18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2000 SALJ 14 KULTUR [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL 'Ihlamıır Ağacı' ııasıl oynanmahydı?Vüs'at O. Bener'in yaklaşık 40 yıl önce yazdığı ılk oyunu "Ihlamur Ağa- <a"nın dünya prömiyeri îstanbul Dev- let Tiyatrosu'nca ekim ayı içinde ya- pıldı. Neden böylesine geç kalınmış- tı. Neden böylesine aceleye getirilmiş- ti? Yazın dünyamızın gûndemine elli yıl önce Yenıİstanbul gazetesinin New 'York Herald Tribune gazetesiyle or- taklaşa açtığı öykü yanşmasında üçün- cülük ödülüne değer bulunan "Dost" başlıklı öyküsüyle, yirmi sekiz yaşın- dayken giren Vüs'at O. Bener, 50'li yıllarda yayımlanan öykü kitaplan «Dost" ve "YaşamasK" ile Türk Dil Kunımu'nun 1963 Tîyatro ödülü'nü alan "Ihlamur AğacTndan sonra ya- zın tarihimizdekı yerini almıştı. Daha önce yazılmış öykülennin ön- ce 1977'de, sonra 1986'da "Dost" baş- hklı kitaplarda yayımlanmasından son- ra Bener'in, yazma uğraşına yeniden rvmekazandırdığınıgörüyoruz. 1984'te yayımlanan ılk roman "BuzulÇağTnın Virüsü"nü ikinci oyun "tpin Ucu" iz- liyor, Bener'in 60'h yaşlarının bu er- ken döneminde. Ahşılmadık bir durumla karşı kar- şıyayız. Yazar kırk yaşına dek üretiyor, okurdan ve edebiyat eleştirmenlerin- den kabul görüyor, ama yazarlığın ol- gunluk çağı olarak bilinen kıık-elli yaş arasında susuyor. Sonra yeniden yazı- yor. Belli ki bu yazar, piyasaya kitap yetiştirip adını gündemde tutma der- dinde değil. Yıllar boyunca oluşmuş bi- rikimi iyice bir damıtıp, "yazma" uğ- raşının dikenli tellerinden -bere alma- dan- içeri sızdırma yolunda dil ile sü- rekli olarak cenkleşen bir yazar. "Ya- a"ya olağanüstü saygısı olan, yazdı- ğının yazmaya de|er olduğuna önce- likle kendisıni inandırması gereken... llginçtir, 70'ine merdiven dayadığı 1990'lann başından bu yana yapıtlar art arda gelıyor. "Bay Muannit Sahte- gj'nin Nodan" (199 İ), "Siyah Beyaz" ' (1993), "Manzumeter" (1994) ve "Mı- zıkahYürüyüş" (1997). Yetmiş yıl ya- şamışlığın ve yazın erliğinin en zor yollannı seçmişliğin getirdiği yazar kişı zenginliğı dökülüveriyor ortaya... Vüs'at O. Bener'in yazma serüveni- ni baştan sona sarmalayan temel sorun- sal, insan olarak var olmanın bilince yüklediği sancı olmalı. Hem evrensel ve toplumsal insan, hem de Türki- üs'at O. Bener, tüm yapıtlannm başansını, yazarken acı çekmesine, acı çekmeyi kendisine 'reva görme'sine borçlu. Gönül isterdi ki, 'Ihlamur Ağacı' sahneye getirilirken de aynı düzeyde acı çekilmiş olsun. ye'nin üısanı olarak, yaşandığı sürece çekilen bir sızı deyin isterseniz. *Aa"nın "kara alay"la dındirildiği görülmüş mü? Vüs'at O. Bener işte bu yolla ya- raya tuz basıyor. Yazma uğraşı içinde en çok da kendini acıtarak... Kendi deyişiyle "küı kırk değil sek- senyarar" titizliğindeki bu yazann ilk oyunu "Ihlamur Ağacı" uzun yıllardır Devlet Tiyatrolan repertuvannda bu- lunmakla bırlikte bir türlü sahnelenmi- yordu. 196O'lı yıllarda bırbinndenba- şanh yerli oyun yapunlanyla karşımı- za çıkan, ünlü oyunculardan oluşmuş sağlam kadrolu özel topluluklann da bu oyuna ilgi gösterme zahmetine gir- memiş olmalan aynca şaşırtıcı. "DuamurAğaa" tıpkı MetihCevdet Anday'ın "Mikado'nun Çöpleri" ve "Içerdekiler" ya da Oktay Rifar'ın "Yağmur Sıkmüsı" gibi gerçekçi ti- yatro anlayışıyla çerçevelendinlmiş, ancak gerçekçi tıyatronun alışılagelmiş "olay örgûsû" kalıplannı aşan bir "iç devinim" oyunu. Bir anlamda da Türk gerçekçi tiyat- rosunda onlarca başanlı/başansız ör- neği sunulmuş bir "aBedramı" olarak nitelendırilebilir. Ne ki, bu oyunlarda çoğunlukla ateşleyici güç olan ekono- mik sıkıntı, işsizlik, aşksız evlilikler, talıhsız aşk ilişkileri, ihanet, kötü yo- la sapma. sahip olduğundan farklı bir yaşama özenme, değer boşluğu için- de bocalama gibi etmenlerden belirti yoktur "Ihlamur Ağacı"nda. Oyunda dile gelen, evrenın/toplumun kıstınl- dığı bir köşesinde ne yapıp edip ken- dine güvenli bir yer açmaya çahşan in- sanın çırpınışıdır. Ip üstünde carnbaz- lık yapmaya benzer bir durum. "Gü- venü" bir konum - sağlanabilse bile- "mutiak" değildir. Kendılenne "gü- venH" bir konum sağlamaya çahşan başkalan er ya da geç, kurduğunuzu var- YAYINEVLERİNDEN YENİ KİTAPLAR (4) Klasikler, denemeler, öyküler OĞLAK YAYINLARI Yayınevi Klasikler dizisini Alesan- der Dumas'nın 'Üç Siahşörler Yirmi Yıl Sonra' adlı kitabı, Balzac'ın 'Va- dklekiZambak', 'GoriotBaba' adlı ya- pıtlan ve Laclos'un 'Tehlikeü tlişki- ler 3 adlı romanıyla sürdürüyor. Aynca Oğlak Klasikleri'nde 'ÜçSaahşörler', 'Erdemle Kırbaçlanan Kadın'. 'Sul- tanHamidDüşerken'.Pöe nun 'Bütân Şürleri'. 'OğuâarwSevgüüer', 'Üçts- tanbul', 'Gökkuşağı', Decameron', 'İlahi Komedya' ve 'Prens' de yer alı- yor. tstanbul Kitaplan Dizisi'nde Selim Öeri'nin 'Yıkkdar Ahmda îstanbul', Eser lutel'ın 'Îstanbul Îstanbul tken' ve 'Beyoğta Beyoğta' adlı kitaplannı, yıne Eser Tutel'ın'İstanbol'u YdÜfür- dfi Su Götürdü' adlı çalışması ızleye- cek. Aynca metinlerinı Nuri Akba- yar"mhazırladığı Türkçe-lngilizce iki dilde yayımlanan ve eski îstanbul kart- postallanndan oluşan 'Îstanbul, Bir Aibûm' adlı kitap da yer alıyor. Maceraperest Kitaplar'da ise polisi- ye kitaplan Val McDermid'in yeni di- zısi, Carol Jordan/Tony Hfll polisiye- lehnin 'Deniz Kızlan Şarkı Söylü- yor'dan sonra ikinci kitabı 'Kaodaki TeT, Ricnard NorthPatterson'ıın mah- keme gerilimi kitaplanndan ikincisi, 'BirÇocnğunGözteri' var. Türk kadın yazar Nihan Taştekm'in polisiye kita- bı 'Kertenkelenin