Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 ARALIK 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Köye kitap
Köy, bu kez
Anadolu'nun
doğusunda,
g üneydoğusunda
değil... Batsında...
Antik kent
Metropolis'in
yanıbaşında... Izmir
Torbalı'da Yeniköy...
Yeniköy llköğretim
Okulu'nun
öğretmenleri,
öğrencileri, velileri el
ele verip köyde bir
kütüphane
kurmuşlar...
Kütüphanenin hanesi
var ama kitabı yok...
Son yıllardaki kazılaria
ortaya çıkan
Metropolis antik
kentinin ışırbsında
kitap okunmasını
isterseniz aynntılı bilgi
Reyhan Fidan'da:
0.542. 241 02 77.
Doktor
Dr. Murat Kemal
Gökyar, Anamur'da
görev yapıyordu...
Anamur'da en sevilen
doktordu... Sağlık
Bakanlığı, Dr. Gökyar*ı
Anamur'daki
görevinden aldı
Bozdoğan Köyü
1
Sağlık Ocağı'na
atadı... Çünkü
" Dr. Murta Kemal
Gökyar, bir başka
"görev" daha
üstlenmiş, Anamur
Atatürkçü Düşünce
Derneği'nin başkanı
olarak halkın
aydınlanmasını da
sağlıyordu.
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta; denizsom6cumhuriyet.com.tr
- Milli Piyango'ya
zam gelmiş...
"Herkese çıkmasa da
herkesi camacak!"
ir iddiaya göre Istanbul'da ll Çevre Müdür-
lüğü adına fabrikalan denetleyip bağış top-
layan bir vakıf vardı ve bir başka iddiaya gö-
re de bu vakıf Istanbul Valiliği'nin içinde fa-
aliyetgösteriyordu... Yazmıştık... Istanbul'da çevre-
den sorumlu Vali Yardımcısı Bülent Karaçöl ile Is-
tanbul ll Çevre Müdürü Yavuz Çengel gerekli açık-
lamayı yapmış ve vilayetteki Çevre Koruma Vak-
fı'nın trafik muayenesinde otomobillere çevre pulu
satmaktan başka bir iş yapmadığını bildirmiş; Çev-
re Koruma Vakfı Müdürü Ishak Karadeniz de vali
yardımcısı ve il müdürü gibi kamu adına fabrikalan
dolaşıp bağış toplayan ve tahlil işi yapan bir vakfı
ilk kez duymuştu... Bunları da yazmıştık...
Elimize birkaç belge geçti...
Istanbul Valiliği koordinatörlüğünde Bölge Hıfzı-
sıhha Enstitüsü Müdürtüğü, Çevre ll Müdürlüğü ve
Istanbul ll Çevre Vakfı arasında imzalanan protokol
çerçevesinde sanayi tesislerinde kirlilik profili çıkar-
Çevresizma çalışması yapılmasına ve bu iş için toplanacak
analiz ücretinin yüzde 50'sinin Çevre Koruma Vak-
fı tarafından pul olarak kesilmesine karar verilmiş.
Sanayicilerin şikâyeti üzerine Istanbul Sanayi Oda-
sı, Çevre Bakanlığı'na başvurmuş.. Çevre Kirliliğini
Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Bakanlık Hu-
kuk Müşavirliği'nden görüş istemiş... Hukuk Müşa-
virliği, protokolla yapılacak işin kamu hizmeti ilke-
sine ters düştüğünü vurgulanmış, Anayasa Mahke-
mesi ve Danıştay karartarına göre kamu kuruluşla-
nnın yetki devri yapamayacağını anımsatmış. Çev-
re Bakanlığı da 12 Ocak 2000'de Hukuk Müşavirli-
ği'nin görüşünü 2000'de "analiz ücreti" konusunda-
ki sorusuna yanıt olarak Istanbul Sanayi Odası'na
aktarmış: "Uygulamanın hukuka aykırı olduğu..."
Çevre Bakanlıöı'nın "hukuka aykın" dedikten son-
raki tarihte T.C. Istanbul Valiliği II Çevre Müdürlüğü
tarafından düzenlenmiş tebligatta bakalım:
"Işyerinizeyapılan denetim sonunda atık sularınız-
dan su kirliliği kontrolü yönetmeliğine göre analiz ya-
pılmak üzere numune alınmıştır. Işyerinizin analiz be-
delini ödemesi ve ödendiğine dair banka dekontunu
valiliğimiz ll Çevre Müdürlüğü fakslarına fakslanma-
sı gerekmektedir. Bu tebligatın bırakıldığı gün dahil
olmak üzere üç gün içinde belirtilen analiz bedelinin
Vakıflar Bankası Sirkeci Şubesi Çevre Koruma Vak-
fı Lab. Hes. No: 2015780 yatınlmadığı takdirde işye-
riniz hakkında gerekli yasal işlem uygulanacaktır."
Şu işe bakın ki, Istanbul'da çevreden sorumlu Va-
li Yardımcısı Bülent Karaçöl'ün, Istanbul ll Çevre
Müdürü Yavuz Çengel'in ve Çevre Koruma Vakfı
Müdürü Ishak Karadeniz'in, çevrelerinde olup biten
bütün bu işlerden haberi yok.
Çevrenizi biraz genişletin artık!
SESSİZ SEDASIZ (!) l^fRÎKtmTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku@yahoo.com
îşkenceyi de nereden çıkardın?
KaraKOL kınlır, yen içinde kalır!
Devtetinranzaatarikatyurdundayken
Afyon Bolvadin Kaymakamı
Mehmet Kurdoğlu'nun geçen yıl
öğretmenler Günü kutlanırken,
Fatih ve Yavuz gibi padişah
efendilerinin hocalarından söz
ettiğini anımsatıp bu yılki
konşmasında ne diyeceğini
beklemeye koyulmuştuk...
Değişen bir şey olmamış,
Atatürk'ün ilk öğretmeni Şemsi
Efendi'ye yine sıra gelmemiş...
Bu arada, Kurdoğlu'nu Gaziantep'te
Islahiye Kaykamanı iken tanıyan bir
öğretmenden mektup geldi:
"Süleymancılar 1996'da Islahiye'de
200 yataklı öğrenci yurdu açmıştı.
Yeterii ranzaları yokmuş...
Kaymakama dilekçe yazjp yatılı
eğitim veren Endüstri Meslek
Usesi'nin ranzalarını bir yıllığına
'ödünç' istediler. Kurdoğlu
tarikatçılara 80 kişilik ranza verdi.
Milli Eğitim'de devlet okuluna ait bir
malzemenin kurs ve okul
talebelerıne yardım derneği adıyla
faaliyet gösteren bir tarikat yurduna
'ödünç verilmesi' diye bir mevzuat
yoktur. Ama kaymakam kendinde
bu yetkiyi gördü. Konu Vilayete
şikâyet edilmesine rağmen
hakkında hiçbir işlem yapılmadı.
Kaymakamın yaptığı yanına kâr
kaldı. Ranzaları geri almak iki yıl
sürdü... Ve en acısı; tarikat ,
yurdundaki ranzalann geri
alınmasını sağlayan
eğitimciler emekliliğini
istemek zorunda bırakıldı!"
Lena Kitabevi
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
Tan gazetesinin ve kimi der-
gilerin basımevlerinin yerie bir
edilişinin üzerinden 55 yıl geç-
miş. 5 Aralık günü gerek ga-
zetemiz Cumhuriyet'te, ge-
rekse pazar eki Dergi'de 55
yıl önce yaşananlan okuyun-
ca bu konuyla ilgili yanm yüz-
yıllık özel bir duygusallığı yine
yaşadım.
' ' ' 'TanD/ay;"anlatılırken gör-
gü tanıklan genelde Babıâli'de
olanlan en ince aynntısına dek
belirtirler de Beyazrtta Lena Ki-
tabevi'ne yapılandan pek söz
etmezler. Bunda, bu kitabevi-
nin ABC, Berrak Kitabevleri
gibi tuzla buz edilmemesinin
rolü olduğunu sanıyorum. Ama
bu kez pazar günkü yazısın-
da Alpaslan Berktay: "önce
Beyazıt'ta Lena Kitabevi'ne gi-
dıp tabelasını indirttiler" diye-
rek değindi.
Oysa ben, Lena Kitabevi'nin
doğuşuna, varlığını sürdürüşü-
ne, 4 Aralık gününe, olaydan
sonra yok oluşuna bir ilkokul
dördüncü sınıf öğrencisi ola-
rak tanık olduğumdan, yıllar
boyu "Tan Olaylan" anılırken
adının her zaman geçmeme-
sini haksızlık olarak görüyor-
dum.
Lena Kitabevi, Beyazıt Mey-
danı'nı Kapalıçarşı'ya bağla-
yan yolun köşesindeydi; kapı-
sı bu yol üstünde, geniş vitri-
ni ise alana bakıyordu yani iki
cepheliydi. Cam olmayan bü-
tün kısımlar mimoza sarısına
boyanmış, adı da koyu mavi
renkle kapının üstündeki alın-
lığa büyük harflerle yazılmış-
tı; sanırım, alana bakan yü-
zünde de aynı renklerle adının
yazılı olduğu bir tabela vardı.
Öğrenim gördüğüm Beşin-
ci llkokul'a (bugün Hasan Âli
Yücel Eğitim Fakültesi) gidip
gelirken Beyazıt Meydanı'nı
aşmam gerekiyordu. Okuldan
da dönüşümde kitabevinin
önünden geçerek eve (Gedik-
paşa'ya) gitmekten büyük ke-
yrf alıyordum. Vitrindeki pırıl
pınl parlayan ve göz alıcı renk-
lerle basılmış ciltli kitaplar, ço-
ğu yabancı dilde olmalanna
karşın yine de çok çekiciydi-
ler; bu görünümleri o günlerin
koşullannda basılmış bizim ki-
taplarınkine hiç benzemiyor,
aynca kitabevi de okul gerek-
sinmelerimizi satın aldığımız
dükkânlara benzemiyordu; ç o
cuk gözümde her şeyi ile bam-
başkaydı.
Yalnız kitabevinin adına ara
sıra aklım takılıyordu; Lena'nın
Rusya'da bir ırmak adı oldu-
ğunu biltyor, ayrıca gerek ev-
de konuşulanlardan, gerekse
radyo haberlerinden Rusya ile
aramızın iyi olmadığını da his-
sediyor ve bu yüzden içimde
anlam veremediğim bir üzün-
tü duyuyordum; oysa "Lena"
sözcüğünün ses uyumundan
da çok hoşlanıyor, ara sıra
"Lena, Lena" diye seslen-
mekten kendimi alamıyordum.
4 Aralık sabahı okula gitti-
ğimizde okulun kapalı oldu-
ğunu söylediler, çarçabuk ev-
lerimize dönmemizi bildirdi-
ler; eve dönüş için Beyazıt'a
çıktığımda alanın insanla dol-
duğunu şaşırarak gördüm: Ka-
labalığın dışında, ama onlar-
la biriikte yürüyerek eve var-
maya karar verdim. Kalabalık,
Lena Kitabevi'nin önüne ge-
lince durakladı; ayaklarımın
ucuna basarak yükselip ne
olup bittiğini anlamaya çalı-
şırken bir el omzumdan ya-
kaladı; aileden biri beni alma-
ya okula gidiyormuş.
Kitabevinin ertesi sabahki
görünümünü hiç unutamam:
Alana bakan yüzündeki tabe-
la indirilmiş, orada yama gibi
bir boşluk var; kapının üstün-
de bir boydan bir boya yazılı
Lena Kitabevi'nin Lena'sı siyah
boyayla kapatılmış, boyanın
fazlası o güzelim san zemin
üzerine yol yol akmış, sanki
Lena'nın üstüne avuç avuç
çamur atmışlar... Sarı boyalı
her yer kirlenmiş, yangından
çıkmış gibi... Uzaktan vitrin
camlarının kırık olup olmadı-
ğı belli olmuyor, ama içerde
kimse yok, kapkaranlık, san-
ki terk edilmiş... Içim burkul-
du...
Kısa bir süre sonra dükkân-
da tamirat başladı; rengi de-
ğişti kahverengi oldu; ön yü-
züne de kapı açıld:; bir gün
yeni adı da kondu: "Yandım
Çavuş Ayranı!" O yıllarda bu
ad altında yerden bitergibi tü-
reyen ayranlı sıcak sandviççi
dükkânlanndan biri kitabevi-
nin yerini almıştı. Yıllarca, su-
lu ve aşırı tuzlu ayranını, ne
olduğu belirsiz sucuklu pey-
nirli sandvicini rahat rahat sat-
tı durdu.
HAYVANLAR ISMAIL CÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK
•e-^» * - • - - * . ;
behlcak@turk.net
0ÖİLS OtMA^fN I -
ÇtZGlLtK KÂMİL MASARACI
r
KEDt LEVO APTÜÜKA
İLAN
TC
ANKARA 9. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1999/1158
Davacı ASKİ vekih tarafından davalı Nazif Tektaş aleyhine açılan
alacak davasının yapılan yargılaması sonunda,
Davalı Nazif Tektaş'ın adresi tespit edilip kendisine mahkememiz-
den venlen 6.6.2000 tarih ve 1999/1158-568 sayılı davanın kabulü-
ne, 189.044.0O0.-TL kaçak su bedelinin 12.5.1999 tarıhınden itiba-
ren yasal faiziyle biriikte davalıdan almıp davacıya venlmesine,
46.631.414.- TL yargılama gıderi ile 18.904.400.- TL vekâlet ücreti-
nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair karar tebliğ edileme-
diğinden tebligatın ilanen yapılmasına, ilanen neşir tarihinden itiba-
ren 15 gün sonra davalı Nazif Tektaş'a tebliğ edilmiş sayılacağı ila-
nen duyunılur. 1.11.2000
Basın: 74062
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Aralık
MAILLOL 'ÇN HEYKELLERf..
18İ1'PE BU6ÜN,ÜNLÜ FKANSIZ HEYKELCISİ
M4/U.OL (M/tyrOi.) DOĞMUŞru. KAOIN
İ ÛZE&VOe YO&IM/LAŞAN ÇAL/ÇM4İA-
4A/ SAyAnÇl, 2O- YÜZrtLfN EN BAŞ-
TX GSJ-SN HGYKEüZİLS&tJDENPtG- ROOIN 'İN AKI-
Cl FOKMLARINA, PE6/ÇİK SİLÜETIMKİNE VE OGA-
MATİK POmNSİYELİNe BİR TEPKİ SAYILA8İLE-
CEK PUMĞAU VC AHITSAL YAPtTLAfZ MEYDANA
GEr/eAAfÇTİ. MA/UJOL, MİlArrAN ÖNCE S. VÜZ-
r/L YUAIAAJ HEYKELLE&Nİ ETÜO ETMİŞ VE
sAHArrA/M se/vreze ULAÇMAK isrsMfçri-
8İLGE B/K KfÇ/ OLA&4K 7XNfHAN MAILLOL,
YENI YE7İŞEAŞ
ANKARA... ANKA...
MUŞERREF HEKİMOGLU
Geçit Kent
Bir yanda ölüm orucuna yatanlar, bir yanda
toplu ölümden korkanlar, bir yanda sakatlar, özür-
lüler; bir yanda özüriülere, sakatlara geçit verme-
yen yollar, çukurlar, hendekler.. üstelik nerde?
Başkentin göbeğinde! Zincirler arasında delik de-
şik kaldırımlarda sağlam kişiler de güçlük çeker-
ken özüriüler nasıl yüruyebilir? Sakatlar Günü'nde
yüz kızartan görüntüler izledik ekranlarda! Diken
türü srtemler, yakınmalar dinledik özürlülerden. Baş-
kentin görüntüsü de özürlü bir yönetimi sergili-
yor. Yerel yöneticiler olumsuzluk, rahatsızlık, çir-
kinlik üretiyor ancak. Rahat yürüyemiyor; evine,
işine, okuluna rahat ulaşamıyor, rahat soluk ala-
mıyor başkentliler. Hava kirleniyor; parklar, ağaç-
lar kirleniyor, yer kirleniyor, gök kirleniyor, her şey
kirleniyor. Kaçak ellerin ürünü bu. Kaçak kömür-
den kaynaklanıyor kirienme. Ciğerlerimiz delin-
se de kaçakçılık önlenemıyor. Kaçak kömüre so-
rular da yanıtlanamıyor nedense. Kaçak kömür
yakalanıyor mu yakalanmıyor mu? Yakalanıyor-
sa ne oluyor, yakalanmıyorsa kimlere dağılıyor?
Kirli eller neden temizlenemiyor?
• • •
Başkentin kirinde pasında, kömürden ötesi de
var. Toz toprak, pislik, üst geçitlerdeki çöpler,
meyve kabukları, atık kâğıtlar, naylon torbalar,
pis kokularla her adımda kirleniyoruz. Gözleri-
miz de, ciğerlerimiz de, dahası belleğimizdeki
güzel resimler de kirleniyor.
Fazilet Partisi Genel Başkanı Sayın Recai Ku-
tan, partisinin sulak başkanlarına övgüleryağdı-
nyor; havuzlara, fıskıyelere selam söylüyor ama
pisligi, leşliği görmezlikten gelebilir mi? Oysa di-
ken gibi batıyor gözlerimize. Bu da bir işkence de-
ğil mi acaba? Bir yanda galeriler, sergiler, güzel
bir başkent özlemiyle uygulanan projeler, park-
lar, siteler, sonra adım başı merdivenler, üstge-
çitler, aitgeçitler. Başkent bir geçit kent oluyor ner-
deyse!
• • •
Bir de Yatağan olayı var ülkenin gündeminde.
Toplu ölüm korkusuyla yaşayanlar, yüzünü gözü-
nü örtenler; dumandan, zehirden kaçanlar, evle-
rine kapananlar, okula gidemeyenler, işe gide-
meyenler, kirlenmeyi izleyerek kalbi çarpanlar, o
çarpıntıyı dindirmek görevine karşın eli kolu bağ-
lı kalan kamu görevlileri...
Bu da bir işkence değil mi?
Kaç yılın kara öyküsü bu. Kaç yazı yazdım kim
bilir. Yazılar arşivde, santral yerinde, koşullar sü-
rüyor. Zehir saçıyor, dağlar, taşlar, ağaçlar kirle-
niyor, soluyor, doğa ölüyor, insan ölüm korku-
suyla yaşıyor. Hiçbir şey değişmiyor. Halkın se-
si, tepkisi duyarsızlığı aşamıyor bir türlü. Toplu
ölümden söz ediliyor, toplu yaşamın yolu açıla-
mıyor. Bakanlar, başbakanlar da aydınlık tablo-
lar çiziyor!
İnsan olmak kolay değil sözün kısası. Genç-ih-
tiyar, sağlam-sakat aşacaksın bu yokuşları, kirli
ellere karşın temizliğini koruyacaksın. Acı fatura-
lara karşın inançlannı koruyacaksm. Dkenmegü-
cünü son damlaya dek zoriayacaksın, sonra, or-
talık güneşler içinde olacak bir gün.
Ne zaman biz karar vereceğiz.
BULMACA SEDAT YAŞAYA1S
SOLDANSAĞA:
1/ Çızgılerle
bölümlere ay-
nlmış kâğıt. 2/ 2
Kemıklerin g
içındekı yağlı
madde... Muş- 4
mulaya benzer 5
bıryemiş. 3/Bir
dımız... Futbol-
6
da topa kavıs 7
verilerek yapı- g
lan hafif vuruş.
4/ Bir ışi ya da 9
bir malı birçok
istekli arasından en uy-
gun koşullarla kabul
edene bırakma.. Sanı.
5/ Adlan sıfat yapan
bir yapım eki... Sürey-
ya da denilen yıldız ta-
kımı. 6/ " — Kusturi-
ca": Bosnalı sinema yö-
netmeni... Notada du-
rak işareti. 7/ Saman-
hk... Soyundan gelınen
kimse. 8/Yabancı... Zorunlu gereksinme maddeleri için
devletçe saptanan fiyat. 9/ Yiyecek bulamayan, yok-
sul kimse... Pasifik Okyanusu'nda küçük bir ada-dev-
let.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Suya, dimdik ve önce ayaklar girecek biçimde ya-
pılan atlayış. II Tekke edebiyatı şür tûrlerinden biri...
Bir göz rengı. 3/ Yasal olmayan cinsel ilişki... Rütbe-
siz asker. 4/ Ilave... Işık akısı birimi. 5/ Su kıyılann-
da yaşayan çok iri bir kuş. 6/ " — hazin, sümbül pe-
rişan, bağzânn şevki yok" (R. Mahmut Ekrem)... Krip-
ton elementının sımgesi... Eski Mısır'da güneş tann-
sı. II Etek ucuna doğru genişleyen giysi... Ceylan. 8/
Tutsaklık. 9/ Itina... Eski Türklerde "yu|" denen ölüm
törenlerinde okunan ağıt.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1
M
U
R
LA
B
B
A
•U
2
U
z
A
M
|
0
N
A
Y
3
Rı
A
|
A
K
Y
A
K
A
4
A
M
A
Z
0
N
•A
R
5
B
•K
Q_
N
A
K
•L
6
B
O
Y
N
A
•U
L
A
7
A
N
A
|
K
U
R
U
M
8
•>A
K
|
L
U
N
A
9
U
^7
A
R
L
A
M
A
K
VEFAT
Muğla Şahtdı Mektebı Iptıdatsı'nı Hakkı Suha GEZGlN'ın
oğrencısı olarak brtınrken (1913) "Genç Kalemler"ı ve "Yenı
Nesil"ı tanıyan, Muğla Idadısı'nden Halıt Fahn
OZANSOY'un oğrencısı olarak mezun olurken (1919)
"Ümmet" yerine "Millef'i ve "Osmantı" yenne "Turk"u
belleyen, Muğla Kuvayı Mıllıyesı'nın Yerkesık Şubesi Genel
Sekreterliği'nı yapan, 1919-1966 yıllan arasında tek gun ızın
almadan ve doktor raporu kullanmadan kendını Cumhurıyet
eğrtımının seferberlığıne adayan, Muğla Devnm Gazetesı
sahibı Melda Turi^eş'ın, merhum Selçuk Çağlayan'ın ve
Haluk Çağlayan'ın babalan, Muğla Gazetecıler Cemiyetı
Başkanı Ünal Turi<eş'in kayınpeden
C U M H U R İ Y E T İ N İLK Ö Ğ R E T M E N İ
AHMET ÇACLAYAN(100)
4.12.200 günü Muğla'da vefat etmiştir.
Meıtıumun cenazesı, Muğla Milli Eğitim Müdürü Nalan
CEYLAN'ın düzenledıği tören ve Muğla Valisi Lütfi
YlĞENOĞLU'nun uğurlama konuşmalanndan sonra eski
Şehir Mezarlığı'nda toprağa verilmıştir.