25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Bektronik melektponik 13 Ocakta Kocaeli Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü'nde "lojik devreler" vize sınavı yapılıyor... Öğrencilere şorular yazılı veriliyor. Örneğin, "x girişi 0 iken ileri, 1 jken geri sayan iki brtJik senkron sayıcıyı, JK tfpi flip floplar kulianarak tasarlayın" gibisinden üç soru soruluyor. Sınav kâğıdında sorulann arbnda elektronik mühendisliği ile ne ilgisi varsa Mehmet Akif'in1913yılında yazdığı Safahat'tan "Hak'kın Sesleri" şiiri başlıyor... Sınav kâğıdında üç soru topu topu beş satır tutuyor; Mehmet Akif'in "Dünyada inanmam, hani görsem gözümle, / Imanı olan kimse gebermez bir ölümle." dediği ^şiir ise 42 dize... Mehmet ^ Akif'in şiirieri ile elektronikteki lojik devreler arasındaki bağlantıyı kuranlara Kocaeli Üniversitesi Rektöriüğü'nden fahri doktora verilmesi bekleniyor! Haydi, batan üniversitelerin mallan bunlar... Kapanın elinde kalıyor! Bektronik posta: somGposta£umhuriyei Tet: 0.21SL512 05 05 Fafc*: 0.212.512 44 »7 - ABD medyasında tekelleşme kaygısı yaşanıyormuş... "Türkive'den bavilik verelim!" ir Osmanlı paşasının oğlu Talal Ayverdi... Harbiye'yi Ismet Inönü ile okuyup süvari teğmen rütbesiyle Balkan Savaşı'nda cep- heye gitmiş Talal Ayverdi; Dünya Savaşt'na girmiş; Irak'ta esir düşmüş; esaret yıllan bitmiş, Kur- tuluş Savaşı'na katılmış. Uzun yıllar sonra cephe- den, Kurtuluş Savaşı'nda Kırklareli'ni Fransızlardan teslim alan komutan olarak dönmüş... Sonra, kıdemli yüzbaşı rütbesiyle emekli olmuş, Kırklareli'ne yerleşmiş ve bu dünyadan aynlırken Is- tiktal Madalyası ile savaş alanlannda kullandığı iki kılıcını oğlu llhan Ayverdi'ye bırakmış... llhan Ayverdi, 1986 yılında ruhsat çıkartıp baba- sından kalan kılıçlan evinin en güzel yerine koy- muş... Bu arada llhan Ayverdi de 1991 yılında Kırk- lareli'ndeki Alpullu Şeker Fabrikası'nda devlet me- murluğundan emekli olmuş... Ve bu yıl hükümet memur ve emeklilere yüzde 15 maaş zammı verirken emekli memur llhan Ayverdi, Kılıç babasından kalan tarihi kılıçlann ruhsat harcını ya- tırmak için devletin kapısına gitmiş... Bu ülkeyi düşmandan kurtaran tarihi kılıcın ruh- sat harcı 17 milyon 400 bin lira olmuş... Bu ülkeye bağımsızlık kazandıran iki kılıç için 34 milyon 800 bin lira harç! Vatanı için canını ortaya koymuş bir insanın anı- sını yaşatmak üzere oğlu, emekli cüzdanını ortaya koymaya hazır ama... Cuzdandaki para hükümetin göz koyduğu paraya yetmiyor... Çünkü hükümet, ruhsat harcının dışında her kılıç için 30 milyon lira ozel işlem vergisi ve 30 milyon li- ra sekiz yıllık eğitime katkı payı istiyori İki kılıca 120 milyon lira! İki kılıç için 34 milyon 800 bin lira da "normal" harç, etti mi size 154 milyon 800 bin lira... Devletin, emekli memur llhan Ayverdi'ye verdiği aylık 150 milyon lira değil... Ayyerdi'nin suçu, devlete hizmet ettiği için dar gelirli bir memur emeklisi olmak ve yetmiyormuş gibi bağımsız bir devletin kuruluşunu savaş alanla- nnda kazanan kılıçlardan ikisine miras yoluyla sa- hip olmak. llhan Ayverdi, Kırklareli Valisi'ne çıkmış, "Bu pa- rayı ödemiyorum, çünkü ödeyecek param yok" de- miş! Vali Bey, hiç sesini çıkarmamış... Kırklareli'ni Fransız subaydan teslim alan yüzba- şı Talal Ayverdi'nin geride bıraktığı iki kılıç için, Tür- kiye Cumhuriyeti'nin bürokratlan hiç kuşkumuz yok ki llhan Ayverdi'ye gereken cezayı da kesecek ve ödenmeyen para katlanarak büyüyecek! Ve belki bir gün, Ayverdi ailesi iki kılıcı Fransa'daki bir müzaye- dede satışa çıkanp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne olan borçlannı ancak ödeyebilecek! SESStZSEDASIZff) NURİKURTCEBE D6 Iz c OM Met Dmnrm çmHJIEmre Çağatay diyor ki: "Vat iz diz? Diz iz may kantri! Sanı- yorsanızda, kazın ayağı öyle değil. Diz iz Ali Baba'nın çiftlıği. Başka bir de- yişle çokuluslu şirketlerin yani ÇUŞ'la- nn çiftliği. Artık bir ülkeyi işgal için B 52 uçaklan göndermiyorlar. Daha pa- halıya mal oluyor. Pembe diziler, In- ternet, ÇNN, Mc Donald's, Levi's yu- kandakiler için, televole, şeriat, şo- ven milliyetçilik, loto, altılı ganyan aşa- ğıdakiler için... Hem arabayı kullansın, hem manzarayı seyretsinler... Yap, iş- let, cebellezi et; maçta kavga çıkar- sa tahkim hakemi düdüğünü çalacak, hakemin gözüne gözlük isteyen olur- sa 'sen çağdışısın' korosu kıyamet ko- paracak. Serbest pazar; kümeste til- kiler serbest. Telekomünikasyon, ile- tişim, bilişim, görsel-işitsel medyayı ele geçir yeteri Dünün zenginlik kay- naklan, petroller, madenler önemli de- ğil; soft, hard'ın önüne geçti gider. Daha az sosyal güvenlik, daha az üc- ret, daha az vergi, çek ÇUŞ beye yok- sulluk üstü az devlet! Affet bizi öğret- menim. Telefona telefon, bankaya banka dendiği günleri koruyamadık. Şimdiki gençler harika; telefona ban- ka, ülkeye Old Mek Danıld'ın Çiftliği diyortar." Ulusal Sanayici ve Işadamlan Der- negi Başkanı Kemal özden de, Meh- met Ali Birand'ın uluslararası bir kon- ferans izlenimlerini anlattığı "Pos- ta"daki yazısının altını çizip gönder- miş: "Türkiye, sadece Türklere bırakıla- mayacak kadar önemli ve değerli bir ülke durumuna girdi..." özden, "Pes doğrusu dedirtmek istiyorlar ama çok beklerler" di- yor... Yoo, böylesi daha keyrfli... Kimlerin ipi kimlerin elinde izli-/ yoruz! Çünkü sonunda, geldik- v leri gibi gidiyortari ÇED KÖŞESI OKTAY EKİNCl İskenderun'dat özepk# (!) belediye İçişleri Bakanlığı tarafından ha- ztrlanan ve kamuoyuna "Yerel Yö- nerimlcr Reformn" şeklınde tanı- tılan yasa taslaklanna karşı beledi- ye başkanlannın ortak tepkisi şöy- le: "Ozerkliğimiz yine yeterince sağlannuyor..." Merkezı yöoetinun "müdahale- leri" arasında kent ve çevre yağ- masını durdurmak yerine yıllardır "Park Otel, Gökkafes, kıyıdaki fldanbğa otomobil fabrikası. Fır- tına V'adisi'ne santral, ormana ûnrvershe, Bergama'ya siyanür..." vb. gibi yağmacılıgın doruktaki ör- neklerini hep ızleyen duyarh çevre- ler de başkanlann bu tepkılerine haklı olarak destek veriyor, kentle- ri savunabilmek için "özerk bele- diye" istiyoriar... Peki, özerk bir yerel yönetimin kente ve topluma sağlayacağı "ka- zanımlar" nelerdir? Bu sorunun yanıtı, 2000'leri "Av- nıpa Birliği adavüğı" ile karştla- yan Türkıye'nın daha 1988'de onay- ladığı "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı"nda özetle şöyle vurgulanıyor: "Kamu hizmetleri- nin yerel nüfnsun çıkarian doğ- ndtasanda düzenlenmesL.'' (Mad- de: 3/1) Yani, bizim anlayacağımız, örne- ğin belediyelerdekı imar yetkileri- nin halkın sağlıklı yaşam hakkı ye- ihtiraslara" dayalı yönetım anlayı- şı tskenderun'da yaşanıyor. Buyasadışı "monarşizmin" he- men hıçbir merkezi müdahale ol- madan ve belediyelenn bir "kral- hk" değıL temelde "demokratik bir kurum" olduğu bıle anımsatılma- dan kentı ?ti|tsak" alması ise. ye- rel yönetimlerde "nasd bir özerk- lik" sorusunun tartışılması için " d e n " olabilecek bir önıegi olus- turuyor... Ikınci neden de Belediye Başka- nı Mete Aslan'ın bu tavnnı, örne- gin "imar yağmacüanoa" karşı değil, Iskenderun'un yeşilini, tari- hini, kentsel değerlerini konımak isteyen "meslek odalanna" karşı sürdürüyor olması. Yani, halkın çı- karlannın gözetümesi için öngörü- len "katıhmcılık" bir yana, bu çı- karlan savunan demokratık-uzman kurumlan tümüyle "etkisiz" kılma yönünde akıl almaz "feodal çaba- lar" göstermesi... lşte bu çabalardan bir kesit: 1) Kentin "StT" alanındaki ta- rihi binalann planda "yeşil alan" olan tarihi bahçesıneu kaçak" ola- rak başlattığı astsubay ordûevi ınşa- atına karşı çıktıklan için Mimaıiar Odası yöneticilerinin inşaatlannı mühûrletiyor ve mimarlara miryar- larca liralık para cezası yağdınyor... 2) tmar planlanndab yeşil alan- Yeşil alandaki kaçak inşaat bu aşamaya geldikten sonra ''imar planı değiştirilerek" ruhsaıa bağlanmıştı. rine, kentsel rant uğnma bu hakkı larayapdaşrnaolanağısağlayanplan Çİğneyen çevre düşmanı projeler için kullanıhnasının önlenebilme- Peki, "halkm seçtiği" belediye başkanlannın. yönetım erkmde özerk olmalan durumunda, aynı özerkli- ğı "halkuı yaranna olmajan" uy- gularaalannda da kendilen için bir "güvence" şeklinde kuUanmalan nasıl engellenebilecektir? Bu sorunun yanıtı da yıne hem "Avrupa Kentsel Şarö" ilkelerin- de hem de "tosmen" bile olsa son hazırlanan yasa taslaklannda kısa- ca şöyle yer alıyor: "Halkın ve uzman demokratik knrahışlann karar sfireçlermde et- kili olabilmekrini «ağlayacak, ka- talımcı ve şeffaf bir özerk yerel yö- netim..." lşte bu tür bir "demokratik de- netime" açık ohnayan yerel yöne- timlerdeki "özerklik" de toplum- sal (îkarların göz ardı edilmesine ve hatta "huknk dışı" keyfı tutum- lann "özgürce" uygulanmasına adeta "gflvence" oluşturabiliyor. Tıpkı, ülkemizde çok sayıdaki ör- nekle birlikte, özellikle Iskende- run'da gözlendıği gibi... Seçimle gelen 'krallık* Iskenderun örneğini "özelHkle" vermemin nedenı var. Bugûne dek en hukuk tanımaz belediye başkanlannda bile görül- me>en düzeyde bir "kişisel değışiklikleri yüksek yargı tarafin- dan da "iptal" ediknesıne rağmen, kentin doğasını ve tarihinı korumak yerine yine "meslek odalannın pe- şine" dûşûyor. 3) Bir kamu yöneticisine yakış- mayacak "intikam" duygulan için- de "kentin duyarh teknik eleman- lanna" açıkça "cephe" alan Baş- kan, belediyeye verilmeden önce meslek odası denetiminden geçiril- miş projeleri de "geri çevirerek" mimar ve mûhendisleri kendi mes- lek örgütlerinden koparmaya çalışı- yor... 4) Bu arada Gökmeydan'daki kendisine ait bir kooperatif arsası üzerinde "imar mevzuatına aykı- n " villa inşaatı girişimini ortaya çı- karan mımarlann ise "binalanıu yıkarak" yasal yetkilerini "gözda- ğı aracı" olarak kullanıyor... 5) Bütûn bu gelişmeler geçen yü- dan bu yana yerel basında sürekli manşetlerde yer almasına rağmen, ne "Valffik" böylesi bırkeyfdiğe ses çıkanyor ne de tçişleri Bakanhğı.• • Evet. "Özerk" belediyenın nasıl olması gerektığine karar verip yeni yasa taslaklannı olgunlaştırabilrnek için, Sayın Sadettin Tantan'uı ön- celikle Iskenderun'da bir toplanü düzenlemesı gerekiyor... Eğer, bu kenümızdekı monarşızmin tam "ter- si" bir yerel yönetım anlayışı yasal güvencelere bağlanabilirse, "re- form" sözcüğünün de hakkı veril- miş olur... HAYVANLAR ÎSMAIL CVLGEÇ KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turtc.net ÇlZGlLÎK KÂMtL MASARACI ü HARBt SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 16 Ocak BLEKTRİK JENERATÖRLU OTO.. 19Sİ 'DE &UGUH, SLEKne/K j&Me&rrÖOM yENİ MO- ö 4 *ş BİK OTVMO6İL- PeSlNArÖKÛ,Sİ- LİMCtRİK SÖVDeçi, DÖKT SİLM/DİRLİ MOTOHU OLAN, 8İR ELEKT7Çİ*: J£M£&4TÖ&Ürt-£ D0M4TTCJL4/Ç THÇfTT OKTA)* Ç/KA**ttÇrt. VİTBS SıSTEMl 6E~ İ İ SÜKÜCÜYC, YM.NIZC/1 ARA8AYA 6AZ VBfZM£K PÜÇMEKTErOİ. GÖVDE, DAHA ÇOK YOLCU ALMA- sı içiN seuiç TVTIILMUŞ, /çe/zi yereıiLi IÇIK (ÜRMESrNİ £ASLAUAK AMACırcA, TEPEYE Do£- RU DA PEUC£&£L£R AÇ/LMlÇTT. XAN CAMl-A*tN Ve KAPtLA&N ÇAUÇAHACt TmMAMEM OTDMA- eŞTİ*fl**/Çn KAP/LAG ^\ posea AÇ/LIYO&&U. PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Yanlış Öfkeler... Adamın, giyim kuşamından varsıl biri olmadığı he- men anlaşılıyordu. Çok öfkeliydi. Gözleri büyümuş, boyun damarları şişmış, dudaklannın kenannda in- ce köpükler oluşmuştu. Genç televizyon haberci- sinin uzattığı mikrofona, "Biraz da insan haklanyla uğraşın" diye bağırırken ağzından tükürükler saçı- lıyordu. "Bu memlekette aç gezen insanlar var!.." Artan işsizliğe, düşük işçi ücretlerine, son memur zamlanna tepki gösterdigini sanıp öfkesine önce hak verdiğim adamı dinledikçe düşünmeye, söyledik- lerini akıl terazimde tartmaya başlamıştım... öfke- si, sandıklanmın hiçbirine değildi çünkü... Adam, sokaklarda başıboş dolaşan hayvanlann öldürülmesine karşı çıkanlara kızıyordu. Yaşam boyu ezilmişliğinin, uğramış olduğu haksızlıklann hıncını sokak köpeklerinden, sokak kedilerinden al- mak ister gibiydi. Tek suçu, "yanlış yerde doğmuş olmak" olan başka canlılann yok edilmesi sanki onu mutlu edecek, dertlerinden, sorunlanndan kurta- racaktı... Belli ki bir sokak köpeğiyle hiç göz göze gelmemiş, hiçbir sokak köpeginin başını okşama- mış ya da parmaklannı bir kedinin tüyleri arasında dolaştınp, mınmırlarını duymamıştı. Yoksa böylesi- ne kolay isteyebilir miydi bu ölümleri?.. Çevreye toplanmış, bu ilginç sokak röportajını iz- leyen meraklı kalabalıktan atılan, "Yahu, onlar da can değil mi", "Sana nezaran var hayvancıklann?" gibi laflar büsbütün çileden çıkamnıştı adamı. "Ku- duralım da ölelim miyani?" Anlaşılan, son günler- de çok "kuduz haberi" izlemişti televizyonlarda... Gerçektende "fayduz" haberleri, birden Tarkan'/n geri dönüşü", "Adnan Hoca'nın motoriannın ön- den mi, yoksa arkadan mı işledikleri", "Yılbaşını ki- min, kimin koynunda geçirdiği" türünden haberle- rin arasından sıynlıp manşetlere otunmuştu. IMF yetkilileri Ankara'da açacakları "Denetim Ofrsi"ne bina arar, kuytu köşelerde milyarlarca do- larlık ihale pazarlıkları yapılır, kıyılanmız nükleer enerji patronlarına tezgâhlanır, gecekondu banka- lannda onbinlerce "saftirik"in parası cukkalanır- ken, basınımızın köşeyazarlan kollannı sıvamışlar, hanl hanl "/cuduzyaz//an"yazıyorlardı. Televizyon- larda "kuduz haberieri" birbirini izliyordu. Adam paniğe, ölüm korkusuna kapılmakta haklıydı. Bun- lan okuyan, izleyen herkes paniğe kapılabilir, ölü- mü yani başında hissedebilirdi. Fakat nedense hiç kimse "kuduz" köpeklerin kucaktataşınamayaca- ğını aklına getirmiyordu. Oysa "kuduzsalgını"na iliş- kin ilk haberlerde, "kuduz" bir köpeğin ısırması so- nucu yaşamını yrtiren küçük kızın arkadaşlannın, "o kuduz köpeği" kucaklanna alarak taşıdıkları ve bir tuvalete kapattıkları söylenmişti. Çocuklar da bunu doğruluyorlardı. Peki, nasıl oluyordu bu? Ku- durma halınde sahibini bile ısırdığı bilinen hayvan, nasıl oluyordu da orasından burasından çekiştiril- mesine, harala gürele kucaklarla taşınmasına izin veriyordu? Adam bu soruyu hiç sormamıştı. -! Kuduza karşı önleyici ilaçlar Tarım Bakanhğı ta- rafından ücretsiz dağıtılıyordu. Bunun devlete bir maliyeti vardı. Yaratılacak bir "kuduz paniği" dev- leti ve yerel yönetimleri "öldûrelim mi" yoksa "ön- leyelim mi" ikilemiyle karşı karşıya bırakacaktı. Çünkü Türkiye gibi uygarlaşma kararlılığında oldu- ğunu iddia eden bir ülkede girişilecek bir "katliam operasyonu"na, yüzbinlerce canlının yok edilme- sine kimse izin vermezdı. Buna her şeyden önce aday olduğumuz Avrupa Birliği'nin çevreci kuru- luşlan karşı çıkarlardı. Binlerce hayvan dostunun, çevrecinin kentlerimize doluşması, gösteriler dü- zenlemesi, güvenlik güçlerimizle itişip kakışmala- n, bütün bunlann dünya televizyonlanna yansıma- sı, dost devlet ve hükümet başkanlannın kucakla- nnda kedileri, köpekleri ekranlara çıkıp "Hayvan- lan sevmeyen insanlan da sevmez" gibisinden iğ- nelemeleri arzu edilecek şeyler değildi. O halde? Olmayan "salgın"a karşı büyük kampanyalar baş- latılacak, önleyici ilaç "gereksinimi" birden yüz ka- tına yükselecek, devletin sırtına fazladan yüz mil- yonlarca dolarlık yük binecekti. Adam, son bir yıl içinde kaç medya yöneticisinin, kaç gazetecinin, kaç köşe yazannın hangi ilaç firmalan tarafından kaç yat turuna, kaç yurtdışı gezisine, kaç güney ta- tiline davet edildiğini, nasıl yedirilip içirildiğini ne- reden bilebilirdi ki? O, "insan hakkı" derken de bu hakkın "kendisi- nin hakk" olduğunu, insanın bu hak için beynini, yü- reğini, bileğini ortaya koyarak verdiği kavgalarla "insanlaştığım" aklına getirmiyordu. "insan hakkı" dedığı şeyın, günü, sırası geldığınde insanlara ve- rilen bir "armağan" olduğunu düşünüyordu!.. Kuş- kusuz, birçok insan gibi o da bu dünyada doğru iş- lemeyen, düzgün gitmeyen pek çok şey olduğunun farkındaydı. Ama yanlış yerde duruyordu. Yanlış yerde durduğu için de yanlış öfkeler duyuyordu... (Faks:0212-7238497) B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S SOLDANSAĞA: 1/ Muğla'nın Ortaca ilçesi- ne bağlı, doğal güzelliğıyle ta- nınmış turıstik birkoy. 2/Ok- yanuslannçok derin kesirnle- rine verilen ad... "İki şey: 6 aşk ve — / Bunlar kuş- kuylaçiftleşir" (Cemal Süre- ya). 3/ Kûrek ya da yelkenle yürütü- len ufak tekne... Ingil- tere'de çok sevilen bir cins bira. 4/ Kastamo- 2 nu'nunbirilçesi...tla- 3 ve. 5/ Slav dilleri, ede- biyatlan ve uygarlıkla- n ıızmani 6/ Satranç- 5 ta bir taş... Türkiye'nin deüyesi olduğubir ör- 7 güt. 7/ Tabut... Uzun fi tüylü bir cins köpek. 8/ Bir yanşın belirli 9 uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri... Dûrüle- rek boru biçımı verilrrüş deri ya da kâğıt tomar. 9/ Pan- tolonun dızine ve arkasına konulan parça YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Uyanık, gözü açık... Osmanlılarda gece bekçisi. 2/ " var, post var, meydanda er yok" (Yahya Ke- mal).. Bir topluluk içinde bir kımsenın durumu ya da kazandığı saygınlık. 3/ Suudi Arabistan'ın para biri- mi... Pûskürtü. 4/ Fınnda ekmek, börek, çörek çevir- meye yarayan bir tür kûrek .. Eskı dilde ayak. 5/ Sam- sun'un bir ilçesi. 6/ Hayat arkadaşı... tzmaritgiUerden bir balık. II Coğrafyadaki kıyı tiplerinden biri... Işi sona erdiren, sonuçsal. 8/ Ege Bölgesi'nde ünlü bir antik kent... Asya'dabir ınnak- 9/ Maksat... Birden- bire ortaya çıkan nıhsal darbe.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle