Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
.9KAS1M2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr 15
Hüsamettin Koçan'ın resimleri 'Efkâr Kınklan' Ankara Siyah-Beyaz Sanat Galerisi'nde
Efkarm parçaladığı catnlarESRA ALrÇAVUŞOĞLU
Husamettin Koçan, belleğinin, gel-
diği, yaşadığı toprakların izinı süren-
lerden. Bu ız sürme aralıksız devam edi-
yor. Onu bazen kültürler arası paslaş-
malann kavşağında, kimi zaman Ana-
dolu'nun bereketli topraklannda dola-
şırken görüyoruz. Sanatçının vazgeç-
medıği, vazgeçecek gibi görünmedi-
ği tek şey kendını, yaşadığı coğrafya-
yı sorgulamak, sorgularken buldukla-
nnı yine kendine özgü bir üslupla bi-
çimlendinnek.
Hüsamettin Koçan, bu yılın başın-
da Aksanat'ta açtığı 'BeniBul' başlık-
lı sergiden sonra bu kez Ankara Si-
yab-Beyaz Sanat Galerisi'nde 'Efkâr
Kmktan' başlıklı sergı ıle çıkıyor kar-
şımıza. 'Beni Bul' sergisinde, yalnız-
hğın verdiği kaybolma ve zaman içi-
ne saklanma öykûsünü ihştırmişti re-
simlerine. Yalnızlara, kaybolmuşlara it-
haf etmışti onlan. Şimdi ise 'efkârh-
lar', Koçan'ın tuvalıne yansıyan. Ef-
kâr; bıreyın iç huzursuzluğunu, çıkış-
sızlığını, kendi kendine hesaplaşması-
nı anlatmak için kullanabileceğimiz
en iyi sözcûk. Içınde bir parça şidde-
ti de banndıran, özellıkle arabesk kül-
türün içinde 'efkâr dağrtmak' deyimi
son yülann moda ntüelı.
Hüsamettin Koçan'ın Ankara Sı-
yah-Beyaz Sanat Galerisi'nde 24 Ka-
sım'da açılacak olan sergisi işte bu 'ef-
kâr dagrtanlardan' esınlenılerek oluş-
turulmuş.
Koçan'ın her sabah Dragös sahılin-
de köpeğiyle birlikte yaptığı yürüyüş-
ler bu serginin bir dığer çıkış noktası.
Nasılı, nıçıni açıklandığında daha da
anlamlanıyor. Dragos kıyı şeridi, bun-
dan altı yıl önce sahil yoluna bağlan-
mak için doldurulmuş. Dragoslulann
çok da sıcak bakmadığı, ekolojik den-
genin bozulacağı öne sürülerek engel-
lemek istediği bu yol, sonunda 'bü-
yûklerin' isteği doğrultusunda yapıl-
mış. Bir zamanlar insanlann gelip de-
nize gırdiği sahil şeridi şimdi, yersiz,
köksüz kayalar ve taşlarla çevnli. Bu
kayalıkJar artık gençlerin, yaşama tu-
tunamamış kişilerin özellikle de yazın
içki içip efkâr dağıttığı yerler olarak
dikkat çekiyor. Içkisini kapıp gelenler,
boş şişeleri çöpe atmak yerine kaya-
lıldara firlatıp kırarak bir anlamda öç
almış oluyorlar bu hayattan. Koçan'ın
'Efkâr Kınklan' adını verdiği serisin-
de gördüğümüz camlar, gece efkârla-
nanlann kırdığı şişelerin parçalan top-
lanarak girmiş tuvallere.
Şahmaran imgesi yine var
Irili ufaklı, rengârenk, her biri ayn
hikâyenin ürünü bu camlann izini sür-
meye ise köpeğinın ayağına batan bir
cam kınğı ile başlamış Koçan. Iş bu
kadarla kalmıyor elbette. Koçan'ın
kültürlerle ilişkisi bu kez günümüz-
den yola çıkarak iniyor derinlere. Ör-
neğin Dragos sahilindeki toprağın ve
taşlann hiçbirinin bu coğrafyaya ait
olmaması, hepsınin belirsiz yerlerden
devşirilerek buraya getirümış olması
son derece ilgilendiriyor sanatçıyı. Bir
de buna Dragos'ta yaşayan ınsanlann
göçebelığinı katarsak daha da anlam-
lanıyor, büyüyor tüm ilişkiler. Ko-
çan'ın yeni resimlerinde, yola çıktığı
panoramanm ilginçliği, geçmişinin ol-
maması, belleğinde biriktirdiği görün-
tûlerle birleşıp çağdaş bir yorum ola-
rak sunuluyor izleyenlere. Buradaki
göçebelik, sürgûnlük halini resimler-
de görmek mümkün.
Kimi zaman Bizans'a ait bir motif,
Şahmaran ya da halk resimlerinden
ahnıp çağdaşlaşnnlmış öğeler tuvalde-
ki yerinı alıyor. Koçan'ın bu serisine
kaynaklık eden cam kınklannın, sade-
ce gûnümüze değil, sanatçının yıllar-
dır ûzerinde düşündüğü Bizans
kültürüne buna bağlı olarak da mozaik
ve freskolara göndermesı hayli büyûk.
Anadolu geleneğinin bir parçası ca-
malö teknigi, vitray ise görüntülerin ar-
Loçan'ın 'Efkâr Kınklan' adlı serisindeki camlar, gece efkârlananlann
kırdığı şişelerin parçalan toplanarak girmiş tuvallere. îrili ufaklı, rengârenk, her
biri ayn hikâyenin ürünü bu camlann izini sürmeye ise köpeğinin ayağına batan
bir cam kınğı ile başlamış. Yola çıktığı panoramanm ilginçliği, geçmişinin
olmaması, belleğinde biriktirdiği görüntülerle birleşip çağdaş bir yorum olarak
sunuluyor. Göçebelik, sürgûnlük halini resimlerde görmek mümkün.
dına takılan imgelerden sadece birka-
çı. Koçan'ın ilgi alanına gıren tortulaş-
ma ve bulunduğu yere aitleşme sorun-
salı burada da karşımıza çıkıyor. Tûm
resimlerin arkasında kullanılan güçlü
fon yine sanatçının çıkış noktasına,
efkâra götürüyor bizi. Efkârlananla-
nn geçmışiyle ilgilı bir yansıma. Ca-
mın yansıtma gücü, folklorik arka plan-
la daha görünür kılıruyor. Camın za-
man içinde toprakla bütûnleşip onun
bir parçası haline gelme özelliği resım-
lerin ait katmanlanndan biri. Camın top-
rakla kanşmasıyla birlikte bir gizem
doğuyor, derinleşiyor. -
Tam burada Koçan'ın cam kınkla-
nnı, soğumaya yüz tutmuş bir sürecin
sonuçlan olarak ele aldığını söyleye-
bilırız. Yani efkân eylem sırasında de-
ğil, sonrasında ele alıyor Koçan.
Efkânn erkeksi yanı, tekillığı ve Do-
ğu'ya özgû mistik bir anlam ifade et-
mesi ise hüznûn uğradığı kayma nok-
talanndan biri.
'Şimdi hüznü dışa vuruyoruz'
Efkâr kınklan serisinde yer alan
50'ye yakm resmin hepsı aynı boyut-
larda. Küçük, kendi içine sıkışmış,
saklanan resimler olarak tasarlanmış.
Resimlerin küçük boyutlu ve sıkış-
mış izlenimi verecek şeİtilde yapılma-
sının nedenlerinden biri de efkâr söz-
cügunün tekil bir anlama denk gelme-
si. Evet, eskiden hepimiz hüzünlenir-
dik; kentli de, köylü de. Hüznümüzü
içimizde tutar, kimselere göstermez,
mistik bir havaya bürürdük onlan. Şim-
di tıpkı öfkemiz gibi dışa vuruyoruz,
bu kadar yalnız kalmış, bu kadar bir-
binne yabancılaşmış bır toplumda bun-
dan başkası düşünülebilir mi? Sanınz
hayır. Koçan'ın resimleri hepimizin
efkânnı bastıracak, hem de sessizce.
Yeni albümü New York'ta çıkacak olan Backstreet Boys rekor kırmaya hazırlanıyor
100 saatte 5 kıtayı dolaşacakGÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - MTV
Galası için Stockholm'e ge-
len yıldızlardan en büyük il-
gi görenler arasında yer alan
Backstreet Boys, aynı za-
manda 100 saat içinde 5 kı-
taya uğrayarak bir çeşit re-
kor kırmaya hazırlanıyor.
Stockhohn'e MTV Gala-
sı'ndan bir gün önce, çar-
şamba günü gelen grup, sa-
lı günü New York'ta yeni
albümlerinin piyasaya çı-
kışının şerefine verilecek
olan partiye katılacak. Bun-
dan önce ise Tokyo, Sydney,
Cape Tovvn ve Rio'da aynı
nedenle düzenlenen basın
toplantılannda bulunacak.
AJMcLean,NickCarter,
Hmvie Dorough, Kevin Ric-
hardson ve Brian LittreJL
yeni albümleri "Black &
Blue"nun önemli kısmının
Stockholm'deki, ünlülerin
stüdyosu Cheiron'da hazır-
landığı için bu kente sık ola-
rak geldiklerini ve bunu
zevkle yaptıklarmı söyle-
diler.
Galadan önce düzenle-
nen basın toplantısında
Backstreet Boys, "En iyi
popartisti" ve "Enryiband"
dallannda ödüle aday ol-
malanndan mutlu oldukla-
nnı ve ödül almaktan onur
duyacaklannı söylediler.
Geçen yıl 'En iyi grup'
Backstreet Boys. MTV' Odülleri'nde geçen yü okhığu gibi bu yd da en iyi grup seçiklL
ödülünü kazanan Backst-
reep Boys, bu yıl da aynı
ödülü kazandı.
Yaşlan 20-27 arasında
olan Backstreet Boys üye-
leri bir soru üzerine, bu ne-
denle adlannı "Backstreet
Men"e değiştirmeyecekle-
rini söylediler. Kevin şöy-
le konuştu:
- Neden adımızı değişti-
relim ki?! Beastie Boy ve
Pet Shop Boys bizden yaşlı
olduklan halde böyle bir ad
değişikliği düşünmüyorlar.
O zaman biz de ad değiştir-
me gereği duymuyoruz.
Kevin de, Brian da yeni
evli. Ütisi de mutlu olduk-
lannı söylüyor.
- Baba olmak istiyorum
ama, bunu biraz ileriye er-
telemek zorundayız, diyor
Brian. Bütün gelecek yılı-
mız turnelerle dolu. Yoksa
ben de babam gibi iyi bir ba-
ba olmak isterim.
Nick Carter ise farklı bir
durumda. Turne yaşamı do-
layısıyla kız arkadaşından
yeni aynlmış:
- Bu meslekte bu tür öz-
veri gerekiyor. Kendisiyle
artık arkadaş gibiyiz.
Backstreet Boys'un bir
başka yönü de fîlm dünya-
sı. Howie, Amerıkan TV
dizisi "RosweB"de rol al-
mıştı. Kevin'e de bir film-
de rol önerihniş:
- Bir müzikalde bana rol
önerildi ama geri çevirdim,
diyor. Oynayacağım rolün
günlük yaşamımdan farklı
obnasını isterim. örneğin
deli bir gangster gibi, diye
ekliyor yan şaka, yan cid-
di.
Backstreet Boys da Stock-
holm'deki Cherion Stûdyo-
su'yla işbiriiği yapanlardan.
Bu stüdyonun kurucusu ve
bir süre önce ani ölümüyle
pop ve rock dünyasını üzün-
tüye boğan Denniz Pop ile
daha sonra pop'un arusını
canlı tutmak için bu stüdyo-
ya büyük emeği geçen Max
Martin'e Backstreet Boys
da teşekkür ediyor:
- Onlann ve Cherion'un
diğer çalışanlannın bizim
için önemi büyük, diyor Ho-
wie Dorough. Orada ilk kez
kayıt yapan uluslararası mü-
zisyenlerin başındayız. Bun-
dan dolayı Cherion'a şük-
ran borçluyuz. Onlann öz-
gün sesini ilk kez deneyen
ve daha sonra Britney Spe-
ars ve diğer yıldızlara ulaş-
masında payı olan biz bun-
dan onur duyuyoruz.
Yeni albümleri "Black&
Blue"dan söz etmek AJ'ye
düşüyor:
- Önceki albümlerden da-
ha olgun. İlk kez bir band
olarak hep birlikte parçala-
n yazdık. Bu calışmanın ço-
ğunu burada, Cherion'da
yaptık.
Basın toplantısı, bir ltal-
yan gazetecınin grup üye-
îerinin "tişörtierini çıkanp
katpleriniıı şeklini göster-
mderi" isteği üzerine ani-
den bitiyor. Ama daha ön-
ce Nick Carter, grubun bun-
ca zaman bu örnek birliği-
ni nasıl koruyabildiğinı
açıklama fırsaü buluyor:
- Hayatımın en önemli
bölümlerini bu oğlanlarla
geçirdim. Benim için hep-
si kardeşim gibi. Böyle bir
aileyi terk etmek kolay de-
Bulutsuduk OzJemistiidyoyagirdi
CUMHURCANBAZOĞLU
BulutsuzhıkÖzkmi, yeni albümü-
nün kayıtlan için stüdyo çalışmala-
nna başladı. Son albüm Yol'u iki yıl
önce yayımlayan grup (Nejat Yava-
şoğuuan, Akm Eldes. Sina Koloğlu,
Utku Ünal, Oya Erkaya) yaz başın-
da yeni yapıt için çalışmalara başla-
yacaktı; ancak davulcu Utku'nun kı-
sa öönem askerlik görevi için Istan-
buldan aynlması ve diğer birtakım
ncöenlerle kayıtlar bu döneme sark-
O. Grup şu anda 14 beste ûzerinde ça-
hşo düzenlemeleri yazıyor ve ortak
bürsound anyor. Albümün hedefle-
nerr yayım tarihi ise 2001 ilkbahan.
"feni albümle ilgili Yavaşoğulla-
n"ıdanbılgı aldık:
-Yol albümü Buhıtsuzhık'un kari-
yesaıdeld en sert soundhı çahşmav-
d«4?aaalbümde nasıl bir tat olacak?
KEJAT YAVAŞOĞULLARI - Ge-
çen albümdeki sertlik bu albümde
olmayacak; sivri sözler içermeyen, da-
ha melodik besteler var. Sanınm ge-
niş kitlelerin dinleyebileceği bir so-
und çıkacak. Geçmiş dönemde yaşa-
dıklanmız bize Yol gibi bir albüm
yaptırdı, bu kez de daha içe dönük bir
yapıt olacak.
- Marmara Depremi'nde bölgede
çahşmalar yapmıştmız. Bu felaket-
ten albümeyansıyan bir beste \ar mı?
YAVAŞOĞULLARI - Kaybolan
Şehir diye bir parçamız var; senfo-
nik formlara yakın. Klasik Bulutsuz-
luk Özlemi şarkılanna katılabilecek
yine çok parça olacak bu albümde.
Bazı bestelerde Anadolu'ya özgü
makamlara yer veriyoruz; aynca et-
nik vurmalılarla çeşitli denemeler
yapıyoruz.
- Konu senfonik çalışmalara gel-
nüşken sizin bu tip çahşmalannızm
ne zaman albümde değeriendirilece-
ğinisoraİDn?
YAVAŞOĞULLARI - Son zaman-
da dünyada birçok grup bu tip al-
bümler yaptı; biz onlardan daha da
önce bu tip albüm çıkarabılirdik ama
ülkemizde farkh işler için para bula-
bilmek zor. Bu arada kayıtlarda so-
run yaşadık; senfonik orkestralarla
verdiğimiz konserlerden iyi kayıtlar
elde edemedik. Bu kış Istanbul'da
bir salonda aynı tip konserimiz ola-
cak, orada bir kez daha deneyeceğiz.
- Bulutsuzhık Özlemi TV yohıyla.
insanjara ulaşmakta sorunlar yaşı-
w . Nasılaşmayı düşünüyorsunuzbu
engeb?
YAVAŞOĞULLARI - Biz videok-
lipler yapıyoruz ama bunlann geniş
kitlelere gösterihnesi engelleniyor.
Sansasyonu olmayan, dedikodusu
yapılamayacak, popülerliği zayıf iş-
lerden farklı bir şeyler yaranyorsaruz
bunlan insanlara duyurma şansınız
gün geçtikçe azalıyor. Tabii bu ara-
da ülke sanatı zedeleniyor; çünkü
belli alanlarda uç işler yapanlarla
zenginleşir kültür, sanat. Evrensel
çapta bir şeyler yapmak isteyenlerin
çalışma alanlan daralıyor. tnsanla-
nn beyinleri yıkanarak daha kalite-
siz ürünlere alıştınlıyor. Biz yılma-
dan çabalayacağız ama medyanın ha-
li ortada.
- Yerli rocktaki durgunluk için ne-
ler söyle>eceksiniz ?
YAVAŞOĞULLARI - Türküleri
rock tarzında söyleyenler, bu işin yıl-
lardan beri bir altyapısı olduğu için,
yine kabul gördüler ama kent kaynak-
h rock gruplannın söylemleri kuvvet-
li değildi. Toplumun durumunu, ba-
kış açılannı yeterince yansıtamadı-
lar. Örneğin Teoman'ın bugünkü ba-
şansı gençlerin durumunu iyi anla-
yabildiği ve bunu iyi aktarabildiği
içindir.
YavaşoğuDan, genişkMelerin dmleyebaeceği
bir soundun peşinde olduklannı söylüyor.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
En Gizli Yerimizde
Geçen hafta bu köşede Igor Stravinski'den söz
etmiştim. İlk kez 1913 yılında çalınan Bahar Ayi-
ni'nden, 1971 yılında ölünceye kadar modern ka-
labilmiş, yirminci yüzyıl müziğinin gerçek deha-
lanndan biri. Stravinski, çağdaşı az sayıda dev sa-
natçı gibi bir ikona dönüşmüştü yaşarken. Arka-
daşları arasında T.S. Eliot, Pablo Picasso ve
Charlie Chaplin vardı. Çalışma arkadaşlan ise Ni-
jinski, Balakhin, Jean Cccteau, Andre Gide
ve Auden gibi devlerdi. Coco Chanel ile aşk ya-
şamıştı Stravinski ve imzasını isteyip alanlann ara-
sında Frank Sinatra ve Vatikan'daki Papa da
vardı! Frank Sinatra'yı birısinden imza isterken
düşünebilıyor musunuz?
Stravinski, Kennedy ailesiyletanışmış, "sevim-
li çocuklar" demiş. Amerıka'da yaşadığı yıllarda
militan bir grup olan "Black Power" hakkında fi-
kir yürütmüş. LSD kullanmayı reddetmiş. Dustin
Hoffman'ın başrolünü oynadığı The Graduatefil-
mini iki kere görmüş. Ama Stravinski'yi var eden
ilk yapıt, ilk kez 29 Mayıs 1913 tarihinde Paris'te
çalınan Bahar Ayini adlı şaheseri olmuş. Yuhala-
ma, ıslık, alkış, kıyamet kopmuş. Ancak Paris'te
yaşanacak bir büyük sanat olayı. Kendini tekrar-
lamaktan ya da bir başarının ardına sığınmaktan
hoşlanmadığı için, sürekli "modem" kalmayıde-
nemiş bestecimiz. Böylece eleştirmenler onu ge-
lecek yıllarda kübist, sürrealist, neo-klasik, neo-
ortaçağcı, jazz age, oniki toncu ve (henüz kavram
ortada yokken) postmodern olarak tanımlamış-
lar.
Ben müzikten pek anlamadığım için Stravins-
ki'nin modern çağın en büyük bestecisi olduğu-
nu söyleyemem. Birçok yapıtını büyük bir haz du-
yarak dinlediğimi söyleyebilirim yalnızca. Geçen-
lerde bir dergide A!ex Ross'un Stravinski üstü-
ne yazdığı ilginç denemeyi okurken önemli bir
bilgi çarptı gözume.
Richard Taruskin'in iki ciltlik dey bir eseri var
Stravinski ve Rus Geleneği. Yazar orada Bahar Ayi-
ni'nin Rus folkloruyla ve halk müziği ile tıka basa
dolu olduğunu anlatıyor, açıklıyor, kanıtlıyor. Bir ucu
Rus köylüsünün şarkılannda, öbür ucu Rimsky-
Korsakov'da, ama tümüyle özgün bir dev eser
Bahar Ayini. Otuz yaşında bestelemiş bunu sa-
natçı. Ölünceye kadar dans eden bır genç kızı an-
latıyor Dans ederek ölmeyi seçen bir genç kızı.
Kimsenin düş gücüne kanşmak istemem, ama ün-
lü piyanistimiz Fazıl Say'ın anlattığı, kanlar için-
de havada uçan genç kız kafası ile bir bağ kur-
makta zorianıyorum hâlâ.
Ama konumuz bu değil bu pazar Kuşbakışı'nda.
Stravinski bütün evrenselliğine rağmen gerçekte
Avrupa kültürünun Birınci Dünya Savaşı sonrası
devlerinden bındır. Ezra Pound onun için ne de-
miş: "Stravinski kendi işimi öğrenebileceğim ya-
şayan tek müzisyendir." T.S. Eliot onu, 'Bizim as-
lanımız' diye adlandırıyor. Bir partide Stravinski,
Marcel Proust ve James Joyce diz dize otu-
rup ender bulunan enfes mantarlardan konuş-
muşlar! Manzarayı düşünün, Fransız-lriandalı ve
Rus üç dev sanatçı, yenebilir mantarian konuşu-
yorlar!
Stravinski'nin yirminci yüzyıl müziğine etkisi
çok derin oldu. Aaron Copland'den Carl OrfPa,
Francis Poulenc'den Kurt VVeill'a kadar onun
müziğine ve retoriğine eğilmeyen yoktur denebi-
lir. Ama artık bunlar geride kaldı diyebilir miyiz?
Postmodern zamanların serin ve küçük dalgala-
n arasında Stravinski'yi de bir pop stan olarak gö-
rebilir miyiz? D'Annunzio'nun arkadaşı, Rodin'le
tanışmış. Modigliani portresini yapmak istemiş.
Claude Monet ıle karşılaşmış. Mayakovski, ün-
lü Paris yolculuğunda sürekli Stravinski ile görüş-
müş 1922 yılında. Giacometti'nin çizdiği Stravins-
ki eskizleri masamın üstünde duruyor şimdi. Böy-
le bir adammış hazret. Şimdi onun otuz yaşında
bestelediğı enfes bir yapıt, ünlü bir Türk müzis-
yeninin yirmi parmağı aracılığı ile yine pazara su-
nuluyorsa fazla konuşmamak gerekiyor. Dinle-
mek gerekir önce. Geçen hafta ünlü piyanistimiz
Fazıl Say'a biraz haksızlık mı ettim diye düşün-
düm. Piyanist olanından söz etmiyordum, plak ka-
pağı yapan grafık sanatçısı Fazıl Say'dan söz edi-
yordum. Belki müziği, ciddi müziği "müzikpaza-
rının" dışına taşımamak gerekiyor gibisinden ar-
kaik, demode ve köhne bir inancım var. On par-
mağında on marifet olan insanlara şaşkınhkla ve
biraz kuşkuyla bakıyorum. Tam bu meseleyi çö-
zerken, yirmi parmaklılarla karşılaşınca iyice çu-
vallıyorum. Sanınm en iyisi gidip bir Stravinski, Sid-
ney Bechet ya da Django Reinhardt dinlemek
şimdi.
Ne demiş Horatius: "Başansızlıktan zarargör-
meyen bir değer, hiçbir şeyin lekeleyemediği bir
onuria pariar; böyle bir değer halkın keyfıyle ne
yükselirne de alçalır." Ruhumuzun yapacağını gös-
teriş için yapmamalı, her şey içimizde, hiçbir gö-
zün görmediğı en gizli yerimizde olup bitmelidir.
Bunu da Montaigne ekliyor. iyi pazariarsevgili okur.
'Mimarlık ve Kültürel Çoğulculuk'
\otograf yarışması sonuçlandı
• Kültür Servisi - Ekım ayı fçınde çeşıtlı
etkinlıklerle kutlanan 'Dünya Mimarlık Günü'
kapsamında temmuz ayında açılan fotoğraf
yanşmasında 'Eşdeğer Ödül" alanlarla, yanşma
sergisinin kataloğu olarak çıkanlacak '2001 Ydı
Ajandasfnda yer alacak 'Sergileme' grubu
fotoğraflan. yapılan seçmelerle belirlendi. 17 ilden
109 yanşmacının 1872 saydamla katıldığı
yanşmada, sergılenecek 40 fotoğraf. yayın
kurulunun ön elemesınden sonra mımar-fotoğrafçı
lltenş Tezer tarafından seçıldi. Bunlardan 12'si de
'Eşdeğer Ödül' olarak belirlendi. Yanşma
fotoğraflan, "2000 Yılı Dünya Mimarlık Günü'
etkinliklen kapsamında odanın Yıldız Dış Karakol
Bınası salonlannda 21 Kasım günü ödül töreniyle
birlikte sergılenecek. Sergı 8 Aralık gününe
kadar izlenebılır.
BUGÜN
• BtLGİ LTNİVERStTESİ'nde saat 14.00'te
Alex Froyas'ın 'DarkCitj1
' adlı filmi, saat
16.30'da ise 3. Uluslararası Sinema-Tarih
Buluşması Belgesel Yanşmasını kazanan
filmler-1 gösterilecek. (216 22 22)
• tSM 2. KAT'ta saat 16.00-21.00 arasında
Ayşegül Betil ıle Tango izlenebilir. (254 96 96)
t