25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•SAYFA CUMHURİYET 19KASIM2000PAZAR DIZI Miizmin aday oldufMJİdu • ORDl (Cumhuriyet) - Ordu'da 1966 yılından bu yana yapılan tüm genel ve yerel seçimlere bağımsız aday olarak katılan Halil Tekkaya (90), arazi anlaşmazhğı nedeniyle tartıştığı komşusu Kemal Akgün tarafından kesici bir aletle öldüriildü. Seçimlere bazen ineklerini bazen de fmdık bahçelerini satarak katılan Tekkaya, eski bir radyoyu kullanarak seçimlerde propaganda yapıyordu. Yanında sürekli Türk bayrağı ve Atatürk posteri taşıyan Tekkaya hakkında 1995 seçimlerinde devlet büyüklerine hakaret ettiği gerekçesiyle dava açılmıştı. Tekkaya, dün kalabalık bir topluluğun katıldığı caneze töreninden sonra topraga verildi. 1CCB çoktan kapatılmalıyır • BERLİN (AA) - Berlin Eyaleti îçişleri Bakanı Eckart Werthebach, "Kara Ses" olarak bilinen Cemalettin Kaplan'ın kurduğu ve oğlu Metin Kaplan'ın devam ettirdiği tslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği'nin (ICCB) yasaklanması gerektiğini söyledi. Alman Der Spiegel dergisine demeç veren Werthebach, "Islami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği'nin çoktan yasaklanması gerekirdi" dedi. Aşağı Saksonya Eyaleti Îçişleri Bakanı Heiner Bartling de ICCB'nin yaklaşık 1200 yandaşına sakın davranmalan çağnsında bulunarak Metin Kaplan için eylem yapmayı sürdürmeleri halinde bu derneğin kapatılmasının kaçınılmaz olacağım belirttı. Deprem güvenliği konferansı • Istanbul Haber Servisi - Kültür Bakanhğı, UNESCO ve Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi'nin (ICOMOS) ortaklaşa düzenlediği "Deprem Güvenliği; Geleneksel Yapılardan Alınacak Dersler" konulu konferans sona erdi. Konferansa sunulan tller Bankası araştırmasına göre, deprem bölgesinde ahşap binalar depremi hasarsız atlatırken her yedi betonarme binadan beşi ağır hasar gördü. Neşet Çağatay yaşamım yitirdî • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski Ankara Üniversitesi tlahiyat Fakültesi dekanlanndan Prof. Neşet Çağatay (84), önceki gece bir süredir tedavi gördüğü tbni Sina Hastanesi'nde yaşamrnı yitirdi. Çağatay yann saat 10.00'da Ilahiyat Fakültesi önünde düzenlenecek törenin ardından doğum yeri olan Isparta'nın Gelendost ilçesinde toprağa verilecek. Laikligin ödünsüz savunucularından Çağatay, Türkiye'de Islamiyeti en iyi bilen ve anlayan bilim adamlan arasında gösteriliyordu. Öğremm kpedüepinezam • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'mın dün gerçekleştirilen 68. olağan genel kurulunda öğrenim kredilerine yüzde 20 oranında zaın yapılması kararlaştınldı. Zamlı kredilerl Ocak2001'den itibaren geçerli olacak. tngiliz ve Fransız askerlerinin harcamalan İstanbul'da yaşam biçimini de değiştirir Alaftanga yaşam "Pabuççu Muştası" DOGAN AVCIOGLU " y v ü y ü k borçlar ve tstan- m ^^bul'da tngiliz, Fransız ğ ~% askerlerinin harcama- Jm^r ları, yaşam biçimini değiştirir. "Alaturka" ve "alaf- ranga" deyimleri, ilk kez Kınm Savaşı sırasında ortaya çıkar: Kahire'den Istanbul'a göç eden Batıhlaşmış Mısırlı zenginler, yahlar ahp Avrupa mobilyala- nyla döşerler. Istanbul zengin- leri de onlardan özenip alatur- ka eşyalannın yanına alafran- ga eşyalar eklerler. Minderler, divanlar bırakılır, konsol, ka- nepe, masa, sandalya kullanı- lır. "Avrupakâri" sofra takım- lan aranır. Kadınlar, Avrupa ka- dınlan gibi iç çamaşın, korse ve eldiven giyerler. Paris Elçiliği- miz, împarator'un da katıldığı bir balo verir. Gazi Abdülme- cit Han, Fransız Elçiliği'nin ba- losuna bakanlar ve Kızlarağa- sı ile birlikte gider. Baloda Rum ve Ermeni patrikleri de bulunur. Şeyhülislam, özürler dileyerek baloya katılmaktan kurtulur. Abdülmecit Han, özel doktoru Spitzer'e Avrupa kadınlannın giyimlerine bayıldığmı söyler: "- Avnıpalı kadmlann gryim- lerini pek çekicibuhıyorıım. Bi- zim kaduüannkinepek çok yeğ tutuyorum. Eğer bu kadınlar- la Uişki de dış görünüşleri gi- biyse, siz FrenJklerin kadın cin- si ile serbest ilişkide bulunma- nızj adeta kıskaruyorum." Oysa, Cevdet Paşa'nın yaz- dığma göre Sultan'ın gözdesi Serfiraz Hanım ve öteki saray- lılar, Avrupa kadınlan gibi gi- yinip sokaklarda oğlanlarla âşık- daşlıkederler. Biryılda 120bin kese borç eden Serfiraz, "Kü- çükfesfi" denilen bir Ermeni oğ- lanına vurulur. Öteki sarayh ka- dınlar, Tarabyalı bir çalgıcı Er- meni oğlanı ile rezaletler ya- parlar (Tezakir-i Cevdet 13-20, s. 3). Cevdet Paşa, sözlerini şöyle sürdürür. "Kınm Savaşı bize büyük bir ibret olup da kendimize çeld- düzen vennek gerekirken bir garip sefahat kapıları açıldı. Oteden beri Padişah haremi- nin kadınlan bir yere çıkıp gez- mez iken, ol vakitten beri ara- balaria her yere gider oldular. Diledikleri gibi sefahat eder ol- dular." Lüks harcamalar Saraylılann bu serbest yaşa- mına, köşk ve yalılar halkı ile lüks harcamalarla zenginleşen tstanbul tüccar ve esnari da ayak uydurmaya çalışır. Araba ge- zileri ve flörtler yaygınlaşır. Cevdet Paşa. "Delikanhlar es- kiden oğlancılık yapıyorlanh, şimdi zamparahk yapıyorlar" der: "Zendostlar çoğaiıp oğian- lar azaldı. Lut kavmi sanki ye- re batü. tstanbul'da öteden be- ri delikanhlar için maruf ve mu- tad olan aşk ve alaka, haJ-i ta- biisi üzere kızlara intikal etti. Ahmet IT1. zamanından beri mudat olan Kağıthane sırtı zi- yade rağbet buldu. Gerek ora- da, gerek Beyazıt meydanında arabalara işaretlerie muaşaka usulü hayü meydan aldı." Bu israf ve sefahatın sonucu, ahlak çöküntüsü ve enflasyon olur. Baltalimanı'nda eskiden kırk kunışa satılan bir yah, al- tı aylığı 40 bin kuruşa kiralanır. İstanbul'da hizmetçi ve halayık sayısı hızla çoğalır. 50 bin kö- le yanında 40 bin hizmetçi, Is- tanbul zenginlerine hizmet eder. Bu arada yıpratıcı ve öldürücü nüstü sabnna pek şaşar: tt BuûJkedekiadaletsizlik,ida- riyobuzhıklar vesefiüet, herhan- gi bir başka ülkedeokaydL, halk ayaklarurdL" Avrupa Konseyl'ne glrlyoruz Oysa ayaklanmak ne söz! Kı- nm Savaşı Gazi Abdülmecit Han liderliğinde sevinç ve şevk içinde yürütülür. Doğubeyazıt ve Kars'ın düşmesi önemli de- ğildir. Çok uzun süre direnen Si- vastopol alınmış ve savaş kaza- nılmıştır. Şimdi Paris'te zaferin meyveleri toplanacaktır. Ger- çekten 1856 Paris Antlaşma- Ingiltere'ye Osmanh Afrika- sı'nı paylaşmayı önerir. Fransa Fas'ı, Sardunya Tunus'u ve In- giltere Mısır'ı alacaktır! llginç- tir ki Paris Antlaşması'ndan he- men sonra Ingiltere, Fransa ve Avusturya, Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü korumak üzere savaşacaklannı belirten gizli bir anlaşma ımzalarlar. Asıl ilgili Osmanlı Devleti, an- Iaşmaya alınmadığı gibi, anlaş- madan haberdar dahi edilmez! Iş öğrenilince, "Büyük" Reşit Paşa bile, gizli ittifakı "bir bi- maye-i müşterekeye şebih" di- ye nitelemekten kendini ala- maz. Reşit Paşa, ortak bir hima- yecilikten söz etmekte haklı- SAIR ESREF'TEN DÖRTLUKLER "Ey pâdisâh-i âtem, düşman mısın zekâya? Erbâb-i iktklan gördûn mü saldınrsın; Asnnda kaldı miUet üstadsız, ktiabsız, Havf eyterim yakmda Kur'ân'ı kakunrsm." pâdişâh-ı âlem: zamamn padişah (Abdülhamid) erbâb-ı iktidar: işini iyi yapan havfeylerim: korkanm Rusya savaşı sürer. Türk aske- ri büyük yitik verir. Açhğa ve yoksulluğa katlanır. tngilizler, Türk askerini şöyle değerlendi- rirler: "Başka yerde sürekli ayaklanmalara yol açacak acı- lara bu As> a insanlannın öyle sabıriatahammüledişierinehay- ran olmamak elde değiL Asker- lereverflen yiyecekler çokyeter- siz. AteşM hastahklar vetifüs kı- np geçiyor. Asker günübüüği- ne yaşryor." Yalruz asker değil, halk da günübirliğine yaşar. Açık pazar ekonomisi, geleneksel sanayi- leri geriletir, işsizlik ve durgun- luğu arttırır. Ingiltere'nin daha sonraki Istanbul sefirlerinden LayanL Müslüman halkın, is- yan ettirici koşullardaki olağa- sı'nın 7. maddesiyle îngiltere, Avusturya, Prusya, Fransa ve Sardunya "Osmanlı Hüküme- ti'nin Avrupa devletieri hakla- nndan ve Avrupa Devletieri Konseyi'nden faydalanmasuu kabul ettiklerini" ilan ederler. Devletler, "Avrupa Konse\iüye- si" olan Osmanlı împaratorlu- ğu'nun toprak bütünlüğünü de garanti ederler. Ne var ki bizim Batıcı aydınlann "Arük Avru- pa devleti okfaık. Avrupa devfct- İeriyle eşrtiz. İçişlerimize müda- haleler sona erdL KapitülasyoD- lar kalkacak" dıye sevinçle kar- şıladıldan antlaşmanın 7. mad- desini ciddiye alan Avrupa dev- leti yoktur. Nitekim daha Paris Antlaşmasrnın imzalanacağı günlerde, tmparatorNapolyon, dır. Zira Kınm Savaşı mütte- rıklerimiz, aynı mandacı tutu- mu, Osmanlı Hıristiyanlanmn korunması işini yüklenmekte de gösterirler. Istanbul, haklı olarak, "Ben, Rusya'nın Orto- doks H ıristivanlan himaye iddi- asına son vennek amacrjla sa- vaş > < apüm, kannnı akrtüm. Şim- di nasıl tüm Hıristrvan devletie- rin himayehakkmı,hem de ant- laşmayla tamnm" diye direnir. Osmanlı Hükümeti'ninParis'te sonuna değin şiddetle direndi- ği tek konu budur. Fakat en du- yarlı olduğu konuda da Istan- bul, herkesin başka türlü yo- rumladığı işe yaramaz bir for- mülle yetinmek zorunda kalır: Sultan, 1839 Tanzimat Ferma- m'na benzer bir 1856 Islahat Fermanı yayımlar. Fermanı, do- ğaldır ki bizim Batıcı paşalar- la birlikte Ingiliz ve Fransız el- çileri hazırlar, ama Sultan, ken- di iradesiyle insan haklarını ve reformlan bir kez daha garan- tilemiş sayılır. Paris Antlaşma- sı'na birmadde konularak bu Is- lahat Fermanı'na atıf yapılır. Antlaşmanın 9. maddesi, im- zacı devletlerin "fermamnyük- sek değerini tanıdıklaruu" be- lirtir. Ardından bu tanımanın imzacılara 'Heker teker ya da topluca Osmanh iç işlerine mû- dahale hakkı vermediği'' yazı- lır. Ama devletler, müdahale hakkını 9. maddeyle kazandık- larmı kabul ederler. Iç işlerine sürekli müdahale ederler. 1878 Berlin Antlaşması'na da mü- dahale haklannı açıkça yazdı- nrlar. Avrupa devleti ilan edil- diğimiz halde, kapitülasyonla- nn kaldınlması isteğimizi sürek- li geri çevirirler. Kısaca, Avru- pa Konseyi üyesi olmak değil, Avrupa mandası olmak söz ko- nusudur. Zaten Kınm Savaşı'yla başlayan borçlanmalardan son- ra, devlet borçsuz yaşayamaz duruma gelmiştir. Her yeni borç, Avrupa 'nın ekonomik manda- sımn genişlemesine yol açar. Kınm Savaşı günlerinde iki kez borçlanan Osmanlı Devleti, su- baylannın aylığmı ödeyemedi- ğinden, 1858'de üçüncü kez borç ister. Maliye Mecllsl kurulur Fakat Avrupa sermayedarla- n, Osmanlı Devleti'ni güveni- lir bulmazlar. Mali kontrol is- terler. Ingiliz Sefiri. "Avrupah zekâ ve deneyiminden yarar- lanmazsanızişterinizdüzehnez" der. Üç Avrupahnın katıldığı bir Maliye Meclisi kurulur. Meclis, Avnıpalı uzmanlann zekâ ve deneyiminden yararla- narak bütçe ve vergi işlerini dü- zenleyecektir. tngiliz - Fransız sermayeli Osmanlı Bankası ise devletin bankası olacak ve al- tın karşdığı kâğıt para basma te- kelini elinde tutacaktır. Böyle- ce daha 1860'larda, Para Fo- nu'nun (IMF) günümüzde uy- gulanmasını istediği sistetn ku- rulur: Para altına bağlı bulun- duğundan Osmanlı Bankası pek az miktarda kâğıt para basar. Devlete çok sınırh kredi verir. Yani Para Fonu'nun önerdiği biçimde aşın sıkı bir para ve kredi politikası izlenir. Dış ti- caret serbesttir. Fakat altına bağ- lılığm getirdiği disiplin ve kon- vertibilite, dış ticareti düşük se- viyede dengelemeyi zorunlu kı- lar. Bu. "Yaünmdanvekalkın- madan vazgeç" biçiminde bir "Ölme de sürûn'' politikasıdır. Ve bu nasıl bir dönme dolaptır ki yüz küsur yıl sonra bile yi- ne dolabm içindeyiz!.. 2000 yı- lına doğru yol alırken, ekono- mik kurtuluşu, 1860'lann re- çetelerinde aramak çaresizli- ğindeyiz!.. Yalnız ekonomik planda mı, siyasal planda da reçete aynı: Batı tipi bir anayasa. Batıcı ay- dınııruz, yüz küsur yıldır kur- tuluşu Batı tipi anayasalardan bekler durur. Kurtuluş anayasa- danbeklendiğinden, işlerkötü- ye gidince elbette anayasa suç- lu olur. Sürecek Namık Kemal ve Yeni OsmanlılarDönme dolabın ilk yolculan, çok sevdiğim Namık Kemal ve "Yeni Os- manhlar" denilen arkadaşlandır. Ye- ni Osmanlılar, feodal bürokrat aileler- den gelmiş, ama yabancı dil ögrenmiş ve Batı ülkelerinde bir süre yaşamış, bir ölçüde burjuvalasmış reformist bü- rokratlardır. AHve Fuat Paşalan siya- sal planda yeteri kadar liberal buhna- yıp oniara düşman da kesilseler, re- formist bürokratlar, Büyük Reşit Pa- şa ve Tanzimat hayranıdırlar. Ama on- lann ilk Batıcı aydınlardan farkı, Tan- zimat'm sonuçlanndan hiç de hoşnut ohnayışlandır. Yeni Osmanlılar. açık pazar ekonomisinin ve borçlanmalann sanayi ve tarımı yok ettiğini acı acı ya- zarlar. "Devlet, borçsuz yaşayamaz'' diyen Ali Paşa'yı Namık Kemal yer- den yere çarpar. Her alandaki yaban- cı müdahalelerden yakınırlar. 1861 'de Babıâli'nin Suriye ve Lübnan'da aske- ri müdahaleye izin vermesini eleşti- ren Namık Kemal, tngilizlerin "kıbç çekmedendüm a>ı soymak istedikieri- ni" beürtir. Evrensel insan haklarının baş savunucusu Fransa ile de "Yöııe- timleri ahmda buhman uhıslar dışın- da. tüm dünya uluslannın bağımsıztı- ğı için uğraştyorlar*' diye alay eder. Tanzimat' ı savunur. ama "Tanzimat'm onaylanmayacak tekyam, Avrupahla- nn\'esayetialundaounasıdır''der. "Ba- bıâh'nin politikası ilddin Bin Hıristi- vanlan hoşnut etmek. öteki Avrupa'yı hoşnut etmek. Başka bir şey bihnez- !«•" diye hükümetlerin Avrupa'ya bo- yun eğişini eleştirir. Ne var ki Yeni Os- rnanhlar, yine de bir "pabuççu muşta- a* aramaktan kendilerini alamazlar. Toprak bütünlüğümüzün savunucusu gözüken tngiltere'ye göz kırpariar. Na- mık Kemal. Hürriyet'te "Avrupa dev- letieriarasında bizim haklanmızuı ve Sukan'ın egemenliğinin korunmasma en çok yardun eden tngJrtere'dH-" gö- rüşünü ileri sürer. Bunun dışında, Ye- ni Osmanlılar, günümüzün Batıcı ay- dınlan gibi, Ingiltere'nin siyasal kurum- larma içtenbir hayranhk duyarlar. Baş- ta Mithat Paşa, tüm Yeni Osmanlılar, tngüiz Parlamentosu'nun coşkun âşık- landırlar ve Westminister'in kopyası- m vatana getirmek isterler. Bu konu- da tngiltere'den destek göreceklerine güvenirler. Yeni Osmanlılar'm tutum- lanndaki tutarsızhğı pek kmamamak gerek. Günümüzde de ilerici aydınla- nmız, biryandan Ortak Pazar'ı yeni sö- mürgeciliğin aracı sayarlar, çokuluslu şirketlerin Avrupa-Amerika aynmını anlamsızlaştırdığını söylerler, öte yan- dan da Avrupa parlamentolarından *de- mokrasitakvimi" konusunda pabuççu muştası desteği beklerier. O nedenle, dönme dolabm ilk yolcularrmn tutar- sızhklannı pek büyütmemek gerek. Namık Kemal ve arkadaşlan, Balkan- lar'da ulusal ayaklanmalann arttığı ve Avrupa devletlerinin müdahalelerinin bunaltıcı boyutlara ulaştığı bir dönem- de, anayasanın kabulüyle Hıristiyan- Müslüman arasında tam eşitliğin sağ- lanacağına, ulusal hareketlerin son bu- lup uyumlu bir Osmanlı ulusunun do- ğacağina, böylece devletlerin müdaha- le nedenlerinin ortadan kalkacağına ve Osmanlı ulusunun bu yoldan refa- ha ulaşacağına içtenükle inanıriar. Giz- li örgüt kurarlar ve 1876 Martı'nda Avrupa elçilerine "Müshıman Vatan- severler BUdirisi"nı yollarlar. Bildiri- de özetle şöyle denir: "- Avrupa hükümetleri Hıristryanla- ru onlarkadar sefQolan Müslümanlar ale>huıe reformlardan varanandırmak tstemektedirier.Tedavi edâmesigereken asıl dert, devletin adaletsiz yönetimi, tutarsız ve konrolsüz bir hükümdann kapnskridir_ HükümeÜer,Türkhe'de- ki elçilerine, başlannda Mithat Paşa buhman partiyle anlaşma buyntğunu verirlerse, bir anda her şey değişecek- tir. Belki iktidardaki padişahı devir- meye bile gerek kalmadan pusulasız despotJuğunu frenfcmevi bile başara- biliriz._ Düeğimiz, mutlakiyeti denge- leyecek bir millet meclisi tngiliz siste- mine yakın diyebDeceğimiz bir model kurumdur." PAZAR ORHAN BURSALI Yarım İnşa Son 10 yıl, 5 yıl veya 1 yıl içinde hayatınızda hangi niteliksel değişiklikler oldu? Şöyle sormak belki daha doğru: Hayatınızı alıştığınız araç-ge- reç ve yollarla mı sürdürüyorsunuz? Veya hangi yeni araçlan kullanmaya başladınız yaptıklannız- da? Bu soruyu kendime yönelttim: • Cep telefonu kullanıyorum. Haberleşme hız- landı, verimliliği arttı, hacim olarak genişledi; mekân ve zamana bağlıhk azaldı. • 6 yıldır internete bağhyım. Kendi işim ve meraklanma, gereksinimini duyduğum yeni bil- gilere biigisayanmdan ulaşıyorum. Yabancı dilde gazete ve dergilere gereksinim duyduğumda hemen bir göz atabiliyorum. Bilim dergilerine, en azından içeriklerine hemen bakabiliyoaım. Varsa haberlerini, fotoğraflarını bilgisayarıma hemen çağırabiliyorum ve bunları örneğin CBT'de kullanabiliyorum. Ajansların vb bana sunduklanyla yetinmeyip dünyada olup bitenleri kaynağından izleyebiliyorum. • Haberleşme kanalım elektronik mektuba (El-mek) kaydı. Mesleki veya dostluk haberleş- melerim El-mek sayesinde tıkır tıkır gidiyor, hac- mi, hızı vb arttı. Dostlanmla daha sıkı haberleşir oldum. Bazı tartışma gruplannı izliyorum. Mek- tup yazmak ve göndermek hayatımdan çıktı. Faks bile çok azaldı. • Internet ve El-mek sayesinde, editörlüğünü yaptığım Cumhuriyet Bilim Teknik'in yazılan- nın yüzde 80'i artık elektronik olarak geliyor. Yüzde 20'si kadarını gazetede Tülay diziyor. Eskiden, çok yazı veriyorsunuz derdi, şimdi yazı yok mu diye soruyoıi • Dahası, resimler, çizimler vb de kısmen elektronik olarak geliyor, bunlan dergide kullanı- yoruz. • Istersem, gazeteye hiç gitmeden derginin editörlüğünü ev-ofisimden yapabilirim. Bütün yazılan ve dergi kaba maketini evden internet üzerinden gönderebilir, Tüies'in hazıriadığı dergi sayfalanna evden girebilir, bakabilir, gerekli dü- zeltme ve değişiklikleri yapabilirim. Gazete yazı- lanmı da evden elektronik olarak gönderebiliyo- rum. • Aydın Engin'den kıskandım: Yakında enfra- red özellikli bir cep telefonum ve taşınabilir bilgi- sayanm olacak. Yazdığım yazılan, cep telefonu aracılığıyla, ister faks ister elektronik hemen her yerden istediğim yere gönderebileceğim. • Meraktan, internet üzerinden süper markete ısmarladığım mallan eve getirttim. • Yurtdışından internet üzerinden kitap ve CD ısmarladım. • İnternet bankacılığını kullanabiliyorum. • Müzelere, bilim merkezlerine vb sanal gezi- ler yapabiliyorum. • Bir müziği, programı internet üzerinden bil- gisayanma "indirip" CD'ye kayıt yapabilirim. Sanırım şimdilik bu kadar, veya bazı küçük aynntılan daha var. • • • İki eski aracın, yani telefon ile bilgisayariann birleşmesi sonucu doğan internet aracı, iş dün- yasını, özel hayatı ve iş hayatını önemli ölçüde değiştirdi. Bu değişikliğin ortak paydası hız. Mi- mart ise aslında dijital devrim. Yani, bütün bikji- lerin sayısallaştınlarak hat üzerinden gönderil- mesini mümkün kılan düşünce ve bu düşünceyi hayata geçiren temel bilimsel araştınmalar ile bu araştırma sonuçlannı kullanılabilir duruma geti- ren teknolojiler: Yazılımlar, bilgisayarlar, çipler, cep telefonlan... Ve bütün dünyanın gereksinim- leri üzerinde durmadan kurulan yeni düşler, or- taya atılan yeni fikirler, düşünceler de durmadan yeni teknolojilere dönüştürülüyor, cep telefonla- nmız, bilgisayarlanmız; diğer minik cihazlanmız gelişiyor, değişiyor. Yakında üçüncü kuşak iletişim hayatı başlaya- cak. Bunun adı kablosuz iletişim devrimi. Bugün kullandığımız internet ve cep telefonlannın sun- duklan bize yetmiyor. Daha fazlasını istiyoruz. Daha çok veriyi daha hızlı göndereceğiz. Cep telefonlanndan belki de en az konuşma yapaca- ğız, hepsi birer bilgisayar ve internet terminaline dönüşecek. Evimizdeki örneğin çamaşır maki- nesi, eskiyen parçasını fabrikaya kendisi bildire- cek (Bkz. dünkü CBT)... Ağn Dağı'nın tepesin- den, evin ışıklannı, perdelerini açıp kapayaca- ğız.. Bütün bu elektronik iletişim ve haberleşmenin yarattığı ticari, ekonomik değer ise muazzam! Birkaç ayrı yazı konusu... ••• Bu yazının güncel nedenine gelince: TÜSİAD, kasım-haziran arasında, "YETI (Yeni Ekonomi, Teknoloji ve İnsan) "Fırsatlar Dûnyasına Son Bi- let" adı altında, dünyadaki, ekonomideki, bilim- deki, teknolojideki bu büyük devinimi, dönüşü- mü ve gelişimi esas alan 6 adet seminer düzen- liyor. Vıdeo konferanslar ve internet aracılığıyla da mümkün olduğu kadar geniş kitlelere ulaştı- nlmaya çalışılacak olan bu seminerlerin ilki 24 Kasım'da yapılıyor. "Odak noktası: Yeni ekono- mi ve teknolojik gelişmelehn ve bu dinamizm içinde insanın dummunun küresel düzeyde ve TCıridye özelindeki dunım değertendirmesi". Sanayi ve kalkınma stratejileri, artık bu yeni bilimsel, teknik, ekonomik gelişmeler dikkate alınarak yapılmak zorunda. En yüksek katma değer, artı değer vb yaratan, en kazançlı alanlara yöneliyor ülkeler ve şirket- ler. Bilgi yoğunluğu en fazla olanın birim fryatı en çok ediyor. Ibrahim Kavrakoğlu'nun verdiği örneğe göre, yolcu uçağının kilosu 1000; savaş uçağının 10.000; uydunun 100.000; yeni tekno- lojik ilaçlann 1 milyon Amerikan Dolan. Penye 1 dolarsa, demirçelik 65 cent, çimento 10 cent, otomobil 10 dolar... Siz olsanız ülke olarak ne üretmeye yönelirsiniz? Türkiye, insanı, ülkesi, şirketi, yönetimi vb ile dünyadaki gelişmeyi yakalamak zorundadır, ama nasıl olacak bu? Siyasal yönetimler, örneğin enerjilerini, kendi- lerine tamamen bağımlı bir cumhurbaşkanlığı makamı yaratmak amacıyla, cumhurbaşkanının görev süresini 5 artı 5 formülüyle dönüştürmek için harcamayacaklan zaman... Peki, dünyadaki bu sanayi-teknolojik gelişme- yi görüp de gece gündüz yüreği pır pır edecek yeni siyasal kadrolann çıkmasını mı bekleyece- ğiz! Yazık bize! . • ' •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle