15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 ARALJK 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI /ekonomifa cumhuriyet.com.tr 11 Dünya Bankası'nın baskılanyla azgelişmiş ülkelerin su pazan da çokuluslu sermayeye açılıyor Su içerken 'yılan' dokııııabilirAflJTLUDEMİRKAN Küreselleşerek dev adımlarla ilerle- _yen sermayenin, yeni pazarlar arayışı «zellıkle azgelişmiş ülkelerdeki su pa- -yanmn da paylaşım için masaya yatı- nlmasına yol açtı. Neoliberal ekonomi politikalannı, su sektörüne de yerleş- tirmeye çalışan Dünya Bankası, bu pa- zan çokuluslu şirketlere açmak için çabalannı yoğunlaştınrken temel bir gereksinim olan suyun, ticari bir meta gibi görülerek pazarlanıp kâr objesi ol- masını hedefleyen anlayışa karşı tep- kiler de yükseliyor. Multınational Monitor dergisinin sonbahar sayısmda bu konuda bir dosya yayımlandı. Dergide yer alan haber, Dünya Bankası baskılanyla özelleştirilerek çokuluslu şirketlerin • Neoliberal ekonomi politikalannı, su sektörüne de yerleştirmeye çalışan Dünya Bankası, bu pazan çokuluslu şirketlere açmak için çabalannı yoğunlaştınrken temel bir gereksinim olan suyun, ticari bir meta gibi görülerek pazarlanıp kâr objesi olmasını hedefleyen anlayışa karşı tepkiler de yükseliyor. girişine açılan su pazannda yasanan- lan anlatıyor. Dünya genelinde bir- kaç Fransız şirketinin egemenliğinde olan su sektörünün özelleştirilmesı, çok sayıda rüşvet, kayırma, gizli an- laşma, peşkeş öyküsünü de berabe- rinde getiriyor. Pazar Fransızlann Dergi, dünya çapuıda su sektörü- nün özelleştirilmesinde yaşanmış gerçekleri gözler önüne sererken bir- kaç yıl içinde Türkiye'nin de günde- mine girecek bu sürecin sakıncalin- na dikkat çekiyor. Özelleştirilen sektörlerde su hizmeti veren çokuluslu şirketler arasında Fran- sızlann belirgin bir egemenliği var. Bu durum, Fransa'da 3 büyük özel su şir- ketinin, geçen yüzyılın sonunda kuru- lup gelişmelerine ve uzunca bir süre dünyada bu hizmetieri veren başka özel kuruluş olmadığı için sermayelerini hızla büyütmelerine bağlanıyor. Bu şirketler, özellikle de Vivendi, Suez-Lyonnaıse ve SAUR, seraıaye bınkımleri, yerel ve ulusal iktidarlar- la ilişkileri nedeniyle 1990'lardaki özelleştirme modası başladığında da önemli avantajlara sahip oldular. Tekcüeşme Ingiltere'de ise su hizmetieri, 1989 yüında 9 şirkete bölünerek ve ideolo- jik nedenlerle Margaret Teatcher hü- kümetinden uzun vadede tartışmasız bir tekel hakkı alarak özelleştirildi. Fransızlann pazardaki tartışmasız egemenliğinden ötûrü dünya çapında- ÜŞVETÇOKYAYGIN ÖTjdleştirmeyie Idrienen su paztm Dünya Bankası'nın teşvikı ile 1980'lıyıllannsonlannda başlayan su sektörünün liberalleştirilme sürecı, diğer birçok özelleştirme öyküsünde olduğu gibi rüşvet olaylannı da berabennde getirdi. Afhka'dan Uzakdoğu'ya su sektöründe yaşanan hemen her özelleştirme olayında yolsuzluk ve kayırmalar ortaya çıkh. Dünyanın en büyük çokuluslu şirketleri Fransa'da ihalelen alabılmek için rüşvet vermek suçundan kovuşturmaya uğradılar. Bu üç ihale şunlardı: • Grenoble kentinde 1996 yıhnda, eski bir bakan ve belediye başkanı ile Lyonnaise des Eaıuc'nun (şimdiki Suez Lyonnaise des Eaux) müdürü su ihalesinde rüşvet vermek ve almak suçlanndan hapıs cezası aldılar. • Angouleme kentinde 1997 yıhnda, eski belediye başkanı aralannda Generale des Eaux'nun da bulundugu çeşitli ihalelerde rüşvet alma suçundan iki yıl hapis yattı ve iki yıl daha bekleyen cezası var. • Generale of Eaux şirketinin müdürü St-Denis, belediye başkanına su ıhalesını almak için rüşvet vermekten kovuşturmaya uğradı. Üç büyük Fransız su şirketi aynı zamanda altyapı ve ank yönetimi alanlannda kartel oluşturmakla suçlandılar, haklannda soruşturma raporlan hazırlandı. Vivendi, Milan'da bir ihale için kamu yetkililerine rüşvet teklif etmek suçundan soruşturuluyor. • 1997 yılında Endonezya'nın başkenti Cakarta'da, su temini fhames Water ve Lyonnaise des Eauv liderliğindeki iki konsorsiyuma verildi. Herjjo konsorsiyum içinde de Başkan Suharto'nun arkadaşlannın şirketleri bulunuyordu. Su fiyatlan hızla katlandı. Suharto'nun devrihnesinin ardından demokratlar ve sendıkalar bu imtiyaz sözleşmelennin iptalinı istedi. • Lesotho'da, Ingıltere, Fransa, ttalya, Almanya, Kanada, Isveç ve Isviçre kökenli pek çok çokuluslu şirkete karşı büyük caplı bır su temini projesi ile ilgili ihalede rüşvet teklifi suçlanndan dava açüdı. Dünyanın her yerinde su özeUeştirmelerL frv atiann kadanarak artmasını da beraberinde getirdi Ancak Bofivya'nın Cochabamba bölgesi halkı buna karşı çıkarak yürüttükleri mücadekyle zafere ulaşü. ki (çoğu Airika'daki) özelleştirme im- tiyazlannın büyük bölümü iki Fransız şirketinin (Vivendi ve Suez Lyonna- ise) ve daha ufak bir bölümü de SA- UR'un ehne geçti. Bunlar dışında az da olsa özelleşti- rilen su hizmetlerinde imtiyaz elde eden diğer şirketler arasmda ise tngi- liz şirketleri Thames Water, Anglian Water, Urüted Utilities ile Ispanyol Aguas de Barcelona (AgBar) ve FCC yer ahyor. Ancajc AgBar'ın da yüzde 25'i Suez Lyonnaise'e ait ve bu şirket her zaman Suez-Lyonnais'le ortaklık anlaşmalan yaparak çalışıyor. FCC de yüzde 30 hissesine sahip olan Viven- di'nin kontrolünde. Alman şirketi RWE, eylül aymda în- giltere'nin en büyük su şirketi Thames Water ile birleştiğini açıkladı. Alman şirketin amacı bu sektörde Avrupa'nın sayılı şirketlerinden biri olmaktı. RWE böylelikle bu alanda iki Fransız devi Vivendi ve Suez Lyonnaise des Eaux ile birlikte Avrupa'nın en büyük üç şir- keti arasında yerini aldı. Vjvendi ve Suez-Lyonnaise Vivendi ve Suez-Lyonnaise'in su sektöründeki egemenliği diğer büyük çokuluslu şirketlerinkinden farksız. Bu şirketlerle ortaklığa giöneksizin dünya üzerinde herhangî bir şekilde sektöre adım atmak imkânsız gibi. Bu alanda büyük bır potansiyel pazar ola- rak görülen ABD'de bile etkın büyük- lükte çokuluslu şirketler yok. Vivendi ve Suiz-Lyonnaise, ahk, enerji, ula- şım gibi diğer kamusal alanlarda da et- kin, güçlü şirketler. Dünyanın en büyük enerji şirketle- rinden biri olan Enron, 1998 yılında su sektörüne girmek için Azurix adında ayn bır birim oluşturdu. 18 ay sonra Fransız devlerinin heybeti karşısmda ezilen şirket, daha küçük birlesmeler ve daha küçük çıkarlar içeren projele- re konsantre olmak zorunda kaldıkla- nnı açıkladı. 'Organize rekabet' Fransa'da 1997 yılında hazırlanan bir rapor, endüstrinin bir tür 'organi- zerekabet' içinde olduğunu, prosedü- rü rekabetten kaçınmak için kullandı- ğını ortaya koydu. Çokuluslu şirketler, benzer 'kaçınma' olaylanm, geliş- mekte olan ülkelerde de uyguluyor- lar. Orta ve Doğu Avrupa'da 1998'e kadar yapılan bütün sözleşmelerde ço- kuluslular, tekel konumunda bırakıla- rak ödüllendirildi. tngiltere'deki su şirketleri de hiçbir zaman bölgesel tekellerle rekabet et- mek zorunda kalmamışrı. 1989'da oluşturulduklan zaman, bu şirketlere 25 yıl boyunca imtiyaz verilmişti. Temel bir gereksinim kâr aracı olutica..Suyu özelleştiren anlayış sosyal bir bakış açısıyla 'zalimce' olarak nitelendiriliyor ama bir özel yatınmcı için insanlann temel gereksinımlerinden kâr elde etmek ancak hayallerde rastlanabilecek bir gelir getirebiliyor. Dünya Bankası'nm teşvikiyle sektörün özelleştirilmesi, suyu temel bir gereksinim değil, bir kâr aracı olarak gören çokuluslu şirketlerin fiyatlan pervasızca artürmasını beraberinde getirdi. Su sektörü, çokuluslu şirketlerin katıldığı konsorsiyumlar sayesinde özel yönetime geçen ülkelerde, kabaran faturalar yüzünden kaybeden yine halk oldu. Aşağıda yer alan araştırma, su sektörü özelleştirilen ülkelerde bu hizmetin bedelinde yasanan değişimi ele alıyor ve David Hafl tarafından hazırlanmış. Hall, Greenwich Üniversitesi Kamu Hizmetieri Uluslararası Araştırmalar Birimi Başkam. Enstitünün çalışmalan 140 ülkede 500'den fazla sendikamn üye olduğu Uluslararası Kamu Hizmetieri Sendikalan Birliği'nce (PSI) fmanse ediliyor. PSI, 90 küsur yıldır kamu hizmetieri için savaşım yürütüyor. Bu araştırmada yer alan bazı ülkelerdeki su sektörüne bir göz atalım: FHIpinler Dünya Bankası, su hizmetlerinin 'yetkin bir yönetim ve kaliteü personel De verümesi gerektiği' yönündeki beyanlanna karşm 1997 yılında Filipinler'in başkenti Manıla'da sektörün özelleştirihnesine önayak oldu. Şehrin su hizmetlerinin yansı Suez- Lyonnaise liderliğindeki bir konsorsiyuma, diğer yansı da International Water admda bir ABD-Ingiliz konsorsiyumuna verildi. Çokuluslu şirketlere yetecek kadar kâr elde etmeyi amaçlayan özel bir girişim yaratılmasının faturasını işçiler ve tüketiciler ödedi. Özelleştirme öncesi hazırlık aşamasında standart başan ölçütlerine i'ygun olarak personel sayısında azaltmaya gidildi. İşçiler kendi işlerine alınmak için tekrar başvurmak zorunda bırakıldılar. Çalışan sayısı 7370'ten 4580'e kadar düşürüldü. Daha sonra kâra geçmek için fiyatlar yükseltilmeye başlandı. International Water iki yıl içinde fiyatlan ikiye katladı. Işadamlan 'abarüb' olarak niteledikleri su hizmetinin bedelini ödemeyi reddettiler. Tayvanlı bir büyük yatınmcı, 1998 Mayıs ayında, dünyamn en yüksek düzeyine gelen su fiyatını kabul etmeyerek r ilipinler'in başkenti Manila'da yapılan özelleştirme öncesi hazırlık aşamasında standart başan ölçütlerine uygun olarak personel sayısında azaltmaya gidildi. İşçiler kendi işlerine alınmak için tekrar başvurmak zorunda bırakıldılar. Valışan sayısı 7370'ten 4580'e kadar düşürüldü. Daha sonra şirketi kâra geçirmek için fiyatlar yükseltilmeye başlandı. International Water iki yıl içinde fiyatlan ikiye katladı. yatınmlannı, Subic Körfezi Serbest Bölgesi'nden çekme tehdidinde bulundu. çek Cumhurlyeti Ingiliz kökenli çokuluslu şirket Anglian Water'ın bir şubesi olan Vak Jizny, özelleştirme sonrası 3 yıl içinde (1994-97 arasmda) konutlara yönelik fiyatlan yüzde 100.7 arttırarak ülke ortalamasınm yaklaşık iki katına ulaştırdı. Almanya 1992 yılmda Doğu Almanya'daki Rostock kentinin su ve atıksu hizmetieri 25 yıl süreyle Euravvasser şirketine satılarak özelleştirildi. Bu şirketin yan hissesi Suez-Lyonnaise des Eaux'ya aitti. İki yıl sonra su tüketimi ve şirketin gelirleri beklenmedik biçimde düştü. Bu, zammı gündeme getirdi ve Rostock'ta 1995 yılında su fıyatı yüzde 24, atıksu hizmetinin fıyatı da yüzde 30 arttınldı. Doğu Almanya'daki Rostock kentinin su ve atıksu hizmetieri 25 yıl süreyle Euravvasser şirketine satılarak özelleştirildi. Bu şirketin yan hissesi Suez- Lyonnaise des Eaux'ya aitti. yıl sonra su tüketimi ve şirketin gelirleri beklenmedik biçimde düştü. Bu, zammı gündeme getirdi ve Rostock'ta 1995 yılmda su fıyatı yüzde 24, atıksu hizmetinin fiyatı da yüzde 30 arttınldı. Euravvasser sözcüsü fiyatlar konusunda bir sorun göremediklerini ve protestoculann olaylan abarttığını açıkladı. Bollvya Bolivya'nın Cochabamba kentinde su hizmetieri 1999 yılmda Intemational Water liderliğindeki bir konsorsiyuma, sermayenin yüzde 16'sı oranında bir geri dönüşüm garanti edilerek özelleştirildi. Aralık aymda su faturalan ortalama yüzde 35 oranında yükseldi. Bazı faturalarda ise iki kata varan bir artış söz konusuydu. Konut sakinleri öfkelerini 4 ay boyunca yaptıklan protestolarla gösterdiler. Bolivya hükümeti sıkıyönetim ilan etti. Nisan ayında 18 yaşm altında bir genç protestolar sırasmda çıkan bir çatışmada vurularak öldürüldü. Izleyen iki hafta boyunca özel su şirketi yağmalandı. International Water şirketi şu sıralar kâr kaybma karşılık 12 milyar dolarlık tazminat davasını sürdürüyor. Brezllya 1995 yılmda Brezirya'nın Limeira kentinde su hizmetieri, yüzde 50'si Suez Lyonnaise des Eaux'ya ait bir şirkete satılarak özelleştirildi. Yeni yönetim eski şirkette çalışan 430 kişilik personelin sadece yüzde 60'ını yeni şirkete transfer edeceğini ve fiyatlarda bir rasyonalizasyona gideceklerini açıkladı. Kenya Aralık 1999'da, su hizmetieri Vivendi ve yerel bir şirketin ortaklığıyla oluşturulan Sereuca Space şirketine dikkate değer bir sözleşme ile verildi. Faturalandırma ve para toplama yetkisinin Saureca'ya verilmesiyle şehir konseyinin ticari esaslarla su hizmetieri altyapısı oluşturma konusunda hiçbir sorumluluğu kalmıyordu. Daha da ötesi 10 yıl sonunda şehir su ve atıksu konseyi, bilgisayar ekipmanı ve donanım masrafını aşınma payı olmaksızm geri alacaktı. Ancak ağustos aymda kuraklık yüzünden kente verilen su miktan yüzde 75 kadar düştü. Arjantin ; Özelleştirmeden sonra Buenos Aires'e su temini ve çevre sağlığı hizmeti veren Aguas Argentinas, yoksul bölgelere yapılacak genişletme çahşmalannı yapmadı ve bu yüzden 60 milyon dolarlık kayba uğradı. Şirket bunun üzerine çapraz fiyatlandırma uygulamasını başlattı. Bu abone başma iki ayda bir 2 ila 4 dolarlık bir ek masraf çıkanyordu. Aboneler bu fiyatlandırma sisteminin yasallığını sorgulamaya başladüar. Zlmbabve Bir Ingiliz su şirketi olan Bivvater'a su hizmeti Aralık 1999'da verildi. Bivvater Zimbabve'de büyük bir su temini projesini bırakmıştı; çünkü proje özel bir yatınmcı için gerekli geri dönüşümü sağlayamıyordu. Sereuca 10 yıl boyunca yeni su kaynaklan ve şebekesi için tek bir sent bile koymadı. Bunun yerine şirket City Hall'de yeni bir fiyatlandırma sistemi oluşturmak için açık bir çek yazdı ki bu istenen geri dönüşümü sağlayacaktı. IŞÇÎJNtN EVREM3\DEN ŞÜKRAN SONER Sulandırma Kültür yozlaşmasında, çalışmayı sevmeyen in- sanımıza siyasal rüşvet olarak verilen, dünyada örneği olmayan uzatılmış bayram tatilleri hükü- metlere derin bir soluk aldınyor. Nasılsa üretimin gözden çıkanldığı bir ekonomideki kayıplar kimin umurunda? Tatilin nasıl geçirileceği hesaplan, uzun tatil, derken tatil sonrasının izleri ile toplumun ca- nını yakacak gündem konulan haftalarca soğutul- muş oluyor. Televizyon haberlerinin, gazetelerin içi boşaldı. Aslında gerçek haberciler, araştırmacı gazeteciler için bulunmaz bir fırsat. Günün hayhuyunda yer bulunamayan konulan gündeme getirebilirsiniz. Uzun habercilik yıllanmda en güzel, güne bağlı ol- mayan haber ve araştırma konulannı böyle dö- nemlere saklar, gazetenin en iyi yerlerinde en gör- kemli çıkmalannı sağlamanın keyfini yaşardım. Medyamızda gazetecilik öldüğü için, genellikle bu önemli fırsat kaçırılıyor. Ama Cumhuriyet'in genç çalışanlan, sevinerek gözlemliyorum ki, med- yamıza fark atmaktalar. Tatil rehaveti, duyarsızlığı içinde bile olsalar, Cumhuriyet okurlan üzerinde iz bırakacak pek çok araştırmayı, ekonomik, sosyal . sorunlan bu tatil sürecinde de gazetemizin sayfa- lanna taşıdılar. Üç yanı denizle çevrili ülkemizde, denize gireme- yen, okuma-yazma bilmeyen, gazete, dergı oku- yamayan kadınlanmızın oluşturduğu rakamlarla dillendirilmiş çoğunluktan ürkmemiş olabilir misi- niz? Bildiğimiz yoksullaşmanın, eğitimsizliğin, ge- leneklerin ağır sonuçları bir araştırmaya, sayılara dönüştüğünde çok daha çarpıcı oluyor. Ülke ger- çekleri, nerede olduğumuz anlamında bir tokat gi- bi yüzümüze çarpıyor. Emek karşıtı politikalar, mali kriz, IMF program- lannın sonuçlannı dillendiren araştırmalar, bayram ve yeni yıl birieştirilmiş tatiller rüyasının ardından içine düşeceğimiz gerçekler için ürkütücü ipuçla- n veriyor. Emeği yok sayıp yatınma yönelmeden, istihdamı genişletmeden izlenen ve bir kez daha duvaraçarpan politikalar, kuralsız, şekilsiz, heryo- lun geçerii kabul edildiği, en kısa sürede en yük- sek kâr düzeninde, kitleleri çok daha büyük bir yoksulluğa, işsizliğe sürükleyecek, vergi yükünün bindiği bir yeni yıl bekliyor. Elbette toplumsal patlamalan önlemek, en aza indirmek üzere gerçekleri sulandırmanın tek ara- cı, tembellik güdüsünün kamçılandığı uzun tatil rüşvetleri değil. Bugün biraz da geçmişte siyasi iktidar ve işverenlerimizden anlamlan çarpıtılmış, sulandınlmış olarak çok fazla duyduğumuz ve uzun tatilin arkasından yeniden daha sık ve emek hak- lannın biraz daha budanması hesaplan içinde gün- deme gelecek, "toplumsal uzlaşma, diyalog, sos- yal banş, esnek çalışma.." dan söz etmek istiyo- rum.. Aslında söz konusu kavramlar, sendikalann güç- lü, ^Öemolcrasınin, kurallı ekonominın geçerti oldu- ğu ülkelerde emek haklannın kazanılması aracıdır. Bu nedenle de bayram öncesi DİSK ile Friedrich Ebert Vakfı'nın ortaklaşa düzenledikleri, sendika- cılann eğitimi içerikli yuvariak masa toplantısında gündeme alındılar. Ünlü Alman Volksvvagen firma- sında 24 yıldır sendikacılık kimliği ile çalışmış, en üst yöneticiliğe yükselmiş bir uzman, kişisel dene- yimlerinden yola çıkarak çalışanların yönetime ka- tılması koşulu ile bütün bu kavramlann emek hak- lannın geliştirilmesinde kullanılmasını somut ör- neklerle anlattı. Gerçek şu ki, işverenlerimizin "Almanya muci- zesi" diyerek bize yutturmak istedikleri kavramlar ve uygulama ile Almanya modelinin arasında en küçük bir bağ söz konusu değil. Orada işçinin hak- lannın korunmasınayarayan kavramlar, aynı adlar- la, harta yöntemlerle ülkemizde zaten kayıpta olan işçiye elindekini de kaybettiriyor. Çünkü bir bütün- den sadece sermayenin daha fazla sömürmesine yarayacak parçalar alınarak uygulamaya sokulu- yor. Almanya mucizesinin, kıskanılan sosyal banş, toplumsal uzlaşma, diyalog düzeninin temelinde yönetime katılmanın yattığı saklanıyor. Volkswagen örneği, Alman mucizesindeki deneyimleri dinler- ken de bir kez daha görüyoruz ki Almanya'da 6 iş- çiden fazla işçinin çalıştınldığı bütün işletmelerde yönetimde söz ve kararsahibi işyeri komiteleri var. 600'den fazla işçinin olduğu işyerlerinde bu komi- te üyeleri, sadece bu işlere bakan profesyoneller- den oluşuyor. Işçilerin seçtiği üyelerden oluşan iş- yeri komiteleri, işveren temsilcileri ile birlikte işlet- menin her aşamasında, hangi işçinin hangi iş için eğitileceğinden çıkarma zorunluluğunda kimlerin çıkanlacağına, işletmedeki yatınmlara kadar her konuda söz ve karar sahibi konumundalar. Almanya mucizesinde elbette örgütlü,, güçlü sendikalar var. İşyeri komiteleri üyeleri ile sendika temsilcilikleri iç içe çalışmaktalar. İşyeri komitele- rinden fabrikanın en üst karar organı yönetim ku- ruluna uzanan halkalarda görev alan işçi temsilci- leri, aynı zamanda sendika üyesi, sendika temsil- cileri ile özdeşleşmişler. Fabrikanın nerede, neden yatınm yapması gerektiğine işveren temsilcileri ile eşit koşullarda karar verme hakkına sahip olan iş- çi temsilcileri olunca tüm karariar ona göre biçim- leniyor. Örneğin Volksvvagen iflas noktasına geldiğinde, birlikte, ücretlerin beliıii bir süre dondunjlması, iş- çilerin işten atılmaması karşılığı esnek çalışma da gönüllü çözümler olarak gündeme gelebiliyor. Fab- rika krizden kurtanldıktan sonra da çalışma, ücret koşullan, "özveri işçiden, /cârfarötze'denilemeden yeniden belirieniyor. Işçilerin ve sendikalann her aşamada yönetim- de olduğu bir düzende, ülke çapında sosyal, eko- nomik karariar için, bizde bir türiü işletilemeyen ekonomik sosyal konseyin çalışmalan gündeme geliyor. Ekonomik sosyal konsey, senmaye ve hü- kümetin ortaklığında, IMF reçetelerinin dayatılma- sı, krizlerin bedelinin tekyanlı emekçilere ödetilme- si aracı olarak gündeme gelemiyor. Ecevit hükü- metinin kuruluşlann katılımında bile demokratik ol- mayan konsey dayatmasını, "Batı demokrasileri- nin hepsinde var, başan ile uygulanıyor" sunuşu, oradakilerle bizdeki arasında en küçük bir benzer- lik olmadığı için büyük bir yalan oluyor. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle