Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 OCAK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Bektronik
melektponik
13 Ocakta Kocaeli
Üniversitesi
Elektronik
Mühendisliği
Bölümü'nde "lojik
devreler" vize sınavı
yapılıyor... Öğrencilere
şorular yazılı veriliyor.
Örneğin, "x girişi 0
iken ileri, 1 jken geri
sayan iki brtJik
senkron sayıcıyı, JK
tfpi flip floplar
kulianarak tasarlayın"
gibisinden üç soru
soruluyor. Sınav
kâğıdında sorulann
arbnda elektronik
mühendisliği ile ne
ilgisi varsa Mehmet
Akif'in1913yılında
yazdığı Safahat'tan
"Hak'kın Sesleri" şiiri
başlıyor... Sınav
kâğıdında üç soru
topu topu beş satır
tutuyor; Mehmet
Akif'in "Dünyada
inanmam, hani
görsem gözümle, /
Imanı olan kimse
gebermez bir
ölümle." dediği
^şiir ise 42
dize... Mehmet
^ Akif'in şiirieri ile
elektronikteki lojik
devreler arasındaki
bağlantıyı kuranlara
Kocaeli Üniversitesi
Rektöriüğü'nden fahri
doktora verilmesi
bekleniyor! Haydi,
batan üniversitelerin
mallan bunlar...
Kapanın elinde
kalıyor!
Bektronik posta: somGposta£umhuriyei Tet: 0.21SL512 05 05 Fafc*: 0.212.512 44 »7
- ABD medyasında
tekelleşme kaygısı
yaşanıyormuş...
"Türkive'den bavilik
verelim!"
ir Osmanlı paşasının oğlu Talal Ayverdi...
Harbiye'yi Ismet Inönü ile okuyup süvari
teğmen rütbesiyle Balkan Savaşı'nda cep-
heye gitmiş Talal Ayverdi; Dünya Savaşt'na
girmiş; Irak'ta esir düşmüş; esaret yıllan bitmiş, Kur-
tuluş Savaşı'na katılmış. Uzun yıllar sonra cephe-
den, Kurtuluş Savaşı'nda Kırklareli'ni Fransızlardan
teslim alan komutan olarak dönmüş...
Sonra, kıdemli yüzbaşı rütbesiyle emekli olmuş,
Kırklareli'ne yerleşmiş ve bu dünyadan aynlırken Is-
tiktal Madalyası ile savaş alanlannda kullandığı iki
kılıcını oğlu llhan Ayverdi'ye bırakmış...
llhan Ayverdi, 1986 yılında ruhsat çıkartıp baba-
sından kalan kılıçlan evinin en güzel yerine koy-
muş... Bu arada llhan Ayverdi de 1991 yılında Kırk-
lareli'ndeki Alpullu Şeker Fabrikası'nda devlet me-
murluğundan emekli olmuş...
Ve bu yıl hükümet memur ve emeklilere yüzde 15
maaş zammı verirken emekli memur llhan Ayverdi,
Kılıç
babasından kalan tarihi kılıçlann ruhsat harcını ya-
tırmak için devletin kapısına gitmiş...
Bu ülkeyi düşmandan kurtaran tarihi kılıcın ruh-
sat harcı 17 milyon 400 bin lira olmuş...
Bu ülkeye bağımsızlık kazandıran iki kılıç için 34
milyon 800 bin lira harç!
Vatanı için canını ortaya koymuş bir insanın anı-
sını yaşatmak üzere oğlu, emekli cüzdanını ortaya
koymaya hazır ama... Cuzdandaki para hükümetin
göz koyduğu paraya yetmiyor...
Çünkü hükümet, ruhsat harcının dışında her kılıç
için 30 milyon lira ozel işlem vergisi ve 30 milyon li-
ra sekiz yıllık eğitime katkı payı istiyori
İki kılıca 120 milyon lira!
İki kılıç için 34 milyon 800 bin lira da "normal" harç,
etti mi size 154 milyon 800 bin lira...
Devletin, emekli memur llhan Ayverdi'ye verdiği
aylık 150 milyon lira değil...
Ayyerdi'nin suçu, devlete hizmet ettiği için dar
gelirli bir memur emeklisi olmak ve yetmiyormuş
gibi bağımsız bir devletin kuruluşunu savaş alanla-
nnda kazanan kılıçlardan ikisine miras yoluyla sa-
hip olmak.
llhan Ayverdi, Kırklareli Valisi'ne çıkmış, "Bu pa-
rayı ödemiyorum, çünkü ödeyecek param yok" de-
miş! Vali Bey, hiç sesini çıkarmamış...
Kırklareli'ni Fransız subaydan teslim alan yüzba-
şı Talal Ayverdi'nin geride bıraktığı iki kılıç için, Tür-
kiye Cumhuriyeti'nin bürokratlan hiç kuşkumuz yok
ki llhan Ayverdi'ye gereken cezayı da kesecek ve
ödenmeyen para katlanarak büyüyecek! Ve belki bir
gün, Ayverdi ailesi iki kılıcı Fransa'daki bir müzaye-
dede satışa çıkanp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne
olan borçlannı ancak ödeyebilecek!
SESStZSEDASIZff) NURİKURTCEBE D6 Iz c OM Met Dmnrm çmHJIEmre Çağatay diyor ki:
"Vat iz diz? Diz iz may kantri! Sanı-
yorsanızda, kazın ayağı öyle değil. Diz
iz Ali Baba'nın çiftlıği. Başka bir de-
yişle çokuluslu şirketlerin yani ÇUŞ'la-
nn çiftliği. Artık bir ülkeyi işgal için B
52 uçaklan göndermiyorlar. Daha pa-
halıya mal oluyor. Pembe diziler, In-
ternet, ÇNN, Mc Donald's, Levi's yu-
kandakiler için, televole, şeriat, şo-
ven milliyetçilik, loto, altılı ganyan aşa-
ğıdakiler için... Hem arabayı kullansın,
hem manzarayı seyretsinler... Yap, iş-
let, cebellezi et; maçta kavga çıkar-
sa tahkim hakemi düdüğünü çalacak,
hakemin gözüne gözlük isteyen olur-
sa 'sen çağdışısın' korosu kıyamet ko-
paracak. Serbest pazar; kümeste til-
kiler serbest. Telekomünikasyon, ile-
tişim, bilişim, görsel-işitsel medyayı
ele geçir yeteri Dünün zenginlik kay-
naklan, petroller, madenler önemli de-
ğil; soft, hard'ın önüne geçti gider.
Daha az sosyal güvenlik, daha az üc-
ret, daha az vergi, çek ÇUŞ beye yok-
sulluk üstü az devlet! Affet bizi öğret-
menim. Telefona telefon, bankaya
banka dendiği günleri koruyamadık.
Şimdiki gençler harika; telefona ban-
ka, ülkeye Old Mek Danıld'ın Çiftliği
diyortar."
Ulusal Sanayici ve Işadamlan Der-
negi Başkanı Kemal özden de, Meh-
met Ali Birand'ın uluslararası bir kon-
ferans izlenimlerini anlattığı "Pos-
ta"daki yazısının altını çizip gönder-
miş:
"Türkiye, sadece Türklere bırakıla-
mayacak kadar önemli ve değerli bir
ülke durumuna girdi..."
özden, "Pes doğrusu dedirtmek
istiyorlar ama çok beklerler" di-
yor... Yoo, böylesi daha keyrfli...
Kimlerin ipi kimlerin elinde izli-/
yoruz! Çünkü sonunda, geldik-
v
leri gibi gidiyortari
ÇED KÖŞESI
OKTAY EKİNCl
İskenderun'dat
özepk#
(!) belediye
İçişleri Bakanlığı tarafından ha-
ztrlanan ve kamuoyuna "Yerel Yö-
nerimlcr Reformn" şeklınde tanı-
tılan yasa taslaklanna karşı beledi-
ye başkanlannın ortak tepkisi şöy-
le: "Ozerkliğimiz yine yeterince
sağlannuyor..."
Merkezı yöoetinun "müdahale-
leri" arasında kent ve çevre yağ-
masını durdurmak yerine yıllardır
"Park Otel, Gökkafes, kıyıdaki
fldanbğa otomobil fabrikası. Fır-
tına V'adisi'ne santral, ormana
ûnrvershe, Bergama'ya siyanür..."
vb. gibi yağmacılıgın doruktaki ör-
neklerini hep ızleyen duyarh çevre-
ler de başkanlann bu tepkılerine
haklı olarak destek veriyor, kentle-
ri savunabilmek için "özerk bele-
diye" istiyoriar...
Peki, özerk bir yerel yönetimin
kente ve topluma sağlayacağı "ka-
zanımlar" nelerdir?
Bu sorunun yanıtı, 2000'leri "Av-
nıpa Birliği adavüğı" ile karştla-
yan Türkıye'nın daha 1988'de onay-
ladığı "Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı"nda özetle şöyle
vurgulanıyor: "Kamu hizmetleri-
nin yerel nüfnsun çıkarian doğ-
ndtasanda düzenlenmesL.'' (Mad-
de: 3/1)
Yani, bizim anlayacağımız, örne-
ğin belediyelerdekı imar yetkileri-
nin halkın sağlıklı yaşam hakkı ye-
ihtiraslara" dayalı yönetım anlayı-
şı tskenderun'da yaşanıyor.
Buyasadışı "monarşizmin" he-
men hıçbir merkezi müdahale ol-
madan ve belediyelenn bir "kral-
hk" değıL temelde "demokratik bir
kurum" olduğu bıle anımsatılma-
dan kentı ?ti|tsak" alması ise. ye-
rel yönetimlerde "nasd bir özerk-
lik" sorusunun tartışılması için
" d e n " olabilecek bir önıegi olus-
turuyor...
Ikınci neden de Belediye Başka-
nı Mete Aslan'ın bu tavnnı, örne-
gin "imar yağmacüanoa" karşı
değil, Iskenderun'un yeşilini, tari-
hini, kentsel değerlerini konımak
isteyen "meslek odalanna" karşı
sürdürüyor olması. Yani, halkın çı-
karlannın gözetümesi için öngörü-
len "katıhmcılık" bir yana, bu çı-
karlan savunan demokratık-uzman
kurumlan tümüyle "etkisiz" kılma
yönünde akıl almaz "feodal çaba-
lar" göstermesi...
lşte bu çabalardan bir kesit:
1) Kentin "StT" alanındaki ta-
rihi binalann planda "yeşil alan"
olan tarihi bahçesıneu
kaçak" ola-
rak başlattığı astsubay ordûevi ınşa-
atına karşı çıktıklan için Mimaıiar
Odası yöneticilerinin inşaatlannı
mühûrletiyor ve mimarlara miryar-
larca liralık para cezası yağdınyor...
2) tmar planlanndab yeşil alan-
Yeşil alandaki kaçak inşaat bu aşamaya geldikten sonra ''imar
planı değiştirilerek" ruhsaıa bağlanmıştı.
rine, kentsel rant uğnma bu hakkı larayapdaşrnaolanağısağlayanplan
Çİğneyen çevre düşmanı projeler
için kullanıhnasının önlenebilme-
Peki, "halkm seçtiği" belediye
başkanlannın. yönetım erkmde özerk
olmalan durumunda, aynı özerkli-
ğı "halkuı yaranna olmajan" uy-
gularaalannda da kendilen için bir
"güvence" şeklinde kuUanmalan
nasıl engellenebilecektir?
Bu sorunun yanıtı da yıne hem
"Avrupa Kentsel Şarö" ilkelerin-
de hem de "tosmen" bile olsa son
hazırlanan yasa taslaklannda kısa-
ca şöyle yer alıyor:
"Halkın ve uzman demokratik
knrahışlann karar sfireçlermde et-
kili olabilmekrini «ağlayacak, ka-
talımcı ve şeffaf bir özerk yerel yö-
netim..."
lşte bu tür bir "demokratik de-
netime" açık ohnayan yerel yöne-
timlerdeki "özerklik" de toplum-
sal (îkarların göz ardı edilmesine
ve hatta "huknk dışı" keyfı tutum-
lann "özgürce" uygulanmasına
adeta "gflvence" oluşturabiliyor.
Tıpkı, ülkemizde çok sayıdaki ör-
nekle birlikte, özellikle Iskende-
run'da gözlendıği gibi...
Seçimle gelen 'krallık*
Iskenderun örneğini "özelHkle"
vermemin nedenı var.
Bugûne dek en hukuk tanımaz
belediye başkanlannda bile görül-
me>en düzeyde bir "kişisel
değışiklikleri yüksek yargı tarafin-
dan da "iptal" ediknesıne rağmen,
kentin doğasını ve tarihinı korumak
yerine yine "meslek odalannın pe-
şine" dûşûyor.
3) Bir kamu yöneticisine yakış-
mayacak "intikam" duygulan için-
de "kentin duyarh teknik eleman-
lanna" açıkça "cephe" alan Baş-
kan, belediyeye verilmeden önce
meslek odası denetiminden geçiril-
miş projeleri de "geri çevirerek"
mimar ve mûhendisleri kendi mes-
lek örgütlerinden koparmaya çalışı-
yor...
4) Bu arada Gökmeydan'daki
kendisine ait bir kooperatif arsası
üzerinde "imar mevzuatına aykı-
n " villa inşaatı girişimini ortaya çı-
karan mımarlann ise "binalanıu
yıkarak" yasal yetkilerini "gözda-
ğı aracı" olarak kullanıyor...
5) Bütûn bu gelişmeler geçen yü-
dan bu yana yerel basında sürekli
manşetlerde yer almasına rağmen,
ne "Valffik" böylesi bırkeyfdiğe ses
çıkanyor ne de tçişleri Bakanhğı.• •
Evet. "Özerk" belediyenın nasıl
olması gerektığine karar verip yeni
yasa taslaklannı olgunlaştırabilrnek
için, Sayın Sadettin Tantan'uı ön-
celikle Iskenderun'da bir toplanü
düzenlemesı gerekiyor... Eğer, bu
kenümızdekı monarşızmin tam "ter-
si" bir yerel yönetım anlayışı yasal
güvencelere bağlanabilirse, "re-
form" sözcüğünün de hakkı veril-
miş olur...
HAYVANLAR ÎSMAIL CVLGEÇ
KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turtc.net
ÇlZGlLÎK KÂMtL MASARACI
ü
HARBt SEMtH POROY
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 16 Ocak
BLEKTRİK JENERATÖRLU OTO..
19Sİ 'DE &UGUH, SLEKne/K j&Me&rrÖOM yENİ MO-
ö 4 *ş
BİK OTVMO6İL- PeSlNArÖKÛ,Sİ-
LİMCtRİK SÖVDeçi, DÖKT SİLM/DİRLİ MOTOHU OLAN,
8İR ELEKT7Çİ*: J£M£&4TÖ&Ürt-£ D0M4TTCJL4/Ç
THÇfTT OKTA)* Ç/KA**ttÇrt. VİTBS SıSTEMl 6E~
İ İ
SÜKÜCÜYC, YM.NIZC/1 ARA8AYA 6AZ VBfZM£K
PÜÇMEKTErOİ. GÖVDE, DAHA ÇOK YOLCU ALMA-
sı içiN seuiç TVTIILMUŞ, /çe/zi yereıiLi IÇIK
(ÜRMESrNİ £ASLAUAK AMACırcA, TEPEYE Do£-
RU DA PEUC£&£L£R AÇ/LMlÇTT. XAN CAMl-A*tN
Ve KAPtLA&N ÇAUÇAHACt TmMAMEM OTDMA-
eŞTİ*fl**/Çn KAP/LAG
^\ posea AÇ/LIYO&&U.
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
Yanlış Öfkeler...
Adamın, giyim kuşamından varsıl biri olmadığı he-
men anlaşılıyordu. Çok öfkeliydi. Gözleri büyümuş,
boyun damarları şişmış, dudaklannın kenannda in-
ce köpükler oluşmuştu. Genç televizyon haberci-
sinin uzattığı mikrofona, "Biraz da insan haklanyla
uğraşın" diye bağırırken ağzından tükürükler saçı-
lıyordu. "Bu memlekette aç gezen insanlar var!.."
Artan işsizliğe, düşük işçi ücretlerine, son memur
zamlanna tepki gösterdigini sanıp öfkesine önce hak
verdiğim adamı dinledikçe düşünmeye, söyledik-
lerini akıl terazimde tartmaya başlamıştım... öfke-
si, sandıklanmın hiçbirine değildi çünkü...
Adam, sokaklarda başıboş dolaşan hayvanlann
öldürülmesine karşı çıkanlara kızıyordu. Yaşam
boyu ezilmişliğinin, uğramış olduğu haksızlıklann
hıncını sokak köpeklerinden, sokak kedilerinden al-
mak ister gibiydi. Tek suçu, "yanlış yerde doğmuş
olmak" olan başka canlılann yok edilmesi sanki onu
mutlu edecek, dertlerinden, sorunlanndan kurta-
racaktı... Belli ki bir sokak köpeğiyle hiç göz göze
gelmemiş, hiçbir sokak köpeginin başını okşama-
mış ya da parmaklannı bir kedinin tüyleri arasında
dolaştınp, mınmırlarını duymamıştı. Yoksa böylesi-
ne kolay isteyebilir miydi bu ölümleri?..
Çevreye toplanmış, bu ilginç sokak röportajını iz-
leyen meraklı kalabalıktan atılan, "Yahu, onlar da
can değil mi", "Sana nezaran var hayvancıklann?"
gibi laflar büsbütün çileden çıkamnıştı adamı. "Ku-
duralım da ölelim miyani?" Anlaşılan, son günler-
de çok "kuduz haberi" izlemişti televizyonlarda...
Gerçektende "fayduz" haberleri, birden Tarkan'/n
geri dönüşü", "Adnan Hoca'nın motoriannın ön-
den mi, yoksa arkadan mı işledikleri", "Yılbaşını ki-
min, kimin koynunda geçirdiği" türünden haberle-
rin arasından sıynlıp manşetlere otunmuştu.
IMF yetkilileri Ankara'da açacakları "Denetim
Ofrsi"ne bina arar, kuytu köşelerde milyarlarca do-
larlık ihale pazarlıkları yapılır, kıyılanmız nükleer
enerji patronlarına tezgâhlanır, gecekondu banka-
lannda onbinlerce "saftirik"in parası cukkalanır-
ken, basınımızın köşeyazarlan kollannı sıvamışlar,
hanl hanl "/cuduzyaz//an"yazıyorlardı. Televizyon-
larda "kuduz haberieri" birbirini izliyordu. Adam
paniğe, ölüm korkusuna kapılmakta haklıydı. Bun-
lan okuyan, izleyen herkes paniğe kapılabilir, ölü-
mü yani başında hissedebilirdi. Fakat nedense hiç
kimse "kuduz" köpeklerin kucaktataşınamayaca-
ğını aklına getirmiyordu. Oysa "kuduzsalgını"na iliş-
kin ilk haberlerde, "kuduz" bir köpeğin ısırması so-
nucu yaşamını yrtiren küçük kızın arkadaşlannın,
"o kuduz köpeği" kucaklanna alarak taşıdıkları ve
bir tuvalete kapattıkları söylenmişti. Çocuklar da
bunu doğruluyorlardı. Peki, nasıl oluyordu bu? Ku-
durma halınde sahibini bile ısırdığı bilinen hayvan,
nasıl oluyordu da orasından burasından çekiştiril-
mesine, harala gürele kucaklarla taşınmasına izin
veriyordu? Adam bu soruyu hiç sormamıştı. -!
Kuduza karşı önleyici ilaçlar Tarım Bakanhğı ta-
rafından ücretsiz dağıtılıyordu. Bunun devlete bir
maliyeti vardı. Yaratılacak bir "kuduz paniği" dev-
leti ve yerel yönetimleri "öldûrelim mi" yoksa "ön-
leyelim mi" ikilemiyle karşı karşıya bırakacaktı.
Çünkü Türkiye gibi uygarlaşma kararlılığında oldu-
ğunu iddia eden bir ülkede girişilecek bir "katliam
operasyonu"na, yüzbinlerce canlının yok edilme-
sine kimse izin vermezdı. Buna her şeyden önce
aday olduğumuz Avrupa Birliği'nin çevreci kuru-
luşlan karşı çıkarlardı. Binlerce hayvan dostunun,
çevrecinin kentlerimize doluşması, gösteriler dü-
zenlemesi, güvenlik güçlerimizle itişip kakışmala-
n, bütün bunlann dünya televizyonlanna yansıma-
sı, dost devlet ve hükümet başkanlannın kucakla-
nnda kedileri, köpekleri ekranlara çıkıp "Hayvan-
lan sevmeyen insanlan da sevmez" gibisinden iğ-
nelemeleri arzu edilecek şeyler değildi. O halde?
Olmayan "salgın"a karşı büyük kampanyalar baş-
latılacak, önleyici ilaç "gereksinimi" birden yüz ka-
tına yükselecek, devletin sırtına fazladan yüz mil-
yonlarca dolarlık yük binecekti. Adam, son bir yıl
içinde kaç medya yöneticisinin, kaç gazetecinin,
kaç köşe yazannın hangi ilaç firmalan tarafından
kaç yat turuna, kaç yurtdışı gezisine, kaç güney ta-
tiline davet edildiğini, nasıl yedirilip içirildiğini ne-
reden bilebilirdi ki?
O, "insan hakkı" derken de bu hakkın "kendisi-
nin hakk" olduğunu, insanın bu hak için beynini, yü-
reğini, bileğini ortaya koyarak verdiği kavgalarla
"insanlaştığım" aklına getirmiyordu. "insan hakkı"
dedığı şeyın, günü, sırası geldığınde insanlara ve-
rilen bir "armağan" olduğunu düşünüyordu!.. Kuş-
kusuz, birçok insan gibi o da bu dünyada doğru iş-
lemeyen, düzgün gitmeyen pek çok şey olduğunun
farkındaydı. Ama yanlış yerde duruyordu. Yanlış
yerde durduğu için de yanlış öfkeler duyuyordu...
(Faks:0212-7238497)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S
SOLDANSAĞA:
1/ Muğla'nın
Ortaca ilçesi-
ne bağlı, doğal
güzelliğıyle ta-
nınmış turıstik
birkoy. 2/Ok-
yanuslannçok
derin kesirnle-
rine verilen
ad... "İki şey: 6
aşk ve — /
Bunlar kuş-
kuylaçiftleşir"
(Cemal Süre-
ya). 3/ Kûrek
ya da yelkenle yürütü-
len ufak tekne... Ingil-
tere'de çok sevilen bir
cins bira. 4/ Kastamo- 2
nu'nunbirilçesi...tla- 3
ve. 5/ Slav dilleri, ede-
biyatlan ve uygarlıkla-
n ıızmani 6/ Satranç- 5
ta bir taş... Türkiye'nin
deüyesi olduğubir ör- 7
güt. 7/ Tabut... Uzun fi
tüylü bir cins köpek.
8/ Bir yanşın belirli 9
uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri... Dûrüle-
rek boru biçımı verilrrüş deri ya da kâğıt tomar. 9/ Pan-
tolonun dızine ve arkasına konulan parça
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Uyanık, gözü açık... Osmanlılarda gece bekçisi. 2/
" var, post var, meydanda er yok" (Yahya Ke-
mal).. Bir topluluk içinde bir kımsenın durumu ya da
kazandığı saygınlık. 3/ Suudi Arabistan'ın para biri-
mi... Pûskürtü. 4/ Fınnda ekmek, börek, çörek çevir-
meye yarayan bir tür kûrek .. Eskı dilde ayak. 5/ Sam-
sun'un bir ilçesi. 6/ Hayat arkadaşı... tzmaritgiUerden
bir balık. II Coğrafyadaki kıyı tiplerinden biri... Işi
sona erdiren, sonuçsal. 8/ Ege Bölgesi'nde ünlü bir
antik kent... Asya'dabir ınnak- 9/ Maksat... Birden-
bire ortaya çıkan nıhsal darbe.