Uykusu'nun yanı sı- ra fantastik dünyanın meraklılan için OBve Barker'ın kitaplan 'GaBee', 'La- netienme Oyunu' ve 'KabaP sunulu- yor. Maceraperest Çizgiler Şekip Da- vaz'ın 'Kedo'su. Dyian Dog'un büyük boy albümünün yanı sıra Tex ve Mar- ttaMystereveMartinMystereıleDylan Dog'un yeni macerası ile sürüyor. Edebiyatdizisi, Selim Deri'nin Geç- miş, Bir Daha Gelmeyecek Zamanlar beşiemesinin dördüncü kitabı olant St&- mazHaıum,YatonOknriar tçm' ile sü- rüyor. Cahide Birgöl'ün yeni kitabı 'Geceye Uyananlar' da var bu dizide. ErayCanberk. Nobel Ödülü kazan- mış şairlerin şiirlerinden bir seçme su- nuyor. 'NobeffiŞairier Ântolojisi' Mo dera Türk Edebiyatı'nda 99 Hikâye- ciden 99 Hikâye, Çağdaş Türk Edebi- yatı'nda 199 Şairden 199 Şiir, Kurtu- luş Savaşı ve Edebiyatımız da yayıne- vinin öteki seçküeri. Selim Heri'nin 'Eviırazin Tek Ista- koza' ile başlayan Yemek Kitaplan di- zisi, Amerikalı yemek yazan CMeMe Rossand'ın Tadı Dama^mda Kabn Ülce: Mıar' ile sürüyor. TÜRKİYE İŞ BANKASI YAYINLARI Yayınevinin edebiyat ve edebiyat dı- şı türierdeki yeni kitaplan arasında De- mir Ozhl'nün uzun anlatısı 'Bir Be- yoğhıDüşâ'. SabahattinEyuboğlu'nun görsel ve sözel sanatlar üzenne kale- me aldığı denemeleri içeren 'Mavi I- II', Nedim Gürsel ın Paris Yaaian I- II', Gürsd Aytaç'ın derledığı, Goet- he'den seçme sözlerin yer aldığı 'Go- ethe Der ki', Semüı Gümüş'ün hazır- ladığı, çağdaş Türk öykücülerinin ya- pıtlannı kapsayan 'Öykâierdetstanbıd' yer ahyor. Türkiye'nin yetiştirdiği 'KfiMr ln- sanlan'yla yapılmış nehir söyleşüer- den oluşan dizinin ilk kitabı Adakt Ağaopı'na aıî: 'Adalet Ağaoğlu kita- bı: 'Sen Türkiye'nin En Güzel Kaza- SISBl'. Nobel ödüllü yazar VViIBam GoJ- <nag'in 'Çatal Dil' adlıromanıruönü- müzdeki aylarda 'Koie' adlı romanı izleyecek. CSIievtis'in 'NarniaCrMikte' dızı- sinin ilk iki kitabı fuarda çocuk okur- lara sunulacak. 'Narnia Günlükleri' ana başlığıyla sunulan 7 ciltlik yapı- nn ilki 'Böyâcûnön Yeğenj', ikincisi ise 'Asian Doüp ve Cadı' adını taşıyor. Edebiyat dışı türde, Fransız bilim insanlanylayapılmış söyleşilerden olu- şan 'tnsanm En Güzel Tarihi'. LesJk Lçson'un 'l'ygarhğm AhlakiBunatan- bn'. Cem Kozhı'nun 'Uluslararası Pa- zarlama', Albert Bayet'nın BilimAh- lakı'. Prof. Suna Kfli'nin 'Türk Ana- yasa Metiokri' yer alıyor. REMZİ KİTABEVİ Erhan Bener'ın yeni romanı 'Iştğm Gölgesi' ressam Cemil Eren'in yaşa- mını anlatıyor. 'SiyasiTarihimizdeKırk Ydhk Hariciye Hanralan' adlı anı ki- tabı yeniden gözden geçırilerek yayı- na hazırlandı. Atflla Dorsay yeni kitabı 'Sinemave Kadın'. Mario Levi'nin 'Madam Fto- ridis Dönmeyebiiir', Feyza Hepçttn- ghier'in 'Eski Bir Bafcrin' adlı öykü kitaplannın yanı su^ Esat Cemal Pa- ker'ın 'Siyasai Tarihimizde Kırk Yıl- hkHariciye Hanrakn' adlı anı kitabı, Ramses'in yazan Christian Jacq'ın 'Güneş Krabçe' adlı kitaplan yayıne- vinin yeni yayınlanndan. saydıgınız dengeleri bozacaktır. Bu ne- denle de "Ihlamur AğacT açık uçlu- dur. Ne bir sonu ne de bir başlangıcı belirler. Orta halli bir evde yaşayan dört in- san. Anne, oğul, gelin, üvey baba. Bir- birinin cehennemidir onlar. Her biri- nin geçmişten bugüne taşıdıklan birer azap öyküsü vardn-. Anne, üvey baba ve oğul cehennemlerini yıllardan beri birlikte yaşayagelmışken, aralanna ye- ni katılan gelin, onlann görünüşte var olan, ancak gerçekte hiçbir zaman ku- rulamamış güç dengelerini altüst ede- cektir. Birçeşit "gözdağtiyatrosu''durC%e- atreofmenace") izlediğimiz. Harold Pinter'ın, daha sonra bu yaftayla tanım- lanacak oyunlannı biçimlendirdiği yıl- larda, Vüs'at O. Bener de aynı duyar- lılığı ve anlatım özelliğini Türkiye'de yakalamıştır. Oyun, Anne ile Ogul'un, geçmişte zorunlu olarak dünyalanna kattıklan tt yabana"nın (Üvey Baba'nın), eve gelen yeni "yabancı" (Gelin) tarafın- dan evın dışına çıkanlması sürecini di- le getirir. Ancak, tıpkı Harold Pinter tiyatrosunda olduğu gibi, Gelin (ya- bancı) sonun başlangıcuu getirmede yalnızca bir araçtır. Oyunda izlenen, o gelmeden önce de, evde yaşayanlann birbirlerine -örtük biçimde de olsa- yönelttikleri "ohımsuzenoji''ninpar- çalanmasıdır... Bir konuşma oyunu, konuşma yoluy- la yaratılan bir genlim oyunudur izle- diğimiz. Dayanışma öğelerinin pamuk ipliğiyle bağlı olduğu, hasımlann bir- birlerirun gücünü sürekli olarak tartnk- lan, zayıf noktayı bulduklan anda sal- dınya geçtikleri bir çeşit "sözgüreşi''. Aile ortamında, bireylerin çeşitli biçim- lerde ve çeşitli şiddet derecelerinde yaşadıgı bir "var olabilme" savaşı de- yin isterseniz. Sevginin, sevgisizliği ortadan kaldıracak güçte olamadığı... Yaşanmakta olan, sözün, ses nüans- lanyla anlam katmanlanna ulaştığı, mimikle vejestle bütünleştiği, sessiz- liğin "ses"i dehşet verici kıldığı, tüm oyun kişilemün sürekli olarak birbiri- nin "çpıdağfyfa karşı karşıya olduğu, olumsuz enerjinin yayılma ve gerile- me noktalannda tartimlanmış bir dram- du-. Hem gerçekten yaşanan, hem de "oyun" biçiminde dışavurulan. Ger- çeğın derinlığiyle, "kara alay" dan bes- lenen absürdün yan yana ve iç içe var olduğu... Oyunun tartımmı ve anlam katman- lannı ortaya çıkartmak için, rolün bü- tünüyle içselleştırilmesi, "oyun ovna- ma" aşamalanna gelındığınde ise oyun- cunun oyun kişisi ile oyun kişisinin "oynadığı oyun" arasma "kara süay" uzaklığı koymasım gerektiren, karma- şık bir oyunculuk ve yorum inceliği gerekiyor. Tıpkı BügeKarasu'nun "S«- vilmek" oyununun Aksanat Prodüksi- yon Tiyatrosu yapunında gerçekleşti- rilebildiği gibi. Böyle bir karşılaştırma yaparak "Ih- lamur Ağacı" yapımına emek vermiş sanatçılan incitmek istemiyorum. "Ih- lamurAğaa"nı başkalarından değil, on- lardan izledim. Kaldı ki, "Sevflmek"ten çok daha uzun, "söz"sel ağırlığı nede- niyle başedihnesi yönetmen açısından da oyuncular açısından da çok daha zorbir oyun "DılamurAğacı". Yıne de üstünde yeterince çahşılmadığını, rol- ler yeterince içselleştirilmediği için, oyunun "gerçeği yaşama" ve "oyun oynama" boyutlannın karşı karşıya getirilmesiyle oluşan "iç devinim"inin sahnede yansıtılamadığmı düşünüyo- rum. Iç devinim oluşmayınca da geriye yalnızca "söz" ve sanatçılann "söz"e kılıf olarak benimsedikleri bir çeşit ro- lü "dıştan oynama" gösterisi kalıyor. Sözgelımı GUnıan Peremeci Kahyaoğ- hı grotesk bir fıgür ağırlığmca çizmiş Anne'yi. Oğluna olan sevgisi ile ikin- ci kocası karşısındaki sevgisizliğıni ara- ya önernli bir ayırtı koymadan oynuyor. Cemal Cnlû ise Üvey Baba'da trajiko- mik "mağdur"u oynamaya endeksle- miş kendisini. Gelin'i canlandıran ve ağn- yükü taşıyan Gfikn ÇehreB ise hiç değiştirmediği ses tonuyla baştan so- na "söz*ü dile gerirmeye ağırhk vermiş. Jest ve mimiklerini "söz" arasına öy- lece serpiştirivermiş gibi. Bener'in ka- rakterine en yakın yorumu sunan Le- ventGönerde "öflte" ve "dinginlflc" an- lan arasına yeterli geçişler koymuyor. Sonuç olarak karşüıklı elektriklenme- nin oluşmadığı, bu nedenle sahne ya da seyirci arasında elektriklenme yarata- mayan, düz bir sahne söylemi ile kar- şı karşıyayız. Oyuncu söylüyor, seyir- ci dinliyor. Yönetmen Nur Subaşı'nın sahne tasanmma ve hareket düzeyin- de kimi aynntılara soyutlama yoluyla simgesel anlam katma çabası da önem kazanmıyor. Vüs'at O. Bener, tüm yapıtlannın başansını, yazarken acı çekmesine, acı çekmeyi kendisine "reva gönne"sine borçlu. Gönül isterdi ki, "Ihlamur Ağa- a" sahneye getirilirken de aynı düzey- de acı çekilmiş olsun. Nitelikli sanat acı çekilmeden yara- tılamıyor. Bu nedenle detiyatroculann bir yapımdan söz ederken "Çokkeyif- K bir çahşma oktu" demelerini oldum olası yadîrganm. YAZIODASI SELtM İLERİ Tıyatro Sanatı Çocukluğumda, ilk gençliğimde ekim, kasım den- di mi, ille tiyatrodan, Istanbul'daki tiyatrolann oyna- yacağı oyunlardan söz açılırdı. Dahası, Istanbul'laye- tinilmez, Ankara Devlet Tıyatrosu'nun sahnelerinde neler oynandığı da sağdan soldan öğrenilir, konu- şulurdu. 1960'laröyleydi... Tıyatro tarihçisi, yazar Refik Ahmet Sevengil'in yıllar önce yayımlanmış Yakın Çağlarda Türk Tiyat- rosu kitabının saytalannı kanştıranlar, o sararmış fo- toğraflan da görebilirler. Bu fotoğraflar arasında bir dizi, gençTürkiye Cum- huriyeti'nin tiyatro yapılannı belgeler. Cumhuriyet yönetimi yurdun dört bir yanını tiyatrolarla bezemek istemiştir. Gerçi bu yapılann çogu -henüz- dermaçatma hat- ta ahırdan bozmadır ama tiyatroya verilen önemi belgeler. Cumhuriyet için tiyatro neredeyse ahlakı bil- diri, sanat egitimi için ocak, yeni kuşaklara adanmış kültür etkinliğidir. Cumhuriyet'i kuranlann tiyatro sev- gisi, yarının kuşaklanna güvenmekte bu sevginin büsbütün kök salacağına inanmaktadır. 2000 Türkiye'sinde, yaklaşık seksen yıl sonra, an- cak birkaç kentin stnırlanna sığtnabjlmiş bugünkü Türk tiyatrosu, 1923'ün ülkülerinden çok uzak artık. Devletin yardımına muhtaç özel tiyatrolarla dev- lete yük olduğu açıkça söylenmese bile satr arasın- da sezdirilen ödenekli tiyatrolar yıllardan beri ayak- ta kalma mücadelesi veriyor. Her sezon başı percle- ler kaygılarla açılıyor, ne yazık ki bazı perdeler de açı- lamıyor. Oysa tiyatro, yeryüzünün bütün ileri, uygar ülke- lerinde, sayısız teknik olanaktan yararlanarak yine gün- demde; geçen zamana yenik düşmemiş. Tıyatro sanatını çok seven, çok degerii Gencay Gürün'le konuşuyorduk. Basının ilgisizliğinden ya- kındı Gencay Hanım. Tıyatro sanatına sayfalannı 'gerçekten' açan kaç gazete, kaç dergi var? Hemen hemen tek tiyatro dergisi olan Tiyatro... Tiyatro'nun hangi güç koşullaria boğuşarak yayımlandığını biB- yorum. Tiyatroya ilgi yönlendirmesi srfır... Televizyon kanallan tiyatroyla show arası yapım- lara -ki, hiçbirine karşı değilim, her birinin yeni yeni seyircileryetiştirebilecegi kanısındayun- kimi zaman ilgi gösteriyorsa da yalnızca tiyatro sanatına kucak açmış yapımlar daima görmezden geliniyor. Yetiştiğim yıllarda 'tiyatro eleştirisi' göz kamaşb- ncı bir doruktaydı. Doğan Kitapçılık'ın büyük bir kadirbiliriikle okura sunduğu, Adnan Benk imzalı Beştıri Yazılan'nda, br zamanın zehirzemberek ustası Benk, gördüğü oyun- lan eleştirirken yetkin bir sanat adamı kimliğinde. Oyte yazılar ki, bugün de hayranlıkJa okunuyor. 1953te kaleme alınmış "Bir Fatih Kurbanı"n\r\ işte ilk satır- lan: "Fatih piyesinin büyük talihsizliği, Istanbul'un beş yûzyılönce fethedilmiş olmasıdır. Sayın Nazım Kur- şunlu unutmamış bunu, bize de bir türlü unuttura- mıyor. Unutmak diyorum ama, Ftacine Hippolytos'un kayalara çarpıp öleceğini yahut da Flaubert Barbar- lann Hamiikar'ın önünde yenilgiye uğrayacaklannı unutmuşlarmıydı? Fakat, buna rağmen, yine de, Pha- idra 'yı görmeye giden seyirci yahut da Salambo 'yu okuyan okuyucu, seyir ve okuma süresince, tarihi gerçeklerin dışına çıkabiliyor, onlan unutabiliyor." Birkaç imza dışında, günümüzün tiyatro eleştirisi Adnan Benk'in düzeyinin çok gerilerine düşmüştür. Eleştirisiz bir tiyatro sanatı duşünülebilir mi? Oyle anlaşılıyor ki, son yirmi yılın 'gündem yaratı- cılan' tiyatro sanatını gündem dışı bırakmaya karar- lı. Her bayağılığa gündem cilası süren söz konusu gündem yaratıcılan, Cumhuriyet'i kuranlann cumhu- riyet kadar önem ve değer verdikleri tiyatroyu belki de nifak odaklanndan biri sayıyorlar. Katılıyorum: En kötü tiyatro, en 'zarif bayağılıktan üstündür. Yaşasın tiyatronun ölümü! SemHıa Bepksoy'un Rdelio ile yarım yüzyılhk randevusu • Kûhür Servisi - Cumhuriyetin ilk pnmadonnası Semiha Berksoy'un 72. sanat yıh, bugün saat 20.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek bir gece ile kutlanacak. Gecede Beethoven'ın Fidelio operası, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Izmir Opera ve Balesi tarafından, yüksek dramatik soprano, Devlet Operası Başartisti, Atatürk ve Devlet Sanatçısı Ödülü sahibi Semiha Berksoy için ortaklaşa özel bir çalışmannı sonucunda sahnelenecek. Semiha Berksoy'un yaşamı ve sanatçı kişiliği üzerine yapılacak konuşmalarla başlayacak gece, sanatçının geçen yıl New York'ta sahne aldığı temsil ve Luxemburg Manifesta 2'den performans fihnine ait bölümlerin barkovizyondan gösterimi ile devam edecek. Aynca fuayede sanatçuun Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenen ilk Türk operası 'Özsoy'u anlatan dev yağlıboya panosu ile değişik temalardaki resimleri de sergilenecek. Leonardo Benvenuti ötdü B ROMA (AFP) - ttalyan senaryo yazan Leonardo Benvenuti, kardiyolojik problemlerinden dolayı 3 Kasmı'da Roma'da tedavi görmekte olduğu hastanede öldü. Benvenuti; aralannda Sergio Leone'nin 'Once Upon a time in America' ve Vittorio de Sica'run 'Marriage Italian Style' gibi ünlü fihnlerin bulunduğu 100'den fazla fîhnin senaryolannı yazmıştı. Benvenuti en son, başrollerini Alessandro Gassman ve Gian Marco'nun paylaştığı 'Ieste di Cocco' adlı fılmin senaryosunu Piero De Bernardi ile birlikte yazmıştı. Charlie'nin 'sUahsC meteMepi • Kültür Servisi - Ünlü televizyon dizisi 'Charlie'nin Melekleri'nin beyazperde versiyonunda buluşan 3 ünlü aktris Diaz, Barrymore ve Liu, rakiplerini silahla değil, dövüş sanatını konuşturarak alt ediyor. ABD sinemalannda dün gösterime giren bir zamanlann ünlü dizisi 'Charlie'nin Meleklen'nin film versiyonunda Cameron Diaz, Drew Barrymore ve Lucy Liu rol alıyor Filmde tabanca kullanılmayarak seyirciye 'silahlara hayır' mesajı gönderiliyor. Yönetmenliğini ünlü video klip rejisörü McG'nin üstlendiği filmde 'Charlie' rolünü John Forsyte, 'Bosley' rolünü de Bill Murray canlandınyor. Barrymore'un aynı zamanda yapuncılığını da üstlendiği fıhnde Cameron Diaz 12 milyon dolar ücret alarak Hollywood'un en çok kazanan aktristleri arasma girdi. 'Charlie'nin Melekleri', bu ayın sonunda da Türkiye'de vizyona girecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle