17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ARAUK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J. U l \ [email protected] 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Buluşma ııoktalanııııı öyküsiiGûnün her saatinde, her an' ında ula- şabıleceğiniz, size bir şeyler anlatan, sizınle bır şeyleri paylaşan. ortak bır yer- de buluştuğunuz, sızı "dünyanın biitün seslerine, bütün renkkrine" ulaştıran bir radyonuzun olması ne güzeldir. Geçen gün. işte bana/bize. tam beş yıldır bu güzellıği yaşatan Açık Rad- yo'nun hafta içi her gün 18.00'de baş- layıp iki saat süren "AçıkDergi'' prog- ramına kaptırmıştım kendimi. Eşber Güvenç'in çınıltılı sesı, pınl pınl Türkçesi, bir an o trafık kargaşa- sından alıp ayn bir dûnyaya götürmüş- tü benı. tnsanlann canhıraş haliyle ör- tüşen o yoğunluğu bile gözahcı kılan bir başka sese kapı açacak sözleri şöy- le başlıyordu Güvenç'in: "Geçtiğiıniz gûnlerde Bilgi Yayınevi'de çıkan bir ki- tap var enmizde: Thatronun Cadısu Macide Tanır. Ankara Deviet Konser- vatuvanTiyatro Bötûmü'nü üç yılda bi- tirip 1942-1943 yılında Deviet Tiyarro- su'nakaulan Macide Taıur, 1985 yılın- da emekliyeaynkh,amati>atrodanay- rümadı Bu süreiçinde dünyatiyatroede- biyaanın seckin eserierinin pek çoğu- nun başroUerinde oynadı. Sinema ve televizyonda önemli roller üstkndL." Akıp giden o dupduru ses. bır baş- ka sese ulaştınyordu bizi; 'ortak bi- Knç uoktamız' diyebileceğimiz, çocuk- luğumuzun 'radyo gûnfcri'ne... Daha ilk tümcesiyle bızi yüreğimızden ya- kalayan o sesın tınısıyla yüzleşmek... "Kftap yazdım demem gerekiyor. Yal- mz buna kitap olması için başlamadım, onun için yazmadun. Sanatçı olarakeJ- ii yıklan fazla oyun oynamaya ve de ça- hşmaya alışmışım. Çahşarak dinlenen bir kişiyim. Şimdi pek çok diziler, bir- çok tektifler gelivor. Hiçbirini, başında mücevher taşıyan Macide'ye uygun bulmuyonım. Çakıl taşlanyla da beş- taş oynamamam gerekiyor. Oturmam gerekli diye arnk karannu verdim." Radyonun bır dünya olduğunu anla- tan o değil miydi, bize? 'Arkası Ya- nn'larla. "Mikrofonda Tiyatro'larla radyonun büyülü evrenınde bize ses- lenen; sesı sese ulaştıran, insan sıcak- lığını bizlere taşıyan tiyatronun o unu- tulmaz adı Macide Tanır, bu kez, ken- dını anlatıyordu. O 'büyülü kutu'dan yayılan sesin yansımasında bir çocuk- luk ömrünü görüyordum. 'Radyo günlerTnin büyülü sesi "Kendimi durduramaz kadar acı- lar içinde buldum... Macidetercten birini susturamayaca- ğmn, önüne gecemeyeeeğimianladımJ' Evet, o, bu durdurulmaz olanın önü- ne geçmez; kâğıdı kalemı alıp bir öm- rün tanıklığını yazmaya yönelir. "Bütün yaşamımda etimden gekii- ğince, sağunda solumda herkese bir şeyler vermeye, bflgüerimden, birikim- lerimden bir şeyleroğretmeye olağanüs- tü çaba sarfettinı. O nedenle, biraz da, ban rolleri ön plana aiarak,çok güç sab- neleri sanive sanive ayıklayarak yaz- dım ki; sanatçı adaylan ve de meslek- taşiaınndan ögrenmek, kendini benim gibigeliştinnekistejenkryararlansın- Tanır, bu duygularla yazmaya yöne- lir. Amacı 'anılardemeti'nı sunmak, 'şu- nu şunu yaşadım' demek değildir. O söyleşı boyunca bu kitabı yazma nedenini anlatmıştı. Duygulu, anlam- lı bir söyleşıydi. "Mutiaka öğrenmenin bir öğredci- si, bir şeyi daha öğrenme olanağı var- dır; yeter ki siz arayın. Bu nedenle ken- 'enım tepemdeki Macide, yaşamda oynar gibi görünmeme hiç izin vermedi. Yüreğimdekini, beynimdekini yüzümde ve kelimelerle olduğu gibi yansıttı. Tecrübelerimi belki de yardımcı olur düşüncesiyle, çok uzun, açık seçik yazdım. di tecrübeferimi belkide yarduncı ohır düşüncesiyle, çok uzun, açıkseçik yaz- dım." Kaç gündür masamın üzerinde oku- mamı bekleyen Tiyatronun Cadısı(*) ile ilgili bu sözleri işitmek anlamlı bir buluşmaydı benim için. Tanır'm her bir sözünün anlamını düşünürken tu- haf bır duygululuk an'ına kapıldığımı söylemeliyim. Belki de o etkıyle erte- si gün kendisini aradım. Olabildiğin- ce kirlenen bir toplumda o sözlerinin temizbir hava' gibi geldığinı anlattım. Tanır, o güzelim üslubuyla; "Yoksa, o radyo progranunı dinleyen bir Idşi siz mrydüüz," demiş, bu kitapla bızlerin ya- pacagı yolculuğu merak etuğini dile ge- tirmişti. Şu sözlerini anımsıyordum: "Tiyat- roda her gece, anlayan bir kişi var di- ye oynadun. Yoksa, ben varun dedim. Bu khabı da, okuyacak bir kişi var di- yeyazdım. Yoksa, gene ben vanm. Aca- ba o bir Idşi siz misiniz?" Ona. cazcı Hırant Lusigyan'ın öy- küsünü anlattım; o bir kişı için çalma- nın ne anlama gelebileceğini. Bu bu- luşma an'ının uzun yolculuğundan, 'radyo günleri'nın taşradaki bir çocuk için ne anlama geldiğinden, onun bü- yülü sesiyle nasıl buluştuğumdan söz ettim. Radyodan yayılan sesinin sıcaklığ- nı hissederek kitabı okumaya yönelmiş- tim. Bilgece bakış, söyieyiş edası var Tanır, 'sanatçı Macide'nın öyküsü- nü anlatıyordu. "Bu karanhk, bu yoz, her şeyin değerini yitirdiği ortamda" ömrünün 55 yılını tiyatroya adamış bir sanatçınnı tanıkhğıydı bu. Parçalanmışlık duygusunu hep his- sederek anlattıklannın ardında bilge- ce bakış, söyleyiş edası var. 'Sanatçı Macide'ye bakan, onu gözleyen, göze- ten, hatta koruyan 'Macide' ile onun içindeki 'çocuk Macide'nin anlattık- lannda 'hayatdersieri1 ; ötekınin dıle ge- tirdiklerinde ıse üyatroderskrT yer ah- yor. Birömrü tiyatroya adayan, tiyatro için yaşayan Tanır'm 'Doğrucu Davut' ya- nının yansımalanyla iç içe anJatılan- lan bildığımiz anlamdakı 'ders' olarak almak yanıltıcı gelebilır. Tanır, her bir sözünüaanlamını hayatıntanıklığı, ya- şanmışlıklann süzüp getirdikleriyle bi- çimliyor. Öyle ki, şu sözlerinin; "Ben- ce tiyatro, matematiğin geçerB olduğu disipKnK bir konçertoveya senfonknr", ne anlama gelebileceğini ancak öyle kavrayabihyorsunuz! * Macide Tanır, Tiyatronun Cadısı, 2000, Bilgi Yayınevi, 352 s. 'Rol için kimseye ödün yermedim'-f-ı _ iüm tepenMİeki Macide, yaşamda oynar görünmeme hiç izin vermedi. Yü- reğimdekini. beynimdekini vüzünde ve ke- limelerle olduğu gibi yansıtü." Tanır, bu sözleriyle bızı kuşatanlann neler olabi- leceğine, bır yolculuğa çıkanyor bizle- n. O, 'sanatçı Macide' yi anlatırken; 'ben' / anlatıcı Macide'nin hayatm öte yaka- sında gördüklerinin de tanıklığını geti- rir. Onun gördüklerine, yaşadıklanna uzanınz bir bir. Duyarlığının ipiltilerini, gözlemevine yansıyanlann anlamına dö- neriz. Hayata ıçınden bakmanm ne an- lama geldiğini anlatmaya çalışu" Tamr. Bir ömrü tanıklığın ötesinde bir duyar- lılık, bilinçlihk durumunu da sergiler. Cumhuriyet aydmının sorumluluk bılın- cinin ışıltılannı görürüz her bir sözcük- le. Yaşamdan, yaşanmışlıktan süzülüp gelenlerin başka ne anlamı olabilir ki! Tanır'ın yazdıklannda bir sanatçı du- ruşu, tavnnın ödünsüzce yaşamuım iz- lerinı görürüz sık sık: "Rol için kinıseye hiçbir şekflde ödün vermedim. Çok gü- zel olduğumu söviediler; ne rol almak ve ne de hele para için değil bedenimin bü- tününü, parnıağımın ucunu bile sanşa çıkarmadım. Bugün saygı görmemi bu davramşianma da borçhı olabüirim." Tanır; bir sanatçı duruşunu, yaşama biçimini tanımlar adeta. Hayır hayır, ta- mm dememeli buna; nasıl olması gerek- tiğini anlatır. Çıkış noktası tiyatroya adan- mış bir ömürdür. Bakıp gören/ anlayan Macide; yaşayan, salt tiyatro için var olan Macide, çocuk Macide bu tanıklı- ğın birer izdüşümü değildir; sanatçı Ma- cide Tanır'ın varoluşunun sesıdir her bi- ri. O içsesıyle konuşur. o içgözüyle ba- kar hayata, uğraşına. 'Günden Geceye' - Eugene O'NeuTin gençliğim oynayan oğlu Yalın Tolga ile buiikte. (1959 -1960) Sürekli öğrenmeye çalışan biridir o. Bir oyuna hazırlanırkenki şuçabası,ben- ce, birçok şeyi anlatmaya yetiyor: "Re- jisörün ağzmadüşecekmiş gibi, 3kkez sah- neyeçıkacakmışun gibi, hiçbir şey bilme- yen biri olarak öğrenmeye çahşuim. Ta- bii bu ara eseri ve rolü evirip çevirip okur, bütününü ve o bütün içinde oynavaca- ğun kadmın kişiliğini, yerini, nasıl hare- ket edebileccğini, yabancı bir yazar ise ait olduğu ulusun bireylerinin oturma, kalkma, çocuğunu sevme biçimini, fincan tutuş, saçma dokunuş biçimlerini vs. öğ- renmeye çalışjnm. (...) Tabii hemen An- kara'da Milli Kütüphane'ye gidip o ya- zar, yaşadığı ulus, genel ölçüler, nhelikle- ri vs. hakkında bilgiler alinnı. Bu bügi- ier ışığında o eseri tekrarokurum. Benim varlığundan ikinci bir variığı, yazann is- teği doğrultusunda izlemeye başlanm. Yazann yazmadıklannı da içine katanm. Geçmişini kurcalar, bulurum, onu da ka- tanm. Arûkbende ikinci bir kişi yaşama- ya başlar. Rok hamile kaldım demektir." Tanır, bir bakıma, yaşadıklan/tanık- lıklanyla birlikte topluma da ayna tutu- yor. 1940'lardan bugüne uzanan süreç- te sanatıyla var olmaya çalışırken edin- diklerinin anlamını sorarak, sorgulaya- rak vanş ve durus. yerini dile getiriyor. Yazdıklannı 'anı'nın ötesine geçiren yan- lardan biri de budur. Bir söze, bir yazıya sığmayacak denli zengın, anlamlı, döne döne okunması gereken bir kitabı size tanıtmak değildi amacım. Bunun burada mümkün olama- yacağını biliyorum. Hayatın öte yakasına bakarken buluş- ma noktalanmızın bizi nerede, ne zaman yakalayabileceğini anlatmaya çalıştım yalnızca. Biliyorum ki, Tanır'ın bu kitabı da siz- ler için bir buluşma noktası olacaktır. O sese gidiyorum. Her akşam bizim için yeni bir bekleyişe dönüşen Grundig mar- ka radyomuzun evünizdeki yerini, anla- mını ve sıcaklığını kat kat arttıranlardan biri olan Macide Tanır'ı görmeye, onun- la yüz yüze konuşmaya gidiyorum. Si- zin de. Tiyatronun Cadısı'nı okurken bu duyguya kapılacağuıızı biliyorum. O dal- ga dalga gelen sese doğru yürüyeceğini- zi, onu ellerindcn tutup kucaklayacağı- nızı... Okurken altı cizilenler 'Ben kendi gayretim, çalışmadaM titizliğimle, mükemmeliyetçi yapımla, beyaz değneÛe öğrendiğim tiyatroyu böyle belledim. KÛliste konuşup veya makyaj odasında sigarayı acele acele söndürüp sahneye gitmedim, gidemedim. Benden çıkardığım ikinci kadın hep elimden kaçarmış gibi geldi. Her an, her halimle sıh sıhya bende kalması için yaşamımdan her şeyimi seve seve l verdim." \ Bellek kutusu "Macide Tanır muhteşemdir, olağanûstûdür, inamlmazdır. Çünküpopüler bir ikona değildir. O... O, her oyunda, her oyunun tekrarlanışında sizi, inanmaya pek de gönüllü olmadığımz bir dünyamn büyüsüyle sarar. Hayat boyu belleğimizde taşıyacağımız bir tanışmadır onun canlandırdığı bir karakteri izlemek. Oynadığı her kadına bir eşsizlik, bir benzersizlik katar." YOdmmTürker Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı 'nda yeni yılla birlikte genel müdür değişikliği Melih Fereli'ninyerine Prof.Ersin Onay Prof. Ersin Onav Melih Fereh" Kültür Servisi-Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Müdürü Meüh FereK, kişisel nedenlerden ötürü 19 Ocak 2001 tarihin- den itibaren görevinden aynlıyor. tKS V'den yapılan açıklamaya göre Mart 1993 'ten bu yana ÜCSV'deki görevini başanyla sürdü- ren Fereli'nin yerine Prof. Ersin Onayatan- dı. tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Müdürü Melih Fereli 1948 yılında Istan- bul'da doğdu. tstanbul Erkek Lisesi'nden sonra, lise öğrenımını AFS bursiyeri ola- rak gittığı Amerika'daki Waynesboro Area High School'da tamamlayarak 1966 yılın- da mezun oldu. Daha sonra Robert Kolej 'ı bitiren Fereli, 1970 yılında makine mühen- disi olarak mezun oldu. Vırginia Tech'te üst lisans öğreniminı tamamladıktan sonra Lu- cas Industnes şirketler grubunun Türkı- ye'deki yönetım kadrosuna katıldı. 1978'de aynı kuruluşun Ingiltere'deki merkez yö- netimine çağnlan Fereli, bu fırmada çeşit- h üst düzey yöneticiliği görevlerini üstlen- dı. Tüm sanat disiplinleriyle yakından ilgi- lenen ve sanatsal uğraşlannı klasik müzik dalında yoğunlaştırmış olan Melih Fereli, ünlü Philharmonia Chorus/London'ın kad- rosunda tenor olarak yer aldı ve aynı kuru- luşun yönetim kurulunda da görev üstlen- di. Fereli, 1985'te 13. Uluslararası Istanbul Festivali kapsamında. Aya trini'de, Haen- dd' in "Mesih Orate)ryosu''nun Türkiye'de- ki ilk seslendirilişini sağladı. 1 Mart 1993 tarihinden beri tstanbul Kül- tür ve Sanat Vakfi Genel Müdürü olarak gö- rev yapmakta olan Melih Fereli, 22 Ekim 1998 tarihinde Buckingham Sarayı'nda ya- pılan bir törende, tngiltere Kraliçesi IL EB- zabethtaranndan Türk-lngüiz kültürel iliş- kilerine hizmetlerinden ötürü 'Britanyatm- paratorhığu BüvükNişanı'bağlamında 'su- bay' rutbesıyle onurlandınldı. Fereli. dünya galası 18 Mart 2O00'de Londra'da Curzon Mayfair Sineması'nda yapılan, Mozart'ın 'Saraydan Kız Kaçır- ma' operası üzenne 90 dakikalık bir film olan "Mozart Türkrye'de" fıhrunın yöne- tici yapımcıüğını Sir John Tooley ve Peter Manhıra ile birlikte üstlendi. Kasım ayında Washıngton'a davet edi- len Fereli, Beyaz Saray'da yapılan "Kültür ve Diplomasi Konferansı"na Türkiye'yi temsilen katıldı. tngilizce ve Ahnanca bilen Melih Fere- li bir çocuk babası. Yeni genel müdür Onay 1949 doğumlu Ersin Onay. Ankara Dev- iet Konservatuvan'nda piyano bölümünden yüksek devre diplomasi aldıktan sonra Eco- le Normale de Musique de Paris'ten Birin- cilik ve Jüri Özel Ödülü alarak mezun ol- du ve virtüözlük diplomasi aldı. Burada li- sans yaptı, 1973'te birincüik vejüri özel ödü- lü ile öğrenımini tamamladı. 1974-1980 arasında Istanbul Deviet Kon- servatuvan'nda yüksek devre piyano öğ- retmeni olarak görev yapan Prof. Ersin Onay, 1983'e dek Hannover'de School of Eurytmic Art'ta öğretmenlik yaptı. Sonra Ankara Deviet Konservatuvan Piyano Ana Sanat Dalı bölümünde 1987'deprofesör oldu. 1987'den bu yana Bilkent Universi- tesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi Dekanlığı'nın yanı sıra, Müzik ve Sahne Sanatlan Enstitüsü Müdürlüğü, Müzik Bö- lümü Başkanlığı ve Müzik Hazırlık Oku- lu Müdürlüğü görevlerini de üstlendi. 1986'dan bu yana onun öncülüğünde Bil- kent Ünıversitesi Müzik ve Sahne Sanat- lan Fakültesi, Bükent Müzik Hazırlık Oku- lu, Erken Müzik Eğitim Programı ve Mü- zik Hazırlık tlköğretim Okulu kuruldu. Ay- nca Bilkent Uluslararası Gençlik Senfoni Orkestrası, Bilkent Yaylı Çalgılar Orkest- rası, Bilkent Akademik Oda Orkestrası, Bilkent Sinfonietta, Bilkent Uluslararası Akademik Senfoni Orkestrası (BASSO) ve Bilkent Gençlik Korosu'nu kurdu. 1990'da Polonya Kültür ve Güzel Sanat- lar Bakanlığı Kültür Nişanı ile onurlandı- nldı. Fransızca bilen Onay, 1989'dan bu yana ÎKSV Uluslararası tstanbul Müzik Festivali Danışma Kurulu üyesi olarak gö- rev yapmaktaydı. ODAK NOKTASI AHMETCEMAL Bizans'tan Bize Ne? Özgen Acar, New York'ta, Metropolitan Sanat Müzesi'nde açılan Bizans Galerisi'ne ait haberinin sonunda şu satıriara yer vermiş: "Dünyada çeşitli Bizans müzeleri, galerileri bulunurken Bizans'a baş- kentlik yapan Istanbul'da Bizans müzesinin olma- yışı Türkiye'deki kültürterin bûtünlüğü açısından önemli bir eksiklik, yüz ktzartıcı bir olgu olarak ka- bul ediliyor." (Cumhuriyet, 11.12.2000) Sayın Acar'ın sözünü ettiği eksikliği ve yüz kızar- tıcılığı hissedenler, elbette bizler değiliz! Çünkü bizlerin, eski başkenti de, eski toprakla- n da bin yılı aşkın bir süre bugünkü sınırlanmız için- de kalan bir imparatorluk ve onun sanatı karşısın- daki tutumumuz, kısacık bir soruya sığdırılabilir: Bi- zans'tan bize ne? Bu böyledir, çünkü biz, daha kültürel kimlik gi- bi varlığımız açısından yaşamsal önem taşıyan bir kavram üzerinde bile doğru düşünmeye başlama- mış bir toplumuz. Bugünün Avrupası, kendini bir sentez olarak al- gılar ve köklerinin bir bölümünü ta Mezopotamya uygarlıklanna kadar uzatmakta bir sakınca bulmaz- ken biz daha bu bağlamda bir "kültürel senfez'in fersah fersah uzağında yaşamakta olan bir kültür ortamryız. Üstelik bizim geçmişimize yönelik umursamaz- lığımız, yalnız Bizans'la da sınırlı değil. Bunu anla- mak için birkaç soru sormak, sanınm yeterli olacak- tır. Başta Efes, Bergama ve Troya olmak üzere, on- larca yıldır yabancılar tarafından gerçekleştiriien kazılann ardından yine yabancı uzmanlarca kale- me alınmış yüzlerce bilimsel eserin bugüne kadar kaçı, dilimize çevrilmiştir? Bu kazılar ve elde edilen sonuçlar üzerine bugü- ne kadar bizim uzmanlanmızca kaç bilimsel eser yazılmıştır? Mityaharca doları bir çırpıda batık bankalara ak- tarabilecek kadar zengin olan bu ülkede yukanda- ki türden araştırmalara ve kazılara bugüne kadar ne kadar tahsisat aynlmıştır? Yalnızca yukandaki sorulara verilecek doğru ya- nrtlar, kültürümüzün tarihiyle ilgili olarak ne bağış- lanmaz bir umursamazlık içerisinde yaşadığımızı ortaya koymaya yetecektir. Gelelim tarih anlayışımıza. Bizim için tarih, hâlâ okunan, okundukça da "bu- gün"ü belgeleyen bir alan değil, fakat yalnızca bir ezber konusudur. Ortaöğretımdekı tarih, bu ne denle genellikle en sıkıcı derslerden biridir ve yal- nızca sınrf geçmek için ezberlenir. Ardından da hemen unutulur. Hepsöytenen.Türktoplumunun belleksiz birtop- lum olduğudur. Oysa durum, bunun tam tersinedir. Türk toplumu, daha ilkokul yıllanndan başlaya- rak gerekli gereksiz her şeyi belleğinde tutmaya ve bellekten anlatmaya zorlanan, bu nedenle de bel- leğe ancak düşünmenin gereksindiği malzeme için başvurmayı hiç öğrenememiş bir toplumdur. Yani Türk toplumu belleksiz değil, fakat aşın bel- lekli bir toplumdur. Hep belleği üzerine oynamaya atıştınldığı için de ancak düşünme eyleminin ürünü olabilecek ve var- iığı son derece gerekli sentezlere genelde hep ya- bancı kalmış bir toplumdur. Troya'yı bulan Schliemann, düş gücü Home- ros'un "fliada "sındaki kentin yalnızca söylence ürü- nü olabileceğini asla kabul etmediği için yollara düşmüştü. Ama o düş gücünün temelinde, bugün kendini bir sentez diye tanımlayan, Antik Yunan'dan kendisine uzanan yolu da bir süreç diye algılayan bir kültür anlayışı yatmaktaydı. Schliemann'ınki türden edimler, satt bellek gücüy- le gerçekleştirilemeyen edimlerdir. Tarih, insanlığın, yani insan türünden olan canlı- lann geçmişlerinden oluşma bir alandır. Canlılar- dan kalanlan o canlılar hiç var olmamışçasına sa- hiplenmeye ve korumaya kalkmak, hiçbir geçmişe ışık tutamaz ve hiçbir bugün'ü açıkJayamaz. Toplum olarak tarihi umursamamak ile yaşamak- ta olan bir toplumda insanın insanı umursamama- sı arasındaki neden-sonuç bağlantısı hiç de gev- şek değildir! e-posta: ahmetcemalö superonline.com acem20(n hotmail.com BUGUN • tFSAK'ta saat 19.30-20.15 arasında Coşkun Yaşar'ın 'Karanuktaki Çocuklar' adlı saydam gösterisi ızlenebıhr (292 42 01) • MAÇKA SANAT GALERİSİ'nde saat 18.30'da Leyla Pmar ve Şebnem Tuncay Cnal'ın 'Bach \ ıhnuı Düşündürdüp Barok Çağ Barokluğu-21. Yüzyıl Barokhığu' adlı açıklamalı konser gerçekleşecek. (240 80 23) • BABYLON'da saat 21,30'da Laco Tayfa'nın konseri izlenebilir. (292 13 68) 14 Aralık Perşemhe iBuzüni ^)Saat:l 5.00-16.30 Öykülerinden bölümler okuyup Kitaplarını imzalayacak •stiklal Cad. (Fransız Konsolostuâu yafflt'fSksim W^252 3Mf « ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle