Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI /ekonomi(a cumhuriyet.com.tr 13
Amerikan Forbes dergisi tüm dünyada milli gelirden en az pay alan yüzde 10'lan inceledi
YoksuDar arası uçurum büyük
KişiBaştna EnYoksul
MiJti Gefir YûzdeiO'un
(Dolar-1999) Gelin (Dolar)
Sierra Leone 130 6.5
Nijerya
Etiyopya
Guatemala
Paraguay
Hındistan
Çın
Brezilya
Turkiye
190
100
1,660
1,580
450
780
4,420
2,900
15.2
30.0
99.6
110.6
157.5
187i
397.8
616.0
Belarus 2,630 1,341.3
Kişi Başına En Yoksul
MiiGetir Yüzde 10'un
Poiar-1999) Getih(Doi»)
Slovakya
ABD
Ingjftere
Fransa
Halya
Almanya
isveç
Danimarka
Isviçre
3,590
30,600
22,640
23,480
19,710
25,350
25,040
32,030
38,350
1,830.9
5,508.0
5,886.4
6,574.4
6,898.5
8,365.5
9,264.8
11,530i
14,189.5
• Türkiye'den daha az kişi başına milli gelire
sahip Belarus'ta, enyoksullann 1,341.3 dolarlık
gelirleri, Türkiye'deki en yoksullann 616 dolarlık
gelirinin iki katını geçiyor.
Japonya 32,230 15,470.4
ANKARA (AA)-Milli gelirin or-
talaması yerine gelirden en az pay
alan yüzde 10'un gelirine bakıldı-
ğında, zenginliklerin dengeli dağı-
lımı konusundaki derin çelişkiler
net bir şekilde ortaya çıkıyor. Tür-
kiye'den daha az kişi başına milli ge-
lire sahip Belarus'ta, en yoksullann
1,341.3 dolarlık gelirleri, Türki-
ye'deki en yoksullann 616 dolarlık
gelirinin iki katını geçiyor.
Forbes dergisinin yayımladığı ra-
pora göre, dünyanın en zengin ül-
kelerinden Isviçre ile en yoksul ül-
kelerden Sierra Leone arasında, or-
talama milli gelir açısından 294 kat,
en az gelirli yüzde 10'luk gruplar açı-
sından ise 2.182 kat fark bulunu-
yor. Gelir dağılımı en bozuk ülke Si-
erra Leone'de ortalama milli gelir 130
dolarken en yoksullar 6.5 dolarlık ge-
lirle yaşıyor.
Oysa tsviçre'de ortalama 38,350
dolarlık milli gelire karşın en yok-
sullar 14,189.5 dolarlık milli gelire
sahip durumdalar.
En zengjn 'yoksuT Japonya'da
En yoksullann en fazla gelire sa-
hip olduğu ülke ise 15,470.4 dolar-
la Japonya. Japon yoksullar, ABD'li
yoksullann (5,508 dolar) yaklaşık 3
kaö gelirle geçiniyorlar. Dünya Ban-
kası 'nın "Dünya Kalkmma Göster-
geleri 2000" raporunda yer alan ve-
rilere göre, gelir dağıhmındaki bo-
zukluk da en fazla nüfusun en az ge-
Iirli yüzde 10'unu ilgüendiriyor. Öy-
le ki Sierra Leone'de kişi başına or-
talama milli gelir 130 dolar, Etiyop-
ya'da 100 dolarken en diptekilerin
geliri Etiyopya'da 30 dolar, Sierra Le-
one'de 6.5 dolarda kalıyor. Yıllık
ortalama 370 dolar milli gelire sa-
hip Bangladeş'te en diptekilerin
144.3 dolar olan geliri, yıllık 1,660
dolar milli gelire sahip Guatema-
la'daki en yoksullann 99.6 dolarlık
gelirinden fazla olabiliyor.
Bu durum gelişmiş ülkeler açı-
sından da aynı özellikleri gösterebi-
liyor. Yeni Zelanda'da 13,780 do-
larlık kişi başına düşen milli gelire
karşın en yoksullann geliri, Türki-
ye'deki en yoksullann gelinnin üç-
te ikisinde, 413.4 dolarda kalabüi-
yor. Ortalama 2,900 dolarlık bir mil-
li gelire sahip olan Türkiye'de, en dü-
şük gelirli yüzde 10'un geliri 616
dolarda kalıyor.
DEVLET BANKALARININ ÖZELLEŞTİRİLME SÜRECİ -1 .• ZİRAAT BANKASI
Kamu hizmetleri boşluğa düşecekBANUSALMAN
ANKARA -Ziraat Bankası'nın
özelleştirilmesiyle kamunun
yapması gereken pek çok hizmet
boşluğa düşecek. Zıraat Bankası,
emeklilerin, çahşanlann maaş
ödemelerinden prim kesintilerine,
vergi toplanmasına kadar pek çok
alanda kamu görevini üstlenirken,
Türkiye çapında örgütlülüğüyle
kırsal kesimde yaşayan ve nüfusun
yüzde 45'ini oluşturan kesime
bankacıhk hizmetlerinden
yararlanma olanağı sağlıyor.
Ziraat Bankası'nın
özelleştirilmesiyle, "tanmsal
reform'" adı altında
desteklemelerin kaldınlmasıyla
zaten zora sokulan tanm sektörü
finansal desteğini de kaybedecek.
Sulamadan hayvaacifağa ,ı,.,^.,
Türk bankacıhk sektöründe tanma.
finansal destek sağlayan tek
kuruluş olan Ziraat Bankası,
tanmsal sulamadan, bitkisel üretim
ve hayvancılığa uzanan alanlarda
faaliyet gösteriyor. Ziraat Finansal
Kiralama AŞ ve Başak Sigorta
aracılığıyla da tanm kesimıne
fınansman ve sigorta işlemleri
desteği veriyor. Ziraat Bankası,
doğrudan üreticilere, tanm kredi
kooperatifleri aracılığıyla
ortaklanna, tanm satış kooperatif
ve birliklerıne, tanmsal ürünlerin
işlenmesi, pazarlanması ve ihracı
ile uğraşan kamu kurum ve
kuruluşlanna yatınm veya işletme
sennayesi unsurlan için kredi
kullandınyor. 1999 yılında banka,
doğrudan üreticilere 565 trilyon 15
mılyar lira, tanm kredi
kooperatiflerine 483 trilyon lira,
tanm satış kooperatiflerine
de 954 trilyon lira olmak üzere
toplam 2 katrilyon 2 trilyon liralık
kredi kullandırdı.
Ancak 1 Ocak 2000 tarihinden
itibaren yalnızca ekonomik
faaliyetleriyle suurlı olmak üzere
küçük ve orta boy tanmsal
işletmelere tanmsal kredi
açılmaya başlandı.
Bu kredilerde de, IMF'ye sunulan
taahhütler doğrultusunda gösterge
faiz oranı tanmsal kredi faiz oraru
olarak uygulanmaya başlandı.
Böylece tanm kesimine sunulan
düşük faizlı. uygun koşullarda
kredi olanağı kaldınlıyor.
Ziraat Bankası 1292 yurtiçi
İÜRKİYE ZtRAA TÇILAR DERNEĞ1BAŞKANI tBRAHtM YETKİN
'Üretidnin bankasıhalinegetirümeü'
Ziraatçılar Derneği Başkanı îbrahim Yetkin, Ziraat
Bankası'nın 40'a yakın kamu görevı bulunduğuna
dikkat çekti. Yetkin, Cumhurbaşkanı'mn tavrını
sonuna kadar desteklediğini belirtirken şöyle
•Jkonuştu: "ZiraatBankası, Cumhuriyet'ten bu
^ " yana kamuftui vfcpraas «erefcen işlevfeı*
yerine getirmiştir. SSK priminden, vergi
harcına, pulundan maaş ödemekrine kadar
turun da akhnıza ne geliyorsa devlet Ziraat
Bankası aracılığıyla hizmet veriyor. Bankanm
yeniden reorganizasyonu gerekir. Aoıa şimdiki
özerkleştirme değiL Çiftçilere kredi vermenin
de ötesinde köyiere kadar uzanan örgüttöiöğü
var. Kırsal kesimde yaşayan insanlara bu
hizmetleri kamu adına kim yerine getirecek? O
kadar özel banka var. Niye köylerde şube
açmıyorlar? Özel sektör kârh olana yaûnm yapar.
Ziraat Bankası'nın özeUestirilmesi, çimento
sektöründeki özeOeştirmeye benzemez."
îbrahim Yetkin, Türkiye'nin kendıne özgü yapısı
bulunduğuna, nüfusun hâlâ yüzde 44'ünün tarunda
istihdam edilip kırsal kesimde yaşadığına dikkat
çekerek "Biz, Ziraat Bankası çiftçinin,
üretidnin bankası haline geunelidir derken
görünmeyen timdde bu yok sayüryor
71
dedi. -
Yetkin, Ziraat Bankası'nda 35-40 bin kişınin
çalıştığını, bu boyutuyla da yapılmak
istenenin kaygı verici olduğunu söyledi.
Yetkin, "MecKs'ten bu kadar önemli bir konu
tarüşümadan, gerçekkr bulunmadan, bu
kadar ciddi bir kurumla ilgili tasamıfta
bulunubnaya çahşıhyor. Bunlar acekye
geiecek şeyler değiL Bugün aynı sistemi
katrilyonlarca para harcayarak kuramazsuuz"
diye konuştu. Yetkin, bankanın yüzde 51'inin
devlette kalması kaydıyla yüzde 49'unun üreticilere
verilebileceğini, ama bu sistemin
kaldınlamayacağını söyledi.
şubesiyle Türkiye'de en yaygm
örgütlenmeye sahip banka
konumunda bulunuyor.
Bu nedenle köylerde ve
ilçelerde yaşayan nüfusa,
yurtdışında çalışan işçilerin
taşraya yönelik işlemlenne aracılık
edebilıyor. Bankanın
özelleştirilmesiyle, toplumsal
faydanın kenara itilmesiyle, kârh
olmamalan nedeniyle şubelerin
kapatılması bekleniyor. Bu durum,
kamu hizmetlerinin sağlanmasını
zora sokacak.
Ziraat Bankası'nın 71 özel ışlem
merkezi, 66 bürosu bulunuyor.
Iştirakler giderek azatokh
Ziraat Bankası'nın 1997 yılında
43 olan iştirak sayısı, 1998 yılında
26'ya, 1999 yılında 21 'e indi.
Bankanın, 1999 yılında toplam
yatınmlan yurtiçinde 922 miryar
lirayken yurtdışmdaki iştirak
yatınmlan toplamı da 20 miryon
dolar oldu.
Uzun yıllardır zıraı alanda tek
sigorta şirketi olarak çalışan
Başak Sigorta, Ziraat Bankası 'nın
iştiraki olarak normal sigorta
hizmetleri de veriyor. Ziraat
Bankası'nın şubeleri Başak
Sigorta'nın da acentesi olarak
faaliyet gösteriyor. Böylece
çiftçilere de sigorta hizmetinin
ulaştınlması sağlamyor.
D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / E R G İ N Y I L D I Z O Ğ L U LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk
Shakespeare, Hamlet 'i tipik bir Danimarka-
lı olarak mı düşünmüştü, bilmiyorum? Ancak,
hem geçen hafta Euro ile ilgili olarak referan-
duma giden Danimarkalılann tutumunda hem
de referandum sonuçlan bağlamında Euro'nun
geleceği üzerine yapılan yorumlarda, Hamlefi
ve onun meşhur sözlerini anımsatan bir şeyler
vardı...
Karar vermek kolay mı?
Danimarka vatandaşlan, daha önce Maast-
richt Anlaşması'nı da ilk referandumda reddet-
miş, kimi ayncalıklar elde ettikten sonra yapı-
lan ikinci referandumda, çok düşük bir farkla
evetdemişlerdi. Bu kez, Danimarka vatandaş-
lan yüzde 90 oranında katıldıklan referandum-
da, kendi paralannı terk ederek Euro'yu benim-
seme önerisini yüzde 47'ye karşı yüzde 53'le
reddettiler. Halbuki referandumdan az önce
yapılan kamuoyu yoklamalan Danimarkalıla-
nn yüzde 55'inin Euro'ya evet demeye hazır-
landığını gösteriyordu (TheTimes). Belli ki ka-
rar vermekte zorlanmak salt Hamlet'e ait bir özel-
likdeğil. Diğertaraftan, Danimarkalılar Euro'ya
hayır dediler, ama bunu Hamlet'in "Olmak ya
da olmamak, işte sorun bu" sözlerini yeniden,
adeta günün koşullanna uygun bir şekilde yo-
rumlayarak yaptılar "Hem olmak hem olma-
mak, işte cevap bu!" Diğer bir deyişle Danimar-
kalılar Avrupa'nın içinde olacaklar, ama Eu-
ro'nun içinde olmayacaklar.
Danimarkalılann karar vermekte zorianma-
sını da çok fazla eleştirmemek gerekir diye dü-
şünüyorum. Çünkü sorun karşılanna çok kar-
maşık bir biçimde geldi. iktidardaki sosyal de-
mokratlar Euro'dan yanaydı. Ana muhalefet
partisi muhafazakârlar da. Iş çevreleri, sendi-
kalann yönetimi, büyük basın ve medya, ay-
dınlann büyük bir kısmı da Euro'dan yanaydı.
Buna karşılık siyasi yelpazenin iki ucundaki iki
partinin, sosyalistlerle, ırkçı milliyetçilerin ikisi
detamamen farklı nedenlerden de olsa Euro'ya
karşıydılar. Danimarka halkının büyük bir kıs-
mıysa esas olarak Euro'ya girmenin yaşamla-
nnı iyileştirmekten daha çok, Avrupa Merkez
Bankası'nın küreselleşmeci, neoliberal politika-
lan yüzünden zehir edeceğini düşünüyoriardı.
Danimarkalılar gurur duyduklan refah devleti-
nin olanaklannı Avnjpa Merkez Bankası'nın bı-
çağına terk etmeye razı olmadılar. Danimarka
vatandaşlannın çoğunluğu, birçok önemli siya-
si konuda karar verme hakkının Brüksel bürok-
ratlannın eline geçmesine bağlı olarak demok-
ratik haklannın zayrflamasını da istemiyordu. Di-
ğer taraftan Avrupa Birlıği'nin nihai hedefi he-
nüz belli değildi, bir federasyon kurulması ola-
sılığı vardı. Bu, Avrupa içindeki diğer küçük
Prens Hamlet ve Euro
Danimarkalılar Avrupa içinde olacaklar, ama Euro içinde yer almayacaklar.
devletlerin vatandaşlan gibi Danimarkalılan da
korkutuyor, bir gün ulusal egernenliklerinden vaz-
geçmek zorunda kalmak istemiyoriardı. Üste-
lik Danimarka'nın en saygın ekonomistlerin-
den oluşan bir komisyon, geçenlerde Euro'yu
kabul etmenin faydalannın belirsiz, en iyi ko-
şullarda bile çok az olacağını söylememiş miy-
di? (The Economist) Dahası, Euro doğduğun-
dan bu yana sürekli düşüyor ve beraberinde
Euro'ya katılanlann tasarruflannı, emeklilikfon-
lannı eritme riskini de getiriyordu. Bu koşullar-
da Danimarka vatandaşlannın çoğunluğunun
Euro'ya şüpheyle yaklaşmasını, "hem olup
hem de olmamayı" seçmelerini garipseme-
mek gerekir diye düşünüyorum.
Olmak ya da olmamak...
Şimdi Euro'nun kaderi de adeta Hamlet'in-
kine benzemeye başladı. Euro salt bir görüntü
(teorik para) olmaktan çıkıp da gerçek bir içe-
rik kazanmaya (gerçekten tam bir para gibi dav-
ranmaya) kalktığı anda Prens Hamlet gibi ölüm-
le karşılaşabilecek. Diğertaraftan Euro, sorun-
ları erteleyerek, bu "olma sürecinde", gerçek
bir para olmadan, daha ne kadar kalabılir? Eu-
ro olma sürecinde kaldıkça, gerçek bir para ha-
line dönüşmesinin engelleri giderek artmaz mı?
Danimarka'nın nüfusu dört milyon; GSMH'si,
Avrupa'nın toplam GSMH'sinin yalnızca yüz-
de 2.7'sine eşit. Buna rağmen Danimarkalıla-
nn "hayır" oyu Euro'nun kaderini iki nedenden
şiddetleetkiliyor. Birincisi, "hayır"'oyu, kötü bir
zamanda geldi. Ikincisi, Danimarka'nın Euro'ya
hayır demesi Euro içindeki uyumsuzluklan kes-
kinleştirici ve genişleme sürecini geciktirici bir
etki yapacak.
Kötü bir zaman geldi: Euro yaşamına baş-
ladığından bugüne dolar karşısında yüzde 30
değer kaybetti. ABD, Ingiltere, Japonya ve Av-
rupa merkez bankalannın ortak müdahalesine
rağmen ciddi, güven verici birtoparlanma ser-
gileyemedi. Bir taraftan piyasalar Euro'nun ar-
kasında güçlü bir siyasi irade olmadığı için hü-
kümetlerin, özellikle ekonomik yavaşlama dö-
nemlerinde, kendi politikalarını uygulama eği-
limlerinin, parayı zayıflatacağına inanıyorlardı.
Diğer taraftan da Avrupa şirketleri ABD piya-
sasına büyük çapta sermaye ihraç ediyor, Eu-
ro satıp dolar alıyordu. Bu ortamda Euro dü-
şüyordu. Hayır oyu, bu güvensizliğin üzerine gel-
di. Şimdi Euro, Lombard Street Research
analistlerinden Tim Cogdon'un vurguladıgı gi-
bi bir metal yorvlması sürecine girdi (Financi-
al Times, 30.9.2000). Merkez bankalan en az
bir kez daha müdahate etmek zorundalar, gün-
demde faizlerin en az bir kez daha artması var
(Global Economic Forum). Bunlar Euro'nun
toparlanmasına yol açmaz, Avrupa Merkez
Bankası para politikasını sıkmaya devam eder-
se, yüksek petrol fiyatlannın da etkisiyle Avru-
pa ekonomileri yavaşlar, işsizlik artmaya baş-
larsa tek tek ülkelerin kendi bağımsız, daha
gevşek (kamyonculara verilen ödünler gibi) pa-
ra ve maliye politikalannı uygulama eğilimleri
güçlenir. Bu da "metalyorulması" sürecini is-
ter istemez hızlandınr.
Her vagonu başka hızda ilerleyen birtren:
Avrupa Birliği sürecinde başından beri iki tür ül-
ke var Ingiltere, İsveç gibi biriik süreci içinde
olup ortak para birimi sürecine katılmaktaayak
sürüyenler ve geriye kalan 13 ülke. Ingiltere ve
Isveç'e şimdi Danimarka da katıldı. Bu ikili ay-
rıma ek olarak, bir de farklı bütünleşme hızla-
rında ilerledikleri için ortak para birimine doğ-
ru farklı hızlarda giden ülkeler söz konusu. Bun-
lardan Almanya, Fransa, Italya, Hollanda ve
Belçika, geri kalanlara göre hızla bütünleşip or-
tak para birimi uygulamasına çok daha kolay
geçebilirler. Peki diğeıierine ne olur? Birçok
gözlemci Danimarka'nın hayır demesinin bu
süreci hızlandıracağına inanıyor (New York Ti-
mes, 30.9.2000). Avrupa Birliği ülkeieri içinde
durum bu olunca, tabii ki ekonomilerinin Al-
manya ve Fransa bir yana diğer Avrupa ülke-
leriyle (Yunanistan hariç) benzeşme oranlan son
derecede düşük, ekonomileri zayrf 5-6 Doğu Av-
rupa ülkesinin biriiğe katılmast da bu koşullar-
da son derece problemli hale geliyor. Var olan
sorunlara rağmen bunlan içeri alıp Euro süre-
cinin bir parçası yapmak, piyasalann zaten za-
yrf olan güvenini bir daha onanlmayacak dere-
cede yaralayarak Euro'yu bugün hayal bile edi-
lemeyen noktalara düşürebilir. Bu yüzden Da-
nimarka'nın hayır demesiyle birlikte Avrupa Bir-
liği gündeminde önceliği, genişleme süreci de-
ğil, daha hızlı gitmek isteyenlerin yollannı ayı-
racaklan derinleştirme tartışmalan almaya baş-
ladı. Diğertaraftan, Romano Prodi'nin deyimiy-
le birlik sürecinde daha bir esneklik (belki de kc-
şullann yumuşatılması) gündeme gelebilir (Le
Monde, 29.9.2000). Le Monde'un yorumun-
dan anladığım kadarıyla bu esnekliğin kurum-
sal bir krize yol açabileceğini ve genişlemenin
rafa kaldınlacağını düşünenler de var.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Hükümet Haktan
Hukuktan Uzaklaşıyor
Kamu bankalannın özdteştjrilrnesine iiişkin KHK'nin
Cumhuroaşkanı Sayın Sezer tarafından hükümete
geri gönderilmesi değişik yönleriyle önemli bir olay-
dır.
Yönlerden biri hukuk anlayışına ilişkindir. Türki-
ye'de, 12 Eylül 1980 sonrasında ve özellikle de
1983'ten bu yana, tam anlamıyla bir yasa yapımı
karmaşası yaşanıyor. En olmadık yasal düzenleme-
ler, çoğu kez çaktırmadan, üstü kapalı ya da dolam-
baçlı yollardan hiçbir biçimde ilgili olmadıklan yasa
tasanlannın içineserpiştiriliyorveyasalaşıyor. Bunun
en ilginç örneklerinden bıri ilk özelleştirme yasa-
sıdır. 28 Mayıs 1986 tarih ve 3291 sayılı yasanın adı
şöyte: "1211 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Ban-
kası Kanunu, 3182 Sayılı Bankalar Kanunu, 2983 Sa- i
yılı Tasarnıflann Teşviki ve Yatınmlann Hoiandınima-
sı Hakkında Kanun, 2499 Sayılı Sermaye Piyasası
Kanunu'nda Değişiklik Yapılması ve1177 Sayılı Tû-;
tûn Tekeli Kanunu'nun Bazı Maddelerinin Yürüriük'-;
ten Kaldmlması ve Kamu Iküsadi Teşebbüslerinin Özel-. j
leştirilmesı Hakkında Kanun." Sıkı durun, bu yasa^ j
nın tamamı yalnız 19 maddedir ve bunlann da yal» ı
nız dört maddesi özelleştirme konusundadır. Hükü»!
met, 12 Eyiül'ün yasal karmaşa alışkanlığını sür-',
dürüyor. \
Son geri gönderme nedenlerinin başında, gelur |
vergisine iiişkin bir düzenlemenin KHK'de yer almat
sı geliyor. Vergi düzenlemelerinin yalnızyasalaria y»-
pılabileceği anayasada yer alıyor, aslında bu, kapi-
talist düzenin işleyişinı sağlayan en temel hukuk ku-
rallanndan biridir. Özel girişimciliğin doğuşunda ve
gelişmesinde, vergilerin, yalnızca halkın seçtıği ten>
silciler elryte, yani yasalaria konulabileceği ilkesi, bf^ j
rinci derecede etkili olmuştur. Hükümet, bu en te? ı
mel hukuk kuralını çiğnemiştir. 11
KHK'nin geri gönderilmesi, çoğu basın-yayın or-1
ganlannda da çok yoğun eleştiriler aldı; IMF ve Dün« |
ya Bankası'nın kamu bankalannın özeUestirilmesi {
nin gecikmesinden duyacaklan olası tedirginlik vur-1
gulandı. Yazarveyorumculann, Cumhurbaşkanı'nt >
en temel hukuk kurallanna uyduğu için eleştirmeleT <
ri yanlıştır. Başbakan Sayın Ecevit'in Cumhurbaş-
kanı'nı CHP'lilikle suçlaması da yanlışa yanlış kat-
maktr. Temel hukuk kurallanna uyulması, Başbakan'da(
CHP çağnsımı yapryorsa, bu bile olumlu bir gelış-
medir. Başbakan'ın asıl yapması gereken. kendisi-
ni ve ülkeyi, 12 Eyiül'ün hukuk mantoğından kur- j
tarmaya çalışmaktır. <* j
* • • .. •' *!
Gelelim kamu bankalannın satışına. Ülke ekono
1
misinin üç temel direği satılıyor.
Ziraat Bankası'nın kuruluşu 1860'lara uzanır. Zi-
raat Bankası, yabancı sermayenin Osmanh'yı esir al-
dığı yıllarda kurulan ilk ulusal bankadır. Kuruluş ama-
cı, tanmsal üretimin arttınlmasıdır. Küçük ve orta boy
sanayici ile esnaf ve sanatkâriara kredi sağlayan
Halk Bankası ve halka ucuz konut kredileri veıme-'
de uzmanlaşan Emlak Bankası da cumhuriyetin ulu-
sal kalkınma anlayışının önemli kurumlandır.
Ülkenin ve dünyanın önde gelen bankalanndan bî- i
ri olan Ziraat Bankası da yine kendi alanlannda dün- !
ya ölçeginde sayılı yerieri olan Halk ve Emlak de
özellikle 1950'den sonra, ülkeyi yöneten siyasetçi-
lerin çıkar musluğu yapılmıştır. Bununla da kalın-
mamış, 1983'te ülkenin önde geten siyasal aileleri-
nin talan ettiği ve batrdığı Istanbul Bankası, Ödibank
ve Hisarbank, Ziraat, Töbank (Türkiye Öğretmenler
Bankası) ise borçlanyla birlikte Halk Bankası'na ak-
tanlmışlardır. Özetle, kamu bankalan siyasetçiler ta-
rafından kötüye kullanılmıştır.
Burada bir görüntü yanltşına düşülmemelidir. Si-
yasetçi hırsızlık yapıyor diye kamu bankalan yokedi-
lemez. önlenmesi gereken hırsızlıktır; halkın malını
ortadan kaldırmak değil. Bankalan satmak da siya-
seti temiztemeye yetmez.
•••
Bu üç banka, uzmanlık kredisi dağrtan banka-
lardır. Kredilerinden, milyonlarca çiftçi, küçük es-
naf ve sanatkâr ve konut edınmek isteyen halk ya-
rarianır. Türkiye'nin bu üç alanda gelişmesi, bu sek-
törlerin güçlendirilmesi gerekir. Bu da para ile olur.
özel girişimciliğin en aşın biçimde geçerii olduğu ge-
lişmiş ülkelerde bile, uzmanlık kredileri esas olarak
kamusaldır. Çünkü ticari bankalar uzun dönemli uz-
manlık kredileri vermeye kolay yanaşmaz. Kamu
bankalannın özelleştirilmesi, yoksul halka ve küçük
ve orta boy girişimdye yapılan en büyük haksızlık-
«r.
Bu üç bankanın satışıyia Türkiye, ulusal gelişme-
si için çok gerekli olan çok önemli politika araçlan-
nı ekjen çıkarmaktadır. Türkiye tanmının ve KOBl'le-
rin yapısal dönüşümü ve gelişmesinin sağlanması ve
dar gelirli halkın konut gereksinmelerinin karşılanma-
sı için bu üç bankanın siyasetçinin çiftlıği olmaktan
çıkanlması, yani özerk bir yönetime kavuşturulması
ve kamu mülkiyetinde kalması, ülkenin ekonomik ve
toplumsal gelişmesi için gerekli ve zorunludur. Hü-
kümet bu konuda da yanlış yapıyor.
Işçi, memur ve emekliyi enflasyona ezdiren Baş» !
bakan, kamu bankalannın özelleştirilmesiyle ülkenin!
küçük üreticilerinin de kredi kaynaklannı kurutuyor.!
Sonra da "Sol yokmuş... Peki biz neciyiz" diye so- J
ruyor (Hürriyet, 29 Eylül). Bu soruya siz yanrt verinr j
gerçekten de siz necisiniz?
e-posta: yakup« metu.edu.tr
Hayvancılıkta kan
kaybı sürüyor :
KONYA (AA) - Tûr-
kiye'nın 1980'li yıllarda
87 milyon büyük ve kü-
çükbaş hayvan varlığı
olduğu, ancak günümüz-
de bu sayının yüzde 30
oranında azaldığı bildi-
rildi.
Konya Ticaret Odası
Etüt-Araştırma Servisi
tarafından hazırlanan
"Havvanabğpmızve Tür-
kiye'' başlıklı raporda,
dünyada azgelişmiş ve
gelişmiş ülkeler arasın-
daki uçurumun giderek
büyüdügü, sosyo-eko-
nomik yapıdaki bozul-
manın acil önlemler ahn-
masını zorunlu kıldığı
belirtildi.
Raporda şöyle denil-
di: "Türkiye'de, ABD
teknik yardnm çerçeve-
sindetanmdamakineleş-
me ve yeni teknolojile- (
rin kullanılması ile bî- ;
rim alanda verimliliği <
artarmanınyollanaran^ |
mak yerine, çayır-merf |
veysçialarsürülerektari; |
la haline getirilmistir^ [
1960'larda 40 mil>otfj
bektar olan çayır ve me^ ]
ra alanı 1980'de 21 mür |
yona, 1990'da 14.2 mü-
yona, 1999yılmdaise YLA
milyon hektara kadar
düşmüştür. Bu hatalar,
kırsal alanda ekolojik
dengeleri bozarak eroz-
yon ve çöUeşmeve neden
ohırken kırsal kesimde
fakir ve verimsiz bir sos-
yo-ekonomik yapı oluş- '<
muştur." 2.-