Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ARALIK 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
İnternet
kurabiyesi
Dünyanın önde gelen
pazarlama
uzmanlanndan Prof.
Dr. Philip Kotler,
"Marketing
Management" başlıklı
bir kitap yazmış...
Kitabı, Türkiye'nin
önde gelen pazarlama
uzmanlanndan biri
"Pazarlama Yönetimi"
adıyia Türkçeye
çevirmiş ve yazannın
sekiz sayfalık
önsözüne on attı
sayfa kendi önsözünü
eklemiş... Kitabın
orijinalinde, n\
internet 'fâ
ortamındaki
pazarlamadan
söz ediliyor ve
Ingilizcedeki
kurabiye
sözcüğünden yola
çıkılarak üretilen
"kurabiye atmak"
sistemi anlatılıyor. Bu
sisteme göre,
ziyaretçilerin site
içinde hangi sayfalara
girip çıktıklan
izlenebiliyor. Fakat
bizim uzman,
kurabiyelerin fınndan
çıktığını sanıyor "Çok
sayıda siteler ve
reklamcılar, çocuklan
kendilerine çekmek
için kurabiyeler
verirlerken Disney,
promosyon veya
pazarlama maksatJan
için kurabiye
vermediği gibi,
öğrendiklerini de
diğerterine vermez."
Bektronik posta: denizsomdcumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Asgari ücret açlık sınınnın
altında kalmış...
"Işsizlik siaortası ne ki.
işçilere açlık siportası
vaoılmalı!"
ınaztepe bugün, Afyon'un Sincanlı ilçesine
bağlı bır beldedir... Tınaztepe dün, Büyük Ta-
arruz'un yapıldığı yerlerden biriydi... Tınaz-
tepe, Başkumandan Mustafa Kemal Pa-
şa'nın "Ordular ilk hedefiniz Akdeoiz'dir" komutu üze-
rine 26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30'da ileri atılan
Türk ordusunun düşmandan aldığı bir tepeydi.
Büyüksincanlı ovasını güneye karşı örten Tınaz-
tepe, düşman birliklerinin elindeydi. Tınaztepe, iki
sıra halinde dikenli tel ve lağımlarla tahkim edilmiş-
ti. Mustafa Kemal, Birinci Ordu'ya bağlı 15. Tüme-
ni, Tınaztepe'yi almakla görevlendirmişti. Tümen, 25
Ağustos akşamı Tınaztepe'ye altı kilometre uzakta-
ki Kömürtepe bölgesine ilerlemiş ve 25 Ağustos'u
26 Ağustos'a bağlayan gece, tümene bağlı piyade
alayları, yürüyüşe geçerek Savran deresini aşıp tel
örgülere kadar gelmişti. Güneş ufuktan doğarken baş-
layan topçu ateşiyle birlikte taarruza geçen 38. Alay
öğle saatine kadar Tınaztepe'nin zirvesindeki Isti-
Tınaztepe
nat noktasını, 56. Alay da tepenin sağ yamacını ele
geçirmişti. Şiddetli bir çatışmanın sonunda düşman
kuvvetleri, tepenin Büyüksincanlı ovasına bakan ya-
maçlarına çekilmişti. Oğleden sonra düşmanın kar-
şı taarruzu başlamıştı. Dört piyade taburuyla takvi-
ye edilmiş düşman birlikleri, tepeyi geri almak için
gece boyunca savaşmıştı. 56. Alay Komutanı Yar-
bay Fehmi Bey'in bir tabur askerle başlattığı sün-
gü hücumu, düşmanın dağılmasına yetmiş ve 27
Ağustos sabahı düşman Büyüksincanlı ovasına sü-
rülmüştü. Tınaztepe muharebesi, Büyük Zafer'e gi-
den yolu açmıştı.
Bir ulusun tarihinin yazıldığı savaşı, bugün birkaç
satırla yazmak ne kadar kolay... Tınaztepe'de "ta-
rih" düne kadar "Tınaztepe Atatürk ilköğretim
Okulu "nda yaşanıyordu... Okulun binası yetersiz
kalınca ek bina yapıldı. Tınaztepe Atatürk İlköğre-
tim Okulu'ndaki tüm öğrenciler yeni yapılan binaya
taşındı... Boşaltılan okulda yalnızca bir sınıf açık bı-
rakıldı, oradada Halk Eğitim Merkezi'nin kursu açıl-
dı. Yani Tınaztepe Atatürk İlköğretim Okulu kapatıl-
madı! Çünkü kapatılmaması gerekiyordu... Çünkü
yeni yapılan binadaki okula başka bir ad verilmesr
planlanmıştı. Tınaztepe Atatürk İlköğretim Okulu
öğrencilerinin nakledildiği binaya "Ahmet Mesut
Yılmaz İlköğretim Okulu" tabelası asıldı...
Bir sınıfa bilgisayar dersliği kurma sözü verdiği
için Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz,
göbek adı Ahmet'le birlikte, Büyük Taarruz'un en
önemli savaşlarından birinin yaşandığı Tınaztepe de
bir kenara bırakılarak okulda Atatürk'ün yerini aldı...
Afyon'un Tınaztepe beldesindeki bu terbiyesizlik
buna cesaret edenlere değil, onlara cesaret veren-
lere aittir!
SESSİZ SEDASIZ (!) MJRİKURTCEBE Dış licaret Müsteşanlığı'nda
Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndaki
bilgisayar programcı ve
çözümleyicisi sınavında
usulsüzlük yapıldığına ilişkin
iddialar vardı...
, Kamuoyuna yansıyan iddialar
karşısında Dış Ticaret
Müsteşarlığı nedense sessiz
kalmayı yeğledi. Iddiaları ciddiye
alınamayacak kadar hafif bulmuş
olabilirler... Işte, torpillilerin
kazandınldığı iddia edilen sınavda
başarılı olanların listesi:
Müsteşar Kürşat Tüzmen'in
sekreteri Öznur Kılıçay, Müsteşar
Yardımcısı Haluk Ayhan'ın
sekreteri Türkan Palabılık,
Personel Daire Başkanı Hüseyin
Şahin'in sekreteri Nergül
Çağlaroğlu, Şahin'in
kontenjanından Bilal Gümüş, Emel
Şengül, Personel Daire Başkan
Yardımcısı Yılmaz Oğuzhan'ın
sekreteri Songül Salkaya,
Oğuzhan'ın kontenjanından
Cennet Şahin, Yüksel Şahin, vali
yeğeni Murat Yüce, Ihracat Genel
Müduru Soner Maşa'nın sekreteri
Serap Özdemir, Sağlık Bakanı
Osman Durmuş'un gelıni Beyhan
Durmuş, Serbest Bölgeler Genel
Müdürü Mehmet Demirel'in
sekreteri Zehra Ceyhan,
Standardizasyon Genel Müdürü
Müslüm Demir'in kontenjanından
Harun Yurtseven, Bayram Temir,
Ercan Yılmaz, Ithalat Genel
Müdürü Ahmet Yakıcı'nın
kontenjanından Fatma Özsoy,
Sibel Ünlütürk, Gülas Ulus, Ether
Zeki, bilgi işlem merkezindeki
torpilsiz memurlar Yılmaz Akçınar,
Hülya Doğan, Muhlise Partal,
Salih Aygün.
Iıısaıı Hakları ve
Emperyalizııı;
Dr. ALPASLAN BERKTAY
însan hakları savunucusu
Insan Haklan Evrensel Bil-
dirgesi'nin BM'de okunup ka-
bul edilişinin 52'nci yıldönü-
münde, "Nerede insan hakla-
nmız" diye sormak gerekiyor.
