23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Hazine arazilerini işgal edenler bu suçu 'tek başlanna' işlemediler Kente karşı 'organize' suç• Maliye Bakanı'nın, Hazine arazilerini 'işgalcilere pazarlamak' yönünde hazırlığı ve açıklamalan, imar suçunun 'organize' niteliğini kanıtladığı gibi, 'halkı suç işlemeye tahrik etme' eylemininde açık bir örneğini oluşruruyor... OKTAYEKİNCİ Maliye Bakanı Sümer OraTın kamu arazilerini "işgalcileresatma" hazır- lığı içindc kullandığı "Hazine arazilerini eko- nomive kazandıracağız" şeklindeki açıklaması, kente karşı işlenen imar suçlannın bıreysel değil "organizesuçlar" kapsa- mına girmesi gerektiği yönündeki yeni görüşle- ri de haklı çıkartıyor. Çünkû, Bakan'ın sözü- nü ettiği ekonominin te- melinde "yasadışıarsave arazi ranö" yatıyor. Bu rantın, Hazine arazileri işgal edilerek elde edil- mesi sürecinde de aynı iş- gale önce "göz vuman", sonra da altyapı hizme- tinden " a P sözlerine ka- dar bır dizı "özendirici" politikayla imar suçunu neredeyse meşrulaştıran sıyasılenn ve yöneticile- rin "ortak çabalarT bu- lunuyor. Böylece Hazine ve ka- mu arazilenndekı kaçak yapılaşma sahıpleri top- luma ait değerlere el ko- yarak "yasadışıkazançla- ra" kavuşurken, aynı ka- Bütün bu inıar suçlan •birevid ulantk ışfennıedı. ioi gosterenler, teşvik edenler ve göz yumanlar da kente karşj organize suçun' ortaklan dununundalar... zancın ortaya çıkmasın- da payı olan tûm sorum- lular da "organize imar suçunun" işlenmesinde bir tür "çete etemanlarT özelliği taşıyorlar. Zincirin halkalan Işte bu büyük suç zın- cirinde, yasadışılığı ve iş- galı gerçekleştirenlenn yam sıra, aynı kaçak ya- pılaşmayı adeta "tahrik" ederek toplumu suç işle- meye "yönelten" siyaset- çilerin Türk Ceza Kanu- nu'ndaki (TCK) buna yö- nelik maddeleri "ihlal" ettikleri de son zamanlar- daki kımi imar ve kent- leşme toplantılannda sık- ça dile getirilmeye baş- landı. Hazine ya da kamu arazilerinde "isteyen her- kesin" her istediği yere "tek başına" kaçak yapı yapamadığına; bu amaca ulaşılabilmesi için önce "arazi mafyasıyla' 1 ilişki kurmak gerektiğine; ara- zı mafyasının da Hazuıe arazisini pazarlayabil- mek için bu arazileri ko- rumaktan sorumlu "ka- mu yönetieilerini" türlü yöntemlerle"etkisiz w bı- raktığına; aynca mafya- nın sattığı Hazine arazi- sindeki kaçak ınşaata da "yüalmanuı güvencesi- nin" yine aynı kamu yö- neticeleri sayesinde veril- dığine; bunlann yanı sıra işgalci yapiya yol, su, elektrik, telefon hatta do- galgaz vb. gibi "kamu hizmederinin" de benzer güvenceler ıçınde sağlan- dığına, dahası kaçak ya- pıya ilave kat çıkma "fc- güriüğünün" bile imar denetiminden sorumlu kamu idarelerince veril- diğine; bunlann sadece -bek-diyfler- değil, bele- diye sınırlan dışında da doğrudan "vaiflüder 1 ' ol- duğuna.. ve yine tüm bu organize gerçekleşen suç zıncınnın de "işgal edflen arazilerin işgalcilere uy- gun fiatia sataşt" sözleriy- le tamamlandığına; çün- kü bu tür siyasi sözler anayasal engeller nede- niyle gerçekleşemese bi- le, Hazine ve kamu arazi- si işgal sürecını daha da "hızlandırarak'' suçlula- ra güç ve "cesaret" ver- diğine; dahası yine aynı türden sözlerle tüm bu suçlulann ve organize su- çun da bir tür "ödüüendi- rilmiş" olduğuna.. dik- kat çeken uzmanlar, imar suçlannın artık sadece i- mar mevzuatında değil, anayasadan başlamak üzere toplumsal haklarla ilgili tüm yasalarda ve TCK'de de yer alması ge- rektiğini savunuyorlar... Anayasasuçu Örneğin, 15 Eylül 2000 tarihinde Antal- îstanbul'da diğer bakanlıkJann işbirliğiyle operasyon başlatılacak Tantan: Sırada arazi mafyası vartstanbul Haber Servisi - Içiş- leri Bakanı Sadettin Tantan. arazi mafyasma karşı operasyon başlatacaklannı söyledi. Içişleri Bakanlığı Strateji Merkezı ile Marmara ve Boğaz- ları Beledıyeler Birhgı (MBB) arasında "Evrensel Değerleri Koruyan Yaşanabilir İstanbul tçm Yeni bir Yönetim Modeli Gtüştirümcsi Projesi" protoko- lü ımzalandı. Strateji Merkezi adına protokolü imzalayan Içiş- len Bakanı Sadettin Tantan, bu projeye paralel olarak arazi mafyasına karşı dığer bakanlık- lann işbirliğiyle bir operasyon başlatılacağını söyledi. istan- bul'un dünyakentı olmasını ko- laylaştırmak ve yaşanan sorun- lan kısa sürede çözebılmek amacıyla başlatılan araştırma projesi hakkında bilgi veren Tantan, Istanbul'un, ahşılmış ıdan sınırlannı aştığını, kentin ıl ve belediye sınırlarının ötesinde bir megapol olarak yeniden ta- nımlanmasına ihtiyaç olduğunu vurguladı. Istanbul'un, imardan ulaşıma, çevre sorunlanndan eğitime ve sağlığa kadar pek çok sorununun temelinde yöne- tim karmaşası bulunduğuna dıkkat çeken Tantan, çözüm olabilecek yeni bir yönetim mo- delinin geliştırılmesi için ba- ğımsız bir bilim kurulunun yön- lendirmesi altında proje çalış- ması başlattıklannı söyledi. Projeyle, katılımcı biranlayış içinde ve kentin tanhı ve kültü- rel kimligi korunarak gelişebil- mesinin yöntem ve hedeflerinin saptanmasının amaçlandığını belirten Tantan, "Biryılsürecek çauşma sonunda mevcut yasa- lann nasıl yeniden düzenlenme- si gerektiği ya da İstanbul için yeni bir Özel yasanın hangi ko- şullan içermesi gerektiği ortaya çıkacak" dedi. Biryıl sürecek proje çalışma- lanna katkı yapmak isteyen her- kese çağn yapan Tantan, Bilim- sel YÖnlendırme Kurulu'nun katılımcı ve şeffaf bir anlayış ıçınde ilgılı tüm kesimleri bu İçisleri Bakanlığı Sayım için genelge ANKARA (Cumhurivet Bû- rosu)-tçişleri Bakanı Sadettin Tantan, belediye başkanian- nın "sayun tehdMerinr önle- mek amacıyla genelge yayım- ladı. Içişleri Bakanı Tantan ımza- sıyla yayımlanan genelgede, bâzı belediye başkanlannın, yurttaşlann başka yerierde sa- yümalan durumunda belediye hizmetlerinden daha pahalıya yararlanacaklan şeklindeki sözleri anımsatıldı. Vali ve kaymakamlardan, nüftıs sayı- mınm sağhklı ve güvenli yapı- labilmesi için gerekli önlemle- n almalan istenen genelgede, bu türfaahyetler hakkında der- hal yasal işlem başlatılması ıs- tendi. Ankara Anakent Belediye Başkaru Melih Gökçek, önce- ki gün yaptıği açıklamada, sa- yım günü Ankara'da bulunma- yan yurttaşlar hakkında savcı- lığa suç duyurusunda buluna- caklannı belirtmişti. " çahşmaya ortak edeceğini söy- ledi. Projenin Yönlendirme Kuru- lu şu isimlerden oluşuyor: Pro- je Koordinatörü, MBB Genel Sekreteri Fikret Toksöz, Iula- Emme adına Şadun Emrealp, Mimar Sinan Üniversitesı Öğ- retim Görevlisi Yüksek Mımar Oktay EkincL Boğaziçi Üniver- sitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağjar Kejder, Boğaziçi Üni- versitesi Oğretim Ûyesi Prof. Dr. Ersin Kalajcıoğlu, İstanbul Üniversitesi Öğretim Oyesi Prof. Dr. NihatFalay, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. SemaErder. Galatasa- ray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıküzhan Yayla, Gala- tasaray Üniversitesi Öğretım Üyesi Yard. Doç. Dr. Yeşeren Yelçin ile İstanbul Üniversitesi Araştırma Görevlisi KemalBer- karda. Konuşmasının ardından gazetecilerin sorulannı yanıtla- yan Tantan, "Arazi mafyasryla flgili, tçişleri Bakanlığı ile deği- şik bakanlıklardan uzmanlann da buhuıduğu çok güü bir çahş- ma grubu uzun süredir çahşı- yor" şeklinde konuştu. ya'da yapılan ve Içişleri Bakanı Sadettin Tan- tan'ın da katılımıyla ger- çekleşen "Yerd Yönetim- kr Reformunda Bûyük- şehirier" konulu sempoz- yumun "sonuç bildirge- sande", imar suçlannın "organize" olarak işlen- dığini vurgulayan bölüm özetle şu saptamayı yapı- yor: "Kente karşı işlenen organize suçlann önlene- bfflmesi için, bu suçun ger- çekleşmesinde payı ve so- nımlulıığu olan herkesin suç ortağı olarak yargı- lanmalanna ve cezalan- dınfanalanna olanak sağ- layan yeni bir yasal düze- ne gereksinme varduu." Benzer şekilde 13-14 Ekim 2000 günlerinde ITÜ-Taşkışla kampusun- da Mimarlar Odası'nca gerçekleşririlen "İmar Hukukunda Toplum ve Mimartak" konulu sem- pozyumda da imar suçla- nnın tıpkı "orman suçu" gibi asla "afiedüemeye- ceğine" dair bağlayıcı hü- kümlenn anayasada yer alması gerektiği de dile getirilerek şu öneride bu- lunuldu: -İmar affinı ya da Ha- zine arazilerini işgalcilere satmayı şu veya bu şekil- de gûndeme getiren siya- setçilerüı ise, hele ki bun- lar ülkeyi yöneten ko- numdalarsa, toplumu suç işlemeye tahrik etme su- çundanyargüanmalannı öngörecek bir hukuk dü- zeni gerekiyor»." Işte Maliye Bakanı Sû- mer Oral da bütün bu tür "yeni yasa özlemlerini" daha da güçlü ve "ivedi'' kılan bir tutum içerisin- de... Böylesi bir öneriyi 17 Ağustos 1999'daki bü- yük depremin yine bu tür polirikalardan ötürü afe- te dönüştüğünün artık herkes tarafından kabul edildiği bir dönemde gündeme getirebihtuş ol- ması ise, Hazine arazile- rini işgalcilere satarak kurtarmak istediği eko- nominin, hemen tüm yönleri ve ilişkileriyle bir "talan ekonomisi" oldu- ğunu da kanıtlamıyor mu?... Maliye Bakanlığı'nın bu "hukuk dışı arazi pa- zaıiaması" sonucunda elde etmeyi planladığı "5 katrflyonluk"( f) gelır ise, aynı uygulama eğer ger- çekleşirse kentlere, top- luma ve gelecek kuşakla- ra venlecek zarann belki de "muyonda biri" bile olmayacaktır... Ancak, bu "basit hesabt" yapa- bilmek için yine kente, topluma ve gelecek ku- şaklara karşı "kamusal sorumluluk" içinde ol- makşart... Öyle görünüyor ki Ma- liye Bakanı 'na ve bu pro- jesini destekleyen diğer siyasilere de öncelikle iş- te bu "ulusal sorumhıluk dersmi" birilerinin bir an önce vermesi gerekiyor. IRMIKI AYDIN ENGİN aengin(ö doruk.nettr Gencecik çocuklardır. Çoğu elektronik postayı yeğler ve okuduğu, kendine yakın bul- duğu gazeteciyle dertleşmek ister. Hılesiz, ön hesapsız, son hesapsız mektuplardır ve... Ve ah, pek çoktur! Haftada en az on, on iki mektup düşer ekranınıza. Her okuduğunuz- da içiniz üşür, sizde de bir şey- ler eksilir. Hemen hepsi birbirine ben- zer: - ...hiçbirumudum yok. Tik- sniyorum. Bu ülkede kalmak istemiyorum. Kanada'ya baş- vjrdum. Öğrenci olarak gidi- yotvm, ama dönmeyeceğim... - Politikacılardan da, banka- clardan da, medyadan da kor- kıyorum. Onlarbenimgelece- ğmi çalıyorlar. Bu ülke bana hçbir gelecek sunmuyor. Bu- nda yaşamak boğucu. Avust- nlya'ya göçmen olmak için taşvurdum. Olumlu yanıtı alır dmazgideceğim ve hiç kızma- yn, ama dönmeyeceğim... Aylardır birikenleri alt alta sı- rtlarsanız, yalnız benim elekt- nnik postama gelen böylesi nektuplann sayısı bile ürkütü- Gitme Çocuk, KalL Diyebilir miyiz? cu. Bilıyorum, mesleğimizin ak adına kara çalmayan öteki ar- kadaşlanmrn postaları ve elektronik postalan da benze- ri mektuplaria dolu. Ya hiç yazmayan; yazmaya bile gerek duymadan bu ülke- den çekip gitmeyi çoktan ka- rarlaştırmışlar?.. Gencecik in- sanlar gelecek umudunu göm- müş ve ülkesinin daha esen, daha mutlu olmasına en çok katkı yapacaklan çağlarda çe- kip gitmeyi düşünüyor, düşlü- yorlar. Hepsine dönüp "Gitme ço- cuk, kal. Kal, omuz omuza ve- relim, kol kola girelım, bu çü- rümüşlüğün üstesinden gele- lim" diyebilir misiniz? Hayır, sorun bir ahlak öğüdü değil. Binyıllardır bütün peygam- berler, bütün nebiler, bütün din ululan aynı öğüdü yınelediler. Hepsı, Musa Peygamber'in 'On Emır'\\k ahlak öğutlerıni bir kez daha söylediler: - öldürmeyeceksin. Çalma- yacaksın. Yalan söylemeye- ceksin... Ama binyıllardır çalıyorlar, öl- dürüyoriar, yalan söylüyorlar. Hayır. Sorun ahlak öğütJeri sıralamak, durmaksızın yinele- mek değil. Bu gencecik insanlann umu- dunu tutuşturacak; onlann yü- reklerini ülkesi, ülkesinin insa- nı için çarptıracak birönerimiz, bir çağnmız mı var? • • • , Oysa vardı. Kemalistler, Kurtuluş Sava- şı'nın ardından Anadolu'da bir başka 'Kurtuluş Savaşı' baş- lattıklannda; yurdu demirağlar- laörmeye, Divnği'nin demiri ile Zonguldak'ın kömürünü Kara- bük'te düğün dernek everip, ergimiş çeliğın kızıl ışıltısında sanayileşmenin coşkusunu ül- kenin bütün genç insanlanna aşıladıklarında yürekler tutuş- turan, umutlar doğuran bir çağrı vardı. Köy Enstitüleri bir çağnydı. Halkevleri bir çağnydı. Art ar- da açılan Sümerbank fabrika- ları bir çağnydı. 6O'lı yıllarda radyolardan yükselen, "Işçiler, köylüler, ma- rabalar, yancılar... "diye sesle- nen TlP'in çağrısında, gence- cik insanlan 'daha iyi, daha e- sen, daha mutlu bir Türkiye' için kollan sıvamak, zorluklan göğüslemek kararlılığı ve 'o Türkiye'yi kendi elleriyle kura- bilecekleri inancı toplumun bü- tün kesimlerindeki genç insan- lan dalga dalga sarıyordu. 70'li yıllarda dağa taşa 'Ka- raoğlan' yazanlar, Adalet Par- tisi'nin (Bugünkü ANAP ve DYP'nin atasının) önerdiği ka- pitalizme karşı daha haklı bir düzenın peşindeydiler. Dağa taşayazdıklan 'Karaoğlan', bir siyasi parti önderine bağlanan umudu değil, yazanın kendisi- ni 'Karaoğlan', en azından 'Ka- raoğlanlardan biri' olarak gör- düğü bir inancın ve umudun ve kendine güvenin simgesiydi. 1 Mayıstaalanlandolduran- lar, 'bu ülkeden çekip gitmeyi' düşünmeyen, düşünemeyen, düşünmesine gerek olmayan umudun insanlanydılar. Sonra 12 Eylül geldi. Zindan- lan, işkence tezgâhlan, örgüt- lü halkı sindirmeye, örgütleri dağıtmaya, özgür düşünceyi kurutmaya karartı generalleri, art arda açılan imam-hatip lise- leri, ekonominin dümenine oturtulmuş Özal'ları ve Özal prensleri ile 12 Eylül geldi. Birçöl yaratıldı. Üstünde yal- nız ahlaksızlığın, üretmeden yaşayan asalak otlann bitebite- ceği birçöl... Bugünün Türkiye'si, bugün içinde debelendiğimizçürüme, kurtuluşu bu ülkeden çekip git- mekte arayan genç kuşaklar yaratan Türkiye, 12 Eylül'ün eseri. Bu bereketi yok edilmiş top- raklarda bugün 12 Eylül'de eki- lenler biçilmekte. Hasat, gazetelerin birinci sayfalarında, televizyonlann anahaber bültenlerindedir. Bu çöl kaldıkça gencecik in- sanlara dönüp "Gitme çocuk, kal" diyebilir miyiz? 'Bozkurtlara yakışan' rakamlar., Sayılar, MHP'liler için sembolik anlamlaria yük- lü. Bu durum, TBMM Başkanlığı için yapılan oylamalar ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin par- tinin merkez yürütme ku- rulundaki (MYK) üye sa- yısının düşürülmesi yö- nündeki çalışmaları sıra- sında bir kez daha ortaya çıktı. Bahçeli, geçen hafta milletvekille- rini tek tek yanına çağırarak MYK listesinin 60'a indirilmesi konusun- da düşüncelerini sordu. Osmaniye Milletvekili Mehmet Kundakçı, "Bozkurtlara 40yakışır, lısteyi40'a indirin" dedi. Kundakçı, "Niye 60 • •• değil de 40" diye soran Bahçeli'ye şu yanıtı ver- di: "Kürşatöey, 40yiğit- le Çin Sarayı 'nı bastı. Siz de kendinize 40 yiğit bu- lun, Çankaya Köşkü'ne yürüyün." MHP'liler için 9, "anla- mı büyük" olan bir başka rakam. 9 rakamı, MHP'nin "9 ışık" olarak adlandın- lan doktrininin de simgesi. İstanbul Milletvekili Mehmet Gül, Meclıs Başkanlığı için yapılan ilk 2. tur oy- lama sırasında buna özel bir vurgu yaptı; "Eğer Ömer Izgi seçilırse, Rahşan Hanım 'a 9 tane beyaz gül göndereceğim." Vefasız bir geçmişin resmidir Tansu Çiller'in 7 yıllık genel başkanlık tablosu onlarca "si- yasi mevta"n\n portresini taşı- yor. "Muhalif" olarak karşı kar- şıya geldikterinin bir dönem en yakınındaki kişiler olması ise bu tablonun en ikjinç yönünü oluş- turuyor. 7 yıl boyunca teşkilat- lardan adı sifinen üyelerin sayı- sının 125 bini bulduğunu belir- ten bir milletvekili son seçimler- de alınan yüzde 12 civanndaki oyu "DYP'nin tabeiası zaten yüzde 12 oy eder" diye yorum- luyor. Hüsamettin Cindo- ruk'tan Yalım Erez'e, ismet- Sezgin'den Nahit Mente- şe'ye, Mehmet Ağar'dan Me- ral Akşener'e kadar birçok es- ki bakan ve milletvekiliyle süslü tabloda kimin kime ihanet etti- ği tartışıla dursun, yeni dönem- deki etkisiz muhalefet aynı so- ruyu gündeme getiriyor: Hırçın süvarisinin deyimiyle "beyaz at" nereye koşuyor? Koltuk merakı Meclis Başkanlığı için adaylar ortaya çıkar çıkmaz, kulis trafiği yoğunlaştı. Elbette milletvekilleri- nin oyian da bu süreçte "altın " de- ğerinde. Adaylar "ince elenip " sık dokunuyor. Adayların, "geçmişi, bugünü" gözden geçiriliyor. Mil- letvekillerinin "ince eleyip sık do- kuduğu" adaylardan biri de MHPIi ömer Izgi. "Babadan CHP'H" olan Izgi'nin bilinmeyen bir özelliğini, "rakip" partilerden bir milletvekili anlatryor: "Geçenlerde dikkatimi çelcti. Ömer Bey, makam otomobilinin hep ön koltuğunda oturuyor. Me- rakettim, sordum, 'niyeön koltu- ğa oturuyorsun' diye. O da güldü, 'Benim çocukluğumdan beri içimde ukdedir, hep heveslenmiş- tim, binememiştim. Şimdi bu he- vesimi alıyorum' dedi." Şimdi me- rak edilen, ilk iki tur oylamada en yüksek oyu alan Izgi'nin protokol- de de "ön koltuğa" oturup otura- mayacağı... Kutan'ın 'sudan' konuşmaları FP lideri Recai Kutan'ın farklı bir üslubu var. Parti top- lantılannda coşku yaratacak konuşmalar yapmak yerine uzun uzun aynntılardan söz eder. Sık sık da bürokratlık günlerini, DSl'de görev yaptığı dönemleri anlatan Kutan ge- çen günlerde FP'li kadınlara seslenirken yine o günlerini annnsadf. "Ben su mühendisi- yim" dedikten sonra anlatma- ya başladı: "iki türyağış vardır. Birinci- sinde bulutlar çoktur, ardından kısa süreli sağnak yağış olur. Buyağış türünün toprağa fay- dası yoktur. Ikincisi ise çiseli yağıştır. Bu gûnlerce devam eder. Azazyağar ama uzun sü- rer. Işte FP'nin çalışmalan da çiseli yağış gibidir." DSP'liler 'tek ses, tek frekans' TBMM Başkanlığı se- çimi sürecinde DSP'li mil- letvekilleri sıkıntılı günler yaşıyor. DSP'nin aday çı- karmayacağı ve Başba- kan Bülent Ecevit'in MHP'li adaya destek ve- receği haberleri ilk ortaya atıldığında, bazı iyimser DSP'liler "Yok canım, olur mu öyle şey" diye karşı çıktılar. DSP'den hiçbir milletvekili adaylık başvuru- sunda bulunmadı. Arkasından, Ece- vit'in grup toplantısında MHP ada- yına desteğini açıkça ortaya koyaca- ğı haberleri yayıldı. Aynı milletvekil- leri, "Kesinlikle öyle bir şey olmaz" dediler. Ecevit, grup toplantısında "koalisyon adabı" gereği MHP'li adaya destek vereceğini söyledi... Ecevit, MHP'li adaya desteğini açık- lamakla yetinmedi, partilerinin "tek ses,tefcyüre/c"olmasındanduydu- ğu mutluluğun da altını çizdi. "llginçtir, hiçbir ar- kadaşımız aday olmadı. Oysa benim en küçük bir telkinim olmamıştır. Belli ki, hepimiz aynı frekansta düşünüyoruz" dedi. Bu sözler üzerine bazı millet- vekilleri birbirinin yüzüne baktı ama salondan ses çıkmadı. Öyle anlaşılıyor ki, adaylık başvurusunun sona ermesinden önceki saatlerde başbakanlık koridorlarında dolaşıp adaylık ıçin onay almaya çalışan Er- tuğrul Kumcuoğlu ve Gaffar Ya- kın'ın bu girişimlerinden Ecevit'in haberi olmamış... Ecevit sonuç ola- rak yine haklı çıktı. Parti içindeki eleştirileri "kulislerde yakınma" dü- zeyinde kalan milletvekilleri yüzünü kara çıkartmadı. Çok az fire dışında, "tek ses, tek frekans" olarak davra- nıp MHP'li adaya oy verdiler... Çubuklular seslerini Ankara'ya duyuramıyor Çubukdepremininüzerindenay- kara Milletvekili Uluç Gürkan ol- lar geçti. Ancak başkentin dibin- deki bu ilçede yaşayan yurttaşlar, bugüne dek hiç yardım almadılar. Ankara'ya yanm saatlik mesafede- ki bu ilçede yaşayanlar seslerini yetkililere, ilgililere ulaştıramıyor. Daha doğrusu, ulaştınyoriar da so- nuç alamıyorlar. llçenin kaymaka- mı, diğer yöneticileri ve başta An- mak üzere bazı politikacılar sefer- ber olmuş, ancak sonuç alama- mışlar. Gürkan, "Çubuklu deprem- zedeler Ankara'da olmanın mağ- duriyetiniyaşıyor" diyor... Başken- tin dibindeki depremzedeler bile dertlerini anlatıp sonuç alamazsa, diğer yurttaşlann halini varın siz düşünün... Tfirey Köse, Ayşe Sajın, Sebahat Karakoyun, Emine Kaplan. Bülent Sanoğlu tfonun@cumhuriyetcom.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle