Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2000 CUMA
14 i l U i l . kultur@cumhuriyet.com.tr
Şehir Tiyatrolan, Mustafa Avkıran'ın yorumuyla Troilos ve Kressida'yı sahneliyor
negkarsabahûmza'MELTEMKERRAR
"Sahne Troya da. Yunan adalann-
dan,lSoylu kanlan hzışmış gururiu
prenslerjAtina Limanmayollamışlar/
Çetin bir savaş için toplanmışjAs-
ker ve malzemeyüklügemilerini./Alt-
mış dokuz ülkenin bu taçîı tahtlı baş-
larıj Troya 'nm altını üstüne getir-
meye ant içipj Yola çıkar Atina kör-
fezinden Frikya 'ya doğru./Troya 'nın
sağlam surlart içinde,/Güzel Helena,
Menelaos 'un karısı,/ Kendini kaçı-
ran çapkın Paris 'in kolları arasında
uyumakta,/ Ve işte bütün kıyamet de
bundan kopmaktadır."
Shakespeare oyunlan arasında dil-
sel ve yapısal özelhkleriyle farklı bir
yerde olan 'Troilos ve Kressida' ilk
kez Mustafa Avkmm rejisiyle Şehir Ti-
yatrolan'nda sahneleniyor. Mîna Ur-
gan ve Sabahattin Eyuboğhı çeviri-
siyle dilimıze kazandınlan oyunda Av-
ni Yalçm, Mefamet Çerezcioglu, Hüse-
yin Köroghı, Orhan Hızh, Mehmet
Gürhan, Uğurtao Atakan, Şükrü Tû-
raySfileymen Ralçm, Kahraman Aty-
han,ErgımÜUü,AMayözbek,Ashlçö-
zü, Şenay Saçbûker rol alıyorlar.
Oyun, Homeros'un 'th/ada' yapı-
tında anlattığı güzel Helena yüzün-
den çıkan ve yıllar süren Troya Sava-
şı üzerine kunılu. Akhalar ve Troya-
lılar arasında geçen bu anlamsız savaş,
Shakespeare'in metninde bambaşka
bir şekilde karşımıza çıkıyor.
'Troilos ve Kressida' 20. yüzyıl ba-
şına dek, kesin bir önyargıyla karşı-
lanmış Dılinin çaprasıklığı, çok sayı-
da Latınce sözcük içermesi ve bir söy-
lev niteliği taşıması yüzünden Sha-
kespeare uzmanlannca 'problem
oyun'lardan biri olarak değerlendiril-
ıniş.
'İztenirken iztemek çok önemlT
Avkıran'da 'Troilos ve Kressida'yı
sahneleme düşüncesı ilk kez 1993'te
oluşmuş. Oyunun hem Homeros'un '&-
yada'sından hem de bir ortaçağ yaza-
n olan Chaucer'ın bir öykûsûnde kay-
nak bulan bir aşk hikâyesinden bes-
lenmesi Avkıran içın en önemlı neden.
"Bu iki kaynağm yanı sıra içinde bu-
lundugum durum ve bu ülkeyle ilgüi
yaptığnnı düsöndüğüm işlerie metnin
ilişkisi, neden bu oyunu seçtiğiın soru-
sunun karşıhğL
v>
Bir Shakespeare metnini, klasik an-
layışının çok dışında 'çözümlerini ken-
di içinde arayan' bir yapıyla sahnele-
mek kolay olmadığı gibi pek çok ris-
kı de ıçenyor. "Shakespeare'în baa me-
tinlerini (Hamlet gibi) kimse tartış-
maz. Buradaysa tarih boyunca tarnş-
ması sürecek olan bir metinle karşı
karşıyayız. Benim için enöoenüi risk,
oyunun Türkçeye çevirihnesinden 40
yd sonra ilk kez sahnetenmesi ve çok
sayıda izteyidye ubşan birtryatroda oy-
namammh"
Avkıran. 5. Sokak Tiyatrosu'nda
'Geyikler Lanetier', 'Dumrul Ue Az-
rail', 'Mahmut ile Yezida' gibi oyun-
tarla Dede Korkut masallanndan, Ana-
dolu mitlerine uzanan bir yolda iler-
lerken klasik bir metin olmasına kar-
şm 'Troilos ve Kressida'da da bu çiz-
giyi sürdûrüyor.
"Ozeüikle 1993 ydından bu yana
kendi tiyatromuzla, kendi kültürü-
müzk ve toprağmnzla ilgili işler yapı-
yoruz. Astanda peşinde olduğumuz şey
bu ülkenin tiyatrosu. Mitkr, çağdaş
edebiyatta karşıhğuu gördüğümüz
ber şeyin anlatıldıgı ilk ürûnler. Bu
yûzden asunda her şey, mMerin gekti-
ği kavnaklann yeniden anlatmu, tek-
ran gibi duruyor."
Bütûnlüklü bir ekip çalışmasıyla,
'ilkel olanın üstûnde bir şeyler yap-
mak'. düşündüğü tıyatro için verimli
bir alan Avkıran içuı.
'Troüosve Kressida'da, oyunculann
aynı sahne içinde hem oyuncu, hem
izleyici olmalan, yüzlerinde çizilmiş
masklan, rol sıralannı bekledikleri
seyre açık kulisleriyle, bir 'oyun' iz-
lediğinizin altı sürekli çiziliyor. Pan-
İTT
M.Â. er tiyatro, her
projede bir okuma
önerisinde bulunur
ashnda. Benim için çok
özel bir örnek olan bu
oyunda biz, tiyatronun
tartışmasız ismi olan
Shakespeare'in çok
tartışmalı bir oyununu,
çok da tartışılacak bir
şekilde sahneye koymayı
seçerken bütün bu riskleri
göze alarak yeni bir
okuma önerisinde
bulunuyoruz. Bizim için
oyun bittiğinde
Shakespeare'in metni
devam edıyordu..
doros ve Thersites'in dışında tûm rol-
ler aynı kişi taranndan oynanıyor. Hek-
tor'un Patroklos, Troilos'un Akhille-
us, Kassandra'nın Helena olması için
oyuncunun siyah -beyaz tasarlanmış
giysilerini içli dışlı olarak giyip çı-
karması yetiyor. "Izlenirken iziemek,
oyuncunun, oyunculuk formasyonu-
nu kaybetmeden izleyici konumuna
geçmesi açısından çok önemlL Biz oy-
nadığunız oyunu öne çıkanyoruz çfin-
kû."
Hiçbir karakterin ön planda olma-
dığı ve tam olarak tanıtılmadığı oyun-
da, Pandaros ve Thersites'in gerek
sahnedeki seyirciye dönûk ve karşüık-
lı konumlan gerekse karikatûrize edil-
miştipleriiçindeki yergili dilleri ile or-
taoyununagöndermeleryapılıyor."Te-
mel probtemlerimiz bu oyunda da ay-
IU. Mekân, oyun, hareket anlayışımız
aynı çizgiyi sürdûrüyor. Tasanmda ta-
bii ki ortaoyunu, Şaman bilgisi devre-
ye girecektir. Kahramanlar Mîna Ur-
gan'uı söylediği gibi ortaçağ şövalye-
leri gibi konuşuyor olabilirier, ama ta-
sarnn söz konusu olduğunda müziğin
devamhhğuoyunculann npkı bir med-
dah hiTinda giysilerini giyip çıkarma-
lan gibi özeüikler var."
Müzikle kurulan organik bağ
Avkıran'ın rejisinde oyunun tümü-
ne yayılan ntım, YannisSaouKs'in fon
müziği olmaktan çıkıp oyunculara yön
veren bir işarete dönûşen müziğiyle bir-
leşerek özgün bir Ege aksanı yaratı-
yor. Bu aksanı 'oyunun ritmi' olarak
nitelendiriyor Avkıran, "Oyunu çab-
şırken müzikleorganik bir bağ içindev-
dik. Deşifrasyon yapüdıktan sonra,
müzisyenle bûiikte munu kaydettik.
Yannis, bizden ve oyundan akuğı bil-
güerie oyunun müziklerini yapü. Biz
o müzik üzerine yeniden şekiOendik''
diyor.
Oyun biterken rollerin de tûkendi-
ği duyuruluyor bize. Paris ölmüş, Tro-
ya yerle bir olmuş, savaş tûm acıma-
sızhğıyla kendini duyurmuştur. Kres-
sida verdiği ateşli yeminleri unutu-
vermiş, gitmekte ayak dirediği Tro-
ya'ya vanr varmaz Troilos'u aldat-
maİcta gecikmemiştir. Aşk ve savaş...
Çok benzer bir sona götürûr bizi, yı-
kık bir şehir gıbidir çünkü aldatılmış
Troilos'un kalbi! Bu noktada Thersi-
tes ve Pandaros giriyor devreye yine.
Oynayacak hiçbir şey kalmadığını an-
latırcasına okumaya başlıyorlar kalan
rolleri. "Her tiyatro, ber projede bir
okuma önerisinde bulunur ashnda.
Benim için çok özel bir örnek olan bu
oyunda biz,tiyatronuntarüşmasız is-
mi olan Shakespeare'in çok tarnsma-
h bir oyununu, çok da tartışılacak bir
şekilde sahneye koymayı seçerken bü-
tün bu riskleri göze alarak yeni bir
okuma önerisinde bulunuyoruz. Bi-
zimiçin (nıınbittiğmdeShakespeare'in
metni devam ediyordu. Thersites ve
Pandaros metnin geri kalanını okuya-
rak tamamtayortar."'
Zaten Shakespeare demiyor mu bi-
ze oyunun tabaşında: "Amacım sade-
ce, konuya uygun bir hlıkla önünü-
ze çıkmak,/ Ve siz, güzel seyircileri-
mize şunu söylemektir:/Oyununuz bu
savaşın ilkgünlerini atlayarak,/Olup
bitenlerin ortasmdan başlayacak;
sonra daJOyun gereğince herşeyi bir
sıraya koyup anlatacak/tster beğenir,
ister beğenmezsiniz. Osizin bileceği-
niz iş:/Bizimki de bir savaş; iyi kötü,
ne çıkarsa bahtımıza."
Elisabeth Meyer-Topsoe katılacak
Zehra Yıldız'ı
anma gecesi
Michelle Pfeiffer karakteHerinyönlendirdiği samimiyapıtları tercih ediyor
Tilm seçiminde duygıısahm'
KüHür Servisi - Üç yıl
önce geçirdiği beyin kana-
ması sonucu aramızdan ay-
nlan opera sanatçısı Zehra
Yıldız'ı anma gecesinin
üçüncüsüne dünyaca ünlü
Danimarkalı soprano EB-
sabeth Meyer-Topsoe katı-
lacak.
12 Aralık'ta Atatûrk Kül-
tür Merkezi Büyük Salon'da
gerçekleşurilecek olan kon-
serde, Elisabeth Meyer-
Topsoe'e, Ingiliz şef And-
rewGnenwood yönetimin-
deki tstanbnlDevtetveOpe-
ra Balesi eşlik edecek. Bir
Wagner sopranosu olarak
tanınan Topsoe, Zehra Yıl-
dız'm dağarcığından Tos-
ca, Otello, Talihin Kudre-
ti, Uçan Hollandalı ve Fi-
delio'dan aryalar söyleye-
cek.
Isveç Kraliyet Opera-
sı'nda eğitim gören Elisa-
beth Meyer-Topsoe Dani-
marka'ya dönüşünde Vagn
Tbordal ve tsveçli ünlü sop-
rano Birgit NDsson gibi ta-
nmmış kişilerdcn özel ders-
ler alarak kariyerini geliş-
tırdi. Sahnedeki ilk çalışma-
lanna 1988 yılında Augs-
burg operasıyla başlayan
Topsoe, bu operayla yaptı-
ğı iki yıllık anlaşma çerçe-
vcainde Verdi'nın 'BTrova-
tore' operasındaki Leono-
re'yi ve Strauss'un Arabel-
b'sında başrolü seslendir-
dı. 1990-1993 yıllan arasın-
da NurembergOperası'nda
Webers-Euryanthe ve Uçan
Üç yıl önce yitirmiştik.
Hollandalı'da Senta rolleri-
ni üstlendi. 1993 yılından
bu yana Danimarka Krali-
yet Operası'nın konuk sa-
natçısı olan sanatçı, Otel-
lo'nun Desdamona'sı gibi
birçok başrolde oynadı.
1993 yıhnda katıldığı Aix-
en-Province Festivali'nde
Oıatelet Operası'nın birça-
lışmasında yer almak üze-
re Paris'e davet edildi. Da-
ha sonra Zellanda orkestra-
sı ile birlikte doldurduğu
Strauss'un son dört şarkı-
sı ve Wagner'in Weson-
donk-Lieder'i ayın yapıtı
olarak seçıldi. Birçok dal-
da burs ve ödül kazanmış
olan Elisabeth Meyer-Top-
soe; 'Isveç dışında olup da
Birgit NOsson ödühlnü ka-
zanmış ilk sanatçf unvanı-
na sahip.
Konser biletleri, Atatürk
Kültür Merkezi'nin gişele-
rinde satışa sunuldu.
Kültür Servisi- Michelle Pfe-
iffer son günlerde hayli heyecan-
h. Ünlü yıldız, başrolünü Harri-
son Ford ile paylaştığı son fıhni
'GSzBGerçek'in (What Lies Be-
nealh) gişe rekorlan kınyorolma-
sıntn şaşkınlık dolu sevincini ya-
şıyor. Bugüne dek çevirdiği fîlm
sayısı 36'yı bulan 20 yıllık sanat
kariyerinden sonra, Pfeifier'in bir
gerilim fılmiyle, Amerika'da 100
milyon dolarlık hasılata imza at-
ması şaşırtıcı görünüyor sinema
çevrelerince. Yine de geriye dö-
nüp bakıldığında, 43 yıh deviren
güzel yıldızm kariyerinin büyük
bir kısmını vasat senaryolara da-
yananfılmlerinoluşturdugudabir
gercek:
Tflm seçimindeiçgüdülerimin
i\i olmadığmı kabul ediyorum.
Duygusal tepkiler verdiğim bir
gerçek.Duygtdarmıla hareket edi-
yorohnam nedeniyle senaryoda-
kiçaüaklan.ekaklikleri farkede-
miyorum. lnsanlann görmek is-
tedüderinitahminetmekonusun-
da başansmm, Bu işin püf nok-
Pfeiffcr, son fihni 'Gizh* Gerçek'in başansma inanmakta zoriamyor.
tasını bflenler var kuşkusuz, örneğûı Harri-
son Ford_. Halkın beğenisivie onunkiokhık-
ça örtüşüyor. Ben tse bu konuda farkh bir yol
iztiyorum. İzleyicinin görmek istedflderi ko-
nusunda samnm daha fazla kafa yormam
gerekiyoıf
Michelle PfeıfFer, seçtiği roller konusun-
da hataya düştüğünü itiraf edecek kadaraçık
sözlÜL Ancak o yine de izleyicinin vazgeçe-
mediğı oyunculardan biri olmayı sürdûrü-
yor. Güzelliğinin yanı sıra 1980'lerin sonun-
da Oscar'a aday gösterildiği dikkate değer rol-
lerdeki başansı onu 'HoDvıvood'un kraliçe-
â' olarak adlandıranlan haklı çıkanyor.
" Ükönceteri oyunculukbana, kendigerçek-
fiğhnden uzak bir macera gibi görünüyordu.
Şovdünyaahakkmda hiçbirbfigimyoktu, be-
nim içinapaynbir dünyaydıburasLLiseyİDİ-
uiü^imdesanatayöneldîm.ancakneyeodak-
lanmam gerektiğini bUmiyordum.Bir süper-
markette çahşıyordum ve günlerim berbat
geçiyordu. Sürdürdüğüm hayattan nefret edi-
yor ve ne yapacağum bümiyordum. Bir gün
kendhne birisi sana el uzatsa ne yapmak is-
terdin dhe sordum ve oyunculuk oktuğuna
karar verdim. En azmdan deneyebffiran di-
ye dûşündüm ve her şey böyle başkuh. Ger-
çekten inandmaz dep mi?"
Pfeiffer, artık Hollywood'un acımasız çar-
kında kadm yıldızlar için özellikle tehlikeli
biryaşageldığının farkmda. Buyüzden, 'G3z-
fi Gerçek' filminin başansı sinema kariyeri-
nin en önemli dönüm noktasuu
oluşturuyor ona göre: "Hoflvwo-
od, yaşı ilerleyen kadın oyuncular
için acımasız bir yer. Erkekfcr bo
konuda her zaman daha şansh"
diyor deneyimli yıldız. 'Gizli Ger-
çek' filminde canlandırdığı 40 yaş-
lannda, gelecek karşısında endişe
duyan kadın karakteri bu açıdan
kendisi için biçilmiş kaftan gibi
görünüyor. Evinin içinde garip
güçlerin hüküm sürdüğüne inanan
kadın, aklmı kaçırmaya başladı-
ğinı düşünüyor. Kocası (Harrison
Ford) ise evliliğmin ve kansmm ruh
sağhğıru tehlikeye atan olağanüs-
tü güçlerin ardındane yattığını bi-
liyor. Forrest Gump ile Oscar ka-
zanan Robert Zcmedds'in yönet-
tiği 'Gizfi Gerçek'te gerilim fılm-
lerinin klişe sahnelerine rastlan-
mıyor.
Michelle Pfeiffer, filmin elde
ettığı başanya inanmakta zorlanı-
yor. "BuSmderolaJdBnçünkü ber
zaman korkufihnlerinehavranfak
duydum. Izlerken en korktuğum
fihn, The Exorcist'dL Kr evde ge-
çenolaylar,birdebusizine\inizse her zaman
korku verici ohıyor. Çekimler sırasmda kor-
kunç görünmese de daha sonra izlediğinıde
yapöğımız fflmin ne kadar ürpertici olduğu-
nu fark ertim. Yine de başanh ohıp olamaya-
cağı konusunda en ufak bir fikrim yoktuT
Başandan söz açıhnışken ünlü yıldız ken-
di kariyeriyle ilgili şu yorumuyapıyon "Ben-
o^da^faziasımbekkvenkre karşı birözür
borcumunolduğunuduşünüyorum.OynadV
ğon fDmfcr konusunda daha iyi seçimleryap-
sa>dım bugün farklı bir konumda olurdum.
Yine de ben karakterlerin yönlendirdiği da-
ha samimi yapıtlan her zaman tercih ettim.
Kimbiln; belki de bu benim için bir kaçış yo-
hMhır."
YAZIODASI
SELİM tLERİ
İstanbul'da Gezindler
O zaman çocukluktan mı nedir, Bahariye Cadde-
si'ndeki evimizden çıkıp bir yere gittik mi, dünya ydcu-
luğuna çıkmış gibi olurdum. Gerçi dünya yolculuğu ne-
dir, onu da bilmiyordum ya...
Her şey değişmış görünürdü. Evler, sokaklar, bahçe-
ler, başka yapılar, mimari, hatta insanlar. Bahariye Cad-
desi'nin o zamanlar yenice apartmanlanndan Frerler
Mektebi'ne doğru yol aldınız mı, birden ahşap evler
başJardı, herbiri cumbalı, çinko, balkonlu, üçer katiı, ah-
şabt hep oymalı evler. Öyle sanıyorum ki onlardan tek
bir ömek kalmadı.
Büyüklerimin ille Frerler Mektebı dedikleri Saint Jo-
seph'i geçıp, sağdan Şrfa'ya saptınız mı, görünüm yine
degışiverirdi. Şrfâ'nın sağlı sollu evleri azbuçukviüatar-
zı evterdi. Burada daha "monden" bir hava hissolunur-
du.
Şrfâ'nın evleri çoğu kez taraçalı, bahçelıydi. Burada
en güzel evlerden biri, Kadıköyu'nun ünlü adlanndan Ter-
zi Adalet Hanım'ın evıydı. O, villadan çok, küçük bir ma-
likâneyi andınrdı. Basbayağı köşk yavrusuydu.
Bazı günler Kadıköyü Çarşısı'na inerdik. Belleğim ya-
nıltmıyorsa, çarşı çok değişmedi. Bir uçtan bir uca, do-
lambaçlı sokaklannda daima şenlik vardı. Manavlar, ba-
lıkçılar, tavukçular, mezecıler, renkli ampullerin sıralan-
dığı -ve ne sattığını artık hatıriayamadığım- bir dükkân...
Renkli ampullerin önüne gelince, akşam olmamışsa,
ampuller yanmamışsa çok üzülürdüm.
Bazan Moda'ya giderdik, Bomontı Çay Bahçesi'ne.
Koço o zaman da ünlüydü, ama "nostaljik" değildi. Bo-
monti'den ve Koço'dan seyrek şeyler hatırlıyorum, ek-
sik, kopuk.
Çay bahçesinde düşmüş, dizimi yarmıştım. Koço'da
bir sonbahar gecesi yemek yemiştik, kalabalık bir sof-
raydı. Bahariye Caddesi'ndeki Gerede ApartmarM'na
dönerken babam beni kucağına almışt...
Moda'yı çok güzel bulurdum. Oada her şey aydın-
lıktı, her şey güneşliydi. Kadıköyu'nun tıpik evleri de
oradaydı. Pek çok bahçe geliyor gözümün önüne, du-
varlara yürümüş sarmaşıklar, mevsim çiçekleri, meyva
ağaçlan.
Moda'ya giderken Kız Enstitüsü'nün önünden ge-
çerdik. Belki daha önce de yazmışımdır, Enstitü'nün so-
kağa bakan duvannda tuhaf bir camekân, cemakânda
öğrencilerin eserieri sergileniyor; hep dururbakardık. Bu
vitrin bende sanat duyuşlannın başlangıcı gibidir.
Bazı günler Göztepe'ye Neşecan Yenge'lere gider-
dik. İşte benim için gerçek bir dünya yolculuğu. Bana o
zamanlar bir koru kadar büyük görünen bahçede nele-
re dalıp gitmezdim ki... Mevsimleri bu bahçede tanıdım.
Yağmurda yürüdüğüm en güzel bahçeydi. Sonbahar-
da yaprak döken ağaçlaıia yaprak dökmeyenleri bu
bahçenin ağaçlanndan öğrendim.
Dedemle Kısıklı Aıle Gazınosu'ndaki gezintimizse bir
ilkbahar günüydu. Kısıklı yemyeşüdi. Dedem bira içmiş,
ben de kabakçekırdeğı çıtlatmıştım. (Çıttatmantn baş-
ka anlama geldiğini biliyorum. Çrt çıt ikiye aynlan çekir-
dek için yine de öyle söylemek istedim.)
Bir kez de mehtabın doğuşunu seyretmeye tnr yere
gittik. Neresiydi, asla çıkaramıyorum. Sandallaria gidil-
mişti. Gerçekten "piknik sepeti" vardı kollarda. Sepet
açılmış, içinden iki dilim ekmek arası sövüş tavuklu, sa-
lata yapraklı, ev ışJ sandviçler çıkmıştı. Fakat mehtap bir
türtü çikmamıştı.
Sonra dolunayı ne zaman gördüm? Dolunay deW
mezdi o zamanlar: bir "Mehtabmon beşı..." sözü var-
dı. Bir de, "Istanbul'da eylül mehtabı pek güzel olur..."
AhmetHamdiTanpınar, İstanbul'da, bir semtteyken
başka bir semtın ozlendiğıni söylüyor ve ekliyor. "Bu ani
öztey/ş ve fırariann arkasında tabıatgüzelliği, sanatese-
ri, hayat şekilleri ve biryığın hatıra çalışır."
Şimdi benim bu gezintilere çıkışımın sebebi de öyle
cdmalı...
Takvimde h Bırakan:
"Nasıl birden ve hep birlikte susarsa ağustosböcek-
leri." Seferis, Cevat Çapan'ın çevirisi, Kaptanın Seyir Def-
teri, Hazıriayanlar: Cevat Çapan - Erdal Alova, Doğan
Kitap,2000.
liyatro sanatçısı Teoman Üzer
yaşannm yitirdi
• ANTALYA (AA) - Devlet Tiyatrosu sanatçısı
Teoman Özer Antalya'da yaşamını yitirdi.
Yakalandığı hastalık nedeniyle bir süredir tedavi
gören 62 yaşındaki Özer'ın cenazesı, dün
Antalya'da toprağa verildi. Tiyatroya, Ankara Devlet
Tiyatrosu'nda başlayan sanatçı, 1993'ten bu yana,
Antalya Devlet Tiyatrosu'nda misafır oyuncu olarak
sahneye çıkıyordu. Özer, 1954 yılında başladığı
oyunculuğu Devlet Tiyatrosu, Deneme Sahnesi,
Meydan Sahnesi, Çağdaş Sahne ve AST ile Antah/a
Bizim Sahne'de sürdürdü. Sanat yaşamı boyunca
50'nin üzerinde oyunda çeşitli görevler üstlenen
Ozer'in resim ve şiır çalışmalan da bulunuyordu.
K Ü L T Ü R ÇİZİK
K A M İ L M A S A R A C I