'" Türkiye'de insan haklanrun
yoğun biçimde gündeme gel-
mesi, bu haklann yoğun biçim-
de çiğnendiğı 12 Eylul faşiz-
miyle oldu. Bu felaketin en
büyük kötülüğü, toplumun iç
dinamizmini çökertmesiydi.
Uzun bir suskunluktan sonra,
Aydınlar Dilekçesi, (Yeni Bir
Anayasa) toplantı ve panelle-
riyle canlanmaya başladı, in-
san haklanyla ilgili sivil kuru-
luşlar ortaya çıktı.
12 Eylül'de niteliği değişti-
rilen devlet, liderlerinin kendi
tanımlarıyla "Zengifıleri sevi-
yor"du, "Ucuz emek var bu-
rada", "DevletBabayokartık"
diyor, çizdiği bu tabloya da
yine kendisi, "Ikinci Cumhu-
riyet" adını veriyordu.
Bu 12 Eylül devletine karşı
verilen insan hakları mücade-
lesinden de -toplumun istik-
rarsızlaştırılması sonucu ola-
rak- değişik saptırmacalar,
kullanmalar görüldü. Devlet,
inanmadığı insan haklannı Ba-
tı'ya show yapmak üzere de-
ğerlendirdi. Kimileri bu hakla-
nmızdan bir 'Kürt', kimileri ise
'şeriat' devleti çıkarmaya kalk-
tı. Aslında, 12 Eylül faşizminin
.de, bölücülüğün de, gericili-
ğin de arkasındaki, aynı 'em-
peryalizm'd'iT, insan hakları-
nın 1 numaralı düşmanı ola-
rak uluslararası belgelere gir-
melidir.
İnsan haklanmız, Batı'ya ya-
ranmak için değil, kendi in-
sanlarımız içindir. Batı'nın bu
haklarımıza bakışı ise politik-
tir ve onları kullanmaktadır.
AB, ikinci Sevr'dir, insan hak-
larımızı çiğnemekte, hesabı-
nı da bizden sormaktadır. Yar-
gılanması gereken Türkiye de-
ğil, AB'dir, Batı'dır. Bölücü ha-
reketedestekvermeyen, "Sür-
günde Kürt Pariamentosu"na
olanak sağlamayan, artık mas-
karalığa dönüşen, 85 yıllık "Er-
meni Soykınmı" masalını gün-
deme getirmeyen.. hangisi?..
1919'da Anadolu'yu işgal
edenler, Ermeni çetelerini za-
vallı insanların üstüne kışkır-
tanlar, 50'lerde Vietnam'da,
Cezayir'de en kanlı sömürge
savaşlarını yürütenler, Habe-
şistan'da zavallı insanlara ze-
hirli gaz kullanan ve domdom
kurşunu sıkanlar, gaz odala-
nnda suçsuz 6 milyon Yahu-
diyi, 500.00u zavallı Çinge-
neyi öldurenler.. "Yeni Dünya
Düzeni'nin patronuyum" de-
yip Somali'de, Vietnam'da,
Belgrad'da, Irak'ta.. tüm "ar-
ka bahçelen"nde yaşama, ba-
nş haklannı çatır çatır çiğne-
yenler? Yargılanması gereken,
Batı'dır ve AB'dir.
AB, 12 aday ülkeyi ele alı-
yor. Türkiye, 13'üncü...
2010'da "düşünülecek"l Şim-
dilik "ev ödevi!" verildi ona.
Kıbrıs ve Ege, fazla göze bat-
tğından, biraz soğutuldu. Ama
Kürtçe TV gündemde.. Kürt-
çe TV'nin arkası, Kürtçe eği-
tim.. UlusaJ biriiğin öğesi dil bir-
liği delinecek, amaç açıkça
bu! 30.000 insan daha yeni
yitirilmiş iken yeniden aynı tu-
zağa basamak dayamanın adı
ne olabilir? Resmi ağızlar, "Na-
sılsa sınır ötesi yayınlan izli-
yorlar. Kadınlarda Türkçebil-
miyor" diyor. 50 yıl önce, böl-
geyi aydınlatacak olan Köy
Enstitüleri'ni kapatanlar -ve
onun yerine 347 tane imam-
hatip lisesi açanlar- oralara
binlerce 'banş gönüllüsü' sok-
muş, bunların ne tür bir "ba-
nş"m tohumlarını attıklan da-
ha sonra ortaya çıkmıştı. Şim-
di de eğitim seferberliği yeri-
ne, AB'nin dayattığı "ayn dil-
de TV" tuzağına, olup bittiye
bir de resmiyet kazandırarak,
boyun eğenler, aynı kafadadır-
lar, aynı yoldadıriar. Teslimiye-
tin de sonu yoktur.
Son "ev ödevi" de (Nice Kri-
terleri'nden) "MGK'yisivilleş-
tirin!". Çünkü MGK'nin sivil
olmayan kanadı, 28 Şubat pa-
ketiyle, şeriat devletini son
anda önledi. Sivil kanat, laik
devleti imamlarla doldurdu,
"Şeriata karşı yürûnmez" 6e-
di, "iyi tarikatlar da vardır",
açık ihanet gizli kamerayaya-
kalanınca da "İyi takıyyelerde
vardır" diye ekledi, Cumhuri-
yet düşmanını ABD'ye kaçır-
tıp korudu! Kendi devlet kad-
rolannda papazlara yer verme-
yenler, "Niçin devletinizin içi-
ni imamlarla doldurdunuz?
Devletin içini laikleştirin!" de-
miyorlar. Kriterler neden fark-
lı? AB'nin bize yaklaşımı niçin
çözümlemeye değil de çö-
zümsüzlüğe yönelik?
insan haklanmız, Sevr"e de-
ğil, Lozan'a dayanır, onunla
savunulabilir. insan haklan sa-
vaşımımızla bağımsızlık sa-
vaşımımız aynlamaz. Bu bağ-
lamda, bu her iki savaşımı bir-
likte yürüten, Kuvayı Milliye
yürüyüşlerinde bunu savunan
Bergama köylüleri ve alanlar-
da IMF'ye karşı bu hakları sa-
vunanlargerçek insan hakla-
rı savunucularıdır!
KtM KİME D.UM DUMA BEHÎÇAK " .•}:. behicak@turk.net
ÇÎZGİLİK KÂMİL MASARACI
TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 20Arahk
UÜRRİYETPARTÎSf
13SS'7E 8UGÜ/J, 'HÜRRJVET PAfZTİSl
n
MA1 KueuUKIĞU AÇIKlAN.^
Pt. 19S4-'TE, t>EMO*&*r PAKTİ İXTlMKMy*£N,I>EVL£r8A-
KANI MÜt£A££M SA8DL 'UN XE7Xf£££/W KÖTÛYE KÜUAN_
OfSf SAVt, SASfA/ TAJ&F/N&AN ÖNE SÛISÛLMÜpV. FMZTİre
ÜYe &A2I MİLLETVEICİLI&3, KONUYU KAMTLAM4SI IÇlN &A-
SINA UAK THNtNMAStHDAN YANAYPI.&UAMAÇUI *ISP/»T
t//it<Xtn
/U>/*LA AV/14V &e X4£4 ÖMCBİS/Nİ MECUSE SUHOÜ
LAS.AHCAK, BAŞT* SAŞ8AMU ADNANMENPeBES OLMAK
Û2ERE, Pf> ÇOGUNLUĞa BUNA KARÇ1 C'*^l- SO*f GE-
l/Ç/He, SÖZ ICONUSU &ZUSUN f>A8TİO£N AYRlLMASfNA
NEDBN 0U3Ü- 8/KSÜRe HAZJIIUK YAPTtKmH SON& O4,
HÜRRİYETMensi 'Nt Idlt&UUVZ. *U/euCüLA/SAeAC/MDA
EK8EM ALİCAN, TVKAN GÛNEÇ, P.İ.Ü1TÜ KARAtXMAH<&
Ul, FETUIÇEÜK8AŞ 6İ8İ ADIAR VE» ALIYOSOU. PABTİ,
3YIL SONRA FESHEOIL£REIC CHP'YE KATACAlTI
Ftrv Lüffü
ICMrtoimtoğ
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim Cazete
Ülke sorunlanna ilişkin raporlarıyla. araştırmalarıyla, köşe yazılanyla,
tarafsız haberleriyle sivil toplumların gazetesi.
Duzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
İLAN
T.C.
BALA SULH HUKUK MAHKEMESİ
EsasNo: 1998/107
Davacı Sahır Kuyrukçıfnun davalı Maliye Ha-
zinesi ve Beynam köyü tüzelkişiliği aleyhine aç-
mış olduğu tescıl davasının yapılan açık duruşma-
lan sırasında verılen ara karan gereğince;
Davacı Sahır Kuyrukçu'nun Bala ılçesı Bey-
nam köyü hudutlannda bulunan Eğricek mevkiin-
de doğusu 2843 sayılı parsel: batısı, güneyı ve ku-
zeyi taşlık ve kayalık arazı ıle çe\Tİli olan tahmi-
nen 33.061.00 m2 miktanndaki zıraate gayrisalih
taşınmazın davacı Sahir Kuyrukçu adına tescılıni
talep ettıklerinden bu taşınmaz üzerinde üstün hak
ve iddia sahiplennin bu ilanın yayım tarihinden
itıbaren üç ay ıçerısınde mahkememizin yukanda-
kı dosyasına ıddıalannı kanıtlayan belge ve delil-
lerle baş\-urmalan, aksı takdırde davacı adına id-
diası kanıtlandığında tespit ve tesciline karar veri-
leceğı ilan olunur. Basın: 76639
tLAN
SİNCAN ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 2000/710
Davacı Hayri Çelik tarafından davalı Nüfus Idaresi aleyhine açılan isim
tashihi davasının verilen karar gereğince;
Çankın ili, Kurşunlu ilçesi, Sivricek Mah./köy cilt No: 30. kütük sıra
No: 9'da nüfusa kayıtlı Ali oğlu Şerife'den olma 25.06.1982 doğumlu Hay-
ri Çelik'in Hayri olan ismi EMRAH olarak düzeltilmiştir.
İlan olunur. 23.11.2000.
Basın: 76626
ADANA VALtLİĞl'NDEN
Hava Kalitesinni Korunması Yönetmeliği'nin 10. ve 15. maddelerine
göre Adana ili Ceyhan ilçesi Sanmazı beldesi adresinde kunılu bulunan
Toros Gübre Elektrik Üretimi Otoprodüktör Grubu AŞ'ye ait Otoprodük-
tör Ünitesi (Konjeneratör) 13.12.2000 tarihinde emisyon izni almak ama-
cıyla Valiliğımize mûracaat edilmiştir.
Müracaat dosyası, gazete ilanının yayımlandığı tarihten itibaren iki ay
süre ile ll Sağlık Müdürlüğü Gıda ve Çevre Kontrol Şubesi'nde inceleme
ve itirazlara açık tutulacaktır.
Basın: 76571
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Kıyaslamalar
Geçen pazar günkü, "Polislerde Yürûr..." başlık-
lı yazımı yazarken, kimi okurlanmın, sözünü ettiğim
komşum Herr Zimmermann örneğinde olduğu gi-
bi "sağ eğilimli" bir polis memurunun sendikalı ol-
masını, işçi bayramlannda devrimci madenci marş-
lan söylemesini yadırgayacaklannı tahmin ediyor-
dum... Aynca, "Alman"da olsa, bir polisin evineay-
da 8 bin mark girmesi; kuş koleksiyonu, motosiklet
sporu, tenis gibi pahalı hobilerle uğraşması; kısata-
tiller hariç, yılda iki kez yurtdışı gezisi yapması; oto-
mobil, motosiklet, karavan sahibi olması da pek
doğal bir şey değildi çoğu insan için... Haklı olarak,
"Va bizimpolislerimiz...", diye düşüneceklerdi. "El-
lerine ayda 300 milyon bile geçmiyorbizimkilerin!.."
Sonra beklediğim soru gelecekti: "Nasıl birkıyasla-
ma bu?.. "Tahminimde yanılmadığımı, pazartesi sa-
bahı bilgisayarımda elektronik posta kutumu açtı-
ğımdagörmüştüm... Türkiye'nin dört biryanından,
üçü emekli polis, 14 okurum, son yürüyüşleri kesin
bir dille eleştirmekle birlikte, aşağı yukarı aynı so-
ruyu yöneltiyorlardı bana: "Açlık sınınnda yaşayan
polislerimizi, tuzu kuru yabancılaha nasıl karşılaştı-
nrsınız?"
Oysa amacım, bir "kıyaslama" yapmak değildi...
Bu, kolay da değildi zaten... Çünkü, bizdekinin ter-
sine, birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Alman-
ya'da da polis, mesleği açısından kendini toplum-
sal yapı içinde genel anlamıyla "emekçi" olarak de-
ğerlendiriyordu. Bu nedenle de sendikalılık oranı
poliste çok yüksekti. Polis Sendikası, Alman Sen-
dikalar Birliği'nin güçlü bir örgütü olmasının yanı sı-
ra, kökleri 1919-1933 VVeimar Cumhuriyeti Döne-
mi'nin "demokrat" geleneğine uzanıyordu. Sanıla-
nın tersine, polislerin büyük çoğunluğu o yıllarda yük-
selen milliyetçi rüzgârlara kapılmamıştı. Hitier'in ik-
tidara geçer geçmez kendisine bağlı "Fırtına Birlik-
leri"n\ polis yetkileriyle donatmasının başlıca nede-
ni, devletin polisine karşı duyduğu güvensizlikti.
Bugün Almanya'da polislerin "tuzu", eğer denil-
diği gibi "kuru"ysa, bunda hiç kuşkusuz, onlann
uzun yıllardır verdikleri sendikal, demokratik müca-
delelerin büyük payı vardı... O polisler, daha iyi bir
eğitim, daha ileri bir mesleki donanım, daha geniş
sosyal hak ve güvenceler, daha fazla ücret, daha kı-
sa işgünü için seslerini yükselten öğretmenlerie,
sağlık elemanlanyla, işçilerte dayanışmışlar, ortak mü-
cadeleler vermişlerdi... Tek başına biryere varılamı-
yor, mücadele vermeden hak alınamıyordu.
"Üniformalı emekçiler" de, -dünyanın neresinde
olursa olsunlar-, eğer yaşadıkları hayattan farklı bir
hayatı özlüyoriarsa, önce kendilerini, konumlannı,
ait olduklan yeri "doğru" tanımlamalıydılar. Doğru
seçimler, ancak doğru tanımlamalarla mümkündü.
Polis, "demokrasi" için, "insan haklan" için yapılan
bir gösterıde, -kendi takdir hakkı çerçevesinde-,
'şiddet" kullanmadan önce durup, düşünmeliydi, söz-
gelimi... "Demokrasi" de, "insan haklan" daherkes
için geçerii ortak değerlerdi. Bir öğrenci yürüyüşü-
nü engellerken kendi geleceğini engelliyor, sağlık me-
murlarının gösterisini dağıtırken kendi sağlığını teh-
likeye atıyor, öğretmenleri durdururken kendi çocuk-
larının yarınını karartıyor olabilirdi...
Başkalarının hak arayışlarını "meşru" görmeden,
üzerinde düşünmeden, insanın kendi taleplerini
"meşrulaştırması" mümkün olabilir miydi? insanı
yoksulluk sınırında yaşamaya zorlayan bir öğret-
men maaşıyla bir polis maaşı arasında ne fark var-
dı? Bir devlet hastanesinin ameliyathanesinin köh-
neliğiyle bir polis tabancasının çakaralmazlığı, özün-
de "aynı" değil miydi? Bu ülkede emeğiyle yaşayan
herkesin sorunu son çözümlemede hep aynı yan-
lışlardan, hep aynı yanılgılardan kaynaklanmıyor
muydu?Ohalde...lstanburunZeytinburnu'ndagö-
rev yapan Türk polisini, Almanya'nın Heme'sinde gö-
rev yapan Alman polisi ile mesleğinde "eşdeğerli"
kılan, her ikisine de benzer yaşam koşullarını hazır-
layacak bir şeyler yapılmalıydı mutlaka... Bir Türk sa-
nayicisi, bir Türk tüccan, bir Türk bankacısı kendi-
ni Alman sanayicileri, tüccarlan, bankacılarıyla her
alanda "eşdeğen"ı" görüyorsa, bunu polislerin de
görmesi, görmek istemesi doğal değil miydi?
Polislerin insanı tedirgin eden, endişelendiren o
yürüyüşlerinde atılan sloganlar, dışa vurulan öfke-
ler, yükseltilen talepler toplumun geniş kesimlerine
egemen olan ortak yanılgıların bir yansımasıydı ay-
nı zamanda... Kendilerini ifade etmek istiyorlardı. Ama
yanlış dallara tutunmuşlardı... Yüksek sesli öfkele-
ri kendilerine suskunluk olarak geri döndükçe büs-
bütün yalnız hissediyorlardı kendilerini... Bir kırılma
noktasındaydılar... Ama kimi kırılmalar da kimi doğ-
ru başlangıçlara kapı olmuyor muydu zaman zaman?
Faks:0212-723 84 97
(e-posta: dkavukcuogluta tuyap.com)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA:
1/ Kişinin, et-
kisinden ken-
dini kurtara-
madığı yersiz 3
ve saçma dü-
şünce. II Ye-
mek... Baştan 5
çıkarma. 3/ 5
Hindistan'da
halkın aynlmış
olduğu birbiri- 8
ne karşı kapa- g
lı sınıflann
adı... "Kurtlarla
-": Kevin Costner'in
Oscar ödüllü filmi. 4/ 2
Karakter... Küçük 3
kamyon. 5/ Kendini 4
adayan,kulolan...Pa- 5
nama'nın plaka işare-
ti. 6/ Bir şeyi eskiden
beri görüldüğü gibi
yapmaalışkanlığı. 7/
"—'lan sükeledikçe 9
/ Deniz gelecek eline pul pul" (Orhan Veli)... Bir
nota... Mikroskop camı. 8/ Şöhret... Ağır bir yükü
kaldırmak için kullanılan aygıt. 9/ Bir şeyin tersi-
ni söyleyerek edilen alay... Fotoğrafta duruş.
YUKARIDAİS AŞAĞIYA:
1/ Keoe. 2/ Eskiden harman ürünlerinden onda bir
oranında alınan vergi... Yaşıt, akran. 3/ Almanya'da
bir sanayi bölgesi... Japon lirik drarru. 4/ Leton-
ya'nın para birimi... Bir tanm aracı. 5/ " — Ayak-
ta Değildi": Arif Damar'ın şiir kitabı... Tek deste
kâğıtla oynanan bir iskambil oyunu. 6/ Seyrek gö-
rülen, çok değerli. II1944'te Bandırma yaİanlann-
da batan Türk yolcu gemisi... Bir müzik parçasını
kısa ve çarpıcı görüntülerle sunan film. 8/ Sözü
boş yere uzatma... Afrika'da yetişen bir ağaç. 9/
Aşın titreme, kasılma.