Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2000 SALJ
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
'Ihlamıır Ağacı' ııasıl oynanmahydı?Vüs'at O. Bener'in yaklaşık 40 yıl
önce yazdığı ılk oyunu "Ihlamur Ağa-
<a"nın dünya prömiyeri îstanbul Dev-
let Tiyatrosu'nca ekim ayı içinde ya-
pıldı. Neden böylesine geç kalınmış-
tı. Neden böylesine aceleye getirilmiş-
ti?
Yazın dünyamızın gûndemine elli
yıl önce Yenıİstanbul gazetesinin New
'York Herald Tribune gazetesiyle or-
taklaşa açtığı öykü yanşmasında üçün-
cülük ödülüne değer bulunan "Dost"
başlıklı öyküsüyle, yirmi sekiz yaşın-
dayken giren Vüs'at O. Bener, 50'li
yıllarda yayımlanan öykü kitaplan
«Dost" ve "YaşamasK" ile Türk Dil
Kunımu'nun 1963 Tîyatro ödülü'nü
alan "Ihlamur AğacTndan sonra ya-
zın tarihimizdekı yerini almıştı.
Daha önce yazılmış öykülennin ön-
ce 1977'de, sonra 1986'da "Dost" baş-
hklı kitaplarda yayımlanmasından son-
ra Bener'in, yazma uğraşına yeniden
rvmekazandırdığınıgörüyoruz. 1984'te
yayımlanan ılk roman "BuzulÇağTnın
Virüsü"nü ikinci oyun "tpin Ucu" iz-
liyor, Bener'in 60'h yaşlarının bu er-
ken döneminde.
Ahşılmadık bir durumla karşı kar-
şıyayız. Yazar kırk yaşına dek üretiyor,
okurdan ve edebiyat eleştirmenlerin-
den kabul görüyor, ama yazarlığın ol-
gunluk çağı olarak bilinen kıık-elli yaş
arasında susuyor. Sonra yeniden yazı-
yor. Belli ki bu yazar, piyasaya kitap
yetiştirip adını gündemde tutma der-
dinde değil. Yıllar boyunca oluşmuş bi-
rikimi iyice bir damıtıp, "yazma" uğ-
raşının dikenli tellerinden -bere alma-
dan- içeri sızdırma yolunda dil ile sü-
rekli olarak cenkleşen bir yazar. "Ya-
a"ya olağanüstü saygısı olan, yazdı-
ğının yazmaya de|er olduğuna önce-
likle kendisıni inandırması gereken...
llginçtir, 70'ine merdiven dayadığı
1990'lann başından bu yana yapıtlar
art arda gelıyor. "Bay Muannit Sahte-
gj'nin Nodan" (199 İ), "Siyah Beyaz"
' (1993), "Manzumeter" (1994) ve "Mı-
zıkahYürüyüş" (1997). Yetmiş yıl ya-
şamışlığın ve yazın erliğinin en zor
yollannı seçmişliğin getirdiği yazar
kişı zenginliğı dökülüveriyor ortaya...
Vüs'at O. Bener'in yazma serüveni-
ni baştan sona sarmalayan temel sorun-
sal, insan olarak var olmanın bilince
yüklediği sancı olmalı. Hem evrensel
ve toplumsal insan, hem de Türki-
üs'at O. Bener, tüm yapıtlannm başansını, yazarken acı çekmesine,
acı çekmeyi kendisine 'reva görme'sine borçlu. Gönül isterdi ki,
'Ihlamur Ağacı' sahneye getirilirken de aynı düzeyde acı çekilmiş olsun.
ye'nin üısanı olarak, yaşandığı sürece
çekilen bir sızı deyin isterseniz. *Aa"nın
"kara alay"la dındirildiği görülmüş
mü? Vüs'at O. Bener işte bu yolla ya-
raya tuz basıyor. Yazma uğraşı içinde
en çok da kendini acıtarak...
Kendi deyişiyle "küı kırk değil sek-
senyarar" titizliğindeki bu yazann ilk
oyunu "Ihlamur Ağacı" uzun yıllardır
Devlet Tiyatrolan repertuvannda bu-
lunmakla bırlikte bir türlü sahnelenmi-
yordu. 196O'lı yıllarda bırbinndenba-
şanh yerli oyun yapunlanyla karşımı-
za çıkan, ünlü oyunculardan oluşmuş
sağlam kadrolu özel topluluklann da
bu oyuna ilgi gösterme zahmetine gir-
memiş olmalan aynca şaşırtıcı.
"DuamurAğaa" tıpkı MetihCevdet
Anday'ın "Mikado'nun Çöpleri" ve
"Içerdekiler" ya da Oktay Rifar'ın
"Yağmur Sıkmüsı" gibi gerçekçi ti-
yatro anlayışıyla çerçevelendinlmiş,
ancak gerçekçi tıyatronun alışılagelmiş
"olay örgûsû" kalıplannı aşan bir "iç
devinim" oyunu.
Bir anlamda da Türk gerçekçi tiyat-
rosunda onlarca başanlı/başansız ör-
neği sunulmuş bir "aBedramı" olarak
nitelendırilebilir. Ne ki, bu oyunlarda
çoğunlukla ateşleyici güç olan ekono-
mik sıkıntı, işsizlik, aşksız evlilikler,
talıhsız aşk ilişkileri, ihanet, kötü yo-
la sapma. sahip olduğundan farklı bir
yaşama özenme, değer boşluğu için-
de bocalama gibi etmenlerden belirti
yoktur "Ihlamur Ağacı"nda. Oyunda
dile gelen, evrenın/toplumun kıstınl-
dığı bir köşesinde ne yapıp edip ken-
dine güvenli bir yer açmaya çahşan in-
sanın çırpınışıdır. Ip üstünde carnbaz-
lık yapmaya benzer bir durum. "Gü-
venü" bir konum - sağlanabilse bile-
"mutiak" değildir. Kendılenne "gü-
venH" bir konum sağlamaya çahşan
başkalan er ya da geç, kurduğunuzu var-
YAYINEVLERİNDEN YENİ KİTAPLAR (4)
Klasikler, denemeler, öyküler
OĞLAK YAYINLARI
Yayınevi Klasikler dizisini Alesan-
der Dumas'nın 'Üç Siahşörler Yirmi
Yıl Sonra' adlı kitabı, Balzac'ın 'Va-
dklekiZambak', 'GoriotBaba' adlı ya-
pıtlan ve Laclos'un 'Tehlikeü tlişki-
ler
3
adlı romanıyla sürdürüyor. Aynca
Oğlak Klasikleri'nde 'ÜçSaahşörler',
'Erdemle Kırbaçlanan Kadın'. 'Sul-
tanHamidDüşerken'.Pöe nun 'Bütân
Şürleri'. 'OğuâarwSevgüüer', 'Üçts-
tanbul', 'Gökkuşağı', Decameron',
'İlahi Komedya' ve 'Prens' de yer alı-
yor.
tstanbul Kitaplan Dizisi'nde Selim
Öeri'nin 'Yıkkdar Ahmda îstanbul',
Eser lutel'ın 'Îstanbul Îstanbul tken'
ve 'Beyoğta Beyoğta' adlı kitaplannı,
yıne Eser Tutel'ın'İstanbol'u YdÜfür-
dfi Su Götürdü' adlı çalışması ızleye-
cek. Aynca metinlerinı Nuri Akba-
yar"mhazırladığı Türkçe-lngilizce iki
dilde yayımlanan ve eski îstanbul kart-
postallanndan oluşan 'Îstanbul, Bir
Aibûm' adlı kitap da yer alıyor.
Maceraperest Kitaplar'da ise polisi-
ye kitaplan Val McDermid'in yeni di-
zısi, Carol Jordan/Tony Hfll polisiye-
lehnin 'Deniz Kızlan Şarkı Söylü-
yor'dan sonra ikinci kitabı 'Kaodaki
TeT, Ricnard NorthPatterson'ıın mah-
keme gerilimi kitaplanndan ikincisi,
'BirÇocnğunGözteri' var. Türk kadın
yazar Nihan Taştekm'in polisiye kita-
bı 'Kertenkelenin Uykusu'nun yanı sı-
ra fantastik dünyanın meraklılan için
OBve Barker'ın kitaplan 'GaBee', 'La-
netienme Oyunu' ve 'KabaP sunulu-
yor.
Maceraperest Çizgiler Şekip Da-
vaz'ın 'Kedo'su. Dyian Dog'un büyük
boy albümünün yanı sıra Tex ve Mar-
ttaMystereveMartinMystereıleDylan
Dog'un yeni macerası ile sürüyor.
Edebiyatdizisi, Selim Deri'nin Geç-
miş, Bir Daha Gelmeyecek Zamanlar
beşiemesinin dördüncü kitabı olant
St&-
mazHaıum,YatonOknriar tçm' ile sü-
rüyor. Cahide Birgöl'ün yeni kitabı
'Geceye Uyananlar' da var bu dizide.
ErayCanberk. Nobel Ödülü kazan-
mış şairlerin şiirlerinden bir seçme su-
nuyor. 'NobeffiŞairier Ântolojisi' Mo
dera Türk Edebiyatı'nda 99 Hikâye-
ciden 99 Hikâye, Çağdaş Türk Edebi-
yatı'nda 199 Şairden 199 Şiir, Kurtu-
luş Savaşı ve Edebiyatımız da yayıne-
vinin öteki seçküeri.
Selim Heri'nin 'Eviırazin Tek Ista-
koza' ile başlayan Yemek Kitaplan di-
zisi, Amerikalı yemek yazan CMeMe
Rossand'ın Tadı Dama^mda Kabn
Ülce: Mıar' ile sürüyor.
TÜRKİYE İŞ BANKASI
YAYINLARI
Yayınevinin edebiyat ve edebiyat dı-
şı türierdeki yeni kitaplan arasında De-
mir Ozhl'nün uzun anlatısı 'Bir Be-
yoğhıDüşâ'. SabahattinEyuboğlu'nun
görsel ve sözel sanatlar üzenne kale-
me aldığı denemeleri içeren 'Mavi I-
II', Nedim Gürsel ın Paris Yaaian I-
II', Gürsd Aytaç'ın derledığı, Goet-
he'den seçme sözlerin yer aldığı 'Go-
ethe Der ki', Semüı Gümüş'ün hazır-
ladığı, çağdaş Türk öykücülerinin ya-
pıtlannı kapsayan 'Öykâierdetstanbıd'
yer ahyor.
Türkiye'nin yetiştirdiği 'KfiMr ln-
sanlan'yla yapılmış nehir söyleşüer-
den oluşan dizinin ilk kitabı Adakt
Ağaopı'na aıî: 'Adalet Ağaoğlu kita-
bı: 'Sen Türkiye'nin En Güzel Kaza-
SISBl'.
Nobel ödüllü yazar VViIBam GoJ-
<nag'in 'Çatal Dil' adlıromanıruönü-
müzdeki aylarda 'Koie' adlı romanı
izleyecek.
CSIievtis'in 'NarniaCrMikte' dızı-
sinin ilk iki kitabı fuarda çocuk okur-
lara sunulacak. 'Narnia Günlükleri'
ana başlığıyla sunulan 7 ciltlik yapı-
nn ilki 'Böyâcûnön Yeğenj', ikincisi ise
'Asian Doüp ve Cadı' adını taşıyor.
Edebiyat dışı türde, Fransız bilim
insanlanylayapılmış söyleşilerden olu-
şan 'tnsanm En Güzel Tarihi'. LesJk
Lçson'un 'l'ygarhğm AhlakiBunatan-
bn'. Cem Kozhı'nun 'Uluslararası Pa-
zarlama', Albert Bayet'nın BilimAh-
lakı'. Prof. Suna Kfli'nin 'Türk Ana-
yasa Metiokri' yer alıyor.
REMZİ KİTABEVİ
Erhan Bener'ın yeni romanı 'Iştğm
Gölgesi' ressam Cemil Eren'in yaşa-
mını anlatıyor. 'SiyasiTarihimizdeKırk
Ydhk Hariciye Hanralan' adlı anı ki-
tabı yeniden gözden geçırilerek yayı-
na hazırlandı.
Atflla Dorsay yeni kitabı 'Sinemave
Kadın'. Mario Levi'nin 'Madam Fto-
ridis Dönmeyebiiir', Feyza Hepçttn-
ghier'in 'Eski Bir Bafcrin' adlı öykü
kitaplannın yanı su^ Esat Cemal Pa-
ker'ın 'Siyasai Tarihimizde Kırk Yıl-
hkHariciye Hanrakn' adlı anı kitabı,
Ramses'in yazan Christian Jacq'ın
'Güneş Krabçe' adlı kitaplan yayıne-
vinin yeni yayınlanndan.
saydıgınız dengeleri bozacaktır. Bu ne-
denle de "Ihlamur AğacT açık uçlu-
dur. Ne bir sonu ne de bir başlangıcı
belirler.
Orta halli bir evde yaşayan dört in-
san. Anne, oğul, gelin, üvey baba. Bir-
birinin cehennemidir onlar. Her biri-
nin geçmişten bugüne taşıdıklan birer
azap öyküsü vardn-. Anne, üvey baba
ve oğul cehennemlerini yıllardan beri
birlikte yaşayagelmışken, aralanna ye-
ni katılan gelin, onlann görünüşte var
olan, ancak gerçekte hiçbir zaman ku-
rulamamış güç dengelerini altüst ede-
cektir.
Birçeşit "gözdağtiyatrosu''durC%e-
atreofmenace") izlediğimiz. Harold
Pinter'ın, daha sonra bu yaftayla tanım-
lanacak oyunlannı biçimlendirdiği yıl-
larda, Vüs'at O. Bener de aynı duyar-
lılığı ve anlatım özelliğini Türkiye'de
yakalamıştır.
Oyun, Anne ile Ogul'un, geçmişte
zorunlu olarak dünyalanna kattıklan
tt
yabana"nın (Üvey Baba'nın), eve
gelen yeni "yabancı" (Gelin) tarafın-
dan evın dışına çıkanlması sürecini di-
le getirir. Ancak, tıpkı Harold Pinter
tiyatrosunda olduğu gibi, Gelin (ya-
bancı) sonun başlangıcuu getirmede
yalnızca bir araçtır. Oyunda izlenen, o
gelmeden önce de, evde yaşayanlann
birbirlerine -örtük biçimde de olsa-
yönelttikleri "ohımsuzenoji''ninpar-
çalanmasıdır...
Bir konuşma oyunu, konuşma yoluy-
la yaratılan bir genlim oyunudur izle-
diğimiz. Dayanışma öğelerinin pamuk
ipliğiyle bağlı olduğu, hasımlann bir-
birlerirun gücünü sürekli olarak tartnk-
lan, zayıf noktayı bulduklan anda sal-
dınya geçtikleri bir çeşit "sözgüreşi''.
Aile ortamında, bireylerin çeşitli biçim-
lerde ve çeşitli şiddet derecelerinde
yaşadıgı bir "var olabilme" savaşı de-
yin isterseniz. Sevginin, sevgisizliği
ortadan kaldıracak güçte olamadığı...
Yaşanmakta olan, sözün, ses nüans-
lanyla anlam katmanlanna ulaştığı,
mimikle vejestle bütünleştiği, sessiz-
liğin "ses"i dehşet verici kıldığı, tüm
oyun kişilemün sürekli olarak birbiri-
nin "çpıdağfyfa karşı karşıya olduğu,
olumsuz enerjinin yayılma ve gerile-
me noktalannda tartimlanmış bir dram-
du-. Hem gerçekten yaşanan, hem de
"oyun" biçiminde dışavurulan. Ger-
çeğın derinlığiyle, "kara alay" dan bes-
lenen absürdün yan yana ve iç içe var
olduğu...
Oyunun tartımmı ve anlam katman-
lannı ortaya çıkartmak için, rolün bü-
tünüyle içselleştırilmesi, "oyun ovna-
ma" aşamalanna gelındığınde ise oyun-
cunun oyun kişisi ile oyun kişisinin
"oynadığı oyun" arasma "kara süay"
uzaklığı koymasım gerektiren, karma-
şık bir oyunculuk ve yorum inceliği
gerekiyor. Tıpkı BügeKarasu'nun "S«-
vilmek" oyununun Aksanat Prodüksi-
yon Tiyatrosu yapunında gerçekleşti-
rilebildiği gibi.
Böyle bir karşılaştırma yaparak "Ih-
lamur Ağacı" yapımına emek vermiş
sanatçılan incitmek istemiyorum. "Ih-
lamurAğaa"nı başkalarından değil, on-
lardan izledim. Kaldı ki, "Sevflmek"ten
çok daha uzun, "söz"sel ağırlığı nede-
niyle başedihnesi yönetmen açısından
da oyuncular açısından da çok daha
zorbir oyun "DılamurAğacı". Yıne de
üstünde yeterince çahşılmadığını, rol-
ler yeterince içselleştirilmediği için,
oyunun "gerçeği yaşama" ve "oyun
oynama" boyutlannın karşı karşıya
getirilmesiyle oluşan "iç devinim"inin
sahnede yansıtılamadığmı düşünüyo-
rum.
Iç devinim oluşmayınca da geriye
yalnızca "söz" ve sanatçılann "söz"e
kılıf olarak benimsedikleri bir çeşit ro-
lü "dıştan oynama" gösterisi kalıyor.
Sözgelımı GUnıan Peremeci Kahyaoğ-
hı grotesk bir fıgür ağırlığmca çizmiş
Anne'yi. Oğluna olan sevgisi ile ikin-
ci kocası karşısındaki sevgisizliğıni ara-
ya önernli bir ayırtı koymadan oynuyor.
Cemal Cnlû ise Üvey Baba'da trajiko-
mik "mağdur"u oynamaya endeksle-
miş kendisini. Gelin'i canlandıran ve
ağn- yükü taşıyan Gfikn ÇehreB ise hiç
değiştirmediği ses tonuyla baştan so-
na "söz*ü dile gerirmeye ağırhk vermiş.
Jest ve mimiklerini "söz" arasına öy-
lece serpiştirivermiş gibi. Bener'in ka-
rakterine en yakın yorumu sunan Le-
ventGönerde "öflte" ve "dinginlflc" an-
lan arasına yeterli geçişler koymuyor.
Sonuç olarak karşüıklı elektriklenme-
nin oluşmadığı, bu nedenle sahne ya da
seyirci arasında elektriklenme yarata-
mayan, düz bir sahne söylemi ile kar-
şı karşıyayız. Oyuncu söylüyor, seyir-
ci dinliyor. Yönetmen Nur Subaşı'nın
sahne tasanmma ve hareket düzeyin-
de kimi aynntılara soyutlama yoluyla
simgesel anlam katma çabası da önem
kazanmıyor.
Vüs'at O. Bener, tüm yapıtlannın
başansını, yazarken acı çekmesine, acı
çekmeyi kendisine "reva gönne"sine
borçlu. Gönül isterdi ki, "Ihlamur Ağa-
a" sahneye getirilirken de aynı düzey-
de acı çekilmiş olsun.
Nitelikli sanat acı çekilmeden yara-
tılamıyor. Bu nedenle detiyatroculann
bir yapımdan söz ederken "Çokkeyif-
K bir çahşma oktu" demelerini oldum
olası yadîrganm.
YAZIODASI
SELtM İLERİ
Tıyatro Sanatı
Çocukluğumda, ilk gençliğimde ekim, kasım den-
di mi, ille tiyatrodan, Istanbul'daki tiyatrolann oyna-
yacağı oyunlardan söz açılırdı. Dahası, Istanbul'laye-
tinilmez, Ankara Devlet Tıyatrosu'nun sahnelerinde
neler oynandığı da sağdan soldan öğrenilir, konu-
şulurdu. 1960'laröyleydi...
Tıyatro tarihçisi, yazar Refik Ahmet Sevengil'in
yıllar önce yayımlanmış Yakın Çağlarda Türk Tiyat-
rosu kitabının saytalannı kanştıranlar, o sararmış fo-
toğraflan da görebilirler.
Bu fotoğraflar arasında bir dizi, gençTürkiye Cum-
huriyeti'nin tiyatro yapılannı belgeler. Cumhuriyet
yönetimi yurdun dört bir yanını tiyatrolarla bezemek
istemiştir.
Gerçi bu yapılann çogu -henüz- dermaçatma hat-
ta ahırdan bozmadır ama tiyatroya verilen önemi
belgeler. Cumhuriyet için tiyatro neredeyse ahlakı bil-
diri, sanat egitimi için ocak, yeni kuşaklara adanmış
kültür etkinliğidir. Cumhuriyet'i kuranlann tiyatro sev-
gisi, yarının kuşaklanna güvenmekte bu sevginin
büsbütün kök salacağına inanmaktadır.
2000 Türkiye'sinde, yaklaşık seksen yıl sonra, an-
cak birkaç kentin stnırlanna sığtnabjlmiş bugünkü Türk
tiyatrosu, 1923'ün ülkülerinden çok uzak artık.
Devletin yardımına muhtaç özel tiyatrolarla dev-
lete yük olduğu açıkça söylenmese bile satr arasın-
da sezdirilen ödenekli tiyatrolar yıllardan beri ayak-
ta kalma mücadelesi veriyor. Her sezon başı percle-
ler kaygılarla açılıyor, ne yazık ki bazı perdeler de açı-
lamıyor.
Oysa tiyatro, yeryüzünün bütün ileri, uygar ülke-
lerinde, sayısız teknik olanaktan yararlanarak yine gün-
demde; geçen zamana yenik düşmemiş.
Tıyatro sanatını çok seven, çok degerii Gencay
Gürün'le konuşuyorduk. Basının ilgisizliğinden ya-
kındı Gencay Hanım. Tıyatro sanatına sayfalannı
'gerçekten' açan kaç gazete, kaç dergi var? Hemen
hemen tek tiyatro dergisi olan Tiyatro... Tiyatro'nun
hangi güç koşullaria boğuşarak yayımlandığını biB-
yorum. Tiyatroya ilgi yönlendirmesi srfır...
Televizyon kanallan tiyatroyla show arası yapım-
lara -ki, hiçbirine karşı değilim, her birinin yeni yeni
seyircileryetiştirebilecegi kanısındayun- kimi zaman
ilgi gösteriyorsa da yalnızca tiyatro sanatına kucak
açmış yapımlar daima görmezden geliniyor.
Yetiştiğim yıllarda 'tiyatro eleştirisi' göz kamaşb-
ncı bir doruktaydı.
Doğan Kitapçılık'ın büyük bir kadirbiliriikle okura
sunduğu, Adnan Benk imzalı Beştıri Yazılan'nda, br
zamanın zehirzemberek ustası Benk, gördüğü oyun-
lan eleştirirken yetkin bir sanat adamı kimliğinde.
Oyte yazılar ki, bugün de hayranlıkJa okunuyor. 1953te
kaleme alınmış "Bir Fatih Kurbanı"n\r\ işte ilk satır-
lan:
"Fatih piyesinin büyük talihsizliği, Istanbul'un beş
yûzyılönce fethedilmiş olmasıdır. Sayın Nazım Kur-
şunlu unutmamış bunu, bize de bir türlü unuttura-
mıyor. Unutmak diyorum ama, Ftacine Hippolytos'un
kayalara çarpıp öleceğini yahut da Flaubert Barbar-
lann Hamiikar'ın önünde yenilgiye uğrayacaklannı
unutmuşlarmıydı? Fakat, buna rağmen, yine de, Pha-
idra 'yı görmeye giden seyirci yahut da Salambo 'yu
okuyan okuyucu, seyir ve okuma süresince, tarihi
gerçeklerin dışına çıkabiliyor, onlan unutabiliyor."
Birkaç imza dışında, günümüzün tiyatro eleştirisi
Adnan Benk'in düzeyinin çok gerilerine düşmüştür.
Eleştirisiz bir tiyatro sanatı duşünülebilir mi?
Oyle anlaşılıyor ki, son yirmi yılın 'gündem yaratı-
cılan' tiyatro sanatını gündem dışı bırakmaya karar-
lı. Her bayağılığa gündem cilası süren söz konusu
gündem yaratıcılan, Cumhuriyet'i kuranlann cumhu-
riyet kadar önem ve değer verdikleri tiyatroyu belki
de nifak odaklanndan biri sayıyorlar. Katılıyorum:
En kötü tiyatro, en 'zarif bayağılıktan üstündür.
Yaşasın tiyatronun ölümü!
SemHıa Bepksoy'un Rdelio ile
yarım yüzyılhk randevusu
• Kûhür Servisi - Cumhuriyetin ilk pnmadonnası
Semiha Berksoy'un 72. sanat yıh, bugün saat
20.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek
bir gece ile kutlanacak. Gecede Beethoven'ın
Fidelio operası, Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü ile Izmir Opera ve Balesi tarafından,
yüksek dramatik soprano, Devlet Operası Başartisti,
Atatürk ve Devlet Sanatçısı Ödülü sahibi Semiha
Berksoy için ortaklaşa özel bir çalışmannı
sonucunda sahnelenecek. Semiha Berksoy'un
yaşamı ve sanatçı kişiliği üzerine yapılacak
konuşmalarla başlayacak gece, sanatçının geçen yıl
New York'ta sahne aldığı temsil ve Luxemburg
Manifesta 2'den performans fihnine ait bölümlerin
barkovizyondan gösterimi ile devam edecek. Aynca
fuayede sanatçuun Ahmet Adnan Saygun tarafından
bestelenen ilk Türk operası 'Özsoy'u anlatan dev
yağlıboya panosu ile değişik temalardaki resimleri
de sergilenecek.
Leonardo Benvenuti ötdü
B ROMA (AFP) - ttalyan senaryo yazan Leonardo
Benvenuti, kardiyolojik problemlerinden dolayı 3
Kasmı'da Roma'da tedavi görmekte olduğu
hastanede öldü. Benvenuti; aralannda Sergio
Leone'nin 'Once Upon a time in America' ve
Vittorio de Sica'run 'Marriage Italian Style' gibi
ünlü fihnlerin bulunduğu 100'den fazla fîhnin
senaryolannı yazmıştı. Benvenuti en son,
başrollerini Alessandro Gassman ve Gian
Marco'nun paylaştığı 'Ieste di Cocco' adlı fılmin
senaryosunu Piero De Bernardi ile birlikte yazmıştı.
Charlie'nin 'sUahsC meteMepi
• Kültür Servisi - Ünlü televizyon dizisi
'Charlie'nin Melekleri'nin beyazperde
versiyonunda buluşan 3 ünlü aktris Diaz,
Barrymore ve Liu, rakiplerini silahla değil, dövüş
sanatını konuşturarak alt ediyor. ABD
sinemalannda dün gösterime giren bir zamanlann
ünlü dizisi 'Charlie'nin Meleklen'nin film
versiyonunda Cameron Diaz, Drew Barrymore ve
Lucy Liu rol alıyor Filmde tabanca
kullanılmayarak seyirciye 'silahlara hayır' mesajı
gönderiliyor. Yönetmenliğini ünlü video klip
rejisörü McG'nin üstlendiği filmde 'Charlie' rolünü
John Forsyte, 'Bosley' rolünü de Bill Murray
canlandınyor. Barrymore'un aynı zamanda
yapuncılığını da üstlendiği fıhnde Cameron Diaz
12 milyon dolar ücret alarak Hollywood'un en çok
kazanan aktristleri arasma girdi. 'Charlie'nin
Melekleri', bu ayın sonunda da Türkiye'de vizyona
girecek.