret burjuvazisi örgütledi vegetirdiği de- ğerleri sermaye birihminde (yaniyatı- nmda) kullandı. Sömürgeciliğe daha önce başlaması- na rağmen îspanya ve Portehz 'in, sö- mürgeciliğe daha sonra başlayan di- ğer üçünden bugün çok daha geri olma- sının nedeni buraya dayanır. (5) Bu bağımsızlığı bir "kurtuluş sa- vaşı " olarakyonımlamakpek anlamsız- dır. Çünkü Amerika 'da Ingüiz kralına karşı yine vaktiyle îngiltere den gitmiş Ingilizler (beyaz kolonlar; ki bunlar ti- caret burjuvazisiydi) savaştı. Amaçla- n, verdikleri vergüere karşüık Lond- ra dah parlamentoda temsil edilmekti. Bu nedenle, Fransız Devrimi 'yle Ame- rikan Devrimi arasında birfarkyoktur. İMsi de ticaret burjuvazisinin kralla mü- cadelesidir. Tekfark, birinci mücadeleyi burju- vazinin Fransa 'da vermesi ve sonunda bir rejim değişikliği olması, ihnci mü- cadeleyi ise burjuvazinin Îngiltere de değil Îngiltere 'nin denizaşın toprakla- nnda (K. Amerika) vermesi ve sonun- da rejim değişikliğinin yanı sıra bir de devlet değişikliği (aynlma, bağımsızlık) olmasıdır. Olay, bir mekân farhndan ibarettir. Amerikan Devrimi 'nin bir bağımsızlık savaşı sayüabilmesi için Ingiliz Kra- lı 'na karşı Kızılderililerin kalkışmış ol- ması gerehrdi. BtRBAKIMA SERVER TANÎLLİ UriversfteyeYataşmak... Bir üniversiteyi yönetme sanatının herhangi bir kurumu yönetmekten çok daha başka hüner ve ye- tenek istediğini söylemeye gerek var mı? Yasalarta ilgili bilgilerden önce belki bunlar! Ktşla yönetmekten ise çok daha başka marifet- leri olması lazım ün'rversitenin başına getirilecek olan insanlartn. Çünkü orada emir alıp verme yok. Her biri bilim üreten ve onu gençlere götüren ho- calaria ilişkiler bir ahenk içinde sürdürülmeli; yann- lara hazırîanan gençlerin sorunlanna ise, bir uzgö- rünün zengin boyutlan içinde egilmeli. Ünh/ersite nereden geliyor, nereye gidiyor, bunun da felsefe- sine, sosyolojisine, pedagojisine sahip olmalısınız. Yeter mi? Onlara şunu da ektemelisiniz: Türkiye'de üniversrte, tarihin akışı içinde belli bir yeri olan bir ülkenin üniversitesidir. Böylece, Cumhuriyet'in de- ğerierini ve ilkelerini göz ardı edemezsiniz. Ama onlara göz kulak olmaya kalkarken de, dar ve ka- tı çerçevelerın içine düşmemeli, klişelerin uzağın- da durmalısınız. Bir felsefe ufkuna sahip olmak, belki en başta bu konuda işe yarayacaktır. Güzel de ne için bahsettim bunlardan? • Gazetemizin 23 Kasım günlü nüshasında,"Dar- beci Demirkoi'a Tepki" başlığıyla verilmiş haberi unutmamış olsanız gerek. Haber, aynca, şöyle de özetlenmişti: "Susurtuk çetesi ile birlikte Azerbay- can 'daki darbe girişimine katıldığı ileri sürülen Fer- man Demirkol, lü Hukuk Fakültesi'nde öğrencile- rin sert tepkisiyle karşılaştı. Demirkol'u tanıyan bir öğrencinin protestosu tüm amfiye yayıldı. öğren- cilerdersi terketmek zorunda kalan Demirkol'u fa- kûlteden de kovdular." Ne yanından baksanız feci bir olay! Söylenenler ne dereceye kadar doğru? Ama bilinenler arasında şunlar var: Bu zat, fakül- tenin anayasa hukukunda araştırma görevlisi iken beş yıla yakın bir süre kürsüden fiilen uzak kalır. Ne- rededir? Azerbaycan'da görevlendirilmiştir. Ora- daki bir hükümet darbesine kanştığından özel bir uçakla kaçırılarak Türkiye'ye getirilince oradaki misyonunun da içyüzü ortaya çıkar. Söylenti de değil: Daha sonra bizzat Azerbaycan Cumhurbaş- kanı, bu olayt açıklar ve sessizlığe bürünen Türk ka- mu otoriteleri ile öğretim kurumlannı uyanp göre- ve davet eder. Anabilim dalına başkan seçilen Prof. Bülent Tanör, görevinin bilincinde bir insan olarak, konuyu Rektör Alemdaroğlu'na intikal ettirir; böy- le bir elemanın, hele hele anayasa hukuku dalında istihdamının sakıncalannı sergiler. Bu gerekçeler hak- lı görülmüş olmalı ki, sözü geçen şahıs Adalet Yük- sek Okulu'nda görevlendirilir. Ancak, bir süre son- ra rektör çark eder ve kendi girişimiyle, anayasa hu- kuku dalında yardımcı doçent olarak atamasını ya- pan bizzat fakültenin karar organlanndan gelen ye- ni uyanlara da kulak tıkayarak yapar bunu. Başvu- rulacak tek yol kalmıştır: Söz konusu atama kara- nna karşı idare mahkemesinde dava açmak! Prof. Tanör bunu yapar ve halen bu konuda "derdest" bir dava var. ' Şukısaaçıklamadanmidenizbulanmış değil mi- dir? Neden çark eder Rektör Alemdaroğlu? Bunca şa- ibenin üstüne bizzat gitmesi gerekirken, niçin ters bir yola sapar? Yenir yutulur şeyler midir şu orta- da dolaşanlar? Duyduğumuza göre rektörlük, "hakaret" ve ha- vada başka birtakım iddialarla Sayın Tanör hakkın- da soruşturma açtıımıştır. Peki ortada bir dava ol- duğuna göre en azından bunun sonucunu bekle- mek gerekmez miydi? Niçin bu acelecilik ve işgü- zarlık? Kimlerin adına yapılıyor bunlar? Yoksa per- de arkasında bizim görmediğimiz birtakım güçle- re mi hizmet sunuluyor. Dava, Rektör Alemdaroğ- lu'nun aleyhine sonuçlanırsa, bu yük taşınılır olmak- tan çıkmayacak mıdır? Daha da genelde kalarak söylemiş olayım: Bu- güne kadar olan gözlemlerim, Alemdaroğlu'nun aleyhinedir. Sayın Rektör, birrektörden beklenme- yecek küçük işlerle uğraşıyor ve Istanbul Üniver- sitesi gibi başta gelen bir üniversiter camiada to- parlayıcı olmaktan uzaktır. Bunun bir sonucu daşu ki, Istanbul Üniversitesi, vakıf üniversiteleri yaran- na olmak üzere boşalmaktadın yani kanama için- dedir- Benim bu yazım bir uyan yazısıdır. Sağduyuya çağndır. Her şeyin başında da o gelmiyor mu? Üniversitelerde olan brtenleryürekleracısıdır. Is- tanbul Üniversitesi gibi, köklü ve şanlı bir tarihe sa- hip bir bilim yurdunun, üniversite camiamıza olum- lu yönde ömeklik edecek yerde dar ve bağnaz yol- lara girip sürüklenir olması, daha da üzücüdür. Olan biten, yakışmıyor ona... Bağlantı başlıkları arızalandı Türksot2-A'nın fiıiotıhnası ertelendi tstanbul Haber Servi- si - Türkiye'nin üçüncü uydusu Türksat 2-A'nın (Eurasiasat-1), bugün gerçekleştirilmesi plan- lanan uçuşu, Ariane kap- sülünde meydana gelen teknik bir anza nedeniy- le ertelendi. Uluştırma Bakanı Enis Öksüz, uy- dunun, anzanın gideril- mesinden sonra ftrlatı- lacağuıı söyledi. Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, Ankara'ya hare- ketinden önce Atatürk Havalimanı'nda düzen- lediği basın toplantısuı- da, bugün Fransız Gu- yanası'ndan uzaya fırla- tılması planlanan Türk- sat 2-A uydusunu taşı- yacak füzenin bağlantı başlıklannda anza mey- dana geldiğini söyledi. Bu tür yatınmlann son derece pahalı olması ve yapımının da uzun sür- mesi nedeniyle en küçük bir riski bile göze alma- nın doğru olmayacağını belirten Öksüz, "Birkaç gün sonra selametie uy- dumuzu gckyüzüne yer- leştirmiş otacağız'' dedi. Uyduda herhangi bir sorun olmadığını vurgu- layan Bakan Öksüz, şöy- le devam etti: "Toplam 1 miryar do- lar civarmda zarar orta- ya çıkacakü. Bunun ya- nsından fazlası Türki- ye'nin zararı. Sigortab olmasına karşın 1.5-2 yü gibi uzun bir sürede ye- nibiruydu yapiabfld^pn- den, ekonomik bakun- dan bu risk göze atana- mazdLVericisinin yüzde 96'sını kiraladığımız bir uydunun gelir kaybı dü- şünülecek olursa bu iki günlük gecikme bir yer- de şansür." Türkiye'nin iletişim ihtiyaçlanna önemli öl- çüde yanıt verecek olan Türksat2-A, Avrupa'nın, şimdiye dek ürettiği en büyük ve en güçlü uy- dusu olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle