Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 EKİM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
İhM\A_J]\ UIVJJ. / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
GAPROPARK
ppojesi
• GAZİANTEP(AA)-
Alarko Şırketler
Topluluğu Başkanı
Üzeyir Garih, GAP
bölgesinde tanm
teknoparkı olarak 25 bin
dönüm arazi üzerine
kurulması planlanan
GAPROPARK projesi
bittiği zaman, 50 bin
kışinin çalıştığı, 150 bin
kişinin yaşadığı modem
bir kent oluşacağını
söyledi. GAPROPARK'ın
bir bilgi dağıtım şehri
olacağmı vurgulayan
Garih, "Bu proje, yöre
çiftçisini daha fazla ve
daha kaliteli üretime
yönlendirecek, ürün
çeşitlemesi ve ürün alımı
garantisi verilmiş olacak"
diye konuştu.
Telekom'un
özeHeştirihnesi
• ANKARA (AA)-
Ulaştırma Bakam Enis
Öksüz, Türk Telekom'un
özelleştirilmesine ilişkin
olarak ilgili bakanlarla bir
araya geleceklerini
bıldirdi. Türk Telekom'un
özelleştirilmesi
konusunda karar
verebilmelerinin yolunun,
karan oluşturacak bilgi ve
belgenin önlerine
konulmasına bağlı
olduğunu behrten Öksüz,
kaprislerle, ideolojik veya
başka sebeplerle hareket
edilemeyecegini, ilmi
tavırlann dışına
çıkmayacaklannı söyledi.
Hekabet içhı
teknoloji şarf
• GAZİANTEP(AA)-
TÜBİTAK Başkan
Yardımcısı ve Teknoloji
Izleme ve Değerlendirme
Kurulu Başkanı (TÎDEB)
Prof. Dr. Nevzat
Özgüven, sanayi
kuruluşlannın teknoloji
üretme ve geliştirme
yeteneğine sahip
olmasının rekabet gücü
elde edebilmenin başlıca
yolu olduğunu söyledi.
Türkiye sanayiinin
rekabet gücünün, ucuz
işgücü ve ucuz
hammaddeyle
sağlanmaya çaüşıldığını
belirten Ozgüven, birçok
ürün için işçiliğin toplam
ürün maliyeti içerisindeki
payının azaldığını, bilgi
ve teknolojinin payının
arttığıru kaydetti.
TBCELpuro
üretecek
• NEVŞEHİR(AA)-
TEKEL Genel Müdürü
MehmetAkbay,2001
yılının ocak ayında puro
üretımine başlanacağını
söyledi. Cates fınnasıyla
ortaklaşa kurmayı
planladıklan puro
fabrikası ile ilgili
çahşmalann sürdüğünü
bildiren Akbay,
"Fonseca" markasıyla
piyasaya sunulacak
puronun Istanbul'da
kurulacak fabrikasrnda 36
kişinin istihdam
edileceğini söyledi.
Akbay Tekirdağ
Fabrikası'nda üretilen
"Tekirdağ Rakısı"na
benzer bir rakının da
"Kapadokya Rakısı" adı
altında Nevşehir'de
üretiminin mümkün
olabileceğini belirtti.
Hazine'nin yüklü
borç ödemesi
• ANKARA (ANKA)-
Hazine. bu hafta 103.8
milyon dolarlık dış borç
ödemesinde bulunacak.
Hazine'den alınan bilgiye
göre, bu haftaki
ödemelerin 12.6 milyon
dolan bugün, 17.9 milyon
dolan yann, 4.3 milyon
dolan 18 Ekim Çarşamba
günü yapılacak.
Odsmelerin 69 milyon
dolarla en büyük bölümü
19 Ekim Perşembe günü
geıçekleştirilecek. Bu
haftaki ödemenin
yapılmasıyla bu ayki
toplam ödemeler 258.5
mıyon dolara ulaşacak.
Yolsuzlukla Mücadele Derneği Başkanı Koçak, diğer usulsüzlüklerin açıklanmasını istedi
'Bu sktemle soygıınlar sürer'
HAZAL ATEŞ ÇAHR
"Paraşüt, Balina.Muz" derken
son haftalarda gerçekleştirilen
"Kasırga" operasyonu ile Tür-
kiye'deki yolsuzluk ve usulsüz-
lüklerdeki ilişkiler zinciri bir bir
ortaya çıkmaya devam ediyor.
îş dünyası, bürokrat, medya
üçgeninde gelişen yolsuzluk
olaylannı değerlendıren Yolsuz-
lukla Mücadele Derneği Baş-
kanı Mahmut Koçak. sistemin
hertaraftan "sayulmaya" müsa-
it bir hale gerırildiğine dıkkat
çekerek "Atayan, denedeyen ve
• Devletin el koyduğu diğer bankalardaki
usulsüzlüklerin de bir an önce açıklanması gerektiğini
vurgulayan Koçak, "Şu anda sadece Egebank üzerinde
duruluyor. Diğer bankalarda ne olup bittiği de
açıklanmalı. Kamuoyu bunun yanıtını bekliyor" dedi.
soyan ayru. Bankalar devlet gü-
vencesindençıkanrmah.but^âzEİ
sigorta şirketkri yapmalı. Yok-
sa, bu insanlar yine banka alır,
yine soyarlar" dedi.
Devletin el koyduğu diğer
bankalardaki usulsüzlüklerin de
bir an önce açıklanması gerek-
tiğini vurgulayan Koçak, "Şu
anda sadece Egebank üzerinde
duruluyor. Diğerbankalarda ne
ohıp bittiği de açıklanmak Ka-
muoyu bunun yanıtmı bekfiyor"
diye konuştu.
"Kendine, kentine ve ülkene
sahip çık" sloganıyla çalışma-
lanna başlayan Yolsuzlukla Mü-
cadele Derneği 'nin Başkanı Ko-
KLAZJĞ\'DAKAMPANYA
Şekerpancan
alımı sürüyor
HASANK1Z1LTAŞ
ELAZIĞ-ElazığŞeker
Fabrikası, 2000 yıh şekerpancan
alrm kampanyasını sürdürüyor.
Üreticiye 20 günde 2 trilyon lira
ödeme yapan fabrika, 22
Eylül'de başlayan kampanyada
bugüne kadar 60 bin ton
şekerpancan aldı. Kampanya
boyunca 265 bin ton
şekerpancan alacak olan fabrika,
240 bin ton pancan işleyerek
22 bin ton kristal
şeker üretecek. Yetkililer,
fabrikanın kullandığı enerjiyi
kendisinin ürettığıne dıkkat
çektiler. Elazığ Şeker Fabrikası
Müdürü Şahin Atby, pancar
taban fiyatmı 27 bin liradan
hesapladıklannı, ancak
hükümetin bu rakama yüzde 25
enflasyon farkını koyarak taban
fıyatı 35 bin liraya
çıkarabileceğini belirtti.
Enerji flretimi
Fabrika, enerji darboğazı
nedeniyle kendi ürettiği enerjiyi
kullamyor. Buhar türbinlerinden
enerji ürettiklerinı anlatan
Atlay, "Kampanya boyunca
500 KW'Hk enerji
üretebihvoruz. Kendi
enerjimizfc üretiminüzi
gerçekleştirîyoruz. Böylece enerji
darboğazından etküenmiyor ve
hedeflenen üretimi
gerçekleştiriyoruz'' dedi.
Avrasya-Afrika TanmBakanlan ZirvesiAnkara'dagerçekleştirildi
Açlığa karşı güçbiHiği
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - "Avras-
ya'dan Afrika'ya Gıda Güvencesi veGıda Gü-
venfiği Tanm Bakanlan ZJrves"nde, dünyada
açlığın önlenmesi ve gıda güvenliğinın sağla-
nabilmesi için bölgesel ve küresel düzeyde ey-
lem planlan yürütülmesi benimsendi.
Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti (KKTC)
Tanm ve Orman Bakam Irsen Küçük, uygu-
lanan ambargolar nedeniyle dünya pazanna
pek çok ürünün açılamadığını, bu nedenle am-
barlarda çürüdüğünü \airgulayarak "Bunu, bu
toplanünın sloganı olan 'açlığın olmadığı bir
binyıi' kampanyası ik nasıl bağdaşürabiürsi-
niz" sorusunun alünı çizdi.
16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle dü-
zenlenen ve Türkiye'nin ev sahibi olduğu zir-
veye Suriye, Gürcistan, Sudan, Senegal, Erit-
re, KKTC, Özbekistan, Kırgızistan ve Maca-
ristan'ın tanm bakanlan ve üst düzey yetkili-
leri katıldı. Zirve sonrasmda yayımlanan bil-
dirgede. dünyada yıllardan beri çeşıtlı kunıluş-
lar tarafından açlıkla mücadele kampanyalan
yürütülmesine karşın 800 milyon insanm kro-
nik açlık tehlıkesine henüz çözüm bulunama-
dığına dıkkat çekildi. Açlığın ortadan kaldınl-
masmda tek silahrntanmrn geliştirilmesı ve do-
ğal kaynaklann korunması olduğu belirtildi.
'Tanmsal destekier önemlT
Tanm ve Köyışkn Bakanı HüsnüYusufGe-
kalp, tanmda desteklemenin öneminı vurgu-
larken yoksul ülkelerde tanmın optimum dü-
zeyde desteklenmediğinın ortada olduğunu
söyledi. Gürcistan Tanm ve Gıda Bakanı Da-
vid Kirvalidze de tanmın destekleme olmaz-
sa sürdürülemeyeceğini vurguladı.
çak, gündemden düşmeyen Ege-
bank soygununu ve Türkiye'de-
ki usulsüzlükleri değerlendirdi.
Derneğin kuruluş sürecinde
başta Genelkurmay olmak üze-
re birçok kurumdan destek al-
dıklanm belirterek yurttaşlan
da işbirliğine çağıran Koçak,
Temizbir ülke için mücadeleet-
mek isteyen yurttaşlar ücretsiz
'08003147909' No'hıfaksla Tür-
kiye'nin her yerinden bize ula-
şabiürler'' dedi.
Soygunlann önüne geçilebil-
mesi için ceza hukukunun cay-
dıncı bir niteliğe kavuşturulma-
sı gerektiğini kaydeden Koçak,
TBMM'de siyasi ahlak komis-
yonunun oluşturuknasuun zo-
runlu olduğunu söyledi. Türki-
ye'nin yolsuzluk konusunda Ni-
jerya gibi Afrika ülkeleriyle "ay-
nı kefede" değerlendirildiğine
dıkkat çekti.
Türkiye'deki yolsuzluklann
Susurluk kazası gibi tesadüfi bir
olayla ortaya çıktığmı anımsa-
tan Koçak, "Sistemin heryanıwJ-
suzhığamüsaitbir halegetirihniş.
Once sistem temizienmeti"1
gö-
rüşünü ifade etti. Tasarruf Mev-
duat Sigorta Fonu kaldınlmadı-
ğı sürece Egebank gibi olayla-
nn devam edeceğıni anlatan Ko-
çak şöyle devam etti:
"Devlet güvencesi yerineözel
sigorta sistemi getirilmeli. Fatu-
ra milleteçıkanhnamah. Banka-
nın gücü varsa kendini sigorta-
lar. Elkoyulan bankalardışuıda
başka bankalarm da zordurum-
da olduğu söylendi. Siyasi ilişki-
ler nedeniyie bunlarad koyufana-
dL Bu bankalan öğrenmek her-
kesin hakkL KanıuoyuDdaşu so-
ruluyor. Niye bir tek Egebank
üzerinde duruluyor.''
Koçak, "1999 yüı rakamla-
nna göre GSMH'den fert başma
düşen 2 bin 878 dolar. Yolsuz-
luklar bunun iki kan kadar. Yol-
suzluklar engellenirse GSMH
oranı 6 bin dolara çıkar" dedi.
Derneğe kamu statûsû
Derneğin kamu yaranna der-
nek statüsüne geçmesi için uğ-
raştıklannı kaydeden Koçak,
konuya ilişkin olarak bu hafta
Bakanlar Kurulu'na müracaat
edeceklerini kaydetti. Koçak, bu
hafta lçişleri Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı ile görüşerek destek
isteyeceklerini kaydetti.
D U N Y Â E K O N O M İ S t N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LONDM ergin@ergin.demon.co.uk
Küreselleşmeye karşı ilktepkiler, ABD
küreselleşmenin meyvelerini toplamaya,
finansman ve tüketim gücüyle dünya
ekonomisini de peşinden sürüklemeye
başladığı, diğer bir deyişle işlerin göre-
li olarak iyi gittiği (Asya krizini saymaz-
sak!), ABD ve Avrupa'nın enflasyonsuz,
istikrarlı bir büyüme yaşadığı dönemde
başladı. Bu tepkiler, Asya krizinin arka-
sından, 1990'lann son çeyreğindeyaşa-
nan hızlı birtoparlanma döneminde yo-
ğunlaştı.
Şimdi 2000 yHmın başında hda yaşam-
sal bir anlam kazanan sorular şunlar:
Bir göreli refah döneminde bu derece-
de hızla büyüyen toplumsal muhalefet,
ABD ekonomisi, hatta Avrupa ekonomi-
leri yavaşlamaya, bunu da dünyanın ge-
ri kalanı izlemeye başladığında, diğer
bir deyişle geniş kitlelerin yaşamı daha
da zoriaştığında nasıl bir yoğunluğa ula-
şacak, hangi siyasi-ideolojik enerjileri
harekete geçirecek? Bu enerjilerle tüm
insanlık için daha iyi bir gelecek inşa et-
mek mümkün olacak mı?
KüreseHeşme kar$ıtları
Tarihsel hafızalannı koruduklan için
küreselleşme söylemini hemen, daha
1990'lann başında tanımış ve teşhir et-
meye başlamış kimi sosyalistleri bir ke-
nara bırakırsak "ekonomik küreselleş-
meye" ilk "saygın tepkiler" 1990'lann
ortasında Asya krizinden az önce baş-
ladı. Bu köşenin okuyuculan, bu tepki-
leri, çoğu zaman adeta daha yeni bası-
lan kitaplann ve makalelerin mürekkep-
leri kurumadan aktarmaya çalıştığımızı
hatırlayacaklardır.
Bu eleştirilerden hareketle (Fransız iş-
çilerini neo-liberalizme karşı kitlesel ve
başanlı eylemlerini de göz önüne alarak)
1996'da havanın artık değişmeye baş-
ladığını yazmıştık.
Bu "saygın" eleştiriler, başıboş, çev-
re koşullanna ve insan haklanna duyar-
sız bir küreselleşmenin yaratmakta ol-
duğu toplumsal sorunlann, IMF uyum
programlanyladarmadağın edilen Rus-
ya'da, parçalanan Yugoslavya'da, yan-
gın yerine dönen Afrika'da yaşananla-
nn tüm dünyada tepki çekmesinden,
geniş bir hoşnutsuzlar cephesinin şekil-
lenmesinden, karşı birtepkinin oluşma-
sından endişe ediyoriardı.
Bu tür kitabi ve "saygın" uyanlann ya-
nı sıra küreselleşmeye, neo-liberalizme
karşı doğrudan kitlesel eylemlere, genel
grevlere, hatta "silahlann eleştirisine"
öncelik yerenlere de rastlamaya başla-
mıştık. Üstelik bu eylemler, hatta silah-
lı eleştiriler (Subcommandante Marcos
Yükselmeye Başlayan Dalga I
vb.) dünyanın geri kalanında da ilgi ve
sempatiyle karşılanıyordu.
Asya krizinden sonra bu kitlesel eleş-
tiriler giderek arttı, yayılmaya başladı,
modem teknolojinin ve intemetin etki-
siyle dünyanın en ücra köşelerinden
metropollerin merkezierine kadar muha-
lefet hareketleri birbirini bulmaya, ener-
jilerini, bilgilerini paylaşmaya, birleştirme-
ye başladılar. Neo-liberalizm ve küre-
rek antıemperyalist ve adı açıkça kon-
masa da bir antıkapitalist özellik kazan-
maya başlayacaktı.
Yeni dalga tarlh sahneslnde...
Bu uluslararası hareket ilk kez, küre-
selleşmeyi ve sonuçlannı yasalaştırma-
ya kalkan MAI'ye karşı direniş sırasın-
da hem de beklenmeyen bir yaygınlık-
Muhalefet dalgası giderek antikapitaKst ve antiemperyalist nrtelikter kazanıyor.
selleşme politikalan, kapitalizmin eko-
nomik krizine çare bulmaya çalışırken
adeta an kovanına çomak sokmuşlar-
dı. Var olan sosyoekonomik yaşam ko-
şullannın şu veya bu yanına karşı çıkan-
lann enerjileri ve tepkileri birleşir ve ulus-
lararası bir hareket şekillenirken bunun
içinde yavaş yavaş da bir hedef ve amaç
ortaklığı aranmaya başlıyordu.
Kapltallzme kar$ı tutum
Kadın sorunu, çevre sorunu, gelişmiş
ülkelerdeki göçmen işçilerin yaşam ko-
şullan, azgelişmiş ülkelerdeki işçilerin, ka-
dınlann, çocuklann çalışma koşullan,
yeni silahlanma yanşı, askeri harcama-
lar, büyük şirketlerin etkinliklerinin eko-
nomik, kültürel sonuçları gibi konularda
hareket eden bir muhalefet giderek ön-
ce küreselleşmeye, sonra hızla büyük şir-
ketlere, ABD hegemonyasına, yani "ger-
çekten varolan kapitalizme" karşı tutum
almaya başladı. Muhalefet dalgası gide-
ta ve etkide su yiızüne çıktı: 600 sivil top-
lum örgütü küresel bir anti-MAI kam-
panyası yaratmıştı. Kısa sürede, mo-
dem teknolojinin bu şekilde yaygın kul-
lanımryla, küreselleşmeyi teşhir eden,
mücadeletekniklerini yaygınlaştıran, or-
tak bir hafıza ve bir bilinç oluşturmaya
başlayan haberierin, anekdotlann, te-
orik malzemelerin dünyanın her yanın-
da yayılmaya başlaması birşey daha gös-
teriyordu: 1968'in düş kınklığından son-
ra aydınlarla toplumsal muhalefet hare-
ketleri arasında oluşan kopukluk ilk kez
yeniden kapanmaya başlamıştı: Teori
şimdi yeniden pratikle buluşuyordu.
Diğer taraftan, Seattle'da DTÖ'nün
çökme süreci, küreselleşme karşıtları
yelpazesinin sanılandan çok daha ge-
niş olduğunu ortaya koydu. Sokakta
çevreciler, kadın haklan savunuculan,
çeşitli ezilen uluslann, etnik, dini azın-
lıklann temsilcileri, işçi hareketi neo-li-
beralizmı protesto ederken toplantı sa-
lonunda da ilk kez garip bir hava vardı.
Azgelişmiş ülkelerin temsilcilerinin huy-
suzlanmaya başladığı, "VVashington
Consensus" karşısında eski uysallıkla-
nnı kaybettikleri görülüyordu. Düne ka-
dar küreselleşmenin peşinetakılarak kı-
nntılanndan nemalanmayı uman bu ke-
sim, şimdi hem kendi ülkelerindeki top-
lumsal muhalefetin baskısından hem de
ABD ve Avaıpalı şirketlerin Asya krizin-
de sergilediği talancı işteyişten korkuyor-
du. Üçüncü dünyanın liderieri de kendi
ekonomilerini, kendi zenginlik kaynak-
lannı başkalanna talan ettirmek konusun-
da artık eskisi kadar uyumlu değillerdi.
Küreselleşme kuşkulannın ya da kor-
kunun sistemin kalbine kadar nüfuz et-
tiğini gösteren gelişmeler de vardı. Kü-
reselleşmenin temelini oluşturan neo-4i-
beral politikalara, "serbesf p/yasa'dokt-
rinine tepkiler, gelişmiş ülkelerin politi-
kacılannı da etkilemeye başlamıştı.
Büyük şirketler hedef oluyor
Bir Fınancial Times yorumunda be-
lirtildiği gibi, "büyûk şirketler" hem kü-
reselleşmenin öncüleri olarak hem de
ülke içinde gelir dağılımını daha da boz-
duklan için eteştirilere hedef olmaya baş-
ladılar (1 1.9.2000). Küreselleşmeye kar-
şı muhalefet, VVashington Consensus'ü
ınşa edenleri bileetkiledi. Dünün "popû-
list" görüşleri, bugün ömeğin ABD baş-
kanlık seçimlerinde Demokrat Parti ada-
yının, alt sınrflan ve işçileri keşfetmesin-
de olduğu gibi, seçim propagandasına
konu oluyordu. IMF ve Dünya Bankası,
dilini değiştirmeye zorianıyor, dünya âle-
me, ne kadar anlayışlı ve vicdanlı oldu-
ğunu, polrtikalannda kimi düzenlemeler
yapmaya hazır olduğunu anlatmaya ça-
lışryordu.
Tüm bu gelişmeler, Asya krizinden son-
ra salt ekonomik değil, ideolojik ve siya-
si alanda da küreselleşme sürecinin de-
rin bir krize girdiğini gösteriyor. SSCB'nin
çökmesinin psikolojik etkileri de geride
kaldı. Şimdi, "soğuk savaşı" tanımayan
yeni bir kuşak tarih sahnesine çıkıyor.
Üstelik önümüzdeki dönemde, ekonomik
yaşamın daha da zorlaşacağını, sınıflar,
ülkeler, etnik gruplar arasındaki çeiişki-
lerin daha da kesinleşeceğini gösteren çok
sayıda işaret var.
Tüm bunlan biraraya koyduğumuzda,
önümüzdeki dönemde küreselleşme kar-
şıb hareketlerin daha da yayılacağını, güç-
leneceğini, teorik-pratik programlan açı-
sından daha da gelışecegını, uzun bir sü-
redir siyasi söylemın merkezinden kovu-
lan emek-sermaye çeUşkisinin tekrar si-
yasi düşünce alanında eski önemini ka-
zanacağını söytemek santnm yanlış olmaz.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Çaresiz, çözümsüz
Bir Bütçe
Gelecek yılın bütçesi bugünlerde biçimleniyor.
Hükümet, 2001 yılı için, bu yılın bütçesinin toplam
büyüklüğüniin biraz üzerinde, 48,4 katrilyon liralık
bir bütçe öngörüyor.
Bütçenin gelecek yıl bu yılın düzeyinde tutulma-
sı, kamu hizmetlerinin yavaşlaması ya da azal-
ması demektir. Bir başka anlatımla 2001 'de halk, enf-
lasyon srfırlanamadığına göre, 2000 yılındaki ka-
dar devlet hizmeti alamayacaktır. Kamu hizmetle-
rinde enflasyon oranında bir gerileme ya da azalma
olacaktır. Gelecek yıl için enflasyon kestirimleri yüz-
de 25 dolayında olduğuna göre, en azından bu oran-
da bir reel azalma söz konusudur.
Devlet daha az sayıda öğretmen ya da doktoru
işe alabilecektir. Üniversitelere, hastanelere, okul-
lara aynlan ödenekler kısılacak; daha az sayıda kö-
ye içme suyu getirilecek, daha az yol yapılacaktır.
Işsizlik daha da artacaktır.
Kamu hizmetlerinin gerilemesinin yan etkileri eko-
nomik gelişme açısından daha da önemlidir. Ganel
olarak kamu harcamalannın azalması, piyasada
durgunluk demektir. Daha da önemlisi, kamu ya-
tanmlanmn azalması, özel yatınmlann bir bölümü-
nü de olumsuz etkileyecektir. Bu eğilim, ekonomi-
nin gelişmesini yavaşlatır.
••• -
Bütçe, 2001 'de 48 katrilyon liraya çakılı tutulaca-
ğına göre, bunun içinde kimi öncelikler yeniden sap-
tanabilir. İki temel kamu hizmetinin, eğitim ve sağ-
lığın ödeneklerini azaltma yoluna gıdılmemelidir.
Geçen yılın bütçesinden eğitime aynlan pay yüzde
7,15; sağlığa aynlan pay da yüzde 2,17 dolayınday-
dı. Bütçeden, eğitim ve sağlığa aynlan pay as-
lında çok yetersizdir. Bu paylann azaltılması, in-
sana yatınmlann azaltılması anlamına gelir. Toplu-
mun veekonominin gelecegi açısmdan böyle birazalt-
ma zararlıdır.
Bütçetutan, yani 48 katrilyon lira, yıllıktoplam ulu-
sal üretimin dörtte bin, yani yüzde 25'i dolayında-
dır. Toplumun yıllık gelirinden bütçeye aynlan payın
bu ölçüde az olmasının nedeni, yalnızca içinde ya-
şanılan ekonomik bunalım değildir. Yıllardır ulusal
gelirin içinde bütçe payı yaklaşık bu düzeydedir ve
bir türiü arttınlmamaktadır. Çünkü kamu giderlerini
karşılamak için vergi alınması gerekiyor; hükümet-
ler de vergi gelirierini arttırmıyor. Nitekim, bütçenin
neredeyse sabit tutulmasına karşın, 2001 'de de,
gelirfer giderleri karşılamayacak, bütçe açığı 5,3
katrilyon olacaktır.
Bu bütçeyle 65 milyonluk ülkeye kamu hizmeti su-
nulamaz; aslında da sunulmuyor. Devletin yerine
getirmesi gereken, sağlık, eğitim ve ulaştırma gibi
en temel kamu hızmetleri yapılamıyor; başta yargı
olmak üzere devlet yönetimi etkin ve verimli ışlemi-
yor.
Türkiye'nin egemen çevrelerine, IMF ve Dünya Ban-
kası çevrelerinin benimsettiği bir büyük yanlış gö-
rüş var: Devletin ekonomideki yerinin giderek kü-
çültülmesi gerektiği. Bu, tam bir yutturmacadır.
Toplam ulusal üretimden bütçeye aynlan pay, ar-
tik aday üye de olduğumuz Avrupa Biriiği ülkele-
rinde, ortalama olarak yüzde 40'larda dolaşıyor. En
son verilere göre toplam ulusal gelirin içinde hükü-
met harcamalannın payı, AB'nin en az gelişmiş ül-
kelerinden Yunanistan'da yüzde 32,8; Tspanya'da
yüzde 36,8 ve Portekiz'de de yüzde 40,6'dır. Büt-
çe giderierinin toplam ulusal gelire oranı Fransa'da
yüzde 46,6'ya; rtalya'da da yüzde 47,9'a yükseliyor
(Dünya Bankası, Dûnya Gelişme Raporu 1999/2000
s. 256). Gerçekte bu pay, sosyal devlet uygulama-
sının çok daha köklü olduğu Kuzey Avrupa ülkele-
rinde bu oranlann çok daha üstüne çıkıyor. Bir nok-
ta daha var; AB ülkelerinin bütçe paytan, küresel-
leşmenin başlangıcı sayılan 1980'den bu yana azal-
mıyon tersine, artıyor. Bütçe payı, ülkemizde de
değişmiyor ya da bir türiü arttınlmryor.
•••
Bütçenin geçen yılın düzeyinde tutulmasının ne-
deni, hükümetin, bütçe gelirierini arttıramamasıdır.
Hükümet, önce, 1998 Vergi Yasası'nı uygulamadan
vazgeçerek ve kara paranın aklanması yönünde
atılan adımlan gen alarak, kendi elini-kolunu bağ-
lamtştır. Kaldı ki yürüriükteki vergiler de esas olarak
dolaylı vergilerdir; varlıklıyı da, yoksuiu da aynı oran-
da etkilemektedir. Ömeğin, akaryakıt ve alım-satım
vergileri böyledir. Bu durum gelir dağılımını düzelti-
ci değil, daha da eşitsiz kılan bir etki yapıyor. Hükü-
metin yapması gereken, doğrudan vergileri, özellik-
le de üretım dışı sermaye gelirfenni daha yüksek oran-
da vergılemektir.
Bütçe, çözüm getirmiyor, açılım sağlamıyor; ye-
rinde sayıyor. Kamu hizmetleri geriliyor. Istikraradı-
na işsızliğin daha da artacağı, gelir dağılımının bo-
zulacağı; yatınmsızlığın ve üretimsizliğin geçerti ola-
cağı bir yıl daha öneriliyor. Yeni istikrarsızlıklann
tohumlan atılıyor.
Gerçekte, ülke yerinde sayıyor; ilerieyemiyor.
e-posta: yakup@metu.edu.tr
Üretim her yıl kötuye gidiyor
Dünya Gıda Günü
buruk kutlanıyor
Ekonomi Servi»- Türk
Muhendis ve Mimar
Odalan Biriiği
(TMMOB) Ziraat
Mühendisleri Odası
Başkanı Gûroi Ergin,
Türkiye'de gıda
üretiminin her yıl bir
önceki yüa göre daha
kötü olduğunu
belirterek "2000 Yıh
Dünya Gıda Günü'nü
buruk kuthıyoruz"
dedi. Gürol Ergin,
yaptığı yazılı
açıklamada, 16 Ekim
Dünya Gıda Günü
kutlamalannın
amacının, insanlığrrı
dikkatını açlık ve
sefalete çekmek,
toplumda yeterli ve
dengeli beslenme
bilincaıi oluşturmak
olduğunu söyledi.
Türkiye'de temel gıda
üretimlerinin her
geçen yıl daha
azaldığını ve
Türkiye'nin giderek
dışa bağımlı bir ülke
haline geldiğini
söyleyen Ergin, halk
kesirninin, karnım
doyurma derdinde
olduğu için
beslenmeyi aklına bile
getiremediğini bildirdi.
Yoksulluk arttı
Ergin, "MuÜak
yoksulluk oranı yüzde
8'in üzerine çıktı. Türk
halkuun dörte biri
yoksulluk içinde
kıvranıyor. Korkumuz
ise yakın bir gelecekte
aç insanlann ayak
seslerinin çığhklanna
kanşacağıdır" dedi.