23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 19 KASIM 2000 PAZAR O L A Y L A R Vİİ< OOKIJilŞLJiJK. olay.gorus@cumhuriyet.com.tr SoykmırffatVe Ulusal Çıkarlar Prof. Dr. Bozkurt GÜVENÇ *, { E rmeni asılh ve Türk-kar- , Ermerusoykınmtasarısınıngeriçe- şıtı Arnerikah seçmen- kilmesi kararinda, Türkiye'nin ileri lerin oylanyla. Cumhu- riyetçi Partiye Kongre'de çoğunluk kazandırması beklenen "Soykmm Ka- rar TasansT, yoğun çabalar ve bas- kılar karşısında, daha fazla direneme- di. Oylanma aşamasında geri çekildi. Bu karar, tasanıun Temsilciler Mec- lisi'nden geçeceğinden emin görünen politikacılarla Ermenileri kızdırdı, Türkleri sevindirdi, umutlandırdı. Ne var ki soykınm tasansının geri çekil- mesi karan, "ABD'nin Ortadoğu'da- ki ulusa] çıkarlan'nın korunması ge- rekçesiyle" alındı. Ermenilerin ulusal çıkarlarına ters düştüğü söylenen ka- rar, Türkiye'nin gücünü belgeleyen ve ulusal çıkarlannı koruyan bir ba- şan olarak değerlendirildi... llgili tarafların bu soykınm deneyi- minden çıkannası gereken dersler var- dır. Şu sonuçlan hemen saptayalfln: (a) Dünyanın "globalleştiği-globalleşece- ği", (b) Ulusal ideolojiler çağının ve- ya "tarihin sona enfiğr, (c) Rakipsiz "süper güç" ABD'nin dünya işlerini istedığı gibi yönetip yönlendirdiği sav- lannın pek de geçerli olmadığı anla- şıldı. Ulusal devletlerin, ulusal çıkar- lannın korunması, hâlâ güçlü bir et- ken, sağlam birgerekçe ve tartışılmaz amaçtır. Kimi ülkeler, yönetimler ve baskı gruplan, ulusal çıkarlannın ko- runmasını bir bayram olarak kutlarken ötekiler bu alandaki yenilgiyi ulusal saygınlığa düşenbir kara gölge olarak anıyorlar. Bütün erdem ve görkemiy- le ulus bilincine yerleşmiş görünen "usal çıkar" kavramı ve gerçeği, ya- kın bir gelecekte gündemden düşecek gibi görünmüyor. Ulusal çıkarlann belirlediği güçler dengesi, bugün bel- li bir sonuca ulaşırken yann aksi yön- de gelişmelere de yol açabilir. sürdüğü ve ısrarla savunduğu, tarihi belgeler ve geleceğe yönelik banşçı ge- rekçelerden çok "ABD'nin ulusal çı- kartan" etkili olmuş gibi görünmek- tedir. Tasanyı destekleyenlerin söz- cüsü, tasanyı geri çekilmesi sürecin- de, Amerika'nın ulusal çıkarlannın dikkate alındığını doğrulamıştır. Ge- lecek seçim döneminde aynı tasan, benzer ve değişik gerekçelerle, yeni- den gündeme gelebilir, hatta kabul görebilir. Ulusal çıkariar ve imaj sorunu Türkiye'nin ulusal çıkan, soykınm tasansının ABD kongresinde oylanma- sının önlenmesini gerektiriyordu. Ül- kemiz, örnek bir dayanışmayla tasa- nnın geri çekilmesi sürecine ağırlığı- nı koydu; ama, tasannın kongre gün- demine ahnmasıru önleyemediği gibi, genel kurulda oylanıp reddedılmesi olasılığını göze alamadı. Tasan oy- lansaydı karar aleyhimize de çıkabi- lirdi. Ortadoğu dengelerinde kuşkusuz bir ağırhğımız var, ama savunmada- yız; ulusal onurumuzu ve ulusal say- gınlığımızı bu türlü sınavlardan sakı- nacak kadar özenli, öngörülü ve ha- zırlıklı değiliz. TBBM'nin bu çalış- ma/araşruma grubu kurma karan za- manında alınmıştır. Ülkemizin karşılaştığı bu türden gi- rişimler, "sözde soykmm'' tasansı ve- ya suçlamasıyla sırurlı değildir. Was- hington'dan başan haberleri gelirken Brüksel'deki Hıristiyan Demokratlar, Türkiye'nin AB adaylığına ve üyeli- ğine karşı olduklannı açıklamaktan çekinmemiştir. Soykınm tasansını "aptaka" bularak AB'yi uyaranlar yanında, Türkiye'ye karşı güçlü bir muhalefet bulunduğu devlet sırn de- ğildir... Ülkemiz, Helsinki'de aday adayhğını tescil ettirmiş, fakat aday- lığı AB üyelerince tam kabul görme- miştir. Politik ve diplomatik çabalar- la üstesinden gelemediğimiz, tarihi bir 'imaj sorunumuz" var ki çağdaş ülkelertopluluğunakatümamızı engel- lemese bile geciktiriyor.. Gerçi, tarihçiler ve deneyimli dip- lomatlar, kökleri yüzyıllann derinlik- lerine uzanan, Britanyalı Gladstone'un ulusal çıkar amacıyla ortaya attığı "Müthiş Türk" imajının, sadece dip- lomatik girişimler, tnisillemeler, kül- tür turizmi, sivil toplum kuruluşlan- nın çabalanyla bugünden yanna, de- ğiştirilemeyeceğı bir bilince ya da ne- ler yapılacağı konusunda resmi bir politikaya sahip olduğumuzu söylemi- yorlar. Yapılanlann yeterli ve etkili olmadığından toplumca yakınıyor, fa- kat neleri nasıl yapacağımızı bilemi- yoruz. Ûk degerlendirmelerde, yabancı dip- lomatlar ve "tarafsz" gözlemciler, Türkiye'nin gücünü kanıtladığını ve ABD'nin büyük yanlıştan döndügü- nü söyleseler de bütün bu gerçekler Türkiye'nin karartılmış imajını akla- maya yeterli görünmüyor. Her şey mümkündür! Eğer şartlar yerine getirilirse Her şeyin yapılabildiği ya da olabı- lir göründüğü modern ötesi çağdaş yaşıyoruz. Aya gidip geri dönebilen in- sanoğlu, Güneş sistemini oluşturan gezegenler üzerinden uzaya atılmayı planlıyor; kendi kopyasını üretmenin etik sorunlannı tartışıyor. Bütün bun- lar bilimsel ve teknolojik tasanmlar, ama önünde ve ardında daha temel bir inancın egemenliği var: Her şey mümkündür, eğer Önşartlan yerine ge- tirilirse.,. Sayılan örnekler "teknik ve tekno- lojik'' olarak küçümsenebilir. Ancak, sosyal ve kültürel değer yargılannın değiştirilmesi kuşkusuz daha zor gö- rünse de imkânsız değildir. Tasarlayan, örgütleyen, deneyen, başaran da başa- ramayan da insandır. AB üyesi Al- manya'nın endüstri (DtN) normlan, hortlayıp duran ırkçılık salgınının önü- nü alamazken Amerikalılar, ülkele- rindeki tarihi renkli (köle) insan aynm- cüığını ve karşıthğını büyük ölçüde de- netim altına almış gibi görünüyorlar. Başanh bir örnek Ikinci Dünya Savaşı yıllannda, uy- garlığı ve geleceği tehdit eden "San Tehfike" olarak görülen Japonlar, ül- ke içinde yapısal ve tüzel reformlar ya- parken 1950-80 arasında açtıklan bir kimlik-imaj yenileme kampanyasıy- la, militarist Japonya ("Japs") yerine, "yumuşak,barışçı, antik-miUtarist bir ulus" imajını yerleştirmeyi başardı- lar. "Japon Mucizesi"ni lûskanan ve ekonomik gücünden çekinen ulusla- rarası topluluğun direncine ve çıkar- dığı türlü güçlük ve engellerden do- layı, bu, son derece çetin bir ulusal çı- kar projesiydi. Ülkenin iç banşını ve banşçılığını, güzel duyarhğını ve tutkusunu ön pla- na çıkaran kültür-sanat mirasını film- lere yansıtan, romanlaştıran yayın ve yayımcılara destek verdiler. Bugün başanh görünen bu ulusal çıkar pro- jesi, turistik tanıtımdan fazla bir şey- di. Önce kendileri inandılar, sonra dünyayı inandırdılar. Belki, yayılma- cı ve sömürgeci Kore, Mançurya ve Çin serüvenlerini, "Asya Asyahîann- dır" sloganını, Pearl Harbour baskı- nının anılannı, savaş yıllannın çarpı- cı ürünü Kwai Köprüsü'nün izlerini belleklerinden silemediler, ama dev- let destekli srvil toplum örgütlerinin ça- balanyla, Güneydoğu Asya'nın so- runlanna eğildiler; dünyanın savaş yorgunu, yoksul bazı bölgelerini, be- sin ihraç edecek düzeye getirdiler. Abecesi olmayan Afhka dillerinin, sözlüklerini iki üç dilde derleyip yaz- dılar. Girişimleri, bizim "sözde" Er- meni soykınm davasındaki savunma- mızdan daha basit, kolay veya sıradan davalar değildi. Japon kültürü ile sa- natını anlatan, tanıtan. sevdiren yüz- lerce eser yazdüar, yazımını destek- lediler ve yayımladılar. Ünlü yazarla- n, gazetecileri, medya yöneticilerini veya genç araştırmacılan ülkeye da- vet ettiler, yazılanlan izleyip değerlen- dirdiler, kendi eserlerini çağdaş dille- re çevirip dağıttılar. Ülke ve toplu- mun savaşçı imajını belki tümüyle de- ğiştiremediler, ama uluslararası ilişki- ler dünyasının gündeminden düşür- meyi başardılar. Hatta "Geccyansı Ekspresi" füminin gösterimine bile, ulusal çıkarlan açısından karşı çıktı- lar. Sonuç ve önerüer Turistik tanıtun ile ulusal imaj de- ğiştirmeye yönelik tanıtım arasında ortak öğeler bulunsa; hatta, kimi tu- ristler, Türkleri tanıyıp, imajlannı de- ğiştirmeye daha yatkın görünseler bi- le, turistik tanıtım ve tarihi imajlann değiştirilmesi farklı projelerdir. Tu- ristik tanıtun, ekonomik amaçh oldu- ğu halde, kültürel tanıtım tarihi yan- lışlarla önyargılan düzeltmeye yöne- liktir. Kuşkusuz Türkiye, Japonya ol- madığı gibi Türk Japon benzerliği söy- lencesi, sandığimız düzeyde değildir. Ancak, Japonya'nın tanıtma ve imaj değiştirme deneyimlerinden alacağı- mız önemli dersler bulunduğunu sa- nıyor ve Washington'daki ulusal ba- şan ile avunup kış uykusuna çekilme- memizi öneriyorum. Şu temel soruy- la işebaşlayabilirmiyiz acaba: "Tûrk'e düşmanfikir.öneri, eğUun \e girişim- ler neden dola>i bu kadar çok ve ko- la> mûşteri ve destek buluyor?" J. Pigeot, "L'ldentite Japonaise." Le Debat. Decembre. 1983, No. 23, Bkz: Taner Tımur un Osmanlı Kim- liği (Nil Yayın, 1986, s. 118, dipnot 63.) Yıl 1943!.. 'Servetifünun Uyanış' dergisinin sorumlusuyum. Yirmi yaşlarında, elli yıllık bir derginin başındayım! Kendimi üstat gördüğüm günleıi.. Oysa daha ilk kitabım çıkmamış. Ama gençlik böyledir işte. Yazdığım öyküler, çevi- riler bana şimdikinden daha çok kazandırdığı için mi? Yoksa çocuk yaşından beri yazıyla çi- ziyle içli dışlı oluşumdan mı?.. Dergi bin tane basılıyor, yarısı abonelere gi- diyor. Ne de olsa edebiyat tarihine geçmiş; Fikret'ler, Cenap'lar, HalrtZiya'laryetiştirmiş. 4O'lı yıllarda da yeni kuşağın belli başlı şairle- rini, yazarlarını sayfalarında bir araya getirmiş. Eskiler, dediği, o sırada yaşları kırklarda Yusuf Ziya'lar, Orhan Seyfi'lerle savaşım halinde!.. Çok yazı, şiir gelirdi okurlardan, daha doğ- rusu edebiyat heveslilerinden... Birgün birkaç şiirgeldi. Başarılı buldum. Baktım, kim yazmış: Şükran Kurdakul... Şiirler, hiç de bir 'hanım' şairin kaleminden çıkmışa benzemiyordu. Ner- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Dostum Şükran Kurdakul dekadınruhununin- celikteri, nerde kadın duyaıiıklan, nerde alı- şık olduğumuz ka- dınca ses!.. Böyle gönderme- lere dergide yanrt ve- rirdim, o yirmili yaş- ların ukalalığı, çok- bilmişliği ile!.. Sanınm şöyle yazmıştım: "Şiir- leriniz iyi de, neden kadınsı hassasiyetinizi belli etmiyorsunuz?' Nereden bilirdim, Şükran'ın daha on sekiz yaşında Izmirli bir genç olduğu- nu!.. Bu yıl Kitap Fuan'nın Onur Yazan idi Şükran Kurdakul... Zaman geçmiş, Izmirli genç 70 ya- şına gelmiş... Daha dün gibi. Ama o dünler ni- ce acılarta, sevinçterle, yapıtiartagelmiş iki bin- lere!.. Kendisini şu dizelerle anlatmış: "Doğumu Antal- ya'dan getirdim I Ye- nikapı'dan bilmedi- ğim bir evinden I Bin- başım yeni gelmiş cepheden IAnam en güzel yaşında. Çocukluğu Topka- pı 'dan getirdim I Tar- hana çorbası kokar I Bir gecesini görsem ye- timliğin aynasında /Anılan durdurmakgeliriçim- den. llkgençliği Izmir'den getirdim I özgüriük sözcüğü yetmez anlatmaya I Nasıl sığmış avuçlanma koca dünya I Kitabın biri insan, bi- ri ben. DenizJi'den getirdiğim I Mahpushane işi bir fotoğraf I Kayar gider belleğimden I Ne ka- daryatbm, nezaman çıküm, nezaman girdim?" Evet, yalnız şiirler, öyküler yazmakla yetin- medi Kurdakul... Toplumun sorunlanna bir ey- lem insanı olarak da eğildi. Içeri girip çıkmala- n bu yüzden. O günlerde şiir yazmak, yayım- lamak bir çeşit suç eylemiydi. Şair, düzenin de- ğişmesini isten daha doğru, daha hakça bir dü- zen!... Şükran Kurdakul politikaya da soyun- du, Türkiye Işçi Partisi'nin Balıkesir il başkanı olduğunu da unutmayalım. Şimdi o da yaşlı biri!...mi? Şairler yaş alırlar, yaşlanmazlar diye yazmıştı birarkadaş... Sev- gili Şükran'ı, ta gerilerden, o 194O'lı yıllardan bugüne tüm canlılığryla gelen bir dostlukla kut- luyorum. Şiirterini bir kez daha okuyorum. Bir- kaç baskı yapmış kltaptannı: 'Nice Kaygılar- dan Sonra', ökselerin Yöresinde', 'ölümsüz- lerle', 'Ihtiyar Yüzyıla', 'Acılar Dönemi', 'Bir Yürekten, Bir Yaşamdan' (Ümit Yayıncılık) vb. vb... Şükran'a, edebiyatımız adına, kuşağımın adına bin bir 'şükran'. PENCERE Dünya Çapında Soygun ve Medya Islamcı 'Yeni Şafak' gazetesinin dünkü manşe- ti Etibank'a ilişkindi: "Dinç Bilgin böyle soydu" AH başlık: "Bilgin'in, Etibank'ın içini şirketlerine kredi ak- tararak ve yurtdışındaki bankalan kullanarak bo- şalttığı tespit edildi." Birinci sayfada haber özeti: "Kendi şirketterine doğrudan ya da dotayh ola- rak toptam 236 trilyon lira pompalayan Dinç Bil- gin'in 31.12.1999 tarihi ttibariyle 114trityon 100 milyar lira; 31.3.2000 tarihi itibariyle ise 122 tril- yon 7 milyar lira kredi kullandırdığı öğrenildi. Yurtdış4ndaki bankalan da depo olarak kulla- nan Bilgin, Etibank vasrtasıyla New York Bank adına 138.8 milyon dolar tutannda kaynak top- ladı. Bu kaynağın yüzde 69.2'si (Bilgin'in) Med- ya Grubu tarafından kredi olarak kullanıldı." Yeni Şafak'ın 'Islamcı' olması hiçbir şeyi degtş- tirmez, tersine ağırlaştınr; alıntıyı özellikle bir dinci gazeteden aktardım. Çünkü bu ülke vaktiyle "Kah- rolsun komünistler" diye diye soyuluyordu; şimdi de "kahrolsun irtica" diye diye mi soyuluyor?.. Türkiye için en büyük tehlike budur!.. "Dünya çapında soygun" bu ülkede irticanın de- ğirmenine su taşıyor. • Ülkedeki kirienme medyaya da bulaştı; bu işin altından kalkmak çok zor... Sabah gazetesinin çalışanlan, boğucu bir or- tamda soluk alıp veriyorian Patron bankayı bo- şaltmış, bu durumda sen ne yazacaksın?.. içlerinde yakın dostlanmın da bulunduğu Sabah çaltşanlannın çoğu bunu hak etmemişlerdi; med- yadaki yapısal bozulmanın kurbanı oldular. Basın büyük yara aldı. • Bir öykü anlatayım: Bir buçuk yıl önce miydi?.. Bir gün tetevizyon- larda gümbür gümbür reklamlar başladı: "Sabah artık 50 bin lira!.." O sırada Hürriyet, Milliyet, Sabah 150 bin; Cum- huriyet 250 bin lira... - Eyvah.. demişim. Dinç Bilgin yasadışı dampingini gözü kara uy- gulayınca, sırtı kalın öteki gazeteler de ister iste- mez buna uyacaklar, fiyatlannı düşürüp 50 bine ine- cekler!.. Yetmiş sayfa çıkan promosyonlu gazete- ler 50 bin liraya satılırken, 20 sayfalık Cumhuriyet'e 5 kat fazlasıyla 250 bin lira verip bu gazeteyi kim alır?.. • Dinç Bilgin, Sabah'ı 50 bin liraya indirirken me- ğer Etibank'ın içini boşaftıyormuş... Amacı neydi?.. Dampingle vuracağı öteki gazeteleri haksız re- kabetle yok etmek... Cumhuriyet çalışanlan bu yüzden aylarca eksik ücretle yetinmek zorunda kaldılar, büyük özveri gösterdiler, gazetenin satışı çok düşmedi, ama ge- rektığınde fıyatımıza zam yapamadığımız için bu- nahma girdik. Artık biz kuşatmayı yarmış durumdayız; ama, Sabah'ın başına gelene bakın!.. Gerçekten üzülüyoruz. TELSİM ABONELERI DAHA İYİDUYARLAR. Çünkü Telsim'de, yüksek dijital kalitede ses aktarma teknolojisi EFR (Enhanced Full Rate) var. EFR, Telsim abonelerinin, birbirleriyle cepten cebe konuşurken, sesleri daha berrak, daha pürüzsüz, daha net duymalarım sağlar. Çünkü EFR sayesinde, ses, gürültüden temizlenerek aktarılır. EFR, Telsim'in sunduğu ayrıcalıklardan yalnızca biri. Siz de hemen bir Telsim CepShop'a gelin, "cep dünyasf'nın tüm ayrıcalıklanndan yararlanmaya başlayın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle