25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2000 ÇARŞAMBA 14 J V L J L J . L J J A kultur@cumhuriyet.com.tr îndAsena, kitabıyla 70yazar veşaire, yüzyüımızıyaşanır kıldıklan için teşekkür ediyor 20. yüzyıldayazınımızad verenlerKültür Servisi - tnci Asena,'Yirmin- d Yüzyılda Yazınımıza El Verenler' adlı kitabıyla yirminci yüzyıla teşekkür' edi- yor. Asena, Adam Yayınlan'ndan çıkan bu kitabında 70 yazar ve şaire panola- ra el bastırarak el ûzerine bir metin ya da şiir yazdırmış. tnci Asena, Meüh Cevdet Anday'ın "Yağmurun Aranda" şıirinı okuduğun- da iki dizesini 'iç sesinden hiç çıkarta- mamış': Yirminciyüzyılı yaşadım/Er- telenmiş biryüzyıldı bu. Yirmmci yüzyıl biterken 1999 yılının Temmuz ayın- da yazaıiara, panolara el bas- tırmayı düşünmüş, bunu na- sıl kitaba dönüştürdüğünü sunu yazısında şöyle anlatı- yor:" 1999ydında herkes bir ucundantutmaya baştadı yir- minci yüzyıhn. Ben de tuta- yım, dedim. Yüzyıhmızyazı- mna el verenlerin el izlerini, büyükpanolar ûzerine akri- tik boyaylaalmava başladım. Tamdığun, ulaşabildiğim ya- zarlan, şairleri aradını. Ço- ğu beni kmnadı. Geknler, el izlerini ver- diler. Fotoğraflannı da çektim. Sonra gü- zel bir kitap olacağı düştü akhma. Ge- ne aradım hepsini. £1 ûzerine bir yazı, bir şiir istedim. Kırmadılar, zaman ayı- np yazdılar. Hazuianması bir yıh aşti. Sonunda bu kitap çıkd ortaya." tlk adımı atmasına Metin Dcniz yar- dımcı olmuş, kullanacağı boyayı ve yöntemi söylemiş. Hatta koca panoyu arabaya yüİdeyip Memet Fuat'ın evi- ne birlikte gitmişler ve elini ilk basan kişi Memet Fuat olmuş. Tanıdığı. ulaşabildiği bütün yazarla- ra telefon eden Asena, kırk yaş alt sı- nınnın dışında hiçbır sınır koymamış. Yazarların panolara el basması bir yıl kadar sürmüş. Sonra el ûzerine bir me- tin, bir şiir yazmalannı rica etmiş. Yal- nız üç-beş İcişı eski yazdıklanndan ver- miş. Ötekilerin tümü özgûn metin. Kıtabın tasanmı ise Erkal Yavi'ye ait. Ü2yılımız yazınına el verenlerin el izlerini büyük panolar ûzerine akrilik boyayla aldım. Tamdığım, ulaşabildiğim yazarlan, şairLri aradım. Panolara el bastırdıktan sonra, el ûzerine bir metin ya da şiir yazmalannı rica ettim. Bu kitapla hepsine teşekkür etmek istedim. Yüzyıhmızı yaşanır kıldıklan için. înci Asena, "Yirminci yüzyıl şürine veyazınına el verenler burada yer alan- laria sınırlı değil elbette. Çok daha faz- la. Aramızdan aynlmış olanlar var, ula- şamadıklanm var. Sayısızkitaplarüret- miş yüzlerce şair, yazar var. Bu kitapla hepsine teşekkür etmek istedim. Yüz- yıhmızı yaşanır kıldıklan için" diyor. Kitapların yakıldığı, yasaklandığı, toplatıldığı, yazarlann, şaırlenn tutsak edildiği; okumanm özendirilmediği gi- bi baltalandığı ülkemızde yazarhğın ve şairliğin özveri isteyen, yürek isteyen bir iş olduğunu düşünüyor Incı Asena. Bu kitabı da yirminci yüzyılın teşek- kür' kitabı olarak görûyor. Bir sımge kitap gibı... Kitapta yer alan yazarlar ve şairler ise şunlar: Mîna Urgan, Zeyyat Selimoğlu, Fa- kir Baykurt, Vedat Gûnyol, tlhan Berk, Necati Cumalı, Yaşar KemaL Arif Da- mar, Memet Fuat Şükran Kurdakul, FethiNaci, Erhan Bener, Ada- letAğaoğtu, Muzaffer Buyruk- çu, Mehmet H. Doğan, Leyla Erbil, TankDursun IL, Server Tanilli, SaitMaden, A. Turan Oflazoğlu, Cevat Çapan. Ah- met Oktay, Tahsin Yücel, Cen- giz Bektaş, DemirtaşCeyhun. Orhan Duru, Uğur Kökden, Erdal Öz, KemalÖzer, Demır Özlü, Ferit Edgü, Özdemir In- ce, Doğan Hızlan, Eray Can- berk, Egemen Berköz, Meüsa Gürpmar, Tomris Uyar, Ata- ol Behramoğlu. Pınar Kûr, Gü- ven Turan, Füsun Akatlı, tnci Aral Refik Durbaş, Necati Tosuner, Duygu Asena, Nihat Behram, încı Ase- na, Hulki Aktunç, Necati Güngör, Ah- met Altan, Nedim Gûrsel, Cemil Ka- vukçu, Banş Pırhasan, Erdal Alova, Enis Batur. Müsfoı ÇeMk, Şükrü Erbaş, Yaşar Mıraç, Feridun Andaç, Yelda Ka- rataş, Roni Margulies, Murathan Mun- gan, Haydar Ergülen, Turgay Fişekçi, Semih Gümüş, Mario Levi, Enver Er- can, Mehmet Yaşın, Hasan Ali Toptaş ve Kaan Arslanoğlu. tnci Asena, kitapta kırk yaş alt sınınnın dışında hiç bir sınır koymamış. MEMET FUAT Ben hiçsevmem böyleyazUan Ben hiç sevmem böyle yazılan. Çağdaş yazarlar ise tersine çok seviyorlar. "Telefon" ya da "knlak" ya da işte öyle bir şey deyıp sayfalarca yazacaksuuz. Yazma gûcûnûz, ince duyarlığıruz, yaratıcılığınız böyle denetlenıyor. Demek ki yazma gücüm, ince duyarlığım, yaratıcıhğım yok... "Adam süpürge ûstüne beş sayfa yazmış—tnamlma/ şey!" Inanılır şeylen daha bir sevıyorum belki de... Dünya değişti. Ama her değişıkliğe uymak da gerekli mı? "Döndürmedi rüzgâr beni havada yaprağa—* Bazı yapraklar çok ağır oluyor... El, deyince benim aklıma Nâzun'ın iki şiiri gelir, bir de Abidin Dino'nun o bırbırine kanşan, çiçek gibi açan elleri... Nâzım'ın şnrlerinden bıri "EUerinize ve Yalana Dair"; öbürü de Memleketımden Insan Manzaralan'nda Halil'm kansı Ayşe'ye yazdığı "eDeriniz harikuladedir" dizesini ıçeren mektup... Ama ellere en büyûk saygıyı piyano çalanlan izlerken duyduğum da kesın... Ellerim olmasaydı ne yapardım? Şarkı söylerdim herhalde. Beş Parrnak, Bir Avuç FERtTEDGÜ Dokunan el. Tutan el. Okşayan el. Konuşan el. Susan el. Duyan el. Bakan el. Gören el. Çizen el. Ya- zan el. Okuyan el. Bekleyen el. Bekleten el. Gıren el. Çıkan el. A^çık el. Sda el. üyuyan el. Düş- leyen el. Düşünen el. El. Her yer- de el. Öldûren el. Kurtaran el. Çalan el. Çarpan el. Toplayan el. Gülen el. Ağlayan el. Söyleyen el. Söyleten el. Yakan el. Söndü- ren el. Eken el. Bıçen el. Yönlen- diren el. tşleyen el. Pışiren el. Yi- yen el. Uzanan el. Üşüyen el. Ga- rip el. "Asla sahip otamayacağnn eHme" (Rimbaud). DEFNE GÖLGESt TURGAY FİŞEKÇt Avrupa'mn Batısı ile Doğusu Nice Doruğu, gelecek on yıl içinde Avrupa Birti- ği'ne aday ülkelenn Türkiye dışında tümünün tam üyeliğe kabul edilebileceğini öngördü. Böylelikle yakın gelecekte Doğu Avrupa ülkele- ri, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Sloven- ya, Slovakya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Le- tonya ve Estonya, Avrupa Biriiği içinde yer alacak- lar. Demek Avrupa Birliği, önümüzdeki on yıl içinde, sayılan ülkelerin, öteki Avrupa Birliği ülkeleriyle bir arada yaşayabilecek denli ekonomik, siyasal ve toplumsal farklılıklannın ortadan kalkacağını düşü- nüyor. Gelecek on yıla ilişkin olasılıklan bir an bir yana bırakıp geçmiş on yılda gerçekleşen bir deneyim- den söz etmek, belki gelecek için de aydınlatıcı olabilir. On yıl önce iki Almanya'nın birieşmesiyle eski Doğu Almanya kendiliğinden Avrupa Birliği sınırla- n içine girdi. Avrupa Birliği'nin en zengini Almanya, kendi ya- nsını öteki Avrupa ülkelerinin düzeyine getirebil- mek için inanılmaz yatınmlara girişti. Ikinci Dünya Savaşı sonunda Batı Almanya'nın kalkınması için Marshall Planı ile yapılan yardımın on beş kat yatınmı Batı Almanya, Doğu Almanya'ya yaptı. Ancak yine de Doğu ve Batı Almanya arasında- ki faktör ortadan kaldınlamadı. Bugün de Batı'dan Doğu'ya geçtiğinizde gördüğünüz her şey size fark- lı bir ülkeye geldiğinizi duyuruyor. Doğu kentlerine geldiğinizde Almanya'da bir kente gelmekten çok, bir Polonya ya da Rus kentine gelmiş izlenimi alı- yorsunuz. Mimari, çevresel farklılıklar gibi göze ba- tan pek çok şey, daha uzun süre iki ayn Almanya'nın varlığını anımsatacak. Avrupa'mn Batısı ile Doğusu 1945'ten 1990'a dek tam kırk beş yıl birbirlerinden soyutlanmış ola- rak yaşadılar. İki tarafta farklı kültürel değerler, fark- lı toplumsal sistemler egemen oldu. Bu farklılığın ortadan kaldınlması ise kolay değil. Batı Avrupa son elli yıldır bir yandan rekabetçi eko- nominin sağladığı dinamizmle, öte yandan da sos- yal devlet anlayışının halkın temel sorunlannı önem- li ölçüde çözümlemesiyle büyük gelişme gösterdi. Doğu Avrupa ülkeleri ise eşrtlikçı, ama giderek ağır- lasan bürokratik yapı içinde durağan, gelişmeyen toplumlara dönüştüler. iki farklı yapının ilişkisi, göründüğü kadar kolay olmayacak. Altyapılardan eğitim sistemlerine, her şey çok farklı. Bir yanda liberal özgüıiükler içinde yetişen, yaşayan insanlar, ötede kuşaklar boyu bas- tınlmış topluluklar. Doğu ile Batı'nın birbirierinin değerlerine alışma- lan, dahası benimsemeleri o denli kolay olmayacak. Bugün de bu karşıthk olanca çarpıcılığı ile sürüyor. Doğu Avrupa'da son on yılda, on yedi yeni dev- let ortaya çıktı. Bu devletlenn her biri kendi içlerirt- de büyük sorunlara sahip. Çoğu ortak sorunlan n&- deniyle bu bölgeye "altıncı kıta" adını veren düşü- nürler oldu. Böylesi büyük sorunlarla dolu bir coğrafya ile bü- tünleşme sınavından, Batı Avrupa nasıl başanyla çı- kabilir? Artık belli ki Avrupa Birliği, ekonomik ve toplum- sal gelişmişlikleri birbirine yakın ülkelerin birliği ol- maktan çıkmaktadır. Coğrafı sınırianna kavuşmak isteyen bir yapı anlayışı öne geçmektedir. Ne denli pek çok yeni yatınm bu ülkelere yönlen- dirilse de Doğu ile Batı ülkelerinin farklılıklannın on yılda ortadan kalkabileceğini düşünmek olanaksız. Belki kırk-elli yıllık bir süreç bu. Bu süreç nasıl aşılır? Geleceğin Avrupalı bireylerinin attlannda kendi- lerini refah içinde ve mutlu duyacaklan, insanın yü- celtildiği bir Avrupa kültürü şemsiyesi ile. Teknoloji, para, vb. güç sağlayan etkenlerin, bu güçlerini daha çok teknoloji ya da daha çok para sağlamak için degil, daha çok insanı mutlu kılmak için kullanmalanyla. Insan değerinin öne çıkması, hem insanlığın hem de yerkürenin sağlığı ve mutluluğu için gereklidir. Böylesi bir temelde yükselecek Avrupa kültürü, geleceğin insanının da yol göstericisi olabilir. Üç yetenekli kadmdan, Fina Torres, Penelope Cruz ve Vera Blasi'den keyifli bir film Güleryüzlü, deli dolu bir peri masah GÖ>fCL DÖNMEZrCOLJN Fina Torres, Fransa'da eğitim gör- müş Venezuelalı bir kadın. Vera Blasi de bir kadın. O da Brezilya'da, Sao Pa- ulo'da doğmuş. PenelopeCruz ise Mad- ridli. Üç yetenekli kadın geliyorbir ara- ya, keyifli bir film çıkanyor ortaya. Adı "UsttekiKadın'' (Woman on Top). Adının da anıştırdığı gibi seksle ilgili bir film ama, öyle açık saçık sahneler aramayın. Vera Blasi 'nin ilk senaryo de- nemesi, Fina Torres'in yönetimi ve ahmlı çalunlı Penelope Cruz'un oyu- nuyla (bu arada kadife sesli çapkın Ro- meo, Toninho rolünde Murilo Beni- cio'yu unutmayalun) tatlı bir düş gibi alıp götüren, sorgusuz sualsiz kendini sevdiren deli dolubir film var karşımız- da. Brezilya'da Bahia kıyılannda doğan Isabella'nın bir derdi var. Başı kolay dö- nüyor. Otobüste, trende neyse de sevi- şirken bile rahat yok Isabella'ya. Dü- meni, direksiyonu elinde tutmadıkça dengesi yok Isabella'nın. Hele sevişir- ken ille de üstte olacak. Kasaba sakinlerinin tüm yaşamını denetleyen deniz tannçası, derdini ha- fifletmek için bir başka hüner veriyor zavallı Isabella'ya. Genç kadının her pi- şirdiği yemek parmak yalatıyor, çünkü yemek pişirmek Isabella için sıradan bir olay ohnaktan çıkıp bir sanat ya da tüm duygularla beslenen bir yatınm duru- muna geliyor. Ama delıce sevdiği ko- cası Toninho biraz uçan. Üsteük de La- tin. Kadının üstte olmasını hazmedeme- Penelope Cruz, Fina Torres'in yönettiği 'Üstteki Kadm'da. Moufîda Tlatiı'nın 'Erkekler Mevsimi' festivalleri dolaşıyor. diği gibi, misyoner pozisyonuna da has- ret kaldığuıdan hevesli komşu kızm ya- tağına giriveriyor bir gece. Isabella on- lan suçüstü yakalayınca gurur aşkı yen- diğinden, valizi aldığı gibi kendini San Francisco'ya atıyor ve bir rastlantı so- nucu bir televizyon programında iş bu- luyor. Fılmin ikincı bölümünde, deli divane Toninho, kansına kendini yeni- den sevdırmeye çalışacak ve ancak ma- ço alışkanlıklannı geride buakarakba- şanlı olacaktır. Burada Isabella'nın ço- cukluk arkadaşı ve şimdi bir transsek- süel Monica Jonesun katkılarını atla- mayalım. Filmin tüm ince esprileri, bir kadınlar komplosu gibi ve son gülen ka- dınlar. Sözde Brezilya'da geçen bu tngiliz- ce fılmde, Brezilyahlann kendilerine öz- gü öğeler bulabileceği kuşkulu. Ispan- yol Penelope Cruz'un şivesi de pek benzemiyor Brezilyalınınkine. Ama bunlann hiçbin bir şeyler götürmüyor filmden. Çünkü tüm renkler, müzik ve öykü, bir pen masalı gibi. Bu nedenle birperi masalı gibi sonuçlanması da ola- ğan. Yine de öğrenilecek bir iki ders yok değil bu hiciv dolu, keyifli mi keyifli kadınlar filmınden. Moufida Tiattı da bir kadın yönetmen ama, onun ülkesi Tunus. Iran gibi bas- kıcı ohnasa bile ne de olsa Müslüman bir ülke. Yıllar ve kuşaklar boyu ken- dnıi kanıtlamış töreler var. Yeni top- lum kadmlara bir takım haklar tanısa bile gelenekler öyle kolay bırakılmı- yor geride. "Erkekler Mevsimi" (La Saison des Hommes), 1995 yılında, "Saraylarm Sessizligi'' ile Istanbul Ulus- lararası Film Festıvali'nde Altın Lale alan yönetmenin ikinci fihni ve konu yine kendine en yakın konu: Kadınlar ve sorunlan. Bu kez bize daha da ya- kın yönleri var anlatılanlann. Birkaç yıl önce "Nisan Çocuklan" diye bir fıhn vardı, Almanya'da çahşan babala- nn yaz tatili sırasında tohumlan atılan çocuklannın dramını veriyordu. "Erkekler Mevsimi", Yüksel Ya- vuz'unfihnigibi çocuklar değil, kadın- lar ûzerine odaklanmış. Yılın on bir ayım bekleyerek geçiren kadınlann. On bir ay bekleyenler şanslı gerçi. Er- kekler mevsimi geldi mi bir hazırlıktır gidıyor, ağdalar yapıhyor, kınalar ya- kılıyor, ortalık silinip süpürülüyor. Bir heyecan. bir umut dalgası. Ama yılar- ca boş yere bekleyenler de var, örneğin gurbet ele gidip de dönmeyenlerin tö- reler zoruyla genç yaşta erkeksiz bir ya- şama diri diri gömülen kadınlan var. Ka- mera, bir kadın açısıyla ve abartmadan veriyor yahıız kadınlar dünyasının kıs- kançlıklannı, çekişmelerini, gelin-kay- nana geçimsizliklerini ve ıstemlenni. Bunu yaparken de özelhkle cınsellik açı- sından çok önemli mesajlar iletiyor kösnül istemlerin yahıızca erkekler için doğal olduğuna erkekler tarafından zorla ınandmlmış toplumumuza. "Sa- raylarm Sessizligi" gibi sıkı kurgulan- mış ohnasa da, öykünün sonu daha ba- şından belli olsa da yine görmeye de- ğer bir film "Erkekler Mevstaıi". Ra- biaa Ben Abdallah. bu fihndeki rolüy- le Namur Francophone Film Festiva- li'nde En lyi Kadın Oyuncu Ödülü al- dı. Ve fihn şimdilerde festival festival dolaşmakta. Cannes Film Festivali'nde topladığı ilginin ardından birçok ülkede gösteri- me giren "Üstteki Kadın" ise şimdi ül- kemizde gösteriliyor/ Kenan Işık'a 'Ramazan' protestosu • Kültür Servisi - Tiyatro Yazarlan Denıeği, Şehır Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Kenan Işık'ı, Şehir Tiyatrolan'nın Darülbedayii'den bu yana ilk kez ramazan aymda seyirciye kapatılmasından ötürü prostesto etti. Tiyatro Yazarlan Derneği aduıa Recep Bilginer'in yaptığı yazılı açıklamada "Osmanlı döneminde kurulmuş Darülbedayii'den günümüze, ulusal bayramlar gibi, dini bayramlarda da sanat-kültür etkinlikleri, coşkuyla seyircisiyle buluşur. Bunca yıllık geleneğı yıkarak Şehir Tiyatrolan gibi saygın bir kurumun seyirciye kapatılması, sosyal bakımdan ayıp, dini bakımdan da halkımıza karşı bağışlanmaz bir saygısızlıknr. Bu durumu protesto ediyoruz" denildı. K U L T U R ÇİZlK K A M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle