Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3ARALIK2000PAZAR
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
Babalar ve Çocuklar
Sevgili,
Insanoğlunun, içinde yaşadığı toplumun hatala-
n ve sevaplanndan sıyrılması çok güç. Bugün sa-
na duşüncelerimi yazmak için bilgisayar başına
otururken aklımdaki başlık "Babalar ve Oğullar"d\.
Ne de olsa erkek egemen toplumda yaşıyoruz,
bu olguyu freğenmesek de ayırdına varmadan et-
kisındc ^anyoruz; kızlar ilk ağızda gelmiyortar, biz,
toplufnun egemen kesimini oluşturduğumuzu sa-
nan er«9kıerın aklına.
Oysa ;!k vereceğim örnek de başanlı bir kadın.
Bu yakınım, bana göre çok başarılı bir çalışma
yaşamından sonra bir kenara çekilmek için çok
genç olan bir yaşta emekli olduğunda (hoş öyle bir
niyetı de tavrı da yok ya, o daha çok yaşamının
bundan sonrasını, daha sevdiği başka uğraşlara
hasretmek istıyor) "Serbest çalışsaydım, belki da-
ha fazla kazanırdım, ama biz babamızdan gördü-
ğümüz gıbı yaşadık; memur çevresinin çocuklan-
yız, şımdıkiler ise bambaşka" diyordu.
Gerçekten de babalardan ya da analardan insa-
na yalnızca genler geçmiyor, değer yargılan, dav-
ranış biçımlerıni de alıyoruz onlandan.
Galatasaray Üsesi'nin 7. sınrfındayken, birarka-
daşım, üstü tozşekerli, okaliptûs tatlı öksürük pas-
tilini -ki galiba markası "Valda" idi- kutuylaalıp bi-
ze taneyle satarak para kazanırdı.
Kazandığı para çok değildi, ama girişimci zekâ-
sının bir ürünüydü.
Söylemeye gerek yok herhalde; babası tüccar-
dı.
••*•
Evet, isteseler de istemeseler de, çocuklar an-
ne-babalannındavranışve değer miraslannı bir öl-
çüde ömür boyu taşıyorlar.
Andr'e Gide'ın Kalpazanlar romanında, yazar,
babasz sandığı kişinin esas babası olmadıgını öğ-
renince, bilinmeyen birbabanın çocuğu olduğuna,
önündeki örneğe benzemeyeceğini düşünerek çok
sevinir.
Bu göruş ne kadar doğrudur? Asi çocuk, o
adarnda.ı genleri almamışsa bile, kimi davranış bi-
çımiennı almamış mıdır acaba?
Bertolt Brecht. "Kafkas Tebeşir Dairesi"r\de
başka iuriu yaklaşır aynı olaya; ona göre çocuğun
anası. onu doğuran değil, ona bütün sevgisini ve-
rip yetişnren kadındır.
" Yaşamımda bu iki görüşü de doğrulayan oiaylar
var.
Çok geç tanıdığım babamdan çok, aramızda kan
bağı olmayan üvey büyükbabam Mehmet Ali Bey
etkiledi beni daha çok; düşünceleri, davranış biçi-
mi ve karşılıklı sevgimizle ömrümün en unutulmaz
kişısiydı o. Oysa yapılanmız farklıydı.
Ama kırk yaşında babam ve Amerikalı kardeşle-
rim ile tanıştığımda, onlar kimi davranış ve hareket-
lerimin, örneğin düşünceli zamanlarda dudak kıvır-
mamın babamıza ne kadar benzediğini şaşkınlık-
la anlattılardı.
•••
Gazeteci-yazar dostum Yılmaz Akkılıç, kendi-
si gibi subay olan babasının yaşamını anlatan çok
hoş yapıtının sonunda, öldüğünde, babasının ce-
binden 25 üra 35 kuruş para, bir damga pulu ve
"Şeker hastalığına çare bulundu" başlıklı haberi
içeren bir gazete parçası çıktığını yazar.
Yılmaz Akkılıç'ı, subay olmaya, Cumhuriyetin ka-
zınımlarını korumak için yaşamın birsürügüçlüğü-
nü göğüslemeye iten etken, babasından tevarüs el-
den genler miydi yalnızca, yoksa aynı zamanda, o
adamdan aldığı, artık toplumun yükselen değerle-
rı arasında bulunmayan, yaşama bakış açısı mı?
Bütün bunlann nereden aklıma geldiğini merak
ediyorsan Sevgili, söyleyeyim:
İki gün önce bir vesileyle yine Çankaya'daki o ün-
lü aile fotoğrafı yayımlandı bir yerde.
Artık o resmi hepimiz ezbere biliyoruz. Ama son
görüşümde, daha önce üzerinde hiç durmadığım
iki çocuk çekti dikkatimi.
Düşündüm uzun uzun, acaba o çocuklar büyü-
yünce ne olacaklar?
Kim bılir, belki de bunca şey arasında birer safi-
yet adası olarak kalırlar.
F tipine protesto
Aydınhır açlık
grevine başladı
ANKARA / İZMİR
(Cumhuriyet)-Cezaev-
lernie 44. günü ta-
marrianan ölüm oruçla-
nr>n duyarsız kalan si-
ya»ı ıktidan uyarmak
.amacıyla 100'e yakın
yazar. şair, müzisyen, tı-
yatrocu. bilim insanı 7
gün süreyle dönüşümlü
açlık grevine başladı. F
Tipi Cezaevlerine Karşı
Aydın ve Sanatçı Girişi-
rni'nce yapılan açıkla-
mada. "Bizler, devletin
bu sağırhğına ve kastma
sıısarak ortak olmak Ls-
temiyoruz. BizJer ölüm
istemiyoruz" detııldi.
Devletin tııtumunun
açık bir ölüm kastına
döndüğüne işaret edıien
açıklamada. gelinen
noktanın dehşet venc
oldıığu belirtilereK
"İçerde sayılan her gün
artan yüzün üzerinde
tııtuklu ve hükümlü.
ölümün kapısını arala-
mıştır" denildı.
Devletin sağırljğı ve
kastına susarak ortak ol-
mak istenmediği vurgu-
lanan açıklamada.
"Ölüm haberieri gelme-
den sivasi iktidan ve su-
san kamuoyunu son bir
kez uyarmak amatıyla
7 gün süreyle dönüşüm-
lü açlık grevine başbyo-
ruz. TaJeplerimizi, bü-
tün sağırüğına rağmen
devlete bir kez daha ses-
lendirme>i tarihi bir so-
rumluluk. bir onur öde-
vi sayıyoruz" denildi.
Aydın ve sanatçılar aç-
lık grevini, Türkiye
Sosyalist Işçi Parti-
si'nin (TSÎP) Selanik
Caddesi 'ndeki genel
merkezınde yapacaklar.
Yazar desteği
İzmir'de de ölüm oru-
cu eylemine ailelerin
yanı sıra 76 yazar ve sa-
natçı imzaladıklan or-
tak basın açıklamasıyla
destek verdi. Elektrik
Mühendisleri Odası Iz-
mir Şubesi Lokali'nde
bır araya gelen 76 yazar.
tııtuklu ve hükümlü ya-
kınlarıp.:rı da katıldığı
basın toplantısında im-
zahdıklan basın metni-
ni kamuoyuna açıkladı-
lar. Basın açıkJamasına
katılan yazarlardan Na-
nuk Kuyumcu, F tipi
cezaevi uygulamasına
karşı çıktıklanru belir-
terek "Biz sanatçı kün-
iiğjmizin dışında, insan
olarak, çağdışı bu uygu-
lamaya karşı çikmak
için buradayız" dedi.
Adalet Bakanlığı, 'Biz mi açlık grevi yapm diyoruz' derken mahkûmlar ölüme yaklaşıyor
Aclıııı acluıı ölüme• Istanbul Tabip Odası
üyeleri Bayrampaşa
Cezaevi'nde ölüm orucu
eylemcilerini muayene etti.
Cezaevlerinde 816 mahkûm
açlık grevinde, 137'si ölüm
orucunda.
ALPER TURGUT/ ÎLHAN TAŞÇI
F tipi cezaevlerine karşı 137 siyasi
tutuklu ve hükümlü tarafindan sürdü-
rülen ölüm orucu eylemi 45. gününe
girerken siyasi partiler ve sivil top-
lum örgütlerinin tepkileri yoğunlaşı-
yor. Ölüm oruçlan ile ilgili Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürü AJi Suat
Ertosun. "Biz mi açhk grevi yapuı di-
yoruz' diyerek Adalet Bakanlığı'nın
"kayıtsızlığını'' ortaya koyarken TA-
YAD üyesi aileler, ulusal ve uluslara-
rası insan haklan, tıp, basın ve hukuk
örgütlenne "acil müdahale çağnsı"
yaparak hükümetin anlaşma masası-
na oturması için yardım istedi.
Cezaevlerindeki DHKP-C.
TKP(ML) ve TKİP davası tutuklu ve
hükümlüsü 137 kişi adım adım ölüme
yaklaşıyor. Tutuklu ve hükümlü ya-
kınlan, 1984 ve 1996 yıllannda yapı-
lan ölüm oruçlannda 60. günden son-
ra ölümler yaşandığını, ancak bu ey-
leme katılanlar arasında 1996'daki
ölüm oruçlanna katılanlar, Ulucanlar
ve Burdurkatliamında ağıryaralanan-
lann bulunması nedeniyle 50. günler-
de ölümlerin beklendiğini vurgulu-
Hekimler ölüm orucundaki mahkûmlara müdahale etmelerinin söz konusu olmadığını bîldirdiler
'Mahkûmlar istemeden müdahale etmeyiz'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Türk Tabipleri Biriiği (TTB),
Bakanlar Kurulu'nun, ölüm
oruçlannda tehlikeli durumlann
ortaya çıkması durumunda
doktorlann müdahale edeceği
yönündeki karanna tepki gösterdi.
însanlık ve tıp biliminin
birikimlerinin bir genelge ya da
emirle yok edilmesinin mümkün
olmadığına dikkat çeken TTB,
"Hekimlik mesleğinin çeşitli
amaçlar için araç haline
getirilnıesine izin verilmesi
düşünülemez" görüşünü bildirdi.
TTB Merkez Konseyi'nden dün
yapılan yazılı açıklamada, açlık
grevi yapan tutuklu ve
hükürnlülerin tercihlerinin
doğruluğu ya da yanlışlığının
tartışılmasının zamanı olmadığı
belirtilerek, greve yol açan
ortamın insanı merkez alan
çerçevede düzeltilmesi için geç
olmadan adım atılması gerektiği
vurgulandı. Ölümü aşmanuı
atılacak adıma bağlı olduğu
vurgulanan açıklamada. "Bunun
için biraz cesaret gerekiyor. Once
insan demek gerekiyor'' denildi.
Açıklamada, tabip odalannın
gerekli muayeneler için
cumhuriyet başsavcılıklan
dûzeyinde, sorunun çözümü için
çeşitli kurumlar nezdinde
girişimlerde bulunduğu
kaydedildi. Ölüm oruçlanna
müdahale edileceğine ilişkin
alınan karara tepki gösterilen
açıklamada şöyle denildi: "Son
günkrde Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk'ün tehlikeli durumlann
ortaya çıkması halinde doktorlann
müdataalesini içeren (taranmızdan
bilinmeyen) bir genelge
y^ımladıklannı ifade etmesi,
Bakanlar Kurulu'nun ise 'gerekli
müdahale karan' alması en
azmdan büyûk bir talihsizKktir ve
sorunu daha da ağuiaşdnr.
Yıllardır oluşturulan insanhk \e
tıp biliminin birikimlerini bir
genelge veya idari emir ile ya da
hekimlik ınesleği açısından hiçbir
bağlavıcılığı olmayan cezaevi
protokoiü ile >ok edebilmek
mümkün değüdir: dahasu böyle
bir turum, idari işlevlerin
smırlannı unutmak anlamına gelir.
Bu sebeple hekimlik mesleğinin
çeşitli amaçlar için araç haline
getiriimesine Türk Tabipler
Bûüği'nin izin vermesi
düşünülemez."
yor. Tutuklu ve hükümlülerde baş
dönmesi, mide bulantısı. tansiyon dü-
şüklüğü, konuşma ve yüriime zorlu-
ğü, mide kanaması. vücut ağnsı, göz
kararması. vücut ısılannda düşme ve
hareketlerin ağırlaşması gibi sorun-
lann arttığı bildiriliyor.
Bakanlık kayıtsız
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdü-
rü Ertosun'un "Bu insanlara biz mi
açlık grevi yapın diyoruz, F tiplerine
karşı çıkıhyorsa bu memJeketin halini
anlayamıyorum" sözleri, bakanlığın
ölüm oruçlanna kayıtsızlığmı ortaya
koyuyor. Tutuklu ve hükümlülerin
kendi istekleriyle eylem yapmadığıru
öne süren Ertosun. "Bu insanlar biri-
lerince kullanıbyor. Ölenler de kendi
istekleriyle ölecek değiller. Bunlar fe-
da edilen kişikr. Çünkü sonzamanlar-
da infaz olayı olnıadL Şündi bunlar in-
faza itilen kişiler. \ ani öldürühneyipde
kendi iradeleriyle ölmüş gibi yapün-
lan kişiler. tnsaf" diye konuştu. Tu-
tuklu ve hükümlülerin isteklerinin ka-
bul edilmesinin mümkün olmadığını
söyleyen Ertosun. "Bunu hangi dev-
let kabul eder. Bu devletin hükümran-
hk hakkıdır. Kalkıpda hangi hükümet
bu sartlan kabul edebiür? Bunlar ka-
bul edüecek şartlar değil. Biz terörü
önlemeye, insan haklannı gerçekJeş-
tirmeye çakşıyoruz" dedi.
Destek eylemleri artıyor
Sanatçı BUgesu Erenus'un evinde
başlattıkİan ölüm orucu eylemini ti-
yatro sanatçısı Mümtaz Sevinç'in
evinde devam ettiren TAYAD üyesi 4
annenin eylemi ise 20. gününe girdi.
Yurtdışı ve yurtiçindeki destek amaç-
h açlık grevi eylemlerine kaülım ise
hergeçen gün artarak sürüyor. Tutuk-
lu ve hükümlü yakınlan ile sivil top-
lum örgütü üyeleri Istanbul. Ankara.
Izmir, Adana, Bursa, Orduda ölüm
orucu eylemine devam ediyor. DlSK,
cezaevlerinde yaşanan sorunlar ve F
tipi cezaevi konusundaki tartışmalar-
la ilgili olarak Adalat Bakanı Hikmet
Sami Türk'e mektup gönderdi.
ÎĞNEIİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN Aileler de ölüm orucunda
Analar çocuklaırnı
sağ görmek istiyor
CHP İnsan Haklan Masası, partinin af ile ilgili görüşlerini açıkladı
'Af bu haliyle çıkanlamaz'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- CHP, af yasasının TBMM'de yer
alan 5 partinin "karşthkh, Ukesiz ÇH
kar uzlaşması" çerçevesinde çıkan-
lamayacağmı, çıkanhrsa toplum
vicdanınm ve hukukun yara alaca-
ğını açıkladı. Affın artık toplumsal
zorunluluk haîine geldiğini ve geri
dönüşü olmayacağı görüşünü belir-
ten CHP, "AftaönceKk veağıruksi-
yasal içerikli suçlara, düsuncesuçla-
rma. yardım \e\atakhksuçlanile 18
yaşmdan küçük gençler tarafindan
işlenensuçlara \erilmelidir~ önensı-
ni getirdi. CHP, banka batıranlar ile
bu sürece göz yuman siyasetçi ve
bürokratlann af kapsamına ahnma-
sına kesinlikle karşı çıktı.
Raporda, afîuı toplumun adalete
olan inancmı sarsmaması. devlete
olan güveni zedelememesi. mağdur
olan insanlan bir kez daha mağdur
etmemesi gerektiğinin altı çizildi.
CHP, af konusunda şu önerileri ge-
tirdi:
- Afbu- toplumsal banş projesi/ta-
sanmı olarak ele alınmahdır.
- Aftan önce, cezaevlerindeki
•*psikopatiar" bilimsel yollarla sap-
tanmah. kronik suçlular belirlenme-
li, bunlann tedavi edilmeden toplu-
mun içine gen dönüşlerine kesinlik-
le izin verilmemelıdır.
- Tüm ölüm cezalannın uzun sü-
reli ağırhapse dönüştürülmesi hedef
ahnmahdır.
- Af kapsamı içindeki suçlara ce-
za indirimi uygulanması veya 3713
sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın
(TMY) geçici 1. maddesi ölçü alına-
rak "şarth sahverme" uygulamasına
gidilmesi düşünülebilir. Ancak, top-
lumsal banşın sağlanması açısından
önemli olan, adi suçlardan çok "dû-
şünce suçu" olarak tanımlanan ala-
nın, affm yaygın uygulama çerçeve-
sini oluşturmasıdır.
- Hükümetprogramında af yoktur,
ancak anayasanın dokunulmazhk-
larla ilgili 83. ve 100. maddelerinin
değiştirilmesi vardır. Temiz siyaset,
yolsuzluklann kökünün kazınması,
milletvekili dokunulmazhklan sınır-
landınlmadan sağlanamaz.
YUSUFÖZKAN
İZiVÜR - F tipi cezaevlerine karşı di-
renen cezaevlerindeki ölüm orucunda
eylemcüere dışandakiler de başlattıkla-
n ölüm orucu ve dönüşümlü açlık grev-
leriyle destek veriyor. Kimileri, ceza-
evinde yakınlan olmamasına karşuı de-
mokratik istemlerini dile getiren heTke-
sin F tipi dayatmasıyla karşı karşıya ka-
labileceğine dikkat çekerek duyarlı ol-
manın bedelini ölümle ödemeye hazır
olduklannı vurguluyor; kimileri de ceza-
evindekilerin sesi soluğu oknanın büin-
ciyle hareket ettiklerini belirterek "Yet-
küiler anlasınlar ki içerdekiler gibi dışa-
ndakiler de ölecek" diyor.
Cezaevlerinde ölüm orucunda 44. gü-
nünü dolduran tutuklu ve hükümlülere
destek olmak amacıyla ÖDP Buca Ilçe
Örgütü Binası'nda da önceki akşam
ölüm orucu ve dönüşümlü açlık grevi
başlatıldı.
'Yaşamı savunuyoruz'
Eylemdekilerle görüşmeye gittiğimiz-
de, tzmir Tabip Odası'ndan bir hekim,
ihtiyaç duyulduğunda oda olarak her tür-
lü tıbbi desteği vereceklerini söylüyordu.
Hekim kalp, anemi, guatr ve şeker gibi
hastalıklan olanlann sorunlarla daha er-
ken karşılaşabileceği uyansmda buluna-
rak "Bizler yaşamı savunuyoruz. Yaşa-
mın karşısmda olan her şey bizleri üzer.
Ben olayın etik ve sosyal boyutunu bir ya-
na koyduğum için buradayun. Sizlere ya-
pm yada yapmayın diyemem. Ben hekim
olarak üzerime düşeni yapmak istiyo-
rum. Umarun daha fazla uzamaz" di-
yordu.
Bedenini Erdoğan Güler ve Ahmet
CandemirÖzdemirle birlikte ölüme ya-
tıranlardan üniversite 1. sınıf öğrencisi
Canan Kulaksız, amcası Mehmet Ku-
laksu' ın Bayrampaşa Cezaevi'nde ölüm
orucunda olduğunu vurguluyor önce.
Ardından da ekliyor:
"Onlann talepleri var. İnsan hayatuu
izoleeden F tipi cezae\lerinekarşı verdik-
leri mücadeledeonlanyalnız bırakmaya-
cağız. Onlar 'Girmeyeceğiz' diyorlar.
Bizler de dışandan destek vererek On-
lan sokmayacağız' diyoruz. Bizler onla-
nn sesi soluğuyuz. İçerdekiler gibi bizler
de ölüme hazuTz."
Oruçtakilerin "Fatma Anası" 63 ya-
şındaki Fatma Nazikde, 1996 yılında ya-
şanan olaylar nedeniyle yaptığı 25 gün-
lük açlık grevının ardından ikinci kez
dönüşümlü açlık grevine katılıyor. Oğlu
Ali'nin (30) Ankara Ulucanlar Ceza-
evi'nde olduğu 1996 yılındaki olaylarda
66 gün ağzına bir lokma yiyecek dahi
koymadığını söylüyor. "Öğlum şimdi
Aydın'da ve ölüm orucuna ilk başlayan-
lardan. BizAnamurluyuz ve 20 gün oldu
oradan geleli. Ali'nin daha önceki onı-
cundan gözJeri, beyni, damarlan daral-
mış, bağırsaklan büzülmüştü. En son sa-
h günü görüştüm. pencerenin ardından.
Durumu her geçen gün kötüleşiyor. Ben
anayım. Kimsenin ölmesini istemiyonun.
Herkesin yavrusu benim yavrum. F tipi
cezaevlerini hep istemedik, bugün de is-
temiyoruz. Devlete evlatianmızı sağ ver-
dik. sağ salinı isti\onız. Yoksa sonlannı
kendileri düşünsün" diyor.
Buca Cezaevi'ndeki hükümlülerden
28 yaşındaki GöralTunç'un annesi Ke-
bire Tunç da (47) dönüşümlü açlık gre-
vine katüanlardan. Kebire Tunç, Göral
ve arkadaşlannın Buca'da zor koşullar
altında olduklanm, bulunduklan yerin
çatısının aktığını, yatak ve yakacak so-
runlannın olduğunu söylüyor.
Oğlu Doğan Unal'ı 15 gündür görme-
diğini ve o günden bu yana haber alama-
dığını söyleyen dönüşümlü açlık grevci-
lerinden 52 yaşındaki Senem Ünal da,
çocuklann geleceğinden kaygı duyuyor.
En çok kendilerinin 'Herörist anası" di-
ye çağnlmalanndan yakman Onal, "Be-
nim oğhun Şırnak'ta ne zor koşullar al-
ünda askerliğini yaptı. Teröristse neden
Şırnak'ta askerük yapönnlar" diye so-
ruyor.
20 yaşındaki Ahmet Candemir Özde-
mir, cezaevlerinde hiçbir yakım ohna-
masına karşın öhîm orucuna başlamış.
Konuya duyarlı yaklaşmak için ceza-
evinde mutlaka bir yakının obnası ge-
rekmediğini söylüyor.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Işçi örgüttenmesi ve sendikal güçler
neredeyse srfıra inmiş durumda. 65 ya
da 70 milyonluk ülkede sendikalı işçi
sayısının gerçekte 1 milyonu bile buî-
madığı söyleniyor. Türkiye, örgütsüzlü-
ğün ve tepkisizliğin dibe vurduğu bir
dönemden geçiyor. Bu umutsuz or-
tamda sokağa dökülen yüz binlerce
memur ne anlama geliyor? Yeniden
umutlanabilirmiyiz? Acaba, kaderter-
sine mi dönüyor?
Otoriter ve baskıcı sisteme rağmen
memurlar, kamu işçileri, sokaklarda
haklannı aramak için gösteriler yapı-
yorlar. Bıçağın kemiğe dayandığı söy-
lenebilir mi, yoksa bir örgütlü tepki dö-
nemine mi giriyoruz? Işin gerçeği, ka-
mu işçileri ve memurlar uzunca bir sü-
redir örgütlü ve kitlesel tepkiler göste-
riyorlar. Onlann geniş katılımlı ve sürek-
lilik kazanan mücadeleleri, örgütlerinl
de güçlendiriyor. Ancak bunca göste-
riye, tepkilere rağmen bir adım da atı-
lamıyor... Bir tıkanma mı söz konusu.
Türkiye, sivil güçlerin, sendikaların,
Memurlar, Doktorlar, Olüm Oruçlan
kitle örgütlerinin etkili olduğu birdöne-
me doğru ilerleyebilir mi? Memurların
toplu gösterilerinden önce doktorlar
da benzer gerekçelerle gösteriler yap-
tılar. Hak aramak için seslerini yükselt-
tiler, Özel sektörde çalışan işçiler ise
örgütsüzler ve ciddi tepkiler göstere-
miyoriar. Burada vahim birtepkisizlik-
ten, belki de güçsüzlükten ve çaresiz-
likten söz edilebilir.
• • •
Memurlar çare ararken cezaevlerin-
de F tipi hücre sistemine karşı tepki
gösteren siyasi tutuklu ve mahkûmla-
nn direnişi ve ölüm orucu da sürüyor.
Bir kısım tutuklu ölüme doğru yol alır-
ken aileler, aydınlar, avukatlar, doktor-
lar, mühendisler, mimarlar, ölümlere
dur diyebilecek çözümler arıyorlar. is-
tanbul Barosu Başkanı Yücel Say-
man, eski Sultanahmet Cezaevi'nin
restore edilmesiyle yapılan Dört Mev-
sim Oteli'nde ölüm oruçlan ve F tipi
cezaevleri için gazetecilerle bir buluş-
ma düzenledi. Bu alanda da bir tepki
oluşuyor. Bu tepkiler yeterli mi, ölümü
yenecek güce geldi mi? önümüzdeki
günlerde göreceğiz.
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'le
yaptığım telefon görüşmesinde Türk, F
tipi cezaevlerine, bakanlığın hazıriayıp
Meclis'e sunduğu yasal değişiklikler
gerçekleşmeden siyasilerin götürül-
meyeceğini bir kere daha vurguladı.
Ancak bakanlığın hazırladığı bu deği-
şiklikler hücre sistemini ortadan kaldı-
racak düzeyde mi? Ölüm orucundaki
tutuklu ve mahkûmlar bunu öğrenmek
istiyorlar. Ftipi cezaevlerinde hücreya-
pısının bozularak mahkûmlann, günü
berabergeçirebilecekleri, ortak yemek
yiyip ortak televizyon seyredecekleri
alanlara sahip olacaklar mû Günü,
hücrelerde değil kendi istedikleri gibi
birlikte kullanacaklan ortak mekânlar-
da geçirmeleri mümkün olacak mı?
Bunlann bir an önce bakan tarafindan
aydınlığa kavuşturulması ölümteri ön-
leyebilir, birçözüm umudunun doğma-
sına kapı açabilir.
Memurlar yürüyor, doktorlar koşul-
lannın düzeltilmesini istiyor, siyasi tu-
tuklu ve mahkûmlar hukuki olmayan
hücre tipi cezaevlerinin değiştirilmesi-
ni talep ediyorlar. Bütün bunlar demok-
ratik bir ülkede tartışılacak şeyler bile
değil. Bu ülkede kötü rejimi ve kötü uy-
gulamalan savunanlar sıkışınca bazı
Avrupa ülkelerinden örnek gösterseler
de inandıncı olmuyoriar.
•••
Memuriar yürüyor, doktorlar tepki
gösteriyor, siyasi tutuklu ve mahkûm-
lar ölüm orucunda, ekonomi çöküş
içinde. Af Kanunu'na hâiâ siyasiler so-
kulmak istenmiyor. Batı'yla ilişkiler gi-
derek gerginleşiyor. Türkiye, içeride
büyük sorunlaria boğuşurken değiş-
mek istemeyen bir anlayışın önderii-
ğinde içine kapanma tehlikesiyle kar-
şı karşıya.
Yurttaşlan ekonomiye güvenmiyor,
yöneticisine güvenmiyor. Yönetici de
halka güvenmiyor. Siyasette ekonomik
çüriime arasındaki bağ her gün daha
fazla göze batıyor. Memurlar açlık sı-
nınnda maaş alıyor, bankalarda yurtta-
şın trilyonlan soygunculara peşkeş çe-
kiliyor.
Ölüm orucundaki tutuklu ve mah-
kûmlar, "Biz hücrelere ölürüz de gir-
meyiz" diyorlar. Bakanlar Kurulu adına
açıklama yapan MHP'li Tunca Tos-
kay, "Zorfa girer ve müdahale ederiz"
diyerek yeni felaketlere neden olacak
şeyler söylüyor.
Memurlar yürüyor, doktorlar tepki
gösteriyor, siyasiler ölüm sınınnda,
ekonomi iflasın eşiğinde. Bu süreçten
ne çıkacak? Türkiye hâlâ eskisi gibi
yönetilmeye devam edebilecek mi?