18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7KASIM2000SAU CUMHURİYET SAYFA HABERLER üükümet yoisuduk madalyası alır' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-DYPGenel Başkan Yardımcısı Hasan Eküıci, Türkiye'nın, Orta ve Doğu Avrupa'da "yolsuzlukta binnci sırada olduğunu" savunarak "Bu hükümet ve başbakan, yolsuzluk şampıyonluğu madalyası almıştır. Başbakan ya istifa edecek ya da bu madalyayı önüne asarak dolaşacak" dedi. Ekinci, dün düzenlediği basın toplantısında, bugün TBMM'de banka soygunu, banka batırma ve yolsuzluklann gündeme geleceğıni anımsattı. Soruştupma • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Elektıik Üretün ve Iletim AŞ'nin Bahçelievler'de bulunan binasuıda, müfettişlerin soruşturma dosyalannın da yer aldığı bilgisayar ve disketlerin çalındığı öğrenildı. TEAŞ Teftiş Kurulu'nun bulunduğu 13. katta gerçekleşen olayda, müfettişlerin odalannın kapılan kınlarak lap-top bilgisayarlann çalındığı belirtildi. Müfettişlerin odalannın soyulması, soygunun yapılan sonışturmalarla ilgili olduğu kuşkusunu uyandırdı. Müfettişlerin odalanndan bilgisayar ve disketlerin çalınması olayının hafta sonu gerçekleştiği, soygunun dün ortaya çıktığı kaydedildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın TEAŞ'ın binasına taşınmasının ardından bir ay önce Bahçelievler'de eski TEK olarak bilinen binanın etrafi güvenlik gerekçesiyle yüksek duvarlarla örülmüştü. RFyeödenen yardımgeri isteniyor • ANKARA(AA)- Malıye Bakanlığı'nın, kapatılan RP'nin eski Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile FP Genel Başkanı Recaı Kutan'ın da aralannda bulunduğu 88 parti yöneticisi hakkında, 1997 yüı Hazine yardımı ile kayıt dışı tutulduğu iddia edilen paralann tahsili istemiyle açtığı davaya devam edıldi. Ankara 6. Aslıye Hukuk Mahkemesi'nde göriilen davanındünkü duruşmasına, davacı Hazine avukatlan ile davalılann avukatlan katıldı. AKbulurun damşmam grtti • ANKARA (ANKA) - TBMM Başkanı Ömer Lzgı. Yıldınm Akbulut'un Meclis'te işe başlattığı "mobilyacı danışman" Hamza Durşen'in Başkanlık'taki görevine son verdi. TBMM Başkanlığı görevine başlar başlamaz, Meclis'e yeni personel almayacağını ilan eden ve personel için "norm kadro" uygulamasına geçileceğini açıklayan Ömer Izgi, Yıldınm Akbulut'un özel kalem müdürü ile çalışmasına karşın danışmanını Saymanlık'ta görevlendırdi. Yıldınm Akbulut, TBMM Başkanlığı dönemınde, sitelerde mobilya mağazası bulunan Hamza Durşen'e "memur" kadrosu vererek TBMM'de "danışman" olarak ışe başlatmıştı. Akbulut, Durşen'e Başkanlık bölümünde makam odası ve sekreter de vermişti. Adalet Bakanı, isim vermeden Içişleri Bakanı Sadettin Tantan'a yüklendi Türk: Suçlular korıınuyorANKARA / TRABZON (Cumhuriyet) - Uşak Ceza- evi'nde kanlı olaylar gerçekleş- tiren Nuri ve Vedat Ergiıı kar- deşlerle ılgıli olarak birbirleri- ni suçlayan Içişleri ve Adalet bakanlıklan arasında gerilim tırmanıyor. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, cezae\ lerinde savcı ve in- faz koruma memurlannın yanı sırajandarmamn da sorumlulu- ğu bulunduğunu belirterek isim vermeden Içişleri Bakanı Sa- dettin Tantan'a, "Bu birimler birbirine destek olmak zorun- da. Zaman zaman yasalara ay- kın davranılmaktadır" sözle- riyle yüklendi. Olaylann sorumlusunun yal- nızca Adalet Bakanlığı'ymış gibi yansıtılmasmın yanlış ol- duğuna değınen Türk, savcıla- nn, jandarma hakkmda "görev- lerine ilişkin suçlarda" soruş- turma yetkisi bulunmadığını kaydetti. Türk, yerel bir gazeteye ver- diğı demeçte de bankalar ope- rasyonu nedemyle hedefte ol- • Adalet Bakanı, cezaevlerinde savcı ve infaz koruma memurlannın yanı sıra jandarmanın da sorumluluğu bulunduğunu belirterek "Zaman zaman yasalara aykın davranılmaktadır" dedi. duğunu söyledi. Adalet Bakanlığı ile Içişleri Bakanlığı arasında "Karagüm- rûkÇetesJ" nedeniyle başlayan "çaüşma" derinleşiyor. Yargı- tay'a yeni seçilen 15 üyenin mazbata töreninde konuşan Türk, ceza infaz kurumlannın savcı, infaz koruma ve jandar- mamn ortak sorumluluk alanı olduğunu ammsatarak "Ortak sorumluluğu ayn ayn olsa da ûretilen hizmet isbuüğinin so- nucu olacakür. Birbirine des- tek olmak zorundadırtar. Za- man zaman bu anlayışla bağ- ÇİZMEDEN YUKARI MUSAKART HOOOOOP... HOOOOPK [email protected] daşmayan, devlet geleneklerine uymayan şekilde,yasalara ayla- n davranılmaktadır. Bir bölü- mü sadece hizmetteki aksakhk- lardan sorumlu tutulmamalı- dır" diye konuştu. Adalet Bakanı Türk, Içişleri Bakanı Tantan'm "Savcüargö- revini tam olarak yapamıyor" sözlerine üstü kapalı atıfta bu- lunarak şunlan söyledi: "Savcüann görevini tam ola- rak yapamadığı ekştirilmekte. Savcüann görevlerini yerine ge- tirmeleri için sayıca yeterlilik, yetldve kaynaklara sahip obna- lan gerekmektedir. Adli konu- larda onlann yardımcısı olan kolluk gücü de her >önden ye- ternounabdır. Başan ayn birim- lerin yakm işbirtiğine bağudır. 7j»nan zaman eksiklikler,hata- lar olduğu inkâr edilemez. Tüm eksikliği cumhuriyet savcısında aramak yanhş. Savcılar, mevcut olanak- laria, özveriyle görevlerini yerine getirmektedirler. Savcüara yöneük yapılan eleştiriler yapıkuğı şekliyle haksızdır. Savcüann da mesleğin onuruyla bağdaş- mayan davranışı olanlar az da olsa vardır. Onlar hak- kında da işlem yapümak- tadır." Jandarmanın cezaevle- riıün dış güvenliğinden so- rumlu olduğunu anımsa- tan Türk, jandarmanın bu görevinin adli değil, mül- ki görev olduğunu belirtti. Türk, Trabzon'da ya- yımlanan Karadeniz Ga- zetesi'ne yaptığı açıkla- mada şu görüşe yer verdi: "Çetelerle asü ben sava- şıyorum. Çetelerie müca- dele, akşamdan sabaha so- nuç ahnacakişlerdeğü. Su- surluk ka7a«ınn hâlâ bir kısmı karanhkta. lnsanm olduğu yerde kural dışı iş- lem yapanlar çıkar. Eğersiz hukuku egemen küarsanız Id, ben buna ça- hşıyorum, bu çeteler orta- dan kalkar. Bu mücadele- de zaman önenüi Bizim devlet anlayışımız reklam değil, hizmet yapmaknr." Bazı gazete ve televizyonların haber sunuş biçimleriyle 'çeteciliği özendirdikleri' belirtiliyor 'Basın., şklclet platfonııu olmamah' ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Uşak Cezaevi'nde çıkan olaylar ve Karagümrük çetesi olarak bilinen organize suç ör- gütünün elebaşısı Nuri Ergin'e yöneük haberlerin, gazete ve te- levizyonlar tarafından sunuluş biçimi tartışma yarattı. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı İsmet Demirdöğen, ha- berlerle "çetecüiğin özendirikn- ğtae" işaret ederken "Suçörgüt- lerinin başı kahraman. meydan okuması da güç gösterisi olarak sunuluyor" dedi. 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası, örgütlerin eylem, amaç ve he- deflerinin, bu kişi ve örgütlere haksız çıkar ve prestij sağlan- masma ya da korkutma sindirme yıldırma güçlerinin arttınlması- na neden olacak şekilde yayım- lanmasını yasaklıyor. Ancak son olarak gündeme gelen Nuri Er- gin olayında bazı gazete ve tele- vizyonların haber sunuş biçim- leriyle "çeteciliği özendirdikle- ri'' yorumlan yapılıyor. Türkıye Gazeteciler Cemiye- ti (TGC) Başkam Nail Güreti, Türkiye Gazetecileri Hak ve So- rumluluk Bildirgesi'nde "Gaze- tecinin doğnı davranış kuratta- n"nın ilk maddesinın "haberile yorum ve görüş aynmuun açık olarakyapdması" olduğuna işa- ret etti. Gürelı şöyle konuştu: "Haberlerdesanıklann ve birta- kım yasadışı eylemlerin hoş gö- rüldüğü. hatta övüldüğü izleni- mi verilmesinden kaçuulmau, haberde objektifliğe özen göste- rilmeli. Basm bir şiddet platfor- mu haline getirUmemeli. Aynca gazeteciler hiç kimseye ve mes- lektaşlanna karşı da ekştiri sı- nırlannı aşan suçlamalarda bu- lunmamah. ima yoluyla da olsa zan altmda bırakıcı yaymlardan kaçınmau." ÇGD Başkanı İsmet Demir- döğen, haberlerin "kahraman- hktefrikasTna dönüştüğünü bil- dirdi. Gazetelerin ayn, farklı ha- ber yapma kaygısında olabile- ceklerini, ancak "çetecfliği özen- dirmeyebaşladüdanmn" ayırdı- na varamadıklannı vurgulayan Demirdöğen"Son derece kötü sunulan haberierde suç örgütle- rinin başı kahraman olarak su- nuluyor" dedi. Erginleriçin ekönlem İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Uşak Ceza- evi'ndeki isyan sonrasmda önce Bilecik'e, ardından da Bergama ve Ödemiş ce- zaevlerine yerleştirilen Nuri ve Vedat Ergin için bu üçelere îzmir'den des- tek polis ekipleri gönderil- di. Bergama Cezaevi'ne nakledilen Nuri Ergin'i zi- yaret için dün ıki erkek kardeşi Uçeye geldi. Nuri ve Vedat Ergin'in yatükla- n Ödemiş ve Bergama'ya gönderilen 20'şer kişilik i- ki polis ekibinin sevkiyle ilgili talimatı Izmir Emni- yet Müdürü Hasan Yüce- san'ın verdiği bildirildi. Nuri Ergin'i ziyaret et- mek ısteyen kardeşleri Zeynel ve Soner Ergin dün Bergama'ya geldiler. Öte yandan Nuriş kar- deşlerin Uşak Cezaevi'nde kaldığı 8 ay içinde Uşak esnafından adamlan aracı- hğıyla 1 trilyona liraya ya- km haraç topladığı belirtil- di. Haraçla ilgili soruştur- mamn sürdürüldüğü belir- tildi. IRMIKIAYDIN ENGİN [email protected]. Birinci mektup: Adalet Bakanlığı'nın Sayın Yöneticileri; Şu Karagümrük Çetesinin elebaşıları Nuri ve Vedat Ergin kardeşlerden söz edeceğim. Yerattı dünyasında nam salan, saldıklan namı Uşak Hapisha- nesi'nde taçlandıran bu iki hay- dutla ilgili sezgilerim, onlann ya- kında "çatışmada öldüler.." ya da "ölü ele geçirildiler" gibisin- den haberlere konu olacaklan- nı haber veriyor. Nitekım sezgi- lerim, onlaria aynı yolun yolcu- su olmadığı anlaşılan ağabeyle- ri Nejat Ergin tarafından da doğrulandı; önceki günkü ga- zetelerin birinci sayfalarına da yansıdı. Ağabey Ergin, "Yakın- da ölüm haberleri gelir" diyor. Uşak Cezaevi'nde olup bitenle- ri haberieştiren (?) büyük med- yada kol gezen "linç çağnsı" da bu konudaki kaygılanmı pekiş- tiriyor. O gün gelince yazacağımı, şimdiden yazıyorum. Böylece hoşlanmadığınız yazılar yazdı- ğım için beni savcılara şikâyet etmenizın, yargıçların karşısına dikmenızin de önünü kesmek istiyorum. Yani demedi demeyin. Ergin kardeşler denen adam- Yüksek Makamlara Mektuplar lar öldürülürse, katilleri kadar sizler de suçlu olursunuz. En azından görevinizin gereklerini yerine getirmediğiniz anlaşılır. Suçları ne olursa olsun bu iki adam, can güvenlikleri sağlan- mak ve eğer bir cezaya çarptı- nlıriarsa, çarptınldıklan ceza ka- dar hapiste kalmak üzere size emanet edilmiş iki "berbat" yurttaşımızdır. Onlar kadar ber- bat, hatta onlardan da beter başka haydutlarla ölümüne ka- pışmış durumdalar. Yani hangi- si, ötekini ele geçirirse yeraltı raconunda kesilmiş ölüm ce- zasını duraksamadan infaz edecekler. Maalesef devlet adamı olma- nızın, devlet adına sorumluluk- lar yüklenmenizin kaçınılmaz sonuçları, yükümlülükleri var: Sizler bu iki kardeşin can gü- venliğini son güne kadar koru- mak zorundasınız. Yani bu iki kardeş cezalannı tamamlayıp hapishane kapısının önüne ko- nuncaya kadar bu sorumlulu- ğunuz kesintisiz sürecek. Sizler için üzülüyorum; böy- le zorlu bir görev yüklenmeniz içimi sızlatıyor. Ne çare ki ana- yasamızda bu devletin "hukuk devleti" olduğu yazıyor ve siz- ler anayasaya uymak zorunda- sınız. Yani çıkannız, umarınız yok. Eğer yargı ve onu izleyen in- faz sürecinin herhangi bir aşa- masında bu iki kardeşin başına bir iş gelirse, ben meslek öde- vim, yurttaş bilincim gereği siz- leri çok sert eleştirecek, görevi- nin sorumluluğunu üstlenen bir savcı için suç duyurusu niteliği taşıyacak bir yazı, belki birkaç yazı yazacağım. Bu mektubumda bunu önce- den haber vererek iyi niyetimi kanıtladığımı sanıyorum. Saygılanmla. Aydın Engin. Hukuku ve mesleğini ciddiye almaya çalışan bir gazeteci. ••• Ikinci Mektup: Sabah Gazetesinin Sayın Yö- neticileri; Yazannız Cengiz Çandar'a yaptıklannızdan söz edeceğim. Sizin gazetenizi okumayan Cumhuriyet okurlan için biröze- te galiba ve artık gerek yok. Çünkü olup biten hemen bütün gazetelerde yer aldı. Cengiz Çandar'ın, "Şemdin Sakık" rfadeleri diye anılan bir yargısız infaza kurban gittiği za- ten biliniyordu. Ortaya bu "infaz karan'run belgesi de çıkınca iş- ler kanştı; "andıç" diye ne anla- ma geldiğini pek anlamadığım, Genelkurmay açıklamasında anlatılanı da anlamadığım bir belgeden söz edildi, falan filan. Bunu sizler de, ben de, Cen- giz Çandar da, gazete okurlan da artık biliyoriar. Cengiz Çandar bu konuda, sizin gazetedeki köşesinde ya- nıt amaçlı bir yazı yazdı. Yayım- lamadınız. Bunu anlayabiliyorum. llke olarak yanlış, kural olarak sa- kıncalı buluyorum, ama anlıyo- rum. Medyadayöneticilerin ba- zı yazılann konmamasına karar verebilmeleri ve bunu bir hak olarak görmeleri, mesleğimizin epeyce eski ve uğursuz bir ge- lenegi. Buraya kadannı anlıyonjm. A- maötesini?.. Yazıyı yayımlamadınız, onun yerine kendi açıklamanızı koy- dunuz. Orada bir meslektaşımı, Cengiz Çandar'ı savcılara, as- keriere açık açık ihbar ettiniz. Bakınız, bu mesleğimizde bir ";//c"tir. Hani o klişe deyimle bir "ilke imza attınız" ve bu imza si- ze onur getirmiyor. Yaptığınız yasalara göre bir suç değil. Örneğin banka satın alıp, içini kendi şirketlerine akı- tıp, boşalmış bankayı yeniden devlete kakalamak nihayet bir suç oldu; ama sizin yaptığınız şimdilik suç değil. Ama o suç kadar ağır bir ayıp; utancı ban- ka hortumlamaktan da büyük. Bunu neden yaptığınızı bile- mem. "Devletin tepeleriyle za- ten banka işinden başımız be- lada, bir de bu yazıyı yayımla- yıp durumumuzu agıriaştınva- yalım"filan gibi sefil gerekçele- riniz olabilir. Gerçi korkunun ecele faydası yoktur, ama yine de gerekçeniz beni ilgilendirmi- yor. Ben sadece bu mektupla si- zi kınamak; ayıbınızın gözden kaçmadığını vurgulamak iste- dim. Eh bu kadar laftan sonra bu mektubu "saygılanmla" diye bi- tireceğimi de ummazsınız her- halde. Aydın Engin Ne yazık ki meslektaşınız. POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETtNKAYA f Sıcak Külleri Kaldı' FRANKFURT - Masmavi bir günün ortasınday- dım... Frankfurt Gan'ndan çıkıp taksi durağına doğru yürüdüm... O anda aklıma Oya Baydar ve Aydın Engin geldi... Artık Frankfurt'ta Türk taksi şoförieri azalmış, yerini Pakistanlılaralmıştı... Acaba bizim Aydın'ı tanııiar mıydı? Oya Baydar'ın son romanı 'Sıcak Külleri Kaldı' (Can Yayınları) benimle birlikte istanbul'dan Frankfurt'a gelmişti... Oya Baydar'ın 'Sıcak Külleri Kaldı' romanını bi- tirmiştim sonunda... Bu yazıyı Frankfurt'tan yazıyorum... Erdal Öz, bu roman ıçın şöyle demiş: "Siyasal... Ama roman..." önce kalemine sağlık Oya Baydar... Romancryım diye dolaşanlara iyi bir ders vermiş- sin!.. Umudun, umutsuzluğun, hüznün ve sevincin resmini iyi çizmişsin!.. Açması zor bir tomurcuk gül, bir yüreğın çırpı- nışı, hüzün, sevda, coşku... lstanbul'dan Paris'e, Moskova'dan Ankara'ya uzanan bir köprüde 40 yılın belgeselliğini gözler önüne seriyor Oya Baydar... Bu bizim kuşağın romanı... Ama yirmi yaş, otuz yaş kuşağı da okuduğun- da biliyorum ki büyük tat alacak... Hani ayn gizin iki sesli ağzı gibi, ayn düşün tıt- reyen kanadı gibidir ya aşk ve sevgi, 'Sıcak Kül- leri Kaldı' da Ivanov'un bir çift acılı gölgesiyle bu- luşturdu beni... Bir Frankfurt akşamında hüznüm çoğaldı... Banş Köprüsü'nden geçerken karlı bir Mosko- va akşamını düşundüm; bir Sofya sabahında san- ki Tuğrul Deiiorman'la buluştum... • • • Bizim kuşak eksiksiz vanz bu romanda... Kayıp yıllar, kaçan sevdalar, insanı kahreden tut- kular... Devrime adanmış genç yürekler!.. Kırk yılın yangınlanndan küller hâlâ sıcak Oya Baydar!.. Romanın her sayfasında bizler vardık, bizler o yıllar uçurumlara doğru sürüklenirken salt bahar- da açan kırmızı gelinciklerte avunuyorduk... Galiba bizim yaşam özetimiz de şuydu: "- Yaşlandın, morukladın baba; 'Bız parmağımı- zı oynattık mı, yüz bin işçıyi greve çıkanrdık' diye böbühenmekle olmuyorbu işler. Tarihten biryap- rak oldu o günler. Nerede şimdi senin işçilerin? O adı var kendi yok sendikan ne yapıyor? Bu oğlan beni öldürecek, diye düşünüyor Meh- met lliç. Daha geçen yıl kalp krizi geçirip günler- ce yoğun bakımda kalmış bir babaya yapılır şey değil bu. Üstelik zayıf tarafımı biliyor, beldenaşa- ğt vuruyor. - O işler olmasaydı, o sendika olmasaydı, sen şimdi... - Şimdi ne baba? Ne kaldı o günlerden bize mi- ras? Biliyorum, biliyorum, başlama yine kesintiye uğratılmış gelenekten, 12 Eylûl darbesinden falan filan. Enternasyonel'i avaz avaz söyleyip ıçeri tı- kılmayı göze alırdınız, ama halklann kardeşliği boş birslogandan başka neydi ki sizin için! - Çok şeydi, diyor kendisinin bile şaştığı sakin birsesle. Nasırlı ellerimizle kuracağımız savaşsız, sömürüsüz bir dünya umuduydu. - Bu nasırlı eller edebiyatıyla, devrim palavrala- nyla, savaşsız sömürüsüz dünya hayalleriyle oya- ladınız hem kendinizi hem halkı. Bunu da komü- nizm sandınız. Ağababalannız iflas edip sosyalıst sistem gümbür gümbür yıkılınca da apışıp kaldı- nız." ••• Sağır bir günün sonunda, dilsiz bir gecenin başlangıcında anlatılanlar bizim kuşağın yaşa- mını ördü tam kırk yıldır... Frankfurt'tayım, bir öğle vakti Banş Köprü- sü'nden geçiyorum... Bir eski arkadaşımı gördüm... Saçlan bembeyaz olmuştu... Sordum: "Ne yapıyorsun?" Dediki: "12 Eylül sonrası, sen tutuklandığında ben Yu- nanistan'a kaçtım. Altı aylık kızım ve kanm Türki- ye'de kaldı. On beş yıl önce Frankfurt'a geldim. BirAlman'la evliyim, iki çocuğum var..." Gözlerini yumdu... Duru su bahann, ilk çiçektoprağındı... Birzamanlar Pedro Salinas'ı okuyup gökyüzü- ne bırakılmış, yıkılmış, inanılmaz düşler yakala- dık...Bir zamanlar çekilmez adam olmayı, hapis- haneyi, ihaneti, bağımsızlığı, aşkı ve kavgayı Nâ- zım Hikmet'ten öğrendik... Sonra günlergitgidekısaldı,yağmurlarbaşladı... Geriye yangın yerlerinin sıcak külleri kaldı... Çelik dökmeye hazırianan eller, mitralyözü tür- küleştiren, türküleri mitralyözleştiren eller artık kay- boldu... Şimdilerde kurutulmuş kırmızı gelinciklerie avu- nuyoruz!.. hikmetcetinkaya^ cumhuriyetcom.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Cumhuriyet k i t a p 1 a r ı Hikmet Çetinkaya BİR GUNEYDOGU GERÇEĞ1:NECLA Onun öyküsüyle hiç kımse fazla ılgilenmedı, on dort yaşında yaşamın kırlı sulannda yok olup gıttı. Sısli ve soguk bir Dıyarbakır akşamıydı Karanlıgın gngölgesı evlenn, caddelenn, sokaklann üzenne düşüyordu . Çağ Pazartama A.Ş Turkocağı Cad No 39/41 ^ kitap kulûbü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tet- (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle