25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3ARALIK2000PAZAR HABERLER "Uygarhklar mekânlardtr; topraklar, bitfdörtiUeri, hayvan tüHeri ve bunlann insanlarayönelik sonuçlaruhr" y -^-ygarlıklarmekânlardır... m I Tabıi ki uygarlıklan in- m I sanlar yaratacak, ama • / insanlann mekânı olma- ^^^y dan uygarhklar nerede yeşerecek, nasıl gelışecek... Kaldı ki Kutup daıresinde, Ekvator çizgisinde, Everest'ın zirvesınde, Gobi'nin göbe- ğinde uygarlığı kim kuıacak.. FeraandBraudeL 'lygarhklann Gra- meri'nı yazarken altyapıya mekânlan koymuş haklı olarak: "Uygarhklardan sözetmekmekânlar- dan, topraklardan, engebelerden, bitki örtülerinden, hayvan türierinden, hazır veya kazanılnuş avantajlardan söz et- mek olacakar. \ e bunlann insanayöne- lik riira sonuçlanndan söz etmek ola- cakür." Hazır ya da kazanılmış... Yani doğrudan doğanın imalatı olan bir çevre ve fakat üstüne insanın ima- laü olan bir çevre daha... Insanoğlunun yaratacağı uygarlığa zemin ve destek olan çevre... Çepeçevre! Asya ile Avrupa kıtalannı ayırmak üzere doğanın ımal ettiği Boğaz'ın, gi- rişine yakın bir köşesinde, yedi çıplak tepe üzerine bir kent kurulurken me- kân ne güzeldı kimbilir... Kuştepe'yi, Maltepe'yi, Göztepe'yi, tdealtepe'yi, Çeliktepe'yi, Gültepe'yi, Altıntepe'yi, Fikirtepe'yi değil İstan- bul'un kurulduğu yedi tepeden yedisı- nın değıl herhangi birinin adını söyle- yebilir misinız? O 'esJd' tepeler, bugün de yerinde du- ruyor ama 'yeni'len baskın çıktı... istanbul'un dışında Istanbul'da kuş misali yedi tepeden başka bir tepeye geçiyonız... Kentin kurulduğu günlerde, tepelerin- den birine çıkınca, karşı kıyıda görülen Kayışdağı'na... Marmara'nın kıyısında Bostancı'nrn kuzeydoğusunda bir tepe, Kayışdağı... llginçtir, Büyük Çarnlıca 257 metre zirvesiyle istanbul'un en yüksek tepe- si olurken 438 metrelik Kayış, dağ sa- ydmış... Anadolu platosuna çıktjğıruz- da engebe yerine büe konmayacak bir dağ! Dağ ya da tepe ne fark eder, birza- manlar İstanbul'un dışı ve elbette dağın başıydı Kayışdağı... Son yüzyıla, son yanm yüzyıla kadar yinedağbaşı... NebizadeNâzım'ın 18%'da yazdığı romandaki gibi 'Zehra'nın Libade ci- vannda taşrndığı bağ içindeki köşkün bir cihetuıın baktığı latif-ül manzar bir tepe... Biraz daha yakın zamana gelince Sa- miha Ayverdi'nin 1952 yılında Eren- köy ve Göztepe sayfıyelerinde oturan- lan Taşdelen'in başında mesireye çıka- nrken Alemdağı'nın yanında sözûnü etme gereğı duymadığı bir mekân... Uygarlıldarhep suyun kenannda, su- yun başrnda kurulmuştur... Süleymani- ye Camısi'ndeki kandillerin isinden ya- pılmış mürekkeple, Kâğıthane'dekikâ- ğıt fabrikasında üretılmış kartona fi ta- rihinde Necmettin Gafir'ın sanat için yazdığı ve Arap abecesiyle yazdığı için görenlerin bugün kutsal sandığı tümce- deki gibi: Su her şeye yaşam verir, yaşam su- danbaşlar... Kayışdağı'nda su olduğu halde 'son gûn'e kadar doğanın yarattığı bir me- kân olarak kalmasına ne demeli? Son gün, dün... Bugün durum biraz farklı.... Kayışdağı, yine de îstanbul'un orta yeri sayılmıyor ama suyu dere olup Mar- mara'ya akarken şehrin iki büyük ilçe- sini Kadıköy ile Maltepe'yi birbirinden ayınyor, dere dağın eteklerine geldiğin- de iki kıyısında evler sıralanıyor... Biz- zat bizim yarattığımız uygarlığın için- dengeçiyordere... Bostancı'yı bilenler bilir, kıyıda va- pur iskelesınin yanında, balıkçı tezgâh- lannın kurulduğu yerde, betonun altın- dan denize bir su akar... Nezaket icabı, toprak rengi bir su... Aslı ve açıkçası bir kanalızasyon... tşte bu su, Çamaşırcı Deresi... Bostancı'da denize döküldüğü yer- den bir yol tutturup dere-dere gıderse- niz Kayışdağı'na vanrsınız... Tam ter- si de olabilir; Kayışdağı'ndanbiryol tut- turup dere-dere Bostancf ya inerseniz Marmara'yı bulursunuz. Perenin kıyısında Biz, Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Necla Pur, Kadıköy Belediye Baş- kan Yardımcısı İnciBeşpınarve bende- niz, Bostancı'dan Ankara Asfaltı'nı aşıp Içerenköy'ün içine vardık ve Çamaşır- cı Deresi'nin kıyısında durduk... Kiink niyetine yapılmış bir köprünün üzerine çılap dereye baktık... Dereye bakarken yanımıza gelen Ömer Doğan'dan Çamaşırcı Deresi'nin adını, dere kıyısında çamaşır yıkayan- lardan aldığını öğrendik... Ömer Doğan da buraya geldiğınde, daha önce gelenlerden öğrenmiş... Derede sakız gibi çamaşır yıkanır- Dereyi,, çevresinde yapılan yeni siteler de kırtetiyor_. Herkes, Çamaşırcı Deresi'ni, kanalızasyon niyetine kullanryor~ Çamaşırlar derede çamaşırcı nerede? mış... Her evde çamaşrr makinesinin olmadığı zamanlarda çamaşırcılar ge- lir çamaşır yıkarmış... Burada değil, Bostancı"nın oralarda... Bostancı'dabos- tanlann olduğu yıllara kadar Çamaşır- cı Deresi "nde de çamaşır yıkamak, yı- kanan çamaşın tokmaklamak için dere kenannda özel yerler varmış. Çamaşırcı Deresi'nde yine çamaşırvar ama çamaşırcı yok... Çöplerin arasmdaki şu bez parçası esld bir gömlek değil mi? Ömer Doğan. oruz yıl önce Sıvas'ın Yıldızeli ılçesinden kalkıp Istanbul'a geldiğinde Kayışdağı 'nın eteklerinde "Tavşan mi avlayacağım'' diyerek iki dönümünü 60 liraya almadığı arsanm öy- küsüne ayaküstü başka bir öykü daha katıverdi: - Arsadan vazgeçip dönerken bu de- reden kana kana su içmiştim... Dünyada birçok uygarlığm doğuşu- na tanıklık eden ve birkaçına ev sahip- liği yapan Istanbul 'da, yakın tarihte her- hangi bir sayfanın açılışı ya da herhan- gi bir tarihin yazılışı Çamaşırcı Dere- si'nin kıyısına gelenlerin içtiği suyla başhyorolmalı... Tarih dediğuıız ne ki... Insanoğlu ya- zıyı binlerce yıl önce buldu ve tarihıni başlattı... Artık herkesin yaşadıklan ve yaşarken yaptıklan yazılabiliyor; her- kes tarihe bir ucundan not düşebiliyor... Bizimki de o hesap, dere kıyısında- ki kondulardan bınne konuk olup din- ledik; dinlediklerimizi yazıp tarihe not düşelim istedik... Çünkü derenin Kadı- köy kıyısında kondular istimlak edili- yor... Maltepe kıyısrndakilere bir şey yok, orada kat üstüne kat çıkılıyor... Ya- kın gelecekte Içerenköy, Kadıköy'den çıkacak, yeni kurulacak ve adı şimdi- den konmuş ilçe Erengazi'ye bağlana- cak... Tarihin bir dönemi bitecek, yeni bir dönem başlayacak... Necla Pur ve înd Beşpınar'ın 'aüeda- nışma merkezi'nden tanış olduğu, oku- ma yazma öğrenmesine yardımcı oldu- ğu Fatma Hanım'ın kondusuna konuk oluyoruz.... Eşı kundura tamircisi tbra- him Bey dükkânda. Hamdi evde... Or- tanca çocuk Hamdi 26 yaşında, tiyatro- cu ve iş anyor... Aynur, muhasebecilik yapıyor, evlenip taşınmış... Ayşe, lise- yi bitirdikten sonra tezgâhtar olmuş, iş- te... Onlan Çamaşlrcı Deresi'ne getiren öykü klasik bir göç öyküsü değıl... Bi- raz macera... Fatma Hanım'ın öyküsü 1956'da Samsun Çarşamba'da, Ibrahim Bey'in öyküsü 1951 'de Kastamonu Çamaşırcı Deresi Kayışdağı'ndan çıkıp Bostancı'da Marmara'ya akıyor. Dûne kadar sakız gibi çamaşuiann yıkandığı dere (vanda) şimdi ne kadar pislikvarsa taşıyon.. Fatma Hanım, 1978'den beridere kıyısındaki gecekonduda oturuyor (yukanda), oğlu Hamdi tiyatrocu; deredeki bahklan anımsıyor.. Araç'ta başlıyor... Cellp ev yaptıklarında 1951'de tbrahim 40 günlük bebey- ken babası Kadir, loğusa yatağındaki ka- nsına üç kez 'boş ol' demiş; Kadir. Ka- dir'in babası Hamdi, Kadir'in oğlu îb- rahim, üç erkek Istanbul'a gelmişier... Çöplükte yatıp çöp toplamışlar, dilen- cılik yapmışlar, para kazanıp zengin ol- muşlar, parayı batınp en başa dönmüş- ler... 1968'de Fatma, on iki yasındayken tek başrna Istanbul'a dayısının yanma gelmiş... 1971 'de görücü usulüyle Kadir ile Fatma evlenmiş... Fatma okuma yazma bılmiyor, 15 yaşmda, Kadir daha aske- re gitmemiş, 19 yaşmda. 1978'de dere kıyısındaki bu arsayı alıp evlerini yap- mışlar. Fatma Hanım anlatıyor: tt Yoiumuz,suyumuz,eiektriğimizyok- ru. Karşımızda birkac ev vardı, hepsi o kadar. Kimsecikleryokru. Birkaç ay son- ra TEK'ten saat bağjatnlar, kaçakelekt- rik almamıza izin verdiJer. Sular İdare- si'nden de saat bağladılar. kaçak su al- mamıza göz >ıundular. Çocuklan oku- la götûrûrken diz boyu çamura batar- ddu." Ya dere nasıldı . Hamdi anlatıyor: "Küçükrüm ama haörtryorum, bir bentvapnuşûk,icinde\Tİzerdik_Bahçe- de önkklerimiz vardu. Derede balıklar vardı, tutmaya çahşırdık.^ Kurbağalar vardı, bağuTrianü." Fatma Hanım: "Geceteriadamlargetipdereden kur- bagatopJanh,ozamandışanyasaühyor- muş galiba»."* Pekı o dereye ne oldu? "Bir çukurumuz vardı ama toprak çekmiyordu. çektirecek araba da yol ol- madığı için buraya gelemiyordu... Tas- ma>a başlajınca dere\e bir kanal aç- ök_ Başkalan da açtu" Suya llaç kattılar ama... Bu dere birgünde kirlenmedi herhal- de? u 80'di galiba, uzun yanguı tüpü gibi makinelerle gelmişIenlL Makineleri su- yun içineyaünpçahşönrlardL Temizle- mek için_ Suyu ölçer, ilaç katariardV Hamdi: "Sadece biz değiliz, herkes dereye ve- riyor— Çevremizde yeni yapılan siteler bugün büekanalizasyonolarakkullaru- yordereyL" Su mühendisi Prof. Dr. Kâzun Çeçen, Istanbul'da ilk su tesisinin yapımının kentin kuruluşu kadar eski olduğunu yazıyor... tmparator Hadrianus zama- runda, zamanımızdan tam 1883 yıl ön- ce su tesisleri inşa edihyor bu kentte... Ve bu kentin Anadolu yakasında, Hi- sar'dan Bostancı'ya kadar ılk su tesisi kurma imtiyazı 17 Ekim 1888'de Fran- sızlan temsil eden Karabet Sıvacıyan'a veriliyor... 99 yıllığma imtiyaz alan Üs- küdar-Kadıköy Su Şirketi, 1893'te El- malı Barajı'nı kunıyor... Kayışdağı'nın suyu, ancak çevTedeki mahalle çeşme- lerinden akıyor.. Bugün de akıyor... Ama nasıl akıyor? Çamaşırcı Deresi'run Kadıköy yaka- srndaki evlerle birlikte Fatma Hanım'ın evi de istimlake gidiyor... Maltepe'de- kiler duruyor... Belli ki maksat dereyi kurtarmak değil... Fatma Hanım'a hani, diyoruz, devlet istimlak için çıkanp 50 milyar lira pa- ra verse ne yaparsın, güzel bir apartma- na taşuursın değil mi? Kızının oturduğu apartmana gittiğin- de başı ağnyormuş... Bir apartmana gir- diğinde sıkıntı basıyormuş... Parayı alır, yolu, suyu, elektriği olmayan birmekân- da kendisine yeni bir ev kurarmış... Uygarlıklar mekânlardır... Unutmadan, Çamaşırcı Deresi'nin kı- yısmdaki kondularda oturan hanımla- rın çoğu Bostancı'daki, Suadiye'deki, Göztepe'deki apartmanlarda oturan hammlara çamaşıra, temizliğe gidi- yor... Apartmanlardaki beyler de eve dönerken, Bostancı'daki tezgâhlardan, derenin suyuyla parlayan balıklan alı- yor... Uygarlıklar, mekânların insana yö- nelik tüm sonuçlanyla gelişir! PAZAR ORHAJN BURSALI jyi kiŞuIMF Var! Alçak IMF... Alçak Dünya Bankası... Türkiye'yi kıskaca almışlar. iliğimizi sömürü- yorlar... Bize Osmanlı dönemi kapitülasyonlarından daha berbat emirleri dikte ettiriyortar: Telekom'u sat! Tanma sübvansiyonu kes! Yeni zamlar yap! Benzinin fıyatını arttıri Yeni vergiler koy! Devlet bankalannı özelleştir! Memura yüzde 10'dan fazla zam verme! Batık bankaları ayıkla, yapısal reformları hiç geciktirme! Bunlann hepsi, alçaklığın bütün tanımlanna uyuyor doğrusu! • • • Alçak IMF ve alçak Dünya Bankası'nın tek amacı, Türkiye ve diğer ülkelere verilen borçlan geri tahsil etmek! Ülke dışına düzenli kâr ve sermaye transferini gerçekleştirmek! ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin bizim gibi ülkeierde ekonomik jandarmalığını yapmak! Sınrflar arası uçurumu derinleştirmek; sermayenin mutlak egemenliğini kurmak; sosyal dayanışmayı ve sosyal devleti tasfiye etmek... Ülkeyi sömürge- leştirmek!... Vs. • • • Duruma ve bakışa göre, bunlann hepsi doğ- rudur. Veya bunlann bir kısmı doğrudur.. ' Bu kurumlann, dünya ekonomisini yönlendi- ren liberal-kapitalist sistemlerin araçlan olduğu doğrudur. Egemen görüşlerin öngördüğü ve is- tediği ortamların -ekonomik, sosyal, siyasal- yaratılmasının da araçlan olduklan doğrudur. Her şeyi ve bu arada insanı da tamamen nesneleştiren sistemlerin savunuculan olduklan da... Sosyal devleti pek sevmedikleri yalan değil- dir.. Çalışan kazansın, beceremeyen sürünsün, Amerikan ekonomik bakışının uygulayıcılan ol- duklannı da biliyoruz. Mali politikalarla, piyasa araçlanyia her şeyin çözülebileceğini savunacak kadar da kördür, özellikle IMF.. • • • Burada sormamız gereken ve sormadığımız soru şudur: Neden IMF buradadır? Neden IMF bize kendi görüşlerini dikte ettirmektedir? Ne- den IMF örneğin Almanya'ya gitmiyor ve terk et bakalım şu sosyal devlet politikalannı, demi- yor? Veya Isveç'e? IMF'yi kırmızı mumla davet eden bizim politi- kacılar, iktidartar. Git dersin gider! Gel dersen, tabii ki kendi koşullarıyla gele- cektir. Kaçıncı kez "Kurtar bizi IMF!" diye çağrıldı adamlar? Ve kaçıncı kez ellerine düştük? ^ " ^ R ' Kaçıncı kez şu ülkeyi yönetemeyenler kimler- dir? Şu ülkenin kendi yazgısını esas olarak ve dünya koşulları içinde mümkün olduğunca kendimiz, kaçıncı kez belirleyemiyoruz? Kaçıncı kez Türkiye'yi iflasın eşiğine kimler getiriyor? Türkiye'nin 120 milyar dolara yakın borcu var... Bu borç niye 30-40 milyar gibi normal dü- zeylerde tutulamıyor? Ve Türkiye, neden ürete- miyor? 10 yılda milli gelirimiz neden 340 dolar artıyor ancak? 1950'lerden sonraki bütün politikacılar, ikti- darlar, yönetim anlayışlarıdır masaya yatınlması gereken. Aralarında bir iki istisnayı saymazsak iki ku- şak siyasetçi ve bütün siyasi sistem Türkiye'nin içine etmiştir. Sorunumuz, ülkeyi bu siyasi kişilerin yönetim anlayışlarından nasıl kurtarabileceğimiz, çağ- daş ve yeni siyasetçileri nasıl yetiştireceğimiz- dir. Örneğin ben IMF'nin devlet bankalannı siya- silerin Türkiye'yi batırma mekanizmalan olarak kullanmalannın önünü kesmekte ısrarcı davra- nışını, en büyük dönüşümlerden biri olarak gö- rüyorum! Biz solcular, devlete ait her şeyi halkjn malı sanınz. Bankalar devletin-halkın malı! On- lan özel sektöre peşkeş çekme, diye bağınnz! Kimimiz de, harika ve müthiş siyasi bakışımızla da ekonomik bunalımları ve olayları şıpşak analiz eder ve sorunu çözeri.. ••• Şöyle düşünüyorum: Siyasi yönetimler "Kah- rolsun IMF" vb diye bağırtmışlardır kamuoyunu ve kendilerini gizlemişlerdir. Böyle durumlarda IMF'yi konuşuruz da ülkeyi "IMF'nin kucağına oturtan" siyasetçilere acırız, "şu ekonominin feci durumu karşısında ne yapsın zavallılar" deriz. Hatta onlan IMF'ye karşı savunuruz bile. Içimiz acıma duygulanyla dolup taşaıi Dünya liberal ve kapitalist sisteminin içimiz- deki tam uyduları da, bu ortamı, Türkiye'yi bu sistemin tam uydusu yapmak için de büyük fır- sat bilir. Hükümet içinde, Telekom'un satışı konusun- da ayn düşünen bir bakan varsa, en büyük va- tan haini, Türkiye'nin önündeki en büyük engel olur çıkar! Türkiye'yi bu duruma düşüren ve düşürenle- rin, kendi söylemleriyle, "vatan hainlikleri" giz- lenmiş olur! ••• Bir yandan: Şu IMF olmasa ülkeyi ne güzel yöneteceğiz! öte yandan: Ey dış düşmanlar, iyi ki varsınız da ülkeyi yönetip duruyoruz! , obursalko bilimmerkezi.org.tr Zerafet ve sağlık ne güzel Fazla kilolanruz için KİLO KONTROL MERKEZİ 79 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) Faks: (0 212) 212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle