Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16OCAK2000PAZAR
14 i-i LJ-K kuttur@cumhuriyet.com.tr
Ünlü yönetmen, elli yıllık sinema yaşamını anlatan otobiyografik bir kitap yayımladı
Antonioni 'anlamaya başkyor'KüMr Servia - Ünlü Italyan yönet-
men Micbelangek) Antonioni'nin 50 yıl-
lık sinema yaşamını anlatan otobiyogra-
fikbir kitap yayımlandı. Cominck) a Ca-
pire (Anlamaya Başlıyonım) adlı kitap,
1912 yıü dogumlu yönetmenin yaşamı bo-
yuoca biriktirdigİ otobiyografik yazıla-
nndan oluşuyor. Bır çeşıt 'gûnlük' özel-
liği taşıyan kitapta Antonioni, çocuklu-
gundan ılk başanlanna, tutkulan ve aşk-
lanndan fılmlerine kadar yaşamı ıle ılgı-
li her türlü aynntıya yer veriyor. Usta yö-
netmen, bu kitabıyla, üpkı fümleri ile
yapöğı gibi, bır taraftan kendiru eğitme-
ye çalışırken, diğer taraftan da bize ya-
şama sanannı öğretmeye devam ediyor.
Antonioni'nin 'Comincio a capire' ad-
lı kıtabuıdan alınmış bazı bölümleri su-
nuyoruz:
Anlaşılamama düşflncesi beni korku-
tuyor. Eğer yaptığım ışlerde anlaşüması
güç olan bir şey varsa, bu benim hatam-
dır. Öyle bir durumda filme gereğinden
fazla kişisel duygulanmı katmışım demek-
tir.
ÇOCUKLÜK - Gazetede bir makale
okuyorum: "KınnızıBaşMdıKız,Uyuyaıı
Gözri, Mavi SakaL Çizmefi Kedi, Pinok-
yo, çocukhığumuzda biıükte büyüdüğü-
müzmasal kahramanlaru.'' O anda içim-
de dolması mümkûn olmayan bır boşluk
hissediyorum. Biliyorum ki hayatım bo-
yunca yaptığım ve yapmadığım her şey
işte bu boşluktan doğuyor. Küçükken hiç
masal kahramanım olmadı. Annem ne
zaman kitap okumak istese ya hemen uy-
kuya dalıyor ya da sonunu beklemeden
onu susturuyordum. Annem benim hak-
kımda "bu çocuk ya çok duygula ya da
çokapCaT diye düşûnûyordu herhalde. Tek
istedığim, yapabildiğim ölçüde kendi
kendimi yetıştırebiknekti. Bir bahçıvan
yabani bir bitkiyi budar, yapraklannı ayık-
larve narinbır gül gibı yeüşürir. Ama bah-
çıvan ölünce bıtkı bakımsız kahr ve es-
ki haline, yanı yabanılığıne döner. Ben de
kendimi yabani birbitkiye, aımemı isebah-
çıvana benzetiyorum.
DUYGULAR-Eskiden çok çabuk hü-
zûnlendiğimi hatırhyorum. Annem bir
masal anlatmaya başladığmda o kadar
duygulanırdım ki hemen kesmek zorun-
da kalırdı. Çocukluğum asla sonunu bi-
lemediğim masallarla doludur. Şimdi bi-
le zayıf bir insana kötü davramldığını
gördügüm'bir filmde çok heyecanlanıyo-
rum. Ama bunu belli etmemeye çalışıyo-
rum. Büyüdükçe yıûrdıklerimın bın de
duygulanmı gösterme cesareti galiba...
JEANNEMOREAU-Les Halles'de ya-
pılan bir parude JeanneMoreau ıle tanış-
tım. Onun fotoğrafinı gördüğümde di-
ğerleri arasından hemen ayınnış ve onu
yakmdan tanımak istemıştim. O zaman-
lar sadece tiyatro oyunculuğu yapıyordu
ve sinemayla hıç ilgisı yoktu. Üstelik 'I
Vinti' (Yenenler) filmi için yeteri kadar
nlaşılamama düşüncesi beni
orkutuyor. Eğer yaptığım
işlerde anlaşılması güç olan bir şey
varsa bu benim hatamdır. Öyle bir
durumda, fılme gereğinden fazla
kişisel duygulanmı katmışım
demektir. Eskiden çok çabuk
hüzünlenirdim. Çocukluğum asla
sonunu bilemediğim masallarla
doludur.'
genç değildi. Onun kadar baştan aşağı
duygu yûklü ve aynı zamanda baştan çı-
kancı bir yüze sahip bir kadına daha ön-
ce rastlamamıştım. O da bunu çok ıyı bi-
liyor ve kendisinin yerine yüzünûn konuş-
masını tercih ediyordu. (Paris, 1951. 'I
Vinti'nin hazırlıklan sırasında)
BRIGITTE RARDOT - Brighte'i ilk
tanıdığımda 16 yaşında, sadece bir sine-
ma filmı denemesi yapmış genç bir kız-
dı. Ben de onu 'I Vınti'deki rol için seç-
tım. Bazı sorunlar olmasına karşın fo-
toğraflannı çekmek için çağırdım. Beyaz
bir kazağın ûzerine giydiği siyah yeleğiy-
le Italyan annesıne nispet, tam bir Fran-
sız gibi görünüyordu. Bütûn hareketlerin-
de beyaz, saf bır gûnahkârlık vardı. O
kadar doğaldı ki kendımden ve kafamda-
ki Italyan düşüncelerden utandım. Dün
evınde verdığı bır yemekte, Vadim adın-
dakı nışanlısı ıle tanıştım. Bır kenarda
otumyor ve hiçbir söz etmeden öylece du-
ruyordu. Bhgitte ne kadar sıcak ve içten-
se, sevgılısi o kadar soğuk ve rahatsız
ediciydi. Orada neden bulunduğunu an-
layamarrıış gibi bir hali vardı. (Paris, 1951.
'I Vmti'nın hazırlıklan sırasında)
DÜNY4 - Dûnyayı değiştirme duygu-
su ınsanın kendinı ıyı hissetmesini sağ-
lar. Ama birisi, dûnyada her iyi ve kötû
şeye sahipse, o zaman ne yapabüir?
MACERA - 'L'Avrartnra' (Macera)
fılmının çekimi için her sabah, karanlık-
ta, yanm saatlik bır sandal yolculuğu ıle
Lisca'ya gidiyoruz. Bu sabah hava çok
güzeldi, rüzgâr yoktu, gökyüzü berraktı.
Bir anda kopan fırtına bızı karanlıkta ya-
kaladı. Kıyıda gözüken evlerin pencere-
lerinden ışık ve insan süuetlen süzülüyor-
du. Hepsinin bana baktıklannı ve bu ha-
vada neden o sandalla bu kadar zor bir
yolculuğa çtktığımı merak etüklerinı çok
iyi bılıyordum.
Ikı aydan beri yapımcılardan hiçbir ha-
ber alamadım. Ne telefonlanma ne de
mektuplanma cevap veriyorlar. Sadece on-
lann vaıiıklannı hissetmek ve benim ar-
kamda olduklarmı bihnek bile bana ye-
tecek. Ama hepsi kendi kalelenne çekil-
dx ve beni filmimin yalnızlığı içine terk
etuler. (Sonbahar, 1959. Panarea'da 'L'Av-
ventura' filmınin çekimleri sırasında)
TUTULMA - O soğuk karanlıkta, o
bütün sessizliklerden farklı sessizligin
ortasında, o kayıtsız hareketsizlikte 'gü-
neştutulmaa'nı ızlemek ve fılme çekmek
için Venedik'teyim. Bence tutulma sıra-
smda insanın duygulan da donup kala-
cak. Kafam o kadar çok fîkir ve düşûn-
ce ile dolu ki... Bın, diğenne doğru beni
adeta sûrûkiûyor. iyi bir film zaten bir-
birinden farkh ve kannaşık fîkirlerden or-
taya çıkar. Ama duygulanmızın, hisset-
tiklerimizin, hayallenmizm, gözlernleri-
mizinve bizi çevreleyen dünyanın tepki-
lerinin yarattığı kaostan sıynlıp kendi
düşüncelerini anlamak hiç de kolay de-
ğil. Bir film için iyi ve doğru olan düşün-
celer ınsanınyaşaması için o kadar dauy-
gun olmayabüır. Eğer öyle olsaydı bır
yönetmenin yaşam biçimi ve birbiri ile
onun bir fılmi yaratma süreci örtüşür-
dû...(1961.L'EdhBe-ltonhM'nınçekım-
leri sırasında)
ÖLÜM-Dûnyayabüyûkbirtörenlege-
liyoruz. Zenginve fakir, hastalıklı ve sağ-
hklı, güzel ve çirkın, hiç kimse için bu
ntûel farklı değil. Ama dûnyayı terk eder-
ken sanki saklanır gibi, bir andayok olup
gidiyoruz. Ölüm asla renkli ve törensel
değil, tam tersine soğuk ve acımasız.
POLİTİKA - Aslmda, her zaman po-
litika ile ilgilenmek istemişimdir. Siya-
set, çok hoşuma gıtmesine karşın hiçbir
zaman anlayamadığım alanlardan biri.
Politik gözlükleri takınca sankı daha ön-
ce gördüğüm şeylen arük göremeyecek-
miştm gibı geliyor.
SESSİZUK - Yeni bitirdiğim filmden
sonra nasıl bir şeyler yapmak istediğimı
kendi kendime sorup duruyorum. En zo-
ru da bu dönemde hiçbir şeyle ilgilene-
memek, kitap okuyamamak ve her şey-
den uzaklaşmak. Karanlığa ve sessizliğe
ulaşmalıyım. Çünkü karanlıkta insanın
beynindekı 'gerçek' aydınlanır ve sessiz-
likte içinden gelen ses ortaya çıkar.
TUTARLJLIK - Her mevsım aynı şe-
yı dûşûnûp aynı şeyi yaşamak imkânsız-
dır.
GELECEK-Gelecek, sanki yapay bir
gökyüzü gibi. Üende şehırler camdan ve-
ya plasükten oluşmuş transparan kubbe-
lerie çevhli olacak. Insanlann uyuma ve
yaşama saatlerine göre dûzenlenen sı-
caklık ve hava koşullan yaratılacak. Ar-
Uk soğuk, kar, yağmur ohııayacalc Evler-
de ne çan ne de duvar olacak Bugüne ka-
dar süren, ınsanlann sürekli kendilerini
ve evlerini yenilemelen gerektıği 'mağa-
ra devri' sona erecek. Belkı arük evler bi-
leohnayacak, Insanlaracıkhavadahamak.-
lar ûzerinde uyuyacaldar. Şehirlere uza-
nan yollar ûzerinde divanlar, koltuklarla
kaplı olacak.
Duvarlann yok olması ile mülkiyet
kavramı, sosyal ilişkiler ve bütün alış-
kanlıklar degışecek. Özel hayat diye bir
şey ortadan kalkacak. Hepimiz çınlçıp-
lak gezecek ve birbinmizin gözleri önün-
de sevişeceğiz.
• Johann Sebastian
Bach'ın orijinal el
yazmalannın yüzde
sekseni Berlin'de
saklanıyor. Ünlü
bestecinin kullandığı
mürekkep yüzünden
bozulma sürecine
giren yapıtlann yok
olmasını önlemek için
sponsor aranıyor.
Zehirli mürekkep Bach 'ın
elyazmalarınıyok ediyor
KûltûrServisi-Almanya, herne
kadar ünlü bestecı Johann Sebas-
tianBacfa'ı 250. ölüm yıldönümün-
de anmaya hazırlansa da besteci-
nin eryazmalan paramparça olmak
üzere.
ChristmasOratorio, StMattbm
Passkmve MassinBmnor gjbi baş-
yapıtlann bazı bölümlen; ffiglerde
yer alan boşluklar, toccata' ve'can-
tata'lar da arasmda bölünmelerle
karmakanşık bır karalama haline
gelmış durumda. Bach'm yapıtla-
nm kurtannak isteyen yetkililer,
buyavaş amazararverici bozuhna-
yı önlemek için gerekli parayı ve-
recek herhangi bir sponsoru hâîâbu-
labilmış değil.
Bach'm orijinal elyazmalannm
yüzde sekseni Berlin'de, devlet kü-
tüphanesınde saklanıyor. Müzik
bölümü başkanı Hehnut HeD, kö-
tû biçimde zarar gönnüş sayfalan
korumaya çalışmanın yüksek bir
meblağa mal olduğunu belirtti. Dr.
Hell, "Kullanılan matzemeniıı ni-
tdfiği bizim için sorun teşkfl ediyor.
Yapıtian restore eönekten çok, sû-
red durdurmaya çataşryoruz. Bir
resimde yap&klaruuzın sonucunu
görebflirsinE.Bir ely-azmasuıdaise
sadece her şeyin olduğu gibi kal-
masmı sağlav-abflirsiniz
7
' dedi.
Bach'm elyazmalan bestecinin
arapsakızı, demir ve şarapya da su-
dan imal edılen bir tür mürekkep
kullanmasmdan dolayı parçalara
aynlıyor. Mürekkeptekı asit kâğı-
dın dağılmasına yol açarken, demir
oksıtlenme etkisini armrarak kâğı-
dı kahverengiye çeviriyor. Bazı bö-
lümlerde ise mürekkep kâğıt tara-
findan emiliyor ve notalar iri kah-
verengi lekeler haline dönüşüyor.
Bu tür kimyasal reaksıyon, sadece
18. yüzyılda kuzey ve merkez Al-
manya'da yaşayan bestecilerin ya-
pıtlanndagörülüyor. Italya'dan ge-
len yüksek kalite bir mürekkep ve
kâğıtkullandıklan içinMozartve-
ya Haydn'ın yapıtlannda böyle bir
deformasyona rastlanmamış.
Devlet kütüphanesinde bulunan
300'den fazla Bach elyazmasının
dörtte biri, bozukna sürecine gir-
miş durumda. Kütüphane koruma
ve restorasyon bölümü başkanı
Harmut Böhrenz, 1000 Ue 1500
arasmda sayfanın yenilenebilece-
ğini tahmin ettiklerini açıkladı.
Berlin Duvan'nın yıküması,
Bach'ın yapıtlannı kurtarma süre-
cinı başlatan en önemh etkenlerden
biri oldu. Doğu ve Batı Alman-
ya'nın birleşmesi sayesinde, bilim
adamlan bozulmuş sayfalan ayuıp
asitli mürekkebi nötralize etmek
için yüksek alkalin içeren bir mad-
deye batırdması tekniği üzerine fi-
kir alışverişinde bulunma şansına
erişti. Bazılan Doğu Almanya'da
bulunan elyazmalan, bırleşmeden
sonra devlet kütüphanesinde bir
araya getirildi. Kütüphane müdü-
rü Hell, kısa zamanda kapsamb bir
çalışmaya başlanmazsa Bach'm
beste yapma tekniği ile ilgili bütün
bilgilerin sonsuza dek yok olaca-
ğını belirtti. Elyazmalannda gö-
rülmeyen düzeltmelen ortaya çıka-
ran yeni bılgisayar tarama tekniği,
müzikologlara bestecilerin yaratma
süreçlerini keşfetmelenne olanak
tanıyor. Bach'm elyazmalannda bu
tekniğin ne kadar uygulanabileceği
ise merak konusu.
Örgüt, Almanya'da Nazilere karşı 1933 yılında kurulmuştu
Sürgün PEN yolun sonunda
• Hitler iktidara geçtiğinde
Alman PEN'i Naziler
tarafindan ele geçirilmiş ve
toplantıya temsilci olarak
Naziler gönderilmişti. Bu
kongrenin ardından Alman
Sürgün PEN'i kuruldu. Ilk
yıllarda bütün çabası zorda
kalan, baskı gören yazarlann
kurtanlmasıydı.
TURGAYFtŞEKÇİ
Karin Reinfrank, günümüzde hem Al-
man PEN'inin, hem de Uluslararası PEN
Merkezi'nin Kadm Yazarlar, Cezaevinde-
ki Yazarlar ve Banş komitelerinin etkin
üyelennden. Londra'da oturduğu yıllar
içinde de sürgündeki Alman yazarlannın
örgütü olan Alman Sürgün PEN'inde yö-
netıcüik yapü. Kendisiyle bu ilginç örgü-
tün öyküsü üzerine konuştuk.
- Alman Sürgün PEN'İ, bir üikenin s»-
nırian dışında kurulmuş bir yazarlar ör-
gütü. Orgütün ortaya çüaşını ve bugüne
dek geçirdigi evreieri bize anlaör nusmız?
KARIN REİNFRANK- Hhler 1933te
iktidara geçtiğinde aym yıl Uluslararası
PEN'in kongresi de Raguza'da (bugünkü
Hırvatistan'mAdriyatik kıyısındaki Dub-
rovnik kenti) toplandı. Ahnan PEN'i Na-
ziler tarafindan ele geçirilmiş ve toplantı-
ya temsilci olarak Naziler gönderilmişti.
Toplantının başta gelen gündem maddesi
ise Almanya'da yazarlara uygulanan bas-
küardı. Naziler ise bu konunun gündeme
alınmasına karşı çıktılar. Uluslararası
PEN'in o günkû başkanı Ernst ToDer, bu
konunun tartışmaya açılmasmı istedığin-
de Naziler toplantıyı terk ettiler.
Bugün belki de yüzde 5
Bu kongrenin ardmdan Alman Sürgün
PEN'i kuruldu. Ilk başkanı Heinrich
Mann'dı. Paris'te oturuyordu. Sürgün
PEN'inin merkezi ise hep Londra oldu.
Sekreter olan Rudotf Oldeo ise Londra'da
kalıyordu. Orgütün üye sayısı 70 kadardı.
Aralannda Thomas Mann, Bertoh Brecht,
Anna Seghers, Johannes R. Becher, Wi-
eland HerzfeMe gibi isımler de vardı.
tlk yıllarda Sürgün PEN'inin bütün ça-
bası zorda kalan yazarlann kurtanlmasıy-
dı. Sözgelimi 1938'de Naziler Çekoslo-
vakya'ya girdiklerinde Prag'da yüz kadar
Yazar ve çevirmen Karin Reinfrank.
yazar bulunuyordu ve ellerinde pasaport-
lan yoktu. Bunlara PEN kimliği Ue seya-
hat olanağı tanındı.
RudolfOlden, 1941'deKanada'yagider-
ken içinde olduğu geminin Nazilerce tor-
pillenmesi üzerine öldü. Onun ölümü, üye
listelerinin de kaybolmasıyla örgüt bir da-
ğınıklığa girdi. Yeniden örgütlenmeye gi-
dıldı.
Savaş bitince Ahnanya'da yeni bir PEN
kuruldu. Ardmdan bir Sürgün PEN'ine
gerek var mı, sorusu gündeme geldi. Bu
tartışma sonunda Sürgün PEN'i, adını de-
ğıştirerek "Yurtdışında Ahnanca Yazan
Yazarlar PEN'i" oldu. 1950'lerde kendi
istekleriyle yurtdışına çıkan yazarlar da
kanldı bu PEN'e. Dünya çapında bütün Al-
manca yazanlar için bir düşünsel yurt ol-
du bu PEN. Dergisi aracüığıyla iletişim sağ-
lanıyordu.
1979'da ben de bu PEN'de çalışmaya
başladım. Buradaki çahşmalanm 1990'a
dek sürdü. O yıllarda üyelerinin yüzde
20^i göçmen, yüzde 80'i sürgündü. 1986'da
Alman Sürgün PEN'İ üyelerinin fotoğraf-
lı yaşamöykülerinin bulunduğu bir kitap
yayımladım. 80'li yıllann ortalannda sür-
günlerin sayısı yüzde 30'a düştü. Bugün
belki de yüzde 5. Bu nedenle bu PEN öm-
rünü doldurmuş durumda. Bugün yalnız-
ca Almanya politikasından memnun ol-
mayanlann örgütü dunımunda.
1990'da Köln'e yerleştim ve Alman
PEN'inde çalışmaya başladım. Bu sırada
Almanya'da da iki ayn PEN vardı. Lond-
ra'dakiler, Batı Alman PEN'inin Naziler-
den, Doğu Alman PEN'inin ise Stazi'den
(Devlet Gizli Polisı) annmadığım söylü-
yorlardı. Bu iki PEN 1998'de birleştiler.
Sürgün PEN'inin amacı baskı gören ya-
zarları kurtarmaktı. Bu aslında bütün
PEN'lerin görevidir.
- Biraz da sizden söz edetim. Bize biraz
kendinizi anlatır mısınjz?
KAREV REİNFRANK- Ben insanlann
değil, yapılan işlerin önemine inanan bi-
riyim. Dünyamn her yerinde aym amaçlar
için çahşan insanlann bir araya gelmesi,
bırbınnı bulup güçbirliği yapabümesi için
çalışıyonım.
Köln'de doğdum. Heidelberg Üniversi-
tesi'ni çevirmen olarak bitirdim. ABD'de
Cincinatö Üniversitesi'nde master ve dok-
tora yaptım.
Burada Goethe Enstitüsü kurarak iki
kültürün uyumu için çabşmalar yaptım.
1977 'de Londra'ya geldim. Yazar ve çevir-
menolarak çahşüm. 1990'dadoğduğumye-
re döndüm. Çocukluğumun dil ezgisine,
lehçe özelliklerine ve mizahına gereksinim
duyuyordum. Burada serbest yazar olarak
çalışıyorum. Dünyamn her yerinde kendi-
mi evimde hissettiğim için şimdi de Ulus-
lararası PEN'in dünyaya açılan çeşitli ko-
mitelerinde çalışıyorum.
Dûnyanm her yöresim kapsar
1993 'te PEN'in Kadm Yazarlar Komi-
tesi için Frankfurt Kitap Fuan 'nda Kuzey-
Güney Yaym Işliği Topluluğu'nu gerçek-
leştirdim. Bu çalışmaya Avrupa ve ABD'den
10, üçüncü dünya ve Doğu ülkelerinden 20
kadm yazar katıldı. Bu otuz kadm yazar-
dan biri Latife Tekindı. Etkınüği hazırla-
yanlar arasmda ise yayımcı Mfige Sökmen
vardı.
PEN etkinrikleri dünyanm her yöresini
kapsar. Daha yenilerde, 1995'te Nijerya Ya-
zarlar Birliği Başkanı, şair Ken Saro-Wi-
wa, Nijer deltasında Ogoni kabilesinin ya-
şadığı topraklarda petrol çıkarmak isteyen
hükümete karşı çıktığı için asıldı. Bütün
çabalanrruza karşın öldürühııesinı engel-
leyemedik. Onun anısına, bir başına Nijer-
yalı şair UcheNduka ile Nijerya'dan 37 şa-
irin şiirlerinden oluşan bir kitap yayım-
ladık.
Y A P I Y O R L A R ?
Robert De Niro
Castro olacak
• Roman Polans-
kl, konusu II. Dünya
Savaşı'nda Polonya'da
geçen ve gerçek bir öy-
küyü anlatan 'The Pi-
anist' adlı romanın hak-
lannı satm aldı. Araük
ayında çekimlerine Po-
lonya'da başlamayı
tasarladığı film,
Polonyalı yönetmem,
kendi çocukluğunu
anımsattığı için
etkilemiş.
• Robert De Nlro,
Richard Donner'ın son
fümi 'Yanqui'de Fidel
Castro'yu
canlandıracak. Filmde,
kendini New York
stadyumunda Yankee
maçını izlerken bulan
Castro'nun başma gelen
komik olaylar
anlatıhyor.
• Paul McCartney
New York'takı
Memorial Sloon-
Kettering Kanser
Tedavi Merkezi ve
Arizona'daki Tucson
Kanser Merkezi'ne
birer milyon dolar
bağışladı Sanatçınuı
eşıLinda, 1988yılmda
göğüs kanserine
yakalanmış ve bu iki
merkezde tedavi
görmüştü.
• Mlchel Piccoll
mart ayında ıkıncı uzun
metrajb fîlmi 'La plage
noir'm (Siyah Kurnsal)
çekimlerine
başlayacağını açıkladı.
Françoıs Maspero'nun
hir mmanmHan .
uyarlanan filmde
Dommıque Blanc'm
başrolü oynaması
planlanıvor
• Peter
Creenaway
'Avrupa'nm Kültür
Şehri Bologna' adlı
etkinlikler çerçevesinde
bir ışık, renk ve ses
gösterisi yapmaya
hazırlamyor.
Bologna'da yıl içine
yayılan 2000
kutlamalan
çerçevesinde, 'Up and
Along' adlı gösten
haziran ayında Piazza
Maggiore ve Podesta
Sarayı'nda yapılacak.
• Jeff Buckley'nin
2000 yılınm ilk
aylanhda bır
biyografisinin
yayımlanması
bekleniyor. Annesinden
alman özel bir ızinle
basüacak olan kitapta
babası Tim Buckley'nin
hayatından söz edılen
bölümler de yer alacak.
• Jeanne Moreau
'ER' adlı dizinin beş
bölümünde rol aldıktan
sonra aynlmaya karar
verdi. Dizinin çekimleri
sırasında bayılan
Fransız aktris, sağlık
problemleri yüzünden
bu karan aldığım
açıkladı.
• Tom Cruise
senarist William
Nicholson'm yeni film
projesi 'Fertig'de rol
almak için Columbia
Pictures ile görüşüyor.
Film, n. Dünya
Savaşı'nda Filipinler'e
giderek bir kahraman
olarak dönen Amerikab
asker Wendell Ferteg'in
yaşamöyküsünü
anlaöyor.
• MatrİK, 'Mumya'
ve 'Yıldız Savaşlan' bu
yılmOscar
ödüllerinden 'en iyi
görsel efekt' dalında
aday olan 7 film
arasmda yer alıyor.
'Sleepy Hollow',
'StuartLittle', 'Vahşi
Vahşi Baö' ve 'Dünya
Yetmez' ise diğer aday
filmler olarak
açıklandı. 15 Şubafta
24 kategoride adaylann
açıklanacağı 72. Oscar
ödüllerinin töreni 26
Mart'ta yapılacak.
• Charlotte
ChlirCh adlı on üç
yaşmdaki opera yıldızı,
menajeri Jonathan
Shalit'i işten çıkardı.
Shalit, 1997'de
Church'ü keşfetmiş ve
onu Ingiltere'nin en çok
kazanan sanatçısı
yapmıştı.
• Mlcheal
JackSOn büyûk
bütçeli bir gerilim
filminde, Amerikalı
yazar Edgar Allen
Poe'yu canlandıracak.
Jackson, 2000 yılınm
sonunda "The
Nightmare Of Edgar
Allen Poe' adlı filmin
çekimlerine Kanada'da
başlayacak.
• Stanley Kubrlck
bir filmin kahramanı
olabilir mi? Yıllanm
sinemaya adamış
yönetmen Stanley
Donen, Frederic .-,, «j
Raphael'iu .'£)fiınr_Wf|
a\ ec Kubrick'
(Kubrick'le İki Sene)
adlı kitabım sinemaya
aktarmayı ve Kubrick'i
oynamayı düşünüyor.
• Keanu Reeves.
'Matrix'in ıkıncı
filminde rol almadan
önce, Pat O'Connor'un
projesi olan 'Sweet
November' adlı filmde
oynayacak. Reeves'in
bir başka fikn projesi
ise gerçek bir öyküden
esınlenilen 'Fishing for
Moonlight'.
• Ethan Hawke ve
Catherine McCormack,
Çehov'un 'Martı' adlı
oyununun sinema j
versiyonunda
oynayacaklar.
• Kenneth
Branagh, Gieigud
Ödülleri kapsarmnda
Shakespeare geleneğine
verdiği emekten dolayı
onurlandınlacak. Henüz
23 yaşmdayken Royal
Shakespeare
Company's'de V
Henry'yi oynayan
Branagh (39), bu ödülü
kazanan en genç
oyunciL
• Billy Wllder,
Oscar ödüllenni veren
Academy of Motion
Picture Arts &
Sciences'in
düzenlediği 'Billy
Wilder'a Saygı
Gecesi'ne katıldı.
93 yaşmdaki ünlü
yönetmen ve
senaristi sinema
dünyasından
dostlan da yalnız
bırakmadı. Gecede
VVilder'm filmlen ve
kendisiyle yapılan
söyleşilerden bır seçki
sunuldu. Yönetmenin
1945 tarihli 'Lost
Weekend' (Yaratılan
Adam)ve 1950 tarihli
Sunset Bulvan adlı
fümleri Oscar ödülü
almıştı.