17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALJK 2000 PERŞEMBE 14 KULTUR [email protected] John Sıırman caz tarihinin en iyiyorumlannı birlikteyarattığı dostlarıyla Babylon 'da Yirmibirinci yüzyılın müzisyeniHÜLYATUNÇAĞ Bariton ve soprano saksafon, klar- net, bas klamet, alto klarnet. piyano ve synthesizer... tngiliz modern yorum- cu John Surman'ın aynı ustalıkla çal- dığı ve özel tınısını yakaladığı çalgı- lar... Surman, pek çok kez Türk cazsever- lerin konuğu oldu. Onu, değışik for- mattakı topluluklarda dinledik, deği- şik tatlar aldık. Sanatçı, ekım ayında da Istanbul'daydı. 21 Ekim'de Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, cazın bir başka ustasıyla, da- l jjjj" vulcu ve piyanist Jack De- Johnette ile sahneye çıktı. Bir düet şöleniydi bu... Ama Surman'ı bu konser- de dinleyemeyenler üzülme- sinler... Çünkü, 15 ve 16 Aralık'ta yine Istanbul'da... Bu kez me- kân, Şeyh Bender sokaktaki Babylon... 27 Ekim'de James Carter Electric "Groove" Band'le baş- layan. 24-25 Kasım'da Greg Osby Qu- intet'le süren "GarantiCaz Yesffi" kon- ser dizisınin 2000 yılındakı son seç- kin olayı John Surman konseri. Kım- dir John Surman? Bir kez daha anım- samakta yarar var. 1944 Devon dogumlu sanatçı, 20. yüzyılın sonlannda yetişmiş, ufku açık bir müzisyen... 21. yüzyılın müziğine uzanan bir köprünün başında duruyor. Londra Müzik Koleji ve Londra Uni- versitesi Eğitim Enstitüsü mezunu Sur- man, 1960'lardan beri caz sahnesinde. En büyük şansı, caz yaşamına Mike VVestbrook gibi Ingiliz modern cazı- nın öncüsü bir besteci ve orkestra şe- fiyle başlaması. Bunu Bonnie Scott, Humphrey Lyttelton, Mike Osborne, Harry Miller. Alan Jackson, Alexis Corner, Mike Gibbs, Graham Collier, Chris McGregor, Dave HoDand, John McLaughKn,John Warren,Harry Bec- kett Barre Phillips, Stu Martin, AJ- bert Mangelsdorf ile çalışmalan izle- di. Ünlü davulcu Jack DeJohnette'le 1970 başlannda tanıştı. Yıllar sonra, 1980 ve 1990'larda sûrekli birlikte ça- lışacaklardı. 1973 yılında Mike Os- ngiliz modern yorumcu John Surman'a yarın ve cumartesi Istanbul'da vereceği konserde piyanist John Taylor, bascı Chris Lawrence, davulcu John Marshall gibi usta müzisyenler eşlik edecek. borne ve Alan Skidmore ile kurduğu "S.O.S." topluluğu, dönemine göre marjinal bir çızgideydi. Surman, yine bu dönemde ilk kez elektronikle ilgılenmeye, deneysel ca- lışmalar yapmaya başladı. 1978'de Stan Thıcey ve Norveçli usta şarkıcı Karin Krogg ile gerçekleştirdıği düet- lerdikkatıçekıyordu. 1979"dan 1982'ye kadar Çek vırtüoz basçı Miroslav Vî- tous'la çalıştı. Ardından eski dostu John VVaren'la "The Brass Project''i oluşturdu. Yine 1980'lerde GUEvans 'Brirish Band'ın üyesi oldu. Hemen sonra Gıl Evans'ın New York kadro- suna katıldı. Piyanist Paul Bley'le al- büm yaptı, Ehln Jones, DaveHoDand ve Aİbert MangebdorfTla konser tu- runa çıktı. 1979'da ECM ailesine katılan John Surman, prodüktör Manfred Ekfaer' ın biçimlendiği ECM çizgisini, kendi mûzik anlayışına çok uygun buldu. ECM öncesi yaptıklanyla birlikte gü- nümüze kadar elliye yakın albüm çı- karan Surman, cazın yanı sıra çağdaş mûzik dünyasına da girdi. örneğin, son albümü... "Coruscatmg" Eski dos- tu basçı Chris Lawrenceve Trans4ma- tion yaylı çalgılar toplulu- ğuyla gerçekleştirdiği bu al- bûm, Surman'ın caz doğaç- lamalanyla bezediği çağdaş oda müzıği çalışmasını içe- riyor... önceki yıllarda yazmış olduğu; "Private City" ba- lesi, bağımsız Frahsız sine- masını simgeleyen "The Shade" fılmi için yarattığı fon mûziği, "Proverbs and Songs" adlı koro müziği ve solo çalış- masından oda müziğine uyarladığı "Road To St Ives"i bilenler için "Co- ruscating", hiç de sürpriz değil... 15-16 Aralık'ta Babylon'da sahne- ye birlikte çıkacağı mûzisyenler ise eski dostlan: Piyanist John Taylor. basçı Chris Lavvrence, davulcu John Marshall... Geçmişte, caz tarihinin en iyi yorumlannı birlikte yarattığı dost- lan bu usta müzisyenler. Biz cazseverlere de bu ideal dörtlü- nün ruhunu, seçkin yorumlannı pay- laşmak düşüyor Şeyh Bender sokak- taki dostlann mekânında.. Babylon'da... 56 yaşuıdaki sanatçı, 20. yüzyılın sonlannda yetişmiş, ufku açık bir müzisyen. 'Gerçek OlmayacakKadar GüzeV / •; <\ıio' -ri'j >Net 'Akdeniz Metaforları III' sergisi bugün açılıyor Paolo Ravalico Scerri'nin 'Çiçekten Çiçeğe l çmak İçin Özgür» başokh yapıti. Kültür Servisi - Borusan Sanat Galerisrndebugûn "Akdeniz Me- taforlan 111" sergi dizisi kapsa- mında "Gerçek Olmayacak Ka- dar Güzd" (Too Beautiful to be True) sergısi açılıyor. Sergide Pa- olo Ravalico Scerri'nin "Harika" (Marvellous) başuklı bir videosu, Giovanni Rizzoli'nın desenleri, Maurizk) PeBegrin'in bir yerleştir- mesi, EnzoApruzzese'nın terrakot- ta bir gövde metaforu yer alıyor. Akdeniz Metaforları dizisinin ilk sergisi Kahire, ikinci sergisi Beyrut sanat ortamından kesitler sunarak Istanbul ızleyıcisinin ılgi- sini Istanbul'un doğusuna yönelt- mişti. Bu kez, geçmişten günü- müze Akdeniz'in doğusu ve batı- sı arasında en önemli bağlann li- manı özelliğini yitirmemiş olan Venedik, yüzyıllik bienali dolayı- sıyla uluslararası çağdaş sanat or- tammdaki belirleyici yeriyle ve günûmüzdeki sanat ûretiminden bir kesitle bu dizinin konusu ola- rak gûndeme geliyor. Dizinin küratörü Beral Madra, sergilerin sanatçılanna, söz konu- su kentlerde sergi yapımcılanyla ilişki kurarak ulaşü, sergilerin kur- gusu ve düzeni bu işbirliğinin so- nucunda gerçekleşti. Bu kez, Ve- nedik'te 10 yıllık etkinliği olan, özellikle Venedik bienallerinde lr- landah sanatçılan sergileyen bir galeri olarak öne çıkan Nuova Ico- na galerisinin sahibi ve yönetici- si Vhtorio Urfoani ile yapüan işbir- liğiyle Venedikli sanatçılar Paolo Ravalico Scerri, Giovanni Rizzo- li, Maurizio Pellegrin ve Enzo Ap- ruzzese'nin katıhmıyla "Too Be- autiful tobe True" (Gerçek Olma- yacak Kadar Güzel) başlıklı sergi yer alacak Borusan'da. Söz konusu sanatçılann son yıl- larda ürettikleri yapıtlann içerdi- ği düşüncc ve kavramlardan yola çıkan Vittorio Urbani, bu sergirün 'güzelik' üstüne kurgulanması ko- nusunda şunlan söylüyor: "Zenjpn Protestan Kuzey'in ege- menliğindeki Bati sanaönın. de- ğerterini-Akdeniziive Katolikttal- ya'ya karşıt olarak- sert bir dün- yevi bakış açısında temeUendirdi- ğmi söylemek yüreklitiğini göster- melryiz.Dûnyay»farkhlıklarmzen- ginleştirdiğine, ilginc kıldığuıa ve özgürleştirdiğineinandığuTuzsüre- ce,bunda bir yanhşlık yoktur. Gû- zeffiğetapmakzorundadeğinz,yal- nızca özlediğimiz, ama ulaşmakta zorhıkçektiğinıizveçanucakyitir- diğimiz dengeler olan iyilik ve ha- Idkat için bir simge olarak kulla- nabiffitGüzrinlcbiâmyenidengû- venmemiz gereken bir şeydir." Gece yarısı Idtapları SKMAKÖKSAL Geceleri uykusunun kaçması, insanı şaşkma çeviren bir durum- dur. Insan gündûzleri yaşamını planlayıp programlar, gecelerin bir kısmını dinlenmeye, eğlenme- ye ayınr ve gerisinde uyur. Işte bu uyuması gereken saatlerde bir- denbire uykusu kaçan insan, şaş- kın ve beceriksizdir; elindeki bu fazla- dan zamanla ne ya- pacağını bilemez bir türlü. Çocukluğum- dan beri, uykusu ka- çan ya da kaçbğmı id- dia eden yaşhlar oldu çevremde. Büyük yen- gem habire iş işlerdi, babaannem geçmişin gözünün önünden su gi- bi aktığını söylerdi, ba- zen de kalkıp kitap okur- du. Hiçbir zaman yakı- nında olmadığı, bulun- madığı köy yaşamım ele alan romanlar, öyküler okur, köydekilerin mutlu oldu- ğuna karar verirdi. Bilemiyo- rum. Sözgelimi Bekir Yıkhzöy- kücülüğündeki insanlann "mut- lu" olduğunu ileri sürmek nasıl birzihniyettir. Herhalde aynı öy- küleri gündüz okusa görüşü daha farklı olurdu. Umuyorum. Şimdi artık, yaşla ilgili olsa ge- rek, benim de uykum kaçar oldu- ğu için anhyorum, insanlann uy- kusunun kaçmasının ne anlama geldiğini. Oysa hep uykuyu sev- miş olmama karşm, daha az uyu- yabilseydim, diye özlem duyar- dım, hele de gecelerin, yaşanabil- diği kadar uzun yaşanmasını sa- vunurdum. Yaş insanı hizaya ge- tiriyor. Geceleri kahveye paydos. Sel Yayıncıhk yeni bir dizıye başladı: Gece Yansı Kitaplan. Tam uykusu kaçanlar, uykusuz olanlar için. Hani uyku gecenin or- tasmda kaçar da sabahın ohnası- na yakın, gün ağarmaya yüz tut- muşken yeniden bastınr ya... lş- te o zaman dilimi içinde okuyup bitireceğiniz, ama tadını uzun sü- re damağınızda taşıyacağınız ki- taplar. Bu kitaplar üç ayda bir. üçer tane olmaküzere yayımlanı- yor. îlk üçlü, Mavakovsld'den Ne Var Ne Yok, Beckett'tan Dünya ve Pantolon ve Enis Batur'dan Cüz idi. Yakınlarda yayımlanan ikin- ci üçlü ise Infante'den Orson Wel- les: Bir Amerikan Mitosu, Harry Matthews'dan Eşsiz Hazlar ve Cem Akaş'tan Aşkın Zembereği & UyandıgındaKadınHâlâ Yanın- daydı adlı kitaplardan oluşuyor. Gece Yansı Kitaplan kirnin fık- ri bilemiyorum, ama uykusuz bi- rinin fikri olduğundan eminim Hani uykusu kaçan, ama buna ca- nını sıkmak istemeyen ve bu bazüannaagır ge- len fazladan zama- m gönlünce eğle- nerek geçirmek is- teyen birinin. Eğer gecenin yansında uyandığınızda sanat üzerıne sıkı bir dene- me okumak istiyor- sanız Beckett'ı, ya- şamın nasıl da içimi- zi kuruttuğuna ilişkin bir oyun istiyorsanız Mayakovski'yi, Orson Welles üzerine eğlen- celi ve neşeli bir metin okumak istiyorsanız In- fante'yi... Mastürbasyon yap- mak istiyorsanız da bir mastür- basyon külliyatı olan Eşsiz Zevk- ler'i tercih edin. Türk edebiyatı olarak Enis Batur'laCem Akaş'ı okuyabilirsiniz. Şimdüik bu alt ki- tap var ortada, ama üç aya kalma- dan üç kitap daha çıkacak bu gi- dişle. Böylece ayda bir kez, uyku- suz bir gecenizi eğlenerek, keyif- le geçirebilirsiniz. Üstelik baskı- lan da çok özenli olan bu kitap- lan yalnızca okumak değil, eli- nizde evirip çevirmek de zevk ve- recektir. Dizgi hatası yok, çeviri- ler iyi, kâğıt, baskı her şey çok hoş. Hepinize tatlı uyku kacmalan... Bedri Baykam'ın ilk romanı Kültür Servisi - Bedri Baykam, Ke- mik' adlı ilk romanında felsefı, tarih- sel, psikolojik temalann, ölümün, cin- selliğin ve insan ilişkilerinin kemiğine kadar işlendiğini ve kitabın da ismini bundan aldığını belirtiyor. Romanıntohumunun Haziran 1997'de Amerika'da yaptığı bir yolculuk sırasın- da atüdığını belirten Baykam, romanın özellikle 2000 yılında çıkmasını istedi- ği için aralık ayma yetiştirildiğini söy- ledi. Türkiye'nin ve dünyanın yakıntarihin- deki olaylann, olduğundan farklı birbi- çimde gerçekleştiği, kendi içinde ayn bir dünya oluşturan roman, Baykam'ın üç buçuk yıllık çahşmasının bir ürünü. Baykam, romanının önceden oluşturul- muş bir kurgusunun olmadığını, tıpkı resimlerinde işe bir fırça darbesiyle baş- larken yaptığı gibi romana da önceden birplan yapmadan başladığını beürtiyor. Baykam, romanın gelişiminde ana kahraman fotoğrafçı Selim Targan'ın adımlannı takip ettiğini ve böylece ro- manın adım adım oluşumuna dışandan bir göz gibi tanıklık ettiğini söylüyor. Roman 2001 Kasımı ile 2002 Ağus- tosu arasındaki bir zaman diliminde, J. F. Kennedy'ye düzenlenen suikastta ka- nsı JackJeKennedy'nin ölüp kendisinin kurtulduğu ve sonra Marih'nMonroe'yla evlendigj,BiIlClinton'uı İ991'debirsu- ikastla öldürüldüğü, Castro'nun ölüp Che'nin Küba başkanı olduğu ve Tür- kiye'ye ziyaretlerde bulunduğu bir dün- ya, ve 27 Mayıs devrimmden sonra 1973'te bir sol darbenin gerçekleştiği, 12 Mart ve 12 Eylül darbelennin olmadı- ğı, Avrupa'nın anaç sosyalizm dediği bir rejimle kadınlartarafından yönetilen şanslı bir Türkiye seriyor gözlerimizin önüne. Bilimkurgu öğeleri de taşıyan kitap, uçan yatlan, birbirleriyle bağımsız üe- tişim kurabilen bılgisayarlan, sanal sex- shop'lan, cinsellik haplan, toplu yapı- lan mastürbasyonlan ve dünyanın her noktasına anında ulaşmanızı sağlayan bilgisayarlan ile günümüz teknolojisin- den geleceğin teknolojisine uzanan bir yeni binyıl romanı. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BtRKİYE Zaman Çalmmışsa 11 Aralık Pazartesi gecesi. Bu yazı gecenin içinde varolurken ben zamanın neresindeyim; siz okurken neresinde? Yine zamana ilişkin yol alı- yoruz, hem yazıyla hem de varlığımızla. Zaten varlığımız yazımız; yazımız varlığımız değil ml... Zamanın birçok tanımı var. İlk filozoflardan gü- nümüze yol alıp gelin; çeşitlilik ve gelişmişlik gö- rürsünüz, zaman tanımına ilişkin. Birçoklan öznel ve nesnel zaman olarak ayınr. Afşar Timuçin bunu "öznel zaman ya da varo- luşsal zaman yaşanılan zamandtn beklemenin, umudun, umutsuzluğun, sıkıntınm zamanıdır. Nesnelzaman ya da işlevselzaman, nicelikselza- mandır. ölçülebilir zamandır" diye düzenler. Bedia Akarsu, sözlüğünde benzer birtanımın yanı sıra "Modem fızik nesnel zamanın olmadı- ğını ileri sürer" ibaresini özellikle koyar. Diyalek- tik maddecilere göre, zaman (mekân ile birlikte bir kategori olup) maddenin temel (ilk) varoluş bi- çimlerinden biridir. Uluğ Nutku (gerçek birfilozofturama, kim bi- lir şimdi nerelerdedir; hep kendi zamanı içinde giz- lenmiştir) farklı bir "felsefikonumlanmada" şöy- leder: "İnsan üçzaman boyutunda birdenyaşıyor. Ey- lemesiyle şimdide, anmasıyla geçmişte, umut etmesiyle gelecekte. Canlı duyumlamalann ve duygulanmalann, şimdiden geleceğe doğnı yö- nelmesiyle birlikte bilincin zamanı, gerçekzama- nın tersine, şimdiden geçmişe doğnı akabiliyor, geçmişi şimdiye getirebiliyor ve gerçek zamana yerleştirebiliyor. Hatta geçmişi şimdiden daha canlı yaşayabiliyor. Kerbela olayını anarken ken- dine acı çektiriyor, yahut Isa'n/n acılannı çekmek için kendini çarmıha gerdirtiyor." Tüm farklılıklan, "sonsuzbirakış" başiığı altn- da toplayabiiiriz belki de. Yine şairiere dönüyo- rum. Gerçi 20. yüzyıl filozofianndan mantıkçı Hans Reichenbach zamanın tanımlanması konusun- da şairce yaklaşımlara pek rtibar etmez. Felsefe başka şey, şi'ır başka şey, der. Nermi Uygur ise yaşamımızda şairce -ozan- ca- bakışlann eksik olmamasını öğütler "...Hele ağaçlann yeşilini, güneşle dallann ev- lenmesi, diye tasahayan ozanlan; yeryüzûnün güzellik bezeği diye anlayan ressamlan evrende yeri olmayan kişiler diye görmek, son derece üzûcü bir açıklama tutumu." Ruhunda iz bırakan sayısız an'lan -ölümsüzleş- tiren- şiirleştiren Behçet Necatigil'e akıyor yazı ister istemez; "dar çağ"\anr\ şairine: Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yıllann telâşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi. Birçok büyük şair gibi o da kendi zamanını ya- şar. Şiirinin "arka planı "dır, aynı zamanda. Tanı- mı güçtür; zaten tanımı, onun zamanını tanımla- mak istiyorsak şayet, yine şiirin içinde vardır. "Za- man Kayması" da bundandır Kaynaşır birbirine gün olurzamanlar, Geçmiş, gelecek bileşir tek kesitte. Sanki ilk kez yaşanz yaşanmışı dünlerde Ya da başlar ansızın tâ ilerde olacak. öyle bir zamandır ki onunkisi, evi (kansı, iki kı- zı) ile çevrelenmiş görülür, ne var ki büyük bir mekânın (yani şiirinin) yaşandığı/yaratıldığı/oluş- tuğu akıştır. Demem o demek ki, bu kez zama- nın kendi tanıklığı vardır; üstelik çok şanslı bir ta- nıklıktır. Bu serüvende, bu kez zaman, Behçet Necati- gil'e tanıklık eder... 11 Aralık gecesi; bu yazının kendi zamanı. 2000'in son dolunayı bulutlann arkasına gizlen- miş; görmek olanaksız. Uzaklara uçan bir kız da alıp götürmüş olabilir. Masum bir bakış, herne kadar masum olsa da dolunayı çalmış olabilir, zamanı da çalmıştır o halde. Zaman çalmmışsa "ö/üm'den gayn gerj- ye ne kalır, çünkü şiir ve aşk da çalınmıştır. Anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka Böytedir bir dizesi, zaman (şiir) kuyumcusu Ah- met Hamdi Tanpınar'ın. Bu dizeden Ahmet Ha- şim'e akmalıyım şimdi de. Dolunay görünmüyor- sa, 2000'in son dolunayını göremiyorsam; ve ya- zımın (kendimin) zamanını (tamamtnı) bitirmlş- sem: Akşam, yine akşam, yine akşam Göilerde bu dem bir kamış olsam Daramarka Modern Sanat Müzesfnin kurucusıı Jensen öMü • KOPENHAG (AA) - Danimarka'nın en fazla zıyaret edilen Louisiana Modern Sanatlar Müzesi'nin kurucusu Knud Jensen, 84 yaşuıda öldü. Jensen, 1958 yılında başkent Kopenhag'ın kuzey kıyısında kurulan müzeye servetini * bağışlamıştı. tlk olarak, savaş sonrası Danimarka sanat eserlerinin sergilenmesi için tasarlanan müze, yeni galeriler eklenerek genişletildi. Müze binasının dışında Jensen'in yakın arkadaşlan Ingiliz heykeltıraş Henry Moore ve Amerikah Alexander Calder'in çalışmalan yer alırken içeride de Picasso ve Emst'ten Hockney ve Bacon'a birçok tanınmış sanatçının eserleri bulunuyor. rVtezunlar 2000- sepgisi • Kültür Servisi - Mımar Sınan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nce bugün açılacak olan 'Mezunlar 2000' adlı sergi, fakülte bölümlerinin farklı dallannda eğitim gören sanatçı ve tasanmcı adaylanru daha geniş bir 'mesleki çevre'ye tamtmayı hedefliyor. 22 Aralık'a kadar sürecek olan sergi, aynı amaç doğrultusunda hazırlanan bir 'Mezunlar Kataloğu' ile destekleniyor. Sergide; Resim, Heykel, Grafık, Serarnik, Tekstil, Sinema TV, Sahne Dekorlan ve Kostümü, Fotoğraf ve Geleneksel Türk El Sanatlan Bölümleri'nden bu yıl mezun olan öğrencilerin diploma projeleri yer alıyor. Her yıl yayımlanması planlanan kataloglarda ise öğrenimlerini başanyla tamamlayan Öğrencilerin çalışmalan yer alıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle