25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA tÖT CUMHURİYET 1 EKİM 2000 PAZAR O L A Y L A R V E C y O R L J k Ş L E R olay.goru8Cacumhuriyet.com.tr GafletDalaletlhanetL BahirM.ERURETEN CHP'nin Ikinci Büyük Kurultayı'nda okuduğu büyük tarihsel söylevinde, cumhuriyeti ve ülke bağımsızlığını koruma görevini Türk gençliğine emanet ctmiş, bedhah olarak nitelediği ülke düşmanlannı iki bölümde sıralamıştı: Dış saldında bulunabilecek dış düşnıanlar; ülkenin birliğine, dirliğine ve t|(l/enliğine yönelik iç düşmanlar... Yüce önder, cumhuriyete kastedeiç düşmanları, "Iktidara sahip cck ohiMİiir" tanımlamasıyla, bunlann, yöı\, inı Vbulunansiyasetçilerolabileı ı"inı urgulamıştı. Bu iç "bedhahIHM" dd, dört ayn kategori halinde, "labılecekleri kötülüklerin derecesi^örc sınıflandırmıştı: Ilk sırada "ga'•'•(•r" var, yani gerçekleri anlamayaı1:!. durumda olan cahiller, ikinci sırada "dalalet" içinde olanlar, yani doğruyu göremeyecek kadar yanlış yolda olan sapkınlar ve aymazlar. Uçüncü sıradakilcr ise "hıyanef içinde olanlar, yani vatan ve rejim düşmanı, karşı devrimci, gerici, şeriatçı, bölücü gibi vatan ve ulus düşmanları. Son sırada ise kendi kişisel çıkarını, düş U lu önder Atatürk, 1927 yıhnda manla fşiîffİiği yapmayı göze alarak, ülkeyi crrf'düşmanlara peşkeş çekecek kadar ülkeye ihanet içinde bulunabilecek "y önctici ler... Ulu önder, bütün bu durumlarda, koşullar ne olursa olsun, Türk gençliğini bunlarla savaşmaya, kanının son damlasına kadar uğraş vermeye çağınyordu. Ulu önderin bu tanımlamasına göre, ilk iki kategori siyasetçi, pasif davranışı sergileyerek kötülüklere ortam hazırlayanlardı. Çünkü onlar, ülkeye çeşitli eylemlerle kötülük yapmaya çahşanlara göz yummak ya da görmezden gelmek suretiyle yapılacak kötülüğe ortam hazırlayanlar... Oysa son iki kategoridekiler ise aktif kötüler. Yani dogrudan kendileri kötülüğün yaratıcısı ve faili olanlar. Örneğin kendileri hain olarak kötülüğü yapanlar ya da dış düşman güçlerle anlaşıp işbirliği halinde, kendi kişisel çıkarlan için, ülkeye ve halkına dogrudan kötülük edenler... Türkiye Cumhuriyeti bugüne değin bu tip olaylarla karşılaştı mı? Elbette karşılaştı. Hem de pek çok kez. Bu tür eylcmler, devlcrJn kuruluşundan hemen sonra, yüce önder Atatürk'ün döneminde başladı. örneğin, birinci ve ikinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, bizzat ulu önderin kendi seçürdiği milletvekilleri, akıl almaz gaflet örnekleri sergilediler. Pek çok devrim yasasına karşı çıkanlar, cumhuriyete, halifeliğin kaldınlmasına ayak direyenler, hatta fesin kaldınlmasından turunuz da, Latin alfabesınin kabulüne kadar muhalefet edenler, buna en güzel örneklerden birkaçıdır. İkinci kategoriye en iyi örnek de, bu ülkeyi düşman çizmelerinden kurtaran, yepyeni modern bir devleti kuran yüce önder Atatürk'ün milletvekili seçilmesine, yani seçimlere bile girmesine engel olacak yasa tasansını Meclis'e veren milletvekillerinın tutumudur. Vatan ihaneti için ise pek çok örnek gösterilebilir. Örneğin, doğuda patlak veren irticacı Şeyh Sait isyanına destek verenler, ulu önder Atatürk'e tzmir'de suikast hazırlayan eski ve yeni milletvekilleri, pasif davranışları ile bunlara cesaret veren muhalif milletvekilleri.. örneklerçoğaltılabilir. Ancak Atatürk döneminin sonraki döncmlcrden aynldığı en önemli özcllik, o döncmde iktidarda bulunanlann büyük çoğunluğunun vatansever, dürüst, devrime yürekten bağlı ve kötülükleri anında önleyebilecek güçte ve yetenekte olmaları. Bu nedenle yukarıda örnek aldığımi7 olaylar anında bastınlmış, önlemleri alınmış, failleri işle diklcri suçlannın cezalannı kısa sürc içinde yargılanarak çckmişlerdi. Bu ncdenlc ulu önderin Büyük Nutku'nda önerdiği biçimde, gençliğin eylemde bulunmasına gerek duyulmamıştı. 1950 sonrası, güya demokratikleşmenin ve çok partili dönemin başlamasından sonra, iktidara sahip olanların izlemeye başladıkları popülist politikalar, yani siyasetçilerin, birkaç fazla oy almak için devrim düşmanı gerıcilere verdikleri ödünler, ulu önderin Büyük Nutku'ndaki olasılıkları gerçek halinc gctirdi. Bu bağnazlıklara karşı önlemler alınmayınca, gençliğin, özellikleüniversite gençliğinin 1960 öncesinde başlatıp ısrarla sürdürdüğü eylemler gündeme gelmişti. 27 Mayıs'ta SilahU Kuvvetler'in olaylara el koymasının öncülüğünü bu duyarlı gençlik yapmıştı. Izleyen dönemlerde ise Atatürkçü gençliğin ctkinliğini yitirmcsi için ne gcrckiyorsayapıldı. Atatürkçü düşünce sisteminin uygulama alaru olan normal cğitim karşısına, dinsel eğitim veren imam hatip okulları çıkarıldı. Her gelen iktidar, bu okullardan daha fazlasını açmanın övüncünü (!) iktidar basamaklannda yıllarca kullandı. Eğitim birliğı, Tanzimat döneminin eğitim ikiliğine dönüştü. Elli yıl içinde, yüz binlerce karşı devrimci kafa bu okullarda koşullandırıldı. İmam hatip okullarından diploma alanlann sayısı, gereksınımlerin kat kat üstiine çıkınca, bunlann üniversitelerinhcrdalındaöğrenimlcrineolanak sağlandı. Ancak bunlar küçük yaşlarından itibaren din eğitimi almışlar, laik sisteme karşıt düşüncede yetiştirilmişlerdi. Üstelik almış oldukları diplomalara göre bunlar, ünıversıte öğrenciliği kimliğinin önünde, kazanılmış hak olarak imamlığı muhafazaediyorlardı. Bu nedenle üniversiteyi bitirince de unvanları, imam doktor, imam hukukçu, imam mühendis v.b. olarak sıfatlanyla egemen oldular, devlet kadrolarında görev aldılar. Buna karşılık, Atatürk devrimlerinin kendilerıne emanet edildiği gerçek Atatürkçü gençlik, her vesilc ile ezilmeye, etkısizleştirilmeye çalışıldı. Atatürkçü aydınlann öldürülmelerine sessizkalındı. Katilleri bileclcgeçirilmek istenmedi. Şimdi kendi kendime soruyorum: Yukanda somut örneklerle kısaca açıkladığım devrim karşıtı eylemler, bunlan gerçekleştirenlere ortam hazırlayıp bile bile göz yumanlann davranışları gaflet mi, dalalct mi, ihanet mi?.. Yoksa kimilcrinin dediği gibi "vatana hizmet" mi? Bütün sorun bu kararda!.. PENCERE 'Kassandra Çağpısı' Mutluluk duygularıyla okuduğum dergilerin başında CBT (Cumhuriyet Bilim Teknik) gelir. Deprem konusunda bu dergimız 'bilimsel yol gösterici' oldu; hayatımızı ve mematımızı kapsayan bir alanda başardığı işlevin anlamı büyük... CBT'nın sayfalarında el ele veren bilim adamları birbirlerinden değerli... Ancak şu arada ilginç bir şey oldu; CBT'nin 23 Eylül günlü sayısında kapak konusu alışılmadık bir özellik taşıyordu: "Hukuk ve Adaletten Imdat Çağrısı!.." Akdenız Ünıyersitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz'in "Kassandra Çağrısı"adını verdiği "Imdat Haykınşı" neyi vurguluyordu?.. Çok değil, aradan üç gün geçti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, onaylanması için kendisine sunulan bir KHK'yı (Kanun Hükmünde Kararname) 26 Eylül'de geri çevirdi. KHK Anayasa'ya aykırıydı. Aykırı mıydı?.. Işin bu yanını hiç kimse tartışmıyor; kaç günden beri medyamızda ağır basan yayınlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti çevresinden yansıyan ve çoğu dedikodudan oluşan inanılmaz haberlerle yorumlardan oluşuyor: Cumhurbaşkanı çok oluyor. lleri gidiyor.. Çevresinde CHP'liler var.. Başbakan ve eşinden kaynaklanan bakış açısı da ilginç mi ilginç: Sezer'de hata ettlk.. Keşke Demirel olsaydı.. Kimi bakanlar da dıyorlar ki: Sezer'i istifaya zorlayalım.. Medyamız hızlı mı hızlı: Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında güven bunalımı var. Sezer Anayasa Mahkemesi Başkanı gibi.. Sezer Çankaya'dan indirilecek.. Devlet krizi.. Benim bildiğim Türkiye Cumhuriyeti'nde, bir küçük memur bile salt amirinin buyruğunu yerine getirdı dıye sorumluluktan kurtulamaz; verilen emır yasaya aykırıysa hesap sorulur. Bir hükümetin düzenlediği KHK'ler anayasaya uygun olmalıdır. Hukuk devleti mi istiyorsunuz?.. Bir başka yolu yok!.. Hükümet yasalara en başta anayasa saygı duyacaktır; değil 'hukukdevletı'nn, 'kanundevleti'nin de gereğidir bu... Türkiye Cumhuriyeti'nde 57'nci hükümet, "anayasaya aykırı KHK'yı imzalamadı" diye Cumhurbaşkanı'nı Çankaya'dan indirmeyi düşünüyorsa iş bitmiştir. CBT'nin "Kassandra Çağrısı" bir kehanet değildir; göstergeler ortada... Çağnnın 9'uncu maddesinde deniyor ki: "Siyasal sistem kendisir\i hukuk bilinclndeın çdn*~ meye başlamıştuj Vywa Kanıt?.. Bir hükümet, anayasaya saygısı ve hukukta titizliği yüzünden Cumhurbaşkanıyla çatışırsa, bu gidişin sonu ne olur? O ülkede hukuk saygısı kalır mı?.. Balık baştan kokmaz mı?.. ARADABİR CEVDET KOCAMAN KöyKoop Edirne Birlik Yönetim Kurulu Ûyesi Sağlık Bakanı, Korumalan ve Başhekim Çeltikten Pirince Seksenli yılların ortalarında Danımarka'daki dil okulunda çeltlğin, pirincin hatta pilavın Danca ve öbürlskandinavdillerindebirtek 'ris'sözcüğü ileadlandırıldığını gördüm. Türkiye'de ise çeltik ve pirinç arasındaki ayrımı en iyi yapanların, hiç kuşkusuz Edirne'de toplandığını söylemek sanırım abartma olmaz. Çünkü ülkemizde üretilen çeltik ürününün yüzde 39'u sadece Edirne ilindeki Meriç ve Ergene ovalarında ve son yıllarda bu ilimizde yapılan göletler çevresinde üretilmektedir. Ekildiği andan hasat öncesindeki kısa bir süreye kadar sürekli su içinde yetişen çeltik, kolektif bir ekim türünü gerektirmektedir. Küçük aile tarımının yaygın olduğu bu ilimizde ufak tarla sahibi üretici köylülerimiz 70'li yılların başına kadar bu ufak tarlalarını büyük çeltik patronlarına kiralamak ya da belli bir oranla onlara ortakçı dedığimiz yöntemle verip sonra kendi tarlalarında bu büyük çeltikçilerde işçi olarak çalışmak zorunda idiler. Ülkemizde aydınlanma ve örgütlenmenin hızlandığı bu dönemde 1163 sayılı Kooperatifler Yasası'nın da 1969 yılında yürürlüğe girmesi ile aydınküçük üretici köylü dayanışması sonucu bu yöredeki köylülerkooperatiflerini kurdular. Bugün Türkiye çeltik üretiminin yüzde 27'si sadece bu kooperatifler aracılığı ile üretilmektedir. Bununla birlikte Türkiye'nin öbür yörelerinde üretilen çeltikle birlikte ihtiyacımız olan pirincin ancak yansını yerli üretimden karşılayabilmekteyiz. Sözün kısası pilav tenceremizin yerli üretimle ancak yarısını doldurabilmekteyiz. Bu nedenle pirincin kabuğunun soyulmasından öncekı hali olan çeltik yüzde 27 gümrük ödenerek, kabuğu soyulup parlatılmış şekli olan pirinç ise yüzde 35 gümrük ödenerek ithalatı serbest bırakılmıştır. Dünyanın çeşitli yörelerinden ithal edilen çeltik ya da pirincin üikemize ithali, Tarım Bakanlığı'nın 'Kalite ve Çevre Kontrolü' koşulları ile denetleyip verdiği 'Kontrol Belgesi' ile belli firmalarca gerçekleştirilmektedir. Ağustos ayı, Edirne'deki çeltik üreticisi köylülerin çeltik tarlalarındaki uğraşları yanında kooperatiflerinin temsilcileri aracılığı ile yoğun toplantıiarının sıkça olduğu ay olarak geçti. Yapılan toplantılarla 2000 yılı üretim maliyetlerinı belirleyip KöyKoop Edirne ve KöyKoop Merkez Birliği aracılığı ile ilgili Bakanlık ve kurumlara bildirdikleri çeltik alım fiyatı ile yeni açıklanan çeltik alım fiyatı aşağı yukan örtüşmektedir. Şimdi önemli olan TMO'nun (Toprak Mahsulleri Ofisi) büyük kesintiler yapmadan verilen fiyatlaria zamanında alım yapmasıdır. Bunun yanında Tarım Bakanlığı'nın da DTÖ'nün (Dünya Ticaret örgütü) normlan ile çelişmeden ufak üreticiyi hiç olmazsa harman dönemınde koruyabilmek için kontrol belgesi tahsisinde kıskanç davranabilmesi üreticinin yüzünü güldürecektir. Bir dikkat edilecek konu da ülkemizde çoğunlukla üretilen Baldo ve Recco cinsi uzun tanelı çeltik ile rekabet edecek Arjantin ve Italyan Baldo pirinci ya da çeltiği yerine daha yuvarlak, kısa taneli ve çqğunluk dar gelirli tüketicinin tükettiği pirincin sadece kabuğu soyulup parlatılma işlemi yapılmadan önce kargo pirinç olarak ithaline izin verilmesidir. Bunun birinci yararı yerli üretimle ithal edileni birbirine karıştırıp tüketicinin kandırılmasının önüne geçmek ve yerli üreticiyi korumak olacaktır. Kabuklu çeltik ithalinin ise en büyük tehlikesi bu ürünün el altından tohumluk olarak denetimsiz dağıtılarak birçok mantar hastalığının tarlalarımıza taşınması tehlikesini yaratmasıdır. Sadece kabuğu alınmış kargo pirinç ithali ise hem hastalıktaşınmasından korunup hem de ülkemizdeki atıl duruma düşecek çeltik fabrikalannın çalışmasına olanak sağlayıp, kepek, kınk ve diğer yan ürünleri ile yem sanayiine hammadde girdisini sağlayacaktır. Sıcak geçen 2000 yazı sonucunda oldukça iyi hasat ve verim beklenirken çeltik önce pirince sonra da sofralarımızda vazgeçemediğımiz pilava dönüşürken başka dünya dillerine göre dilimizi zenginleştirdiği gibi umarız ki son yıllarda yeni dunya düzeni ve tek pazar yapılanmaları karşısında tamamen korumasız duruma düşen köylümüzün de biraz kesesini zenginleştirir. K ısa bir süre önce basın ve yayın organlarında Sağlık Bakanı'nın Trabzon Devlet Hastanesi'ni ziyareti sırasında kcndisini "karşüamayagelrneyeır başhekimi korumalan aracılığı ile yaka paça makamından alarak kapı dışan ettirdiğini öğrendık. Olay, Sayın Bakan tarafından yalanlanmadığına göre aynen cereyan etmiş olarak kabul edilmelidir. Devletin bazı üst düzey yetkili ve bürokratlannı fiili bir tecavüzden korumak için verilen koruma görevlileri, ne zamandan beri hastane başhekimleri veya kamu görevlilerini kapı dışan ettirmek için kullanılıyor? Korumalann görev tanımlanna bakıldığında akla gelen durum, söz konusu başhekimin makamında Sayın Bakan'a sille tokat girmiş veya silahlı bir eylemde bulunmuş olma olasılığı. Böyle bir olaym gerçekleşmediği ise açık. Basına intikal eden haberlere göre başhekimin tek kusurunun, Sayın Bakanı karşılamamak olduğu görülmektedir. Prof. Dr. R. Kazım TURKER Türkiye'de, mahkemc kapılarında davacı ve davalılann hiç çckinmeden birbirlerine girdiklerine, silahlı ve silahsız tecavüze yöneldiklerine sıkça tanık olmaktayız. Diğer taraftan bizi idarc eden sıyasilcrin TBMM'nin kutsal çatısı altında fıkrıni ve düşüncelcrini başkalarına kabul ettirmek için kaba kuvvetc başvurduklarını da izlemekteyiz. Bu örnckler ve daha birçokları yargısız infazın ncredeyse bir usul haline geldiğini göstermektedir. Hal böyleyken Sağlık Bakanı'nın kendi teşkilatında çalışan bir hekimi yaka paça makamından attırması belki de birçok kimse tarafından yadırganmamıştır. Basın ve yayın organlarında çoğu zaman gerçekleri çarpıtarak usansasyon"yaratmaktan başka bir amacı olmayan, hckimlik mesleğini küçük düşüren çeşitli haberlere de tanık olmaktayız. Hekimlıkle ilgisi olmayanlan hekimmiş gibi göstermek, neredeyse cincileri, sahtekârlan birinci plana çıkararak hekimleri ve mesleği ayaklar altına almak gibi haberler hemen Kıtap fuarının EVET HAYIR OKTAY AKBAL Oktay Akbal senelik izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına bir süre ara vermiştir. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. GÖKÇE DENİZbALKAN herhaberbülteninde yeralmakta. Yine farkh birçok nedenin bir araya gelmesı ile ortaya çıkan sağlık sorunlarının çok dcfa hekimlere fatura cdilmcsi ve hckim hatası gibi gösterilmesi hekimlerimizin itıbannı zedclemekte ve çalışma şevklerini kırmaktadır. Yıllar önce bir hekimin zakkum yapraklannı kaynatıp hastalara zerk ederek kanseri tedavi ettiği ile ilgili söyleşi Türkiye tclevizyonlannda 28 dakika süreyle birinci haber olarak verilmışti. Pek çok çaresiz vatandaşımızın sağlığı, uygulanan bu sözde tcdaviyle dogrudan veya dolaylı olarak zarar görmüştür. Türk Tabibleri Birliği Merkez Konseyi'nin uğraşlarına karşın, bu korkunç olaym izleri ve halk arasında yarattığı aldanınanın uzun süre ortadan kaldınlamadığı hatırlanmalıdır. Son günlcrde "bamyacıdoktor" adı ile bir başka şarlatan doktorun varlığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu iki örnek her meslekte olduğu gibi hekimlikte de mesleğini kötUye kullananlann olduğunu göstermektedir. Umidın ticarctini yapan sözde hekımler, şarlatan, cınci sahtekârlar bulaşıcı hastalıklara nedcn olan mikroplara benzerler. Sayıları gün geçti kçe artan bu kcsimi takip ctmesi gereken vc halkını koruması beklenen Sağlık Bakanı'nın bu görevini de şimdilik televizyon muhabirleri üstlenmış durumdadır. Ulusal sağlık örgütünün en başında bulunan Sayın Bakan'ın kendisi gibi uzman hekim olan meslektaşlanyla daha insancıl ve yasalann verdiği yetki ve görevlere dayalı ilişkiler içinde olması bcklcnir. Eğer başhekimin, görevini yerine getirememek veya uygunsuz ilişkiler içinde olmak gibi bir durumu saptandıysa yasal amiri olan Bakan, ilgiliyi her zaman görevden alarak yerine başka bir kişiyi atayabilir. Bir süre önce bu satırların yazarının da aralarında bulunduğu bir ekip tarafından "UzmanhkTüzüğü" taslağı hazırlanmış ve Sağlık Bakanlığf na sunulmuştu. Bu taslağın kabul görmemesinin gerçek ncdeni Sayın Bakan'ı karşılama kurallarmı içermiyor olması olabilirmi? Yarım yüzyıllık bir hekim ve bir öğretim üyesi olarak gördüklerim karşısında üzüntüm sonsuzdur. Ülke bütünündc ınsan haklan ve onuruna saygılı, bunun için savaş veren çok değerli yöneticilerimizi saygı ile anıyorum ve bu yazıda bir üst düzey yöneticinin meslektaşına reva gördüğü davranışı bir defa daha kamuoyuna duyurmayı bir görev sayıyorum. Ister bir Anadolu kasabasından pratısycn hekim, isterse ulusal sağlık örgütünün başı olsun bütün meslektaşlarımızın mesleki eğitimimizin bir gerckliliği olarak tıbbi etik ve deontoloji konusunda eğitim almalarını büyük bir dilekle istiyorum. • • Araştırmacı gazeteci adaylarına çağrı Dünyayı ve Türkiye'yi bilen... Gelişmeleri doğru yorgılayan, sorgulayan ve denetleyen... Meslek ilkelerine ve topluma saygılı... Toplumsal sorumluluk taşıyan... Uğur Mumcu'nun araştırmacı gazetecilik çizgisini devam ettirecek... ...gazeteciler yetiştirmek amacıyla Araştırmacı Gazetecilik Kursu düzenlenmiştir. Şu anda herhangi bir yerde çahşmayan, 25 yaşını ajnıamıij ünıversıte mezunlanna, karşılıksız burs verilecektir. Adaylar, yüz yüze yapılacak göriişme sonucunda belirlenecektir. Burs almaya hak kazananlar, 3,5 aylık yoğun kuramsal eğitim çalışmasından sonra 3 ay süreyle gazetelerde mcslekı deneyimlerini geliştireccklerdir. Vakfımızdan alınacak başvuru dosyalannın 6 Ekim 2(HK) Cuma günü saat 18:(X)'e kadar vakfa teslim edilmesi gerekmektedir. llİK ParısCaddesı No 14 Kavaklıdere. 06540 ANKARA Tel' (0312) 417 77 20 pbx Faks (0312)417 67 46 eposte umagOumag org tr Dalyan'daki eviniz Muğla Dalyanda doğatarıhdostluk üçgenınde sıradışı bir tatılde birlikte olmaya ne dersınız? • Oalyan'ın Tunzm Bakanlıjı l|latme belgell tek pantiyonu • Odalarda duş. (uvalet, 24 saat sıcak su » Terasta açık büf» kahvaltı • Ozel ındırımlar • Yazkış açık Tel 0252 284 23 01 Faks 0252 284 23 43 Carctta Caretta P A N S I Y O N www geocıtıes com/carettadalyan carettadalyan@yahoo com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle