23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA t CUMHURİYET 3 ARALIK 2000 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr 'Ahlaksız Tefdif Deniyorsa, . Dr. TÜRKAN SAYLANçTZMJ GenelBaşkam D ünya haritasına baktığımızda ku- zey yanmkürede- ki ülkelerde, açlı- ğın, salgm hasta- hklann, cehaletin ve benzeri, insanhğın üzerine ka- rabasan gibi çöken felaketlerin yok edildigini, buna karşılık bi- Hm, sanat ve demokrasinin, insan haklannın vb. özenilesi nitelikle- rin yerleştiğini görürüz; oysa gü- ney yanmküreye göz attığımızda, içleri solucan dolu, şiş kannlı, iri gözlü, sıskacık çocuklann, açlı- ğın, salgınların, savaşlann, kara cahilliğin, töre cinayetlerinin vb. tüm olumsuzluklann kol gezdiği- ni anımsanz. Evrenin bir gezegeninde, böyle- sine iki kutuplu, böylesine birbi- rine zıt iki yaşamın, bıçakla kesil- mişçesine sınırlanabilmesi, bir yanda yaşam süresi bir yüzyıh geçmeye yönelmişken öte yanda, birkaç on yılla smırlı kalması ger- çeği karşısında insan şaşkına dö- nüyor! Evet, siyah ve beyaz kadar bir- birinden farklı bir yaşantının or- taya çıkma|övla^i temel nedenin ne olduğunu 'kavramak çok zor değil. Beyaz alanlann insanlan, akıllanrh başlanna toparlayıp her türlü olumsuzlugun, gelişme bo- zukluğunun gelişigüzel üremekten geçtiğini, bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmalannın, insanca yaşamanın ilk koşulu olduğunu kavrayıp bunu uygulamışlardır. Tıpkı ülkeler gibi, insanların da, ailelerin de, yeryüzünde varolduk- lan sürede planlı bir yaşantı kur- malan sonunda, doğan çocuklar, en azından bir önceki kuşaklar- dan daha iyi olanaklara kavuşmak- ta, açlık ve sefalet çekmeden, ken- dilerini geliştirerek; bilim, sanat, teknoloji vb. her türlü çagdaş ni- teliklere açık bir yaşama "bu dûn- yada" kavuşmaktadırlar. Siyah alanlann bahü kara in- sanlan ise, hiçbir planlama yön- temi uygulamadan, birbiri ardına onlarca çocuk doğurarak adeta lo- garitmik olarak arttıklanndan ve kısa sürede kendilerini, açhğın, hastalıklann ve savaşlann kucağın- da bulduklanndan, çoğunlukJa in- san olduklannın ayırdına bile va- ramadan, "•muHuluğuöbürdünya- da bulacakian umuduyla" göçüp gitmektedirler! Etiyopya gibi Afrika ülkelerin- de, elindeki bir dilim ekmeği yi- yen adamuı etrafını, ısınrken ye- re düşmek üzere olan kınntılan kapmak için, derhal birkaç aç ço- cuğun çevirdiğini; Hindistan'da, sokaklann kaldınmlannda doğan, büyüyen, çiflleşen ve ölen, griye dönüşmüş bir eski havlu parçası- nı gündüzleri elbise, geceleri yor- gan, ölünce de kefen olarak kul- lanan milyonlarca insan görürsü- nüz. Dunnadan, ayırdına varma- dan üreyen ve otuzuna varmadan yitip giden bu insancıklar, yeniden dünyaya geldiklerinde(!), altın ta- baklarda yemek yiyecek bir zen- ginliğe kavuşacaklanna inandınl- mışlardır, bilirsiniz. Ulkemizde, yoksulluk nedeniy- le binbir sorunu olan 8-10-12 ço- cuklu insanlarımızın, "Neden bu kadar doğurdun" deyince, "Ne yapalun Allah'tan, cahillik işte" diye boyun bükmeleri hiç mi bize yanlışlan anlatmaz? Günümüzde, ülkelerin gelişme- si için insanlann sayısına, yani ni- celiği'ne değil, onlann donanımlı yani nıteükli olmalanna gereksi- nim vardır. İşte akıllı insanlar bu nedenle önlemleri bulmuşlar, uygulamış- lar ve kendilerini kurtarmışlardır. Oysa geri kalmış ve gelişmekte olan(!) ülkelerde, en başta bu ön- lemler, yani tt afleplaıüaması" yön- temleri bilinçli ve yaygın şekilde uygulanamadığındân, korkunçbir üreme ile her türlü gelişmenin ve insan gibi bir yaşama kavuşma- nın önü tıkanmaktadır. Ne acıdır ki, insanlan, kendi is- teklerini yapacak, siyasal beklen- tilerini sağlayacak birer robot, ade- ta, güdülecek bir sürünün koyunu gibi görmek isteyenlerse, "Aüe planlaması günahtar", "Sizin kö- künüzü kurutmak istiyorlar", "Üreyin, daha çok üreyin ki kâfir- leri yenelim" gibi us dışı, mantık dışı ve çağdışı söylemler gelişti- rebilmekte; bile bile ya da bilinç- sizce, akıntıya kürek çekmekte- dirler. Ulkemizde, özellikle kırsal kesimde, bilisizlik (cehalet) ve böylesi antipropagandalar nede- niyle, her türlü olanak sağlandığı halde, "aile planlaması n nın yer- leştirilemediği, 21. yüzyıla girdi- ğimiz şu günlerde, çok çocuklu ailelerin ve çocuklannın inanıl- maz bir yoksulluk ve eğitimsizlik içinde kıvrandıklan acı bir ger- çektir. Türkiye'de, devletin, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, ya- zar çizer tüm aydınlann, birtakım basırun ve çağdışı siyasal ideolo- jinin "ahlaksız teklif" olarak ta- rumladıgı "ailepianlamaa g ni özen- dirmesi, yaygınlaştırması ve yer- leştirmesi için el ele vermesi ge- rekmektedir. Ülkedeki gelir dağı- lımının dengelenmesi, eğitimden, sağlıktan, teknolojiden yararlan- ma konusunda biraz olsun eşitli- ğe ulaşılmasında ilk anahtar, insan- lann bakabilecekleri, besleyebi- lecekleri, eğitebilecekleri sayıda çocuk sahibi olabilmeleridir. Hiç olmazsa bundan böyle, çok kardeşli olduğu için okula gideme- yen; liseye, üniversiteye ulaşama- yan; buralan tüm engellere karşın kazansa da, yol parası, yurt para- sı, harç parası bulamadığı için oku- yamayan, "birboğazeksflsin" di- ye on ikisinde evlendirilen; ayak- kabısı, giysisi, çantası, kitabı, oyun- cağı olamayan çocuklar olmasın; bunun adına "ahlaksız teklif" deniyorsa, helal olsun!.. EVET7HAYIR OKTAY AKBAL Günün Önemli Konulan.•• "Bugun pazar/Bugün beni giineşe çıkardılar" (Nâzım Hikmet). Güneşe, yaşama dönecek mi, sevdiklerine ka- vuşacak mı, elli gündür ölüm orucuna yatan genç- lerimiz?.. Nedir istedikleri? İnsanca bir davranış, sorunlannı anlatabilmek olanağı... İki yıldır 'af konusu dillerde yazılarda... Bir kez 'af'tan söz ettiniz mi işin sonunu en kısa sürede getirmelisiniz. Insanoğlu, hele aylardır, yıllardırhüc- relerde, koğuşlarda umutla bekleşenler sonunda sabrın çizgisıni aşarlar. işte başkaldınlar, işte kal- kışmalar, derken.. açlık grevlerinin ölüm grevine dö- nüşmesi... Af bayrama kadar çıkacak dedi yetkili ağdar! Dev- let kesin konuşmalı, söylediğini yapmalı... Böyle bunaltılı, çekışmeli, tartışmalı, "Afgereklidir"yada "Affa gerekyok" gibi anlamsız sözlerle vakit öldü- rülürse buna yalnız içerdekiler değil, tüm halkımız karşı çıkar... Çehov bir yazısında der ki 'öykünüzde duvar- daki silahtan söz ettiyseniz o sılah patlatılmalı- dır". Af dediniz mi, sözünüzün ardında duracak- sınız. Ne yapacaksanız yapın, af olayını da gerçek- leştirin, ya da 'afmafyok' öeyip umutlan, hayal- leri söndürün... Sonra ne mi olur? Orasını artık siz düşünün! • • • Şu Süleyman Demirel'in tutum ve davranışla- rına şaşıyorum! Kırk yıkJır çok şaştık onun yaptık- lanna, konuştuklarına... Ama bu kez hepsinden beter. Bir resim çektirmiş, aıle resmi.. eşi, yeğen- leri, dostlan, akrabalan... Şimdi o resimdekilerin ne- redeyse hepsi adaletin pençesinde!.. Yaka paça yakalananlar var, arananlar var. Kimi banka batırmış, kimi orman kapatmış, kimi bil- mem ne yapmış. Hepsi zenginleşmiş, hepsi köşe dönmüş, 'muteberişadamı' olmuş!.. Gün geçmi- yor ki 'a/Ye'den biri ya da yakınlan gazete manşet- lerinde yer almasın! Bütün bu adamlar nasıl olmuş da Demirel çevresindetoplanmışlar! Kim toplamış onlan? Nasıl muteber olmuşlar? Daha birkaç yıl ön- ce dükkânında satıcılık yapan.. bugün en büyük işadamı! Dün daha çocuk olan.. bugün trilyonluk!.. Bütün bunlan Süleyman Bey gazetelerde oku- muyor mu, tv'lerde seyretmiyor mu, aileden say- dığı insanlann savcılıklarda, mahkemelerde hesap vermekte olduklannı görmüyor mu?.. Sağır Sultan bile, dağdaki çoban bile, tv'lerden, radyolardan öğ- rendi kimler vurguncu, kimler soyguncu!. Yurttaş kendi kendine sormaz mı, neden bütün bu kişiler Demirel'in çevresinden?.. Soruyorlar, o da yanıtlıyor: "Bana yakın kimseler hiçbir iltimas hak etmez, ancak yakınlığımızdan dolayı birtakım düşmanlık- lara da kesinlikle hedefolmamalan iazım. Eğerbir suçlama yöneltiliyorsa onlarzaten kendilerini sa- vunuriar." Ardından ekliyor "Kimlerle dostluk ede- ceğim benim bileceğim bir şeydir." Cavit Çağ- lar'ın özel uçağıyla seçim gezileri yaparsan, Ka- muran Çörtük'ün uçağı ile yolculuğa çıkarsan, he- le bu iki zengin işadamı da şu günlerde ağır suç- lamalar altındaysa, yurttaş elbet kuşkulara düşe- cektir. Ünlü Fransız atasözünü anımsayalım: "Banaar- kadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim." TEŞEKKÜR Amerikan Hastanesi'nde geçirdiğim ve 7 saat süren bir operasyonu başan ile gerçekleştirip beni sıhhatime kavuşturan, hazakatine hayran kaldığım, Prof. Dr. MEHMET ÖMÜR Opr. Dr. FEVZt ELEZ Opr. Dr. CEM HİÇYILMAZ ve bu operasyona katılan (KBB Hastalıklan Merkezi) Medi grubunun diğer elemanlan ile her türlü ihtimamı gösteren Amerikan Hastanesi 6. kat personeli ve hemşirelerine teşekkürlerimi arz ederim. KEMALAKYER Yurttaş Ahmet Necdet Sezer /, Yazın Öğretmeni 4 -^r -y urt', bir halkın üze- ^ ^ f rinde yaşadığı rasge- ^^* le toprak parçası de- I ğil; işlenen, üstünde -JL- acılann sevinçlerin bölüşüldüğü, ulusal kültürün oluşturuldu- ğu, ortak paydalarda buluşulan yerlektir (mekândır). Yurttaşlık, ayru toprakta ya- şamaktan öte, duygu bölüşümünü, o top- rağı bayındır, yaşanılır, esen kalmayı ve bu uğurda zorluklara birlikte koşuhnayı ge- rektirir. Sen'de, özlediğimiz bu nitelikle- ri gördüğüm için, *yurttaş' diye başladım söze. 'Sen' diye seslenmem, Atatürk'ün yerini yeterlikle doldurduğunuz oruna (makama), saygıdeğer kişiliğinize saygı- sızlıktan değil, içimizden birine kavuş- muş olmanın özleminden. "Benim hal- kun, benim köylûm, benim işçiın, benim memunım" söylemlenndeki gibi, salt sa- hiplenmek, kendi malı saymak anlamıy- la kullanmıyorum iyelik eklerini. "Anam, babam,oğhım, İazım,yavrum" sözcükle- rindeki sevecenlik,yakinhk(akrabalık) an- lanvlanyla yoğunlaşmıştır benim iyelik eklerinde. Hoş görünüz, bundan ötürü, 'âz' yerine 'sen' diyeceğim Siz'e. 'tçimizden biri' sayıyor Türkiye halkı Sen'i. Karmaşaya düşmüş dünyada, sorun- lann sarmalına yumaklanmış Türkiye'de, dorukta açan umut çiçeğimizsın. Kurtu- luş Savaşı felsefesinin üstüne temellen- miş Cumhuriyetin güvencesi, çağcülığa açı- lışın kılavuzu olarak görüyoruz Sen'i. Öy- le bağnmıza bastık. Tutumunuz, ediminiz- le Atatürk'ün özlediği amaca ulaşmada umut kaynagı olarak yansıyorsunuz top- lumun aynasına. Kısa süredeki uygula- malaruuzla Cumhuriyetçi, çağcıl özün yit- mediğine örneksiniz. Umutlan ufalanan Türkiye halkında esenlikli gelecek düşü- nü yeniden canlandınyorsunuz. Bu halkın özlemlerini bilen, ortakpaydalanm yaka- layan Atatürk'ün ardına düşerek nasıl ki dünyanın ilk kurtuluş savaşını vermiş, bir imparatorluğun küllerinden çağcıl bir dev- letyaratmışsak, yeniden o özlemin, o umu- dun yörüngesine sokuyorsunuz bizi. Sağ olun! Bir ülke dış güçlerin baskınına düşebi- lir, yakılıp yıkılabilir, maliyesi sıfira ine- bilir. Ama insanında ulusal sağduyu can- lıysa, önderine güveniyorsa; savaşır, sal- dırgaru yurttan atar; çalışır, ülkesini bayın- dır kılar; sabreder, ekonomisini düzelte- bilir. Ulusal elbirliği yaratabilir böylesi- ni. Nitekim, MustafaKemal'in kılavuzlu- ğuyla böyle bir tansığı (mucizeyi) gerçek- leştirmiştik. 1919'unkoşullannda,olmaz'ı olur yapan Türkiye halkının özündeki var- lığın ön açıcılığını bulduk Sen'de. Kırmızı ışıkta duruşun, sade yurttaş tav- nn, tafrasızlığın; işportacı çığırtkanlığma alışmış olanlara yadırgı düşebilir. Ama biz halk olarak, Sen'de kendi içtenliğimi- zi, doğal davranışlanmızı gördükçe, Sen'i kendimiz sanıyor, esenleniyoruz. Laf ka- labalığıyla televizyonlanmızı doldurmu- yorsunuz akşamlan. Yerinde, az öz konu- şuyor, doğrulan dillendiriyorsunuz. Kes- tirmeden konuşan halk, kendisini bulu- yor Sen'de. Hele o sade yurttaş duruşun yok mu, bayılıyoruz ona. Gözlerinde, yü- zünde saklı anlatım, "Bendençokşeybek- Iryorsunuz, biliyorum, ama./ diyor. lleti- ni (mesajını) alıyoruz, üzülme! Bir tele- vizyonda izledim: Yurttaşlanmızdan biri- si, "Cumhurbaşkanıku-ınızıışıkta durur- kenbunlaraneoluyor?.." diyordu. Sen'in, halktan bırisi gibi yürüyüşünde, kendine güvenin, yalınlığın yamnda belki biraz buruklük, yalnızlık duygusu seziyoruz. Biz Türkiye halkı, Mustafa Kemal'in ana kaynağıyız, güven gömüsüyüz. Açıktan dil- lendiremesek de algüanz doğruyu. Hele bir sağlam örgütlenirsek aşamayacağırruz zorluk yoktur. Önderin iyisini seçikleriz, koşullanmız elverince. Yalnız değilsiniz. Gönlümüzün tahtmda yeriniz var: Salt Çankaya'da değilsiniz, içimizdesiniz boy- lu boyunca. Hem de severek, güvenerek, bağlanarak. Kazanın içinde ne kaynadığına bakma- yıp kulpuyla uğraşanlardan değiliz. On- lann şöyle böyle söz ve tutumlan ürkü vermesin Siz'e. Sen'de bir özlemin gerçek- leştiğini görmüşsek elbet yalnız bırakma- yacağız. Ağzında demokrasi söylemi, ka- fasının arkasında padişah yatanlara yak- laşır gibi yaklaşmayacağız Sana. El ele, omuz omuza, gönül gönüle olacağız. Bu- nun bilincindeyiz, kararlılığındayız. Çün- kü Sen bizim şansımızsın. Salt politik söylemleri önemseyen, ona göre yargı biçenler zorlayacak Sen'i de, bizi de. Olsun! Değil mi ki hukuku temel almışsın, ürkü, kuşku duymayacağız. Hu- kuk, bir insanın yanuıda ötekinin varlığı- nı kabulle başlar. İnsan olmak, ötekini de kabulden geçer anlayışuıı kavramışız, öte- den beri. Şimdi, bu anlayışı, seninle aynı ağızdan dillendirmeye başlayışın esenli- ğindeyiz. Ama yolumuz uzun ve zor. De- ğil mi ki başladık; doğru atılmış ilk adım- lann insanlığı mutlu sonuca götürdüğüne tarihtanıktır. Tarih, Sen'i de, bizi de utan- dırmayacak. Türk tarihi öyle söylüyor. Hangi itiyle olursa olsun, Sen'i, bulun- dugun oruna getirenlere teşekkür etmek zo- rundayım. O olguyu, tarihin hoş cilvesi sa- yıyor, sonucunu, ters olguda açan bir gü- zellik, bizim için kazanım olarak görüyo- rum. Özlü insanJann diyet borcuna düş- meyeceklerini, ıralannın (karakterlerinin) gereğine göre davranacaklannı, doğrular- dan aynlmayacağını karutlayan kişiliği- nize sonsuz saygı duymamak olası mı?.. İşte buradan ulaşacağız evrensel değerle- re. Zordasm biliyoruz. Sen'inleyiz. Sevgi- lerin katıksızıyla kucaklıyoruz Sen'i. Yü- lardn*yeşermesinibekkdiğimizbir özlemin adısın Ahmet Necdet Sezer. Not: Bu yazıyı bitirdikten sonra, bir meslektaşımın çektiği faksta Sana "tçi- mizden birisisin" dediğini okudum. Ona eşleldik etmiş olur muyum ikircimine düş- tüm. Ama o ki başka bir ögretmenin de ay- m saptaması beni güçlendirmez mi, ben halkın ortak duyarlığını dillendirmeye çalışmıyor muydum. Böylesi daha iyi dedim. asonu Tetefontmu hafta sonu daha çok kultananlar İçin Haar Kart Hattaaomt TarffMİ çıfcb. Haar Kart kullananlar.. Hazif Kart'lı cep teiefonu afcnaktotayenler...Ştmdl herkes bu tartfeyte hafta semı 7.45 Indtrimll fkonuşabltlr. FatunHHZ, sabtt ûcretsJİ. Avnntılı bilgi rcin: 444 0 535 veya (0-216) 458 0 458 www tutkcell com.tr/hazirkart PENCERE Felek'in Kulakları Çınlasın!.. - Ahmet devletten üç kuruş otuz paraya satın al- dığı bankanın içini boşattmış... - Vay namussuz!.. - Veli de aynı işi yapmış... - Vayalçak!.. - Mehmet geri kalır mı, o da elindeki bankayı so- yup soğana çevirmiş... - Vayrezil!.. - Dinç Bikjin devletten aldığı Etibank'ın içini bo- şaltmış... - Doğru adamdır, patronumdur, dürüsttür, birta- nedir, saygım vardır... • Burhan Felek'in çok sevdiği bir Hoca fıkrası vardı, köşesinde sık sık yinelerdi. Hoca bir gece yansı sokakta bir gürültü duy- muş, kimileri yüksek sesle atışıyorlar, çevrelerinde bir kalabalık!.. Hoca meraklanmış, hava soğuk ol- duğundan üşümemek için sırtına yorganı alıp so- kağa çıkmış, kavgayı izlerken itiş kakış başlamış, derken kavgacılar yorganı kapıp toz olmuşlar, or- talıkta kimse kalmamış; gürültü sona erince Nas- rettin Hoca demiş ki: - Anlaşılan bunlar bizim yorgan için kavga edi- yorlarmış; yorgan gitti, kavga bitti. Bu kıssa... • Ya hisse?.. Kaç günden beri ekonomide gürültü, patırtı, kı- yamet, şamata... Ardından bir haber "Hükümet Telekom 'u elden çıkarmak için gerek- li sözleşmeyi imzaladı." Sonra bir haber daha: "IMF Türkiye 'ye 6 milyar dolariık desteği yıl ba- şına kadar verecek." Nasrettin Hoca olsa ne derdi: - Yorgan gitti, kavga bitti.. Bitti mi?.. • Kavga bitmez.. Telekom gitti mi gider.. Sokaklarda meydanlar- da işçiler, memuriar, ögretmenler, emekliler, emek- çiler, köylüler yürür mü yürür.. Cezaevlerinde açlık grevleri ve ölüm oruçlan tutulur mu tutulur.. Dar ge- liıii halkın üstüne vergiler salınır mı salıntr.. Banka- lann kasalan boşaltılır mı boşaltılır.. Televizyonlar ve gazeteler magazinleşir mi magazinleşir.. Türki- ye daha da borçlanır mı borçlanır.. Millet ne yapa- cağını şaşırır mı şaşınr.. Her şey daha da karışır mı kanşır.. Yorgan gitti mi, gitti. Kavga bitti mi, bitmedi. Çün- kü evde, üstüne kavga edilecek daha pek çok yor- gan var... • Gelelim yazımızın başına: Bir başkası banka soyduğu zaman bu suçu iş- leyene söven, patronu banka soyduğu zaman pat- ronunu öven bir medyayı ben ne yapayım?.. Felek bugünleri görse, bir fıkra daha anlatırdı. Hoca camide kadınlann boyanmalannın gürtah , olduğunu anlatıyormuş; cemaatten biri demiş ki: - İyi ama Hoca, senin kann da boyantyoc, ,.Tv. j Nasrettin Hoca gülmüş: - Yakışır haspaya!.. TEŞEKKÜR Eşim, babamız, dedem, ailemizin değerli büyüğü GAZÎ GÜNGÖR'ün 26.11.2000 tarihinde vefatı nedeniyle arayarak veya gelerek acımızı paylaşan, ilgi, sevgi ve yakınlıklanyla bizleri yalnız bırakmayan tüm dost ve yakınlanmıza teşekkür ederiz. PULİ GÜNGÖR, CENGİZ GÜNGÖR, HATİCE GÜNGÖR, MUSTAFA KEMAL GÜNGÖR, BARIŞ GÜNEY GÜNGÖR VE TÜM GÜNGÖR AİLESİ Hazir Kart Haftasoou Tanfesı, tıafts *onl»rı cama 24.O0 - pazar 24.00 arası sadece O 535, O 532 ve 0 533'lû Turkcel! numarararma doğru yapılan aramalarda, %45 lodırimte, dakîka$ı 210.000 TL olarak uygulanacalrtif. Hazır Kart Hattasonu Tartfestyle >apılacak hafta içt g8rûşmetertn OaMke fıyatt 385.000 TL"<Sr. Uluslararası görûşmeief mevcut Hszij Kwt ufusiararası görûsme tatltesinflen ücreöenöınör. TuAce!! fi>at <3e^şiİaı|i yapma haidun! sahîi lutar. BelırtlteHj SipreUere HDV ve Özel ttetışım Vergısi dahıı<j<r. KAKIAL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 97/658 Es. 00/299 Kar. Davacılar Sürmelı Çelimli (Acuner) mirasçılan, Menderes Zerrin Önal (Acuner), Berrin Menderes (Acuner) tarafından Sevinç Çelimli ve arkadaşlan adı- na açılan tescil davasında, 27.4.2000 tarih 97/658 esas, 00/299 kararla davanın kabulüne, Kartal ilçesi, Yakacık kayû. Lalelik mevki, 117 pafta, 954 ada, 47 ve 48 parsel sayıh muris Isken- der oğlu, Kamıl Çelimli adına kayıtlı olan taşınmazla- nn tapusunun iptalı ile hısseleri eşit şekilde davacılar Menderes Zerrin Önal (Acuner) ile Berrin Menderes Acuner adlanna Tapu lcütüğüne tesciline, ttK'nin 28. maddesi uyannca hûküm özetınin tapu kütûğüne şerfa edilmesine, Alınması gereklı 407.700.000 TL. harçtan peşin alı- nan 81.450.000 TL. harcın icra-i mahsubu ile bakiye 326.160.000 TL. harcm davalılardan alınıp Haane'ye gelir kaydına verilmiş olup karann gazete ilanı ile teb- liğine, bu Uanın gazetede yayvnına müteakip 1 hafta sonra başlamak üzere ilanen tebliğine 15 gün içinde temyiz edılraedığı takdırde kesinleşeceği hususu tebliğ olunur. 27.11.2000 Basın: 72657 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberienyle sıvıl toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle